eurovision saati radyo yayını
ülkemizin eurovision şarkı yarışması için en doğru seçiminin şebnem paker olduğunu bir kere daha görüyoruz. twelvepointsgoesto her şarkıyı kim bilir kaç kez dinleyerek seçiyor her seferinde, sunduğu ilginç bilgiler ise cabası. çok teşekkür etmek isterim kendisine, bu programın ardında ciddi bir emek var çünkü.*
devamını gör...
lilium ile lucifer edepsiz saatler radyo yayını
arkadaşlar sevişme eksikliğiniz varsa gidin sevişin. edepsiz saatler ne la *
devamını gör...
asker eşleri maarif takvimine soyunsun
nagehan rasim'e söyle boşnaklar için soyunsun, gelirini de boşnak derneklerine bağış yaparsınız.
devamını gör...
unutulmaz kurtlar vadisi replikleri
yengeye elif dedin usta
devamını gör...
hayatında hiç yaşanmamış sayacağın gün
28 haziran 2017 o kara günün gecesidir.
ya da o günün hiç yaşanmaması adına,
21 nisan 2017 bazı insanlarla hiç tanışılmamalı hatta bazı insanlar hiç yaşamamalı.
ya da o günün hiç yaşanmaması adına,
21 nisan 2017 bazı insanlarla hiç tanışılmamalı hatta bazı insanlar hiç yaşamamalı.
devamını gör...
bilgisayar alırken dikkat edilecek hususlar
eğer taşınabilirliği önemli değilse, masaüstü bilgisayar dizüstü bilgisayar yerine çok daha akıllıca bir tercih olur. masaüstü bilgisayarda aynı paraya donanımsal olarak daha nitelikli bir sistem dizebilirsiniz. ancak taşımak zorundaysanız da dizüstü bilgisayar olarak msi veya monster tercih edilebilir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sözlüğü sahiplenmesi
benim gibi huysuz ve memnuniyetsiz bir tipi bile bu psikolojiye soktu.
tanım : gözlemlediğim kadarıyla olan durum.
tanım : gözlemlediğim kadarıyla olan durum.
devamını gör...
kafa sözlük
çok güzel gelişen ve büyüyen sözlüktür.
6 senedir sözlük platformlarında yazan biri olarak naçizane tavsiyem, trollük yapanlar derhal banlanmalıdır. önce uyarı cezası alır. 1 hafta entry yazamaz, tekrarlarsa hesabı silinir gibi. örneğin hiçbiri bilgi, anekdot içermeyen başlık ve entryler var. örneğin başlık portakal. "kışın yerim" gibi entryler mevcut. bunlar sözlüğün kalitesini aşağıya çeker, çekiyor.
naçizane uyarmak istedim. gün geçtikçe sayıları artıyor bu tiplerin. uludağın sonunu da bu tipler getirmişti.
6 senedir sözlük platformlarında yazan biri olarak naçizane tavsiyem, trollük yapanlar derhal banlanmalıdır. önce uyarı cezası alır. 1 hafta entry yazamaz, tekrarlarsa hesabı silinir gibi. örneğin hiçbiri bilgi, anekdot içermeyen başlık ve entryler var. örneğin başlık portakal. "kışın yerim" gibi entryler mevcut. bunlar sözlüğün kalitesini aşağıya çeker, çekiyor.
naçizane uyarmak istedim. gün geçtikçe sayıları artıyor bu tiplerin. uludağın sonunu da bu tipler getirmişti.
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan sözlük yazarı
bu başlık hortladıkça profik fotomu değiştiresim geliyor, yapmayınn.
devamını gör...
sabaha enerjik uyanmak
gün içerisinde kişiyi heyecanlandıracak, önemli hadiseler planlandıysa veya çok özlenen birisi ile görüşülecek ise başa gelmesi kuvvetle muhtemel durumdur.
devamını gör...
gençlerin hobi sahibi olmayışı
devamını gör...
aşk bir baharat olsaydı ne olurdu sorunsalı
süs biberinden yapılan pul biber ... aşkla paralel gider , önce çok hoş bir hissi vardır. sonra öyle bir yakar ki ağzından burnundan alev çıkar , aşk da öyle.
devamını gör...
kitap
yazının bulunmasından günümüze kadar geçmişine şöyle bir baktığınızda yazılacak binlerce şey var. son 5-6 yıldır zevkle okuduğum bazı yazarlara önyargıyla yaklaşmama sebep olan acı bir gerçeğe sahip. bin yıllar, yüz yıllar boyunca kitaplar her daim elit kesimler için yazılmıştır, yapılmıştır. hatta dünya tarihine baktığımızda özgür ve soylu erkekler için. dinler ve kültürler kitapların içeriğini ve yazımını her daim etkilemiştir.
çoğu kişi gibi benim de aşık olduğum rus edebiyatına bakalım. tolstoy'un okuduğum kitaplarından birinin kröyçer sonat-varlık yayınları-1964 sonsöz kısmında muhteşem bir eleştiri, alaycılık ve kitabının ele ayağa düşmemesi için yazdığı "bir kadın tarafından okunmasını asla istemem. onun o zayıf zihnini böyle bir kitapla kirletmek istemediğim gibi doğasına aykırı olan bu eseri okuması da kirlenmesine sebep olacaktır." minvalinde yazılmış cümleler bulunmaktadır. asıl derdini ilerki cümlelerde daha iyi ifade ederek eserinin de bu şekilde kirletilmesini istemediğini ifade etmiştir.
japonya'ya bakalım. murasaki shikibu'nun günlüğünde kadınların kitap okuması bir çok toplumda olduğu gibi aşağılayıcı bir şey olarak görülüyor. ailede kitap okuyan bir kadın kötü kadın, erkeğe özenen, asi, dövülmesi, terbiye edilmesi gereken bir varlık* olarak görülüyor.
yine bazı eski klasikleşmiş roman ve hikayelerde kadınların kitap okuduğu için evde kaldıklarını, günahkar olduklarını anlatan eserler bile bulunmakta.
kitaplar bu sebepten belli bir zamana kadar hep erkek bakış açısıyla ve erkeği yücelten şekilde yazılmış ve kitaplardaki kadın karakterler aciz, salak, gülünesi, aptal, ahlaksız, cahil olarak tasvir edilmiş . oysa günümüze baktığımızda yapılan araştırmalarda kadınların erkeklerden daha fazla kitap okuduğu ortaya çıkmıştır.
çok garip değil mi? şu an bu tür sonsözleri, önsözleri kitaplara eklemedikleri için çoğu okuyucu yazarların kitapları kimin için yazdığından, yazılmasının asıl sebebinden habersiz. yayınevleri acaba bizlere manipülatif kitaplar sunuyor olabilirler mi? aslında sürekli kadınları aşağılayan klasiklerin 100 temel eser olarak okunması noktasından başlarsak daha iyi olabilir ama bu başka bir tartışmanın konusu.
çoğu kişi gibi benim de aşık olduğum rus edebiyatına bakalım. tolstoy'un okuduğum kitaplarından birinin kröyçer sonat-varlık yayınları-1964 sonsöz kısmında muhteşem bir eleştiri, alaycılık ve kitabının ele ayağa düşmemesi için yazdığı "bir kadın tarafından okunmasını asla istemem. onun o zayıf zihnini böyle bir kitapla kirletmek istemediğim gibi doğasına aykırı olan bu eseri okuması da kirlenmesine sebep olacaktır." minvalinde yazılmış cümleler bulunmaktadır. asıl derdini ilerki cümlelerde daha iyi ifade ederek eserinin de bu şekilde kirletilmesini istemediğini ifade etmiştir.
japonya'ya bakalım. murasaki shikibu'nun günlüğünde kadınların kitap okuması bir çok toplumda olduğu gibi aşağılayıcı bir şey olarak görülüyor. ailede kitap okuyan bir kadın kötü kadın, erkeğe özenen, asi, dövülmesi, terbiye edilmesi gereken bir varlık* olarak görülüyor.
yine bazı eski klasikleşmiş roman ve hikayelerde kadınların kitap okuduğu için evde kaldıklarını, günahkar olduklarını anlatan eserler bile bulunmakta.
kitaplar bu sebepten belli bir zamana kadar hep erkek bakış açısıyla ve erkeği yücelten şekilde yazılmış ve kitaplardaki kadın karakterler aciz, salak, gülünesi, aptal, ahlaksız, cahil olarak tasvir edilmiş . oysa günümüze baktığımızda yapılan araştırmalarda kadınların erkeklerden daha fazla kitap okuduğu ortaya çıkmıştır.
çok garip değil mi? şu an bu tür sonsözleri, önsözleri kitaplara eklemedikleri için çoğu okuyucu yazarların kitapları kimin için yazdığından, yazılmasının asıl sebebinden habersiz. yayınevleri acaba bizlere manipülatif kitaplar sunuyor olabilirler mi? aslında sürekli kadınları aşağılayan klasiklerin 100 temel eser olarak okunması noktasından başlarsak daha iyi olabilir ama bu başka bir tartışmanın konusu.
devamını gör...
sözlükte herkesin birbiri ile senli benli konuşması
şimdiye kadar mesajlaştığım insan sayısı 300'ü geçmiştir. hiçbirine '' sen '' diye hitapla iletişime başlamadım. bence sohbet veya mesajlaşma daha samimi hale gelmeden '' sen '' kullanılmamalı. tabi bu benim düşüncemdir.
devamını gör...
cinsiyetsiz tuvaletler istiyoruz
kadın erkek eşitliğini savunan -feminist yazmaya elim varmıyor çünkü artık feministlerin kadın erkek eşitliğinden çok kadınlar için pozitif ayrımcılık için hiç de masum sayılamayacak eylemler yaptığını biliyoruz- arkadaşlardan çok özür dileyerek: gerçekten tek derdiniz aynı yerde s*çabilmek mi?
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ruh halleri
hava güzel olsa böyle olmam. kandır kendini derdin havalar değil. hafif bir çatışma var ruh halimde akşama doğru uzlaşacağımızı düşünüyorum. hem en çok kavga ettiğim hem de çok iyi anlaştığım kendimle sıradan bir gün...
devamını gör...
din
etimolojik açıdan bakıldığında "bireyin tanrı'ya karşı olan sorumlulukları" anlamına gelen arapça kelime. kökeni konusunda tam bir uzlaşı yoktur. ama zen ile aynı kökenden geliyor olması (dhyana) kuvvetle muhtemeldir.
ikinci vatikan konsili sonra hazırlanan katolik kilisesi din ve ahlak ilkeleri'ne göre (papa ii. ioannes paulus ve papa xvi. benedictus da buna katkıda bulunanlardandır) din, tanrı'ya yönelik arzunun doğal bir sonucudur. dindar bir insan, kendisini ve dünyayı yaratmış olan kudreti, yüce bir öğede fark eder; var oluş sebebinin o olduğunu ve ona doğru yönelmek üzere var edildiğini bilir; bu yüce unsura itaat etmeyi ve hayat biçimiyle onu yüceltmeyi arzular.
insanlar, tarihleri boyunca, günümüze kadar, inançlarıyla ve dinsel tutumlarıyla (dualar, kurbanlar, kültler, meditasyonlar, vb.) tanrı’yı arama isteklerini dışavurdular. bu dışavurma biçimlerinin anlaşılmazlıklarına karşın, bunlar öylesine evrenseldir ki, bunlara bakarak insana dindar bir varlıktır diyebiliriz.
ama insanı tanrı’yla birleştiren bu yaşamsal ve samimi ilişki unutulmuş, değeri bilinmemiş hatta insan tarafından açıkça reddedilmiş olabilir. bu tür tutumların çok değişik nedenleri olabilir. dünyadaki kötülüğe karşı isyan, dini konulara duyulan ilgisizlik ve dini konulardaki bilgisizlik, dünya ve zenginlik kaygısı, inanlıların kötü örnek oluşturmaları, dine karşı düşmanca düşünce akımları, son olarak da korkuyla tanrı’dan gizlenen ve çağrısından kaçan günahkâr insanın tutumu gibi.
insan tanrı’yı unutsa ve reddetse bile, tanrı, insanın yaşaması ve mutluluğu bulması için, her insanı durmadan kendisini aramaya çağırır. bu arayış insanın tüm aklını kullanmasını, iradesinin sağlam olmasını, yüreğinin doğru olmasını, ayrıca kendisine tanrı’yı aramayı öğretenlerin tanıklığını gerektirir.
ikinci vatikan konsili sonra hazırlanan katolik kilisesi din ve ahlak ilkeleri'ne göre (papa ii. ioannes paulus ve papa xvi. benedictus da buna katkıda bulunanlardandır) din, tanrı'ya yönelik arzunun doğal bir sonucudur. dindar bir insan, kendisini ve dünyayı yaratmış olan kudreti, yüce bir öğede fark eder; var oluş sebebinin o olduğunu ve ona doğru yönelmek üzere var edildiğini bilir; bu yüce unsura itaat etmeyi ve hayat biçimiyle onu yüceltmeyi arzular.
insanlar, tarihleri boyunca, günümüze kadar, inançlarıyla ve dinsel tutumlarıyla (dualar, kurbanlar, kültler, meditasyonlar, vb.) tanrı’yı arama isteklerini dışavurdular. bu dışavurma biçimlerinin anlaşılmazlıklarına karşın, bunlar öylesine evrenseldir ki, bunlara bakarak insana dindar bir varlıktır diyebiliriz.
ama insanı tanrı’yla birleştiren bu yaşamsal ve samimi ilişki unutulmuş, değeri bilinmemiş hatta insan tarafından açıkça reddedilmiş olabilir. bu tür tutumların çok değişik nedenleri olabilir. dünyadaki kötülüğe karşı isyan, dini konulara duyulan ilgisizlik ve dini konulardaki bilgisizlik, dünya ve zenginlik kaygısı, inanlıların kötü örnek oluşturmaları, dine karşı düşmanca düşünce akımları, son olarak da korkuyla tanrı’dan gizlenen ve çağrısından kaçan günahkâr insanın tutumu gibi.
insan tanrı’yı unutsa ve reddetse bile, tanrı, insanın yaşaması ve mutluluğu bulması için, her insanı durmadan kendisini aramaya çağırır. bu arayış insanın tüm aklını kullanmasını, iradesinin sağlam olmasını, yüreğinin doğru olmasını, ayrıca kendisine tanrı’yı aramayı öğretenlerin tanıklığını gerektirir.
devamını gör...
iyi insanların ortak özellikleri
sadece ihtiyaç duyanların görebileceği bir ışığa sahip olmaları.
çünkü mucize gibidirler ve ihtiyacı olanındırlar.
çünkü mucize gibidirler ve ihtiyacı olanındırlar.
devamını gör...
iletişim kurmanın önündeki engeller
bence en temel engel dinlememek. sadece anlatıyoruz, dinlemiyoruz. dert yarıştırıyoruz, en dertli olana veriyoruz depresyona girme hakkını bile.
devamını gör...