günaydın yitik şehrin kayıp çocukları.
devamını gör...

doğru bir önermedir.cahillik mutluluktur sözünün bir nevi sağlaması gibidir.
devamını gör...

--- alıntı ---

10 eylül 1945'te kolorado'da bir çiftçi rutin işlerinden birini yapıp tavukların ve horozlarının kafasını kesiyordu. eşi ise kafası kesilen horozları temizleyip pişiriyordu. o gün de 40 - 50 tanesinin kafası kesilmişti. fakat o gün kafası kesilen horozlardan birisi ölmeyi reddetti kafası olmadığı halde çılgın gibi etrafta koşuyordu.

en sonunda çiftliğin verandasındaki elma kutusuna girdi, geceyi de orada geçirdi. çiftçi lloyd olsen ertesi sabah kalktı ve gördüklerine inanamadı. kafasız horoz hala yaşıyordu.

lloyd olsen kafasız bu horoza mike ismini taktı ve kafasız mike2ın ne kadar yaşayabileceğini görmek için beklemeye karar verdi. belli bir süre geçti mike hala yaşıyordu. en sonunda mike'ı beslemeye karar verdiler. fakat kafasız bir horoz nasıl beslenirdi?

lloyd olsen, mike'ı sıvı besinler ile beslemeye karar verdi. bir damlalık yardımıyla sıvı yiyecekleri direk yemek borusuna iletiyordu. boğazında oluşan mukusu da şırınga ile temizlemeye başladı. birkaç gün sonra lloyd olsen, mike'ı kasabaya indirmeye karar verdi. bir at arabası ve vagonu vardı. mike'ı vagona attı ve insanlara "bu vagonun içerisinde kafasız yaşayan bir horoz olduğunu iddia ediyorum. bahse var mısınız?" dedi. lloyd olsen bu şekilde aslında altın yumurtlayan tavuğunu bulmuştu. kısa bir süre içerisinde kafasız mike ülke çapında meşhur oldu. yerel gazeteler olsen ailesiyle röportaj yapmak istiyorlardı. aynı şekilde organizatörler mike'ı sirklerde göstermek istiyordu. bu şekilde de olsen ailesi ciddi bir para kazanıyordu. time dergisi bile kafasız mike'ı haber yaptı.

özellikle bilim adamları mike üzerinde çalışma yapmak istiyorlardı. olsen mike'ı utah üniversitesine götürdü. oradaki bilim adamları yaklaşık 40 tane tavuk ve horozun kafasını kestiler ama aynı sonucu alamadılar. bu nasıl mümkün olmuştu?

utah üniversitesindeki araştırmalar belli etti ki lloyd olsen'in yaptığı balta hareketi mucizeviydi. balta öyle bir yere denk gelmişti ki beyin sapı ve şahdamar zarar görmemişti. bundan dolayı kalp atışı, kan dolaşımı ve nefes alma gibi hatayi fonskiyonları devam ediyordu. bunun dışında kafasız horoz mike'ın kanı çok çabuk pıhtılaşmıştı, kanamadan da ölmemişti.

horozlarda oldukça ufak bir beyin olduğundan mike onu da kaybederek yaşadığının farkında olmayan bir horoz haline gelmişti. kilo bile alıyordu. mike bu özelliğiyle guinness rekorlar kitabına bile girdi.

1947'nin bahar aylarında time deergisinden hope wade kafasız mike ve olsen ailesiyle gösterilere başlatmaya karar vermişti. bu gösteri kapsamında olsen ailesi ve mike phoenix'e gitti. işte mike'ın hayata gözlerini yumduğu yer de tam burasıydı.

lloyd olsen her ne kadar eşine phoenix'deki gösteride mike'ı sattım dese de ölümünden birkaç yıl önce eşine gerçeği açıkladı. o zaman kadar para kaynakları olan mike'ın ölümün sorumlusu olmak istememişti. fakir bir çiftçiyken mike onları zengin birer insan haline getirmişti. acı gerçek şuydu lloyd olsen, mike'ın şırıngasını gösteride unutmuştu bu nedenle de 18 aydır yaşayan mike boğazındaki mukusla boğularak ölmüştü.

her yıl mayıs ayında kolorado'da kafasız mike horoz festivali düzenlenir. bu ise mike'ı görmek için kasabaya akın eden insanların oluşturduğu bir gelenektir. zamanla festivale dönüşen bu ziyaretler günümüzde bile hale devam etmektedir. bu arada şunu da belirtmek gerekir ki birçok çiftçi elindeki tavukları ve horozları keserek bir tane daha kafasız mike oluşturmak istemişlerdir fakat kimse lloyd olsen'in açısını yakalayıp da bir kafasız mike oluşturamamıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

--- alıntı --- buradan
devamını gör...

hiç unutmam bir gün diye başlama zevkini vermeyeceğim kendime. neyse.

kpssye hazirlandigim donem, kurstan çıktım eve gitmek için dolmuşa bindim, bir yandan da deneme sınavı sorularını kontrol ediyorum. ücreti odemedigimi fark ettim. cuzdanimda sadece 5 lira olduğunu biliyorum, onu alıp hızlıca şoföre götürüp verdim, aklım sorularda. para üstü bekliyorum ayakta. o an şoförün 'aman tanrım' tepkisiyle elindeki paraya baktım. para değil beyaz bi kağıt parçası. hiç bakmadan elimdeki o kağıdı şoföre uzatmisim. sonra gerçek para verip rahatladim, denemeyi kontrol etmeyi eve bıraktım. bi sakin dönüş yolu.

otobüse akbil basmak yerine kredi kartını tutup, ses gelmesini beklerken şoförün oradan çekmiyor maalesef demesi, otobuse binmeden hemen önce kart çıkarmak yerine evin anahtarını çıkarıp, son anda fark etmek şeklinde çeşitlenen dalgınlıklarımdan dinlediniz. herkese iyi geceler, sağlık ve mutlulukla kalın.
devamını gör...

uzun vadede kişiyi itici yapan özellik.

insanlar, özellikle de türkiye gibi ülkelerde yaşayıp bunalmak denen şeyin ne olduğunu çok iyi bilenler, yanlarında sürekli olarak "mızmızlanan" kişiler görmek istemez. bir yere kadar "yardımcı olayım, derdini dinleyeyim, sorununu çözeyim" dediğiniz kişi, gün gelir kaçtığınız kişi haline gelir. o yüzden arada bir herkesin başına gelen dertlenme, dert anlatma durumları aşırıya kaçıp bağımlılık yaptığında, çevrenizdekileri de yavaş yavaş uzaklaştırır sizden.

ancak bu bataklığa da, yine türkiye gibi ülkelerde yaşayıp bunalmak denen şeyin ne olduğunu çok iyi bilenler saplanır. yani bir nevi paradokstur bu durum.

bazıları bunalmak dışında hiçbir şey yapamadığımız bir coğrafyada, doğal olarak bunalmaktan başka şey yapamazlar. bazıları da bunalmak dışında hiçbir şey yapamadığımız bir coğrafyada, bunalımlarına bir de etrafındakilerin bunalımını eklemek istemez.
devamını gör...

halkın elinde bulundurduğu kamusal güç olarak tanımını yapabileceğimiz demokrasi kavramı insanların her dönemde ilgilendiği ve içeriğine farklı anlamlar yüklediği bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. söz konusu kavramı felsefe alanda tartışan ve kavramla ilgili oluşan sorunlara yönelik yanıt denemesine (bkz: devlet) girişen platon demokratia kavramını diğer yönetim biçimleri (timarkhia, oligarkhia, patriarkhia, tyranlık) arasındaki dönüşümlere bağlı olarak ayrıntılı bir şekilde ele almış ve demokrasiyi bu yönetim şekiller içinde "sayısal çoğunluğa dayandığı" için "en kötü yönetim şekli olarak" gördüğünü ifade etmiştir.

bir başka deyişle aptalların çoğunlukta olduğu yerde kararlar sayısal çoğunlukla (demokrasi) alınacaksa, nihayetinde alınacak karar aptalların sayısal çoğunluğu sayesinde ortaya çıkacaksa bu durumda aptalca bir kararın alınması kaçınılmazdır.

platon, demokratia eleştirisinde isonomia ve eleutheria’nın yol açtığı olumsuz sonuçlardan biri olarak eğitimsizlerin, bilgisizlerin yönetimde söz sahibi olmalarının yanlışlığı üzerinde de önemle durur. ona göre, demokratik rejimde bilgisiz kimseler yönetimde söz sahibi olmaktadır ve bu rejimin hakim olduğu yerlerde herkes hoşuna gittiği ve arzu ettiği tarzda hareket etmekte, sitenin siyasi ve sosyal uyumu tamamen çığırından çıkmakta, demokratia dejenere olmakta, anarşi, düzensizlik ve disiplinsizlik hakim olmakta, bunlardan yararlanan demagoglar kuru vaatlerle halkı kandırmaya çalışmaktadır. bunun sonucunda demogoglar halkı aldatarak kendilerine halkın önderi süsü vermektedirler. bu oluşan durumların sonucu olarak en kaotik oluşum ise toplumda iş bölümü ilkesinin yitirilişidir. (ayakların baş olmasıdır.) toplumdaki iş bölümü ilkesinin gereğince yerine getirilemeyişi bir sonraki adımda adaletin alaşağı edilmesi anlamına gelecektir.

bilmeyeler için son bir not düşelim: platon, devlet adlı eserini günümüzden 2400 yıl önce yazmıştır.
devamını gör...

yürüyüş yapmak.

kilo verirken birçok kişinin yaptığı en büyük hata hızlı tempoda yürüyüşler yapmaktır. zayıflamak isterken kilo veriminizin durmamasını ve daha ince görünmeyi istiyorsanız yavaş tempoda yürüyüşü tercih edin. yavaş tempolu uzun yürüyüşle normal yaptığınız bir egzersize göre %70 oranında daha fazla yağ yakarsınız. önerim, yürüyüş bandında en az 4,0 en çok 5,2 düzeyde en az 70 dakika yürüyün. haftada 4 kez yapacağınız fiziksel aktiviteyle basen, karın ve kalçada biriken yağlardan sağlıklı beslenme düzeninizin yardımıyla kolayca kurtulacaksınız.
devamını gör...

iskandinav mitolojisinin ediz hun'udur. yakışıklılığı dillere destanmış. aesir tanrıları arasında itibarı yüksektir. yürüyen karizma tabirinin tam karşılığıdır. herkes onu sever/sayar. bu sebepten ötürü, fesatlığın ve hilekarlığın doktorasını yapmış olan kardeşi loki, onu çok kıskanır.

baldur, yakışıklı olmasının yanı sıra havalı bir gemiye de sahiptir. geminisinin adı hringham'dır. breidablik salonunda yaşar.

ışığın, neşenin, güzelliğin ve saflığın tanrısı olarak bilinir. kimileri onu barış tanrısı olarak da adlandırır.

yalnız, saflığın tanrısı mevzusunu yanlış anlamış olacak ki, cidden saflığın dibine vurmuştur.

yakışıklı abimiz baldur bir gece kabus görür. ölüler dünyası nilfheim'a gitmiş ve orada tanrıça hel ile karşılaşmıştır. kan ter içerisinde uyanır. yüreği ağzına gelmiştir. üzerini bile doğru düzgün giymeden diğer tanrıların yanında alır soluğu. rüyasını anlatır. tabi iskandinavlarda sistem bizdeki gibi işlemiyor. biz rüyamız da öldüğümüzü görünce ömrümüz uzuyor, lakin onlarda öyle değil. diğer tanrılar, bu rüyayı baldur'un yakın zamanda öleceği şeklinde yorumlayarak, saf ve güzel abimiz baldur'un yüreğindeki korkuyu iyice harlamış ve onu derin bir endişeye gark etmişlerdir.

baldur'un annesi frigg olanları ve rüya tabirlerini duyunca, aman oğluma bir zarar gelmesin deyi yollara düşer. oğluna zarar verebilecek gücü olan tüm canlılarla konuşur. hayvanları, bitkileri, elementleri, hastalıkları ikna eder. ve hepsine yemin ettirir. rahatlamıştır artık. olanları diğer tanrılara da aktarır. bunun üzerine bir eğlence düzenlenir.

tanrılar baldur'u bu eğlencede dart tahtası yerine koyarak, ellerine ne geçerse ona fırlatırlar. nasıl olsa hiç bir şey ona zarar veremeyecektir. tanrılar vur patlasın çal oynasın kendi aralarında bu şekilde eğlenirken, loki, frigg'in yanına gider. fesatlık aklına düşmüştür bir kere...

frigg'in ağzını arar; ''dünyadaki her şeye yemin ettirdin mi?'' diye sorar. frigg her şeye yemin ettirdiğini sadece zararsız gördüğü için ökse otuna yemin ettirmediğini söyler ve ta tam. loki'nin beyninde fesatlık şimşekleri çakmaya başlamıştır bile. böylece baldur'un kime çektiğini de öğrenmiş oluyoruz. anası da oğlu gibi saftır. hayır sen bunu loki denen cibilliyetsize niye anlatırsın ki?

istediği bilgiye ulaşmış olan loki ökse otunu bulmaya gider. sonrasında ökse otundan bir ok yapar. bu sırada eğlence son sürat devam etmektedir. loki salonu şöyle bir süzer. kör kardeşi hodr'ın bir köşe de yalnız başına takıldığını görür. usulca onun yanına varır ve neden eğlenceye katılmadığını sorar. garibim hodr kardeşine çıkışır; ''hem körüm hem de baldur'a atacak bir şeyim yok. ne yapsaydım?'' der.

loki, kardeşini teskin eder. elinde zararsız bir nesne olduğunu, dilerse onu baldur'a atabileceğini söyler. hodr mutlulukla oku alır ve baldur'a doğru fırlatır. kör kardeş hedefi 12'den vurmuştur. ok, baldur'un kalbine saplanmış ve baldur yere yığılmıştır. o esnada loki çoktan arazi olmuştur. bu kaçış sonrasında, tanrılar baldur'un ölümünden loki'nin sorumlu olduğunu anlamışlardır.

yaşananlardan sonra tanrı hermod, kardeşi baldur'un yeniden asgard'a dönebilmesi için tanrıça hel ile görüşmek üzere nilfheim'a gider. hel'e baldur'un ne kadar çok sevildiğini anlatır. hel'i ikna eder. ancak tanrıçanın bir şartı vardır; yeryüzündeki tüm canlılar baldur için ağlarsa onu serbest bırakabileceğini söyler.

tüm tanrılar yeryüzüne dağılır. bütün canlıların baldur için göz yaşı dökmesi sağlanır. son kertede, mağaranın birinde bir dev anası ile karşılaşırlar. dev anası'nı ikna etmek mümkün değildir. ne yaparlarsa yapsınlar onu kararından vazgeçiremezler.

bu dev anası, aslında şekil değiştirmiş olan lokiden başkası değildir. tanrıça hel'in şartı yerine getirilemediği için baldur geri dönemez ve loki yine kazanan taraf olur.

ragnarok'tan sonra baldur'un yeniden doğacağına inanılır. o zamanda bir saflık ederse artık bilemiyorum...
devamını gör...

yetenek diye bir şey vardır. ancak etkisi sanıldığı değildir. çalışmak daha önemlidir. yetenek destekleyici unsurdur. kremanın üstündeki çilektir. herkes her şeyi çalışarak yapabilir diye birşey yoktur.
devamını gör...

özellikle mesajlaşırken olabilme ihtimali daha da artar. bir şey yazarsınız, aslında şakadır, ama random koymazsınız... yanlış anlaşılmanız hayırlı olsun.
devamını gör...

futbol oyunda bir vuruştur.

orta yapmak için de kullanılmasına rağmen gol vuruşu olarak kullanıldığında nefis bir görüntü veren ve futbol sahalarında iyilerini ve kötülerini bolca gördüğümüz bir harekettir. herkes yapmamalıdır, işi erbabına bırakmakta fayda vardır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
daha önce tanımını yazdığım rabona ve röveşata gibi en artistik futbol vuruşlarından biridir. diğer ikisine kıyasla görme imkanımızın daha fazla olduğu bir vuruş stilidir.

bu vuruşun adı portekizcede üç parmak anlamına gelen tres dedos’tan gelmektedir. sol ayağın iç üstüyle içe doğru falso vererek yapılan vuruşta topun kaleye yaptığı yolculuğu izlemek bir sanat eserini seyretmek kadar büyük bir keyif verir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ben bu hareketi ilk kez büyük hayranlık beslediğim arsenal’de oynadığı yıllarda thierry henry’den izlesem de vuruş portekiz milli takımı, porto ve beşiktaş’ın efsanelerinden biri olan ricardo quaresma ile bütünleşmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
quaresma bu hareketi sanki çok doğal ve çok basit bir hareketmiş gibi yapar. belki de futbol tarihinde atılmış en güzel trivela gollerinin tamamının sahibi olabilir. sağ kattan topla gelen futbolcunun trivela yapacağını anlayan kalecilerin yapacağı tek şey gözlerimi doksana dikip golün güzelliğini izlemektir.

quaresma trivela
devamını gör...

#bilgi
tavsiyem her sanatçının kendi bakım yöntemi vardır, yaptırdığınız sanatçıya bizzat sormanız daha iyi olur.ama temel bakım günde 3-4 defa bephantol baby kullanılır, ince bir katman şeklinde üstünde beyazlık kalmayacak şekilde sürülür, duşa girerken kalıp şeklinde saf vazelin sürmelisiniz ve duşta o bölgeyi keselememelisiniz. duştan çıktıktan sonra vazelini yumuşak bir peçete ile temizleyin ve bephantol kullanmaya devam edin. yaklaşık 15 günlük bir bakımı vardır bu süre içinde kaşıyıp kabukları yolmayın. 15 gün sonra ise dövme sanatçınız ile tekrar iletişime geçip rötüş seansını yapın.
devamını gör...

savunduğu fikirler için birçok bedel ödemiş ( vurulmuş, hapse düşmüş, sürgün hayatı yaşamış), ömrü çileyle geçmiştir. allah hizmetlerinin karşılığını katıyla verir inşallah.
ben kendisini çok severdim, rabbimm herkesi sevdiğiyle haşreylesin.
devamını gör...

dün gece yokuşu çıkıyordum,
günlerden yetmişsekizdi..
yaymacı
eski kitaplarını bekliyordu
kaldırımda
eskiden olduğu gibi,
alsınlar okusunlar diye
başkaları da.

bazı yerler değişmiş,
bazı yerler eskiden olduğu gibi
hiç değişmemiş..
inenlerle çıkanlar;
yaşlısı, genci
basımevi, kitabevi..
gelenlerle, kalanlar..
aynı umular, aynı bekleyiş..
adlarda, yapılarda okunuyor
olmuşlarla olanlar..
yalnız bir şey değişmemiş;
iniş-çıkış, geliş gidiş.

bu yalnız benim için değil..
nasılsa benden önce;
yüz, seksen, elli..
benden sonra da olacak,
besbelli.

benim de demek istediğim:
dün gene yokuşu çıkıyordum
günlerden yetmişsekizdi..
onu-buna kimilerini sordum,
çok azı bildi.

işte geçerken dün o yokuşdan,
günlerden yetmişsekizdi,
saat yetmişsekizdi..
otuzsekiz saat önce oradan
şarkılarıyla, şiirleriyle
bir şarışın geçmişdi..

onu soruyordu şimdi
bir sakallıdan..
ne bilsindi.

çağaloğlu yokuşu- özdemir asaf.
devamını gör...

parasızlık mutsuzluk getirir ama.
devamını gör...

kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır olric. gelişi güzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. kitaplar ve çiçekler özel bir itina isteyen varlıklardır.

(bkz: oğuz atay) - (bkz: tutunamayanlar)
devamını gör...

insanı derin düşüncelere sürükleyen isveç türküsü. bir sabah erkenden bir dağ trolü, kahramanımız sör mannelig adlı genç bir adama evlenme teklif eder. dağ trolü kızımız, genç adama vereceği çeşitli harika hediyeleri anlatan birkaç mısra söyler. bunlar arasında, tümü lüks ayrıntılarla anlatılan on iki evcilleştirilmemiş at, on iki değirmen, yaldızlı bir kılıç ve yeni bir gömlek yer alıyor. bu hediyeleri listelemeyi bitirdiğinde, sör mannelig cevap verir. troll'e, hristiyan bir kadın olsaydı teklifine uyacağını, ancak bir trol olduğu için onunla evlenemeyeceğini söyler. bu, trolün canını sıkar ve kaçar, eğer güzel genç adamla evlenmiş olsaydı, acılarından kurtulacağını haykırır. benim için bu şarkıyı en güzel yorumlayan grup garmarna. garmarna, altı albümünde birçok ballad kaydeden isveçli bir folk rock grubu. garmarna'nın sesi iskandinav folk rock öncülerinden güçlü bir şekilde etkilenmiş. balad aranjmanları genellikle folk och rackare'ın kayıtlarına benzer. herr mannelig, beğenilen 1996 albümleri guds spelemän'ın açılış şarkısı:
devamını gör...

fragmanı seyrettirseydin evvel.. inan gelmek istemezdim..
devamını gör...

kırk yıl düşünsem bunu yazacağım aklıma gelmezdi ama sedat peker bundan daha görgülü bir adam.
devamını gör...

kediler.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim