61.
açık havada yapıldığı takdirde zindelik kazandıran aktivite.
devamını gör...
62.
günlük etkinliğim.
devamını gör...
63.
sahilde en az 6.000 adım olarak tamamladığım rutinimdir.
devamını gör...
64.
pek sevmediğim eylem. elimi kolumu nereye koyacağımı, hangi sırayla, ne araklıkla, ne tarafa doğru sallayacağımı bilemem. hızlı mı gitmeli yoksa yavaş mı, karar veremem. genelde bu karar aşaması gideceğim yere varana dek sürer. yol boyu adeta ayaklarımı sürüyerek, evimin bir odasından diğerine geçiyormuşçasına bir rahatlıkla, dışarıdan tuhaf görünecek bir şekilde yürürüm. ne insanlar beni ne de ben onları umursadığımdan bu bir sorun olmaz. zaten sadece sabahları evden çıkarım, işe gitmek için.
devamını gör...
65.
yürümeye bayılırım. hatta öyle uzun ve saatlerce yürürüm ki benimle beraber yürüyen insanlar yarı yolda ayrılırlar. bu yüzden benimle bir yere gitmek istemezler çünkü toplu taşımaya binmek yerine saatlerce yürütürüm. yürüyünce dinçleşiyorum, bedenim açılıyor, beynime oksijen gittiğini hissediyorum. onun da bir felsefesi var.
devamını gör...
66.
kendi kendimle kalabildiğim güzel bir aktivite, özellikle geceleri yürümeyi çok severim, çok güzel gelir bana kulaklığımı takıp öylece yürümek bana huzur veriyor adeta. aynı zamanda gerçekten mutlu da ediyor yani, çünkü insanın bir şekilde yalnız kalmaya ihtiyacı oluyor, yalnızca öylece yürümeye ihtiyaç duyuyor.
devamını gör...
67.
ne zaman bir şeyler yolunda gitmese içimden yürümek gelir. kulaklığı takıp düşünürüm, düşünmekten buraya ne ara geldim diyecek kadar yürürüm. şarkıyı sesli söylerim bazen, zaten kimseler yok, kimseler sesime aşık olamaz.(!)
yürürüm, yürürüm yol boyu ağlar, kızar, güler, kedileri severim. hay allah buraya kadar niye geldim ki geri nasıl gideceğim dediğim yere kadar. oradan tekrar dönerim eve.
bugün 2,5 km uzağa kadar yürüdüm mesela. tam bir bilinçsizlikle değildi ama maden şuraya kadar geldim lisemin önünden de geçeyim diyerek uzattım. uzattığım yol geldiğim yol kadardı o da ayrı bir oran tutturamamazlık.
ikinci büyük tenefüste, kantinin bize dayattığı fahiş fiyatları reddedip karşı büfeden gizli gizli parmaklıklar ardında alışveriş yapan beni gördüm. hala üniformasıyla, converseleriyle, kısacık küt saçlarıyla onca insan arasından parmaklıklar üzerinde kollarını sarkıymış tostunu almanın mutluluğunu yaşıyordu.
onu izledikten sonra karşı büfeye yöneldim, girişte dergi ve gazetelerin olduğu standa göz attım. o zamanlar burada salsa, kral tv, trendy, go girl olurdu.
kapaklarında rihanna, avril, tarkan kesin olurdu bir şekilde.
içeri girip bir tane dondurma aldım. hep yaptığımız şeydi. tabii o zaman 6 kız ortaya para koyup birleştirerek alırdık. bu para birleştirmeler bazen sigara bazen bira bazen sadece yemek olurdu.
yol boyunca kendimi düşündüm. yıllar oldu burada yürümeyeli.* o zamanlardaki hayallerimden, kesinlikle istemediğim bölümlerden konuştuğum gün aklıma geldi. tam da asla istemem dediğim bölümü bitirdim. gülümsedim dondurmayı yerken.
şimdi boğazım ağrıyor. dünyanın en normal şeyiydi oysa o zaman bu vakitlerde dondurma yemek.
bahçedeyim, bugün hava çok güzel, soğuk değil, baharın yeşili çok canlı, içeriden jeff * çalıyor. yılın bu zamanları çok heyecanlı geçerdi ben de. özellikle yeşilliklerde olmak, taze çıkan papatyalar beni mest ederdi.
şimdilerde bu ay içerisinde dört değer verdiğim insanla ilişkimiz sınanmış ve sınandığı noktadan kopmuş durumda.
her şey nasıl bu kadar istemediğim yöne evrildi bilmiyorum. aslında biliyorum, benim kararım gibi görünse de hiçbiri benim kararım değillerdi. itilen alana doğru yürümeye karar verdim hepsi bu. neyse.
yürürüm, yürürüm yol boyu ağlar, kızar, güler, kedileri severim. hay allah buraya kadar niye geldim ki geri nasıl gideceğim dediğim yere kadar. oradan tekrar dönerim eve.
bugün 2,5 km uzağa kadar yürüdüm mesela. tam bir bilinçsizlikle değildi ama maden şuraya kadar geldim lisemin önünden de geçeyim diyerek uzattım. uzattığım yol geldiğim yol kadardı o da ayrı bir oran tutturamamazlık.
ikinci büyük tenefüste, kantinin bize dayattığı fahiş fiyatları reddedip karşı büfeden gizli gizli parmaklıklar ardında alışveriş yapan beni gördüm. hala üniformasıyla, converseleriyle, kısacık küt saçlarıyla onca insan arasından parmaklıklar üzerinde kollarını sarkıymış tostunu almanın mutluluğunu yaşıyordu.
onu izledikten sonra karşı büfeye yöneldim, girişte dergi ve gazetelerin olduğu standa göz attım. o zamanlar burada salsa, kral tv, trendy, go girl olurdu.
kapaklarında rihanna, avril, tarkan kesin olurdu bir şekilde.
içeri girip bir tane dondurma aldım. hep yaptığımız şeydi. tabii o zaman 6 kız ortaya para koyup birleştirerek alırdık. bu para birleştirmeler bazen sigara bazen bira bazen sadece yemek olurdu.
yol boyunca kendimi düşündüm. yıllar oldu burada yürümeyeli.* o zamanlardaki hayallerimden, kesinlikle istemediğim bölümlerden konuştuğum gün aklıma geldi. tam da asla istemem dediğim bölümü bitirdim. gülümsedim dondurmayı yerken.
şimdi boğazım ağrıyor. dünyanın en normal şeyiydi oysa o zaman bu vakitlerde dondurma yemek.
bahçedeyim, bugün hava çok güzel, soğuk değil, baharın yeşili çok canlı, içeriden jeff * çalıyor. yılın bu zamanları çok heyecanlı geçerdi ben de. özellikle yeşilliklerde olmak, taze çıkan papatyalar beni mest ederdi.
şimdilerde bu ay içerisinde dört değer verdiğim insanla ilişkimiz sınanmış ve sınandığı noktadan kopmuş durumda.
her şey nasıl bu kadar istemediğim yöne evrildi bilmiyorum. aslında biliyorum, benim kararım gibi görünse de hiçbiri benim kararım değillerdi. itilen alana doğru yürümeye karar verdim hepsi bu. neyse.
devamını gör...
68.
her kelime bir adımıma eşlik etsin.
şehrin kalbine yürüyorum, ceketimin cebinde kaybolmuş ellerimden birine bir kılıç almışım, ceketimin cebinde kaybolan ellerimden ikincisiyle şehrin kalbini arıyorum, çünkü bu dünyada fethedilecek ilk yerdir kalpler. savunmasız kalbimle başka başka kalplere sefer düzenler gibi yürüyorum.
ellerimi saklayan ceketimden bahsetmek istiyorum:
cebinde saklı düşüncelerin özgürlüğü,
cebinde haklı düşüncelerin kızgınlığı,
ceketim hayattır, iliklenmiş ölüme.
sakladığı tek şey ellerim değil demek ki. neyse mevzumuz ceket değildi. hala yürüyorum.
yürürken, nereye koyduğumu bildiğim şehirleri bulunca aslında nereye koyduğumu bilmediğimi fark ediyorum. ayaklarım acıyor, halbuki daha fethim tamamlanmadı.
yolda çektiğim acılar yolun sonundaki başarısızlığıma mazeret olsaydı ben de anlatırdım elbet acılarımı. ama bir yol varsa, hele ki yola çıkmak istemediğin halde koyulduğun bir yol varsa, yürümek acıdan başka bir anlama gelmez; yürümek acıdır demek ki.
ayaklarımı bileklerinden kesip atmak geliyor içimden. ama şu da var ki, ayaksız kişiye her şey yol görünür. bu da yürürken aklıma geldi. çok garip.
yol ya da durak, acı ya da huzur, hayat ya da ölüm. hoşça kalın.
k., 2018.
şehrin kalbine yürüyorum, ceketimin cebinde kaybolmuş ellerimden birine bir kılıç almışım, ceketimin cebinde kaybolan ellerimden ikincisiyle şehrin kalbini arıyorum, çünkü bu dünyada fethedilecek ilk yerdir kalpler. savunmasız kalbimle başka başka kalplere sefer düzenler gibi yürüyorum.
ellerimi saklayan ceketimden bahsetmek istiyorum:
cebinde saklı düşüncelerin özgürlüğü,
cebinde haklı düşüncelerin kızgınlığı,
ceketim hayattır, iliklenmiş ölüme.
sakladığı tek şey ellerim değil demek ki. neyse mevzumuz ceket değildi. hala yürüyorum.
yürürken, nereye koyduğumu bildiğim şehirleri bulunca aslında nereye koyduğumu bilmediğimi fark ediyorum. ayaklarım acıyor, halbuki daha fethim tamamlanmadı.
yolda çektiğim acılar yolun sonundaki başarısızlığıma mazeret olsaydı ben de anlatırdım elbet acılarımı. ama bir yol varsa, hele ki yola çıkmak istemediğin halde koyulduğun bir yol varsa, yürümek acıdan başka bir anlama gelmez; yürümek acıdır demek ki.
ayaklarımı bileklerinden kesip atmak geliyor içimden. ama şu da var ki, ayaksız kişiye her şey yol görünür. bu da yürürken aklıma geldi. çok garip.
yol ya da durak, acı ya da huzur, hayat ya da ölüm. hoşça kalın.
k., 2018.
devamını gör...
69.
keyifli 1 aktivitedir. evet.
devamını gör...
70.
planım dahilinde değildi telefonla konuşurken yürümeyi sevdiğim için dedim hele bir dur bir kahvemi alayım hele döneceğim sana. sonra bir baktım nikah sarayının oradayım allahım dedim bu ne güzellik bu nasıl renkler ben şu an ne yaşıyorum. kapat dedim ben seni arayacağım. aramadım. açtım müziğimi devam ettim zaten sonrasına. nasıl keyifliyim nasıl güzelim nasıl güzeldi her şey. evet yürümek iyidir. dönüşte martıda dondum ama olsun. yürümek güzel çok sürprizli olabiliyor bazen artık allah’ın ne kadar sevgili kuluysanız. ehe.
devamını gör...
71.
---! alıntı !---
yalnız yürü.
çağrına kulak vermiyorlarsa eğer, yalnız yürü;
korkar da dehşet içinde duvara dönerlerse yüzlerini,
ah sen, kara bahtlı,
aç zihnini ve yalnız konuş.
yoldan cayar da, bırakırlarsa yabanda seni,
ah sen, kara bahtlı,
yolun üstündeki dikenleri çiğne ve
kana bulanmış o yolda yalnız yürü.
---! alıntı !---
(bkz: rabindranath tagore)
yalnız yürü.
çağrına kulak vermiyorlarsa eğer, yalnız yürü;
korkar da dehşet içinde duvara dönerlerse yüzlerini,
ah sen, kara bahtlı,
aç zihnini ve yalnız konuş.
yoldan cayar da, bırakırlarsa yabanda seni,
ah sen, kara bahtlı,
yolun üstündeki dikenleri çiğne ve
kana bulanmış o yolda yalnız yürü.
---! alıntı !---
(bkz: rabindranath tagore)
devamını gör...
72.
kulaklığımı takıp dere tepe düz gitmeli olanını gerçekten sevdiğim aktivite.
birde dm yoluyla yapılanı var.
orası karışık. *
birde dm yoluyla yapılanı var.
orası karışık. *
devamını gör...
73.
her gün 16km. huzur veriyor, rahatlatıyor, sakinleştiriyor, öfkemi dindiriyor. biraz da zayıflatıyor sanırsam.
devamını gör...
74.
yavsamak yani. evet.
devamını gör...