twelve
ingiliz yazar jasper kent'in 2009 yılında yayımladığı, sibel sakacı'nın duru çevirisi ile can yayınları aracılığı ile türkiye'de on iki ismiyle yayımlanan fantastik tarihi kurgu romanı.
kitabın konusundan kısaca spoiler vermeden bahsetmek gerekir ise, napolyon bildiğimiz üzere 1812 yılında rusya'ya bir sefer başlattı ve ağır bir yenilgi yaşadı. sevgili yazar, bu kitapta, napolyon'un yaşadığı yenilgiye aslında fantastik canavarların sebep olduğuna dair bir kurguyla karşımıza sunmuş.
nedir bu fantastik canavarlar? gözden uzak, karanlık geçmişleri olduğu iddia edilen korkutucu 12 savaşçı... bu savaşçıların isimleri kitapta opriçniki olarak geçiyor, opriçniki de opriçnina'ya gönderme... nedir bu opriçnina'lar? rusya'nın korkunç ivan döneminde kurulan gizli polis teşkilatı, lakin birçok insan o dönemde onlardan o kadar korkarmış ki, onların doğaüstü güçlere sahip olan yaratıklar olduklarını iddia ederlermiş... bu iddiaların sebebi de bu opriçnina'ların yüzlerinin daima kapalı olması, daima siyah giyinmeleri ve bazen üzerlerine bağladıkları köpek/kurt kafaları imiş... laf aramızda, kendileri bir dönem vampirlerin bir teşkilatı olarak da anılmışlar...
yazar da opriçniki dediği 12 savaşçıyı da tam bu şekilde anlatmış, oldukça korkutucu gözlere sahip, leş gibi kokan nefesleri ve insan eti yemeye bayılan açlık duygularıyla vampirler! özellikle sevgili yazar, 2009-2015 arasında stoker'ın yarattığı vampir imajından oldukça sıyrılan, aşık olan, seven, sevişen, karizmatik vampir furyasından sıyrılarak tam tersi bir iş yapmış, stoker'ın vampir imajını seven bünyeler için ilaç niteliği taşıyan vampirler yaratmış.
okuyanı alıp soğuk saint petersburg sokaklarında dolaştıracak müthiş bir roman, hoş bir serinin başlangıcı.
kitabın konusundan kısaca spoiler vermeden bahsetmek gerekir ise, napolyon bildiğimiz üzere 1812 yılında rusya'ya bir sefer başlattı ve ağır bir yenilgi yaşadı. sevgili yazar, bu kitapta, napolyon'un yaşadığı yenilgiye aslında fantastik canavarların sebep olduğuna dair bir kurguyla karşımıza sunmuş.
nedir bu fantastik canavarlar? gözden uzak, karanlık geçmişleri olduğu iddia edilen korkutucu 12 savaşçı... bu savaşçıların isimleri kitapta opriçniki olarak geçiyor, opriçniki de opriçnina'ya gönderme... nedir bu opriçnina'lar? rusya'nın korkunç ivan döneminde kurulan gizli polis teşkilatı, lakin birçok insan o dönemde onlardan o kadar korkarmış ki, onların doğaüstü güçlere sahip olan yaratıklar olduklarını iddia ederlermiş... bu iddiaların sebebi de bu opriçnina'ların yüzlerinin daima kapalı olması, daima siyah giyinmeleri ve bazen üzerlerine bağladıkları köpek/kurt kafaları imiş... laf aramızda, kendileri bir dönem vampirlerin bir teşkilatı olarak da anılmışlar...
yazar da opriçniki dediği 12 savaşçıyı da tam bu şekilde anlatmış, oldukça korkutucu gözlere sahip, leş gibi kokan nefesleri ve insan eti yemeye bayılan açlık duygularıyla vampirler! özellikle sevgili yazar, 2009-2015 arasında stoker'ın yarattığı vampir imajından oldukça sıyrılan, aşık olan, seven, sevişen, karizmatik vampir furyasından sıyrılarak tam tersi bir iş yapmış, stoker'ın vampir imajını seven bünyeler için ilaç niteliği taşıyan vampirler yaratmış.
okuyanı alıp soğuk saint petersburg sokaklarında dolaştıracak müthiş bir roman, hoş bir serinin başlangıcı.
devamını gör...
edirne'de 8 köpek yavrusunun diri diri yakılarak öldürülmesi
böyleleriyle aynı havayı solumaktan nefret ediyorum.bu canilerin beter olmasını diliyorum...
devamını gör...
dondurma (yazar)
kelime buldurucu, kelime buldurtucu, kelime düşündürücü, yazdırıcı, ince, kimsenin cam kırıklarının sebebi olmayan, alçak duvar sahibesi, gülümseyen, gülümseten, nerdeyse çağ dışı kibar, iyi ki yazar.
devamını gör...
ölünce sevemezsem seni
bir karacaoğlan şiiridir. aynı zamanda ayna grubu bu şiirden güzel bir şarkı çıkarmıştır.
"ölünce sevemezsem seni" çok saçma söz değil mi la? diyenleri duyuyorum. bildiğim kadar bu sözü açıklayacağım.
cümlede kafa karıştıran yapı 'ölünce' sözcüğünde bulunmaktadır. bilindiği üzere -ınca, -ince zarf-fiil eki eylemi yaptıktan sonraki zamanı belirtir. tabii bu günümüzde öyledir. örneğin; 'eve varınca ara beni'. buradaki örnekte de görüldüğü üzere -ınca zarf fiil eki, eylem tamamlandıktan sonrasını karşılıyor. 'eve vardıktan sonra' desek de çok fazla anlam kaybına uğramamakla beraber hemen hemen aynı anlama gelmektedir.
dil, canlı bir varlıktır der bilim insanları. uzun zamanların ardında sözcükler, ekler gelişip değişebilir, hatta yok olabilirler. buradaki durum da bundan ibarettir. -ınca, -ince zarf fiil eki çok önceleri şimdiki anlamda değil, 'eylemin yapılacağı zamana kadar' gibi bir anlam taşıyordu. karacaoğlan'ın yaşadığı dönemde şimdiki türkiye türkçesi kullanılıyor olsaydı, karacaoğlan bu cümleyi 'ölünceye kadar sevemezsem seni' ya da 'ölene dek sevemezsem seni' şekillerinde yazabilirdi.
"ölünce sevemezsem seni" çok saçma söz değil mi la? diyenleri duyuyorum. bildiğim kadar bu sözü açıklayacağım.
cümlede kafa karıştıran yapı 'ölünce' sözcüğünde bulunmaktadır. bilindiği üzere -ınca, -ince zarf-fiil eki eylemi yaptıktan sonraki zamanı belirtir. tabii bu günümüzde öyledir. örneğin; 'eve varınca ara beni'. buradaki örnekte de görüldüğü üzere -ınca zarf fiil eki, eylem tamamlandıktan sonrasını karşılıyor. 'eve vardıktan sonra' desek de çok fazla anlam kaybına uğramamakla beraber hemen hemen aynı anlama gelmektedir.
dil, canlı bir varlıktır der bilim insanları. uzun zamanların ardında sözcükler, ekler gelişip değişebilir, hatta yok olabilirler. buradaki durum da bundan ibarettir. -ınca, -ince zarf fiil eki çok önceleri şimdiki anlamda değil, 'eylemin yapılacağı zamana kadar' gibi bir anlam taşıyordu. karacaoğlan'ın yaşadığı dönemde şimdiki türkiye türkçesi kullanılıyor olsaydı, karacaoğlan bu cümleyi 'ölünceye kadar sevemezsem seni' ya da 'ölene dek sevemezsem seni' şekillerinde yazabilirdi.
devamını gör...
iftar davetini geri çevirmeyen ateist
farklı kültürlere ve başkalarının inancına saygı duyan ateisttir. müslüman arkadaşı için önemli olan iftar davetine katılır, masadaki herkes orucunu açana kadar yemeğine başlamaz. iftar kurallarına elinden geldiğince uymaya çalışır. kültürel farkındalığa sahiptir.
iftar davetini geri çevirmeyen hristiyan ve şükran günü yemeğine katılan müslümanla aynı kategoridedir. hepimiz insanız der, bir başkasının değerine saygı gösterir. o geleneğin dua ve ibadet etme dışındaki bölümlerine katılır.
iftar davetini geri çevirmeyen hristiyan ve şükran günü yemeğine katılan müslümanla aynı kategoridedir. hepimiz insanız der, bir başkasının değerine saygı gösterir. o geleneğin dua ve ibadet etme dışındaki bölümlerine katılır.
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
coşkuyla kutlanacak günleri tekrar görmek dileğimle , kutlu olsun.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
anneler kızlarını sadece onların istedigi gibi biri olursa sever ogullarını ise ne olursa olsun.. bu cumle saplandi kalbimizede bu gece...
devamını gör...
kadının beyanı esastır
bu konuda başımdan geçen bir olayı anlatmamda fayda var.
kesinlikle katılmıyorum.
küfür etmeden önce okumanızı tavsiye ederim.
bu tikko pandemiden önce bir toplantıdan çıktım aracıma doğru yürüyorum. 30 metre kadar önümde kadının bir tanesi yan yoldan ana yola çıkacak ama çıkacağı yer bayır. arabayı geri kaçırmadan hızlı bir şekilde yola atlaması gerekiyor. 4-5 metre gerisinde de 30 bin liralık bir arabada genç bir delikanlı var. kadın ise, kırmızı kocaman topuklu, dudaklarına ne bulduysa sürmüş, sarı saçlı "kokoş" tipli birisi.
olay şöyle,
kadın yola hızlıca çıkması gerekirken aracı fazlasıyla geriye kaçırdı ve "normal mesafede" duran genç delikanlıya vurdu. sonrasında kadın arabadan indi, çocuk ta indi. aramızdaki mesafe 10 metre falan kaldı. kadın arabaya baktı, sonra bağırmaya başladı.
"taciz var, sizin gibiler yüzünden kadınlar trafiğe çıkamıyor. gelip arkadan vuruyorsun, taciz ediyorsun. bıktım sizden. adi, köpek, şerefsiz, senin annene yapılsa hoşuna gider mi vs.."
çocuk sessizce kadının ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyor. normal takip mesafesinde duruyorsun, kadın "beceriksizliğinden" dolayı geliyor sana çarpıyor. "haklı" olan sen olmana rağmen, orada toplanan insanlar seni linç etmek için üzerine yürüyor. mahkemelik bir durumda ise, kadının beyanı esas..
bu bir saçmalıktır. kadına yapılan şiddet, nasıl şerefsizlikse, kadının da 2 dudağı arasına verilen bu yetki ile birilerine çok rahatlıkla iftira atabiliyor olması o derece şerefsizliktir.
kimse kusura bakmasın. insan olan bunu kabullenemez.
kesinlikle katılmıyorum.
küfür etmeden önce okumanızı tavsiye ederim.
bu tikko pandemiden önce bir toplantıdan çıktım aracıma doğru yürüyorum. 30 metre kadar önümde kadının bir tanesi yan yoldan ana yola çıkacak ama çıkacağı yer bayır. arabayı geri kaçırmadan hızlı bir şekilde yola atlaması gerekiyor. 4-5 metre gerisinde de 30 bin liralık bir arabada genç bir delikanlı var. kadın ise, kırmızı kocaman topuklu, dudaklarına ne bulduysa sürmüş, sarı saçlı "kokoş" tipli birisi.
olay şöyle,
kadın yola hızlıca çıkması gerekirken aracı fazlasıyla geriye kaçırdı ve "normal mesafede" duran genç delikanlıya vurdu. sonrasında kadın arabadan indi, çocuk ta indi. aramızdaki mesafe 10 metre falan kaldı. kadın arabaya baktı, sonra bağırmaya başladı.
"taciz var, sizin gibiler yüzünden kadınlar trafiğe çıkamıyor. gelip arkadan vuruyorsun, taciz ediyorsun. bıktım sizden. adi, köpek, şerefsiz, senin annene yapılsa hoşuna gider mi vs.."
çocuk sessizce kadının ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyor. normal takip mesafesinde duruyorsun, kadın "beceriksizliğinden" dolayı geliyor sana çarpıyor. "haklı" olan sen olmana rağmen, orada toplanan insanlar seni linç etmek için üzerine yürüyor. mahkemelik bir durumda ise, kadının beyanı esas..
bu bir saçmalıktır. kadına yapılan şiddet, nasıl şerefsizlikse, kadının da 2 dudağı arasına verilen bu yetki ile birilerine çok rahatlıkla iftira atabiliyor olması o derece şerefsizliktir.
kimse kusura bakmasın. insan olan bunu kabullenemez.
devamını gör...
eski sevgili ile karşılaşılan en ilginç yer
halayda. doğru yazdım halay.
devamını gör...
her yerde ve koşulda pozitif olan insan
her koşulda olurum valla.
bela okurken bile.
allah belanı versin* derim, ama pozitif pozitif, çünkü hak ediyor, ama duruşumu hiç bozmam.
bela okurken bile.
allah belanı versin* derim, ama pozitif pozitif, çünkü hak ediyor, ama duruşumu hiç bozmam.
devamını gör...
makinist ile son istasyon radyo yayını
aybın icra edildiği yayın.
gel dese gelinirdi zaten. clickbait hoş değil.
gel dese gelinirdi zaten. clickbait hoş değil.
devamını gör...
mustafa kemal atatürk
başlığının bold yazmasıyla her gördüğümde mutlu olduğum*, hemen dikkat çeken atamızın ismi*. düşmanları ve yobazlar üzülsün, çatlasın, yok olsunlar. izindeyiz atam. sevgi ve saygılarımla.
devamını gör...
kafa sözlük
yazmanın en güzel yanlarından biri benim için önemli olan herhangi bir konuda 'ilk' tanımı hala girebiliyor oluşum.
devamını gör...
bir evin huzurlu olduğunu gösteren detay
baba evde olunca, evde gerginlik olmuyorsa o evde huzur vardır.
babalar; babalığı, kocalığı despotluk zanneden babalar...
babalar; babalığı, kocalığı despotluk zanneden babalar...
devamını gör...
psikiyatrik problemlerin insanlara karizmatik gelmesi
benim sorunlarım var herkese böyleyim hani anlatabiliyo muyum, kontrol edemiyorum kızım kendimi.
devamını gör...
iskoçya'da pedlerin bedava olması
olması gereken karardır.
devamını gör...
transendental dedüksiyon
transandental çıkarım, bırakın kant'ı, felsefe tarihinin en baba metinlerindendir. saf aklın eleştirisi'ndedir bu bölüm. hatta herbert paton ''bu metni okuyacağınıza gidip arap çöllerinde dolaşın daha kolay'' demiş. mevzunun zorluğu pek çok yeni kavram içermesinde. bi de kant insan gibi yazmamış. öyle giriş gelişme sonuç falan yok. sonuç kitabın herhangi bi yerinde zart diye çıkabilir karşınıza. kitabın önsözünde de kendi söylüyo zaten ''bitirdim oğlum sizi'' diye... fazla uzatmadan şunu da söyliyim, burayı yazarken kant'ın da hayatı kaymış.* ilk baskıda kimse anlamamış, ikinci baskıda baştan yazmış mevzuyu yani, siz düşünün.
arkadaşlar öncelikle burdaki dedüksiyon, tümdengelim falan değil. buranın ucu roma hukukuna gidiyo.* kısaca şöyle söyliyeyim, roma hukuku'nda ispatlama süreci için kullanılıyo bu kelime. kant'ta bu anlamda kullanmış. kant bütün felsefesini zaten hume ve onun septik nedensellik eleştirisi üzerine kurmuş. kant'ta hangi kavram görürseniz bilgiyi temellendirmek ve hume'a cevap vermek içindir. bütün mevzu sentetik a priori'de çözülse de, öncesinde yolları döşemesi gerekir.
kantı'ın sentetik a priori'sinin bilgi üretebilmesi için, kategorilerin objektif doğru olması gerek. kant burada kateogorilerin objektif geçerliliğinin a priori bilgisinin, diğer tüm a posteriori* bilgiler için temel olduğunu ispatlamaya çalışır. transendantal çıkarım burada şunu iddia eder : deney, ancak kategorilerin objektif geçerli olmasıyla mümkün ve meşrudur.
yani ana fikir 'budur' diyebiliriz...
arkadaşlar öncelikle burdaki dedüksiyon, tümdengelim falan değil. buranın ucu roma hukukuna gidiyo.* kısaca şöyle söyliyeyim, roma hukuku'nda ispatlama süreci için kullanılıyo bu kelime. kant'ta bu anlamda kullanmış. kant bütün felsefesini zaten hume ve onun septik nedensellik eleştirisi üzerine kurmuş. kant'ta hangi kavram görürseniz bilgiyi temellendirmek ve hume'a cevap vermek içindir. bütün mevzu sentetik a priori'de çözülse de, öncesinde yolları döşemesi gerekir.
kantı'ın sentetik a priori'sinin bilgi üretebilmesi için, kategorilerin objektif doğru olması gerek. kant burada kateogorilerin objektif geçerliliğinin a priori bilgisinin, diğer tüm a posteriori* bilgiler için temel olduğunu ispatlamaya çalışır. transendantal çıkarım burada şunu iddia eder : deney, ancak kategorilerin objektif geçerli olmasıyla mümkün ve meşrudur.
yani ana fikir 'budur' diyebiliriz...
devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
profilini yeni gezdim cidden sözlüğün hakkını veren yazarlardan. bigi içerikli tanımlarıyla ve kendine has üslubuyla iyi bir yazar profili oluşturuyor. böyle devam et koca yürekli yazar, müthişsin.
devamını gör...