soğuk su ile duş almak
acı olmasına rağmen ısrarla yenen acı biber gibi acı vermesine rağmen soğuk suyla duş da baaazı kendini bilmez sinirsel iletimden sorumlu kimyasalların bir oyunu imiş. endorfin mendorfin işte. ucu nörotransmitter görmeyen muhabbet kalmadı son birkaç yıldır.
bu eylem kimilerine yüksek haz verir. hele ki en az yarım saatlik bir koşu sonrası buz gibi duş, aman yarabbi, aman aman. belli bir acı eşiğine kadar dayanırsanız dünyanın belki de en muhteşem aktivitesidir.
bu eylem kimilerine yüksek haz verir. hele ki en az yarım saatlik bir koşu sonrası buz gibi duş, aman yarabbi, aman aman. belli bir acı eşiğine kadar dayanırsanız dünyanın belki de en muhteşem aktivitesidir.
devamını gör...
ilişkide aşırı kıskançlık
güvensizlik sonucu bireylerin birbirine hayatı zindan etmesi durumudur. ilişkiye kavga gürültüden başka bir şey katmaz. birde bunu aşk zanneden toksik bir kitle vardır. birbirine güvenmeyen iki insanın aşk kisvesi altında birbirine ettikleri zulümden başka birşey değildir bu.
devamını gör...
hakimin daha önce görülmemiş bir karar vermesi
sıradan bir 'hırsızlık' vakası olarak başlayıp 'ibretlik' cezaya dönüşen olay istanbul maltepe'de yaşandı. bir giyim mağazasından 7 mont çalan 21 ve 18 yaşlarındaki iki hırsız, yakalanınca 'yardım yapacaktık' dedi. hırsızlık suçundan tutuklanan iki genç hakkında hakim, ders niteliğinde bir karara imza attı.
istanbul maltepe'de 21 ve 18 yaşındaki iki genç giyim üzerine birçok şubesi bulunan zincir bir mağazaya gitti. 21 yaşındaki mehmet a. içeri girdi, kadir d. ise motosikletiyle arkadaşını dışarıda bekledi. mağazadaki genç bir süre içeride oyalandı, sonrasında eline 7 mont birden aldı. çalışanlar gencin davranışlarından şüphelenince durumu emniyet güçlerine bildirdi.
sabah gazetesi'nden arzu kaya'nın haberine göre; mağazadan montların ücretini ödemeden çıkan genç, dışarıda kendisini bekleyen arkadaşının yanına gitti. polisler de hız kaybetmeden olay yerine geldi. kaçmaya başlayan gençler çok geçmeden çaldıkları montlarla birlikte suçüstü yakalandı. montlar ait olduğu yere, iki arkadaş da adliyeye götürüldü.
savcı iki gencin de ifadesini aldı. "muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık" suçundan tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk etti. sulh ceza hakimliği'nde ifade veren gençlerden mehmet a., "benim durumum iyi. amacım evsizlere montları dağıtmaktı. garibanlara yardım etmek istedik. çok pişmanım. bir cahillik yaptım. böyle bir suçlamadan çok utanıyorum" dedi.
hakim "yardım amacı taşıdıklarını söyleyen gençlerin yardım kuruluşlarında çalışması' cezasını verdi. haftada bir gün karakola gidip imza verecek olan iki genç, türkiye kızılay derneği ve yetim vakfı gibi kuruluşlarda haftada en az bir gün çalışma ve hakimliğin belirlediği kitapların haftada bir tanesini okuyup özetini sunma cezası aldı.
buradan
devamını gör...
aşka karşılık gelen bir kelime yaz
devamını gör...
ben eşime kur yapamıyorum
lan eşime de yapamayacaksam kime yapıcam mahalle bakkalına mı
devamını gör...
san sebastian cheesecake
o bildiğiniz meşhur markaları bir kenara koyun, cidden iyi bir örneğini tatmanız için üsküdar barbaros mahallesindeki walde pastanesini şiddetle tavsiye ediyorum.
acıbadem kukis te de süper bir örneğini deneyebilirsiniz.
acıbadem kukis te de süper bir örneğini deneyebilirsiniz.
devamını gör...
ateist kaplumbağa
sessiz sedasız gitmiş yazar. umarım kısa süreli bir kafa dinlemedir. daha yapılması gereken çok haber başlığı vardı. tülaay geri dön
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ilginç alışkanlıkları
kitapları renklerine göre dizmek. daha estetik duruyor...
devamını gör...
haksızsam haksızsın diyin
sabah sabah müthiş tanımları ile ufkumuzu açan yazar.
#465895 şahsen sadece ufkumu değil uykumu da açtı. şu an göz kapaklarına kürdan dayatılmış tom gibiyim.
#465895 şahsen sadece ufkumu değil uykumu da açtı. şu an göz kapaklarına kürdan dayatılmış tom gibiyim.
devamını gör...
kafa sözlük
paylaşımlarıyla tahmin ettiklerinden çok daha fazla insana ulaşarak hayatlarına dokunmuş olduklarına emin olduğum, belki de yapmak zorunda bırakıldıkları serzenişlerine sonuna kadar hak ve destek verdiğim, bunun sonucunda da en içten hislerini paylaştıkları veda yazılarını okumaktan çok büyük üzüntü duyduğum güzel insanları barındırdığına inandığım sözlük. üstüne basmakta ısrar etmek istediğim barındırma demişken, önce bir teşekkür faslıyla kendi tanım başlığına yazarak baş ağrıtacağım mecra.
bir farenin dağa küsmesiydi, 2004'te ekşi sözlük'ten ayrılma kararım. bugünkü geldikleri nokta kadar büyük bir vahşete ev sahipliği yapacaklarını hayal edememiş olsam da, en azından beni barındırmayacaklarını hissetmiştim. zaman içinde paylaşım yapmaya çalıştığım sayısız internet platformu oldu fakat yine hiçbirinde, kendimce doğru olduğuna inandığım değer olan bilginin paylaşımına öncelik verilmediği için barınamadım. çoğu zaman ali cengiz oyunlarıyla kapı dışarı edilmiş buldum kendimi. günümüze gelirsek, şu ana kadar bana alan açmış olan kafa sözlük ekibine minnet duyuyorum. daha da önemlisi, üye olduğum günden beri bu kısa süre içinde hem yazılı olarak gösterdikleri, hem de içlerinden bile geçirmiş oldukları destekleri** için her bir yazara binlerce kez teşekkür ediyorum. on yedi senenin ardından ilk defa yazma şevkimin bu kadar canlandığını hissediyorum.
teşekkür faslının ardından acı olan rasyonalist yanıma dönersem, bir grup fizikçinin bilgi okyanusu yaratma sevdasıyla başlattığı internet tarihinin, son yirmi küsür yılda bilindik tekeller tarafından ve sistematik olarak, neden ve nasıl dev bir troll ve dezenformasyon havuzuna dönüştürüldüğü üzerine kafa yorup, sayfalar dolusu yazmak için çok geç olduğunu düşünenlerdenim. gönül isterdi ki büyük çapta bir değişime dair en ufak bir umut ışığı olsun fakat malesef... her kim ki, artık bunaldığını ve bir umutla daldığı her yeni ve keşfedilmemiş koyda da aynı suyun lacivertini görmekten bıktığını söylüyorsa, empati kurduğum ve görüşlerinin altına imzamı atacağım, yüce gönüllü insanlardandır. şahsen bu konuda, "sadece bir deniz yıldızının hayatını değiştirmiş" olma ihtimali ve romantikliğiyle yetinip, dinginliğe kapılanlardan birine dönüştüm bu uzun süreçte. internette yaptığım her gezintinin, lacivertlerin arasındaki küçük inci tanesini bulma çabası haline gelmesini üzülerek söylüyorum ki kanıksadım. gidişata "dur" demek için sesini yükselten her sağduyulu kullanıcıya bu sebeple hem destek verdiğimi söylemek istiyorum, hem de artık öyle olamadığım için hayıflanıyorum.
kaptanı uyarabilme cesaretini yitirmiş biri olarak yapabileceğim tek ve belki de en iyi şeyin, yazmaya devam etmek olduğunu düşünüyorum. barındırıldığım sürece de, "facebook yerine myspace" kullananlardan olmaya devam edeceğim bir yer kafa sözlük. en büyük teşekkürüm ise her türlü caydırıcı unsura rağmen iyi niyetle paylaşımlarda bulunmuş olan, internetin kuruluş hayallerine saygılı tüm yazarlara.
bir farenin dağa küsmesiydi, 2004'te ekşi sözlük'ten ayrılma kararım. bugünkü geldikleri nokta kadar büyük bir vahşete ev sahipliği yapacaklarını hayal edememiş olsam da, en azından beni barındırmayacaklarını hissetmiştim. zaman içinde paylaşım yapmaya çalıştığım sayısız internet platformu oldu fakat yine hiçbirinde, kendimce doğru olduğuna inandığım değer olan bilginin paylaşımına öncelik verilmediği için barınamadım. çoğu zaman ali cengiz oyunlarıyla kapı dışarı edilmiş buldum kendimi. günümüze gelirsek, şu ana kadar bana alan açmış olan kafa sözlük ekibine minnet duyuyorum. daha da önemlisi, üye olduğum günden beri bu kısa süre içinde hem yazılı olarak gösterdikleri, hem de içlerinden bile geçirmiş oldukları destekleri** için her bir yazara binlerce kez teşekkür ediyorum. on yedi senenin ardından ilk defa yazma şevkimin bu kadar canlandığını hissediyorum.
teşekkür faslının ardından acı olan rasyonalist yanıma dönersem, bir grup fizikçinin bilgi okyanusu yaratma sevdasıyla başlattığı internet tarihinin, son yirmi küsür yılda bilindik tekeller tarafından ve sistematik olarak, neden ve nasıl dev bir troll ve dezenformasyon havuzuna dönüştürüldüğü üzerine kafa yorup, sayfalar dolusu yazmak için çok geç olduğunu düşünenlerdenim. gönül isterdi ki büyük çapta bir değişime dair en ufak bir umut ışığı olsun fakat malesef... her kim ki, artık bunaldığını ve bir umutla daldığı her yeni ve keşfedilmemiş koyda da aynı suyun lacivertini görmekten bıktığını söylüyorsa, empati kurduğum ve görüşlerinin altına imzamı atacağım, yüce gönüllü insanlardandır. şahsen bu konuda, "sadece bir deniz yıldızının hayatını değiştirmiş" olma ihtimali ve romantikliğiyle yetinip, dinginliğe kapılanlardan birine dönüştüm bu uzun süreçte. internette yaptığım her gezintinin, lacivertlerin arasındaki küçük inci tanesini bulma çabası haline gelmesini üzülerek söylüyorum ki kanıksadım. gidişata "dur" demek için sesini yükselten her sağduyulu kullanıcıya bu sebeple hem destek verdiğimi söylemek istiyorum, hem de artık öyle olamadığım için hayıflanıyorum.
kaptanı uyarabilme cesaretini yitirmiş biri olarak yapabileceğim tek ve belki de en iyi şeyin, yazmaya devam etmek olduğunu düşünüyorum. barındırıldığım sürece de, "facebook yerine myspace" kullananlardan olmaya devam edeceğim bir yer kafa sözlük. en büyük teşekkürüm ise her türlü caydırıcı unsura rağmen iyi niyetle paylaşımlarda bulunmuş olan, internetin kuruluş hayallerine saygılı tüm yazarlara.
devamını gör...
cinci hoca (yazar)
son 3 haftadır eve her girişimde üzerime bir ağırlık çöküyordu, başım dönüyor, gaipten sesler duyuyordum. danıştım kendisine, "kutsal metinler aşkına, evinizi doğu roma prenses ruhları basmış!" dedi. hiç tedirgin olmadım. neden? çünkü cinci hoca'mız var; söz verdi, haftaya çarşamba * gelip evimde ayin yapacak.
doğu roma'nın ruhu aşkına, yarebbülalemin kurtaracak bizi bu ruhlardan.
••
nicki sebebiyle daha çook şakacıklı söylemlere maruz kalacak olan minnoş yazar. saygılar efendim, klavyenize zeval gelmesin. * *
doğu roma'nın ruhu aşkına, yarebbülalemin kurtaracak bizi bu ruhlardan.
••
nicki sebebiyle daha çook şakacıklı söylemlere maruz kalacak olan minnoş yazar. saygılar efendim, klavyenize zeval gelmesin. * *
devamını gör...
laf sokmaya çalışmak
belli bir müddetten önce yapılmaması gerekendir. hissettirirsen çok itici olur! lafı soktuğunda karşı taraf minimum 3 dak sonra anlamalıdır yoksa ilk öğretim ögrencisinden farkınız kalmaz.
bakınız: ince giydirdim umarım üşütmezsin.
bakınız: ince giydirdim umarım üşütmezsin.
devamını gör...
pdf kitap okumak emek hırsızlığı mıdır sorunsalı
okuyorum ve o kadar uzun boyluda düşünemiyorum. bazılarını alıyorum bazılarını pdf okuyorum. o an ne eserse kafama onu yapıyorum. kitaptaki karakterlere mi yanayım emek hırsızlığına girmişim o na mı yanayım bilemedim. tercihim daha çok yazarların fikirlerini çalmaktan yana onu da belirteyim. başlığı görünce sizi gidi tatlı küçük hırsızlar diyesim geldi.*
devamını gör...
normal sözlük’e girince bildirim görmek
zevk verir. egomuzu tatmin etmenin oldukça kolay ve ucuz bir yoludur. onun için bol bol artılayalım birbirimizi sayın yazarlar. güldürelim yüzleri. sadece, okumadan önce oy atmayalım ki herkes hakkını alsın.
devamını gör...
boş bir tanım girdiniz
hayır 1 değil 544 tane girdim.
devamını gör...
günün ünlüsü olamayan yazar
14 nisan günün ünlüsü olamayan yazarlarımız;
günün bilgili olamayanı: yiid
twitter ünlüsü olamayanı :yiid
instagram ünlüsü olamayanı : yiid
oldu. (bkz: zılgıt)
günün bilgili olamayanı: yiid
twitter ünlüsü olamayanı :yiid
instagram ünlüsü olamayanı : yiid
oldu. (bkz: zılgıt)
devamını gör...
yaşamak
bir yu hua eseri. kafa sözlük kitap edebiyat kulübü ile okuduğumuz 3. kitap. canım armysuzy' nin önerip seçtiği bir kitap ve gerçekten iyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu. filmi de varmış. bugün uzandım ve 3-4 saatte okudum. akıcı bir kitaptı. 209 sayfa.
kitap hakkındaki yorumlarıma gelirsek kitapta genelde fugui'nin zorlu ve hata dolu hayatını okuyoruz. dönemin siyasi ve sosyal ortamına da tanık oluyoruz. bana göre bunca sefalet çekmeleri bu kadar ölüm tamamen fugui'nin suçu. geç olsun güç olmasın deriz ama fugui için her şey hem geç hem güç oldu
. annesi, babası, karısı ve çocukları.. hatta torununu bile fugui kendi elleriyle gömdü.
fugui'nin onca hatasına rağmen hayattaki şansı ailesi oldu gerçekten. her şeye rağmen koşulsuz sevdiler. fugui'nin bu mücadelesinin en büyük yardımcıları..
kitabın dili gayet basit ve akıcı. ve beni ağlatan kitaplardan oldu yu hua'nın yaşamak kitabı. bir çin edebiyatı eseri. onca ölümün, yoksulluğun ardından fugui'nin hayatı öğrenmesi sevindirici. favori karakterim youqing oldu ve en çok ona ağladım. canım youqing..
fugui'nin çocuklarının erken ölmesi, tam torunuyla beraber güzel bir hayatı olur derken onun da ölmesi gerçekten üzücüydü.
içim sökülene kadar ağladım. kızının tam mutlu olmuşken ölmesi.. her hayat ayrı bir dram içeriyordu.
kısacası bu kitaptan öğrendiğim hayatta en sevdiğim söz olan "ne oldum değil, ne olacağım demeli insan." sözünü de hatırlatmış oldu bana.. fugui'nin hayatından birebir görmüş oldum.
şimdi birkaç alıntı paylaşayım..
"sıradan bir hayat en iyisi. onunla savaş, bununla mücadele et derken sonunda hayatından oluyorsun."
"artık öyle noktaya gelmiştik ki yaşamak ya da ölmek önemli değildi."
"geceleri yatağa uzanır ama uyuyamazdım. nefret edecek bir sürü şey gelirdi aklıma ama sonunda yine kendimden nefret ederdim."
gerçekten güzel bir kitaptı. okuyun, okutturun.. sevgiler saygılar..*
kitap hakkındaki yorumlarıma gelirsek kitapta genelde fugui'nin zorlu ve hata dolu hayatını okuyoruz. dönemin siyasi ve sosyal ortamına da tanık oluyoruz. bana göre bunca sefalet çekmeleri bu kadar ölüm tamamen fugui'nin suçu. geç olsun güç olmasın deriz ama fugui için her şey hem geç hem güç oldu
. annesi, babası, karısı ve çocukları.. hatta torununu bile fugui kendi elleriyle gömdü.
kitabın dili gayet basit ve akıcı. ve beni ağlatan kitaplardan oldu yu hua'nın yaşamak kitabı. bir çin edebiyatı eseri. onca ölümün, yoksulluğun ardından fugui'nin hayatı öğrenmesi sevindirici. favori karakterim youqing oldu ve en çok ona ağladım. canım youqing..
fugui'nin çocuklarının erken ölmesi, tam torunuyla beraber güzel bir hayatı olur derken onun da ölmesi gerçekten üzücüydü.
kısacası bu kitaptan öğrendiğim hayatta en sevdiğim söz olan "ne oldum değil, ne olacağım demeli insan." sözünü de hatırlatmış oldu bana.. fugui'nin hayatından birebir görmüş oldum.
şimdi birkaç alıntı paylaşayım..
"sıradan bir hayat en iyisi. onunla savaş, bununla mücadele et derken sonunda hayatından oluyorsun."
"artık öyle noktaya gelmiştik ki yaşamak ya da ölmek önemli değildi."
"geceleri yatağa uzanır ama uyuyamazdım. nefret edecek bir sürü şey gelirdi aklıma ama sonunda yine kendimden nefret ederdim."
gerçekten güzel bir kitaptı. okuyun, okutturun.. sevgiler saygılar..*
devamını gör...
birden fazla kez izlenebilecek filmler
zamanla düşünce yapim, olaylara bakış açım ve ilgi alanlarım değiştikce eskiden izlediğim bazı filmleri tekrardan izlemek hoşuma gidiyor dostlar. sanırım (bkz: the piyanist)'i rahatlıkla söyleyebilirim.
devamını gör...
sadece güzel kadınları işe alan patron
mankenlik ajansı olduğu içindir.
devamını gör...
aşkın nörobiyolojisi
kelime anlamı, bir varlığa duyulan derin bir sevgi anlamına gelen ve bilinç haline gelmiş evrendeki temel bir güç olarak kabul edilen aşkın nörobiyolojik mekanizmasını kısaca açıklayan başlıktır.*
ehe, şimdi çok biliyormuşçasına ahkam keseceğim aşk hakkında.*
aşka nörobilimsel olarak baktığımızda, bir hormon kokteylidir diyebiliriz kolaylıkla. nitekim bir ödül sistemi gibi de çalışır aynı zamanda. ödül sistemi dediğimizde direkt olarak dopaminden bahsedebiliriz. dopamin, romantik bir aşk ile ilişkilidir. bir miktar bağımlık hali gibidir. aşık olduğumuzda bu ödül sistemiyle ilişkili tüm nörokimyasallar beyne akmaya başlar ve çeşitli belirteçler ortaya çıkar.* ve vücut strese girer. bir kriz ortamında hisseder kendini. kortizol* artmaya; serotonin* azalmaya başlar. böylece, tutku denilen, aşkın o ilk evrelerinin takıntılı hali başlıyor. aynı zamanda bu sırada yüksek dopamin de salgılandığı için aşşşırı bir heyecan halindeyiz. hislerin karmaşasını yaşıyoruz yani. tam bir savaş ortamı var beynimizde..*
aynı zamanda aşk ile birlilkte oksitosin ve vazopresin denilen bağlanma hormonları salgılanmaya başlıyor. özellikle ten teması ile artan oksitosin aşırı salgılanıyor. bu da bizim memnuniyet ve sükunet gibi hisler hissetmemizi sağlıyor. vazopresin ise, ilişkinin ne kadar süreceğine karar veriyor. çünkü uzun süreli ilişkilerin sebebi vazopresin olarak gösterilmiştir ve vazopresin salgılanması tek eşlilik durumu gibi sağlıklı bir durumu da ortaya çıkarmaktadır.
ve aşk bitmiyor sevgili yazarlar... sadece ilk bahsettiğimiz o his karmaşası bitiyor, hormonlar duruluyor. kaygı azalıyor. takıntı azalıyor. endişe azalıyor ve yerini sakin bir sevgiye bırakıyor.*
ha, derseniz ki kim karar veriyor bu hormonların delirmesine? orasını hala bilmiyoruz. aşk hakkında yapılan binlerce bilimsel çalışma olmasına rağmen hala gizemini koruyor..
aşk olmasaydı eğer, hakkında yazılan ve çizilen binlerce eser olmayacaktı. aşk, belki de hayatın bir rengiydi, gizemli bir rengi... ve bizler, belki de o rengin nasıl bir renk olduğunu hiçbir zaman çözemeyeceğiz..
ehe, şimdi çok biliyormuşçasına ahkam keseceğim aşk hakkında.*
aşka nörobilimsel olarak baktığımızda, bir hormon kokteylidir diyebiliriz kolaylıkla. nitekim bir ödül sistemi gibi de çalışır aynı zamanda. ödül sistemi dediğimizde direkt olarak dopaminden bahsedebiliriz. dopamin, romantik bir aşk ile ilişkilidir. bir miktar bağımlık hali gibidir. aşık olduğumuzda bu ödül sistemiyle ilişkili tüm nörokimyasallar beyne akmaya başlar ve çeşitli belirteçler ortaya çıkar.* ve vücut strese girer. bir kriz ortamında hisseder kendini. kortizol* artmaya; serotonin* azalmaya başlar. böylece, tutku denilen, aşkın o ilk evrelerinin takıntılı hali başlıyor. aynı zamanda bu sırada yüksek dopamin de salgılandığı için aşşşırı bir heyecan halindeyiz. hislerin karmaşasını yaşıyoruz yani. tam bir savaş ortamı var beynimizde..*
aynı zamanda aşk ile birlilkte oksitosin ve vazopresin denilen bağlanma hormonları salgılanmaya başlıyor. özellikle ten teması ile artan oksitosin aşırı salgılanıyor. bu da bizim memnuniyet ve sükunet gibi hisler hissetmemizi sağlıyor. vazopresin ise, ilişkinin ne kadar süreceğine karar veriyor. çünkü uzun süreli ilişkilerin sebebi vazopresin olarak gösterilmiştir ve vazopresin salgılanması tek eşlilik durumu gibi sağlıklı bir durumu da ortaya çıkarmaktadır.
ve aşk bitmiyor sevgili yazarlar... sadece ilk bahsettiğimiz o his karmaşası bitiyor, hormonlar duruluyor. kaygı azalıyor. takıntı azalıyor. endişe azalıyor ve yerini sakin bir sevgiye bırakıyor.*
ha, derseniz ki kim karar veriyor bu hormonların delirmesine? orasını hala bilmiyoruz. aşk hakkında yapılan binlerce bilimsel çalışma olmasına rağmen hala gizemini koruyor..
aşk olmasaydı eğer, hakkında yazılan ve çizilen binlerce eser olmayacaktı. aşk, belki de hayatın bir rengiydi, gizemli bir rengi... ve bizler, belki de o rengin nasıl bir renk olduğunu hiçbir zaman çözemeyeceğiz..
devamını gör...