sözlük yazarlarının sevdiği takım ve tutma hikayesi
çocukluğumun kadıköy de geçmesi..
elbette fenerbahçeliyim..
elbette fenerbahçeliyim..
devamını gör...
rahatsız (yazar)
yeni nicke alışmam uzun sürecek galiba.
devamını gör...
devletin erasmus burslarını veremeyecek noktaya gelmesi
bugünün haberleri ile ortaya çıkan durum. almanya'da erasmus öğrencisiyim. bursu geçtim burs antlaşması dahi henüz yapılmadı. internette yayınlanan bu haberlerde ulusal ajansın ancak 2.5 aylık bir para verebileceği, bunu da 2022 şubat zamanında verebileceği ihtimali itü yönetimi tarafından dillendirilmiş. benim bağlı olduğum üniversite de tarih dahi açıklamayıp bu anlaşmanın ne zaman gerçekleşeceğine dair bir fikirlerinin olmadığını söyledi.
bir yıldır çalıştım para biriktirdim, burada 2 ay yetecek para ile geldim. bakalım gerisi nasıl olacak.. iş ilanlarına bakıyorum, ders programına uyan bulursam gireceğim.
bir yıldır çalıştım para biriktirdim, burada 2 ay yetecek para ile geldim. bakalım gerisi nasıl olacak.. iş ilanlarına bakıyorum, ders programına uyan bulursam gireceğim.
devamını gör...
insanlığa güncelleme gelse ilk istenecek özellik
kesinlikle uçma yeteneği. bir de mümkünse rüya kayıt modu. hatırlamadığım rüyaları görmekten bıktım da.
kadınlar sanırım kalçalarına bir göz isteyebilirler. zira kim bakıyor, kim bakmıyor net bir şekilde görürlerdi bu sayede.
kadınlar sanırım kalçalarına bir göz isteyebilirler. zira kim bakıyor, kim bakmıyor net bir şekilde görürlerdi bu sayede.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının dizi önerileri
brooklyn nine-nine, komedi arayanlara önerebileceğim, en başarılı bulduğum yapımlardan birisidir. uzun zaman sonra izlediğim bir şeye kahkahalarla güldüm. kesinlikle tavsiye ederim.
devamını gör...
ülkeler hakkında ilginç bilgiler
isveçte evcil hayvanınız doğum yaptığında 6 ay doğum izni kullanabiliyormuşsunuz.
ayrıca eşi doğum yapan babalar da zorunlu olarak bebekleriyle vakit geçirmek için 90 gün izinli sayılıyorlar. annelerin iznini varın siz hesap edin.
uyarı! ülkeden çıkış yapma gibi bir imkânınız yoksa akıl ve ruh sağlığınız için isveç belgeselini tek solukta izlemeyiniz.
ayrıca eşi doğum yapan babalar da zorunlu olarak bebekleriyle vakit geçirmek için 90 gün izinli sayılıyorlar. annelerin iznini varın siz hesap edin.
uyarı! ülkeden çıkış yapma gibi bir imkânınız yoksa akıl ve ruh sağlığınız için isveç belgeselini tek solukta izlemeyiniz.
devamını gör...
evdekilere küsüp kızınca yapılanlar
odana kapanmak.
devamını gör...
yaşadığın şehri çekici yapan detaylar
işkembe
içli köfte
soğan kebabı
....
içli köfte
soğan kebabı
....
devamını gör...
kendini tekrarlamayan şeyler
hayat.
devamını gör...
yazarların mahlaslarının bir üst seviyesi
01 yine yeniden.
devamını gör...
nefesin kesildiği anlar
kamikaze'ye bindiğimde hissettiğim. binmeyin!
devamını gör...
sözlükteki nickaltı övücülüğü
neden öyle dedin ermolettin? benim nickaltına arada bir s*çmık bırakanlar oluyor, hakkını yeme adamların.*
edit: hazımsızın biri geldi başlığa bıraktı gitti bak al, hemen altta.*
edit 2: çocukken eldivenle sevilmiş tipimizde geldi merak edenler aşağı doğru baksın. (bkz: kambersiz düğün olmaz)
edit: hazımsızın biri geldi başlığa bıraktı gitti bak al, hemen altta.*
edit 2: çocukken eldivenle sevilmiş tipimizde geldi merak edenler aşağı doğru baksın. (bkz: kambersiz düğün olmaz)
devamını gör...
aşık olmak
bazen acı bazen tatlı olsa da insan bir kere aşık oldu mu vazgeçmiyor vazgeçemiyor. gerçekten de dünya birinin sizi sevdiğini bildiğinizde daha da bir güzelleşiyor. mutlu olduğunuzda, üzgün ya da en umutsuz olduğunuzda birinin hep orada olduğunu ve sizinle olduğunu bilmek insanı rahatlatıyor. bir kere iki ayrı bedende tek olmak aynı zamanda. birini hep kalbinizde taşımak. nereye giderseniz gidin onun da sizinle gelmesi aslında. böyle filmlerde, kitaplarda görürdüm de hep merak ederdim o gerçek aşkı ve gerçekten birine aşık olmayı. şimdi anlıyorum aşık olmak öyle bir şey ki sabah güneşinin sizi ısıtması gibi. bir treni kaçıracakken son anda yetişmek gibi. en çok da seviyoruz ve yaşıyoruz çok şükür der gibi...
devamını gör...
aldatan kişi affedilir mi sorunsalı
affetmeye mecbur olan kocasının yanından başka bir yerde yaşamaya imkanı olmayan ve bu pisliği ömrü boyunca taşımak zorunda olan insanlar var , bu utanç verici ama bir gerçektir. affedilmez deyip kestirirken sadece kendi açınızdan bakmayınız.
devamını gör...
devlet müzelerimizden kaybolan eserler
şaşırtmayan olay.
4 yıl boyunca bölümümden dolayı neler gördüm neler duydum. el altından eserleri yurt dışına satıp,kopyasını sergileyeni mi dersin, zamanin x kültür bakanının "ya ne var yapının merdivenine isim kazidilarsa kalp böcek çizdilerse zaten 100 yıl sonra kendi kendine geçer" diyeni mi, söz de sergileme adı altında b*k ve gider borularının hemen altına x arsiv malzemelerini koyup gelişi güzel fırlatanı mı, eserin belgeleme formuna "ne işe yarayacak koy üst üste dursun çok yer kaplamasın" diyeni mi...
her konu da 100 yıl geri gitsek her seyde daha başarılı oluruz.
bunlar yine kaf dağının görünen tarafi. ya bilinmeyen tarafı? kaç eser gitti öyle pisi pisine. sadece bekci mi suçlu? muze muduru,koruma uzmanı diger personeller ? müze müdürü olmadan, envanter kayıtları, belgelemeler, uygun depo koşulları,sergileme, haftalik ve aylık denetimler, koruma uzmanı tarafından eserin kayıt altına alındığı defterler, fotoğraflar? nasil olabiliyor da onca şeye rağmen 404 eser kayıp, 42 eser sahte çıkmış, devlet resim ve heykel müzesinde 302 tarihi tablo kayboluyor. tablolar 250 milyon dolar değerinde. tek suçlu güvenlik oluyor.nasil?
çok açık değil mi ?
ne var ya 100 sene sonra yerine konur hepsi. 100 sene bekleyin nahh konur.
4 yıl boyunca bölümümden dolayı neler gördüm neler duydum. el altından eserleri yurt dışına satıp,kopyasını sergileyeni mi dersin, zamanin x kültür bakanının "ya ne var yapının merdivenine isim kazidilarsa kalp böcek çizdilerse zaten 100 yıl sonra kendi kendine geçer" diyeni mi, söz de sergileme adı altında b*k ve gider borularının hemen altına x arsiv malzemelerini koyup gelişi güzel fırlatanı mı, eserin belgeleme formuna "ne işe yarayacak koy üst üste dursun çok yer kaplamasın" diyeni mi...
her konu da 100 yıl geri gitsek her seyde daha başarılı oluruz.
bunlar yine kaf dağının görünen tarafi. ya bilinmeyen tarafı? kaç eser gitti öyle pisi pisine. sadece bekci mi suçlu? muze muduru,koruma uzmanı diger personeller ? müze müdürü olmadan, envanter kayıtları, belgelemeler, uygun depo koşulları,sergileme, haftalik ve aylık denetimler, koruma uzmanı tarafından eserin kayıt altına alındığı defterler, fotoğraflar? nasil olabiliyor da onca şeye rağmen 404 eser kayıp, 42 eser sahte çıkmış, devlet resim ve heykel müzesinde 302 tarihi tablo kayboluyor. tablolar 250 milyon dolar değerinde. tek suçlu güvenlik oluyor.nasil?
çok açık değil mi ?
ne var ya 100 sene sonra yerine konur hepsi. 100 sene bekleyin nahh konur.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
geçmiş zaman elit sayılabilecek bir semtte gece yarısını geçmiş bir saatte araba ile hem ağır ağır yol alıyor hemde düşünüyorum.
bir sokağa girdim ama alakasız yani caddeden gidip çevre yoluna çıkıp bir kaç saat araba kullanıp eve geri dönüyorum o zamanlar iyice düşünebilmek için,neyse.
sokağa girmiş bulundum ilerliyorum yavaş yavaş kafamı sağa çevirdiğimde bir kapının dibine sığınmış bir kadın ve ona sokulmuş iki küçük çocuk.
hemen aracı durdurup aşağı inip yanlarına gittim ve hatırladığım kadarı ile şöyle bir konuşma geçti; ablacım hayr olsun kapıda mı kaldınız,çilingir polis ambulans ne lazım ne yapabilirim?
üzerinde ince bir gecelik vardı hemen ceketimi çıkarıp uzattım.
kadın tek kelime etmiyor boşluğa bakıyordu derken sağındaki cimcime konuştu “babam bizi yine attı,annemi de dövdü”
güç bela üşüdünüz vs diyerek arabaya aldım onları ve bir telefon açıp çocukluk arkadaşımdan açık olan ekmek fırınından bir kaç çuval almasını onların kapalı kasa doblo’sunu getirmesini isteyip adresi verdim.
bir iki sigara içimlik zamanda arkadaşım istediklerim ile gelmişti,kız çocuğundan daire kapısını öğrenip binaya girerken onları da araç ile uzaklaştırıp bi on dakika sonra gelmelerini istedim.
daire kapısına dayanıp kapıyı çaldım en sonunda açılınca 1.80 boylarında yakışıklı ve alkollü biri kapıyı küfr ederek açtı.
hiçbir şey söylemeden boğazına sertçe vurup kafasına çuvalı geçirip merdivenden aşağı sürüklemeye başladım.
nefes almakta zorlanıyordu ama ölmeyecekti en azından henüz değil...
uzakta büyük bir sebze meyve hali yeni kuruluyordu arabanın arkasındaki hırladıkça aklıma o kadın ve çocukların korkmuş hali ve küçük kızın söyledikleri geliyordu...
hal’in biraz uzağında sebze meyve kasalarından koca bir dağ yapılmıştı resmen oraya çekip arabayı arkadaşımı aradım kadını ve çocukları eve bırakmış aramamı bekliyordu,o da geliyordu.
arkadaş gelene kadar o dağları deviren büyük savaşçı koca soğuk havanında etkisi ile kendine gelmişti.
dedim ki; beni yere sererse arabanın anahtarını ver gitsin!
hemen abi oldum,beyefendi oldum,ben size ne yaptımlar oldum,alkollü idim ne yaptığımı bilmiyorum oldum,oldum da oldum ama gözlerim çok şey anlatıyordu o kadın ve çocuk döven büyük savaşçıya!
uzatmıyorum,üzerinde belki iki yüze yakın meyve kasası kırdım zerre acımadan daha sonra alıp hastaneye götürdüm ve sonunda evine bıraktım.
verdiği sözleri takip edeceğimi söyledim ve takip ettiğimi de yakinen gösterdim.
o cimcimenin bana sarılması herşeye değdi doğrusu.
o küçük cimcime şimdi kimya alanında yüksek lisans yapıyor o da benim bir yeğenim oldu.
korkmayın sizde bir şey yapıp bir hayatı değiştirebilirsiniz.
bir sokağa girdim ama alakasız yani caddeden gidip çevre yoluna çıkıp bir kaç saat araba kullanıp eve geri dönüyorum o zamanlar iyice düşünebilmek için,neyse.
sokağa girmiş bulundum ilerliyorum yavaş yavaş kafamı sağa çevirdiğimde bir kapının dibine sığınmış bir kadın ve ona sokulmuş iki küçük çocuk.
hemen aracı durdurup aşağı inip yanlarına gittim ve hatırladığım kadarı ile şöyle bir konuşma geçti; ablacım hayr olsun kapıda mı kaldınız,çilingir polis ambulans ne lazım ne yapabilirim?
üzerinde ince bir gecelik vardı hemen ceketimi çıkarıp uzattım.
kadın tek kelime etmiyor boşluğa bakıyordu derken sağındaki cimcime konuştu “babam bizi yine attı,annemi de dövdü”
güç bela üşüdünüz vs diyerek arabaya aldım onları ve bir telefon açıp çocukluk arkadaşımdan açık olan ekmek fırınından bir kaç çuval almasını onların kapalı kasa doblo’sunu getirmesini isteyip adresi verdim.
bir iki sigara içimlik zamanda arkadaşım istediklerim ile gelmişti,kız çocuğundan daire kapısını öğrenip binaya girerken onları da araç ile uzaklaştırıp bi on dakika sonra gelmelerini istedim.
daire kapısına dayanıp kapıyı çaldım en sonunda açılınca 1.80 boylarında yakışıklı ve alkollü biri kapıyı küfr ederek açtı.
hiçbir şey söylemeden boğazına sertçe vurup kafasına çuvalı geçirip merdivenden aşağı sürüklemeye başladım.
nefes almakta zorlanıyordu ama ölmeyecekti en azından henüz değil...
uzakta büyük bir sebze meyve hali yeni kuruluyordu arabanın arkasındaki hırladıkça aklıma o kadın ve çocukların korkmuş hali ve küçük kızın söyledikleri geliyordu...
hal’in biraz uzağında sebze meyve kasalarından koca bir dağ yapılmıştı resmen oraya çekip arabayı arkadaşımı aradım kadını ve çocukları eve bırakmış aramamı bekliyordu,o da geliyordu.
arkadaş gelene kadar o dağları deviren büyük savaşçı koca soğuk havanında etkisi ile kendine gelmişti.
dedim ki; beni yere sererse arabanın anahtarını ver gitsin!
hemen abi oldum,beyefendi oldum,ben size ne yaptımlar oldum,alkollü idim ne yaptığımı bilmiyorum oldum,oldum da oldum ama gözlerim çok şey anlatıyordu o kadın ve çocuk döven büyük savaşçıya!
uzatmıyorum,üzerinde belki iki yüze yakın meyve kasası kırdım zerre acımadan daha sonra alıp hastaneye götürdüm ve sonunda evine bıraktım.
verdiği sözleri takip edeceğimi söyledim ve takip ettiğimi de yakinen gösterdim.
o cimcimenin bana sarılması herşeye değdi doğrusu.
o küçük cimcime şimdi kimya alanında yüksek lisans yapıyor o da benim bir yeğenim oldu.
korkmayın sizde bir şey yapıp bir hayatı değiştirebilirsiniz.
devamını gör...
ölüm korkusu
kendi ölümümden çok sevdiklerimin ölümü korkutuyor düşüncesi bile çok fena.
devamını gör...
üsteğmen nazlıgül daştanoğlu
alıntıdır
yakın arkadaşımın komutanıydı. hakkında çok sohbet ederdik.
emekli albay nazlıgül daştanoğlu'nu intihara sürüklediler fetö'nün baskıları yüzünden, ancak 1 günlük albaylık yapabilen ve emekli olmak zorunda kalan sebati ataman, intihar eden üsteğmen nazlıgül daştanoğlu'nun ölmeden önce yaşadıklarını kendisi ile paylaştığını söyledi. ataman, "nazlıgül üsteğmen bilinçli olarak intihara sürüklendi" dedi.
1993 yılında silahlı kuvvetler’de göreve başlayan, erciyes kış eğitim merkezi komutanı görevinde iken, 2012 yılının nisan ayından itibaren çeşitli mobbing yöntemleri ile iki kez sorguya alınan ve en sonunda baskılara dayanamayıp, 2013 yılının ağustos ayında, albay rütbesini aldığı gün emeklilik dilekçesini veren 1 günlük albay sebati ataman, intihar eden üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’nun, ölmeden önce yaşadıklarını kendisi ile paylaştığını söyledi. 2012 yılı nisan ayında başlayan haksız sorgulamaların ardından, ağustos ayında 12. ana ulaştırma hava üs komutanlığı’na, birlik eğitim merkezi şube müdürü olarak atandığını ve pasif göreve çekildiğini dile getiren sebati ataman, komutanlığın başında o dönem tuğgeneral olan ve 15 temmuz’dan sonra dubai’ye kaçarken yakalanan cahit bakır’ın olduğunu ifade etti. “niçin dar eşofman giyiyorsun, neden eşinden ayrıldın?”
pasif göreve çekildikten sonraki süreçte, ekim ayında, bulunduğu birime eğitime gelen üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’nun kendisini ziyaret ettiğini söyleyen sebati ataman, o gün yaşananları şöyle anlattı:
“odamda iken kapım çalındı, nazlıgül üsteğmen odama girdi. o güne kadar da tanımadığım bir kişidir. tedirgin bir şekilde, ‘içeri girebilir miyim?’ dedi. buyur ettim. ‘sizin de başınıza benzer şeyler gelmiş, bir şey paylaşabilir miyim?’ dedi. kendisini ilk sorguya şubat 2012’de çağırdıklarını söyledi ve kendisine yapılan zulümleri anlatmaya başladı. niçin dar eşofman giyiyorsun, niçin lojmanda dar eşofmanla spor yapıyorsun, neden eşinden ayrıldın… o çocuğa her türlü baskı yapıldı, okulda milli güvenlik öğretmenliği yapmaya gidiyor, orada öğretmen bir beyefendi eşi ile birlikte bunu annesiyle yemeğe çağırıyor, ‘sen niye onlara yemeğe gittin, o öğretmenle ilişkin mi var’, izmir’e kursa gittiğinde bir yüzbaşı ile tanışıyor, ki gayet doğaldır. onunla ne yaptın, izmir’de nereye gittiniz, ne yaptınız?’ gibi ifadelerle kıza sürekli mobbing uygulamışlar. inanılmaz stresli, sıkıntılı ve benimle aynı şekilde depresyonda olduğunu gördüm. ailesinin bunu bilip bilmediğini sordum. annesinin yanında kaldığını ve hiçbir şey anlatmadığını söyledi. ben de telkin olarak, ne olursa olsun yaşadıklarını annesiyle paylaşmasını söyledim. bir şey olmaz, korkma gibi telkinlerde bulundum. ben kendim korkuyorum ama ona orada güç vermeye çalışıyorum, ne de olsa büyüğüyüm… hatta doktora gitmesini önerdim. anlattığı şeyler inanılmaz derecede iğrenç, tamamen özel hayata ilişkindi.”
“kanım dondu”
aradan 20 gün geçtikten sonra üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’nu brifing salonunda tekrar gördüğünü, ertesi gün de, üstteki toplantı esnasında, intihar haberini aldıklarını dile getiren sebati ataman, “salı sabahıydı, üstte toplantıları salı sabahları komutanın odasında yapardık. hiç unutmuyorum, kapı vuruldu, emir astsubayı içeri girdi. ikmal’de çalışan mehmet yüzbaşı’nın çok acil bir şey söyleyeceğini ifade etti. mehmet yüzbaşı son derece korkmuş bir yüz ifadesiyle içeri girdi ve nazlıgül üsteğmen’in intihar haberini verdi. o zamanki 12. hava ulaştırma ana üs komutanı tuğgeneral cahit bakır, gayet soğukkanlı biçimde, ikmal komutanı ve personel şube müdürüne, ‘çıkın ilgilenin’ dedi ve toplantıya devam etti. sonra da, ‘yapmamalıydı, hata yapmış, allah taksiratını affetsin, çok da günahı vardı’ dedi, ki benim kanım dondu” diye konuştu. “bu çocuğu intihara sürüklediler”
intihar olayından bir gün önce, üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’na hava kuvvetleri ile ilişiğinin kesildiği ve silahını teslim etmesi bilgisinin usulüne uygun olmayan biçimde verildiğine dikkat çeken sebati ataman, üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’nun bilinçli bir şekilde intihara sürüklendiğini ileri sürdü. sebati ataman, sözlerini şöyle tamamladı: “sabahleyin evden gidişi de enteresandır. annesine, bankaya gidip işlerini halledeceğini ve silahını teslim edeceğini söylüyor, sonra da intihar ediyor. yastığının altında bile kur’an-ı kerim bulundu bu kızın. nazlıgül üsteğmen’i intiharından önceki pazartesi günü saat 16.00’da, ki genelde bu saatte çağırırlar, silahlı kuvvetler’den ilişiği kesildiğine dair mesaj gelir. o günde nazlıgül üsteğmen nöbetçi. personel şube müdürü kendisini çağırıyor ve nöbet için yerine başka birinin bulunduğunu, hava kuvvetleri’nden ilişiğinin kesildiğini, ertesi gün de silahını teslim etmesi gerektiğini söylüyor. ben de bir personel subayıydım, böyle bir durumda bu ona çok farklı bir şekilde söylenmeliydi; devre arkadaşları çağrılmalıydı, onlara durum önceden söylenmeli ve onun yanına refakatçi verilmeli, evine gidilmeli, refakatla gidenler o silahı almalıydı. bu çocuğu intihara sürüklediler… o dönemde oluşturulan komisyonun başında korgeneral mustafa özsoy ve komutan cahit bakır’ın olduğunu biliyoruz ve bunlar bugün içeri alındı. bu çocuk çok yalnız kaldı. ne kadar naçar ki, beni hiç tanımıyor ve benim de aynı olayları yaşadığımı bildiği için, kapımı çalıp yaşadıklarını anlatıyor. çünkü artık kimse kendisiyle konuşmuyor, çünkü herkes acaba konuşursa beni de onunla birlikte suçlarlar mı diye korkuyor. nazlıgül üsteğmen bilinçli olarak intihara sürüklendi.”
kayseri 12. hava ulaştırma ana üs komutanlığında üsteğmen olarak görev yapan nazlıgül daştanoğlu, 7 kasım 2012 tarihinde, silahını teslim etmeye gideceği gün melikgazi ilçesi beştepeler mesire alanında, aracını bir yolun kenarına çekerek, teslim edeceği silahıyla kendini kalbinden vurarak ve intihar etmişti.
ruhu şad olsun.
yakın arkadaşımın komutanıydı. hakkında çok sohbet ederdik.
emekli albay nazlıgül daştanoğlu'nu intihara sürüklediler fetö'nün baskıları yüzünden, ancak 1 günlük albaylık yapabilen ve emekli olmak zorunda kalan sebati ataman, intihar eden üsteğmen nazlıgül daştanoğlu'nun ölmeden önce yaşadıklarını kendisi ile paylaştığını söyledi. ataman, "nazlıgül üsteğmen bilinçli olarak intihara sürüklendi" dedi.
1993 yılında silahlı kuvvetler’de göreve başlayan, erciyes kış eğitim merkezi komutanı görevinde iken, 2012 yılının nisan ayından itibaren çeşitli mobbing yöntemleri ile iki kez sorguya alınan ve en sonunda baskılara dayanamayıp, 2013 yılının ağustos ayında, albay rütbesini aldığı gün emeklilik dilekçesini veren 1 günlük albay sebati ataman, intihar eden üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’nun, ölmeden önce yaşadıklarını kendisi ile paylaştığını söyledi. 2012 yılı nisan ayında başlayan haksız sorgulamaların ardından, ağustos ayında 12. ana ulaştırma hava üs komutanlığı’na, birlik eğitim merkezi şube müdürü olarak atandığını ve pasif göreve çekildiğini dile getiren sebati ataman, komutanlığın başında o dönem tuğgeneral olan ve 15 temmuz’dan sonra dubai’ye kaçarken yakalanan cahit bakır’ın olduğunu ifade etti. “niçin dar eşofman giyiyorsun, neden eşinden ayrıldın?”
pasif göreve çekildikten sonraki süreçte, ekim ayında, bulunduğu birime eğitime gelen üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’nun kendisini ziyaret ettiğini söyleyen sebati ataman, o gün yaşananları şöyle anlattı:
“odamda iken kapım çalındı, nazlıgül üsteğmen odama girdi. o güne kadar da tanımadığım bir kişidir. tedirgin bir şekilde, ‘içeri girebilir miyim?’ dedi. buyur ettim. ‘sizin de başınıza benzer şeyler gelmiş, bir şey paylaşabilir miyim?’ dedi. kendisini ilk sorguya şubat 2012’de çağırdıklarını söyledi ve kendisine yapılan zulümleri anlatmaya başladı. niçin dar eşofman giyiyorsun, niçin lojmanda dar eşofmanla spor yapıyorsun, neden eşinden ayrıldın… o çocuğa her türlü baskı yapıldı, okulda milli güvenlik öğretmenliği yapmaya gidiyor, orada öğretmen bir beyefendi eşi ile birlikte bunu annesiyle yemeğe çağırıyor, ‘sen niye onlara yemeğe gittin, o öğretmenle ilişkin mi var’, izmir’e kursa gittiğinde bir yüzbaşı ile tanışıyor, ki gayet doğaldır. onunla ne yaptın, izmir’de nereye gittiniz, ne yaptınız?’ gibi ifadelerle kıza sürekli mobbing uygulamışlar. inanılmaz stresli, sıkıntılı ve benimle aynı şekilde depresyonda olduğunu gördüm. ailesinin bunu bilip bilmediğini sordum. annesinin yanında kaldığını ve hiçbir şey anlatmadığını söyledi. ben de telkin olarak, ne olursa olsun yaşadıklarını annesiyle paylaşmasını söyledim. bir şey olmaz, korkma gibi telkinlerde bulundum. ben kendim korkuyorum ama ona orada güç vermeye çalışıyorum, ne de olsa büyüğüyüm… hatta doktora gitmesini önerdim. anlattığı şeyler inanılmaz derecede iğrenç, tamamen özel hayata ilişkindi.”
“kanım dondu”
aradan 20 gün geçtikten sonra üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’nu brifing salonunda tekrar gördüğünü, ertesi gün de, üstteki toplantı esnasında, intihar haberini aldıklarını dile getiren sebati ataman, “salı sabahıydı, üstte toplantıları salı sabahları komutanın odasında yapardık. hiç unutmuyorum, kapı vuruldu, emir astsubayı içeri girdi. ikmal’de çalışan mehmet yüzbaşı’nın çok acil bir şey söyleyeceğini ifade etti. mehmet yüzbaşı son derece korkmuş bir yüz ifadesiyle içeri girdi ve nazlıgül üsteğmen’in intihar haberini verdi. o zamanki 12. hava ulaştırma ana üs komutanı tuğgeneral cahit bakır, gayet soğukkanlı biçimde, ikmal komutanı ve personel şube müdürüne, ‘çıkın ilgilenin’ dedi ve toplantıya devam etti. sonra da, ‘yapmamalıydı, hata yapmış, allah taksiratını affetsin, çok da günahı vardı’ dedi, ki benim kanım dondu” diye konuştu. “bu çocuğu intihara sürüklediler”
intihar olayından bir gün önce, üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’na hava kuvvetleri ile ilişiğinin kesildiği ve silahını teslim etmesi bilgisinin usulüne uygun olmayan biçimde verildiğine dikkat çeken sebati ataman, üsteğmen nazlıgül daştanoğlu’nun bilinçli bir şekilde intihara sürüklendiğini ileri sürdü. sebati ataman, sözlerini şöyle tamamladı: “sabahleyin evden gidişi de enteresandır. annesine, bankaya gidip işlerini halledeceğini ve silahını teslim edeceğini söylüyor, sonra da intihar ediyor. yastığının altında bile kur’an-ı kerim bulundu bu kızın. nazlıgül üsteğmen’i intiharından önceki pazartesi günü saat 16.00’da, ki genelde bu saatte çağırırlar, silahlı kuvvetler’den ilişiği kesildiğine dair mesaj gelir. o günde nazlıgül üsteğmen nöbetçi. personel şube müdürü kendisini çağırıyor ve nöbet için yerine başka birinin bulunduğunu, hava kuvvetleri’nden ilişiğinin kesildiğini, ertesi gün de silahını teslim etmesi gerektiğini söylüyor. ben de bir personel subayıydım, böyle bir durumda bu ona çok farklı bir şekilde söylenmeliydi; devre arkadaşları çağrılmalıydı, onlara durum önceden söylenmeli ve onun yanına refakatçi verilmeli, evine gidilmeli, refakatla gidenler o silahı almalıydı. bu çocuğu intihara sürüklediler… o dönemde oluşturulan komisyonun başında korgeneral mustafa özsoy ve komutan cahit bakır’ın olduğunu biliyoruz ve bunlar bugün içeri alındı. bu çocuk çok yalnız kaldı. ne kadar naçar ki, beni hiç tanımıyor ve benim de aynı olayları yaşadığımı bildiği için, kapımı çalıp yaşadıklarını anlatıyor. çünkü artık kimse kendisiyle konuşmuyor, çünkü herkes acaba konuşursa beni de onunla birlikte suçlarlar mı diye korkuyor. nazlıgül üsteğmen bilinçli olarak intihara sürüklendi.”
kayseri 12. hava ulaştırma ana üs komutanlığında üsteğmen olarak görev yapan nazlıgül daştanoğlu, 7 kasım 2012 tarihinde, silahını teslim etmeye gideceği gün melikgazi ilçesi beştepeler mesire alanında, aracını bir yolun kenarına çekerek, teslim edeceği silahıyla kendini kalbinden vurarak ve intihar etmişti.
ruhu şad olsun.
devamını gör...