yalnızlık ve yalnız olarak ölmek.
devamını gör...

bir matematikçi şiir yazamaz demeyin, yazmış adam hem de ispatlı.
matematik terimlerinden böyle bir duygusallık ben de hiç ummazdım. *

buradan

sana romantik şiirler yazmayacağım artık.
kör olayım yazarsam
sana senin anladığın dilden yazacağım yani.
“matematik” ile yazacağım.
bir “mimar” matematikten anlar ve reel olur.
...
bulunduğum konumu uzun süre düşündüm
sonra kendimi buldum.
ben aşk çemberine teğet geçen bir doğruyum.
tek tesellim hala “doğru” oluşum.
teğet geçme nedenimse;
çemberin sabit duramayışı...
eksiğim yok muydu?
vardı...
ben iki komşu dik kenar arasındaki açı kadar “dik”tim.
90 dereceydim yani.
seni de hep bir “hipotenüs” gibi
hep karşımda duracak sandım
lakin aldandım.
sen bir gün çekip gidince
üçgenimiz bozuldu.
ben de “iki vektör arasındaki bir açı” oldum.
üçgen olmalıydık oysa.
dörtgen olmalıydık.
beşgen olmalıydık.
ne bileyim çokgen olmalıydık.
ama asla “yamuk” olmamalıydık.
yamuğu hiç sevmem.
ne zaman yamuk dense
bir “quasimodo” gelir aklıma.
ve içim cız eder notre-dame’ın kamburuna.
...
matematik sabittir:
2 x 2 = 4.
л = 3.14... gibi.
edebiyat ise değişkendir:
“ah aman gider o yâre haber
yarda yanar bir zaman” misali
olmayacak hayalleri vardır edebiyatın.
ne yâre haber gider ne de yar yanar.
olan sana olur eczacılara gün doğar.
(okulun kapısında seni beklerken
oturduğum o mermerin soğuğunu;
bir ben bilirim bir de
haftalar boyu yutulan antibiyotikler.)
...
“yârin yanağından gayri” demişti üstat.
benim için tektin paylaşılmazdın.
sonra bunun da formülünü buldum.
“4sen 2 + 2sen + 4 = 0”
ne dersin?
bununla kaç tane “içi boş sen” türetilebilir?
bence hiç... dört işlem bilirdim önce
senden önce yani
toplamayı severdim;
toplardım bütün güzellikleri
bölmeyi severdim;
yanlış anlama (ülkemi değil)
ekmeğimi bölerdim yüreğimi bölerdim.
çarpmaya başladım sonra;
kafamı bütün duvarlara.
sen beni bu güzelliklerden çıkardın da
eline ne geçti?
6 ile 5’in toplamından bile 1 kalırken
senin bu sevdadan elinde ne kaldı?
...
sen!
payı paydasından küçük
sen dört işlemin yutan elemanı
sen çarpım tablosunda yolunu şaşırmış x.
bense yanına ilişmiş herhangi bir rakam.
ve sen her defasında
x ’i yalnız bırakabilmek için
beni benimle sadeleştirdin.
biz sana ne değerler verdik de
sen eşitliğin sağına hep değersiz olarak geçtin.
şimdi soruyorum sana:
x ’i yalnız bırakabildin mi?
. . . .
ne hayaller kurmuştum
san dair bana dair.
kısacası bize dair;
kırmızı panjurlu bir evimiz olacaktı
küçük bir bahçe içerisinde
bahçemizde bir de havuz.
havuzumuzu 2 musluk 3 saatte doldururken
1 musluk 2 saatte boşaltacaktı.
iki de çocuğumuz olacaktı.
birinin adını “pascal” koyacaktık.
diğerini “abdülkerim”.
çocuklarımızın yaşları toplamı;
babalarınınkinden 1 eksik.
annelerininkinden 2 fazla olacaktı...
sen “profiterol” yerken
ben “acılı lahmacun” yiyecektim.
aaaatlar dünyasının en aaaat çifti biz olacaktık.
ama olmadı.
olsaydın olacaktı oysa.
ama olması için benim ne olmam gerekiyordu bilemiyorum.
bir “parabol” mü yoksa “parası bol” mu?
ben bir yarım uyaktım
kendi içimde edebiyatvari...
sence ne olmalıydım?
zengin kafiye mi?
...
sana romantik şiirler yazmayacağım artık.
kör olayım yazarsam.
çarpılayım da kendime geleyim.
hatta 10’un 3’e bölümünden kalan
33333... teki 3 gibi
sonsuzlukta boğulayım.
yanayım.
hatta kül olayım.
...
bütün kalbimle sana karşı hissettiklerimi
ve seni görmek istediğimi bildiğin halde
gittin ya;
git…
zıkkımın kareköküne kadar yolun var.
diyemiyorum.
yinede sana reel sayılar kadar reel mutluluklar

cezair gökçen'e aitmiş.
devamını gör...

sakarya üniversitesi tarih bölümü öğretim üyesi prof. dr. ebubekir sofuoğlu'dur.
akit tv'de yayınlanan derin kutu programında katılan sofuoğlu, ögrencileri devamsızlık yapmakla, hedonist olmakla suçladı.
hızını alamayıp "sayın cumhurbaşkanımız da vurguladı. neredeyse fuhuş evleri”, alıntı yaparak devam etti.
gelen tepkilere karşı söylemini devam ettirip, konuşmasına (bkz: gördüğüm var. istisna değil. gelin ben sizi gezdireyim. komşular size söyleyecek, emlakçılar size söyleyecek. siz nerede yaşıyorsunuz?) böyle devam etti.
ayrıntılarburadan
google'n ilk mucidini 2.abdülhamit'tir diye lanse eden öğretim üyesinin söylediklerini de çok şey yapmamak lazım
(bkz: öyle saça böyle öğretim üyesi)
devamını gör...

peşin uyarı uzun bir tanımdır, ben sıkılırım diyen hiç bulaşmasın.

hemen hemen tüm çalışma hayatım inşaat firmalarında çalışmakla geçti, hala da bir inşaat firmasında çalışıyorum. dolayısı ile yurtiçi ve yurtdışı şantiyelerde epey maceralarımız oldu. türkmenistan'da 2001 yılında yaklaşık dört ay kadar kaldım. zaman olarak tam 11 eylül saldırılarının olduğu ana denk geliyordu. ilk kuleye çarpan uçağı şantiyede haber almış, eve döndüğümüzde de ikinci kuleye uçak çarpmıştı.

daha önce de #193735 nolu tanımda pakistanı anlatmıştım. şimdi diyeceksiniz ki ne işin var oralarda. inşaat sektöründe çalışırsanız nerede şantiye varsa oraya gidersiniz. türk inşaat firmaları yurtdışında bayağı büyük işler alıyorlar ve iş aldıkları ülkelerde maalesef 3. dünya ülkeleri oluyor, yani tutupta almanya, abd gibi yerlerde iş alamıyorlar. ben şimdiye kadar pakistan, iran, ırak ve türkmenistandaki şantiyelere gittim. hawaii adalarında şantiye aldılarda biz mi gitmedik?

gelelim konumuz olan türkmenistana:

- 1991'de sovyetler birliği'nin dağılışından sonra bağımsızlığını kazanan türki cumhuriyetlerinden olup ilk devlet başkanları saparmurat niyazov, 2006 da ölünceye kadar da demokratik yollardan sürekli seçilerek (!) başkanlığını devam ettirmiştir. o ölünce yerine kurbankulu berdimuhammedov geçti ve hala o başta. ölenin gayrimeşru çocuğu olduğu söyleniyor ne derece doğru bilmem. zannediyorum şimdi ki başkan diş hekimi ve ölenin zamanında sağlık bakanlığını yapıyormuş.

- öncelikle şunu belirteyim; sscb’ den bağımsızlığını kazanan diğer türki cumuriyetlerde bulunmadım ama oralarda bulunan arkadaşlarımdan işittiğime göre bunların hepsi aynı oluyormuş. sscb döneminde bir gece önce komünist partisi başında olan ertesi gün bağımsızlık ilan edilince devlet başkanı oluyor ve ölünceye kadar bu görevi yapıyor. aslında hepsi diktatör, kuzey koreden halliceler.

- yukarıda bahsettiğim saparmurat niyazov ‘ da 22 ekim 1993 tarihinde kendisini türkmenbaşı ("türkmenlerin başı") ilan etmiş. bu tanımı o tarihten sonraki soyadı olarak kullanmış, sonrada olanlar olmuş, linke tıklarsanız yaptıkları ile umarım eğlenirsiniz. ben okuyamam derseniz işte başka bir kaynaktan videosu bence ikisine de bakın birbirini tamamlıyor, video uzun ben seyretmem diyorsanız icraatleri 2:40 den sonra başlıyor.


- türkmenistan dünyadaki sayılı doğal gaz üreticilerinden zannediyorum dünya dördüncüsü, musluktan bile neredeyse doğal gaz akacak. biz oradayken arabanın deposu (deposu diyorum, litresi değil) 1,5 dolara (yazı ile) bir buçuk dolara doluyordu. (para birimleri manat ben dolar karşılığını söylüyorum.)

- sscb zamanında doğal gazdan başka bir alana yatırım yapılmamış ve çok ihmal edilmiş. onlardan kalan altyapı çok kötü. türkmenbaşı takıntıları olan bir başkan olduğu için başkent aşkabat a bayağı yatırım yaptırmış, yeni binalar, anıtlar, heykeller yapılmış. yeni binaların hepsinin dış cepheleri süt beyaz mermer ile kaplı. aşağıdaki linkten bakabilirsiniz. şehirde güzel yerler ve restaurantlar var, şaşlık süper bir yemek, o da bu linkte.


- devletin açıkladığı resmi dolar kuru çok düşüktü ancak pazarda ayak üstü dolar bozan adamlar var oraya gidip 100 usd bozdurduğunuz zaman bir tomar manat veriyorlardı. öyle ki 100 usd karşılığı aldığım o parayı kotumun ön ve arka ceplerini tıka basa dolduracak şekilde koyuyordum gene elimde onun yarısı kadar para kalıyordu.

- yoldan geçen arabayı otostop ile durduruyorsunuz sizi istediğiniz yere taksi gibi götürüyor, bunun karşılığında şöföre 10.000 manat veriyorsunuz her araba anlayacağınız taksi.

- sokaklarda japon ve alman arabaları olduğu gibi rus malı arabalarda var. arabaların çoğu doğal gaz ile çalışıyor. çok eski 1960 ve 70 lerden kalma rus malı volga marka arabaları çok güzel, açılan sayfada aşağıya doğru inerseniz belirttiğim senelere ait modelleri göreceksinz, içi çok geniş, motoru güçlü. ben bu arabaya komünist mercedesi diyordum. ayrıca sovyetler zamanından kalma olan ciguli marka arabalarda çok revaçta.

- hazar denizine kıyısı olan beş ülkeden biri (diğerleri rusya federasyonu, azerbaycan, iran ve kazakistan), pamuk üretimi de bayağı yaygın. benim çalıştığım firma aynı zamanda tekstil alanında da faaliyeti olduğu için türkmenistanda fabrikalarıda vardı.

- sscb zamanında halkların kardeşliği kavramı ile sscb sınırları içerisinde ne kadar millet varsa birbirine karıştırılmış, türkmenistanda da öyleydi, hatırladığım kadarı ile azeri, ermeni, özbek, kazak, tatar, rus, ukraynalı, belarus, sibirya tarafından gelenler ve doğuda kore sınırı tarafından gelen çekik gözlüler bile vardı. zannediyorum sonradan sscb den bağımsızlıklarını kazanan ülkelerden bir tek baltık cumhuriyetleri olan litvanya, letonya ve estonyalı olanları görmedim. onlarda kesin vardır da bana denk gelmemiştir. hatta bir tane zenci türkmen kızı bile vardı, babası kübalı askeri pilotmuş. sscb zamanında eğitim için türkmenistan’ a gelmiş ve orada kızın annesi ile evlenmiş.

- halk üzerinde müthiş bir baskı var, ben kaldığım zamanlarda saddam hüseyin yaşadığı için türkmenbaşı denen adama saddamın yontulmuşu diyordum. sscb zamanında olan kgb hala var ve herkes izleniyor. ülke adeta dünyaya kapalı, eski sscb adetleri devam ediyor. bir şehirden bir şehire özgürce gidemiyorsunuz, önceden izin almanız gerek.

- ülkeye öyle elinizi kolunuzu sallaya sallaya gidemiyorsunuz. önceden vize almanız gerek, turist vizesi bizim zamanımızda yoktu. çalıştığınız şirket vizeye başvuruyor, aids testide mutlaka istiyorlardı, minimum bir ayda vize çıkıyor.

- basın yayın devlet kontrolünde, özel tv yok, devlet televizyonu sabah devlet başkanı ile açılıyor, gece onunla kapanıyor. internet 2001 de çok yavaştı ve her siteye giremiyordunuz. yabancı sitelerin çoğu yasaklı idi.

- ülke güya türk ve müslüman ancak ikisi ile de alakası yok. din konusunda devlet politikası olarak bilinçli bir şekilde eğitmeme politikası izleniyor, sadece yaşlılar sakal bırabilir. yüzyıllardır rusya coğrafyasında yaşadıkları için herşeyleri rus geleneği. kendi aralarında türkmence konuşmuyorlar rusça konuşuyorlar, aile yaşamları yok çoğunlukla evlenip çocuk yapıp sonra boşanıyorlar, erkekler alkolik, kadınların çoğu ise maalesef kötü yolda. kızlara aylık 50 dolar verdiniz mi aynı evde karı-koca hayatı yaşayabilirsiniz. bir milleti millet yapan temel unsurların hiçbiri maalesef yok. büyük abileri rusya o ne derse o olur, ekonomileri bile rusya ile göbekten bağlı. rus ekonomisi hapşırdığı zaman bunlarınki yatağa düşüyor. türkmenistan bağlantısızlar grubuna üye, bitaraflığını zamanında açıklamış.

- gece hayatı epey hızlı ben hazar denizi kıyısındaki türkmenbaşı kentinde kalmıştım. o zaman 40-50 bin nüfuslu bir yerdi. şirket 2-3 mühendis aynı evde kalacak şekilde lojman tutuyordu. türkmenbaşı şehrinde türkiyede okumuş olan bir türkmenin işlettiği gece kulübü vardı. saat 22:00 den sonra mecburen kapanması gerek çünkü o saatten sonra açık yer olması yasaktı. alkol bayağı ucuzdu.

- insanlarda sscb zamanından kalan bir rahatlık var. o zamanlar iş garantisi olduğu için ve henüz kapitalizm ile tanışmadıklarından o günleri çok özlüyorlar. azıcık aşım ağrısız başım mantığı ile yaşamışlar hep. evet eskiden hiç bir şey yoktu ama kimsede yoktu diyorlar.

- bir gün bir makine parçası lazım oldu, yanıma türkmen verdiler fabrika gibi bir yere gittik. elimdeki rulmanı verdim ve bunun aynısını istiyorum dedim, adam gitti beş dakika sonra elinde yeni sökülmüş üzeri gresli rulmanla geldi. ben sıfır rulman bekliyordum adam çalışan makineden sökmüş getirmiş, parasını ödedik mecburen aldık çünkü işimiz acildi. bu derecede vatan millet malına sahip çıkıyorlar.

- o zamanlar fetö okulları pek revaçta idi, türkmenistanda dört-beş yerde vardı. hafta sonları gezmeye çıktığımızda ortalık badem bıyıklı türklerden geçilmiyordu.

- ofiste çalıştığımız yerde fotokopi çeken kadın gizli servis elemanı olup her şeyimizi raporluyordu. arkadaşlarla bazen dalgasına şöyle yaptık böyle yaptık diye sallardık, eminim hepsini raporluyordu.

- yabancı olduğumuz için her zaman takip ediliyorduk. araba ile bir yere giderken hep aynı tipler peşimizde olurdu.

- türkmenbaşı şehri koy içinde. bu koyun diğer tarafında avaza dedikleri hazar denizi kıyısında belde vardı. kumu dünyanın en güzel kumlarından biri kabul ediliyormuş, orada denize giderdik ama suda küçük su yılanları olurdu, yüzerken bir bakmışsınız bir şey size dokunmuş.

- en meşhur şeyleri atları, havyarları, halıları ve kavunları.

ahal teke atı dünyanın en güzel atlarından hatta atı sayılıyor, hani derler ya kız gibi aynen öyle.

havyara gelince dünyanın en iyi havyarı hazar denizinden elde ediliyor. benim kaldığım yerde tam hazar denizinin kıyısı olduğundan orada epey yedik, yediklerimiz birinci kalite olanlar değil tabii ki onlar çok pahalı.

türkmen halısı dünyaca meşhur ve yurtdışına çıkarmak yasak.

kavunlarıda gayet güzel

- yukarıda bahsetmiştim değişik etnik kökenlerden gelenler var. kızları genelde güzel ama güldükleri zaman hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz, bilhassa türk kökenli olanlarda altın diş çok yaygın güldükleri zaman bir anda parıldayan altın dişi görünce dumura uğruyorsunuz.

- uyuşturucu epey yaygın bunu kullananlara narkoman diyorlar sanıyorum rusçadan geçmiş bu kelime.

- dilleri türkmence, duyduğunuz zaman size komik geliyor. ancak öz türkçeye çok yakın. mesela türkmenistan yaragly güyçleri. onlar bizim türkçemizi anlıyor ama sizin onu anlamanız çok zor. genelde rusça konuşuyorlar zaten.

- şimdiki devlet başkanı daha bir alem, kendisi ile ilgili videosunu buraya bırakayım.


bakan kovarken ki hali bunun gibi olaylar ben türkmenistanda iken önceki başkan tarafından televizyondan canlı olarak yayınlatılırdı, çekirdeğimizi alıp tv karşısına geçer izlerdik.


türkleri çok sevdiğinin kanıtı


bir zamanlarda türkmenistana gidecek altınlara el konulmuştu, o haberde burada

nasıl, ülke kuzey koreden biraz hallice değil mi?

pakistan için bkz:#193735
devamını gör...

altı çok doldurulan bir kavram. kendilerine bir yaş belirleyip o yaşlara yaklaştıkça bunaltmaya başlıyorlar. bir de yok mu "evde kaldın" demeler. evlenseniz bu sefer de çocuk ne zaman diye başlıyorlar. sanki sizin değil onların uzaktan yönettiği bir hayat. aynı evde yaşamanız için şart koşuyorlar. gözünüzde o kadar büyütüyorlar ki artık insan korkmaya başlıyor. yaşlandığınızı hissediyorsunuz. ayrıca 18 yaş bir tek bana mı bu kadar küçük geliyor evlilik için. liseyi daha yeni bitirmiş birisi nasıl çocuk büyütmeye bu kadar istekli oluyor? küçük bir çocuk gibi hissetmiyor musunuz kendinizi? babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi?
devamını gör...

iş hayatındaki yoğunluğunun sürmesinden sebep, üzülerek kafa sözlük moderasyon liderliği görevine son vermek durumunda kaldık.
kendisi efsane direktör olarak kafa sözlük tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.
devamını gör...

yüce orodruin, gorgoroth'u kızgın ateş ile döven kızıl alevlerin yükseldiği, tarih kadar eski yanardağ. melkor (morgoth) tarafından birinci çağ'da yaratılmıştır. sauron, barad-dûr'ün vasıfsız ve yüce eru'ya havale edilesice efendisi öldükten sonra tamamen sönmüştür.
devamını gör...

ortanca koca : tövbe estafirullahhh
devamını gör...

önce sihirle para yapıp sonra onları merkez bankasına onaylayıp kasaniza alabilirsiniz fakat sihir yeteneğiniz çok iyi seviyede olması gerek.
devamını gör...

arapça sözcük. "ufak tefek masraflar için ayrılmış para" anlamına gelmektedir.
devamını gör...

her şeye hayırlı forumlar yazmayın. sözlükte yardım kategorisi diye bir sekme var. yönetim bile karışmıyor siz çıkıp hayırlı forumlar diyorsunuz.

kötü kedi şerafettin'e de yardım ediverin.
devamını gör...

bir köy öğretmeninden aldığım mesaj.
çalıştığı okula hikaye kitapları yolladığımı haber verdim.o kadar mutlu oldu ve bunu o kadar güzel cümlelerle ifade etti ki,öğrencilerinin gözündeki ışığı binlerce kilometrelerce öteye gönderdi.
emeğiyle, severek işini yapan bu kardeşim bugünkü mutluluk sebebim.

o güzel insanlara, güzelim çocuklara ulaşmak isterseniz :
instagram.com/koyokullarige...
devamını gör...

dönüşüm, yabancı, yer altından notlar, martin eden; sadece hayata bakışımı değiştirdiler, ne yazık ki ben onlar kadar cesur olamadım.
devamını gör...

günaydın sözlük! ne zaman işten eve gittim, ne zaman uyudum da tekrar işe geldim? morpheus nerede? neo reis yaşıyor mu? trinity evlendi mi? kırmızı hap ı hangi bölüm yazıyor ve sgk karşılıyor mu? kafamda deli sorular dostlar! gününüz güzel geçsin. hala uyumayanlar da yatsın zıbarın artık alüminyum!
devamını gör...

dedüksiyon tümdengelimle çok sık karıştırılır. dedüksiyon ''bütünden bütüne'', tümdengelim ''bütünden parçaya'' gitmektir. ancak dedüksiyon'da tümdengelim gibi ''bütünden parçaya gitmek'' anlamında da kullanılabilir. formalize etmek gerekirse, her tümdengelim bir dedüksiyondur ancak her dedüksiyon bir tümdengelim değildir.

edit: mantığın kendisinde böyle bi ayrım yok tabi bizim türkçeye çevirirken tümdengelim kelimesi karışıklığa sebep oluyo.
devamını gör...

temel olarak "dinlemeyen" veya "dinlemeyi bilmeyen"lerin örnek teşkil ettiği insanlardır.
devamını gör...

herkes @ yiyecek. çok saçma bir logo. seçim olsa bu partiye oy verecek olsam gülmekten oy veremem.
devamını gör...

türkiye'de, tanzimat devri'ne kadar türk olarak yalnız osmanlı türklerinin anlaşılmasına karşılık, tanzimat dönemi’nden itibaren türk kelimesi dünyada yaşamış ve yaşayan bütün türkler için kullanılmaya başlanmıştır. aynı yıllarda dil yolundan gidilerek yapılan çalışmalar da etkisini göstermiştir. buna ilk adım olarak ahmet vefik paşa'nın "lehçe-i osmani" sözlüğünü ve önsözünü gösterebiliriz. sonrasında şemsettin sami'nin "kaamus-ı türki" ve bursalı tahir'in "türklerin ulum ve fünuna hizmetleri" eserleri aynı fikre hizmet etmiştir.

1908'den sonra ise milliyetçilik hareketi "türkçülük" adı altında, önce tamamıyla kültürel bir biçimdeyken balkan harbi'nden sonra siyasi bir hareket halini alarak dernekler ve yayın organları kurmak suretiyle teşkilatlanma şeklinde görülür. 1908'de kurulan türk derneği bu teşkilatlanmanın ilk örneğidir. dernek 1911 yılından itibaren aynı isimle bir dergi de çıkarmıştır. sonrasında türk yurdu derneği kurulmuş, bir yıl sonra yerini türk ocağı'na bırakmıştır, dernekler arasında en uzun soluklu olanı budur.

1911'de genç kalemler dergisinde yayımladığı "turan" manzumesi ile ziya gökalp bu hareketin lideri durumundadır. turancılık fikrî asıl düşüncesi olmakla beraber fikirlerini, ülkenin içinde bulunduğu özel nedenler ile türkiye'nin varlığının devamını ve medeni kalkınmasını hedef tutan, aşırı olmayan bir milliyetçilik anlayışına dayandırmıştır.

yine genç kalemler dergisinde "mili edebiyat" deyimi ilk defa ortaya atılmış, millî bir edebiyatın ancak millî bir dil ile gerçekleştirileceği fikrî savunulmuştur. yazı dili ve konuşma dili ikiliğini ortadan kaldırmak ve yeni bir dil ortaya koymak için dergide makalelerin yanında, konu üzerine yazılmış münakaşalara da sıkça yer verilmiş ve fikir canlı tutulmuştur. balkan harbi yüzünden 1912'de dergi kapatıldıktan sonra yazarların büyük bir kısmı istanbul'a göç etmiş ve konuyla ilgili yazılarına devam etmişlerdir. eski muhaliflerin ve yeni yetişen gençlerin aralarına girmesiyle de hareketin tesiri artmış, türkiye cumhuriyeti'nin ilanından önce konuşma dili, edebî dilin yerini tamamıyla almış, tanzimat'tan beri süregelen çalışmalar sonuca ermiştir.

mustafa kemal atatürk, selanik'te özgürlükçü bir fikir ortamında sanatla iç içe büyümüş bir aydındır. kurtuluş savaşında ve sonrasında türkiye cumhuriyeti'nin yapı taşlarını oluştururken bağımsızlık, laiklik, milliyetçilik gibi dinamikleri birçok kalemde araştırmış ve de konunun muhatabı fikirlerden yararlanmıştır.

● “bir gün, ressamlar türk’ün simasını kaybederlerse, yıldırımı alsınlar, yapıversinler. türk budur. türk, yıldırımdır. kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. türk milleti yüzyıllardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklâli yaşamak için şart saymış bir kavmin kahraman evlatlarından ibarettir. bu millet istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.” m. k. atatürk



“ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
hangi çılgın bana zincir vuracakmış? şaşarım!
kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” m. a. ersoy

m. akif ersoy'un "istiklal marşı"ndan alınan bu dizeleri ile islamcılık fikrinin mensubu olsa da onda da temel fikrin bağımsızlık olduğu görülmektedir. türk milletinin ezelden beri özgür olması ve bu özgürlüğü uğruna her şeyi yapacağını söylediği dizelerde yaratıcı'nın bu hususta gerekli gücü vereceğini düşünmektedir.

● "ey türk kardeşler, hemşireler, al rengiyle başımızda dalgalanan ulu bayrağımız! görüyorsunuz ki siyahlara, matemlere büründük. kundaktaki yavrularımız düşmanların süngüsünden geçti. hanımlar, gözlerimizin önünde evlatlarımızın kanlarıyla sulanan yurdumuzun işgaline susacak mıyız? hayır! hanımefendiler; malum, silahımız yok, fakat göğsümüzde imanımız ve bütün dünyayı yaratan allah'ımız var. toprağımızın üstünde şerefsiz yaşamaktansa, toprağın altında yatmayı şeref sayarız. birbirimize ellerimizi uzatalım. tek bir hedefe, yalnız türk istiklal ve cumhuriyeti gayesine doğru yürüyelim. vatan, mutlaka kurtulacaktır. evlatlarım, öyle bir gün olur da bir daha toplanamazsak, içimizde ölenler olursa, türk'ün istiklal bayrağıyla mezarı üzerine geliniz. benimle beraber yemin ediniz: türkiye'nin istiklal ve hak hayatını alıncaya kadar hiçbir korku, hiçbir güçlük önünden kaçmayacağız! “toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!" j. e. adıvar

halide edip, millî mücadele yıllarında hem mitinglerde halkı aydınlatmak için konuşmalar yapmış hem de bire bir anadoluda millî mücadele’ye katkı sağlamıştır.
alıntılanan metinden hareketle kadın-erkek demeden bağımsızlığımızı kazanana dek her bir vatandaşın bu uğurda yapması gerekenleri sonuna dek taşıması, gerekirse istiklal ve cumhuriyet için ölümü göze almak gerektiğini söylemiştir.

● “türkler bütün menfaatlerini ekseriyetle sakin oldukları öz türk topraklarında bir türk devleti olmakta görüyorlar. türk vatanı, cedlerimizin yattığı, yeni nesillerimizin doğduğu, topraklarında gezdiğimiz, çift sürdüğümüz, ekmeğini yediğimiz topraklardır. bu vatan toprağı saha saha, millî azmin, millî hayatın, millî mefkûrenin birer tecellisiyle tekevvün etmiştir.” y. k. beyatlı

yahya kemal eğitim için gittiği fransa'dan ülkesine bir milliyetçi olarak dönmüştür. ona göre anadolu toprakları öz türk topraklarıdır. ve anadolu millî bir azim, millî bir hayat, millî fikirler sonucunda türkleşmiştir.


● "başka uluslar, çağdaş uygarlığa girmek için geçmişlerinden uzaklaşmak zorundadırlar; oysa türklerin çağdaş uygarlığa girmeleri için, yalnız geçmişlerine dönüp bakmaları yeter. çünkü halk, milli kültürün canlı bir müzesidir. milletin hatıraları gelenekleridir. türk han’ın beş oğlundan türeyen türkler, gök tanrı’nın öz kullarıdır. beş bin yıllık bu ordunun durağı, turan yurdu olacaktır. turan, bütün türk milleti'nin birleşmesi anlamına gelir. türk, bir milletin adıdır. millet kendine özgü bir kültürü olan bir topluluk demektir. öyleyse türk'ün yalnız bir dili, bir kültürü olabilir. bir millet tehlikede kaldığı vakit, onu fertler kurtarmaz. bizzat millet kendi kendinin kurtarıcısı olur. bir ey, bugünün türk genci! bütün bu işlerin yapılması, yüzyıllardan beri seni bekliyor." z. gökalp

ziya gökalp'a göre gelecek türkleşme, çağdaşlaşma ve islamlaşma ile sentezlenerek gerçekleşebilecektir. ve çağdaşlaşma için ihtiyaç duyulan her şey türk tarihinde, folkloründe mevcuttur. onun asıl fikrî turancılık olsa da bu cümleden de çıkaracağımız üzere yaşanan savaşlar neticesinde ilk ve önemli olan türkleşmek fikrini hayata geçirmektir.

● "korkma, sen türksün! türkler hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir şeyden korkmazlar, onların zırhlıları varsa bizim de kutlu bir hakkımız vardır. ve bu, onların zırhlarından daha kuvvetlidir.” türk, ölmeyi teslim olmaya tercih eder. milleti için ölenler, daima yaşarlar." ö. seyfettin

ömer seyfettin türk dilinin üstün bir dil olduğunu, türk edebiyatını oluşturmak için başka dillerden kelime ya da dilbilgisini kurallarına ihtiyacımız olmadığını, aksine bu durumun dilimizi körelttiği fikrini savunmuştur. alıntılanan metinde türklerin korkusuzluğuna ve savaşmak için ulaşılması gereken gücün hakk tarafından verileceğine, türk'ün bağımsızlık için ölmeyi göze alacağına değinmiştir.

tüm bunlardan yola çıkarsak türkçülük fikrini benimseyen ya da benimsemese bile şartlar gereği önemini fark eden bütün aydınlar bağımsızlık ve özgürlük için gereken tüm kudretin geçmişimizde bize aktarıldığı ve türklüğün damarlamızda olduğu kadar dimağımızda da yer ettiği konusunda hem fikirdir.
devamını gör...

freud'un dediği gibi " bir insanı kaybetmek istiyorsanız onu çok sevin. "
devamını gör...

1964 yılında kahramanmaraşın afşin ilçesinde doğmuş ,asıl adı şerif cırık, çok değerli türk halk müziği sanatçılarımızdandır.
aşık mahzuni'nin 453 plağı, 58 kasedi ve yayımlanmış 8 adet kitabı bulunmakla beraber bir çok değerli türk sanatçı ile ortak projeler yürüşmüştür, düetler yapmıştır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim