coldboy
çizimimi telefon arka planı yaparak beni aşırı mutlu edip dakikalarca evde sırıta sırıta gezmeme neden olan; kültürlü, kibar ve sevecen (evet ismi coldboy olsa da) ve buraya kaydolduğumda karşıma ilk çıkan yazar.
devamını gör...
kadavra
anatomi derslerinde kullanılmak üzere bağışlanan ölü bedendir. maket, resim üzerinden görmekle kadavra üzerinden görmek kesinlikle çok farklıdır. saklanabilmesi için kullanılan formaldehit sebebiyle çok keskin, ağır bir kokusu vardır. uzun süre soluduğunuzda baş ağrısı yapar. ilk kadavra görme anı da çok gariptir. daha önce yaşamış bir insanın bedenine bakmak oldukça tuhaf hissettirir. ben ilk zamanlar istemsiz o kadavranın kime ait olduğunu, öncesinde nasıl bir hayatı olduğunu, nasıl öldüğünü falan merak ediyordum. ama böyle şeyleri bilmemek çok daha iyi. tıp eğitimi için şart ama kokusundan mütevellit fazla da maruz kalınmamalı. zaten bildiğim kadarıyla formaldehit kanserojen ve bazı ülkelerde kadavralarda kullanılması yasak ama bizim ülkemizde hala kullanılıyor. ben kadavra meselesini dramatize ederken sınıf arkadaşlarım yanımda yaprak dönere benzediğini tartışıyordu mesela. herkes için ilginç bir deneyim.
devamını gör...
baban ne iş yapıyor sorusu
pedogojik formasyon almayan öğretmen neslinin bizlere yaptığı işkence yöntemlerinden bir tanesi.
devamını gör...
çakmak isteyen genç kız
hakkında bu kadar şey yazılacağını bilse, o çakmağı istemeyecek olan genç kızdır.
devamını gör...
drone
uzaktan kumanda ya da bilgisayar aracılığıyla yönlendirilen, ilk başta askeri amaçlarla, yani silah olarak üretilmiş olsa da, sonradan birçok farklı alanda kullanılmaya başlanmış olan insansız hava aracı.
sanılanın aksine drone'ların tarihi çok eskidir ve fikir bazında bakılırsa 1849'a kadar uzanır. o tarihte avusturya, venedik'e saldırmak için patlayıcı yüklü balonlar kullanmıştı. bu fikir, askeri amaçlı drone'ların temeli oldu.
drone'a balondan daha çok benzeyen ilk teknoloji 1907'de fransa'da çıktı ortaya. ancak tabi ki bugün bildiğimiz anlamda bir drone değildi bu. 4 pervaneli bir çeşit helikoptere benzeyen bir araçtı. uzaktan idare ediliyordu ve sürücüsü yoktu.
biraz daha yakın bir teknoloji, 1916'da çıktı piyasaya. bu kez kökeni ingiltere'ydi. her ne kadar bu pilotsuz uçağın geliştiricisi olan ingiliz mühendisi kendi hükümeti pek ciddiye almadıysa da, almanlar kendisine 2 kez suikast düzenlediler. daha sonra benzer araçları amerikan ve alman orduları da üretti.
80'li yıllara kadar üretilen bu insansız araçların hepsi birer uçak görünümündeydi.
1
2
3
ancak ilk gerçek drone benzeri araç 1986'da amerika - israil ortaklığıyla geliştirildi. rq2 pioneer deniyordu bu araca.
tıklayıp görelim
bu tarihten sonra güneş enerjili drone'lar da geliştirildi. 90'lı ve 2000'li yılların başında predator ve raven gibi modeller tanıtıldı. predator'ın yapılış amacı afganistan mevzuları ve usame bin ladin'di.
şu anda çoğu yerde rastladığımız ve hepimizin bildiği mini boyutlu drone'lar, 2010'dan itibaren yaygınlaştı.
bu tarihten sonra, özellikle askeri amaçla üretilecek olanların pil ömrünün daha uzun olması ve daha hafif olmaları yönünde çalışmalar hızlandı. yine acil durumlar için, mesela nakil yapılmak için kullanılan organların taşınmasında kullanılacak tipte olan dronle'ların da iyileştirilmesi planlanıyor. büyük ihtimalle ileride casusluk için kullanılacak mikro boyutlu drone'ları da göreceğiz ortalıkta.
sanılanın aksine drone'ların tarihi çok eskidir ve fikir bazında bakılırsa 1849'a kadar uzanır. o tarihte avusturya, venedik'e saldırmak için patlayıcı yüklü balonlar kullanmıştı. bu fikir, askeri amaçlı drone'ların temeli oldu.
drone'a balondan daha çok benzeyen ilk teknoloji 1907'de fransa'da çıktı ortaya. ancak tabi ki bugün bildiğimiz anlamda bir drone değildi bu. 4 pervaneli bir çeşit helikoptere benzeyen bir araçtı. uzaktan idare ediliyordu ve sürücüsü yoktu.
biraz daha yakın bir teknoloji, 1916'da çıktı piyasaya. bu kez kökeni ingiltere'ydi. her ne kadar bu pilotsuz uçağın geliştiricisi olan ingiliz mühendisi kendi hükümeti pek ciddiye almadıysa da, almanlar kendisine 2 kez suikast düzenlediler. daha sonra benzer araçları amerikan ve alman orduları da üretti.
80'li yıllara kadar üretilen bu insansız araçların hepsi birer uçak görünümündeydi.
1
2
3
ancak ilk gerçek drone benzeri araç 1986'da amerika - israil ortaklığıyla geliştirildi. rq2 pioneer deniyordu bu araca.
tıklayıp görelim
bu tarihten sonra güneş enerjili drone'lar da geliştirildi. 90'lı ve 2000'li yılların başında predator ve raven gibi modeller tanıtıldı. predator'ın yapılış amacı afganistan mevzuları ve usame bin ladin'di.
şu anda çoğu yerde rastladığımız ve hepimizin bildiği mini boyutlu drone'lar, 2010'dan itibaren yaygınlaştı.
bu tarihten sonra, özellikle askeri amaçla üretilecek olanların pil ömrünün daha uzun olması ve daha hafif olmaları yönünde çalışmalar hızlandı. yine acil durumlar için, mesela nakil yapılmak için kullanılan organların taşınmasında kullanılacak tipte olan dronle'ların da iyileştirilmesi planlanıyor. büyük ihtimalle ileride casusluk için kullanılacak mikro boyutlu drone'ları da göreceğiz ortalıkta.
devamını gör...
sosyoloji bölümünde okumak
nerden duyup da istediğimi bilmesem de gerçekten ilgimi çeken ve hayatımın bi döneminde -mümkünse asıl istediğim üniversiteden mezun olduktan sonra ikinci bölümüm olarak- okumak istediğim bölüm.
devamını gör...
her şeye zam gelirken sigaraya gelmemesi
"sus.. sus.. duymasınlar laaannn.." bi o kaldıydı..
devamını gör...
lilium (yazar)
akışta olmuş olmasına alıştığımız hatun kişisi.
bugün yoktu neden olmasındı dedim. dur bakalım ne kadar kalacak akışta dedim. geldim.
hatun gibi hatun. cesur, dobra bir yazar. az öz nokta atışı yapıp kenara çekiliyor. lafı uzatmıyor gediğine oturtuyor.
kimsenin değinmek istemeyeceği konularda bile fikir beyan ediyor. takdir edilesi. az önce bir arkadaşımla dedikodusunu yaptık vicdan şey etmeye geldimdi. *
seviyoruz kendisini pek. diyeceklerim bu kadar. keyifli sözlükler canım. kalbine hüzün değmesin emi.
bugün yoktu neden olmasındı dedim. dur bakalım ne kadar kalacak akışta dedim. geldim.
hatun gibi hatun. cesur, dobra bir yazar. az öz nokta atışı yapıp kenara çekiliyor. lafı uzatmıyor gediğine oturtuyor.
kimsenin değinmek istemeyeceği konularda bile fikir beyan ediyor. takdir edilesi. az önce bir arkadaşımla dedikodusunu yaptık vicdan şey etmeye geldimdi. *
seviyoruz kendisini pek. diyeceklerim bu kadar. keyifli sözlükler canım. kalbine hüzün değmesin emi.
devamını gör...
normal sözlük 800'ler kulübü
sözlüğün elit seviyesine yükselmiş burjuva kesiminin yer aldığı topluluktur. bu kulübe girenler yapılacak ilk genel konseyde, yüksek şura&hazirunun takdimiyle, (bkz: kafa sözlük liyakat nişanı) ve d&r dan hediye çeki takdim edilecektir. futbol derbisinde gol atmış futbolcu misali bundan sonra sözlük hayatına gerçek bir kafacı olarak devam edendir.
devamını gör...
hicligindansi
kupa almış tanımlarına sık sık denk geldiğim, günün birinde çok daha detaylı bir ziyaret gerekleştireceğim yazar. doğum günü kutlu olsun ve nice yaşları olsun..*
devamını gör...
geletofobi
bireyin herhangi bir ortamda veya durumda kendisine gülünmesinden veya dalga geçilmesinden korkması durumudur. bu fobiye sahip olan kişiler genelde bulunduğu ortamda atılan her kahkahanın kendileri hakkında olduğunu düşünür. birçok insan kendisine gülünmesini veya kendisiyle dalga geçilmesini sevmez. ama fobiye sahip olan insanların bu durumu içselleştirdiği ve bu duruma karşı fazla korku duyması dikkat çekici.
devamını gör...
gereği düşünüldü
samanyolu tv'de uzun yıllar yayınlanan mahkeme parodisi. iki bölümden oluşan bu programın ilk adı "aile mahkemesi"yken sonra nedense isim değiştirdiler.
program iki bölümden oluşuyordu: gizli kamera ve duruşma. gizli kameralı bölümde top muhabirle kameramanı, muhbir vatandaş ve dış ses akın altan'daydı. bu bölümün genel seyri şöyle olurdu:
* muhbir vatandaşla görüşüp ihbarı alma veya doğrudan mağdurla karşılaşma (mağdur bir çocuk, yaşlı bir teyze veya amca yahut kaybını arayan biri olabilir, güya muhabir sokakta görmüş ve yardımcı olmaya karar vermiş işte).
* şüpheliyi bulma (genellikle elinde bira şişesi olan erkek veya başı açık bir kadın olan şüpheli olayı kesinlikle reddeder ama muhabir kül yutmazdı).
* feci final (mağdurun başına bir şey gelir, hastanelik olur ve muhabir mağdura dava açması için yardımcı olur, ikinci bölüm başlar).
* tabii dış sesin "biçare" kelimesini iki cümlenin birine yerleştirip, "zalimler vicdansızlar" diye şikayet ettiği kötü adamları da aynı ajitatif üslupla yermesi de allahın emriydi. bir de araya bir iki acıklı türkü döşendi mi, oh...
en önemlisi, tüm bu hengamede muhabir, gizli kamerasını muhbir vatandaşa verir, "bir punduna getirip bunu olaylı eve koyun, sonra görüntüleri delil olacak" derdi, gerçekten de her türlü suç o kameranın önünde işlenir, hd netliğinde ses ve görüntü alınırdı. bu görüntüler delil olurdu.
ikinci bölümse mahkeme stüdyosunda, hakim (aslen avukat) lütfi ural'ın huzurunda geçerdi.
* hakim peşin hükümlü gibi sanıkların her lafında fırça atacak bahane bulurdu.
* davacı ile davalı mutlaka canlı yayında birbirine girer, hakim direkt davalıyı azarlardı.
* sonra hakim mübaşire "yavrum mithat, kaseti oynat" diye delilleri (gizli kamera görüntüleri) tek tek oynattırır, sanıkların "bu ben değilim" "o benden çirkin" gibi kıvırmalarına ve birbirlerini satmalarına yine kızardı.
* nihayet savcıdan mütalaayı alan hakim, sanıklara belli bir süre ceza verir, hırsızlık ve cinayet gibi ağır cezalık fiiller varsa "görevsizlik"le ağır ceza mahkemelerine müzekkere yazar, sanıklara ayrıca cezaevinde angaryayla davacıya bakma cezası verir, üstüne biraz seyircilere vaaz vererek programı kapatırdı.
2009'da başlayan program 2012'ye kadar sürmüştü. 2009 öncesi mahkeme sahneleri "boşanmak istemiyorum" adında boşanma davaları adı altında evlilik sorunlarının işlendiği bir programdı, gizli kameraysa "hayat dersi" adında, kamera kayıtları izletildikten sonra feyizli bir hocanın vaaz verip kötülere irşad ettiği ayrı bir program. bu dönemde de satanist evlat arif efsanedir: https://youtu.be/wdmqy_pzifc
sonradan hâkimi oynayan lütfü amca hakkında dolandırıcılık suçlaması yapılmıştı (tabii artık "ne istediniz de vermedik" dönemiydi): haber.
program iki bölümden oluşuyordu: gizli kamera ve duruşma. gizli kameralı bölümde top muhabirle kameramanı, muhbir vatandaş ve dış ses akın altan'daydı. bu bölümün genel seyri şöyle olurdu:
* muhbir vatandaşla görüşüp ihbarı alma veya doğrudan mağdurla karşılaşma (mağdur bir çocuk, yaşlı bir teyze veya amca yahut kaybını arayan biri olabilir, güya muhabir sokakta görmüş ve yardımcı olmaya karar vermiş işte).
* şüpheliyi bulma (genellikle elinde bira şişesi olan erkek veya başı açık bir kadın olan şüpheli olayı kesinlikle reddeder ama muhabir kül yutmazdı).
* feci final (mağdurun başına bir şey gelir, hastanelik olur ve muhabir mağdura dava açması için yardımcı olur, ikinci bölüm başlar).
* tabii dış sesin "biçare" kelimesini iki cümlenin birine yerleştirip, "zalimler vicdansızlar" diye şikayet ettiği kötü adamları da aynı ajitatif üslupla yermesi de allahın emriydi. bir de araya bir iki acıklı türkü döşendi mi, oh...
en önemlisi, tüm bu hengamede muhabir, gizli kamerasını muhbir vatandaşa verir, "bir punduna getirip bunu olaylı eve koyun, sonra görüntüleri delil olacak" derdi, gerçekten de her türlü suç o kameranın önünde işlenir, hd netliğinde ses ve görüntü alınırdı. bu görüntüler delil olurdu.
ikinci bölümse mahkeme stüdyosunda, hakim (aslen avukat) lütfi ural'ın huzurunda geçerdi.
* hakim peşin hükümlü gibi sanıkların her lafında fırça atacak bahane bulurdu.
* davacı ile davalı mutlaka canlı yayında birbirine girer, hakim direkt davalıyı azarlardı.
* sonra hakim mübaşire "yavrum mithat, kaseti oynat" diye delilleri (gizli kamera görüntüleri) tek tek oynattırır, sanıkların "bu ben değilim" "o benden çirkin" gibi kıvırmalarına ve birbirlerini satmalarına yine kızardı.
* nihayet savcıdan mütalaayı alan hakim, sanıklara belli bir süre ceza verir, hırsızlık ve cinayet gibi ağır cezalık fiiller varsa "görevsizlik"le ağır ceza mahkemelerine müzekkere yazar, sanıklara ayrıca cezaevinde angaryayla davacıya bakma cezası verir, üstüne biraz seyircilere vaaz vererek programı kapatırdı.
2009'da başlayan program 2012'ye kadar sürmüştü. 2009 öncesi mahkeme sahneleri "boşanmak istemiyorum" adında boşanma davaları adı altında evlilik sorunlarının işlendiği bir programdı, gizli kameraysa "hayat dersi" adında, kamera kayıtları izletildikten sonra feyizli bir hocanın vaaz verip kötülere irşad ettiği ayrı bir program. bu dönemde de satanist evlat arif efsanedir: https://youtu.be/wdmqy_pzifc
sonradan hâkimi oynayan lütfü amca hakkında dolandırıcılık suçlaması yapılmıştı (tabii artık "ne istediniz de vermedik" dönemiydi): haber.
devamını gör...
gereğinden fazla abartılan kitaplar
stefan zweig'ın biyografi haricindeki kitapları abartılıyor. oğuz atay abartılıyor. sabahattin aliabartılıyor, özellikle kürk mantolu madonna. kafka'nın dönüşüm'ü abartılıyor.
bütün bu kitapların abartılmasının temelinde popüler kültür yatmakta. ve aynı paralelde sürü psikolojisi, toplum dayatmaları. bu yazarların veya kitapların kötü olduğunu söylemiyorum hayır, fakat abartılıyor. misal kürk mantolu madonna buram buram dostoyevski kokar. stefan zweig da aynı şekilde rus esintileri taşır. gerçi bu esintilere sahip olmaması da beklenemez çünkü tüm dünyayı kasıp kavuran bir şeyden bahsediyoruz, yani rusya'dan. fakat demek istediğim bunlar abartılacağına ruslar abartılsa daha objektif olurdu durum.
kısacası "her şey abartılmışsa da özünde hiçbir şey abartı değildir."
bütün bu kitapların abartılmasının temelinde popüler kültür yatmakta. ve aynı paralelde sürü psikolojisi, toplum dayatmaları. bu yazarların veya kitapların kötü olduğunu söylemiyorum hayır, fakat abartılıyor. misal kürk mantolu madonna buram buram dostoyevski kokar. stefan zweig da aynı şekilde rus esintileri taşır. gerçi bu esintilere sahip olmaması da beklenemez çünkü tüm dünyayı kasıp kavuran bir şeyden bahsediyoruz, yani rusya'dan. fakat demek istediğim bunlar abartılacağına ruslar abartılsa daha objektif olurdu durum.
kısacası "her şey abartılmışsa da özünde hiçbir şey abartı değildir."
devamını gör...
insana kendini iyi hissettiren şeyler
deniz kenarındaki bankta oturup kahve içmek.
devamını gör...
ingilizce öğrenmek
iddia ediyorum bize 12 yıl okulda bu sistemle o kadar saat ingilizce ders vereceklerine her ders o yaşa özel bir çizgi diziyi ingilizce alt yazılı ve orijinal dilde izletseler bugün herkes temel seviyede ingilizce biliyor olurdu.
devamını gör...
ülkücüleri eğitip topluma kazandırmak
taşı egitemezsin ama, heykel yapabilirsin, duvar örebilirsin, oturak bile yapabilirsin yeri geldiğinde. çeliği bukebilirsin mesela. ülkücü eğitmek mi ? işte onu yapamazsın...
devamını gör...
sevilen latince deyişler
devamını gör...
en sıcak yıldız çeşidi
genelde rengi beyaz veya mavidir. güneşin yüzey sıcaklığı 5.500° iken bu tip yıldızların yüzey sıcaklığı 35.000° olabilir. bu yıldızlar genç yıldızlardır ve ömürleri kısadır. ağır metaller bu yıldızlarda üretilir. dna'mızdaki silisyum ve fosfor da bu gibi yıldızlardan gelir.
sözü burada sevgili meja'ya bırakmak isterim.*
sözü burada sevgili meja'ya bırakmak isterim.*
devamını gör...
çocukken yapılan psikopatlıklar
şimdi bir anımı anlatıyorum dostlarım, ben henüz yürüyebilme gücümü yeni kazanmış olduğum yaşlarda bayram gezmesindeyiz. anne babam hasbihal ederken ben koltuğun arkasında fanta şişesi buldum. içtik bi güzel 1,5 litrelik fantayı. başka bi eve geçtik ardından. malumunuz karadeniz dağları midemi bulandırınca araba da, yeni gittiğimiz evde kustum ortalık gaz yağı koktu. mazot tiner kokularına hala hastayımdır tiryakisi de diyebilirim bence *
devamını gör...
avustralya'daki lanetli bebek
sıkıntıdan kendilerine yeni korkular bulmaya çalışıyorlar. bir uçak bileti kadar yakınız. korku, adrenalin, heyecan ne ararsan burada. koşun gelin.
devamını gör...