gece denize girmek
en çok özlediğim, geçirdiğimiz yazı saymazsak her yaz defalarca yapmış olduğum eylemdir.
hatta bu yaz, kafa sözlük gece denize girme zirvesi yapmayı da planlamaktayım *
hatta bu yaz, kafa sözlük gece denize girme zirvesi yapmayı da planlamaktayım *
devamını gör...
neden ağladığını bilmeden ağlamak
vardır bir sebebi diyerek yanıtladığım başlıktır. duygular bastırılmış, birikmiş birikmiş birden taşmıştır. önemli olan içi boşaltmak, hafiflemek, rahatlamaktır. ama sorun çözülmedikçe yine duygular birikecek istemsiz bu kısır döngü yine yaşanacaktır.
devamını gör...
atatürk'ün dinsiz olduğu iddiası
orasını hiç birimiz bilemeyiz, inanç bireysel bir olgudur çünkü. fakat; inançlıyız çok şükür diye gezenlerin, neler neler yaptığını biliyoruz bence birazcık da bu gerçekliği düşünün, sorgulayın.
devamını gör...
tanrıya söylenmek istenen tek kelime
selmanın aleyküm.
devamını gör...
gerçekbirgangsta
yaptigi usulsuz tanimlar sebebi ile uzaklastirma almis yazarimsi.
edit: ucuruldu bile.
edit: ucuruldu bile.
devamını gör...
druid
ilginç bir şekilde yakın bir zamana kadar yerebatan sarnıcı'nda tören yaptıklarına dair bilgiler bulunmaktadır.
yere batan sarnıcı drıid’ler için çok önemli bir mabettir. yerebatan sarnıcı eskiden bu kadar büyük değildi , yani oraya giden ziyaretçilere çok küçük bir kısmı gösteriliyordu, asıl önemli ve büyük bir kısmı tahta perdelerle gizleniyordu.
her sene nisan ayında , druid’ler istanbul’a gelirdi ve yere batan sarnıcı’nda gizlenen bu bölümde törenler yaparlardı, törenlerin yapıldığı bu bölümde ters dönmüş olan medusa başı da bulunurdu, medusa’nın bulunduğu o sulu alan druid’ler için çok önemlidir, törenlerin yapıldığı en yakın tarihler 1963-64-65 yıllarıydı.
druid’lerin, gnostiklerin ökseotu ile yaptıkları bu gizli törenlerden kimsenin haberi olmazdı, törenler 3 gün sürerdi, bugün stonehenge denilen yerde yapılan törenlerin aynısıydı.
druid’ler için sarnıçta bulunan ters dönmüş medusa başının bulunduğu alan çok önemliydi, çünkü orada kaynağının nereden geldiği belli olmayan bir titreşim vardır, bu nedenle kadın ve erkek druid’ler tören sırasında medusa’ya sarılırdı. bu titreşim halen vardır, bu nedenle medusa’nın çevresi demir parmaklıklarla çevrilmiştir.
medusa oraya tesadüfen konmamıştır, doğu roma’lılar oraya medusa’yı ters olarak bilerek koymuşlardır, roma oradan yayılan titreşimi evil yani kötü, karanlık olarak kabul etmiştir. ama bu karanlık druid’ler için kutsal olarak görülmüş, çünkü druid inancına göre karanlık, aydınlığın anası yani aydınlık karanlıktan doğar. bu nedenle druid’ler medusa’ya mother night demişler yani gece ana adını vermişler.
kaynak
yere batan sarnıcı drıid’ler için çok önemli bir mabettir. yerebatan sarnıcı eskiden bu kadar büyük değildi , yani oraya giden ziyaretçilere çok küçük bir kısmı gösteriliyordu, asıl önemli ve büyük bir kısmı tahta perdelerle gizleniyordu.
her sene nisan ayında , druid’ler istanbul’a gelirdi ve yere batan sarnıcı’nda gizlenen bu bölümde törenler yaparlardı, törenlerin yapıldığı bu bölümde ters dönmüş olan medusa başı da bulunurdu, medusa’nın bulunduğu o sulu alan druid’ler için çok önemlidir, törenlerin yapıldığı en yakın tarihler 1963-64-65 yıllarıydı.
druid’lerin, gnostiklerin ökseotu ile yaptıkları bu gizli törenlerden kimsenin haberi olmazdı, törenler 3 gün sürerdi, bugün stonehenge denilen yerde yapılan törenlerin aynısıydı.
druid’ler için sarnıçta bulunan ters dönmüş medusa başının bulunduğu alan çok önemliydi, çünkü orada kaynağının nereden geldiği belli olmayan bir titreşim vardır, bu nedenle kadın ve erkek druid’ler tören sırasında medusa’ya sarılırdı. bu titreşim halen vardır, bu nedenle medusa’nın çevresi demir parmaklıklarla çevrilmiştir.
medusa oraya tesadüfen konmamıştır, doğu roma’lılar oraya medusa’yı ters olarak bilerek koymuşlardır, roma oradan yayılan titreşimi evil yani kötü, karanlık olarak kabul etmiştir. ama bu karanlık druid’ler için kutsal olarak görülmüş, çünkü druid inancına göre karanlık, aydınlığın anası yani aydınlık karanlıktan doğar. bu nedenle druid’ler medusa’ya mother night demişler yani gece ana adını vermişler.
kaynak
devamını gör...
düşün ki tüm dünya bunu okuyor
yarattığımızı her şeyi yok eden
acımasız gerçeklerin bıraktığı
zulüm, ızdırap ve çileyle gölgelenmiş
insanlar gördüğün bir dünya.
acımasız gerçeklerin bıraktığı
zulüm, ızdırap ve çileyle gölgelenmiş
insanlar gördüğün bir dünya.
devamını gör...
viking masalları
karakarga yayınları'nın, dünya masalları serisinden, viking masallarının anlatıldığı kitabı.
öncelikle her ne kadar masal kitabı olarak geçse de bu bir masal kitabı değil çünkü tarihte yaşanmış gerçek olaylarla ilgisi var ve biz bu kitaptan eser miktarda viking mitolojisi, tarihi ve kültürü öğreniyoruz belki viking destanı demek daha doğru olabilir.
kitap 2 ana bölümden oluşuyor; ilk bölümde ağırlıklı olarak vikinglerin güzel saçlı harald lakaplı ( norveç) kralıı . harald, babası halfdan ve babasının kölesinden -olaf-bahsedilirken, ikinci bölümde ise ingolf, kızıl eric, leif gibi viking tarihinde yine önemli yeri olan isimler yer alıyor ayrıca odin, niflheim, thor, valhalla, asgard, aegir gibi viking mitolojisinde yer alan unsurlar da mevcut.bu arada bu vikinglerin nasıl savaştıkları, zaferleri, yerleştikleri yerler, seferleri , günümüzde reykjavik başkent isminin nerden geldiği gibi birçok bilgi bu kitap aracılığı ile çok kısa bir biçimde aktarılıyor,
çok soğuk yerleşim alanları, aylarca evlerine kapanmak zorunda kalan insanlar bunlar düşünülünce bu insanların vakit geçirmek ve eğlenmek için tek şansları halk ozanları oluyor bu yüzden çok değer verdikleri halk ozanları hem çok seviliyor hem de çok ilgi görüyor. * belki de bu yüzden kitabın dili oldukça akıcı ve heyecan uyandırıcı.bir masaldan çok fantastik, kurgusal bir roman okuyormuş hissi uyandırıyor.
öncelikle her ne kadar masal kitabı olarak geçse de bu bir masal kitabı değil çünkü tarihte yaşanmış gerçek olaylarla ilgisi var ve biz bu kitaptan eser miktarda viking mitolojisi, tarihi ve kültürü öğreniyoruz belki viking destanı demek daha doğru olabilir.
kitap 2 ana bölümden oluşuyor; ilk bölümde ağırlıklı olarak vikinglerin güzel saçlı harald lakaplı ( norveç) kralıı . harald, babası halfdan ve babasının kölesinden -olaf-bahsedilirken, ikinci bölümde ise ingolf, kızıl eric, leif gibi viking tarihinde yine önemli yeri olan isimler yer alıyor ayrıca odin, niflheim, thor, valhalla, asgard, aegir gibi viking mitolojisinde yer alan unsurlar da mevcut.bu arada bu vikinglerin nasıl savaştıkları, zaferleri, yerleştikleri yerler, seferleri , günümüzde reykjavik başkent isminin nerden geldiği gibi birçok bilgi bu kitap aracılığı ile çok kısa bir biçimde aktarılıyor,
çok soğuk yerleşim alanları, aylarca evlerine kapanmak zorunda kalan insanlar bunlar düşünülünce bu insanların vakit geçirmek ve eğlenmek için tek şansları halk ozanları oluyor bu yüzden çok değer verdikleri halk ozanları hem çok seviliyor hem de çok ilgi görüyor. * belki de bu yüzden kitabın dili oldukça akıcı ve heyecan uyandırıcı.bir masaldan çok fantastik, kurgusal bir roman okuyormuş hissi uyandırıyor.
devamını gör...
sıkça söylenen yalanlar
iyiyim
sonra arayacağım
bi ara kesin görüşelim
sensiz ben yapamam
seni seviyorum
seni sonsuza dek seveceğim...vb.
sonra arayacağım
bi ara kesin görüşelim
sensiz ben yapamam
seni seviyorum
seni sonsuza dek seveceğim...vb.
devamını gör...
anneler günü
üniversiteye kadar benim de sosyal mecralara fotoğraflar yükleyerek, anneme slaytlar hazırlayarak kutladığım bir gündü. hiç "acaba birinin canını acıtır mıyım, üzer miyim?" diye düşünmemiştim.
peki üniversitede ne değişti?
3. sınıfta topluma hizmet uygulamaları isimli bir dersimiz vardı. bu ders kapsamında çocuk esirgeme kurumuna staja gitmemiz gerekiyordu. buraya kadar her şey iyi güzel; "zaten çocukları da severim, onlarla vakit geçirir karşılıklı mutlu oluruz" diye düşünüyordum.
ama öyle olmuyormuş.
daha kapıdan girer girmez küçüklü büyüklü onlarca çocuk gözlerinizin içine öyle bir sevgi açlığı ile bakıyorlar ki kalbinizin sıkıştığınızı içeride bir yerlerin cayır cayır yandığını hissediyorsunuz. odaya adımınızı atar atmaz sanki sizin gelmenizi bekliyorlarmış gibi elinizi tutup bacaklarınıza sarılıyorlar ve hepsinin dilinde tek bir kelime var "anne". onlar için onlara sevgi gösteren, elini tutan, başını okşayan herkes anne.
kurumda çalışan görevliler çocuklarla çok bağ kurmamamızı, bunun hem bizi hem onları olumsuz etkilediğini ve sonrasında her iki tarafında üzüldüğünü söylediler. tecrübeliydiler ve haklılardı. stajdan çıktığım her gün o çocukları orada bırakmamın ağırlığı tonlarca bir ağırlık gibi bindi omuzlarıma. hani böyle derin bir nefes alıp rahatlamak istersiniz de alamazsınız ya staj sonrasında alamadım o derin nefesi, kaldı içimde.
o staj günlerinden sonra hiçbir anneler gününü sosyal mecraları geçtim, annemden başka bir üçüncü şahsın duyup görebileceği bir yerde kutlamadım. çok büyük konuşmak istemiyorum ama kutlamam da sanırım.
son olarak yetimhaneden bir anne fotoğrafı bırakıp tanımı bitireyim.
peki üniversitede ne değişti?
3. sınıfta topluma hizmet uygulamaları isimli bir dersimiz vardı. bu ders kapsamında çocuk esirgeme kurumuna staja gitmemiz gerekiyordu. buraya kadar her şey iyi güzel; "zaten çocukları da severim, onlarla vakit geçirir karşılıklı mutlu oluruz" diye düşünüyordum.
ama öyle olmuyormuş.
daha kapıdan girer girmez küçüklü büyüklü onlarca çocuk gözlerinizin içine öyle bir sevgi açlığı ile bakıyorlar ki kalbinizin sıkıştığınızı içeride bir yerlerin cayır cayır yandığını hissediyorsunuz. odaya adımınızı atar atmaz sanki sizin gelmenizi bekliyorlarmış gibi elinizi tutup bacaklarınıza sarılıyorlar ve hepsinin dilinde tek bir kelime var "anne". onlar için onlara sevgi gösteren, elini tutan, başını okşayan herkes anne.
kurumda çalışan görevliler çocuklarla çok bağ kurmamamızı, bunun hem bizi hem onları olumsuz etkilediğini ve sonrasında her iki tarafında üzüldüğünü söylediler. tecrübeliydiler ve haklılardı. stajdan çıktığım her gün o çocukları orada bırakmamın ağırlığı tonlarca bir ağırlık gibi bindi omuzlarıma. hani böyle derin bir nefes alıp rahatlamak istersiniz de alamazsınız ya staj sonrasında alamadım o derin nefesi, kaldı içimde.
o staj günlerinden sonra hiçbir anneler gününü sosyal mecraları geçtim, annemden başka bir üçüncü şahsın duyup görebileceği bir yerde kutlamadım. çok büyük konuşmak istemiyorum ama kutlamam da sanırım.
son olarak yetimhaneden bir anne fotoğrafı bırakıp tanımı bitireyim.

devamını gör...
renklerin yazarlar için anlamı
mavinin ve yeşilin yoğun olan tüm tonları.
devamını gör...
takip etmenin ne işe yaradığını çözememek
ben tanımlarını okumayı sevdiğim , ne yazdıklarını merak ettiğim yazarları takibe alıyorum ve bu sayede takip kısmından bulmak ve bakmak daha kolay oluyo doğrusu o yüzden de tanımlarını beğendiğim herkesi takibe alıyorum aslında .
devamını gör...
belleğin azmi
ressam salvador dali'nin eriyen saatleri tasvir ettiği ünlü tablosu. ressam, bu tabloyu çizerken peynirden ilham almış.
devamını gör...
parmaklıklar arasında
sinema tarihinin en iyi anti-kahramanlarından birini barındıran filmdir. luke film boyunca tanrı, iktidar ve karşısına çıkan her otoriteye kendi tarzında başkaldırır. kısa sürede luke'un diğer mahkumların idolü haline gelmesinin sebebi de onun bu karşısına çıkan her otoriteye karşı takındığı kayıtsızlıktır. her seferinde kaçmaya çalışması, yönetimin ona bir türlü boyun eğdirememesi bir şekilde onu özgürlüğün sembolü haline getirir. filmin başlarında dragline ile olan dövüş sahnesindeki tutumunu filmin sonuna kadar sürdürür.
kaçma girişiminden sonra hapishane müdürünün luke'a söylediği "what we've got here is failure to communicate" sinema tarihinin en iyi repliklerinden biri olmuştur. ayrıca guns n' roses - civil war'ın girişinde bu konuşma yer alır.
--- alıntı ---
luke: i can eat fifty eggs.
dragline: nobody can eat fifty eggs.
convict: you just said he could eat anything.
dragline: did you ever eat fifty eggs?
luke: nobody ever eat fifty eggs.
--- alıntı ---
kaçma girişiminden sonra hapishane müdürünün luke'a söylediği "what we've got here is failure to communicate" sinema tarihinin en iyi repliklerinden biri olmuştur. ayrıca guns n' roses - civil war'ın girişinde bu konuşma yer alır.
--- alıntı ---
luke: i can eat fifty eggs.
dragline: nobody can eat fifty eggs.
convict: you just said he could eat anything.
dragline: did you ever eat fifty eggs?
luke: nobody ever eat fifty eggs.
--- alıntı ---
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
sözlükteyim. bir iki tanım okuyup tanım girip uyumayı planlıyordum. lakin evimin önündeki deli bozuk arabanın alarmı bir türlü susmadı. başlıyor susuyor başlıyor susuyor sonra tekrar başlıyor.
1 saattir döngü buydu sanırım sahibesi kayışı kopardı son 10 dakikadır döngü sürekli çalma şekliyle bozuldu. kapatan yok ohh bütün mahalle ayakta.
güzel ülkemin saçma sapan düşüncesiz insanları her geçen gün ne yapıp ne edip beni kendinizden daha çok soğutmayı başarıyorsunuz.
bu arada sustu. canım insanlar ya çok seviyorum sizi. olur arada böyle şeyler demin dediklerim için özür dilerim. hem insancağızın ne suçu var araba deli manyak.
1 saattir döngü buydu sanırım sahibesi kayışı kopardı son 10 dakikadır döngü sürekli çalma şekliyle bozuldu. kapatan yok ohh bütün mahalle ayakta.
güzel ülkemin saçma sapan düşüncesiz insanları her geçen gün ne yapıp ne edip beni kendinizden daha çok soğutmayı başarıyorsunuz.
bu arada sustu. canım insanlar ya çok seviyorum sizi. olur arada böyle şeyler demin dediklerim için özür dilerim. hem insancağızın ne suçu var araba deli manyak.

devamını gör...
arkaik insan
alev alatlı bu ifadeye benzer bir ifadeyi rüya ve kabus serisinde ön insan şeklinde nitelendirmiştir.
devamını gör...
örnek vatandaş (yazar)
oo iki gözüm hoş geldin. sağlam bir yazar. buyursun.
devamını gör...
elde ettikten sonra erkeklerin kadınlara yaptığı şeyler
maymun iştahlı kişilerin heves alma, kullanma ve bir köşeye atma durumudur. bunu yapmalarının sebebi kendi egolarını tatmin etmektir. kendilerini öyle ezik hissederler ki sizi aşağılayarak, kısıtlayarak kendilerini yücelttiklerini sanırlar. günün sonunda, ağlayan kendileri olurlar.
devamını gör...