insanı mutlu eden ucuz şeyler
jelibon, toybox, yumiyum.
devamını gör...
zeki olmanın dezavantajları
"dez ne? dezavantaj? oh, siz bay ya da bayan; zeki olmanın dezavantajını mı biliyorsunuz yoksa? zeki olduğunuzu mu haykırmak istiyorsunuz veyahut? hoş, hoş... zekisiniz elbette buna ne şüphe! en büyük dezavantaj da yanılmıyorsam burada yazılan tanımları okuyup içerlenmektir diye düşünüyorum. sokratesimsi bir cesaretle şöyle söylüyorsunuz sanki: 'bakın, zeki olmanın dezavantajlarını biliyor ve bunu anlatıyorum; böylelikle kendimin ne kadar haklı, zeki olduğumu haykırıyorum; baldıran zehrini kana kana içiyorum ki böyle bir düşünsel potansiyele sahip olan bendeniz, insanlarca asil ve zeki görülsün.' lol, diye karşılık veririm ben de. 'lol'. bütün bu portre zaten yeterince komik. hatta şu an benim yaptığım bile komik. sanki bir eleştiri yazıyorum! oh, kimin umurunda! şahsen benim değil... sanırım eğleniyorum. eğlendim ve bitti. hem niçin yaşar ki insan?" cevabını vereceğim başlık.
devamını gör...
yazıları için takip edildiğini düşünen sözlük hanımefendisi
bıktık artık 'bi vajinaniz var diye takip ediliyorsunuz, seviliyorsunuz, değer görüyorsunuz' tripleriyle bize aslında sadece tek vasfımız cinsiyetimizmiş gibi anlam yüklemeye çalışan kompleksli erkeklerden. bu tür söylemlerde bulunan erkekler ciddi anlamda kadınlara şunu demeye çalışıyorlar. tek vasfınız kadın olmak.
bize bu vasfı yükleyen kim? ee sizsiniz. takip eder, beğenir, yazar, över falan filan. bütün bunları niye yapıyor? kadın diye. yapma lan o zaman. hayır yani sonra çıkıp feministler kadınlar üstündür diyor diye anırıyorsunuz. feministlerin bunu demesine gerek yok ki siz bu söyleminizle bunu kendiniz yapıyorsunuz. hiçbir kadın çıkıp "ben kadınım ve kadın olmak bir vasıf," demez ama erkekler tarafından kadınlığın bir vasıf olduğuna inandırılırsa hem inanır hem der hem de uygular. özetle teşekkür ediyorum ya size bu erkekler sayesinde hayata 1-0 önde başladığımızı anlamış oluyorum. cinsiyetim kadın bu yüzden hayli hazır bir vasıf cepte. her şey pırıl pırıl. ver primi ondan sonra aynı yerden çal şikayeti. ne güzel ne güzel.
bize bu vasfı yükleyen kim? ee sizsiniz. takip eder, beğenir, yazar, över falan filan. bütün bunları niye yapıyor? kadın diye. yapma lan o zaman. hayır yani sonra çıkıp feministler kadınlar üstündür diyor diye anırıyorsunuz. feministlerin bunu demesine gerek yok ki siz bu söyleminizle bunu kendiniz yapıyorsunuz. hiçbir kadın çıkıp "ben kadınım ve kadın olmak bir vasıf," demez ama erkekler tarafından kadınlığın bir vasıf olduğuna inandırılırsa hem inanır hem der hem de uygular. özetle teşekkür ediyorum ya size bu erkekler sayesinde hayata 1-0 önde başladığımızı anlamış oluyorum. cinsiyetim kadın bu yüzden hayli hazır bir vasıf cepte. her şey pırıl pırıl. ver primi ondan sonra aynı yerden çal şikayeti. ne güzel ne güzel.
devamını gör...
agatha christie
benim 96 tane sayabildiğim eseri vardır. daha fazla da olabilir. polisiye romanlarının en başarılı ismidir. bir kadının bu denli başarılı olması ayrı bir sevindiriyor beni.
devamını gör...
siroz
devamını gör...
online sınav
kolaylıkla kopya çekilebilen sınavdır .
devamını gör...
x-men
kendilerini ilk game boy için aldığım spider man and x-men: arcade's revenge oyunuyla tanımışımdır.
klasik (earth 616 olarak) orijinal kadrosunun(cyclops, beast, iceman, angel, marvel girl) giyimi kuşamı inanılmaz amele olan sanki kahraman takımı değil de kafalarına taktıkları bone gibi şeyden dalgıç takımı gibi olan, zaman içerisinde daha karizmatik imaja kavuşan marvel kahraman gruplarındandır. bence en karizmatik ve kafada kazınan halleri 90'larda olmuştur ve x-factor, x-force falan gibi çeşitli sub gruplara da ayrılmışlardır. ayrıca çizgiroman olarak da ilk orijinal sayısına göndermeli olarak gene orijinal kadronun sabretooth ile kapışması vardır bayağı güzeldir. wolverine başta kanada hükümetine bağlı olan alpha filosundayken sonra nightcrawler , storm , banshee ve colossus gibi x-men'lere geçiş yapmışlardır. (2 kişi daha geçiş yapmıştı ama kısa süre sonra biri ayrılmış diğeri de ölmüştü.)
eğer çizgiromanlarını sürekli takip etmiyorsanız ve yeni çıkan bi sayısını aldıysanız nerdeyse hiçbir şey anlamayabilirsiniz sürekli takipte olmak gerekir. hatta bunların bir düşmanı olan (arcade oyununda da olan) emma frost'un sonra x-men'e katıldığını rastgele aldığım bir sayıda öğrenmiştim.
oldukça dandik bir film olan dark phoenix filmiyle 20th century fox serisi sona ermiştir.( (gbkz: new mutants) rezaletini saymıyorum)
mcu x-men ne zaman başlayacak bilmem ama wolverine için halen oyuncu düşünülüyorsa ezel'deki kerpeten ali olmalı. (espri yapmıyorum)
klasik (earth 616 olarak) orijinal kadrosunun(cyclops, beast, iceman, angel, marvel girl) giyimi kuşamı inanılmaz amele olan sanki kahraman takımı değil de kafalarına taktıkları bone gibi şeyden dalgıç takımı gibi olan, zaman içerisinde daha karizmatik imaja kavuşan marvel kahraman gruplarındandır. bence en karizmatik ve kafada kazınan halleri 90'larda olmuştur ve x-factor, x-force falan gibi çeşitli sub gruplara da ayrılmışlardır. ayrıca çizgiroman olarak da ilk orijinal sayısına göndermeli olarak gene orijinal kadronun sabretooth ile kapışması vardır bayağı güzeldir. wolverine başta kanada hükümetine bağlı olan alpha filosundayken sonra nightcrawler , storm , banshee ve colossus gibi x-men'lere geçiş yapmışlardır. (2 kişi daha geçiş yapmıştı ama kısa süre sonra biri ayrılmış diğeri de ölmüştü.)
eğer çizgiromanlarını sürekli takip etmiyorsanız ve yeni çıkan bi sayısını aldıysanız nerdeyse hiçbir şey anlamayabilirsiniz sürekli takipte olmak gerekir. hatta bunların bir düşmanı olan (arcade oyununda da olan) emma frost'un sonra x-men'e katıldığını rastgele aldığım bir sayıda öğrenmiştim.
oldukça dandik bir film olan dark phoenix filmiyle 20th century fox serisi sona ermiştir.( (gbkz: new mutants) rezaletini saymıyorum)
mcu x-men ne zaman başlayacak bilmem ama wolverine için halen oyuncu düşünülüyorsa ezel'deki kerpeten ali olmalı. (espri yapmıyorum)
devamını gör...
moderatörler mesaj kutumuzu görüyor mu sorunsalı
bu doğruysa yavaştan mod olmaya hazırlanayım ben.
devamını gör...
kütleçekim kuvveti
uzaydaki cisimlerin kaba tabirle kütlelerine oranla uzay zamanı düzlemini çöküntü şeklinde bükerek oluşturdukları çekim kuvvetidir. en büyük kütle çekimine sahip gök cismi kara deliklerdir devamında nötron yıldızları ve yıldızlar takip eder.

linkte görüldüğü üzere uzay zaman gök cisimlerinin kütlelerine dağa doğrusu belli hacimde bulunan kütlelerine kısaca yoğunluklarına oranla bükülmektedir.
kütleçekimi bir kuvvet olarak değil, kütle enerjisinin düzensiz dağılıma yol açtığı uzay-zaman eğriliğinin bir sonucu olarak tanımlayan (bkz: genel görelilik teorisi) olarak einstein tarafından açıklanmaktadır.

linkte görüldüğü üzere uzay zaman gök cisimlerinin kütlelerine dağa doğrusu belli hacimde bulunan kütlelerine kısaca yoğunluklarına oranla bükülmektedir.
kütleçekimi bir kuvvet olarak değil, kütle enerjisinin düzensiz dağılıma yol açtığı uzay-zaman eğriliğinin bir sonucu olarak tanımlayan (bkz: genel görelilik teorisi) olarak einstein tarafından açıklanmaktadır.
devamını gör...
tenturdiyot (yazar)
acil durumlarda mutlaka haberdar etmemiz gereken yazarımız. çekilin ben geldim edasıyla ortama giriş yapabilir her an..keyifle yazdıklarını okuyoruz..
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
benim gönlüm; uçsuz bucaksız yeşil çayırlarda, doludizgin, yeleleri gövdesini döven hırçın bir taydı. uslandıran oldu. yıllarca yularıyla çürüyekoyup sonra da boynu bükük yılkıya saldılar.
ne çayır tanır şimdi beni, ne kimseye benden hayır var. ne koşmak gelir içimden, ne içimde heves var..
terketmedi sevdan da beni.aç kaldım susuz kaldım.
terketmedi sevdan beni..
ne çayır tanır şimdi beni, ne kimseye benden hayır var. ne koşmak gelir içimden, ne içimde heves var..
terketmedi sevdan da beni.aç kaldım susuz kaldım.
terketmedi sevdan beni..
devamını gör...
fakir dertleri
bir şey alacaksa; zihnindeki onlarca ihtiyaç içerisinden elemeye gitmek.
her defasında en ufak şey için bile çekiliş düzenlemek.
"günün talihlisi yeni bir uçlu kalem!!!"
bunda bile alsam mı? almasam mı?
her defasında en ufak şey için bile çekiliş düzenlemek.
"günün talihlisi yeni bir uçlu kalem!!!"
bunda bile alsam mı? almasam mı?
devamını gör...
miyop olmanın zorlukları
denize girmek için gözlüğü çıkarınca güzel manzaranın keyfine varamamak.
(yağmur yağınca kör olmak, kesinlikle maske)
(bkz: hem miyop hem astigmat olmak)
(yağmur yağınca kör olmak, kesinlikle maske)
(bkz: hem miyop hem astigmat olmak)
devamını gör...
kılıçdaroğlu ve ssk batırılması sorunsalı
iktidardaki hükümetin , argümanları tükendikçe ısıtıp ısıtıp gündeme sürdüğü , yandaşların da pek bir sevdiği ve sürekli kullandığı tuhaf iddiadır.
şimdi de “z kuşağı” bilmiyor diyerek “ şahsım “ tarafından yine gündeme sokulmuştur.
twitter.com/birgun_gazetesi...
sevgili “z kuşağı “ madem bilmediğinizi düşünüyorlar, öyleyse bilmeniz için yazıyorum buraya.
öncelikle devletin bir kurumuna atanan bir memurun, sanki özel sektörde bir şirket idarecisi imiş gibi devlete ait bir kurumu batırması teknik olarak zaten mümkün değildir, idare edemiyor yada suistimal ediyor ise görevden alınır ve kasten uğrattığı bir zarar var ise kişi hakkında kamu davası açılır, gereği yapılır. ama devletin bu kadar kritik görevleri olan bu kurumunun sanki bir şirket gibi batması yada kapanması asla söz konusu değildir. bu tür kurumlar devlet batar ise batar. ama yine de sözlükte sizlere bilgi adına referans olarak olup biteni yazmak ve sizlerin de bilmesini istiyorum.
şöyle ki ; kemal kılıçdaroğlu'nun genel müdür olduğu yıllar ve akp döneminin sgk'nın yıllara göre zarar tablosu karşılaştırması aşağıdadır :
yıllık tl ve abd doları bazında(kılıçdaroğlu dönemi)
1992- 2 milyon 566 bin tl 320 milyon dolar
1993- 8 milyon 084 bin tl 615 milyon dolar
1994- 19 milyon 390 bin tl 531 milyon dolar
1995- 81 milyon 335 bin tl 1 milyar 549 milyon dolar
1996- 144 milyon 383 bin tl 1 milyar 473 milyon dolar
1997- 336 milyon tl 1 milyar 846 milyon dolar
1998- 447 milyon tl 1 milyar 490 milyon dolar
1999- 1 milyar 111 milyon tl 2 milyar 200 milyon dolar
toplam 2 milyar 150 milyon tl 7 milyar 826 milyon dolar
yıllık ortalama zarar tl ve dolar bazında
307 milyon 1 milyar 118 milyon dolar
akp'nin 2002-2014 yılları arası zarar tablosu tl ve abd dolar bazında
2002- 7,95 milyar tl 4,97 milyar dolar
2003- 13,42 milyar tl 9,15 milyar dolar
2004- 15,93 milyar tl 11,37 milyar dolar
2005- 18.69 milyar tl 13.75 milyar dolar
2006- 18.030 milyar tl 12.43 milyar dolar
2007- 25.040 milyar tl 21.040 milyar dolar
2008- 25.90 milyar tl 16.28 milyar dolar
2009- 28.70 milyar tl 19.1 milyar dolar
2010- 26.72 milyar tl 18.55 milyar dolar
2011- 16.23 milyar tl 9 milyar dolar
2012- 17.29 milyar tl 9.65 milyar dolar
2013- 19.67 milyar tl 9.6 milyar dolar
2014- 20 milyar tl 9 milyar dolar
akp iktidarında 12 yıllık toplam zarar
253,57 milyar tl 163.890 milyar dolar
yıllık ortalama zararı
21.13 milyar tl, 13.65 milyar dolar yıllık ortalama
dolar bazında, kılıçdaroğlu'nun sgk genel müdürü olduğu yönetim ile gördüğünüz gibi akp yönetimi arasında yıllık ortalamada 12 kat zarar farkı var! yandaş ve taraftar çomarlara soruyorum şimdi kim neyi, nerede nasıl batırmış?
doğrusu bilinsin sevgili “z kuşağı”.
şimdi de “z kuşağı” bilmiyor diyerek “ şahsım “ tarafından yine gündeme sokulmuştur.
twitter.com/birgun_gazetesi...
sevgili “z kuşağı “ madem bilmediğinizi düşünüyorlar, öyleyse bilmeniz için yazıyorum buraya.
öncelikle devletin bir kurumuna atanan bir memurun, sanki özel sektörde bir şirket idarecisi imiş gibi devlete ait bir kurumu batırması teknik olarak zaten mümkün değildir, idare edemiyor yada suistimal ediyor ise görevden alınır ve kasten uğrattığı bir zarar var ise kişi hakkında kamu davası açılır, gereği yapılır. ama devletin bu kadar kritik görevleri olan bu kurumunun sanki bir şirket gibi batması yada kapanması asla söz konusu değildir. bu tür kurumlar devlet batar ise batar. ama yine de sözlükte sizlere bilgi adına referans olarak olup biteni yazmak ve sizlerin de bilmesini istiyorum.
şöyle ki ; kemal kılıçdaroğlu'nun genel müdür olduğu yıllar ve akp döneminin sgk'nın yıllara göre zarar tablosu karşılaştırması aşağıdadır :
yıllık tl ve abd doları bazında(kılıçdaroğlu dönemi)
1992- 2 milyon 566 bin tl 320 milyon dolar
1993- 8 milyon 084 bin tl 615 milyon dolar
1994- 19 milyon 390 bin tl 531 milyon dolar
1995- 81 milyon 335 bin tl 1 milyar 549 milyon dolar
1996- 144 milyon 383 bin tl 1 milyar 473 milyon dolar
1997- 336 milyon tl 1 milyar 846 milyon dolar
1998- 447 milyon tl 1 milyar 490 milyon dolar
1999- 1 milyar 111 milyon tl 2 milyar 200 milyon dolar
toplam 2 milyar 150 milyon tl 7 milyar 826 milyon dolar
yıllık ortalama zarar tl ve dolar bazında
307 milyon 1 milyar 118 milyon dolar
akp'nin 2002-2014 yılları arası zarar tablosu tl ve abd dolar bazında
2002- 7,95 milyar tl 4,97 milyar dolar
2003- 13,42 milyar tl 9,15 milyar dolar
2004- 15,93 milyar tl 11,37 milyar dolar
2005- 18.69 milyar tl 13.75 milyar dolar
2006- 18.030 milyar tl 12.43 milyar dolar
2007- 25.040 milyar tl 21.040 milyar dolar
2008- 25.90 milyar tl 16.28 milyar dolar
2009- 28.70 milyar tl 19.1 milyar dolar
2010- 26.72 milyar tl 18.55 milyar dolar
2011- 16.23 milyar tl 9 milyar dolar
2012- 17.29 milyar tl 9.65 milyar dolar
2013- 19.67 milyar tl 9.6 milyar dolar
2014- 20 milyar tl 9 milyar dolar
akp iktidarında 12 yıllık toplam zarar
253,57 milyar tl 163.890 milyar dolar
yıllık ortalama zararı
21.13 milyar tl, 13.65 milyar dolar yıllık ortalama
dolar bazında, kılıçdaroğlu'nun sgk genel müdürü olduğu yönetim ile gördüğünüz gibi akp yönetimi arasında yıllık ortalamada 12 kat zarar farkı var! yandaş ve taraftar çomarlara soruyorum şimdi kim neyi, nerede nasıl batırmış?
doğrusu bilinsin sevgili “z kuşağı”.
devamını gör...
evcil cadi maki civcivi
sözlükte açık ara en zeki insan olduğunu düşündüğüm kişidir. sizi suya götürüp 30 bin lira borçlandırıp getirir. çoluğunuzun çocuğunuzun rızkını alıp pavyonda yer karşınıza geçip güler. ama yine de çok delikanlı yazardır. hakkı ödenmez.
devamını gör...
arkadaşın gay olduğunu öğrenmek
lise de sınıftaki kızlardan biri erkek arkadaşından ayrılınca soluğu benim kollarım da alıp saatlerce ağlamıştı. ertesi gün ayrıldığı sevgilisi yüzünden sigaraya başlamıştı. 2,5 ay sonra başka bir erkekle sevgili olup üniversite sınavına hazırlandığımız sene geceli gündüzlü erkek arkadaşıyla mesajlasir onunla görüşür okula gelmezdi. kız üniversiteyi kazandi, instagramina bir bakayım ne yapıyor diye sayfasına bir girdim lgbt ,gökkuşağı. aman tanrım dedim noluyoo. meğersem bizim bu aşk acısı çeken, omuzumda ağlayan, sigaraya başlayan, gecesini gündüzüne katip sevgilisiyle konuşan kızımız gitmiş, yerine 3e vurulmuş gömleğin düğmeleri açılmış, sadece sarışın kızlar ilgi alanıma giriyor diyen kız gelmiş. seninkiler gibi kafamda deli sorular...
devamını gör...
deniz tekin
muhteşem bir flood kaleme almıştır twitterda;
not: kendisi müzisyen olan deniz tekin değilmiş. takma isim olarak muhtemelen tekin deniz'i kullanıyor. flood'u okuduktan sonra hesapta hiç müzik paylaşımı olmadığını fark edince inceledim; bu hesabın sahibi kim bilmiyorum ancak görsel sanatlarla ilgili derinlemesine bilgi sahibi, bu minvalde paylaşımlar yapan, takma isim kullanan biri olması muhtemel. müzisyen olan deniz tekin'in twitter adresi ise şu;
her neyse bu flood'un burada kalmasına engel değil bu. okuyun, okutun.
anlamadığım bir şey var:
- metin akpınar'ı neden seviyorsunuz?
"ah ne güzeldi o eski pırasalar" kavlinden bir nostalji ihtiyacı mı?
tiyatroculuğu mu
( iyi de hangi oyununu seyrettiniz? )
sinemacılığı mı?
( sahiden iyi bir sinema oyuncusu mudur metin akpınar? )
bir aydın, bir entelektüel olarak gördüğünüz için mi?
nedir?
toplumun genelinde tuhaf bir sevgi anlayışı var. böyle bir şey yüzünden seviyor ama işte o şey nedir? kendisi de bilmiyor. bilmek de istemiyor. ağır narkoz verilmiş bir çeşit sevgi. aslında karşısındaki özneyi de değil yine kendini seviyor. onu alkışlayarak kendini övüyor.
peki bu bir sorun mu?
en son mahkeme fotoğrafları geldi mi gözünüzün önüne? "milyonların sevgilisi" yapayalnız bir metin akpınar vardı. müjdat gezen'i ve akranı dostlarını saymıyorum. üç beş kişiydi işte. ötesi kuru gürültü. dekor. sanatçı neden hep yalnız bırakılır böyle?
sahtekârca seviyoruz biz. ikiyüzlü bir şekilde seviyoruz. yarattığımız halk kahramanlarının alt metninde de aslında bizim devasa korkaklığımız ve pısırıklığımız var. devekuşu kabare tiyatrosu'ndaki "devekuşu" kimdi? kime sesleniliyordu? halktı elbette o devekuşu. devekuşuyuz biz!
ferhan şensoy'u da bilen çok kişi vardı ama tanıyan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçer mi geçmez mi bilemem.
metin akpınar sevgisinde, derin bir minderden kaçış görüyorum. "hadi ülkem aydını konuş be! konuş da mahvet şunları" nidalarını işitiyorum.
eski bir gelenek bu...
velhasılıkelâm biz metin akpınar'ı falan sevmiyoruz -ki kendisini doğru düzgün tanımıyoruz bile. pek çok sahada da durum böyle. övgüler, methiyeler, temennalar vs. vs. nihayetinde asıl özneyi değil hep kendi uydurduğumuz birini alkışlıyoruz. belli bir sebebi de yok bunun.
çoğu insanda tatlı bir çocukluk anısıdır sadece. evet, bu yeterli değildir. çünkü bizler unutmakta mahir bir milletiz. o çocuklar büyür ve o anılar unutulur. ayrıca koca bir sanatçıyı bir anı olarak köşeye yazmak neye yarar ki? iyi bir şey yaptığımızı zannediyoruz galiba.
#metinakpınar her sohbette ustaları #ulviuraz ve #halduntaner'i anar da kimse doğru düzgün ulvi uraz kimdi? haldun taner ne iş yapardı? diye sormuyor. haldun taner'i kadıköy'de bir tiyatro zanneden bile var.
metin akpınar neden marketçi olduğunu anlatmıştı. çünkü bizi tanıyor.

hz. isa, kendisini romalı askerlere satan yehuda'ya şöyle demiş:
- siz sevdiklerinizi hep öperek mi ele verirsiniz?
bizde bu gelenek sürer hâlâ. yer göğü inleten övgü yarışları, türlü yüceltimler havada uçuşur. bu tip övgüler aklı öldürür. hafızayı çarpıtır. anlamsızlaştırır.
tiyatromuzun en büyük isimlerinden kavuklu hamdi'nin, abdi efendi'nin, asım baba'nın, kel hasan'ın, küçük ismail'in ve daha nice büyük oyuncunun bir mezarı bile yok. afife jale'nin bile bir kabri yok -ki 100 yıl bile geçmedi ölümlerinin üzerinden. devasa bir sahipsizlik.
nejat uygur da ölmeden evvel bu manzarayı görüp söylemişti hakikatleri: "öldükten üç gün sonra unutulacağımı biliyorum..." demişti.
bütün bunları neden söyledim? çünkü hep onaylıyoruz, söylediklerini bağrımıza basıyoruz. uyarılarına hak veriyoruz bu sanatçıların. peki sonra?
sonra hahahaha'lar, kikiki'ler arasında unutuyoruz; muhsin ertuğrul'un, afife jale'nin, haldun taner'in, bedia muvahhit'in, ulvi uraz'ın, metin akpınar'ın, nejat uygur'un ve daha nice ismin neler söylediklerini. sanatçı bir soytarı mıdır? söyledikleri, anlattıkları, uyardıkları?
biz maalesef çoğunlukla yanlış gülen ve yanlış sevinen bir milletiz. örneğin kemal sunal'ın filmlerinin çoğunda da ağır bir zulüm ve haksızlık vardır. yine meselâ kapıcılar kralında iyi karakter midir kemal sunal? hayır. değildir. bugün başımıza belâ olan şark kurnazı bir tiptir.
kibar feyzo'da ağa halka zulüm eder, köy meydanında işkence eder ama herkes seyreder, herkes güler. "ula şurada 141--42 başsınız..." der ve bir şeyler anlatır. neydi 141-142? kaç aydın, kaç sanatçı yargılanmıştı bu maddelerden?
anlamak da sevmek de bedava değil. emek istiyor.
metin akpınar'ın şu yaşında mahkeme kapılarında süründürülmesi kimin eseri? bu iktidarın mı? hayır, bizim eserimiz. halk gıkını çıkartsaydı bu davalar açılamazdı.
metin akpınar niçin
"darülaceze'de ölmemek için marketçi oldum" dedi?
bizi bizden iyi tanıdığı için dedi.
kentin meydanından 100 yıllık bir tiyatroyu çaldılar, otel yaptılar kimsenin gıkı çıkmadı. koskoca beyoğlu'nda bulunan tiyatro sayısı kaç? 3 mü? 5 mi?
klüp 12'nin yerini kaç kişi biliyor? arena'nın? gen-ar'ın? cep tiyatrosu'nun?
metin akpınar mı gelip çözsün bunları?
metin akpınar gibi sanatçıları ölür ölmez unutmaya çalışırız. çünkü az gelişmiş toplumlar da az gelişmiş kişiler gibi kendisini iyi tanıyan kişilerden kurtulmak ister -ki kendi uydurduğu bambaşka biri olarak yoluna devam edebilsin. ayna insanlardandır bunlar. onları kırarız!
kendimizi ifade edeken hep bir pir sultan, bir yunus, bir hoca nasrettin, bir aşık veysel görürüz de pir sultan'ı idam edenler kimdi? o idam edilirken susanlar kimdi? hoca nasrettin çok zekiydi tamam ama onun alaya aldığı, hicvettiği kişiler kimdi? yine biz değil miydik?
bütün bunların bir nedeni de bilinç altımızda tiyatronun hâlâ bir soytarılık olarak görülmesidir. sanatçının halk içinde alkışlanıp, yanına yanaşır yanaşmaz "ya bunlar iyi güzel de kendine gerçek bir iş bul" diyişlerimizdir. itibar etmeyiz biz halkı uyarana, nasihatler edene.
suriyelileri sever gibi seviyor halkımız sanatçıları. seviyor, bağrına basıyor, din kardeşimizdir diyor ama evini ona kiraya vermiyor. kızını isterse vermeye gönlü razı olmuyor.
metin akpınar'ın ustası haldun taner'in kabri çöküyordu geçen sene. kimse umursamadı....
eminim metin akpınar defalarca söylemiştir bunu:
"beni sevip sevmemeniz önemli değil. fakat sahici bir şekilde dinlemeniz ve anlamaya çalığmanız mühim."
anlamadan, dinlemeden, kuru kuruya sevip, asıl eleştirilenin kendimiz olduğunu fark edince köpürüp kızıyor, unutuyoruz.
biz bir bilgi toplumu değil duygu toplumuyuz. duygu, kaygan bir kavramdır. çabuk değişebilir. iki kere iki gibi her zaman dört etmeyebiliyoruz. bu değişime neden olan şey de aklımız ve mantığımız değil hoyratlığın zirvelerinde gezen kişisel çıkarlarımız. doymazlığımız.
devekuşu kabare'nin en az iş yapan oyunlarından biriydi ionescu'nun "gergedanlar" oyunu. burada bir toplumun zamanla nasıl gergedanlaştığı anlatılıyordu. yavaş yavaş gergedanlaştırdılar bizi. bir şeyden nefret ediyorsak onu popüler hale getirerek cezalandırıyoruz. tuhaf!
bence metin akpınar ile tanışmanın zamanı geldi de geçiyor. metin akpınar'ı sahiden tanırsak kendimizi de tanıyacağız. tüm iyi ve güzel yanlarımızdan başka aynı zamanda ne kadar kötü, ne kadar duyarsız, ne kadar kayıtsız yaşadığımızı da göreceğiz. yüzleşmekten korkmamalı.
melih cevdet anday
"komedi sadece güldürmekle mi olur?" diye sormuştu.
yılmaz erdoğan, cebimdeki kelimeler oyununda
"çocukken arkadaşlarımla zap suyunda boğulmaca oynardık..." der ama halk buna güler. oysa gülünecek hiçbir şey yoktur ortada. hem de hiçbir şey yoktur.
peki metin akpınar halkın bu halini bilmesine rağmen neden inatla anlatıyor? sırtını dönüp gitmiyor?
çünkü metin akpınar çapında biri her şeye rağmen bu halkın içinden; mustafa kemal'lerin, halide edip'lerin, komiki şehir naşit'lerin ve daha nicelerinin çıktığını da görmüştür.
acıya bahçeler bezeyeceğine sevince bir sofra kurması bu yüzden. bu yüzden hâlâ direnmesi. umudun bayrağını, inadın en haklısını dipdiri tutması hep bu yüzden. yeni orhan kemal'ler, sevgi soysal'lar, halide pişkin'ler, kantocu peruz'lar, sait faik'ler çıkacak bu topraklardan.
bu yüzden yılgınlığa, bezginliğe, ümitsizliğe gerek yok. kendimizi tanımaktan korkmamalıyız. aydınları sabah akşam alkışlama yarışına girmeden evvel "ne diyor bu aydınlar ve ne anlatıyor bu sanatçılar?" diye sormalıyız.
belki bu şekilde dişe dokunur bir yol alırız...
not: kendisi müzisyen olan deniz tekin değilmiş. takma isim olarak muhtemelen tekin deniz'i kullanıyor. flood'u okuduktan sonra hesapta hiç müzik paylaşımı olmadığını fark edince inceledim; bu hesabın sahibi kim bilmiyorum ancak görsel sanatlarla ilgili derinlemesine bilgi sahibi, bu minvalde paylaşımlar yapan, takma isim kullanan biri olması muhtemel. müzisyen olan deniz tekin'in twitter adresi ise şu;
her neyse bu flood'un burada kalmasına engel değil bu. okuyun, okutun.
anlamadığım bir şey var:
- metin akpınar'ı neden seviyorsunuz?
"ah ne güzeldi o eski pırasalar" kavlinden bir nostalji ihtiyacı mı?
tiyatroculuğu mu
( iyi de hangi oyununu seyrettiniz? )
sinemacılığı mı?
( sahiden iyi bir sinema oyuncusu mudur metin akpınar? )
bir aydın, bir entelektüel olarak gördüğünüz için mi?
nedir?
toplumun genelinde tuhaf bir sevgi anlayışı var. böyle bir şey yüzünden seviyor ama işte o şey nedir? kendisi de bilmiyor. bilmek de istemiyor. ağır narkoz verilmiş bir çeşit sevgi. aslında karşısındaki özneyi de değil yine kendini seviyor. onu alkışlayarak kendini övüyor.
peki bu bir sorun mu?
en son mahkeme fotoğrafları geldi mi gözünüzün önüne? "milyonların sevgilisi" yapayalnız bir metin akpınar vardı. müjdat gezen'i ve akranı dostlarını saymıyorum. üç beş kişiydi işte. ötesi kuru gürültü. dekor. sanatçı neden hep yalnız bırakılır böyle?
sahtekârca seviyoruz biz. ikiyüzlü bir şekilde seviyoruz. yarattığımız halk kahramanlarının alt metninde de aslında bizim devasa korkaklığımız ve pısırıklığımız var. devekuşu kabare tiyatrosu'ndaki "devekuşu" kimdi? kime sesleniliyordu? halktı elbette o devekuşu. devekuşuyuz biz!
ferhan şensoy'u da bilen çok kişi vardı ama tanıyan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçer mi geçmez mi bilemem.
metin akpınar sevgisinde, derin bir minderden kaçış görüyorum. "hadi ülkem aydını konuş be! konuş da mahvet şunları" nidalarını işitiyorum.
eski bir gelenek bu...
velhasılıkelâm biz metin akpınar'ı falan sevmiyoruz -ki kendisini doğru düzgün tanımıyoruz bile. pek çok sahada da durum böyle. övgüler, methiyeler, temennalar vs. vs. nihayetinde asıl özneyi değil hep kendi uydurduğumuz birini alkışlıyoruz. belli bir sebebi de yok bunun.
çoğu insanda tatlı bir çocukluk anısıdır sadece. evet, bu yeterli değildir. çünkü bizler unutmakta mahir bir milletiz. o çocuklar büyür ve o anılar unutulur. ayrıca koca bir sanatçıyı bir anı olarak köşeye yazmak neye yarar ki? iyi bir şey yaptığımızı zannediyoruz galiba.
#metinakpınar her sohbette ustaları #ulviuraz ve #halduntaner'i anar da kimse doğru düzgün ulvi uraz kimdi? haldun taner ne iş yapardı? diye sormuyor. haldun taner'i kadıköy'de bir tiyatro zanneden bile var.
metin akpınar neden marketçi olduğunu anlatmıştı. çünkü bizi tanıyor.

hz. isa, kendisini romalı askerlere satan yehuda'ya şöyle demiş:
- siz sevdiklerinizi hep öperek mi ele verirsiniz?
bizde bu gelenek sürer hâlâ. yer göğü inleten övgü yarışları, türlü yüceltimler havada uçuşur. bu tip övgüler aklı öldürür. hafızayı çarpıtır. anlamsızlaştırır.
tiyatromuzun en büyük isimlerinden kavuklu hamdi'nin, abdi efendi'nin, asım baba'nın, kel hasan'ın, küçük ismail'in ve daha nice büyük oyuncunun bir mezarı bile yok. afife jale'nin bile bir kabri yok -ki 100 yıl bile geçmedi ölümlerinin üzerinden. devasa bir sahipsizlik.
nejat uygur da ölmeden evvel bu manzarayı görüp söylemişti hakikatleri: "öldükten üç gün sonra unutulacağımı biliyorum..." demişti.
bütün bunları neden söyledim? çünkü hep onaylıyoruz, söylediklerini bağrımıza basıyoruz. uyarılarına hak veriyoruz bu sanatçıların. peki sonra?
sonra hahahaha'lar, kikiki'ler arasında unutuyoruz; muhsin ertuğrul'un, afife jale'nin, haldun taner'in, bedia muvahhit'in, ulvi uraz'ın, metin akpınar'ın, nejat uygur'un ve daha nice ismin neler söylediklerini. sanatçı bir soytarı mıdır? söyledikleri, anlattıkları, uyardıkları?
biz maalesef çoğunlukla yanlış gülen ve yanlış sevinen bir milletiz. örneğin kemal sunal'ın filmlerinin çoğunda da ağır bir zulüm ve haksızlık vardır. yine meselâ kapıcılar kralında iyi karakter midir kemal sunal? hayır. değildir. bugün başımıza belâ olan şark kurnazı bir tiptir.
kibar feyzo'da ağa halka zulüm eder, köy meydanında işkence eder ama herkes seyreder, herkes güler. "ula şurada 141--42 başsınız..." der ve bir şeyler anlatır. neydi 141-142? kaç aydın, kaç sanatçı yargılanmıştı bu maddelerden?
anlamak da sevmek de bedava değil. emek istiyor.
metin akpınar'ın şu yaşında mahkeme kapılarında süründürülmesi kimin eseri? bu iktidarın mı? hayır, bizim eserimiz. halk gıkını çıkartsaydı bu davalar açılamazdı.
metin akpınar niçin
"darülaceze'de ölmemek için marketçi oldum" dedi?
bizi bizden iyi tanıdığı için dedi.
kentin meydanından 100 yıllık bir tiyatroyu çaldılar, otel yaptılar kimsenin gıkı çıkmadı. koskoca beyoğlu'nda bulunan tiyatro sayısı kaç? 3 mü? 5 mi?
klüp 12'nin yerini kaç kişi biliyor? arena'nın? gen-ar'ın? cep tiyatrosu'nun?
metin akpınar mı gelip çözsün bunları?
metin akpınar gibi sanatçıları ölür ölmez unutmaya çalışırız. çünkü az gelişmiş toplumlar da az gelişmiş kişiler gibi kendisini iyi tanıyan kişilerden kurtulmak ister -ki kendi uydurduğu bambaşka biri olarak yoluna devam edebilsin. ayna insanlardandır bunlar. onları kırarız!
kendimizi ifade edeken hep bir pir sultan, bir yunus, bir hoca nasrettin, bir aşık veysel görürüz de pir sultan'ı idam edenler kimdi? o idam edilirken susanlar kimdi? hoca nasrettin çok zekiydi tamam ama onun alaya aldığı, hicvettiği kişiler kimdi? yine biz değil miydik?
bütün bunların bir nedeni de bilinç altımızda tiyatronun hâlâ bir soytarılık olarak görülmesidir. sanatçının halk içinde alkışlanıp, yanına yanaşır yanaşmaz "ya bunlar iyi güzel de kendine gerçek bir iş bul" diyişlerimizdir. itibar etmeyiz biz halkı uyarana, nasihatler edene.
suriyelileri sever gibi seviyor halkımız sanatçıları. seviyor, bağrına basıyor, din kardeşimizdir diyor ama evini ona kiraya vermiyor. kızını isterse vermeye gönlü razı olmuyor.
metin akpınar'ın ustası haldun taner'in kabri çöküyordu geçen sene. kimse umursamadı....
eminim metin akpınar defalarca söylemiştir bunu:
"beni sevip sevmemeniz önemli değil. fakat sahici bir şekilde dinlemeniz ve anlamaya çalığmanız mühim."
anlamadan, dinlemeden, kuru kuruya sevip, asıl eleştirilenin kendimiz olduğunu fark edince köpürüp kızıyor, unutuyoruz.
biz bir bilgi toplumu değil duygu toplumuyuz. duygu, kaygan bir kavramdır. çabuk değişebilir. iki kere iki gibi her zaman dört etmeyebiliyoruz. bu değişime neden olan şey de aklımız ve mantığımız değil hoyratlığın zirvelerinde gezen kişisel çıkarlarımız. doymazlığımız.
devekuşu kabare'nin en az iş yapan oyunlarından biriydi ionescu'nun "gergedanlar" oyunu. burada bir toplumun zamanla nasıl gergedanlaştığı anlatılıyordu. yavaş yavaş gergedanlaştırdılar bizi. bir şeyden nefret ediyorsak onu popüler hale getirerek cezalandırıyoruz. tuhaf!
bence metin akpınar ile tanışmanın zamanı geldi de geçiyor. metin akpınar'ı sahiden tanırsak kendimizi de tanıyacağız. tüm iyi ve güzel yanlarımızdan başka aynı zamanda ne kadar kötü, ne kadar duyarsız, ne kadar kayıtsız yaşadığımızı da göreceğiz. yüzleşmekten korkmamalı.
melih cevdet anday
"komedi sadece güldürmekle mi olur?" diye sormuştu.
yılmaz erdoğan, cebimdeki kelimeler oyununda
"çocukken arkadaşlarımla zap suyunda boğulmaca oynardık..." der ama halk buna güler. oysa gülünecek hiçbir şey yoktur ortada. hem de hiçbir şey yoktur.
peki metin akpınar halkın bu halini bilmesine rağmen neden inatla anlatıyor? sırtını dönüp gitmiyor?
çünkü metin akpınar çapında biri her şeye rağmen bu halkın içinden; mustafa kemal'lerin, halide edip'lerin, komiki şehir naşit'lerin ve daha nicelerinin çıktığını da görmüştür.
acıya bahçeler bezeyeceğine sevince bir sofra kurması bu yüzden. bu yüzden hâlâ direnmesi. umudun bayrağını, inadın en haklısını dipdiri tutması hep bu yüzden. yeni orhan kemal'ler, sevgi soysal'lar, halide pişkin'ler, kantocu peruz'lar, sait faik'ler çıkacak bu topraklardan.
bu yüzden yılgınlığa, bezginliğe, ümitsizliğe gerek yok. kendimizi tanımaktan korkmamalıyız. aydınları sabah akşam alkışlama yarışına girmeden evvel "ne diyor bu aydınlar ve ne anlatıyor bu sanatçılar?" diye sormalıyız.
belki bu şekilde dişe dokunur bir yol alırız...
devamını gör...
ahmet hamdi tanpınar
tanpınar ,çok yönlü bir insan ve sanatçıdır. üniversitede profesör olan tanpınar , belli bir dönem milletvekilliği de yapmıştır. roman , öykü , deneme , makale , şiir ve edebiyat tarihi türlerinde eser vermiştir . ahmet hamdi tanpınar , romanlarında sosyal ilişkileri ve insanların psikolojik durumlarını ön plana çıkarmıştır.
devamını gör...


