121.
122.
alper gencer - deli gibi uykum var nermin
deli gibi uykum var nermin
gözlerimi yumsam
mayınlar patlayacak çobanlarımda
kuzular geceye
kırık bir kaval gibi dizilecekler
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
dünyasız kaldıkça böyle
aklıma seni düşürüyorum
karnıma bir tank giriyor
gibi seni düşünüyorum
alnımda harp
kaşlarıma basa basa yürürken
çehreme çalınmış hilal
kalbimden küllerle fışkıracak neredeyse
dönüp baksan ölümün elimden olacak
bir terazi bozacak eski bir teraziyi
morga mor çalacak pıhtılaşan kan
terlemeyen bir at patlayacak koşarken
dönüp baksan şeddad’ı indirecek kıyamet!
tül
rüzgarla değil artık
güneş
bile battı
savrulan balyoz
içinden geçiyor buharın
tutan el
yarıyor suyu
kan zerk aleminde seninle dolanırken kuyumu
kıyıldı nikah
ölsem de durur nişanı
ben bir tek damarımı bilirim onun da adı şah!
deli gibi uykum var nermin
şuramda sen
gecenin üçünde çevirmeme girmişsin
o dakka telsizime
ela gözlü türküler çalmışlar
ve devletin dinlenmeden dinleyen dinlileri
dillerimi işkenceye sağmışlar
anlatamıyorum nermin
bu dudak öpemez deyince bana inanmıyorlar
kimin içine değebilmiş bir dudak?
mühür verilmiş ateşe
ve erimemişse mühür
bülbül ne için ölsün ki güle?
o çekiç gözlü, bahçıvan mı sanıyormuş kendini?
bizi elindeki çivilerle mi döndürecekmiş çöle?
deli gibi uykum var nermin
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
ben her gün bir emevi asıyorum içimde
azalmıyorlar nermin
omzumda bir gülünç ağrısı
nereye gitsem
varır varmaz arıyorum seni kendime
yapacak bir şeyim yok
çok sağanak yağdın zarlarıma
beni içime kadar ıslattın nermin
zührevi bir felçsin arlarıma
şuramda sen
şuramda…
son sürat kan kaybediyorken
devrilen bir ambülansın içinde kadar şuramda…
açıp gösteremiyorum nermin
yasal tedbir koymuşlar gözyaşlarıma
deli gibi uykum var nermin
bir mengene
ile şakaklarımı
yeniden sipariş ettim kendime
urlarımı cellâdıma bahşiş bıraktım
zaten nereye uzansam ölüm
içime bir gardiyan kaçmış gibi ben
koğuşlarımdan sana daraltılmışım
ipin koptuğu yerden boşanan bir çığlığınsın
iki el sıksan havaya
iki kuş düşer verir kalbini
ama beni bir bahane bulup da…
kurbağaları tartmaktan dönen bir yılgınlığınsın
deli gibi uykum var nermin
gözlerimi tankerler boşaltıyor
gözlerini gözlerimden al
beraber bir şeylere bakalım
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
elimi çabuk tutman lazım
ben ki
böbreklerimle hayata bağışlanmışım
anlamak istemediğim bir şey var gülüşünde
istimlak edilmiş gövden
ne kadar da kanlı duruyor sermayenin dişinde
böyle ru be ru
böyle eli belinde müteyakkız
sittin sene geçse anlaşamayız
beraber bir şeylere bakalım nermin
bakmayalım hiç birbirimize
deli gibi uykum var nermin
gövdemi söküyor şafak
ipliğim çözüldükçe
içimde ağırlaşan bir ittifak
cebimde marx
boynumda dükkan kapatan esnaf
dünya elindeki aynayla
açı kuruyor omuzlarımın ortasına
uyumuyorum nermin
kustuğum kükürt soluduğum azotla akraba
birbirini bulan iki açık pencere
gibi cereyan yapıyoruz seninle hayata
artık kabullendim:
beni karşılamıyorsun burada!
ben senin uyuduğun yerlerde geziyorum
sen benim sürülerimi sürüyorsun bozkırlarına
deli gibi uykum var nermin
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
ben nasıl uyurum sen uyanmazsan
allah biliyor hiçbir şeyim yok
sevilecek şeyler ağaçların arasından geçip gidiyor
seni sevmek de öyle orman!
yanınca bitiyor her şey yanınca bitiyor
kalanlarla avunmuyorum nermin
sen yoksun her nasıl olmayacaksan
bu imtihan bu debi
o terli atın külündense bu kalp
çok sevinirim ya rabbi
beni her yerimden kapatırsan
deli gibi uykum var nermin
gözlerimi yumsam
mayınlar patlayacak çobanlarımda
kuzular geceye
kırık bir kaval gibi dizilecekler
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
dünyasız kaldıkça böyle
aklıma seni düşürüyorum
karnıma bir tank giriyor
gibi seni düşünüyorum
alnımda harp
kaşlarıma basa basa yürürken
çehreme çalınmış hilal
kalbimden küllerle fışkıracak neredeyse
dönüp baksan ölümün elimden olacak
bir terazi bozacak eski bir teraziyi
morga mor çalacak pıhtılaşan kan
terlemeyen bir at patlayacak koşarken
dönüp baksan şeddad’ı indirecek kıyamet!
tül
rüzgarla değil artık
güneş
bile battı
savrulan balyoz
içinden geçiyor buharın
tutan el
yarıyor suyu
kan zerk aleminde seninle dolanırken kuyumu
kıyıldı nikah
ölsem de durur nişanı
ben bir tek damarımı bilirim onun da adı şah!
deli gibi uykum var nermin
şuramda sen
gecenin üçünde çevirmeme girmişsin
o dakka telsizime
ela gözlü türküler çalmışlar
ve devletin dinlenmeden dinleyen dinlileri
dillerimi işkenceye sağmışlar
anlatamıyorum nermin
bu dudak öpemez deyince bana inanmıyorlar
kimin içine değebilmiş bir dudak?
mühür verilmiş ateşe
ve erimemişse mühür
bülbül ne için ölsün ki güle?
o çekiç gözlü, bahçıvan mı sanıyormuş kendini?
bizi elindeki çivilerle mi döndürecekmiş çöle?
deli gibi uykum var nermin
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
ben her gün bir emevi asıyorum içimde
azalmıyorlar nermin
omzumda bir gülünç ağrısı
nereye gitsem
varır varmaz arıyorum seni kendime
yapacak bir şeyim yok
çok sağanak yağdın zarlarıma
beni içime kadar ıslattın nermin
zührevi bir felçsin arlarıma
şuramda sen
şuramda…
son sürat kan kaybediyorken
devrilen bir ambülansın içinde kadar şuramda…
açıp gösteremiyorum nermin
yasal tedbir koymuşlar gözyaşlarıma
deli gibi uykum var nermin
bir mengene
ile şakaklarımı
yeniden sipariş ettim kendime
urlarımı cellâdıma bahşiş bıraktım
zaten nereye uzansam ölüm
içime bir gardiyan kaçmış gibi ben
koğuşlarımdan sana daraltılmışım
ipin koptuğu yerden boşanan bir çığlığınsın
iki el sıksan havaya
iki kuş düşer verir kalbini
ama beni bir bahane bulup da…
kurbağaları tartmaktan dönen bir yılgınlığınsın
deli gibi uykum var nermin
gözlerimi tankerler boşaltıyor
gözlerini gözlerimden al
beraber bir şeylere bakalım
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
elimi çabuk tutman lazım
ben ki
böbreklerimle hayata bağışlanmışım
anlamak istemediğim bir şey var gülüşünde
istimlak edilmiş gövden
ne kadar da kanlı duruyor sermayenin dişinde
böyle ru be ru
böyle eli belinde müteyakkız
sittin sene geçse anlaşamayız
beraber bir şeylere bakalım nermin
bakmayalım hiç birbirimize
deli gibi uykum var nermin
gövdemi söküyor şafak
ipliğim çözüldükçe
içimde ağırlaşan bir ittifak
cebimde marx
boynumda dükkan kapatan esnaf
dünya elindeki aynayla
açı kuruyor omuzlarımın ortasına
uyumuyorum nermin
kustuğum kükürt soluduğum azotla akraba
birbirini bulan iki açık pencere
gibi cereyan yapıyoruz seninle hayata
artık kabullendim:
beni karşılamıyorsun burada!
ben senin uyuduğun yerlerde geziyorum
sen benim sürülerimi sürüyorsun bozkırlarına
deli gibi uykum var nermin
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
ben nasıl uyurum sen uyanmazsan
allah biliyor hiçbir şeyim yok
sevilecek şeyler ağaçların arasından geçip gidiyor
seni sevmek de öyle orman!
yanınca bitiyor her şey yanınca bitiyor
kalanlarla avunmuyorum nermin
sen yoksun her nasıl olmayacaksan
bu imtihan bu debi
o terli atın külündense bu kalp
çok sevinirim ya rabbi
beni her yerimden kapatırsan
devamını gör...
123.
"en sevdiğim şiir" diye bir tanımlama yapmam çok ama çok zor, çünkü inanılmaz güzel şiirler yazılmış ve yazılıyor. haliyle, geniş kapsamlı düşünmek bence daha mantıklı.
neyse, lâf kalabalığı etmeyeyim.
dylan thomas'ın love in the asylum'ı en sevdiğim şiirlerdendir. paylaşayım.
neyse, lâf kalabalığı etmeyeyim.
dylan thomas'ın love in the asylum'ı en sevdiğim şiirlerdendir. paylaşayım.

devamını gör...
124.
“güzelim
güzel sıfatına en çok gidenim..”
ne güzel demiş şair
güzel sıfatına en çok gidenim..”
ne güzel demiş şair
devamını gör...
125.
“aşk iki kişiliktir”
devamını gör...
126.
çok fazla olasılık var
hepsinde de biraz boşluk
tıpkı rüyadan uyanmak gibiydi gidişin
bir vardı, bir yok oluş.
sözlük yazarlarının şiirleri
devamını gör...
127.
yaşamak değil bizi bu telaş öldürecek,
bırakın paris’te ılık rüzgârlarla
taratmayı saçlarımızı,
sevgilimizle doyasıya sohbet bile edemedik biz.
gözümüz saatte söyleştik hep,
koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık.
hep yetişilecek bir yerler vardı,
aranacak adamlar, yapılacak işler.
bir sonraki günün telaşı,
bir öncekinin terine bulaştı,
başkalarının hayatı bizimkini aştı.
kör karanlıkta çalar saat sesi,
kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu,
veya yavuklu öpücüğü ile uyanma düşlerini,
ha babam erteledik,
20'li yaşlardan 30'lara kurduk saatin alarmını.
30' lardan 40' lara, sonra 50'lere…
öyle yanlış kurgulanmış ki hayat,
kuşlukta uyuma imkanı sunduğunda size,
artık uyku girmez oluyor gözlerinize.
doyasıya söyleşmek, telaşsız sevişmek
imkânına kavuştuğunuzda,
söyleşecek sevişecek kimse kalmıyor yanınızda
özenle yarına sakladığınız
bir sarı lira gibi ömrünüz,
vakti gelip de sandıktan çıkarttığınızda,
birde bakıyorsunuz ki
tedavülden kalkmış.
bırakın paris’te ılık rüzgârlarla
taratmayı saçlarımızı,
sevgilimizle doyasıya sohbet bile edemedik biz.
gözümüz saatte söyleştik hep,
koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık.
hep yetişilecek bir yerler vardı,
aranacak adamlar, yapılacak işler.
bir sonraki günün telaşı,
bir öncekinin terine bulaştı,
başkalarının hayatı bizimkini aştı.
kör karanlıkta çalar saat sesi,
kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu,
veya yavuklu öpücüğü ile uyanma düşlerini,
ha babam erteledik,
20'li yaşlardan 30'lara kurduk saatin alarmını.
30' lardan 40' lara, sonra 50'lere…
öyle yanlış kurgulanmış ki hayat,
kuşlukta uyuma imkanı sunduğunda size,
artık uyku girmez oluyor gözlerinize.
doyasıya söyleşmek, telaşsız sevişmek
imkânına kavuştuğunuzda,
söyleşecek sevişecek kimse kalmıyor yanınızda
özenle yarına sakladığınız
bir sarı lira gibi ömrünüz,
vakti gelip de sandıktan çıkarttığınızda,
birde bakıyorsunuz ki
tedavülden kalkmış.
devamını gör...
128.
en sevdiğim 2. şiirdir
(bkz: şükrü erbaş - genelev mektupları)
...
yüreğimde yüz gurbeti taşısam da
kalçalarımda bir erkeği taşımasam.
yıldım demenin de bir anlamı yok
saçlarıma sinmiş bu çiğ kolonya
tenimdeki bu vazelin kokularından.
penceresiz perdesiz bu çift yataklı
bu karanlık yatak odalarından
yıldım demenin de bir anlamı yok
...
(bkz: şükrü erbaş - genelev mektupları)
...
yüreğimde yüz gurbeti taşısam da
kalçalarımda bir erkeği taşımasam.
yıldım demenin de bir anlamı yok
saçlarıma sinmiş bu çiğ kolonya
tenimdeki bu vazelin kokularından.
penceresiz perdesiz bu çift yataklı
bu karanlık yatak odalarından
yıldım demenin de bir anlamı yok
...
devamını gör...
129.
(bkz: nakafi)
devamını gör...
130.
devamını gör...
131.
yerçekimli karanfil
[[/alıntı]]
biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
oysaki seninle güzel olmak var
örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
o başkası yok mu bir yanındakine veriyor
derken karanfil elden ele.
görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
birleşiyoruz sessizce.
edip cansever
[[/alıntı]]
biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
oysaki seninle güzel olmak var
örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
o başkası yok mu bir yanındakine veriyor
derken karanfil elden ele.
görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
birleşiyoruz sessizce.
edip cansever
devamını gör...
132.
hakan karahan/ beraberken ayrıldığımda kafamda
merak ediyorum
ne yapacaksın
benden sonraki hayatında
nasıl yürüyeceksin
özgürlük çıkmazında
kalbin bendeyken her adımda alaycı gözlerin
eğlenerek bakacak mı etrafa
aklın bendeyken her dakika
bilmek istiyorum
görecek miyim tekrar seni
rüzgârın sakladığı yerde
fısıltılı akşamlarda
geçmiş paylaşıldıkça
hissedecek miyim dersin
çağlayan ruhunu sakin tavırların ardında gizlenen
kendinden emin ve bencil
izliyorum yanıbaşında
korkarak nefes almaktan
bitecek miyiz?
yoksa devam edecek mi bu rüya
merak ediyorum
ne kadar adanmışsın kendine
yıllar geçtikçe
sıradan mı olacaksın
yoksa zamana yenilmeyip
sevdiğim gibi mi kalacaksın
merak ediyorum.
merak ediyorum
ne yapacaksın
benden sonraki hayatında
nasıl yürüyeceksin
özgürlük çıkmazında
kalbin bendeyken her adımda alaycı gözlerin
eğlenerek bakacak mı etrafa
aklın bendeyken her dakika
bilmek istiyorum
görecek miyim tekrar seni
rüzgârın sakladığı yerde
fısıltılı akşamlarda
geçmiş paylaşıldıkça
hissedecek miyim dersin
çağlayan ruhunu sakin tavırların ardında gizlenen
kendinden emin ve bencil
izliyorum yanıbaşında
korkarak nefes almaktan
bitecek miyiz?
yoksa devam edecek mi bu rüya
merak ediyorum
ne kadar adanmışsın kendine
yıllar geçtikçe
sıradan mı olacaksın
yoksa zamana yenilmeyip
sevdiğim gibi mi kalacaksın
merak ediyorum.
devamını gör...
133.
ne sen,
ne ben,
ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
ne de alam-fikre bir mersa,
olan bu mai deniz
melali anlamayan nesle aşina değiliz.
sana yalnız bir ince taze kadın
bana yalnızca eski bir budala
diyen bugünkü beşer
bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
bulamaz sende bende bir mana,
ne bu akşamda bir gam-ı nermin
ne de durgun denizde bir muğber
lerze-i istitar ü istigna.
o belde - ahmet haşim
ne ben,
ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
ne de alam-fikre bir mersa,
olan bu mai deniz
melali anlamayan nesle aşina değiliz.
sana yalnız bir ince taze kadın
bana yalnızca eski bir budala
diyen bugünkü beşer
bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
bulamaz sende bende bir mana,
ne bu akşamda bir gam-ı nermin
ne de durgun denizde bir muğber
lerze-i istitar ü istigna.
o belde - ahmet haşim
devamını gör...
134.
çok fazla olasılık var
hepsinde de birer boşluk
tıpkı rüyadan uyanmak gibiydi gidişin
bir vardı, bir yok oluş.
sözlük yazarlarının şiirleri
quo fata ferunt
hepsinde de birer boşluk
tıpkı rüyadan uyanmak gibiydi gidişin
bir vardı, bir yok oluş.
sözlük yazarlarının şiirleri
quo fata ferunt
devamını gör...
135.
(bkz: ithaf)
devamını gör...
136.
en sevdiğim şiir/ler çok da, en sevdiğim mısralar kesinlikle şunlar:
/ey tanrı! ey ölüme bulaşmış gizemli kahkaha
ne acı ki sana yabancıdır ağlamalarım
ben sana kâfir, ben sana münkir, sana asi
sana inat işte şeytan benim tanrım!/
/ey tanrı! ey ölüme bulaşmış gizemli kahkaha
ne acı ki sana yabancıdır ağlamalarım
ben sana kâfir, ben sana münkir, sana asi
sana inat işte şeytan benim tanrım!/
devamını gör...
137.
tesadüf bu ya
aynı kol saattinde durmuşuz..
sen sabaha karşı kalkan bir
uçaksın..
ben bir kadeh daha içsem
iyi olacak limited şirketi..
*
bıraksam yani bıraksam kendine
çekilecek çok cinayetli bıcaksın..
eski sevgiline dönüyorsun
kalbin tek kapılı buz dolabı..
her yer kirli
çünkü her yer çiçek açmış..
*
eşyalar hafızasını
kaybederse acımaz vurular adamı..
üstelik.. üstelik..
bildik bir şarkıdan hamileyiz hepimiz..
doğursak doğursak iki notalı ezgiler
doğururuz çalıntı da
sen zaten doğursan
o hüzünlü şeyi bana fırlatıp kaçıcaksın
*
varsa bir nöbetçi bar..
bir bar daha getir bana içerden lütfen
bol yolluklu..
ben dışardan seni sevsem
iyi olacak limited şirketi..
sen de iç
içkiye sevişe sevişe alışacaksın..
yahut gerisin geriye ismimi söyle
ismim tersten fazla anlamsız..
*
yaşadıklarımız şimdi fazla
fazla anlamsız tersten..
gittiğini düz söyle bari
tersten söylersen sende anlamayacaksın..
tesadüf bu ya
aynı kol saattinde durmuşuz
*
ben geçirmeye gelmesem seni
iyi olacak limited şirketi..
sen zaten kanatlarını kopardın
artık yalnızca ellerinle uçacaksın.
küçük iskender
aynı kol saattinde durmuşuz..
sen sabaha karşı kalkan bir
uçaksın..
ben bir kadeh daha içsem
iyi olacak limited şirketi..
*
bıraksam yani bıraksam kendine
çekilecek çok cinayetli bıcaksın..
eski sevgiline dönüyorsun
kalbin tek kapılı buz dolabı..
her yer kirli
çünkü her yer çiçek açmış..
*
eşyalar hafızasını
kaybederse acımaz vurular adamı..
üstelik.. üstelik..
bildik bir şarkıdan hamileyiz hepimiz..
doğursak doğursak iki notalı ezgiler
doğururuz çalıntı da
sen zaten doğursan
o hüzünlü şeyi bana fırlatıp kaçıcaksın
*
varsa bir nöbetçi bar..
bir bar daha getir bana içerden lütfen
bol yolluklu..
ben dışardan seni sevsem
iyi olacak limited şirketi..
sen de iç
içkiye sevişe sevişe alışacaksın..
yahut gerisin geriye ismimi söyle
ismim tersten fazla anlamsız..
*
yaşadıklarımız şimdi fazla
fazla anlamsız tersten..
gittiğini düz söyle bari
tersten söylersen sende anlamayacaksın..
tesadüf bu ya
aynı kol saattinde durmuşuz
*
ben geçirmeye gelmesem seni
iyi olacak limited şirketi..
sen zaten kanatlarını kopardın
artık yalnızca ellerinle uçacaksın.
küçük iskender
devamını gör...
138.
ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
devamını gör...
139.
"gelgelelim,
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
susmak ve beklemek, müthiş
genciz, namlu gibi,
ve çatal yürek,
barışa, bayrama hasret
uykulara, derin, kaygısız, rahat,
otuziki dişimizle gülmeğe,
doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi."
ahmed arif
beter, bize kısmetmiş.
ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
susmak ve beklemek, müthiş
genciz, namlu gibi,
ve çatal yürek,
barışa, bayrama hasret
uykulara, derin, kaygısız, rahat,
otuziki dişimizle gülmeğe,
doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi."
ahmed arif
devamını gör...
140.
kırka yakın
ayakı vardır
kırkayakın
cenk durmazel - erdem uygan
ayakı vardır
kırkayakın
cenk durmazel - erdem uygan
devamını gör...