asosyal insan
tüm sosyalliğimi kaybettim. insan görmek istemiyorum artık. arkadaşlarımla bile çok az konuşur, görüşür oldum. yanımda birisi olunca dayanamıyorum. yalnız kalmak istiyorum. karantina bana asosyallik kattı bolca. ama böyle daha iyi gibi sanki.
devamını gör...
biraz soluklan yiğidim
kafa sözlük yazarlarının nick'lerinin hikayelerini okurken adeta yeğenine savaşta mıyız diyerek tokat atan kadın gibi karşıma çıkan mesajdır. yahu ne güzel okuyorduk ne oldu sözlük? neyse ki devamında artılamaya tam gaz devam edebiliyoruz.
devamını gör...
antinatalizm
çok çok kabaca üreme karşıtlığı denilse de, temelleri ve açıklamaları mantıklı ve etik sebeplere oturtulmuş felsefi bir görüştür.
bu konuyu tartışmak için önce insanı nereye konumlayacağımıza karar vermek gerekir. eğer insanı içgüdülerinin kölesi olan bir canlı olarak düşünürsek, yaşam amacını hayatta kalmak ve üremek olarak varsayarak konuyu basitçe kapatmak mümkün. fakat insan aklının içgüdüleri ile savaşa girdiğine kani olduysak konu artık tartışmaya açıktır. bir de dini temellerle konuyu tartışmak çok zor olacaktır. çünkü ahiret inancı yaşamın zorluklarına katlanmanın karşısında bir ödül vadeder ve konuya etik olarak yaklaşmak kolay olmaz.
antinatalistler üremeye ahlaki açıdan baktıklarında etik bulmazlar. çünkü ortada söz hakkı olmayan yeni doğacak olan birey vardır. ve yaşama fırlatılmak büyük riskleri de beraberinde getirir.
yaşamdan alınabilecek iki karşıt duyguyu baz alırsak, bunlar haz ve acı olacak, acı çoğu insan için terazide ağır basan kefede olacaktır. acıyı her zaman büyük buhranlar olarak düşünmek hatalı olur. yaşadığımız ufak stresler de acı kefesini yavaşça dolduracaktır. kendi yaşamına uzaktan bakmayı başarabilen insanların çoğu bu iki duygu arasındaki kıyasta hangisinin kazandığını görebilecektir.
bu görüşü düşünürken ana merkeze yaşayanı değil, yaşayan adayını koymak gerekir. çünkü yaşayan için artık geç kalınmıştır. henüz yaşamda olmayan için ise haz ve acıdan bahsedilemez. hiçlik vardır. ve eğer doğmazsa , farkındalık olmayacağından yaşayacağı hazlardan mahrum olması söz konusu olamaz. evet haz yoktur ama bir mahrumiyet de yoktur. aynı zamanda acı da yoktur. bu ise mazoşist bireyler haricinde kimse için sorun olmayacaktır.
peki neden hep üreme desteklenir. bunun en büyük sebebi çoğu insanın hala çok içgüdüsel davranarak konunun üzerinde hiçbir şekilde düşünememesidir. bile isteye değil, çoğu insan neden ürediğini düşünemez. sadece ister ve ürer. bu mekanizmaya ise en büyük katkıyı devletler sunar. tüm uygulamaları ile üremeyi destekler. çünkü devletin ihtiyacı tarih boyunca işgücü, asker ve vergi olmuştur.
konunun derinlerine inmek isteyenler için son dönem antinatalistlerden olan david benatar’ın better never to have been: the harm of coming into existence ( türkçeye, keşke hiç olmasaydık :var olmanın kötülüğü, olarak çevrildi) kitabını öneri olarak bırakayım. bir de kitap içerisinde geçen bir sözü;
"hayata varolmayışın kutsal sükunetini bozan, faydasız bir zaman dilimi olarak da bakabilirsiniz."- arthur schopenhauer
bu konuyu tartışmak için önce insanı nereye konumlayacağımıza karar vermek gerekir. eğer insanı içgüdülerinin kölesi olan bir canlı olarak düşünürsek, yaşam amacını hayatta kalmak ve üremek olarak varsayarak konuyu basitçe kapatmak mümkün. fakat insan aklının içgüdüleri ile savaşa girdiğine kani olduysak konu artık tartışmaya açıktır. bir de dini temellerle konuyu tartışmak çok zor olacaktır. çünkü ahiret inancı yaşamın zorluklarına katlanmanın karşısında bir ödül vadeder ve konuya etik olarak yaklaşmak kolay olmaz.
antinatalistler üremeye ahlaki açıdan baktıklarında etik bulmazlar. çünkü ortada söz hakkı olmayan yeni doğacak olan birey vardır. ve yaşama fırlatılmak büyük riskleri de beraberinde getirir.
yaşamdan alınabilecek iki karşıt duyguyu baz alırsak, bunlar haz ve acı olacak, acı çoğu insan için terazide ağır basan kefede olacaktır. acıyı her zaman büyük buhranlar olarak düşünmek hatalı olur. yaşadığımız ufak stresler de acı kefesini yavaşça dolduracaktır. kendi yaşamına uzaktan bakmayı başarabilen insanların çoğu bu iki duygu arasındaki kıyasta hangisinin kazandığını görebilecektir.
bu görüşü düşünürken ana merkeze yaşayanı değil, yaşayan adayını koymak gerekir. çünkü yaşayan için artık geç kalınmıştır. henüz yaşamda olmayan için ise haz ve acıdan bahsedilemez. hiçlik vardır. ve eğer doğmazsa , farkındalık olmayacağından yaşayacağı hazlardan mahrum olması söz konusu olamaz. evet haz yoktur ama bir mahrumiyet de yoktur. aynı zamanda acı da yoktur. bu ise mazoşist bireyler haricinde kimse için sorun olmayacaktır.
peki neden hep üreme desteklenir. bunun en büyük sebebi çoğu insanın hala çok içgüdüsel davranarak konunun üzerinde hiçbir şekilde düşünememesidir. bile isteye değil, çoğu insan neden ürediğini düşünemez. sadece ister ve ürer. bu mekanizmaya ise en büyük katkıyı devletler sunar. tüm uygulamaları ile üremeyi destekler. çünkü devletin ihtiyacı tarih boyunca işgücü, asker ve vergi olmuştur.
konunun derinlerine inmek isteyenler için son dönem antinatalistlerden olan david benatar’ın better never to have been: the harm of coming into existence ( türkçeye, keşke hiç olmasaydık :var olmanın kötülüğü, olarak çevrildi) kitabını öneri olarak bırakayım. bir de kitap içerisinde geçen bir sözü;
"hayata varolmayışın kutsal sükunetini bozan, faydasız bir zaman dilimi olarak da bakabilirsiniz."- arthur schopenhauer
devamını gör...
beşiktaşlı sözlük yazarları
an itibariyle halay çeken yazarlar. hayır biz bu pandemide şampiyonluğu nasıl kutlayacağız kafada deli sorular.
devamını gör...
mclaren
1963 yılında yeni zellandalı yarış pilotu bruce mclaren tarafından kurulan formula 1 tarihinin en eski ikinci yarış takımı ve aynı zamanda spor otomobiller üreten ingiliz firmasıdır.. şirketin merkezi ingiltere'nin woking şehrindedir.. tarihine bakıldığında formula 1'de ferrari'den sonra en başarılı ikinci takımdır.. 182 yarış galibiyeti, 8 sürücü şampiyonu ve 8 takım şampiyonluğu bulunmaktadır.. sadece formula 1'de değil, amerika'da ve diğer ülkelerde yerel/ulusal organizasyonlarda aktif olarak katılmış ve başarılar elde etmiştir..
yıllar içinde mclaren logosunun değişimi;

takım kurulduktan sonra ilk formula 1 galibiyetini 1968 belçika grandprix'inde (spa) almış olsalar da, ilk yıldızlarının parlaması canadian-american challenge cup (can-am) isimli 1966'dan 1987'ye kadar sürmüş olan organizasyonda gerçekleşir.. bu şampiyonayı 1967-1971 yılları arasında resmen domine etmişlerdir..
bruce mclaren 1970 yılında can-am yarışları için yaptıkları mclaren m8d isimli aracı test ederken kaza yapıp hayatını kaybetmesi üzerine teddy mayer (kendisinin yarışçı geçmişi yoktur, hep yöneticilik yapmıştır) takımın başına geçmiştir ve bu galibiyetlere ek olarak bu yıllarda indianapolis 500 galibiyetleri de elde edilmiştir..


kuruluş hikayesine değinmek gerekirse;
bruce mclaren team cooper isimli formula 1 takımında pilot olarak çalışmaktaydı.. başarılı bir pilot iken australian tasmanian series yarış organizasyonuna katılmak istiyordu.. ama söz konusu organizasyon için kurallarla belirtilmiş 2.5 litrelik motorlar kullanılması gerekirken takım patronu john cooper 1.5 litrelik formula 1 standartlarına göre yapılmış motorlarını kullanmakta ısrar etmişti.. fikir ayrılığına düşen bruce mclaren reis oradan çıkmış ve formula 1'de beraber yarıştığı timmy mayer ile kendi yarış takımını kurup cooper'dan araç tedarik edip kendine göre yapıp yarışlara katılmaya başlamış.. 1964 yılında tasmanian series'te şampiyon olmuş ama takım arkadaşı timmy mayer son yarışta kaza yapıp hayatını kaybetmiş ve ortaklığı kardeşi teddy mayer ile devam etmiştir..
kullandığı formula 1 araçlarının renkleri genelde şöyledir:

formula 1'e 1966 yılında girmiş olsalar da indy 500'de kullandıkları v8 motoruyla çok da başarılı olamamışlar ve yarış sırasında sıkıntılar yaşamışlardır.. 2 yıl sonra yeni araçlarında cosworth'un geliştirdiği yılları domine etmiş meşhur dfv motoruna geçtikten sonra 1968 yılında spa'da ilk galibiyetlerini almışlardır..
bahsi geçen yeni araç ise bir mclaren m7a'dır..

1968 yılında can-am aracı dikkat çeksin diye turuncuya boyamış ve başarılarında bu rengin uğurlu olduğuna inanınca formula 1 aracını da bu renge boyamıştır.. bundan sonraki formula 1 araçları da genel olarak turuncu tema'da olmuştur..
ilk takım şampiyonluğu 1974 yılında gelir.. ek olarak bu yılda malboro sponsorluğu başlar..
1981'de ron dennis project four racing takımı ile birleştikten sonra en başarılı yılları başlar.. porsche ve honda motorları ile 7 pilot şampiyonluğu (bu şampiyonlar 1 adet niki lauda, 3 adet alain prost, ve 3 adet ayrton senna) ve 6 takımlar şampiyonluğu kazanılır.. 1990'lı yılların ortasına kadar dominant olan mclaren takımı honda'nın formula 1'den çekilmesiyle 3 yıl kadar dominantlığını kaybetmiş olsa da 1998'de mercedes motoruna geçmeleriyle, adrian newey gibi formula 1'in en başarılı mühendislerinden birini bünyelerine almalarıyla ve mika hakkinen ile birlikte 1998-1999 yıllarında tekrar şampiyon olmuşlar ve 2008'de luis hamilton ile son şampiyonluğunu alana kadar formula 1'de kafaya oynayan takımlardan biri olmuşlardır..
günümüzde formula 1'in yanı sıra hala aktif olarak indicar'da ve formula e'de de yer almaktadır..
formula 1 tarihine ek olarak mclaren 1992 yılında dünya'nın en hızlı seri üretim yol otomobili olan mclaren f1 otomobilini yapmış 1998 yılında 386 km/h hız yaparak bu rekora sahip olmuştur.. bu araçta bmw motoru bulunmaktadır ve lemans için yapılan mclaren f1 gtr versiyonu ile 1995 yılında le mans 24 saat yarışını kazanmıştır..
yıllar içinde mclaren logosunun değişimi;

takım kurulduktan sonra ilk formula 1 galibiyetini 1968 belçika grandprix'inde (spa) almış olsalar da, ilk yıldızlarının parlaması canadian-american challenge cup (can-am) isimli 1966'dan 1987'ye kadar sürmüş olan organizasyonda gerçekleşir.. bu şampiyonayı 1967-1971 yılları arasında resmen domine etmişlerdir..
bruce mclaren 1970 yılında can-am yarışları için yaptıkları mclaren m8d isimli aracı test ederken kaza yapıp hayatını kaybetmesi üzerine teddy mayer (kendisinin yarışçı geçmişi yoktur, hep yöneticilik yapmıştır) takımın başına geçmiştir ve bu galibiyetlere ek olarak bu yıllarda indianapolis 500 galibiyetleri de elde edilmiştir..


kuruluş hikayesine değinmek gerekirse;
bruce mclaren team cooper isimli formula 1 takımında pilot olarak çalışmaktaydı.. başarılı bir pilot iken australian tasmanian series yarış organizasyonuna katılmak istiyordu.. ama söz konusu organizasyon için kurallarla belirtilmiş 2.5 litrelik motorlar kullanılması gerekirken takım patronu john cooper 1.5 litrelik formula 1 standartlarına göre yapılmış motorlarını kullanmakta ısrar etmişti.. fikir ayrılığına düşen bruce mclaren reis oradan çıkmış ve formula 1'de beraber yarıştığı timmy mayer ile kendi yarış takımını kurup cooper'dan araç tedarik edip kendine göre yapıp yarışlara katılmaya başlamış.. 1964 yılında tasmanian series'te şampiyon olmuş ama takım arkadaşı timmy mayer son yarışta kaza yapıp hayatını kaybetmiş ve ortaklığı kardeşi teddy mayer ile devam etmiştir..
kullandığı formula 1 araçlarının renkleri genelde şöyledir:

formula 1'e 1966 yılında girmiş olsalar da indy 500'de kullandıkları v8 motoruyla çok da başarılı olamamışlar ve yarış sırasında sıkıntılar yaşamışlardır.. 2 yıl sonra yeni araçlarında cosworth'un geliştirdiği yılları domine etmiş meşhur dfv motoruna geçtikten sonra 1968 yılında spa'da ilk galibiyetlerini almışlardır..
bahsi geçen yeni araç ise bir mclaren m7a'dır..

1968 yılında can-am aracı dikkat çeksin diye turuncuya boyamış ve başarılarında bu rengin uğurlu olduğuna inanınca formula 1 aracını da bu renge boyamıştır.. bundan sonraki formula 1 araçları da genel olarak turuncu tema'da olmuştur..
ilk takım şampiyonluğu 1974 yılında gelir.. ek olarak bu yılda malboro sponsorluğu başlar..
1981'de ron dennis project four racing takımı ile birleştikten sonra en başarılı yılları başlar.. porsche ve honda motorları ile 7 pilot şampiyonluğu (bu şampiyonlar 1 adet niki lauda, 3 adet alain prost, ve 3 adet ayrton senna) ve 6 takımlar şampiyonluğu kazanılır.. 1990'lı yılların ortasına kadar dominant olan mclaren takımı honda'nın formula 1'den çekilmesiyle 3 yıl kadar dominantlığını kaybetmiş olsa da 1998'de mercedes motoruna geçmeleriyle, adrian newey gibi formula 1'in en başarılı mühendislerinden birini bünyelerine almalarıyla ve mika hakkinen ile birlikte 1998-1999 yıllarında tekrar şampiyon olmuşlar ve 2008'de luis hamilton ile son şampiyonluğunu alana kadar formula 1'de kafaya oynayan takımlardan biri olmuşlardır..
günümüzde formula 1'in yanı sıra hala aktif olarak indicar'da ve formula e'de de yer almaktadır..
formula 1 tarihine ek olarak mclaren 1992 yılında dünya'nın en hızlı seri üretim yol otomobili olan mclaren f1 otomobilini yapmış 1998 yılında 386 km/h hız yaparak bu rekora sahip olmuştur.. bu araçta bmw motoru bulunmaktadır ve lemans için yapılan mclaren f1 gtr versiyonu ile 1995 yılında le mans 24 saat yarışını kazanmıştır..
devamını gör...
erkekler arası görgü kuralları
kimisi saçma, kimisi arkadaşlığın gerekliliği olan, yazılı olmamasına rağmen herkesin bildiği kurallardır. örnek vereyim,
arkadaşın eskisi sevgilisi/eski flörtüyle çıkılmaz.
arkadaşın eskisi sevgilisi/eski flörtüyle çıkılmaz.
devamını gör...
sürekli mutsuz olan insan
çevresindekileri de mutsuz eder
devamını gör...
geceye bir söz bırak
giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir, ben gideni değil, giden beni kaybetmiştir...
devamını gör...
kedilere selam vermek
sevgi dolu güzel insanların yaptığıdır. ama selamla da yetinmiyorlar, bazıları önünü kesip zorla kendini sevdiriyor. bazılarıysa yargılar gözlerle seni izliyor. ama olsun seviyorum yine de kendilerini. selam vermesem bile şöyle bakıp bi gülümsüyorum. kedi de şaşırıyor tabi, bu beni anlıyor mu diye.
devamını gör...
uzay çöpü
uzay görevleri, yapay uydular, meteorlar gibi dünya dışı faaliyetlerden ve kozmik cisimlerden geriye kalan ve dünya yörüngesinde dolanan atıklar.
"keşke bu çöplerin hepsinin nerede olduğunu ve büyüklüklerini bilsek de kendimizi ona göre ayarlasak." evet, bunun bir yolu var ve aslında çoğunun boyutlarını ve yörüngesini biliyoruz. aşağıda vereceğim site, çöplerle ilgili verileri sunuyor bize:
link
hemen telaşlanmayın, durum bu animasyonda gördüğünüz gibi değil. yani daha doğrusu çöpler bu kadar yoğun görünmüyor dünya etrafında. animasyonda dünyayı temsil eden küre, gerçek dünyaya kıyasla minicik olduğundan, var olan çöpleri manzaraya dahil ettiğimizde son derece yoğun görünmeleri normal.
animasyonda gördüğünüz turuncu noktalar yapay uyduları gösteriyor. mavi noktalar roket gövdeleri, griler ise çöpler. yalnız bir sorunumuz var; 1 santimetreden küçük uzay çöplerini tespit edemiyoruz.
şimdi birileri "1 cm'den ne olacak ki?" diye sorabilir. hemen göstereyim ne olacağını...
buraya bakalım
burada gördüğünüz şey, 10 cm'lik katı alüminyum bir blok. ortasındaki yangın yerine dönmüş bölge ise, uzaydaki hızlarla hareket eden 10 gramlık bir plastiğin meydana getirdiği etki.
gravity adlı filmi izleyenler, benzer durumu hatırlayacaktır. uzay çöplerinin en küçükleri bile, yüksek hızlar nedeniyle büyük zarar verme potansiyeline sahip. insanoğlu ilk başlarda bunları tahmin edemediğinden, yaptığı işten geriye kalan ıvır zıvırı toplamaya pek de kafa yormadı. ancak ilerleyen zaman ve uzay çalışmalarının artmasıyla beraber gördük ki, bu çöpler ne kadar çok birikirse başımız da o kadar çok derde girecek. bu nedenle günümüzde birçok ülke, uzay çöpü temizleme projeleri geliştirmeye başladı.
"keşke bu çöplerin hepsinin nerede olduğunu ve büyüklüklerini bilsek de kendimizi ona göre ayarlasak." evet, bunun bir yolu var ve aslında çoğunun boyutlarını ve yörüngesini biliyoruz. aşağıda vereceğim site, çöplerle ilgili verileri sunuyor bize:
link
hemen telaşlanmayın, durum bu animasyonda gördüğünüz gibi değil. yani daha doğrusu çöpler bu kadar yoğun görünmüyor dünya etrafında. animasyonda dünyayı temsil eden küre, gerçek dünyaya kıyasla minicik olduğundan, var olan çöpleri manzaraya dahil ettiğimizde son derece yoğun görünmeleri normal.
animasyonda gördüğünüz turuncu noktalar yapay uyduları gösteriyor. mavi noktalar roket gövdeleri, griler ise çöpler. yalnız bir sorunumuz var; 1 santimetreden küçük uzay çöplerini tespit edemiyoruz.
şimdi birileri "1 cm'den ne olacak ki?" diye sorabilir. hemen göstereyim ne olacağını...
buraya bakalım
burada gördüğünüz şey, 10 cm'lik katı alüminyum bir blok. ortasındaki yangın yerine dönmüş bölge ise, uzaydaki hızlarla hareket eden 10 gramlık bir plastiğin meydana getirdiği etki.
gravity adlı filmi izleyenler, benzer durumu hatırlayacaktır. uzay çöplerinin en küçükleri bile, yüksek hızlar nedeniyle büyük zarar verme potansiyeline sahip. insanoğlu ilk başlarda bunları tahmin edemediğinden, yaptığı işten geriye kalan ıvır zıvırı toplamaya pek de kafa yormadı. ancak ilerleyen zaman ve uzay çalışmalarının artmasıyla beraber gördük ki, bu çöpler ne kadar çok birikirse başımız da o kadar çok derde girecek. bu nedenle günümüzde birçok ülke, uzay çöpü temizleme projeleri geliştirmeye başladı.
devamını gör...
unutulmayan lise anıları
lise 3'ün son gününe 10 arkadaş anlaştık. ben babamın dükkanına halden sebze getiren abiden arabasını rica etmiştim. araba da öyle iyi bir araba değil, anadol kamyonet. ben ve 1 arkadaş içeri oturduk, diğer 8 arkadaş kasada ayakta dikildi. o şekilde tam istiklal marşı okumaya hazırlanırken korna çala çala okulun bahçesine girdik. yediğimiz dayağın haddi hesabı olmadı tabi. ama bütün okulu güldürmüştük.
devamını gör...
liberalizm
devlet elini eteğini çeksin her şeyden, piyasa kendi akışını bulur zaten der bunlar teoride. serbest rekabet sayesinde en iyi ürün üretilip en ucuza satılabilir böylece.
teoride tabi.
pratikte mis gibi sömürü düzeni kurulacağını, güçlünün piyasayı ele geçireceğini, kamu hizmetleri ticari meta haline gelince yoksul vatandaşların ölüme terkedilmis olacağını falan ön görmek zor değil.
liberallere göre sağlık hizmetleri de satılsın, eğitim de ozellestirilsin. zenginin gittiği hastane ile fakirin (bulursa o da) 10 liraya muayene olacağı hastane arasındaki devasa uçurum oluşmuş kime ne. zenginin çocuğunu gönderdiği özel okul ile fakirin üstüne para verip yine yüksek ihtimalle şu andaki devlet okulu seviyesini bile belki tutturamayacak okul arasındaki uçurum da önemli değildir. nihayetinde piyasa talep ölçüsünde arz yaratacaktır.
bütün bunları geçtim bunların öyle her hıyar tutana tuzla koşmak gibi de bir huyu vardır. piyasaci ise eğer siyasal islamciyi da destekleyebilir misal. çünkü piyasaci insan kesin özgürlükçüdür. hiç öyle diktatorlesmez piyasaci insan. piyasa önemli.
dünya genelini bilmem de bunların yerli versiyonlarının sağ siyaset ile aralarındaki mesafenin sol siyaset ile olandan daha kısa olması da işin ekonomik boyutunun hak ve özgürlüklerden önce tutulduğunun güzel bir işaretidir. ülke 100 yaşına geldi, bu kadar siyasi tarih birikti, hala daha sağın özgürlük vaatlerine her seferinde ağızları sulana sulana atarlar. çünkü bilirler ki soldan ekonomi alanında istediklerini alamayacaklarken sağın başbakanı " ülkeyi pazarlamak benim görevim" diyecektir.
teoride tabi.
pratikte mis gibi sömürü düzeni kurulacağını, güçlünün piyasayı ele geçireceğini, kamu hizmetleri ticari meta haline gelince yoksul vatandaşların ölüme terkedilmis olacağını falan ön görmek zor değil.
liberallere göre sağlık hizmetleri de satılsın, eğitim de ozellestirilsin. zenginin gittiği hastane ile fakirin (bulursa o da) 10 liraya muayene olacağı hastane arasındaki devasa uçurum oluşmuş kime ne. zenginin çocuğunu gönderdiği özel okul ile fakirin üstüne para verip yine yüksek ihtimalle şu andaki devlet okulu seviyesini bile belki tutturamayacak okul arasındaki uçurum da önemli değildir. nihayetinde piyasa talep ölçüsünde arz yaratacaktır.
bütün bunları geçtim bunların öyle her hıyar tutana tuzla koşmak gibi de bir huyu vardır. piyasaci ise eğer siyasal islamciyi da destekleyebilir misal. çünkü piyasaci insan kesin özgürlükçüdür. hiç öyle diktatorlesmez piyasaci insan. piyasa önemli.
dünya genelini bilmem de bunların yerli versiyonlarının sağ siyaset ile aralarındaki mesafenin sol siyaset ile olandan daha kısa olması da işin ekonomik boyutunun hak ve özgürlüklerden önce tutulduğunun güzel bir işaretidir. ülke 100 yaşına geldi, bu kadar siyasi tarih birikti, hala daha sağın özgürlük vaatlerine her seferinde ağızları sulana sulana atarlar. çünkü bilirler ki soldan ekonomi alanında istediklerini alamayacaklarken sağın başbakanı " ülkeyi pazarlamak benim görevim" diyecektir.
devamını gör...
antoine de saint-exupery
yıllar sonra antoine de saint-exupéry'nin uçağının düşmesine neden olan savaş pilotu itirafta bulunmuş ve "uçaktaki kişinin o olduğunu bilseydim yapmazdım." demiştir.
devamını gör...
yazarların küçükken allah sandıkları şeyler
samanyolu tv'de yayınlanan, her dizide oynayan salih isimli şahıs.
devamını gör...
ayın en çalışkan 10 yazarı hakkında ne dediler
benim burada yazdıklarımda, dört yanlış bir doğruyu götürüyor sanırım. hep stabil, 70'ler 80'ler. saatlerce online olmama rağmen, bu kadarını başarabildiğim için önce kendimi sonra ilk 10'a giren sözlük canavarlarını tebrik ediyorum.
devamını gör...
büyük hadron çarpıştırıcısı
ingilizce ismi olan large hadron collider nedeniyle kısaca lhc olarak da bilinen, halka şeklindeki tüneller içerisinde bulunan süperiletken mıknatıslar aracılığıyla atom altı parçacıkların hızlandırılarak çarpıştırılması prensibine bağlı olarak çalışan deney merkezi. avrupa nükleer araştırma merkezi, ya da kısa adıyla cern'de yer alır. atom altı parçacıkların bir grubu olan hadronlar üzerindeki çalışmalarıyla ünlüdür.
elektrik alanı yardımıyla hızlandırılan parçacıklar, süperiletken mıknatıslar sayesinde tünellerin içinde tutulur. tüneller içerisinde, zıt yönlerden birbirine doğru gelen parçacıklar, ışık hızına yakın hızlarda hareket etmektedir. çarpışmalar neticesinde ortaya çıkan yeni ve farklı parçacıklar dedektörlerle saptanır.
bu deneyler, evrenin nasıl oluştuğu ve büyük patlama'nın nasıl gerçekleştiği gibi sorulara yanıt alınabilmesi bakımından önemlidir.
elektrik alanı yardımıyla hızlandırılan parçacıklar, süperiletken mıknatıslar sayesinde tünellerin içinde tutulur. tüneller içerisinde, zıt yönlerden birbirine doğru gelen parçacıklar, ışık hızına yakın hızlarda hareket etmektedir. çarpışmalar neticesinde ortaya çıkan yeni ve farklı parçacıklar dedektörlerle saptanır.
bu deneyler, evrenin nasıl oluştuğu ve büyük patlama'nın nasıl gerçekleştiği gibi sorulara yanıt alınabilmesi bakımından önemlidir.

devamını gör...
inal
okuma ve yazma konularina oldukca ilgi besledigini dusundugum yazarimiz. yazdigi siire de kalbimi birakmis bulunuyorum. kaleminin murekkebi bol olsun ki yazdiklarini bizimle de paylassin. "hos geldin" sayin yazar
devamını gör...
bebe
pepe’nin kız kardeşi.
devamını gör...
analoji
kimi ortak yönleri bulunan iki şey arasındaki benzeşme. andırışma
örnek: kan dolaşımının şehrin trafiğine benzetilmesi.
örnek: kan dolaşımının şehrin trafiğine benzetilmesi.
devamını gör...