konuştuğunuzda, ses enerjisi çevrenize yayılır ve hava yolu ile dış kulak vasıtasıyla kokleanıza ulaşır. fakat ses aynı zamanda ses tellerinizden ve diğer yapılardan geçerek direkt olarak da kokleanıza ulaşır. burada kafanızın mekanik özellikleri sesinizin daha derin olmasına ve düşük frekansta titreşimler oluşturmasına sebep olur. konuştuğunuzda duyduğunuz ses, bu iki yol ile ulaşan seslerin kombinasyonudur. ancak sesinizi kaydedip dinlediğinizde, kemik-yoluyla (sesinizin, ses telleriniz ve diğer dokular ile direkt olarak kokleanıza ulaşması durumu) iletilen ve "normal" sesiniz gibi duymanıza sebep olan yol devreden çıkmış olur ve ses kombinasyonunuzun yalnızca hava yoluyla iletilen parçası ile gelen sesinizi duyarsınız. bu da siz de farklı bir ses olduğu algısı oluşturur. tersi durumu kulaklarınızı tıkayarak deneyimleyebilirsiniz. bu anda da ses kombinasyonunuzun hava yolu ile iletilen parçasını ortadan kaldırmış olur yalnızca kemik-yoluyla iletilen sesinizin titreşimlerini duyarsınız.
yani aslında ses kaydından dinlediğiniz ses; sizin diğer insanlar tarafından duyulan sesiniz. konuşurken algıladığınızın kendi sesinizden farklı olmasının sebebi de; kendi sesinizin size ulaşırken izlediği bu iki farklı yoldur.

öte yandan, bazı insanların iç kulaklarında anormallikler olabilir, bu durum da sesin kemik yoluyla iletilen parçasında hassaslıklar oluşmasına sebep olabilir. bu insanlar nefes alış-verişlerini ve dahası gözlerinin göz yuvasındaki hareketlerini de duyabilirler.
devamını gör...

bayıldık sıcaktan
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kendime tanı koymak istemem ama galiba panik atağım var. karantinalar başladığından beri bazı bazı nefesim bana yetmiyormuş, dışarı çıkmazsam hiç nefes alamıcakmışım gibi hissediyorum.
devamını gör...

eski dostlardan kimler kaldı
devamını gör...

en sık başıma gelen durum.insanlar yaptığım ironiyi gerçekten ciddi ciddi anlamayıp salak salak mesaj atıyorlar ya da demet akalınımsı laf sokmaya çalıştıkları tanımlar giriyorlar. bilerek gerizekalı rolü mü yapıyorlar acaba.
devamını gör...

kapitalizmi, bencilliği,doymayan gözleri çok güzel ifade eden çok sıradışı bir film olmuş.

başlangıçta sonu var mı yok bilinemeyen kat kat aşağı inen bir yemek masasının olduğu üstteki insanların doyumsuzluğu yüzünden 50. kattan aşağısına hiç yemek kalmadığı apaçık ortada.
her koyun kendi bacağından asılır misali herkes kendi çaresine bakıyor, fırsat geldi mi sonuna kadar kullanmaktan çekinmiyor.


ancak ilgimi çeken eskiden orada kalanları mülakata alan ancak içerisi hakkında pek bir fikri olmayan ve daha sonra gönüllü olarak orada yaşayan kadının her gün usanmadan bir alt katı aynı şekilde uyarması ama yanıt alamaması da bize insanların kolay kolay akıllanmayacağını gösterdiğini düşünüyorum.


tabii bir yandan da eşitliğin mümkün olmayacağını da gözler önüne seriyor.
çok fazla anlam ve sonuç çıkarmanın mümkün olduğu bir film olmuş.

tavsiye olunur, keyifli seyirler.
devamını gör...

filmografisinde days of heaven ve badlands gibi görsel açıdan tablo gibi kusursuz filmler yer alan efsane yönetmen terrence malick'in 1998 yapımı underrated savaş filmi. saving private ryan ile aynı dönemde vizyona girmenin talihsizliğini yaşadı demek yanlış olmaz ancak bunun dışında her ne kadar çoğu otoriteden olumlu geri dönüş alsa da genel izleyici tarafından beklenenden daha az ilgi görmüş olması da kaçınılmaz bir gerçekti çünkü film kısmen durağan ilerleyen, savaşa rağmen tüm güzelliği ve tehlikesi ile yaşamaya devam eden doğa ananın gölgesinde; parçalanmış uzuvlar ve yere saçılmış iç organların arasında şuurunu ve insanlığını yitirme korkusu taşıyan askerlerin hikayesiydi, bir kahramanın veya çetin geçen tek tarafı haklı bir mücadelenin öyküsü değil. tamamen felsefi yanı baskın muhteşem bir 3 saat vadediyor terrence malick. oyuncu kadrosu ise şampiyonlar ligi gibi; sean penn, john travolta, adrien brody, john cusack, jim caviezel ve adını saymadığım onlarca oyunculuk dersi vermiş iyi oyuncu. açılış sekansı ise bana göre filmin etkileyiciliğinin ne denli yüksek olduğunun kanıtı gibidir.

"what's this war in the heart of nature? why does nature vie with itself, the land contend with the sea?"

bu filmi bu kadar iyi yapan bir diğer etken; savaşı bir taraf tutmadan, ucuz bir kahramanlık satmadan ve vahşeti haklı çıkarmadan anlatabiliyor oluşu. çoğu film ve kitap bahsetmese bile savaş kahramanlığı çoğu zaman korkudan altına yaptığın, bırakıp gitmekle kalmak arasında sürüncemede olduğun, parçalanmış cesetlerin arasında delirmemek için nefesini tuttuğun bir şeydir. kitaplar ve filmler cesetlere bakıp kustuğun, korkudan altına ettiğin, zalimce davrandığın, kaçmaya çalıştığın veya bunu dilediğin hiçbir andan söz etmezler. zalimliğin ve hırsın da kahramanlık diye pazarlandığı olur çoğu zaman oysa savaş bir kahraman bulunacak en son yerlerden biridir çünkü çift taraflı bir hayatta kalma oyununda kahraman diye bir şey yoktur. malick bunu filme öyle güzel yedirir ki, doğa ananın göbeğinde av ve avcının sürekli yer değiştirdiği hatta bazen hırsları uğruna sizi avlayanın sizden olduğunu en doğal biçimde aktarır.

rudyard kipling'in tommy* şiirinden:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

mavi gözler değişmez anlamına gelen (bkz: michelle gurevich) şarkısı. anlamı ayrı, kendisi ayrı güzel olan şarkılardan; yani benim için özel olanlardan.

vücudumuz her geçen gün değişiyor, büyüyor, yaşlanıyor. ya ruhumuz? gözlerimiz? kalbimiz?

"gözler kalbin aynasıdır."

bu sözün doğruluğuna inanırım her zaman. kalpteki ve ruhtakinleri yansıtır gözler. sözlerin yetmediği yerde konuşur en güzel haliyle. bin sözün hissettiremediğini bazen bir bakış anlatır. buradadır bakışların büyüsü. vücut yaşlanır, düşünceler değişir, hayat; akıııp gider ama gözler değişmez. bazen bir hayal kırıklığını, bazen bir mutluluğu, bazen bir sevdayı, bazen ise yılların verdiği yorgunluğu bir ayna edasıyla kusursuz bir şekilde yansıtır iki küçük göz bebeği.

gözün kenarına iliştirilen küçük bir öpücük binlerce güzel sözden daha anlamlı gelebilir insana. ah o bakışlar, bakışlar... bir parıldamayla en güzel şiirlerden daha iyi gelir insanın ruhuna. bir çift göze, bakışa ve ruha methiyeler döşemiştir şairler. döşemeliydiler de zaten. neyse daha fazla uzatmamalı lafı. zira ne o bakışları ne de bu güzel şarkıyı anlatmaya yetmeyecek kurduğum cümleler. şarkıyı buraya bırakıyorum dostlarım. keyifli dinlemeler.



/öğleden sonra otobüsteyken önümde
90 yaşlarında bir kadın vardı, gözleri mavi
gözlerine bakarken bedeni değişiverdi
gençliğindeki büyüleyici halini gördüm

şapkası bir kadın kokusunu ortaya çıkarıyordu
otobüsten dolambaçlı kaderine indi sonra
yavaşça evine geri dönecekti
kimsenin beklemediği yerine

mavi gözler değişmez
sadece beden yaşlanır
mavi gözler benim son tanıklarım şimdi
mavi gözler değişmez
sadece beden yaşlanır
mavi gözler bana büyüyünce
ne olmak istediğinizi söyleyin

mavi gözler ilk başta annesinin bakışlarını yansıttı
yaz günlerindeki göl kenarındaki çocukluk zamanlarında
mavi gözler sevgilinin ilk sarılışını gördüler
yolun aşağısındaki gencin
merak ediyorum o oğlan hala yaşıyor mu ?

genç kızlar gülüyorlar yoldan geçerken
kimse yaşlıya dikkat etmiyor
ama en azından adaletin muhakkak yerini bulacağını biliyoruz
sonunda herkesin sırası gelir

mavi gözler değişmez
sadece beden yaşlanır
mavi gözler benim son tanıklarım şimdi
mavi gözler değişmez
sadece beden yaşlanır
mavi gözler bana büyüyünce
ne olmak istediğinizi söyleyin
/
devamını gör...

günaydın sözlük...

ama öyle, hiçbir şey yapasınızın olmadığı bir gün içerisinde, televizyonda harika bir filme denk gelmişsiniz de, hiçbir şey yapasınız olmadığından; sırf gürültü olsun, arkada dönsün kafasıyla, caaanım filmi harcamışsınız gibi bir günaydın değil...

böyle en güzel, en sevdiğiniz abur cuburları kucağınıza doldurmuşsunuz da, açıp 'sünger uşak kare pantul' izliyormuşsunuz gibi bir günaydın...
hem de alayınıza günaydın...
böyle tek tek günaydın...
güzel bir günaydın, mutlu bir günaydın...
günaydın işte...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ruhen bilmem ancak fiziksel olarak estetik yaptıran çoğu kişi birbirine inanılmaz benzemektedir.
devamını gör...

kumar borcunu kitapla ödeyen adam gibi adamdır. kendisinin türkçe konuşup rusça alt yazı geçilen versiyonunu leyla ile mecnun adlı dizide görebilirsiniz.
devamını gör...

bunu görünce aklıma hicligindansi geldi. kendileri de her zaman büyük konuşur ve asla dediği her şeyi yapar.* hayatın bizi nereye savuracağı, nelerle karşı karşıya getireceği belli değil. o yüzden asla dememek gerek. zorunda kalınırsa her şey yapılabilir.
devamını gör...

ayrımcılık ve bölünmelere yol açacaktır, keza bu hak kürtlere verilirse, tatarlara, çerkezlere, lazlara ve daha bir çok etnik kökene verilmelidir. iki şehir öteden gelen insanla iletişim kuramaz hale geliriz. bunun en iyi örneği hindistandır.
bunun örneğini bizzat yaşadığım için söylüyorum, iş yaptığımız bir firmada hindistanlı bir üretim şefi vardı, rahat anlaşabilsinler diye hindistanlı bir operatör işe alınmıştı. operatörün işe başladığı gün aslında aynı dili konuşmadıkları ortaya çıktı.
çevrenizde olan insanlarla iletişim kurmaya ve birbirimizi anlamaya devam etmenin tek yolu aynı dili konuşmaktır bu nedenle eğitimin dili tek kalmalıdır.
edit: hindistan çok uluslu bir devlet olduğu için öyleymiş, cahilliğime verin.
ancak hindistanın durumu olayın absürt olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
düzeltme için ıslak imza' ya teşekkürler
devamını gör...

yazacak o kadar çok şey var da anlayacak kimse var mı ?
belki hayatımın kısa özetini geçsem şu ayrılmış başlığa, okuyanların belki de çoğu inanmaz, " bu kadar da olmaz" diyebilir.
insanlara dışarıdan bakıp, tanıdığını sanıp yargılayan o kadar acımasız kişi var ki.
acımasızlık popüler bir huy haline gelmiş, bireysellik almış başını gidiyor.
dolayısıyla paylaşmak sorun değil de bir tek kelime cevap alamamak kötü.
hayata 1 değil 4 - 0 geriden başlayanlara benden selam olsun, selam olsun ki benim de bu " kader fukarası " gillerden olduğum anlaşılsın.
her anı elveda ile tehdit altında olup, bir merhabaya hasret olanlar için selam olsun...
devamını gör...

rüzgar, atmosferdeki havanın dünya yüzeyine yakın, doğal, çoğunlukla yatay hareketleridir. hava hareketlerinin temel sürücüsü, atmosfer basıncının bölgeler arasında farklı değerlerde bulunmasıdır. rüzgâr, alçak basınçla yüksek basınç bölgesi arasında yer değiştiren hava akımıdır, daima yüksek basınç alanından alçak basınç alanına doğru hareket eder. iki bölge arasındaki basınç farkı ne kadar büyük olursa, hava akım hızı o kadar fazla olur. rüzgâr sahip olduğu hıza göre esinti, fırtına gibi isimler alır.

etimolojik olarak farsça rūzgār روزگار "gün, gündüz, zaman" sözcüğünden alıntıdır. farsça sözcük orta farsça (pehlevice veya partça) rōzkār "bir günde yapılan iş, gün (süre)" sözcüğünden evrilmiştir. bu sözcük orta farsça (pehlevice veya partça) rōz "gün, gündüz (aydınlık anlamında)" sözcüğünden türetilmiştir.

rüzgarlar genellikle uzaysal ölçekleri, hızları, bunlara neden olan kuvvet türleri, oluştukları bölgeler ve etkilerine göre sınıflandırılır. güneş sistemindeki bir gezegende gözlemlenen en güçlü rüzgarlar neptün ve satürn'de meydana gelir. rüzgarların çeşitli yönleri vardır: hız, ilgili gazın yoğunluğu, enerji içeriği veya rüzgar enerjisi. rüzgar aynı zamanda binlerce mil boyunca rüzgar akıntılarında seyahat edebilen tohumlar, böcekler ve kuşlar için kritik bir ulaşım aracıdır.

hava bizim gözümüzde hiç bir şeye benzemeyebilir; aslında, her zaman ona doğru bakarız, ancak bir fırtına sırasında, havanın varlığının gerçekten farkına varırız. rüzgar, binalardan çatıları kaldırabilir, elektrik hatlarını ve ağaçları patlatabilir ve arabaların ve kamyonların etrafından dolaşırken karayolu kazalarına neden olabilir.

kaynak 1, 2, 3
devamını gör...

sabahtan beri kıymetli yazar arkadaşlarımdan bazıları sağ olsunlar mesaj kutuma bayram mesajı gönderiyor. samimiyetle söylüyorum bu beni en yakın arkadaşımdan mesaj almış gibi mutlu ediyor. sizler de hep mutlu olun güzel insanlar.
devamını gör...

filistin kurtuluş örgütü sol olduğu için islamcılar pek sevmez. mesela sarışın bir kız vardı fkö den, israil in serbest bıraktığı hani. kaç kere haber oldu yandaş kanallarda? sabah akşam filistin de filistin diyen ahmak çomar bilmez ki deniz gezmiş fkö saflarında eğitim görmüş. varsa yoksa katil terörist hede hödö. hayır, kimseyi öldürmemiş biri nasıl katil oluyor o da apayrı bir mevzu...neyse, kahramanı ogün samast olan ülkenin teröristi elbette denizler olur.
devamını gör...

gizemli yazar trevanian’ın okuduğum 2. romanıdır. şibumi’yi çok sevdiğim için başka bir kitabını daha okumak istemiştim, bu kitabı da çok beğendim.

kitap, genç doktor montjean’ın katya’ya sırılsıklam aşık olmasıyla başladığı için ilk başta aşk romanı sandım ama okudukça gizem-gerilim türüne evrildi. sonlarına doğru katya’daki anormallikler anlam kazanmaya başlıyor ve gerçekten şaşırtıcı bir şekilde bitiyor.

trevanian’ın dili genelde herkese hitap etmiyor, seven çok seviyor sevmeyen de bu ne böyle diyor.
daha önce okuyup sevdiyseniz bunu da beğeneceğinizi düşünüyorum.
devamını gör...

allahın whatsapp durumlarına göz attığına işaret eder.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim