saçlarını boyayan kadın
kafa benim,
saç benim.
saç benim.
devamını gör...
yazarların canını yakan şarkı
yıldız tilbe.sevdanın tadı.
devamını gör...
beğeni alınca mutlu olan yazar
beğenilince yazmaya heveslendirilen, küçük mutlulukları yakalamak isteyen, özgür olduğu platformda beğenilmeyi en çok isteyen yazardır.
devamını gör...
yazarların unutamadığı sözler
yakın zamanda persepolis'i okudum çok güzeldi tavsiye ederim animasyon filmi de var hatta. şu cümleler hep aklımda:
"hayatın boyunca işe yaramayan birçok insanla karşılaşacaksın. eğer seni incitirlerse bunun onların aptallığından kaynaklandığını söyle kendine. bu seni onların acımasızlığına karşılık vermekten alıkoyar. çünkü zalimlik ve intikamdan daha kötü bir şey yoktur... her zaman onurunu koru ve kendine karşı dürüst ol."
bu sözler nasıl aklında kalıyor, nasıl unutmuyorsun diye sormayın lütfen. insan bazen bir şiirden etkilenir ya asla unutamaz aynı öyle işte bu sözler de beni çok etkiledi.
"hayatın boyunca işe yaramayan birçok insanla karşılaşacaksın. eğer seni incitirlerse bunun onların aptallığından kaynaklandığını söyle kendine. bu seni onların acımasızlığına karşılık vermekten alıkoyar. çünkü zalimlik ve intikamdan daha kötü bir şey yoktur... her zaman onurunu koru ve kendine karşı dürüst ol."
bu sözler nasıl aklında kalıyor, nasıl unutmuyorsun diye sormayın lütfen. insan bazen bir şiirden etkilenir ya asla unutamaz aynı öyle işte bu sözler de beni çok etkiledi.
devamını gör...
ülkenin geri kalmışlık belirtileri
ülkeyi yöneten kesimin her geçen gün zenginleşmesi, kadın cinayetleri, kısıtlanan grev hakları, sendikalı işçilerin işten atılması, iş kazaları, yüksek enflasyon, irticai faaliyetler, açlıktan veya donarak ölen insanlar, oligarşik yönetim vs vs diye sıralanabilir..
devamını gör...
sanıldığı kadar başarı gerektirmeyen şeyler
internet fenomeni olmak...
mandalinacı abi, sana bir çiğ köfte çocuk adam, tiktokcu nesil, taksim dayı, yılaağğnn korktun mu, dedeye sahip çıkalım daha yüzlercesi
bilmeyen yoktur herhalde.
mandalinacı abi, sana bir çiğ köfte çocuk adam, tiktokcu nesil, taksim dayı, yılaağğnn korktun mu, dedeye sahip çıkalım daha yüzlercesi
bilmeyen yoktur herhalde.
devamını gör...
lucifer (yazar)
cinsiyetçi başlıkların çoğunun sahibidir. mizah yaptığını sanar, hatta taksim'de taciz isimli çürük portakal tadında girdileri de mevcuttur. tam bir "yazar mısın sabaha mı bırakırsın." tanımını hak eden yazardır. en yakın zamanda uçurulması dileğiyle.
devamını gör...
eraa
dövüş sporları ile ilgilendiğini tahmin ettiğim sözlüğe girdiği saniye moderatörlük almış bir yazarımız.
devamını gör...
sözlük yazarlarının yazım yanlışına tepkisi
teşekkür eder ve biraz araştırıp teyit ettikten sonra düzeltirim. bir şeyin doğrusunu öğrenmekten korkmam.
edit: bu başlık galiba böyle değildi. benim yazdığımla pek ilgisi yok çünkü. tepkiye gelirsek... genel olarak kişilere tek tek uyarıda bulunmam. nadiren istisnası olur. kendi kendime sinir olur, geçerim. ısrarla aynı yanlışın yapıldığını görürsem o zaman belki 1-2 şey söylerim. dikkate alan kendisine yeni bir şey katmış olur. almayan da kendisi bilir.
edit: bu başlık galiba böyle değildi. benim yazdığımla pek ilgisi yok çünkü. tepkiye gelirsek... genel olarak kişilere tek tek uyarıda bulunmam. nadiren istisnası olur. kendi kendime sinir olur, geçerim. ısrarla aynı yanlışın yapıldığını görürsem o zaman belki 1-2 şey söylerim. dikkate alan kendisine yeni bir şey katmış olur. almayan da kendisi bilir.
devamını gör...
ot gibi yaşadığı halde günlük tutan birey
nilgün marmara’nın ölümünden sonra eşi
“şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenara pıtır pıtır bir şeyler yazardı.” demiş. işte bu kadar basit her şey. anlaşılmamak.
“şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenara pıtır pıtır bir şeyler yazardı.” demiş. işte bu kadar basit her şey. anlaşılmamak.
devamını gör...
prag baharı
ilk olarak 1967 yılı sonbaharında üniversitelilerin ''daha fazla ışık istiyoruz''sloganıyla başlattıkları, içine slovak ayrılıkçıları, çek sağcıları ile dini ve daha birçok çevrenin dahil olduğu ,en nihayetinde zamanın çekoslavakya komünist partisi genel sekreteri alexander dubçek'in önderliğinde çekoslavakyada yönetiminin belirlediği ve içinde ''sendikalara daha fazla hak, ''sansürün kaldırılması'', ''batı bloğu'' ile yakınlaşma gibi adımların atılmasına kadar varan, 20 ağustos 1968 günü 5 varşova paktı ülkesi askeri birliklerinin çekoslavakyayı işgal etmesi, devlet başkanı alexander dubçek'i tutuklayıp götürdükleri moskova'da nezarete almaları, öğrenci ve sendika önderlerinin tutuklanmaları, prag'da yer yer varşova paktı askerlerine karşı girişilen küçük çaplı silahlı direnişlerin ise çok sert bir şekilde bastırılmasıyla son bulan süreç.
birçok kişi tarafından romantik bir özgürlük hareketi olarak görülse de, içine dahil ettiği birçok görüşün(gençlik, dini çevreler, slovak milliyetçileri, sanatçılar, sendikalar) gelişmeleri kendi taraflarına doğru yontmaya çalışmasından ötürü kontrolsüz aynı zamanda hızlı gelişen, bu yüzden de tüm diğer doğu bloku yönetimlerini paniğe sürükleyen, beraberinde bir askeri müdahale getiren süreç olmuştur. süreç varşova paktı'nın askeri müdahelesi ile sonuçlanmamış olsa, tüm yukarıda sayılan grupların iktidarı ele geçirme kavgasına girişecekleri, yugoslavya örneğinde olduğu gibi sürecin birbirilerini yemelerine kadar gideceği gün gibi aşikardı.
kesinlikle romantik, masum, şirin bir gençlik hareketi değildi.
her ne olursa olsun, sovyet birliklerinin yabancı ve ''bağımsız''' bir ülke topraklarında verdiği kanlı tepkiyi hiçbir şey haklı çıkarmaz.
birçok kişi tarafından romantik bir özgürlük hareketi olarak görülse de, içine dahil ettiği birçok görüşün(gençlik, dini çevreler, slovak milliyetçileri, sanatçılar, sendikalar) gelişmeleri kendi taraflarına doğru yontmaya çalışmasından ötürü kontrolsüz aynı zamanda hızlı gelişen, bu yüzden de tüm diğer doğu bloku yönetimlerini paniğe sürükleyen, beraberinde bir askeri müdahale getiren süreç olmuştur. süreç varşova paktı'nın askeri müdahelesi ile sonuçlanmamış olsa, tüm yukarıda sayılan grupların iktidarı ele geçirme kavgasına girişecekleri, yugoslavya örneğinde olduğu gibi sürecin birbirilerini yemelerine kadar gideceği gün gibi aşikardı.
kesinlikle romantik, masum, şirin bir gençlik hareketi değildi.
her ne olursa olsun, sovyet birliklerinin yabancı ve ''bağımsız''' bir ülke topraklarında verdiği kanlı tepkiyi hiçbir şey haklı çıkarmaz.
devamını gör...
aşkım evlenmeden olmaz diyen erkek
her şeyde olduğu gibi yine benim bu erkek.
asla ama asla nikahlı olmadığım birini dokundurmam bedenime.
asla ama asla nikahlı olmadığım birini dokundurmam bedenime.
devamını gör...
megalomani
bireyin kendisini olduğundan daha büyük ve önemli görme, gösterme durumudur. kişinin kendisinde olmayan üstün nitelikleri varmış gibi yapmasıdır. büyük bir ruhsal problemin belirtisidir.
devamını gör...
isis
benim için özel bir yeri olan post-metal'in öncü gruplarından. ilk albümlerinde yoğun şekilde neurosis benzeri bir müzik yapmış olsalar da oceanic albümleriyle birlikte edindikleri post-rock etkisi ile kendi tarzlarını yaratıp türe kıvamını verdiler. sayısız post-metal grubuna ilham olan (hatta kopyalanan) bir tarzları vardır. tool ile içli dışlı olmuşlardır. bazı albümlerinde konuk müzisyen olarak tool üyeleri de çalmıştır.
isimleriyle aynı kısaltmaya sahip terör örgütü yüzünden adlarını "isis the band" olarak değiştirmek zorunda kaldılar, isis tişörtü olan hayranlar bunları dışarıda giyemedi :/
ayrıca her ne kadar grubun her yönünü aşırı sevsem de davulcularına özellikle vurgu yapmak istiyorum, kendine has minimal bir tarzı var ve bu müziğe gerçekten de çok yakışıyor.
en sevdiğim albümleri (kararsız kalsam da) sanırım oceanic derim ben de. bir kere tür için çok büyük öneme sahip olmasının yanı sıra şarkı yazımı, konsept, prodüksiyon tarzı, özgünlük ve daha sayamayacağım bir ton konuda aşmış bitirmiş bir albüm.
oceanic'ten sonra panopticon'da bazı değişikliklerle birlikte aynı tarzı daha rafine bir şekilde sürdürdüler. prodüksiyonu da oceanic'in çiğ havasının aksine daha tok.
ben panopticon'u da aşırı seviyorum. tam bir yolculuk hissi veriyor ki yolculuklarda da dinlemek için en uygun albümlerden biri olabilir gerçekten. en sevdiğim şarkılarını saymaya başlasam in fiction, so did we, grinning mouths diye gide gide tüm albümü sayarım sanırım, zaten bağımsız şarkılardan çok albüm olarak deneyim edilmesi gereken bir tecrübe bence bu.
ondan sonra in the absence of truth ile alternative metal etkili, önceki albümlerinden nispeten farklı bir tarza büründüler ki bu dönemden sonra çıkan albümleri de her ne kadar sevsem de kendime pek yakın hissettirmiyorlar ne yazık ki.
son albümleri wavering radiant da bu sound ile devam etti, aynı zamanda daha progressive metal etkili bir albüm. yine asla kötü diyeceğim bir albüm değil, zaten çok da sevilen bir albümdür ama dediğim gibi ben eski albümleri kadar çok sevemiyorum bunu. bu albümden sonra grubun vizyonunu gerçekleştirdiği gerekçesiyle dağıldılar.
ancak kariyerlerinde yaptıkları son şarkı olan pliable foe tam bir şaheser, gerçekten konulabilecek en güzel noktayı koymuşlar. aslında grubun melvins'le yaptığı split ep'den bir şarkı ama sonrasında derleme albümleri temporal'a eklediler.
bir yandan işi sulandırmadan dağılmış olmalarına çok saygı duyuyorum ama bir yandan da dünyaya böyle bir grubun bir daha gelmeyeceğini bilmek biraz üzüyor maalesef.
isimleriyle aynı kısaltmaya sahip terör örgütü yüzünden adlarını "isis the band" olarak değiştirmek zorunda kaldılar, isis tişörtü olan hayranlar bunları dışarıda giyemedi :/
ayrıca her ne kadar grubun her yönünü aşırı sevsem de davulcularına özellikle vurgu yapmak istiyorum, kendine has minimal bir tarzı var ve bu müziğe gerçekten de çok yakışıyor.
en sevdiğim albümleri (kararsız kalsam da) sanırım oceanic derim ben de. bir kere tür için çok büyük öneme sahip olmasının yanı sıra şarkı yazımı, konsept, prodüksiyon tarzı, özgünlük ve daha sayamayacağım bir ton konuda aşmış bitirmiş bir albüm.
oceanic'ten sonra panopticon'da bazı değişikliklerle birlikte aynı tarzı daha rafine bir şekilde sürdürdüler. prodüksiyonu da oceanic'in çiğ havasının aksine daha tok.
ben panopticon'u da aşırı seviyorum. tam bir yolculuk hissi veriyor ki yolculuklarda da dinlemek için en uygun albümlerden biri olabilir gerçekten. en sevdiğim şarkılarını saymaya başlasam in fiction, so did we, grinning mouths diye gide gide tüm albümü sayarım sanırım, zaten bağımsız şarkılardan çok albüm olarak deneyim edilmesi gereken bir tecrübe bence bu.
ondan sonra in the absence of truth ile alternative metal etkili, önceki albümlerinden nispeten farklı bir tarza büründüler ki bu dönemden sonra çıkan albümleri de her ne kadar sevsem de kendime pek yakın hissettirmiyorlar ne yazık ki.
son albümleri wavering radiant da bu sound ile devam etti, aynı zamanda daha progressive metal etkili bir albüm. yine asla kötü diyeceğim bir albüm değil, zaten çok da sevilen bir albümdür ama dediğim gibi ben eski albümleri kadar çok sevemiyorum bunu. bu albümden sonra grubun vizyonunu gerçekleştirdiği gerekçesiyle dağıldılar.
ancak kariyerlerinde yaptıkları son şarkı olan pliable foe tam bir şaheser, gerçekten konulabilecek en güzel noktayı koymuşlar. aslında grubun melvins'le yaptığı split ep'den bir şarkı ama sonrasında derleme albümleri temporal'a eklediler.
bir yandan işi sulandırmadan dağılmış olmalarına çok saygı duyuyorum ama bir yandan da dünyaya böyle bir grubun bir daha gelmeyeceğini bilmek biraz üzüyor maalesef.
devamını gör...
stepne
rıfat ılgaz'ın eserlerini kaleme alırken kullandığı takma ismidir. ''yedek lastik'' anlamına gelmektedir.
devamını gör...



