yazar : ahmet ümit
yıl : 2021
berlin'den bergama'ya pergamon antik kenti'nin ve tarihin izinde bir polisiye romandır. mitleri ve mitolojiyi günümüz arkeolojik çalışmaları ışığında tekrar yorumlayarak anlatır.
yıl : 2021
berlin'den bergama'ya pergamon antik kenti'nin ve tarihin izinde bir polisiye romandır. mitleri ve mitolojiyi günümüz arkeolojik çalışmaları ışığında tekrar yorumlayarak anlatır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ivanmilinski" tarafından 30.05.2021 01:44 tarihinde açılmıştır.
1.
yakın zamanda çıkacak ahmet ümit romanıdır. uzun süredir üzerinde çalışıyordu baya takip ediyordum heyecanla bekliyordum. artık yaklaştıkça merakım artmaya başladı.
ahmet ümit'in yeni kitabı 15 haziranda yayınlanacak. ben kendisinin romanlarını sadece polisiye yazmadığı için seviyorum. polisiye yazarken yanında kullandığı konular çok ilgimi çekiyor o yüzden kendisini okumayı severim.
kurgu anlamında eksik olduğu kitapları çok fazla ama okurken keyif alıyorum ve bir şeyler öğreniyorum yetiyor.
kitabın arkasında bulunan yazı şu şekilde.
kitap konu olarak ahmet ümit'in istanbul hatırası romanına benziyor. umarım içeriği öyle olmaz. cinayet mahalline tarihi bir şeyler bırakma fikrini daha önce işlemişti. bakalım nasıl bir kitapla karşılaşacağız.
ilk sayfaları clubhouse yayınında seslendirilmişti ve hoşuma gitmişti. kitabı okuduktan sonra mutlaka tanım girip fikirlerimi paylaşacağım.
babasız çocuklar tanrıya sığınırdı ama o, tanrı olmayı seçti.
berlin’de cinayetler işleyen bir seri katil… cinayet mahalline zeus’tan, poseidon’dan, kranos’tan, uranos’tan izler bırakıyor ve pergamon antik kentini anımsatıyor. her biri muamma olan cinayetlerin şifreleri pergamon’un dehlizlerinde, karanlık sokaklarında, çürümüş ahşabında ve erimiş mermerinde gizli…
türk polisiyesinin usta ismi ahmet ümit, dört yıldır üzerinde çalıştığı yeni romanı
kayıp tanrılar ülkesi ile okurlarını büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. bu yolculukta okurlar, ilk sayfadan itibaren polisiye gerilimi doyasıya yaşıyor, arkeolojinin sırlı kapılarından geçiyor, mitolojinin büyülü dünyasına uzanıyor.
unuttuğunuz yerden başlayacağım. adımın silindiği son şehirden, son heykelimin parçalandığı son tapınaktan, son kâhinimin son kehanetinin son sözünden, sunaktaki son kurbanın tüten son etinden, sevgiyle, saygıyla, korkuyla yalvaran son kulumun son duasından…
ahmet ümit'in yeni kitabı 15 haziranda yayınlanacak. ben kendisinin romanlarını sadece polisiye yazmadığı için seviyorum. polisiye yazarken yanında kullandığı konular çok ilgimi çekiyor o yüzden kendisini okumayı severim.
kurgu anlamında eksik olduğu kitapları çok fazla ama okurken keyif alıyorum ve bir şeyler öğreniyorum yetiyor.
kitabın arkasında bulunan yazı şu şekilde.
kitap konu olarak ahmet ümit'in istanbul hatırası romanına benziyor. umarım içeriği öyle olmaz. cinayet mahalline tarihi bir şeyler bırakma fikrini daha önce işlemişti. bakalım nasıl bir kitapla karşılaşacağız.
ilk sayfaları clubhouse yayınında seslendirilmişti ve hoşuma gitmişti. kitabı okuduktan sonra mutlaka tanım girip fikirlerimi paylaşacağım.
babasız çocuklar tanrıya sığınırdı ama o, tanrı olmayı seçti.
berlin’de cinayetler işleyen bir seri katil… cinayet mahalline zeus’tan, poseidon’dan, kranos’tan, uranos’tan izler bırakıyor ve pergamon antik kentini anımsatıyor. her biri muamma olan cinayetlerin şifreleri pergamon’un dehlizlerinde, karanlık sokaklarında, çürümüş ahşabında ve erimiş mermerinde gizli…
türk polisiyesinin usta ismi ahmet ümit, dört yıldır üzerinde çalıştığı yeni romanı
kayıp tanrılar ülkesi ile okurlarını büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. bu yolculukta okurlar, ilk sayfadan itibaren polisiye gerilimi doyasıya yaşıyor, arkeolojinin sırlı kapılarından geçiyor, mitolojinin büyülü dünyasına uzanıyor.
unuttuğunuz yerden başlayacağım. adımın silindiği son şehirden, son heykelimin parçalandığı son tapınaktan, son kâhinimin son kehanetinin son sözünden, sunaktaki son kurbanın tüten son etinden, sevgiyle, saygıyla, korkuyla yalvaran son kulumun son duasından…
devamını gör...
2.
son iki kitabını okumamayı tercih etmiş birisi olarak ve bu hafta yakaladığım bir boşluk neticesinde temin edip, 2 günde bitirerek görüşlerimi paylaşmak istediğim ahmet ümit'in son romanı.
takipçilerinin bildiği üzere ahmet ümit, almanya - türkiye arasında mekik dokuyarak ve her zamanki gibi meslek ahlakıyla birlikte araştırarak ve araştırmalarına referans vererek yazdığı bu kitabını aylar öncesinden ön tanıtımlar ile okuyucularını oldukça yüksek bir beklenti içerisine soktu.
gelelim yine şahsi görüş ve spoiler niteliğindeki yorumlarıma. şöyle ki;
her şeyden önce kayıp tanrılar ülkesi; mitoloji, arkeoloji zemini üzerine oturtulmuş polisiye bir kurgu. mitoloji hakkında en ufak bilgi ve merak sahibi olmayan kişileri bile mitler dünyasına sokabilmeyi ve daha da detaylandırma isteği aşılayarak araştırmaya sevk etmeyi başarıyor ahmet ümit. fakat yaklaşık 500 sayfalık bir polisiye roman olduğu düşünüldüğünde zeus'tan yapılan alıntıların abartıldığını düşünüyorum. polisiye kurgusu içerisine mitolojiden referanslar vererek okuyucuya final tahmini yapma şansı vermeye çalışması elbette "olmazsa olmaz" lakin konudan ve kurgudan ciddi sapmalara yol açacak düzeyde kalmış. yani zeus 'un kendisine ait söylevlerini okurken bazı kısımlarda "eeee?" diyebiliyor ve konudan uzaklaşabiliyorsunuz.
kitap, bana göre bir yere oturmamış. polisiye desen çok ama çok zayıf; bilgilendirici desen yetersiz. istanbul hatırası ,beyoğlu rapsodisi gibi kitapların çıktığı bir kalemden bu nitelikte bir roman okuduğuma açıkçası üzüldüm. polisiye kurgusu olarak bana göre olmamış bir kitap. fakat ahmet ümit' in, her zaman saygıyı hak eden esas niteliklerinden olan önce bilgi sahibi olmayı, bu bilgileri referans gösterebilmesi, araştırmalarının dayanaklarını şeffaf bir şekilde yerleştirmesi yönünden çok kıymetli bir kitap. ellerine, emeklerine sağlık.
kitaba dair ise notlarım arasına aldığım en önemli olay; nürnberg stadyumu ve zeppelin tribünü 'dür. sırf cehaletime bu iki katkısı yönünden saygılar, şükranlar.
not : bergama kazısındaki eserleri, almanya'ya "satan" dönemin yöneticilerine de ayrıca selamlar...
takipçilerinin bildiği üzere ahmet ümit, almanya - türkiye arasında mekik dokuyarak ve her zamanki gibi meslek ahlakıyla birlikte araştırarak ve araştırmalarına referans vererek yazdığı bu kitabını aylar öncesinden ön tanıtımlar ile okuyucularını oldukça yüksek bir beklenti içerisine soktu.
gelelim yine şahsi görüş ve spoiler niteliğindeki yorumlarıma. şöyle ki;
her şeyden önce kayıp tanrılar ülkesi; mitoloji, arkeoloji zemini üzerine oturtulmuş polisiye bir kurgu. mitoloji hakkında en ufak bilgi ve merak sahibi olmayan kişileri bile mitler dünyasına sokabilmeyi ve daha da detaylandırma isteği aşılayarak araştırmaya sevk etmeyi başarıyor ahmet ümit. fakat yaklaşık 500 sayfalık bir polisiye roman olduğu düşünüldüğünde zeus'tan yapılan alıntıların abartıldığını düşünüyorum. polisiye kurgusu içerisine mitolojiden referanslar vererek okuyucuya final tahmini yapma şansı vermeye çalışması elbette "olmazsa olmaz" lakin konudan ve kurgudan ciddi sapmalara yol açacak düzeyde kalmış. yani zeus 'un kendisine ait söylevlerini okurken bazı kısımlarda "eeee?" diyebiliyor ve konudan uzaklaşabiliyorsunuz.
kitap, bana göre bir yere oturmamış. polisiye desen çok ama çok zayıf; bilgilendirici desen yetersiz. istanbul hatırası ,beyoğlu rapsodisi gibi kitapların çıktığı bir kalemden bu nitelikte bir roman okuduğuma açıkçası üzüldüm. polisiye kurgusu olarak bana göre olmamış bir kitap. fakat ahmet ümit' in, her zaman saygıyı hak eden esas niteliklerinden olan önce bilgi sahibi olmayı, bu bilgileri referans gösterebilmesi, araştırmalarının dayanaklarını şeffaf bir şekilde yerleştirmesi yönünden çok kıymetli bir kitap. ellerine, emeklerine sağlık.
kitaba dair ise notlarım arasına aldığım en önemli olay; nürnberg stadyumu ve zeppelin tribünü 'dür. sırf cehaletime bu iki katkısı yönünden saygılar, şükranlar.
not : bergama kazısındaki eserleri, almanya'ya "satan" dönemin yöneticilerine de ayrıca selamlar...
devamını gör...
3.
şimdi okumaya başladım. bayramda bitirmeyi planlıyorum.
ahmet ümit in bugüne kadar yayımlanmış tüm eserlerini okudum. kitaplığımda bir rafı kendisine ayırdığım yazarın birkaç eserini çekici bulmadığımı ifade etmek isterim. bunun dışında , tüm eserlerindeki yalınlık, kurgu dışında bilimsel realite ve akıcı bir anlatım dili ile modern edebiyatın öncülerinden olarak ahmet ümit in bu eserinde de başarılı bir kurguyu, bilgi ile harmanlayarak okuyucular ile buluşturduğunu ümit ediyorum... bu hisler ile okumaya başlar iken editlemeyi kitap bittikten sonra yapacağım.
ahmet ümit in bugüne kadar yayımlanmış tüm eserlerini okudum. kitaplığımda bir rafı kendisine ayırdığım yazarın birkaç eserini çekici bulmadığımı ifade etmek isterim. bunun dışında , tüm eserlerindeki yalınlık, kurgu dışında bilimsel realite ve akıcı bir anlatım dili ile modern edebiyatın öncülerinden olarak ahmet ümit in bu eserinde de başarılı bir kurguyu, bilgi ile harmanlayarak okuyucular ile buluşturduğunu ümit ediyorum... bu hisler ile okumaya başlar iken editlemeyi kitap bittikten sonra yapacağım.
devamını gör...
4.
sevgili polisiye yazarımız (bkz: ahmet ümit) 'in haziran 2021'de yayımlanan son kitabıdır.
kitap, berlin emniyet müdürlüğü'nde başkomiser olan türk asıllı yıldız karasu ve yardımcısı komiser tobias becker'in, bir yazılım firmasında çalışan ve hunharca katledilen cemal ölmez’in cinayetini soruşturmaları ile başlamaktadır.
kitabı çok beğendiğimi söylemeden edemeyeceğim. spoiler vermeden birkaç şeyden bahsetmek istiyorum…
öncelikle içerisinde arkeolojiden, yunan mitolojisinden, neo-nazi eylemlerinden, bergama kazılarından kaçırılan yahut dönemin padişahları, paşaları tarafından kaçırılmasına göz yumulan eserlerden bahseden ve bunlardan bahsederken de asla okuyucuyu sıkmayan, yağ gibi akıp giden, hatta bana sorarsanız mitolojiye giriş 101 olarak da çok rahat tanımlayabileceğim bir kitap…
yunan mitolojisine çok meraklı değildim bu kitabı okuyana kadar. kulaktan dolma, sağdan soldan duyduğum birkaç şey dışında, çok bir bilgim de yoktu açıkçası. lakin ahmet ümit, kurgusunu mitoloji ile o kadar güzel harmanlamış ki, yakın zamanda mitolojiyle ilgili birkaç metin edinip, ilgilenme isteği doğurdu içimde bu kitapla…
kitaptaki cinayetleri, olay örgüsünü ve kurguyu beğendim.
final zaten çok iyiydi…
yani birkaç yerde kıllandım okurken katil hakkında ama, kitabın sonuna kadar katilin kim olduğundan emin olamadım açıkçası…
mesela kitapta zeus'un ağzından konuşulanları okumaktan dolayı çok memnunum. çok sevdim ara ara zeus'un bize hitap ettiği bölümleri...
fakat şöyle bir şey var kitapta beni rahatsız eden…
ana dili türkçe olan bir yazarın, yabancı bir ülkede geçen kurguda, üstelik o ülkenin vatandaşını konuşturduğu diyalogları maalesef ki gözüme çok çiğ geliyor. yani adamın adı tobias becker, ama diyaloglara bakıyorsun, bildiğin 13 yıldır traş olduğun berber muhittin… yani o kültüre ait deyimlerden uzak, gramerden uzak, çok tatsız tuzsuz bir şey oluyor yani. çok yapay geldi okurken bana…
ha diyeceksiniz ki, ‘’ulan almanca mı biliyorsun? ne bu tatava?’’
haklısınız belki evet, ama bir yabancılık çekmedim okurken, anlatmak istediğim o…
berlin’de geçmiyor da daha çok acıbadem’de, kadıköy’de geçiyormuş gibi hissettim yani.
mesela başkomser nevzat’ın ve ekibinin peşine düştüğü bir cinayet olsa idi baştan sona, 10 üzerinden 10 verirdim, çok rahat…
kitapla ilgili tek olumsuz görüşüm budur…
ama polisiye seven her okura tavsiyemdir. beğenileceğinden de adım gibi eminim…
kitap, berlin emniyet müdürlüğü'nde başkomiser olan türk asıllı yıldız karasu ve yardımcısı komiser tobias becker'in, bir yazılım firmasında çalışan ve hunharca katledilen cemal ölmez’in cinayetini soruşturmaları ile başlamaktadır.
kitabı çok beğendiğimi söylemeden edemeyeceğim. spoiler vermeden birkaç şeyden bahsetmek istiyorum…
öncelikle içerisinde arkeolojiden, yunan mitolojisinden, neo-nazi eylemlerinden, bergama kazılarından kaçırılan yahut dönemin padişahları, paşaları tarafından kaçırılmasına göz yumulan eserlerden bahseden ve bunlardan bahsederken de asla okuyucuyu sıkmayan, yağ gibi akıp giden, hatta bana sorarsanız mitolojiye giriş 101 olarak da çok rahat tanımlayabileceğim bir kitap…
yunan mitolojisine çok meraklı değildim bu kitabı okuyana kadar. kulaktan dolma, sağdan soldan duyduğum birkaç şey dışında, çok bir bilgim de yoktu açıkçası. lakin ahmet ümit, kurgusunu mitoloji ile o kadar güzel harmanlamış ki, yakın zamanda mitolojiyle ilgili birkaç metin edinip, ilgilenme isteği doğurdu içimde bu kitapla…
kitaptaki cinayetleri, olay örgüsünü ve kurguyu beğendim.
final zaten çok iyiydi…
yani birkaç yerde kıllandım okurken katil hakkında ama, kitabın sonuna kadar katilin kim olduğundan emin olamadım açıkçası…
mesela kitapta zeus'un ağzından konuşulanları okumaktan dolayı çok memnunum. çok sevdim ara ara zeus'un bize hitap ettiği bölümleri...
fakat şöyle bir şey var kitapta beni rahatsız eden…
ana dili türkçe olan bir yazarın, yabancı bir ülkede geçen kurguda, üstelik o ülkenin vatandaşını konuşturduğu diyalogları maalesef ki gözüme çok çiğ geliyor. yani adamın adı tobias becker, ama diyaloglara bakıyorsun, bildiğin 13 yıldır traş olduğun berber muhittin… yani o kültüre ait deyimlerden uzak, gramerden uzak, çok tatsız tuzsuz bir şey oluyor yani. çok yapay geldi okurken bana…
ha diyeceksiniz ki, ‘’ulan almanca mı biliyorsun? ne bu tatava?’’
haklısınız belki evet, ama bir yabancılık çekmedim okurken, anlatmak istediğim o…
berlin’de geçmiyor da daha çok acıbadem’de, kadıköy’de geçiyormuş gibi hissettim yani.
mesela başkomser nevzat’ın ve ekibinin peşine düştüğü bir cinayet olsa idi baştan sona, 10 üzerinden 10 verirdim, çok rahat…
kitapla ilgili tek olumsuz görüşüm budur…
ama polisiye seven her okura tavsiyemdir. beğenileceğinden de adım gibi eminim…
devamını gör...
5.
ahmet ümit'in son kitabıdır.
öncelikle kitabı bitirdim ve genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. çok beğenmedim ama beğendim.
ahmet ümit'in sanıldığı kadar iyi bir yazar olduğunu düşünmüyorum. normal bir yazar.
kitap 500 sayfalık bir kitap ve kısa sürede okunuyor. ahmet ümit'in teknik anlamda başarısı akıcı kitaplar yazması. akıcı kitap iyi kitap mıdır bunu bilemiyorum. ben hemen hemen her kitabını okuyan biri olarak ahmet ümit'in bir tarzı olduğunu düşünmüyorum.
kitabın iyi kısımları güzel bir hikayeyi anlatması ve kurgusu. çok hızlı ilerliyor merakla okuyorsunuz.
mitolojik öğeler ve türkiye ve almanya ilişkisi çok iyi gözlemlenmiş. çok iyi aktarılıyor okuyucuya. ahmet ümit uzun süren araştırmalar yapmış bu çok belli oluyor. okuyanın araştırmasını istiyor. sadece bir polisiye okutmak istemiyor. okuturken bir şeyler öğretme arayışında. çok seviyorum bu huyunu.
not: daha önce çalıştığı yayınevinde kitapların sonunda yardımcı olan kaynakları eklerdi ahmet ümit ve bakıp okuyacak kitaplar bulurdum kendime hoş bir hareketti. maalesef son kitabında ve son yayınevinde bu olay yapılmamış. eksikliğini hissettim. bu kitabı yazarken hangi kaynaklardan etkilendi ve hangi kaynakları kullandı çok merak ediyorum şahsen.
kötü kısımları ise hayli fazla. diyalogları çok kötüydü. karakterler çok sıradan ve basitti. derinlik yoktu. karakterlerin kimlikleri yoktu. daha çok ülkeleriyle veya siyasi görüşleriyle tanıyoruz.
karakterlerin derin olmayışı çok fazla canımı sıktı. kafamda bir yerlere oturtamadım.
okuyucuyu şaşırtmak için gereksiz hareketler yapıyor ve bu çok can sıkıcı hale geliyor. bir karakterin katil olmadığından eminiz ama karşısında bir salak varmış gibi şüpheleri o tarafa çekmeye çalışıyor. yahu ahmet abi tamam anlıyorum ama bunu daha geri planda yapmalısın. çok belli ediyorsun ve çok can sıkıyor. okuyucu polisiye okuduğu için uyanık oluyor. bunları hesaba katmalısın.
sonuç olarak ahmet ümit her okuyucuya göre bir kitap yazmamış. ben böyle düşünüyorum. senin ulaşacağın kitle polisiye okuyan kitleyse bu kitap onlar için son derece basit ve demode gelecektir.
kitabın konusu daha önce ahmet ümit kitaplarında olan klasik bir konu. bir katil olay yerine mesaj bırakıyor. sıkıldım ahmet abi sıkıldım.
kitabın konusunu öğrendikten sonra korkmuştum. hem merak etmiştim hem korkmuştum. daha önce bu tür kitaplarında polisiye değil tarihi öğeler ön plandaydı ve bu rahatsız etmişti. olması gereken polisiye ön planda tarihi öğeler geri planda olması. mesela örnek olarak (bkz: sultanı öldürmek)
bu kitapta polisiye ön planda mitolojik öğeler geri plandaydı. güzel harmanlanmış. eleştirilen bir konuyu düzeltmesi bir yazar olarak çok nezih bir hareket. teşekkür ederiz. eminim bu kitapta yapılan eleştirileri diğer kitapta dikkate alacaktır.
katilin naziler olmadığını biliyordum. zaten hemen hemen herkes bilecektir. okuyucuyu sürekli o tarafa çekmeye çalışıyorlardı ve katil olmadığı çok belliydi.
nazik ve terbiyeli alman yani namı diğer kartal katil olma adayıydı. şüpheleri o yönden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. tahmin ettiğim gibi oldu. tabii katilin aileyle olan ilişkisini hiç tahmin etmemiştim o yüzden gayet doyurucu buldum son kısımları. ailesiyle olan bağı iyi yedirmiş ahmet ümit.
bir şikayetim ise ahmet ümit'in spoiler vermesi. adam kitabın arkasında spoiler vermiş. kitabın arkasında tam olarak şöyle yazıyor ve ahmet ümit okuyucususunuz. ne düşünürsünüz.
soruşturmanın türkiye ayağında sürpriz bir ismin olaya dahil olmasıyla heyecanın dozu gitgide artıyor.
allah allah kim acaba bu yav.
ahmet ümit okuyucusu değilsiniz ve bunu okuyorsunuz ne düşünürsünüz ? sürpriz bunun neresinde. ben nevzat baş komiseri tanımıyorum ne sürprizi ? eeee ben nevzat baş komiseri tanıyorum bu seferde kitabın arkası yüzünden sürpriz olmadı.
ahmet abi neyi amaçladı bilmiyorum. kötü olmuş.
her şeye rağmen kafa dağıtmak için okunabilecek güzel bir kitap. umarım ahmet ümit eleştirileri dikkate alır ve diğer kitabında daha iyi bir kitap ortaya çıkarır.
öncelikle kitabı bitirdim ve genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. çok beğenmedim ama beğendim.
ahmet ümit'in sanıldığı kadar iyi bir yazar olduğunu düşünmüyorum. normal bir yazar.
kitap 500 sayfalık bir kitap ve kısa sürede okunuyor. ahmet ümit'in teknik anlamda başarısı akıcı kitaplar yazması. akıcı kitap iyi kitap mıdır bunu bilemiyorum. ben hemen hemen her kitabını okuyan biri olarak ahmet ümit'in bir tarzı olduğunu düşünmüyorum.
kitabın iyi kısımları güzel bir hikayeyi anlatması ve kurgusu. çok hızlı ilerliyor merakla okuyorsunuz.
mitolojik öğeler ve türkiye ve almanya ilişkisi çok iyi gözlemlenmiş. çok iyi aktarılıyor okuyucuya. ahmet ümit uzun süren araştırmalar yapmış bu çok belli oluyor. okuyanın araştırmasını istiyor. sadece bir polisiye okutmak istemiyor. okuturken bir şeyler öğretme arayışında. çok seviyorum bu huyunu.
not: daha önce çalıştığı yayınevinde kitapların sonunda yardımcı olan kaynakları eklerdi ahmet ümit ve bakıp okuyacak kitaplar bulurdum kendime hoş bir hareketti. maalesef son kitabında ve son yayınevinde bu olay yapılmamış. eksikliğini hissettim. bu kitabı yazarken hangi kaynaklardan etkilendi ve hangi kaynakları kullandı çok merak ediyorum şahsen.
kötü kısımları ise hayli fazla. diyalogları çok kötüydü. karakterler çok sıradan ve basitti. derinlik yoktu. karakterlerin kimlikleri yoktu. daha çok ülkeleriyle veya siyasi görüşleriyle tanıyoruz.
karakterlerin derin olmayışı çok fazla canımı sıktı. kafamda bir yerlere oturtamadım.
okuyucuyu şaşırtmak için gereksiz hareketler yapıyor ve bu çok can sıkıcı hale geliyor. bir karakterin katil olmadığından eminiz ama karşısında bir salak varmış gibi şüpheleri o tarafa çekmeye çalışıyor. yahu ahmet abi tamam anlıyorum ama bunu daha geri planda yapmalısın. çok belli ediyorsun ve çok can sıkıyor. okuyucu polisiye okuduğu için uyanık oluyor. bunları hesaba katmalısın.
sonuç olarak ahmet ümit her okuyucuya göre bir kitap yazmamış. ben böyle düşünüyorum. senin ulaşacağın kitle polisiye okuyan kitleyse bu kitap onlar için son derece basit ve demode gelecektir.
kitabın konusu daha önce ahmet ümit kitaplarında olan klasik bir konu. bir katil olay yerine mesaj bırakıyor. sıkıldım ahmet abi sıkıldım.
kitabın konusunu öğrendikten sonra korkmuştum. hem merak etmiştim hem korkmuştum. daha önce bu tür kitaplarında polisiye değil tarihi öğeler ön plandaydı ve bu rahatsız etmişti. olması gereken polisiye ön planda tarihi öğeler geri planda olması. mesela örnek olarak (bkz: sultanı öldürmek)
bu kitapta polisiye ön planda mitolojik öğeler geri plandaydı. güzel harmanlanmış. eleştirilen bir konuyu düzeltmesi bir yazar olarak çok nezih bir hareket. teşekkür ederiz. eminim bu kitapta yapılan eleştirileri diğer kitapta dikkate alacaktır.
katilin naziler olmadığını biliyordum. zaten hemen hemen herkes bilecektir. okuyucuyu sürekli o tarafa çekmeye çalışıyorlardı ve katil olmadığı çok belliydi.
nazik ve terbiyeli alman yani namı diğer kartal katil olma adayıydı. şüpheleri o yönden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. tahmin ettiğim gibi oldu. tabii katilin aileyle olan ilişkisini hiç tahmin etmemiştim o yüzden gayet doyurucu buldum son kısımları. ailesiyle olan bağı iyi yedirmiş ahmet ümit.
bir şikayetim ise ahmet ümit'in spoiler vermesi. adam kitabın arkasında spoiler vermiş. kitabın arkasında tam olarak şöyle yazıyor ve ahmet ümit okuyucususunuz. ne düşünürsünüz.
soruşturmanın türkiye ayağında sürpriz bir ismin olaya dahil olmasıyla heyecanın dozu gitgide artıyor.
allah allah kim acaba bu yav.
ahmet ümit okuyucusu değilsiniz ve bunu okuyorsunuz ne düşünürsünüz ? sürpriz bunun neresinde. ben nevzat baş komiseri tanımıyorum ne sürprizi ? eeee ben nevzat baş komiseri tanıyorum bu seferde kitabın arkası yüzünden sürpriz olmadı.
ahmet abi neyi amaçladı bilmiyorum. kötü olmuş.
her şeye rağmen kafa dağıtmak için okunabilecek güzel bir kitap. umarım ahmet ümit eleştirileri dikkate alır ve diğer kitabında daha iyi bir kitap ortaya çıkarır.
devamını gör...
6.
ahmet ümit'in patasana veyahut kavim romanları kadar çarpıcı olmayan, "elimden bırakamadım!" diyeceğiniz kadar sürüklemeyen lakin keyifli zaman geçirmenize sebep olacak romanı.
spoiler vermeden ufak tefek detaylardan bahsetmek istiyorum, öncelikle mitoloji kısmı ciddi anlamda güzel bir özet biçimine yoğurulmuş, mitolojiye ilgisi olan lakin altyapısı olmayan biri için ideal bir özet mevcut.
sevgili yazar, kendi çapında sistemi eleştirdiği gibi ülkemizin de uzun yıllar belası olacak göç dalgalarını başka bir bakış açısı ile anlatmış, almanya'da yaşayan gurbetçilerin yaşadıklarından tutun, ülkemizde oy kullandıkları kısma kadar bir güzel eleştirip kendi yorumunu da katmış.
pergamon... pergamon antik kenti hakkkında bilgiler vermiş, o güzel zeus altarı hakkında bir güzel konuşmuş lakin doyucu olmasa da insanı merak ettirecek bir biçime eriştirmiş sevgili yazar lakin söylediğim gibi, eksik. insan eserlerin nasıl kaçırıldığı, nasıl sergilendiği hakkında daha doyurucu bilgiler bekiyor okurken, yazar da "balık yok, al sana olta!" demiş ve araştırmamızı istemiş belli ki.
daha da ilginç olan kısım ise karakterler. özellikle romanımızın baş kahramanı, başkomiser yıldız karasu o kadar tuhaf bir karakter ki, hem türk genlerini kaybetmemiş, hem de almanya'da doğup büyüdüğü için alman disiplininden nasibini almış, pratik türk zekası ile analitik alman zekası hoş bir biçimde birleşmiş gibi... ama n yazık ki çok sırıtıyor, yardımcısı bir alman ve ne yazık ki öyle bir durumda ilerliyor ki roman, yıldız'ın safkan alman, yardımcısının da tam anlamıyla türk olduğunu düşünebilirsiniz ki bu olabildikçe sırıtıyor.
hoş bir roman, okunmasa da olur. mitoloji-polisiye bezemeli çok daha iyileri mevcut zira, çok daha iyi doyuranlar da.
ama ahmet ümit yazmış, biz de okumuş olduk, güzel zaman geçirdik.
spoiler vermeden ufak tefek detaylardan bahsetmek istiyorum, öncelikle mitoloji kısmı ciddi anlamda güzel bir özet biçimine yoğurulmuş, mitolojiye ilgisi olan lakin altyapısı olmayan biri için ideal bir özet mevcut.
sevgili yazar, kendi çapında sistemi eleştirdiği gibi ülkemizin de uzun yıllar belası olacak göç dalgalarını başka bir bakış açısı ile anlatmış, almanya'da yaşayan gurbetçilerin yaşadıklarından tutun, ülkemizde oy kullandıkları kısma kadar bir güzel eleştirip kendi yorumunu da katmış.
pergamon... pergamon antik kenti hakkkında bilgiler vermiş, o güzel zeus altarı hakkında bir güzel konuşmuş lakin doyucu olmasa da insanı merak ettirecek bir biçime eriştirmiş sevgili yazar lakin söylediğim gibi, eksik. insan eserlerin nasıl kaçırıldığı, nasıl sergilendiği hakkında daha doyurucu bilgiler bekiyor okurken, yazar da "balık yok, al sana olta!" demiş ve araştırmamızı istemiş belli ki.
daha da ilginç olan kısım ise karakterler. özellikle romanımızın baş kahramanı, başkomiser yıldız karasu o kadar tuhaf bir karakter ki, hem türk genlerini kaybetmemiş, hem de almanya'da doğup büyüdüğü için alman disiplininden nasibini almış, pratik türk zekası ile analitik alman zekası hoş bir biçimde birleşmiş gibi... ama n yazık ki çok sırıtıyor, yardımcısı bir alman ve ne yazık ki öyle bir durumda ilerliyor ki roman, yıldız'ın safkan alman, yardımcısının da tam anlamıyla türk olduğunu düşünebilirsiniz ki bu olabildikçe sırıtıyor.
hoş bir roman, okunmasa da olur. mitoloji-polisiye bezemeli çok daha iyileri mevcut zira, çok daha iyi doyuranlar da.
ama ahmet ümit yazmış, biz de okumuş olduk, güzel zaman geçirdik.
devamını gör...
7.
bir patasana değildir.
sanırım insanın çok verimli olduğu bir çağ var. bu çağda ortaya koyduklarıyla büyük kitleleri fazlaca etkileyen kişiler, ilerleyen yaşlarda benzer performanslar gösteremiyor. (bkz: cem yılmaz)
kitap format anlamında tam bir ahmet ümit polisiyesi. bir çok mesaj taşıma kaygısı olan, titizlikle araştırılmış, mekan ve karakter betimlemeleri anlaşılır, konusuna her anlamda hakim bir kitap. kitap bittiğinde bir hikayeye tanıklık etmenin ötesinde konu edindiği yunan mitolojisi hakkında ciddi bir bilgi birikiminiz olmuş oluyor. bu ahmet ümit romanlarının tümünde de böyledir. bu kitabın diğer kitaplardan ayrılan bir tarafı da alman polis teşkilatı tarafından yürütülen bir soruşturmayı anlatmış olması. ama korkmayın, başkomiser nevzat yine bir yerde selam çakıyor okuyucuya.
neden bir patasana değil kısmına değinecek olursak, öncelikle yunan mitolojisi her ne kadar coğrafyamızda somut eserleri bulunan bir inanış olsa da ilgileneni az olan bir mit. roman içerisinde tanrıların monologları o denli uzun tutulmuş ki, bazı kısımlarda gerçekten olay örgüsünün neresinde kaldığımı hatırlamakta zorlandım. böyle bir solukta akıp gitmedi hikaye.
yine de okuyun, okuyan bebe iyi olur.
sanırım insanın çok verimli olduğu bir çağ var. bu çağda ortaya koyduklarıyla büyük kitleleri fazlaca etkileyen kişiler, ilerleyen yaşlarda benzer performanslar gösteremiyor. (bkz: cem yılmaz)
kitap format anlamında tam bir ahmet ümit polisiyesi. bir çok mesaj taşıma kaygısı olan, titizlikle araştırılmış, mekan ve karakter betimlemeleri anlaşılır, konusuna her anlamda hakim bir kitap. kitap bittiğinde bir hikayeye tanıklık etmenin ötesinde konu edindiği yunan mitolojisi hakkında ciddi bir bilgi birikiminiz olmuş oluyor. bu ahmet ümit romanlarının tümünde de böyledir. bu kitabın diğer kitaplardan ayrılan bir tarafı da alman polis teşkilatı tarafından yürütülen bir soruşturmayı anlatmış olması. ama korkmayın, başkomiser nevzat yine bir yerde selam çakıyor okuyucuya.
neden bir patasana değil kısmına değinecek olursak, öncelikle yunan mitolojisi her ne kadar coğrafyamızda somut eserleri bulunan bir inanış olsa da ilgileneni az olan bir mit. roman içerisinde tanrıların monologları o denli uzun tutulmuş ki, bazı kısımlarda gerçekten olay örgüsünün neresinde kaldığımı hatırlamakta zorlandım. böyle bir solukta akıp gitmedi hikaye.
yine de okuyun, okuyan bebe iyi olur.
devamını gör...
8.
tanım: ahmet ümit'in haziran 2021 tarihinde yapı kredi yayınlarından çıkan 24. kitabıdır.
biraz konusundan bahsetmem gerekirse; kitap, berlin'de mitolojik ögelerle ilişkilendirilmiş bir dizi cinayet işleniyor. kitapta ana olay olarak cinayetler yer alırken; arka planda neo-nazizm, göçmen sorunu, homofobi, mitoloji ve arkeoloji gibi güncel sorunlara parmak basılıyor.
ilk olarak şunu belirtmeliyim ki, ahmet ümit son dönem türk edebiyatında kalemini ve duruşunu beğendiğim nadir yazarlardan biridir. dili oldukça akıcı, insanı yormayan ama tatlı tatlı düşündüren bir yazardır. kayıp tanrılar ülkesini okuduğumda ilk başta karakterleri yadsıdım ve biraz yabancılık çektim. çünkü alışılmış ahmet ümit karakterleri olan başkomser nevzat, ali ve zeynep bu kitapta yok. * bu karakterlerin yerini yıldız karasu ve tobias becker almış.
mitolojiye lisans düzeyinde ilgim vardır. üniversitedeyken seçmeli ders kapsamında mitoloji dersleri almıştım. kitapta işlenen cinayetlerin ve aile üyelerinin yunan mitolojisiyle bağdaştırılması benim hoşuma gitti. tanrıların ağzından yazılan konuşmalar kitabı klasik bir polisiye kitabı olmaktan çıkarmayı başarmış. bu yüzden iki farklı kitap okumuş gibi hissediyorum. kitapta yer alan mitolojik ögeleri daha sonrasında google'da araştırmak ise farklı bir deneyim yaşattı bana.
diğer taraftan kitaba yapabileceğim en büyük eleştiri, karakterin genellikle yüzeysel olmasıydı. biraz daha yoğrulmuş ve derinlik katılmış karakterler beklerdim şahsen. karakterlerden ziyade konuya yoğunlanmıştı bu kitapta ahmet ümit.
velhasılıkelam, keyifle okuyabileceğiniz ve mitoloji konusuna giriş yapabileceğiniz bir kitap kayıp tanrılar ülkesi.
biraz konusundan bahsetmem gerekirse; kitap, berlin'de mitolojik ögelerle ilişkilendirilmiş bir dizi cinayet işleniyor. kitapta ana olay olarak cinayetler yer alırken; arka planda neo-nazizm, göçmen sorunu, homofobi, mitoloji ve arkeoloji gibi güncel sorunlara parmak basılıyor.
ilk olarak şunu belirtmeliyim ki, ahmet ümit son dönem türk edebiyatında kalemini ve duruşunu beğendiğim nadir yazarlardan biridir. dili oldukça akıcı, insanı yormayan ama tatlı tatlı düşündüren bir yazardır. kayıp tanrılar ülkesini okuduğumda ilk başta karakterleri yadsıdım ve biraz yabancılık çektim. çünkü alışılmış ahmet ümit karakterleri olan başkomser nevzat, ali ve zeynep bu kitapta yok. * bu karakterlerin yerini yıldız karasu ve tobias becker almış.
mitolojiye lisans düzeyinde ilgim vardır. üniversitedeyken seçmeli ders kapsamında mitoloji dersleri almıştım. kitapta işlenen cinayetlerin ve aile üyelerinin yunan mitolojisiyle bağdaştırılması benim hoşuma gitti. tanrıların ağzından yazılan konuşmalar kitabı klasik bir polisiye kitabı olmaktan çıkarmayı başarmış. bu yüzden iki farklı kitap okumuş gibi hissediyorum. kitapta yer alan mitolojik ögeleri daha sonrasında google'da araştırmak ise farklı bir deneyim yaşattı bana.
diğer taraftan kitaba yapabileceğim en büyük eleştiri, karakterin genellikle yüzeysel olmasıydı. biraz daha yoğrulmuş ve derinlik katılmış karakterler beklerdim şahsen. karakterlerden ziyade konuya yoğunlanmıştı bu kitapta ahmet ümit.
velhasılıkelam, keyifle okuyabileceğiniz ve mitoloji konusuna giriş yapabileceğiniz bir kitap kayıp tanrılar ülkesi.
devamını gör...
9.
mitoloji ve arkeoloji ile harmanlanmış bir ahmet ümit kitabıdır.
kitapta alıştığımız karakterler olan başkomiser nevzat ve ali değil bu sefer berlin emniyet müdürlüğü başkomiseri yıldız ve yardımcısı tobias yer alıyor.*
kitabın benim için en önemli yanı bana çok güzel mitolojik ve arkeolojik bilgiler katması oldu. pergamon tapınağı, zeus altarı, bergama... ahmet ümit mitoloji ve polisiyeyi birleştirerek mükemmel bir kitap çıkarmış ortaya. cinayetler, naziler, köklü bir aile ve olaylar silsilesi.
o yüzden unuttuk dediğiniz yerden başlayacağım. unutmanın bedelini ödeyecek unutanlar. cezaların en şiddetlisiyle ödüllendirilecek saygısızlık yapanlar, kalbi yerinden çıkarılacak beni kalbinden çıkaranların, yüzlerinin derisi yüzülecek benden yüz çevirenlerin...
kitapta alıştığımız karakterler olan başkomiser nevzat ve ali değil bu sefer berlin emniyet müdürlüğü başkomiseri yıldız ve yardımcısı tobias yer alıyor.*
kitabın benim için en önemli yanı bana çok güzel mitolojik ve arkeolojik bilgiler katması oldu. pergamon tapınağı, zeus altarı, bergama... ahmet ümit mitoloji ve polisiyeyi birleştirerek mükemmel bir kitap çıkarmış ortaya. cinayetler, naziler, köklü bir aile ve olaylar silsilesi.
o yüzden unuttuk dediğiniz yerden başlayacağım. unutmanın bedelini ödeyecek unutanlar. cezaların en şiddetlisiyle ödüllendirilecek saygısızlık yapanlar, kalbi yerinden çıkarılacak beni kalbinden çıkaranların, yüzlerinin derisi yüzülecek benden yüz çevirenlerin...
devamını gör...