zilyetlik
türk medeni kanununun 973 üncü maddesine göre bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. kanunun açıklamasından hareketle bir şey üzerindeki fiili hakimiyete zilyetlik denir. mülkiyet hakkı, bir eşya üzerinde kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma hakkı verirken, zilyetlikte böyle bir tasarruf yetkisi söz konusu değildir. örnek vermek gerekirse; sınav akşamı çalışmak için arkadaşınızın size verdiği kitabın maliki, arkadaşınızdır ancak kitabın zilyedi sizsinizdir. konunun daha iyi anlaşılması için oldukça eğlenceli ve ilgi çekici bir dava olan popov v. hayashi örneğini aşağıya bırakıyorum;
amerikan beyzbol tarihinin en başarılı sporcularından sayılan babe ruth lakaplı georhe herman ruth jr. bir sezonda (1927 yılı) 60 sayı turu (home run) ile kırılması zor bir rekora imza atar. rekor aradan geçen yıllarda iki kez geliştirilir. 2001 senesi beyzbolseverler için tarihi bir anı barındırmaktadır. çünkü beyzbolcu barry bonds kırılması imkânsız olarak görülen bir sezonda en fazla sayı turu vuruşu yapma rekorunu geliştirmek üzeredir. beyzbol kaliforniya’da en popüler sporlardan birisidir ve taraftarlar bu tarihi ana tanıklık etmek istemektedirler. bu nedenlerden dolayı, 7 ekim 2001 tarihindeki maçta tribünler tamamen doludur. tribünlerdeki tüm taraftarların arzusu barry bonds’un sayı turu vuracağı topu yakalamaktır. çünkü top sadece manevi değil aynı zamanda maddi anlamda da ciddi bir değere sahip olacaktır. topu yakalama amacıyla gelen sayısız taraftardan ikisi alex popov ve patrick hayashi’dir. daha sonra davacı ve davalı olarak karşı karşıya gelecek bu ikili topu yakalamak için beyzbol eldivenlerini takıp tribündeki yerlerini almıştır.
maç başlar ve bir süre sonra barry bonds tarihi yetmiş üçüncü sayı turu vuruşunu yapar. tanık beyanları ve görüntülere göre olaylar şu şekilde gelişir: top tribünlere doğru gelir; alex popov beyzbol eldiveniyle topun gidişatını durdurur. fakat popov’un topu tam hâkimiyeti altına alıp almadığı tanık beyanlarından veya görüntülerden anlaşılamaz. tam bu sırada popov oluşan büyük bir arbede sonucu kendisini yerde bulur. kargaşada bazıları topu almak için kasıtlı şekilde popov’un üstüne çullanırken diğerleri arbedenin etkisiyle istemeden kendilerini yerde bulurlar. popov bu süreçte kendisini birçok kişinin altında bulur, nefes almakta zorluk çeker ayrıca tekmelenir. bunun yanı sıra, bazı taraftarlar popov’un beyzbol eldivenine uzanırlar. kargaşadan kimin sorumlu olduğu tanık beyanlarından veya görüntülerden anlaşılamaz.
kargaşa sırasında top popov’un eldiveninden (veya o civardan) ayrılır. topun popov’un eldiveninden (veya o civardan) tam olarak ne zaman, ne şekilde ve neden ayrıldığı görüntülerden veya tanık beyanlarından anlaşılamaz. bu sırada, kargaşa sebebiyle kendisini istemeden yerde bulan ve tüm bu olayların gelişiminde herhangi kusuru olmayan patrick hayashi topu görüp alır, ayağa kalkar ve onu cebine koyar.
güvenlik görevlilerinin müdahalesinden sonra kargaşa yatışır ve popov yerden kalkar. popov yerden kalktıktan sonra topu hâkimiyeti altına aldığını ve onu tutma amacında olduğunu dile getirir. popov, topu tutan hayashi’yi görünce ona topu kendisine vermesini söyler hatta topu kapmaya çalışır. bunun üzerine hayashi topu geri çeker. sonrasında güvenlik görevlileri hayashi’yi tribünlerin güvenli bir kısmına götürür.
olayda altı çizilmesi gereken husus, popov’un topun tam hâkimiyetini sağlayıp sağlayamadığının, topu tam olarak ne zaman ve ne şekilde kaybettiğinin ve kalabalık popov’un üstüne çullanmasaydı onun topun tam hâkimiyetini sağlayıp sağlayamayacağının bilin(e)memesidir.
hukuki uyuşmazlık ve mahkemenin kararı;
davacı popov, zilyetliğinin gaspı (conversion), zilyetliğine zarar verilmesi (trespass to chattel) ve zilyetlik hakkının ihlal edilmesinden dolayı ihtiyati tedbir talepli zilyetliğinin geri verilmesi (constructive trust) davası açar. davacıya göre, hayashi topu kendisinden kasten almıştır ve onu geri vermeyi reddetmektedir.
topa vurulana kadar topun maliki amerika ulusal beyzbol ligi’dir ve bu konuda bir çekince yoktur. vurulduğu andan itibaren top malikin arzusu ile terk edilmiş, taşınır mal üzerindeki hâkimiyet sona ermiştir. amerika birleşik devletleri’nde son seksen yıldır beyzbol maçlarına giden taraftarların yakaladığı topları eve götürme hakkına sahip olduğu kabul edilmektedir. bu nedenle, beyzbol topunu yakalayan taraftar onun maliki olacaktır. bu konu hakkında taraflar arasında çekince yoktur. peki, topa kim(ler) malik olmalıdır?
davanın esası “zilyetlik” tanımı üzerinde yoğunlaşır. kanunlarda zilyetliğin tarifi yapılmıştır fakat ilgili tanım şartlara göre değişiklik göstermektedir. çünkü zilyetliğe ilişkin hukuki uyuşmazlıklar genelde ticari niteliktedir ve farklı ticari sektörler değişik gelenek ve uygulamaları barındırmaktadır. kanun koyucu bu nedenle açık ve net bir zilyetlik tanımından kaçınmıştır. davanın tarafları zilyetlik tanımı üzerinde uzlaşamazlar. mahkemenin uyuşmazlığın çözümüne katkıda bulunması için başvurduğu dört seçkin hukuk profesörü de zilyetliğin tanımı üzerinde mutabık kalamaz.
zilyetliğin açık ve net bir tanımı olmaması onun hakkında genel prensipler olmadığı anlamına gelmez. mahkemenin görüşüne başvurduğu uzman hukukçulardan prof. roger bernhardt’a göre: “zilyetlik eşya üzerinde fiziki kontrolü ve eşyayı kontrol etme niyetini veya başkalarını eşyadan hariç tutmayı gerektirir. fakat genellemeler zilyetliğe ilişkin sorunların çözülmesinde doğrudan belirleyici etken olmaktan ziyade yönlendirici ilke işlevi görmektedir.”
diğer uzman hukukçu prof. brown ise konu hakkında: “zilyetliğe ilişkin geleneksel bakış açısına göre zilyetlik iki unsurun birleşiminden oluşur, zilyetin şey ile olan fiziki ilişkisi ve gayesi. fiziki güç eşya üzerindeki söz konusu fiili kuvvet, eşyayı tutma ve istifade etmektir. fakat zilyetin yalnızca şey üzerindeki fiziki gücü yeterli değildir. eşyayı kontrol etme niyetinin ortaya çıkmış olması şarttır.”
huzurdaki davada eşyayı kontrol etme niyetinin açığa vurulması bir sorun teşkil etmemektedir. çünkü davacı popov topu kontrol etme niyetini, topu yakalamak için beyzbol eldiveni giyip tribünlere gelerek ve topun gidişatını durdurarak açık ve net şekilde ortaya koymuştur. esas sorun davacının top üzerinde yeterli ölçüde münhasır hâkimiyet kurup kurmadığıdır. davalı hayashi’ye göre bir taraftar beyzbol topunu tamamen hâkimiyeti altına almazsa zilyetlik oluşmaz. uzman hukukçu prof. brian gray de benzer görüştedir: “kişi, topu yakalamaya çalışırken, topun ve kendisinin momentumunu sona erdirdiği sırada topun tam hâkimiyetini sağladıysa top yakalanmış sayılır.”
davacı popov’a göre, topun zilyeti olmak için kişinin topu kapma niyeti ve bunun topun gidişatını durdurarak dışa vurulması yeterlidir. zilyetlik için topun tam hâkimiyetini sağlamak gerekli değildir. profesör finkelman ve bernhardt’ın da vurguladığı üzere, bazı durumlarda tam hâkimiyet ve kontrol sağlanmasa dahi zilyetlik tanınabilmektedir. yabani hayvanların avlanılması, balık tutmak ve batmış gemilerin kurtarılması duruma örnek teşkil etmektedir. bir avcı tarafından ölümcül şekilde yaralanmış vahşi hayvan düşmeden önce bir süre boyunca kaçmaya devam edebilir. fakat avcı, yabani hayvanın zilyetliğini onun üzerinde tam hâkimiyet kurduğunda (ele geçirme anında) değil silahla vurduğu sırada kazanır. aynı durum zıpkınla avlanılan balıklar için de geçerlidir. batmış gemi kurtarma operasyonlarında durumun ve eşyanın tabiatının elverdiği ölçüde çaba sarf edilerek zilyetlik elde edilir. fakat yetersiz bir çaba zilyetlik savını desteklemekte eksik kalacaktır. örneğin, batık ve terkedilmiş gemi kurtarma operasyonuna katılacak denizcinin tek başına bir gemiye binip geminin zilyeti olacağını ilan etmesi ona zilyet unvanını kazandırmaz. burada terkedilmiş gemiye operasyon yapılması zilyetlik savını dile getirilmesi için şarttır.
yukarıda açıklandığı üzere, zilyetliğe ilişkin kurallar içinde bulunulan duruma, ilgili sektörün gelenekleri ve uygulamalarına göre değişebilir. davacı popov, yukarıda değinilen açıklamalar ışığında, bir şeye zilyet olmak için onu tamamen hâkimiyet ve kontrol altına almanın gerekli olmadığını iddia etmektedir. fakat yukarıda zikredilen örnekler durumun doğası gereği beyzbol topuna uymamaktadır. kişinin batık gemiyi veya avcı tarafından vurulduktan sonra kaçmakta olan yabani bir hayvanı o anda elleriyle sarması, tam hâkimiyeti ve kontrolü altına alması imkânsızdır. bir beyzbol topu için bu durumun tam tersi geçerlidir. hatta gelenek ve uygulamaya göre, bir beyzbol maçında vurulan topa sahip olmak isteyen taraftarın topu tam kontrol ve hâkimiyeti altına alması yönünde makul bir beklenti vardır. diğer bir deyişle, zilyet olmak için, yaşanan kargaşanın sona ermesini takiben taraftarın topun tam hâkimiyetini sağlamış olması beklenir. popov bunu başardığını gösteren delilleri sunmakta yetersiz kalmıştır.
fakat yukarıdaki bulgu uyuşmazlığın çözülmesinde yeterli değildir. davacı popov’un zilyetliği sağlama çabaları, bir grubun ona hukuka aykırı şekilde toplu olarak saldırmasından dolayı kesintiye uğramıştır. hâkime göre, bu vaka göz önünde bulundurulmadan bir sonuca varmak adil olmaz. ayrıca, yoğun medya ilgisine maruz kalan bu gibi davalar yurttaşların davranışları üzerinde ciddi etki gösterir. bu nedenle, huzurdaki davada bir ilke tekrar vurgulanmalıdır: “biz kaba kuvvetle değil hukukla yönetilen bir ulusuz.”
hakkaniyete göre popov topu yakalama girişimini hukuka aykırı bir hareket tarafından engellenmeden sonlandırabilmeliydi. bunu göz ardı etmek davanın gidişatının şiddet tarafından belirlenmesine yol açar. bu nedenlerden ötürü, mahkeme kararı popov’un tam zilyetliği sağlayamaması tespitiyle sona ermeyecektir. uyuşmazlığı çözümü sadece zilyetliği değil aynı zamanda zilyetliğe sahip olma hakkını da kapsamalıdır.
davacı popov, huzurdaki davada ya zilyetliğinin ya da zilyetliğe sahip olma hakkının tespitini talep etmektedir. ayrıca, zilyetlik hakkının ihlal edilmesinden dolayı ihtiyati tedbir talepli zilyetliğinin geri verilmesi talebinde bulunmaktadır. tüm bu istekler hakkaniyetle bağlantılıdır. hakkaniyet ilkesi de göz önünde bulundurularak mahkeme şu sonuca varmıştır: bir kişi terk edilmiş bir şeyin zilyetliğini elde etmek için önemli fakat yetersiz adımlar atarsa ve bu çaba diğerlerinin hukuka aykırı hareketi sebebiyle kesintiye uğrarsa, bu durum o kişinin eşya üzerinde hukuken tanınabilir bir ön zilyetlik ilgisini doğurur. bu ön zilyetlik ilgisi nitelikli zilyetliğe sahip olma hakkı teşkil eder ve zilyetliğin gaspı (zorla alınan zilyetliğin iadesi) davasını destekleyebilir.
mahkemeye göre, davacı popov topun maliki olmak için bir yola çıkmıştır. varacağı yol ayrımında ya topu başarılı şekilde yakalayacak ve ona sahip olacak ya da topu düşürüp ona zilyet olamayacaktır. huzurdaki davadaki sorun: popov’un yol ayrımına gelmeden bir haydut gurubu saldırıya uğraması ve bu nedenle topun kavrayışını kaybetmesidir.
popov’un hukuken koruma altındaki ön zilyetlik ilgisinin tanınması ona nitelikli bir zilyetlik hakkı tanımakta ve popov’a topu meşru bir şekilde talep etme hakkı vermektedir. bu çözüm yolu kalabalık grubun hukuka aykırı şekilde verdiği zararlara da gönderme yapmaktadır. fakat bu çıkarım davalı hayashi’nin menfaatlerini göz önünde bulundurmadığından, mahkeme tarafların çıkarlarını dengesini gözetmek zorundadır.
davalı hayashi hukuka aykırı bir eylem yapmamıştır. hayashi de popov’a saldıran haydutların mağdurudur. aradaki tek fark hayashi’nin köşeye kaçarak kendisini saldırıdan kurtarmış olmasıdır. hayashi’nin başıboş topu bulduğu nokta da burasıdır. bunu takiben, hayashi topu alıp cebine koyarak tartışmasız şekilde onun tam hâkimiyet ve kontrolünü sağlamıştır.
popov topun tam zilyeti olamamıştır, yaptığı hareketler onun ancak ön zilyet ilgisi sağlamasına yardımcı olmuştur. popov’un eylemlerinden sonra hayashi topun tam zilyeti olmuştur. hayashi topun zilyeti olmak için her şeyi tam olarak yapmıştır. buna rağmen, hayashi topun zilyetliğini edinirken popov’un top üzerindeki zilyetlik ön ilgisi devam etmekte ve hayashi’nin malikliğini gölgelendirmektedir.
topun popov’a verilmesi hayashi bakımından adaletsiz olacaktır. çünkü bu sav popov’un topu yakaladığı varsayımına dayanır ve bu faraziye gerçeklerle desteklen(e)memektedir. topun hayashi’ye verilmesi ise popov’un cezalandırılması anlamına gelir. çünkü bu hipotez popov’un topu düşüreceği varsayımı üzerine kuruludur. bu husus, tıpkı diğeri gibi, gerçeklerle desteklen(e)memektedir.
hem davalı hem de davacı temeli olan sağlam savlar ileri sürmektedir. davanın her iki tarafı da en az diğer kadar itibarı hak etmektedir. bu sebeple ortada bir ikilem vardır. bu açmazın çözümünde ise orta yola başvurulmalıdır.
mahkeme uyuşmazlığın çözümünde “hakkaniyete uygun bölme” (equitable division) teorisinden yararlanmaya karar verir. nazariyenin fikir babası olan prof. r.h. helmholz, kaybedilmiş veya unutulmuş bir eşyayı bulan kişiyle, şeyin bulunduğu arazinin maliki arasındaki uyuşmazlıkları çözmek için bu kuramı öne sürmüştür. huzurdaki dava ile ilgili olmayan sebeplerden ötürü, böyle bir durumda hakkaniyete uygun bölme yapılması gerektiği ileri sürülmektedir. kökeni roma hukukuna kadar dayanan “hakkaniyete uygun bölme” kuramı, mahkemeye göre, tarafların çatışan iddialarının eşit güçte olduğu durumlarda adalete uygun bir çözüm yolu sağlar.
mahkemenin önündeki uyuşmazlıkta, hem popov hem de hayashi topla temas halindeyken onun kontrolünü sağlamak istemiştir. uyuşmazlığı çözmek için ise hangi tarafın savının daha nitelikli olduğu bulunmalıdır. mahkemeye göre, her iki tarafında da argümanları eşit niteliktedir.
mahkeme, yukarıdaki sebeplerden ötürü, hem davalının hem de davacının topla eşit ölçüde ilgili olduğuna ve bu ilginin bölünemeyeceğine kanaat getirmiştir. bu eşit hükmü uygulayabilmek için mahkeme topun açık arttırma vasıtasıyla satılmasına ve satış bedelinin taraflar arasında eşit olarak bölünmesine karar vermiştir. tüm bu süreçten sonra top bir açık arttırmada satışa çıkarılır ve 450 bin amerikan doları karşılığında satılır, para popov ve hayashi arasında eşit şekilde bölüşülür.
(kaynak; av. can yavuz, güncel hukuk dergisi, aralık 2016, sayfa;156)
amerikan beyzbol tarihinin en başarılı sporcularından sayılan babe ruth lakaplı georhe herman ruth jr. bir sezonda (1927 yılı) 60 sayı turu (home run) ile kırılması zor bir rekora imza atar. rekor aradan geçen yıllarda iki kez geliştirilir. 2001 senesi beyzbolseverler için tarihi bir anı barındırmaktadır. çünkü beyzbolcu barry bonds kırılması imkânsız olarak görülen bir sezonda en fazla sayı turu vuruşu yapma rekorunu geliştirmek üzeredir. beyzbol kaliforniya’da en popüler sporlardan birisidir ve taraftarlar bu tarihi ana tanıklık etmek istemektedirler. bu nedenlerden dolayı, 7 ekim 2001 tarihindeki maçta tribünler tamamen doludur. tribünlerdeki tüm taraftarların arzusu barry bonds’un sayı turu vuracağı topu yakalamaktır. çünkü top sadece manevi değil aynı zamanda maddi anlamda da ciddi bir değere sahip olacaktır. topu yakalama amacıyla gelen sayısız taraftardan ikisi alex popov ve patrick hayashi’dir. daha sonra davacı ve davalı olarak karşı karşıya gelecek bu ikili topu yakalamak için beyzbol eldivenlerini takıp tribündeki yerlerini almıştır.
maç başlar ve bir süre sonra barry bonds tarihi yetmiş üçüncü sayı turu vuruşunu yapar. tanık beyanları ve görüntülere göre olaylar şu şekilde gelişir: top tribünlere doğru gelir; alex popov beyzbol eldiveniyle topun gidişatını durdurur. fakat popov’un topu tam hâkimiyeti altına alıp almadığı tanık beyanlarından veya görüntülerden anlaşılamaz. tam bu sırada popov oluşan büyük bir arbede sonucu kendisini yerde bulur. kargaşada bazıları topu almak için kasıtlı şekilde popov’un üstüne çullanırken diğerleri arbedenin etkisiyle istemeden kendilerini yerde bulurlar. popov bu süreçte kendisini birçok kişinin altında bulur, nefes almakta zorluk çeker ayrıca tekmelenir. bunun yanı sıra, bazı taraftarlar popov’un beyzbol eldivenine uzanırlar. kargaşadan kimin sorumlu olduğu tanık beyanlarından veya görüntülerden anlaşılamaz.
kargaşa sırasında top popov’un eldiveninden (veya o civardan) ayrılır. topun popov’un eldiveninden (veya o civardan) tam olarak ne zaman, ne şekilde ve neden ayrıldığı görüntülerden veya tanık beyanlarından anlaşılamaz. bu sırada, kargaşa sebebiyle kendisini istemeden yerde bulan ve tüm bu olayların gelişiminde herhangi kusuru olmayan patrick hayashi topu görüp alır, ayağa kalkar ve onu cebine koyar.
güvenlik görevlilerinin müdahalesinden sonra kargaşa yatışır ve popov yerden kalkar. popov yerden kalktıktan sonra topu hâkimiyeti altına aldığını ve onu tutma amacında olduğunu dile getirir. popov, topu tutan hayashi’yi görünce ona topu kendisine vermesini söyler hatta topu kapmaya çalışır. bunun üzerine hayashi topu geri çeker. sonrasında güvenlik görevlileri hayashi’yi tribünlerin güvenli bir kısmına götürür.
olayda altı çizilmesi gereken husus, popov’un topun tam hâkimiyetini sağlayıp sağlayamadığının, topu tam olarak ne zaman ve ne şekilde kaybettiğinin ve kalabalık popov’un üstüne çullanmasaydı onun topun tam hâkimiyetini sağlayıp sağlayamayacağının bilin(e)memesidir.
hukuki uyuşmazlık ve mahkemenin kararı;
davacı popov, zilyetliğinin gaspı (conversion), zilyetliğine zarar verilmesi (trespass to chattel) ve zilyetlik hakkının ihlal edilmesinden dolayı ihtiyati tedbir talepli zilyetliğinin geri verilmesi (constructive trust) davası açar. davacıya göre, hayashi topu kendisinden kasten almıştır ve onu geri vermeyi reddetmektedir.
topa vurulana kadar topun maliki amerika ulusal beyzbol ligi’dir ve bu konuda bir çekince yoktur. vurulduğu andan itibaren top malikin arzusu ile terk edilmiş, taşınır mal üzerindeki hâkimiyet sona ermiştir. amerika birleşik devletleri’nde son seksen yıldır beyzbol maçlarına giden taraftarların yakaladığı topları eve götürme hakkına sahip olduğu kabul edilmektedir. bu nedenle, beyzbol topunu yakalayan taraftar onun maliki olacaktır. bu konu hakkında taraflar arasında çekince yoktur. peki, topa kim(ler) malik olmalıdır?
davanın esası “zilyetlik” tanımı üzerinde yoğunlaşır. kanunlarda zilyetliğin tarifi yapılmıştır fakat ilgili tanım şartlara göre değişiklik göstermektedir. çünkü zilyetliğe ilişkin hukuki uyuşmazlıklar genelde ticari niteliktedir ve farklı ticari sektörler değişik gelenek ve uygulamaları barındırmaktadır. kanun koyucu bu nedenle açık ve net bir zilyetlik tanımından kaçınmıştır. davanın tarafları zilyetlik tanımı üzerinde uzlaşamazlar. mahkemenin uyuşmazlığın çözümüne katkıda bulunması için başvurduğu dört seçkin hukuk profesörü de zilyetliğin tanımı üzerinde mutabık kalamaz.
zilyetliğin açık ve net bir tanımı olmaması onun hakkında genel prensipler olmadığı anlamına gelmez. mahkemenin görüşüne başvurduğu uzman hukukçulardan prof. roger bernhardt’a göre: “zilyetlik eşya üzerinde fiziki kontrolü ve eşyayı kontrol etme niyetini veya başkalarını eşyadan hariç tutmayı gerektirir. fakat genellemeler zilyetliğe ilişkin sorunların çözülmesinde doğrudan belirleyici etken olmaktan ziyade yönlendirici ilke işlevi görmektedir.”
diğer uzman hukukçu prof. brown ise konu hakkında: “zilyetliğe ilişkin geleneksel bakış açısına göre zilyetlik iki unsurun birleşiminden oluşur, zilyetin şey ile olan fiziki ilişkisi ve gayesi. fiziki güç eşya üzerindeki söz konusu fiili kuvvet, eşyayı tutma ve istifade etmektir. fakat zilyetin yalnızca şey üzerindeki fiziki gücü yeterli değildir. eşyayı kontrol etme niyetinin ortaya çıkmış olması şarttır.”
huzurdaki davada eşyayı kontrol etme niyetinin açığa vurulması bir sorun teşkil etmemektedir. çünkü davacı popov topu kontrol etme niyetini, topu yakalamak için beyzbol eldiveni giyip tribünlere gelerek ve topun gidişatını durdurarak açık ve net şekilde ortaya koymuştur. esas sorun davacının top üzerinde yeterli ölçüde münhasır hâkimiyet kurup kurmadığıdır. davalı hayashi’ye göre bir taraftar beyzbol topunu tamamen hâkimiyeti altına almazsa zilyetlik oluşmaz. uzman hukukçu prof. brian gray de benzer görüştedir: “kişi, topu yakalamaya çalışırken, topun ve kendisinin momentumunu sona erdirdiği sırada topun tam hâkimiyetini sağladıysa top yakalanmış sayılır.”
davacı popov’a göre, topun zilyeti olmak için kişinin topu kapma niyeti ve bunun topun gidişatını durdurarak dışa vurulması yeterlidir. zilyetlik için topun tam hâkimiyetini sağlamak gerekli değildir. profesör finkelman ve bernhardt’ın da vurguladığı üzere, bazı durumlarda tam hâkimiyet ve kontrol sağlanmasa dahi zilyetlik tanınabilmektedir. yabani hayvanların avlanılması, balık tutmak ve batmış gemilerin kurtarılması duruma örnek teşkil etmektedir. bir avcı tarafından ölümcül şekilde yaralanmış vahşi hayvan düşmeden önce bir süre boyunca kaçmaya devam edebilir. fakat avcı, yabani hayvanın zilyetliğini onun üzerinde tam hâkimiyet kurduğunda (ele geçirme anında) değil silahla vurduğu sırada kazanır. aynı durum zıpkınla avlanılan balıklar için de geçerlidir. batmış gemi kurtarma operasyonlarında durumun ve eşyanın tabiatının elverdiği ölçüde çaba sarf edilerek zilyetlik elde edilir. fakat yetersiz bir çaba zilyetlik savını desteklemekte eksik kalacaktır. örneğin, batık ve terkedilmiş gemi kurtarma operasyonuna katılacak denizcinin tek başına bir gemiye binip geminin zilyeti olacağını ilan etmesi ona zilyet unvanını kazandırmaz. burada terkedilmiş gemiye operasyon yapılması zilyetlik savını dile getirilmesi için şarttır.
yukarıda açıklandığı üzere, zilyetliğe ilişkin kurallar içinde bulunulan duruma, ilgili sektörün gelenekleri ve uygulamalarına göre değişebilir. davacı popov, yukarıda değinilen açıklamalar ışığında, bir şeye zilyet olmak için onu tamamen hâkimiyet ve kontrol altına almanın gerekli olmadığını iddia etmektedir. fakat yukarıda zikredilen örnekler durumun doğası gereği beyzbol topuna uymamaktadır. kişinin batık gemiyi veya avcı tarafından vurulduktan sonra kaçmakta olan yabani bir hayvanı o anda elleriyle sarması, tam hâkimiyeti ve kontrolü altına alması imkânsızdır. bir beyzbol topu için bu durumun tam tersi geçerlidir. hatta gelenek ve uygulamaya göre, bir beyzbol maçında vurulan topa sahip olmak isteyen taraftarın topu tam kontrol ve hâkimiyeti altına alması yönünde makul bir beklenti vardır. diğer bir deyişle, zilyet olmak için, yaşanan kargaşanın sona ermesini takiben taraftarın topun tam hâkimiyetini sağlamış olması beklenir. popov bunu başardığını gösteren delilleri sunmakta yetersiz kalmıştır.
fakat yukarıdaki bulgu uyuşmazlığın çözülmesinde yeterli değildir. davacı popov’un zilyetliği sağlama çabaları, bir grubun ona hukuka aykırı şekilde toplu olarak saldırmasından dolayı kesintiye uğramıştır. hâkime göre, bu vaka göz önünde bulundurulmadan bir sonuca varmak adil olmaz. ayrıca, yoğun medya ilgisine maruz kalan bu gibi davalar yurttaşların davranışları üzerinde ciddi etki gösterir. bu nedenle, huzurdaki davada bir ilke tekrar vurgulanmalıdır: “biz kaba kuvvetle değil hukukla yönetilen bir ulusuz.”
hakkaniyete göre popov topu yakalama girişimini hukuka aykırı bir hareket tarafından engellenmeden sonlandırabilmeliydi. bunu göz ardı etmek davanın gidişatının şiddet tarafından belirlenmesine yol açar. bu nedenlerden ötürü, mahkeme kararı popov’un tam zilyetliği sağlayamaması tespitiyle sona ermeyecektir. uyuşmazlığı çözümü sadece zilyetliği değil aynı zamanda zilyetliğe sahip olma hakkını da kapsamalıdır.
davacı popov, huzurdaki davada ya zilyetliğinin ya da zilyetliğe sahip olma hakkının tespitini talep etmektedir. ayrıca, zilyetlik hakkının ihlal edilmesinden dolayı ihtiyati tedbir talepli zilyetliğinin geri verilmesi talebinde bulunmaktadır. tüm bu istekler hakkaniyetle bağlantılıdır. hakkaniyet ilkesi de göz önünde bulundurularak mahkeme şu sonuca varmıştır: bir kişi terk edilmiş bir şeyin zilyetliğini elde etmek için önemli fakat yetersiz adımlar atarsa ve bu çaba diğerlerinin hukuka aykırı hareketi sebebiyle kesintiye uğrarsa, bu durum o kişinin eşya üzerinde hukuken tanınabilir bir ön zilyetlik ilgisini doğurur. bu ön zilyetlik ilgisi nitelikli zilyetliğe sahip olma hakkı teşkil eder ve zilyetliğin gaspı (zorla alınan zilyetliğin iadesi) davasını destekleyebilir.
mahkemeye göre, davacı popov topun maliki olmak için bir yola çıkmıştır. varacağı yol ayrımında ya topu başarılı şekilde yakalayacak ve ona sahip olacak ya da topu düşürüp ona zilyet olamayacaktır. huzurdaki davadaki sorun: popov’un yol ayrımına gelmeden bir haydut gurubu saldırıya uğraması ve bu nedenle topun kavrayışını kaybetmesidir.
popov’un hukuken koruma altındaki ön zilyetlik ilgisinin tanınması ona nitelikli bir zilyetlik hakkı tanımakta ve popov’a topu meşru bir şekilde talep etme hakkı vermektedir. bu çözüm yolu kalabalık grubun hukuka aykırı şekilde verdiği zararlara da gönderme yapmaktadır. fakat bu çıkarım davalı hayashi’nin menfaatlerini göz önünde bulundurmadığından, mahkeme tarafların çıkarlarını dengesini gözetmek zorundadır.
davalı hayashi hukuka aykırı bir eylem yapmamıştır. hayashi de popov’a saldıran haydutların mağdurudur. aradaki tek fark hayashi’nin köşeye kaçarak kendisini saldırıdan kurtarmış olmasıdır. hayashi’nin başıboş topu bulduğu nokta da burasıdır. bunu takiben, hayashi topu alıp cebine koyarak tartışmasız şekilde onun tam hâkimiyet ve kontrolünü sağlamıştır.
popov topun tam zilyeti olamamıştır, yaptığı hareketler onun ancak ön zilyet ilgisi sağlamasına yardımcı olmuştur. popov’un eylemlerinden sonra hayashi topun tam zilyeti olmuştur. hayashi topun zilyeti olmak için her şeyi tam olarak yapmıştır. buna rağmen, hayashi topun zilyetliğini edinirken popov’un top üzerindeki zilyetlik ön ilgisi devam etmekte ve hayashi’nin malikliğini gölgelendirmektedir.
topun popov’a verilmesi hayashi bakımından adaletsiz olacaktır. çünkü bu sav popov’un topu yakaladığı varsayımına dayanır ve bu faraziye gerçeklerle desteklen(e)memektedir. topun hayashi’ye verilmesi ise popov’un cezalandırılması anlamına gelir. çünkü bu hipotez popov’un topu düşüreceği varsayımı üzerine kuruludur. bu husus, tıpkı diğeri gibi, gerçeklerle desteklen(e)memektedir.
hem davalı hem de davacı temeli olan sağlam savlar ileri sürmektedir. davanın her iki tarafı da en az diğer kadar itibarı hak etmektedir. bu sebeple ortada bir ikilem vardır. bu açmazın çözümünde ise orta yola başvurulmalıdır.
mahkeme uyuşmazlığın çözümünde “hakkaniyete uygun bölme” (equitable division) teorisinden yararlanmaya karar verir. nazariyenin fikir babası olan prof. r.h. helmholz, kaybedilmiş veya unutulmuş bir eşyayı bulan kişiyle, şeyin bulunduğu arazinin maliki arasındaki uyuşmazlıkları çözmek için bu kuramı öne sürmüştür. huzurdaki dava ile ilgili olmayan sebeplerden ötürü, böyle bir durumda hakkaniyete uygun bölme yapılması gerektiği ileri sürülmektedir. kökeni roma hukukuna kadar dayanan “hakkaniyete uygun bölme” kuramı, mahkemeye göre, tarafların çatışan iddialarının eşit güçte olduğu durumlarda adalete uygun bir çözüm yolu sağlar.
mahkemenin önündeki uyuşmazlıkta, hem popov hem de hayashi topla temas halindeyken onun kontrolünü sağlamak istemiştir. uyuşmazlığı çözmek için ise hangi tarafın savının daha nitelikli olduğu bulunmalıdır. mahkemeye göre, her iki tarafında da argümanları eşit niteliktedir.
mahkeme, yukarıdaki sebeplerden ötürü, hem davalının hem de davacının topla eşit ölçüde ilgili olduğuna ve bu ilginin bölünemeyeceğine kanaat getirmiştir. bu eşit hükmü uygulayabilmek için mahkeme topun açık arttırma vasıtasıyla satılmasına ve satış bedelinin taraflar arasında eşit olarak bölünmesine karar vermiştir. tüm bu süreçten sonra top bir açık arttırmada satışa çıkarılır ve 450 bin amerikan doları karşılığında satılır, para popov ve hayashi arasında eşit şekilde bölüşülür.
(kaynak; av. can yavuz, güncel hukuk dergisi, aralık 2016, sayfa;156)
devamını gör...
edebiyat şehir etkileşimi
edebiyatta, yazının büyülü bir gücü vardır. mesela bugün paris büyülü bir şehir ise, binlerce belki de milyonlarca sayfa kitaplara konu olmasından dolayıdır. bugün istanbul ile aramız iyiyse, bunda bize bu kadim şehri büyülü bir üslupla kaleme döken edebiyatçılarının eserlerinin büyük katkısı vardır.
devamını gör...
yeni biriyle tanışmak
belli bir yaştan ve kafadan sonra külfetten başka bir şey değildir.
yok adın ne,nelerden hoşlanırsın,şu filmi izledin mi, bu kitabı emükledin mi gibi sonu gelmez sıkıcı muhabbetler çekilir dert değil artık.
siz tanışın , ben yokum.
yok adın ne,nelerden hoşlanırsın,şu filmi izledin mi, bu kitabı emükledin mi gibi sonu gelmez sıkıcı muhabbetler çekilir dert değil artık.
siz tanışın , ben yokum.
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
irlandalının, uyguladığım takdirde kendi kendime yükseleceğim şekilde lucid dream olayını tanımladığı yayın.
devamını gör...
david tennant
(bkz: doctor who) ile tanınan ve sonrasında birçok başarılı işe imza atan iskoç aktör. son zamanlarda des, good omens, broadchurch gibi çeşit çeşit dizide birbirinden farklı karakterleri canlandırmıştır. aktif tiyatro geçmişi vardır. ayrıca en sevdiğim aktördür kendisi.
devamını gör...
fiziksel olmayan iltifatlar
sizi karşılık beklemeden dinleyen, sorunlarınızı anlamaya çalıştığını, yanınızda olduğunu hissettiğiniz ve samimiyetle destek olmaya çalıştığına inandığınız biri varsa "sohbetin bana iyi geliyor" deyin ona.
en güzellerinden biri budur fikrimce.
en güzellerinden biri budur fikrimce.
devamını gör...
güzel hemcinsleri seyretmek
okul yıllarımdan kalan bir özellik. kaldırıma oturur geçenlere bakardık.
hoş olanlara bir daha bakardık.
yolda avmde gayri ihtiyari yapıyorum. üstü başı hoş olana da bakarım. gözden kaybolana kadar baktığım bile olur.
hoş olanlara bir daha bakardık.
yolda avmde gayri ihtiyari yapıyorum. üstü başı hoş olana da bakarım. gözden kaybolana kadar baktığım bile olur.
devamını gör...
en güzel teoman şarkısı
martılar.
devamını gör...
yavruağzı
kavuniçi ile pembe arasında bir renktir. çok hoş bir tonu vardır. normal sözlük'ün turuncusunun doygunluğu biraz azaltılsa, bu renge oldukça benzeyen bir ton elde edilir. ne tam kavuniçidir, ne de tam pembedir. 2 rengin arasında bir renk skalasındadır.
rengin ismi yeni doğan ördek yavrularının ağızlarından esinlenilmiştir.
rengin ismi yeni doğan ördek yavrularının ağızlarından esinlenilmiştir.
devamını gör...
burun estetiğinin aşırı yaygınlaşması
hitler beyaz ırk üstündür deyince pis ırkçı diyenler, kuzey avrupalılara benzemek için herşeyi yapıyor. adama ırkçı diyorlar ama çoğu asyalı çekik gözlerinden kurtulmaya çalışıyor, çoğu afrikalı kıvırcık saçlarını düzleştiriyor yada peruk takıyor, bazı latinler kuzey avrupadan sarışın erkeklerin spermini alıyor, bizim gibi arada kalmış esmer tiplerin çoğuda bir şekilde onlara benzemeye çalışıyor. ama sorsan ne mutlu türküm diyene, ne mutlu japonum diyene...
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
kendisine verilmiş sözüm üzre, ilk yayınına bir türkü seslendirmek sureti ile katkıda bulunacağım, dinleyenlerinin yüreklerini kâh havai fişeklerle, rengarenk gök kuşakları ile; kâh kor alevlerle, boğaza oturan ve büyüklüğü en az demirci yumruğu kadar tanımsız bir şey hissi ile dolduran, biricik radyo sorumlumuz gomercan'ın müjdesi ile tekrar döneceğine bizleri sevindiren, beklenen, özlenen radyo programı...
devamını gör...
başlığı engelle butonu
mükemmelsin iko. elveda regl ağrısı, hesabı kim öder, kazıklı maria ve bilimum polemik yaratan boş başlıklar.*
devamını gör...
körler ülkesinde tek gözlü insan kral olur
eski bir ingiliz atasözüdür. gerçekten körler ülkesinde görebilen birisi herkesten daha mı üstün olur yoksa tam tersi herkesten farklı olduğu için küçümsenip dışlanır mı? ben bu soruya şöyle bir cevap verebilirim. hayatları boyunca görmenin ne demek olduğunu bilmeyen kalabalığa, bir çok şeyin tanımı tam olarak anlatılamayacağından körlerin bunu anlamasına imkan yoktur. çevremizdeki bir çok şeyi deneyimleyerek anlayabildiğimizi varsayarsak , buna göre görüşüm ; en iyisi ya burdan gitmek ya da körlüğü tercih etmektir.
devamını gör...
maysa
yazın açan çiçek, gururlu yürüyüş, zarif anlamına gelen kız ismi.
bir de maysa ve bulut çizgi filmindeki maysa var, küçük yörük kızı maysa.
bir de maysa ve bulut çizgi filmindeki maysa var, küçük yörük kızı maysa.
devamını gör...
monolog
edebiyatta ve tiyatroda karakterin kendi kendine konuştuğu bölümlerdir, kendi kendine konuşmaktır.
post-modern romanda ise iç-monolog hakimdir, yani kendi içinden konuşmak. buna örnek olarak aylak adam (kitap) ve anayurt oteli (kitap) romanları gösterilebilir. bilinç akışı tekniğinin tersine -kusursuz olmasa da- düzen ve anlam vardır.
bilinç akışı tekniğinde ise düzen ve anlam karaktere özeldir, alâkasız kelimeler sıkça görülebilir.
post-modern romanda ise iç-monolog hakimdir, yani kendi içinden konuşmak. buna örnek olarak aylak adam (kitap) ve anayurt oteli (kitap) romanları gösterilebilir. bilinç akışı tekniğinin tersine -kusursuz olmasa da- düzen ve anlam vardır.
bilinç akışı tekniğinde ise düzen ve anlam karaktere özeldir, alâkasız kelimeler sıkça görülebilir.
devamını gör...
kutup ayısı
bir insanın karaciğeri yaklaşık gram başına 575 ıu kadar vitamin a içerirken bir kutup ayısı karaciğeri gam başına yaklaşım 30.000 ıu kadar vitamin a içerir. çünkü kutup ayıları genel olarak fok ve balıklar gibi a vitamini çok olan canlılarla beslenir. ek olarak bu durum eğer kutup ayısı karaciğeri yerseniz ölebileceğiniz anlamına gelir.
devamını gör...
evi ev gibi hissettiren detaylar
annenin sesidir, yaptığı yemeklerin kokusudur. akşam eve gelen babanın ayak sesleridir.
devamını gör...
güzelliğin on para etmez
--- alıntı ---
aşık veysel'i 25 yaşındayken köylerindeki en güzel kız olan esma ile evlendirmişlerdi. aşık veysel evli olduğu zamanlarda eşi, hüseyin adındaki komşusuna gönlünü kaptırıp adama aşık olur ve kaçmaya karar verir. gece uyumak için yataklarına girdikten sonra eşi kalkar, bohçasını da aldıktan sonra ayakkabılarını giyer ve ardına bakmadan kaçar. kaçarken ayağını bir şeyin vurduğunu fark eder. ayakkabılarını çıkarttığında aşık veysel’in kendisine bütün parasını verdiğini görür. kaçacağını anlayıp sahip olduğu her şeyi eşine bırakmış. ayakkabının içinde bir de not yazılı bir kağıt parçası bulur. kağıtta şu yazar: ”al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun, gittiğin yerde kendini ezdirme. bir de güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa..”
--- alıntı ---
aşık veysel'i 25 yaşındayken köylerindeki en güzel kız olan esma ile evlendirmişlerdi. aşık veysel evli olduğu zamanlarda eşi, hüseyin adındaki komşusuna gönlünü kaptırıp adama aşık olur ve kaçmaya karar verir. gece uyumak için yataklarına girdikten sonra eşi kalkar, bohçasını da aldıktan sonra ayakkabılarını giyer ve ardına bakmadan kaçar. kaçarken ayağını bir şeyin vurduğunu fark eder. ayakkabılarını çıkarttığında aşık veysel’in kendisine bütün parasını verdiğini görür. kaçacağını anlayıp sahip olduğu her şeyi eşine bırakmış. ayakkabının içinde bir de not yazılı bir kağıt parçası bulur. kağıtta şu yazar: ”al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun, gittiğin yerde kendini ezdirme. bir de güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa..”
--- alıntı ---
devamını gör...

