yazdıklarını okumayı sevdiğim, çok kibar ve nahif bir yazar.

edebiyata ilgisi ve bilgisi tartışılamaz. yazdığı öyküleri sözlüğümüzde paylaştığı için çok şanslıyız fakat değinmek istediğim bir konu daha var. bir insan, en basit bir kelimeyi nasıl yüreğe dokunan bir şekilde tanımlar, en güzel örneği sevgili eniyisipencere'nin yazdığı #1138597 no'lu tanımda görülebilir. yanlış anlaşılmasın özenle arayıp bulmadım bu tanımı, aklıma gelenlerden bir tanesini örnek olarak paylaşmak istedim sadece.
sohbeti de sanki şiir yazıyor da karşısındaki okuyormuş gibi, öyle içten.

keyifli sözlükler dilerim.
devamını gör...

sözlükteki yazarların en sevdiği olaydır. saatlerce üstüne düşünülmüş, araştırma yapılmış tanım ve başlıkların yeteri ilgiyi görmemesi fakat içinden gelenleri olduğu gibi aktarıp, "yok artık bunu da paylaşırsam insanlar linçler, hakkımda şunu düşünür" düşüncesiyle asla cesaret edemeyip sildiğim tanımlar çok olmuştur. 3 kere silip silip yazdığım tanımlari paylaşmaya sonunda cesaret etmiş ve 3'nde beğenildigini ve ilgi gördüğünü tespit etmişimdir. 1 kişi de okusa, hatta koca sözlük birleşip kimse yazdıklarınıza göz gezdirmese de okumasa da yazın. ben x zamanda yazdığım tanima denk gelince okuyorum ve yazdıklarımı beğeniyorum. o zaman aralığında hangi ruh haliyle yazmışım bunu görüyorum.
devamını gör...

anneler oğullarına düşkünlerdir. eğer ki annenin bir oğlu ve bir kızı varsa, yine oğluna düşkündür. eğer annenin oğlu yok 2 tane kızı varsa en küçüğüne düşkündür. eğer ki tek kızı var ise ikincisini yapar yine de ilk kiz çocuğuna düşkün olmaz. ilk göz ağrısı muhabbeti bir tek erkek evlat için geçerlidir.
devamını gör...

tanım beğenmek. tavsiye edilir.
devamını gör...

soran-sorgulayan, bilen, unutmayan bir nesil olduğu için sanırım bu kadar rahatsız ediyor sizi.
devamını gör...

bu durum genelde kadının dominant olduğu bir ailede büyüyen çocuklarda görürüz der alfred adler.
çocuk annesiyle çok yakın olur ve ruhsal tatminini o yönde yaşar. daha sonra okula gittiğinde sporla ilgilenmez, diğer kişiler onla dalga geçer ve aşağılık kompleksine girmeye başlar. kendini kız gibi davranarak kabul görüldüğü bir tiyatro oyunu veya toplumda takdir edildiğinde asıl saygıyı kadın olarak alacağını düşünür ve bu uzun vadede cinsel sorunlara yol açar.
alfred adler yaşamın anlamı.
devamını gör...

nuri bilge ceylan'ın ne kadar mükemmel bir yönetmen olduğunu en iyi şekilde ortaya koyan filmdir.
türkiye'de modernleşme konusunun ele alındığı filmde karakterler arası yapılan uzun diyaloglar ile aslında toplumda bariz şekilde yer alan her bir tiplemenin topluma bakış açısı resmedilmiştir. karakterlerden yola çıkılarak kadın-erkek ilişkisi, toplumsal çatışmalar, sosyal ayrışma ve gündemde yer alan daha bir çok farklı konu üzerinde çıkarımlar yapılmıştır.
devamını gör...

tek kelimeyle lebalep yayılıyor.
devamını gör...

fi tarihte bir "sarıyer" maçında defans oyuncusuna; "çık tepesine oğlum, çıksana lan!" diye çileden çıkmışçasına bağrımış, sonra adama sarı kart yedirerek tribünü komple yarmış, sempatik ve de futbolu resmen tutku halinde yaşayan teknik adam.
devamını gör...

hayatın stresi, sıkıntısı bitti bir de ölümden sonrası için dertlenicez öyle mi? (bkz: peki)
devamını gör...

akıl akıldan üstündür. yaşla değil kendini geliştirmeyle doğru orantılıdır. galiba bazı yazarlarımız kendilerini çok yukarıda görüp kompleks yaratmış. kendilerini mantıklı düşünmeye davet ediyorum.
devamını gör...

akrep ve kurbağanın hikayesini aklıma getiren durumdur.

yüzemeyen bir hayvan olduğunun farkında olan akrep, bir gün nehrin öte yanına geçmek zorunda kalır. ne yapacağını düşünürken kıyıda pinekleyen kurbağayı görür.

akrebin kendisine yanaştığını fark eden kurbağa korkudan suya atlayıp uzaklaşmaya başlar. akrep yalvaran bir ses tonuyla sorar:

“kurbağa kardeş; karşıya geçmem gerek. beni sırtında taşır mısın?”

kurbağa büyüyen gözleriyle cevap verir.

“daha neler? beni sokup öldürürsün!”

“olur mu?” der akrep. “o zaman ben de suya batar, boğulur, ölürüm”.

kurbağa biraz düşünür ve akrebe hak verir. kıyıya çıkar, onu sırtına alır ve karşı yakaya doğru yüzmeye başlar. yolun yarısında ensesinde bir sızı hisseder. vücudu hızla soğumaktadır. kolları, ayakları hissizleşir. beraber dibini boylayacakları suya batarken son nefesinde sorar:

“hani sokmayacaktın akrep kardeş?”

akrep mahsun, mahçup, çaresiz cevap verir:

“ne yaparsın kurbağa kardeş; ben akrebim, huyum bu.”
devamını gör...

hiç kitap okumayan birinin roman yazmaya çalışmasına benzer bir durumdur.

sadece düşüncelerini aktarmak güzel fakat aktardığın başlıktaki tanımları okumak ya da en azından o tanımlara bir göz gezdirmek gerekli bence. bu yapılmadığında başlığın altında onlarca aynı şeyi anlatan tanım oluyor.
devamını gör...

pembe panter bu kadar yılışık bir karakter değildi.
devamını gör...

8 aralık 2020 günün ünlüsü yazarımız jack the ripper oldu.
instagram postumuz
devamını gör...

hiçbir madde zehir değildir, onu zehir yapan dozudur şeklinde bir söylem vardır. bu da ona benziyor. yalnızlıkta da önemli olan dengedir.
devamını gör...

efsane bir gruptur. şarkıları o kadar etkileyici ki kendinizi sürekli dinlemek zorundaymışsınız gibi hissettiriyor. böyle insanlar varken bizim gündemde olan şarkıcılar ne iş yapıyor merak ediyorum doğrusu.
devamını gör...

anıt sayaç'ın sadece sayıdan ibaret olmadığını haykırmak istiyorum. herhangi bir durumu, olayı, ruh halini kadına şiddet olarak yansıtacak kadar küçüksünüz, acizsiniz. sadece bu kadarsınız işte. başka ne denir ki!
devamını gör...

fay-murathan mungan

kaç kişiyim bu yalnızlığın ortasında
bir boğa, bir leopar
arena ve opera
iyot ve rüzgar
arsenik ve sözcükler arasında
yüzüm çalılıklarla kaplı
aralayan gözüpek avcılar
için parslar geziyor kuytularında
iyi yürekli bir canavar saklanıyor
yazdıklarımın ve yüzümün
satırlarında

kendim için büyük bir tehlikeyim artık
ilerliyorum
içimdeki yer çatlağı boyunca.
devamını gör...

artistik buz pateni sporcusu. 3 dünya şampiyonluğu var kendisinin. tekniğini kimsenin tartıştığını görmedim, fakat artistik olarak kimse beğenmez. sadece atlayış, atlayış, atlayış... kıyafetleri de hep özensiz oluyordu. ama sebebini anlamış olduk. dünkü bir ropörtajında ''homoseksüel - sonra düzeltme yapıyor, lgbt - sporcuların baskın olduğu bir spor yapıyorum, hetero olarak zorlanıyorum'' gibi şeyler. açıkçası beni hayal kırıklığına uğrattı çünkü ben nathan'ın tarzını sevmesem de kendisini seviyordum. öncelikle dünya üzerinde var olmuş hiçbir spor artistik buz pateni kadar homofobik değildir, insanlar bu sporu hep kadınlar ve gayler için olarak görüyor ama işin içine girdiğinizde durum çok farklı. aktif spor hayatı devam eden atletler lgbt olduklarını açıklayamıyorlar çünkü isu, yerel federasyonlar ve jüriler buna olağanüstü karşılar. puanlama falan her şey ona göre yapılır, yorumculardan iğrenç sözler duyarsınız. alexei yagudin'in jason brown'a ve adam rippon'a yaptığı gibi. yani hetero olarak sen zorlanmıyorsun nathan. hatta sen zorlanmıyorsun nathan. amerikalı ve hetero olduğun için şişirilmiş puanlarla şampiyon oluyorsun zaten. yani nathan bu sporun ekmeğini sen yiyorsun.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim