ustam
aklım firarda.
göz bebeklerimde müebbet hüzün,
dilimde ay kesiği bir yara,
düşüm kırık dökük,
umudumun boynu bükük,
bir öksüzün omuzlarında sûkût.
yüreğim sana emanet sıkı tut.
tut ki; kancık pusulara düşmesin.
bir hain kurşunu gelip deşmesin.

ustam,
ne zaman o senin bildiğin zaman,
ne sevda gördüğün masallardaki.
eskiden, eskiden
halı tezgahında dokunurdu aşklar,
nakış nakış, körpe kız ellerinde.
mendillere yazılırdı isimler,
yüreklere kazılırdı gizlice.
sevdalılar asil ve de yürekli
sevdalar, kavgalar iki kişilik.
oysa şimdi;
çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
meşru sevdalardan,
gayrî meşru acılar doğuyor kundaklara,
günahkar gecelerden.

beni herkes sevdaya asi sanır,
oysa aşk, beni nerde görse tanır,
hasret tanır,
zulüm tanır,
ölüm tanır,
yüzüm yüzümden utanır.

yorgunum ustam;
ne katıksız somun isterim senden,
ne bir tas su,
ne taş yastıkta bir gece uykusu.
var gücünle asıl sûkûnetime,
çığlığım kopsun,
uzat ellerini güneşe dokun,
uyandır uykusundan,
tut yüreğimden ustam tut,
tut beni, sür güne…

tut beni, sür güne…

-serkan ucar
ayrıca bu şiiri tuncel kurtiz zamanında çok güzel seslendirmiştir.
::
devamını gör...

senin adın kavuşmak olsun

haykırışlarla çağlarken yüreğim durgun limanımdın
sen benim adını koyamadığımdın
senin adın kavuşmak olsun


fırtınalarda yolunu kaybeden gemi misali
rotasız ve pusulasız kalmışken yüreğim
ve hoyratça savrulurken bir limandan bir limana
teslim olmuşken kaderine...
sen benim adını koyamadığımdın
senin adın kavuşmak olsun..

bakmaya kıyamazken gözlerine
tutmaya cesaret edemezken ellerini.
ve bütün cümlelerin sustuğu o yerde
sessiz bir haykırıştı yüreğim
eşsiz bir mutluluktu yaşadığım...

sen benim adını koyamadığımdın
senin adın kavuşmak olsun.

son bahar yaprakları dökülürken içimden
hazanı yaşarken bahar kokulu sabahlarda
yüreğim üşürdü gözlerimden sel olup akan yağmurda
sırıl sıklam ıslanırken ruhum
solmuştu bahçemde ki tüm güller
sen o bahçemdeki açan tek güldün...

sen adını koyamadığımdın
senin adın kavuşmak olsun.

dağ çiçeğim yaban gülüm asi sevdam.
saçının bir teline bir ömür adadığım
gözündeki bir damla yaşına şehirleri yaktığım
isyanım feryadım kavuşulmazım
sen vazgeçemeyeceğim yasaklım...

sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.

sen benim yanı başımdaki uzağım
sen benim uzağımdaki en yakınım
dokunmam yasak sevmem yasak
sensiz bu hayatta yaşamak tuzak...

sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.

sisli bir gecede ses olup da gel
bir sonbahar gününde yağmur olup da gel
soğuk bir kış gününde rüzgar olup da gel
ılık bir yaz gecesinde düş olup da gel
sen bana yasaklarından sıyrılıp da gel ...

sen adını koyamadığım
senin adın kavuşmak olsun.

bir gün gelirde tutarsam ellerini
bakarsam gözlerine sevgi dolu
doğarsa sende yeniden bu beden
ve o gün verirsem şayet son nefesimi
ölmeden haykırmak isterim son bir kez
sen adını koyamadığım
sen yaban gülüm sen dağ çiçeğim
sen ruhu revanım sen yaşama sevincim...;



yasaklım... adı bende saklım...
senin adın kavuşmak olsun.

senin adın,...
senin adın seviyorum olsun ...
seviyorum olsun..


seni seviyorum..,seni seviyorum....


sebahattin abi
devamını gör...

ben sana mecburum

ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
....

atilla ilhan
devamını gör...

tahir efendi bana kelp demiş,
iltifatı bu sözde zâhirdir,
malikî mezhebim benim zira,
itikadımca kelp tahirdir.


(bkz: nef'i)
devamını gör...

sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telâşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz
yahut vaktiniz olmadı.


sevgilerde/ behçet necatigil
devamını gör...
alfred bester'in "tiger tiger" adlı bilimkurgu kitabının girişinde yer alan, aynı isimli bir william blake şiiridir.

tyger tyger, burning bright,
in the forests of the night;
what immortal hand or eye,
could frame thy fearful symmetry?

in what distant deeps or skies.
burnt the fire of thine eyes?
on what wings dare he aspire?
what the hand, dare seize the fire?

and what shoulder, & what art,
could twist the sinews of thy heart?
and when thy heart began to beat,
what dread hand? & what dread feet?

what the hammer? what the chain,
in what furnace was thy brain?
what the anvil? what dread grasp,
dare its deadly terrors clasp!

when the stars threw down their spears
and water'd heaven with their tears:
did he smile his work to see?
did he who made the lamb make thee?

tyger tyger burning bright,
in the forests of the night:
what immortal hand or eye,
dare frame thy fearful symmetry?

selahattin özpalabıyıklar'dan çevirisini de bırakayım şuraya.

kaplan! kaplan! gecenin ormanında
ışıl ışıl yanan parlak yalaza,
hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
kurabildi o korkunç simetrini?

hangi uzak derinlerde, göklerde
yandı senin ateşin gözlerinde?
o hangi kanatla yükselebilir?
hangi el ateşi kavrayabilir?

ve hangi omuz ve hangi beceri
kalbinin kaslarını bükebildi?
ve kalbin çarpmaya başladığında,
hangi dehşetli el? ayaklar ya da

neydi çekiç? ya zincir neydi?
beynin nasıl bir fırın içindeydi?
neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
ölümcül korkularını alabilir avcuna?

yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
güldü mü o, görünce eserini?
kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?

kaplan! kaplan! gecenin ormanında
ışıl ışıl yanan parlak yalaza,
hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
kurabilir o korkunç simetrini?

edit: imla
devamını gör...

ozymandias

ı met a traveller from an antique land,
who said—“two vast and trunkless legs of stone
stand in the desert. . . . near them, on the sand,
half sunk a shattered visage lies, whose frown,
and wrinkled lip, and sneer of cold command,
tell that its sculptor well those passions read
which yet survive, stamped on these lifeless things,
the hand that mocked them, and the heart that fed;
and on the pedestal, these words appear:
my name is ozymandias, king of kings;
look on my works, ye mighty, and despair!
nothing beside remains. round the decay
of that colossal wreck, boundless and bare
the lone and level sands stretch far away.”
devamını gör...

bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben...
bahtiyarım...


nazım hikmet. özgürlük bu kadar güzel anlatılamazdı.
devamını gör...
y.s. yöntemi ile


nereyi gezsem yunanistan yaralar beni.

pilyo'da kestane ağaçları arasında sentavr'ın gömleği
vücuduma sarılmak için yapraklar içinde kayardı,
yokuşu tırmanırken deniz izlerdi beni:
o da tırmanırdı termometrenin cıvası gibi
dağ sularına ulaşıncaya kadar.
batık adalara elimi değdirirken sandorini'de
sünger taşlarında çalınan kavalı dinlerken,
elimi küpeşteye çiviledi
yitik bir gençliğin uzak sınırlarından
ansızın atılan bir ok.
büyük taşları, atpidonlar'ın hazinesini kaldırdım mikine'de
ve yanyana yattım "menelaos'un güzel helen'i" otelinde onlarla;
ancak sabah olup da kara boynuna asılı bir horozla
ötünce kassandra kayboldular.
bıktım midem bulandı gemici türkülerinden
speçes'te, pros'ta, mikonos'ta.
ne isterler acaba atina ya da pire'de
bulunduklarını söyleyen bütün bu insanlar?
biri salamina'dan gelip "omoniya'dan mı geliyorsun" diye sorar ötekine,
"hayır, sintagma alanı'ndan geliyorum" diye yanıtlar öteki, memnun
"yani'yi gördüm, dondurma ikram etti bana."
yunanistan geziyor bu arada
hiçbir şey bilmiyoruz, nasıl dışında kaldık çıkan gemilerin, bilemiyoruz,
bütün gemiler seferdeyken denizlerde limanın çektiği acıyı bilmiyoruz

ve alay ediyoruz bu acıyı tanıyanlarla.
atik'te bulunduklarını söyleyen ve hiçbir yerde olmayan garip insanlar;
insanlar;
evlenmek için şekerlemeler alırlar
resim çektirirler ellerinde saç ilaçlarıyla,
bugün kumrulu, çiçekli bir perde önünde otururken gördüğüm adam
ses çıkarmıyordu yaşlı fotoğrafçının
gökteki bütün kuşların yüzünde bıraktığı kırışıkları düzeltmesine.

yunanistan geziyor bu arada durmadan geziyor yunanistan,
ve eğer "cesetlerle çiçek açmış ege'yi görürsek"
yüzerek yüce gemiyi yakalamak isteyenlerin cesetleridir
kımıldamayan gemileri beklemekten usanmış olanlardır:



elsi'yi, samotraki'yi, avrakikos'u.
pire'de akşam olurken vapur düdükleri öter,
durmadan öter, öter, ama tek bir baba kımıldamaz yerinden
kaybolan ışıkta hiçbir zincir ıslanıp parıldamaz,
beyaz ve altın renkler içinde mermerleşerek durur kaptan.

nereyi gezsem yunanistan yaralar beni,
dağ perdeleri, takımadalar, çıplak granitler...

ag onia 937 sefere çıkan geminin adı.
m/s aulis, demir almasını beklerken, yaz, 1936


yorgo seferis

çeviri : herkül millas
devamını gör...
eskiden şiir severdim yazardım da hatta olaya takriben galiba lise zamanlarıydı.

şiirden vazgeçişimin tarihini net hatırlamıyorum. neden fikrim değişti bilmiyorum belki de gerçeklik ve estetik algımın yerini başka bir olguya bıraktı. zamanla gülünç geldi. sağda solda şiiri yücelten şiire ayarsız yüceltmeler takındıran şovanist sosyal medyacıları gördükçe de bu tezimin haklılığına kanaat getirdim ve geri dönüşü olmayan bir veda halini aldı kendisini iç dünyamdan kovuşum.

gerçeklik neydi. gerçeklik kişilerle anlam buluyordu. abartıya yer yoktu.

atadan zengin soylu köşk çocuğu puşkinin, işçiler için şiir yazmasına kusuyorum. tiksiniyorum. cemal süreyanın içip içip eşini döven evden kovan bir pislik olması gerçekliğinden tıkabasa öfke doluyum.

neyse
devamını gör...
buradan
devamını gör...

bir gece habersiz bize gel,
merdivenler gıcırdamasın.
öyle yorgunum ki hiç sorma,
sen halimden anlarsın.
sabahlara kadar oturup konuşalım,
kimseler duymasın.
insanlardan buz gibi soğudum,
işte yalnız sen varsın.
öyle yorgunum ki hiç sorma,
anlarsın.

-cahit külebi
devamını gör...
acı çekene saygı

tanrı' yla aynı fikirde değilim
intihar edenlerin
cehenneme gideceği konusunda.
kainatın yaratılışına
katılmaktan bıktığımda ruhum,
intihar edeceğim ben de
denenmemiş bir yolla.

nerdeyse bütün akıllı kalpler
intihar edip siktir çekmiş yeryüzüne.

ben ateist değilim, babasıymış gibi
tanrı' ya küsen bir çocuğum.
eğer tanrı intihar edenleri ve nietzsche' yi
cehenneme gönderirse
cehennemde yanmayı tercih ederim ben de,
tanrı dürüstlüğü sever.

tanrı'nın hayal gücünü beğenmiyorum.

ben tanrı olsam
peygamberler göndermez
direkt konuşurdum insanlarla.

ben tanrı olsam
hitler' i iyi kalpli bir yahudi olmakla cezalandırırdım,
yahut yetenekli bir yazar yapardım onu.
içindeki kötülüğü insanlara değil
tuvallere boşaltırdı

ben tanrı olsam
devletler yok olur
gül kokulu bireyler var olurdu sadece,
atlar çılgın zamanlar koşardı.

ben tanrı olsam
düşünce gücüyle herkesin
istediği karakter olmasını sağlardım,
dünya bir şiirin
yaratılım sürecine dönüşürdü böylece.

ben tanrı olsam intihar ederdim
insanlarla birlikte
acı çekmeyi öğrenemediğim için.

cesar mendoza
devamını gör...
gitmekle kalmak arasında

gitmekle kalmak arasında kıpırdamayan gün,
katı bir saydamlık kalıbı.

hepsi görünüyor ve hiçbiri anlaşılamıyor,
ufuk dokunulamayacak bir yakınlık.

masada kağıtlar, bir kitap, bir vazo:
nesneler dinlenmekte adlarının gölgesinde.

damarlarımdaki kan giderek daha ağır yükseliyor
ve yineliyor inatçı hecesini şakaklarımda.

ışık kayıtsızca biçimini bozmakta
donuk duvarın, tarihi olmayan bir zaman.

öğle sonrasının yayılışı; şimdiden bir körfez
usul dalgalanışı sarsmakta dünyayı.

ne uykudayız, ne de uyanık:
biziz, başka bir şey değil işte.

an ayrılmakta kendi kendinden
ve duraksamaların oluşturduğu geçite dönüşmekte.

octavia paz
devamını gör...
şiir; gözün kapalı dalgalrın sesini duymaktır.
sadece duymazsın kalbinle hissedersin
en sevdiğim şiirden birkaç dize bırakıyorum buraya
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi anıyorum
devamını gör...
seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer? çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın..
william shakespeare, 18. sone
devamını gör...

şaşırdım kaldım işte
bilmem ki nemsin
bazen kız kardeşimsin
bazen öp öz annemsin
sultanımsın susunca
konuşunca kölemsin
eksilmeyen çilemsin
orada ufuk çizgim
burda yanım yöremsin
beni ruh gibi saran
sonsuzluk dairemsin
çaresizim çaremsin
şaşırdım kaldım işte
bilmem ki nemsin


yavuz bülent bakiler
devamını gör...

aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum

benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın
hiçbir dakikamı yaşayamazsın

aysel git başımdan ben sana göre değilim
benim için kirletme aydınlığını
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

ıslığımı denesen hemen düşürürsün
gözlerim hızlandırır tenhalığını
yanlış şehirlere götürür trenlerim
ya ölmek ustalığını kazanırsın
ya korku biriktirmek yetisini

acılarım iyice bol gelir sana
sevincim bir türlü tutmaz sevincini
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

sevindiğim anda sen üzülürsün
sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş
uzak yalnızlık limanlarına

aykırı bir yolcuyum dünya geniş
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş
sakın başka bir şey getirme aklına

aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan seni seviyorum
devamını gör...

ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ona sorarsanız : "lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman."
bana sorarsanız : "on senesi ömrümün."
bir kurşun kalemim vardı ben içeri düştügüm sene.
bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
ona sorarsanız: "bütün bir hayat."
bana sorarsanız : "adam sen de, bir iki hafta."
katillikten yatan osman,
ben içeri düştüğümden beri,
yedi buçuğu doldurup çıktı,
dolaştı dışarlarda bir vakit,
sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri,
altı ayı doldurup çıktı tekrar,
dün mektup geldi, evlenmiş,
bir çocuğu doğacakmı$ baharda.

şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene, ana rahmine düşen çocuklar.
ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları,
rahat , geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.
fakat zeytin fidanları hala fidan, hala çocuktur.

yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde ben içeri düştüğümden beri.
ve bizim hane halkı bilmediğim bir sokakta görmediğim bir evde oturuyor.

pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene.
sonra vesikaya bindi,
bizim burda, içerde,
birbirini vurdu millet yumruk kadar, simsiyah bir tayın için.
şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız.

ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz.
daşav kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı hiroşima' ya.
boğazlanan bir cocuğun kanı gibi aktı zaman.
sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçüncüden bahsediyor amerikan doları.
fakat gün ışığı her şeye rağmen ben içeri düştüğümden beri.
ve "karanlığın kenarından onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular" yarı yarıya...

ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine,
"onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar,
korkak,cesur, cahil, hâkim ve çocukturlar,
ve kahreden yaratan ki onlardır,
şarkılarımda yalnız onların maceraları vardır."

ve gayrısı,
mesela benim on sene yatmam,
laf'ı güzaf.

nazım hikmet
devamını gör...
ben 1-2 dergide şiiri yayımlanmış yüzeysel bir biçimde bu işin teorisini bilip, şiir okuyan birisiyim. yani bunları şiirle alakamı belirtmek için söylüyorum yanlış anlaşılmasın.

belki mizacımdandır bilmiyorum şiirin bu tip alanlarda karı kız avlamak için kullanıldığını, şiire emek vermeden düz okuyan mankafaların oyuncağı olduğunu düşünüyorum.

ya çok haset ve kötü düşünceliyim ya da haklıyım.

ama yine de “benim için” şiir çok özel ve gizli bir şey olduğu için onun sosyalleşmesini hazmedemiyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların en sevdiği şiir" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim