sözlükteki herkesi engelleyip tek başına yazmak
işsizim de o kadar işsiz değilim. uğraşamam ben.
devamını gör...
sevgiliyle ortak açılan instagram hesabı
belediye tarafından nikah başvurusunda çiftlerden istenilen belgelerden birisi de bu ortak hesabın ekran görüntüsüymüş.
eğer ki yoksa nikah başvurusu kabul edilmiyormuş. yetkililer gözden kaçırıp işlemleri yapsa bile evlilik geçerli sayılmıyormuş *
kesin bilgi, yayalım.
eğer ki yoksa nikah başvurusu kabul edilmiyormuş. yetkililer gözden kaçırıp işlemleri yapsa bile evlilik geçerli sayılmıyormuş *
kesin bilgi, yayalım.
devamını gör...
üstteki soruyu cevaplayıp bir soru sor
cabbar bir soru sormamış ama cabbara ithafen,
gel bir de bunu boz :) demek isterim..
ben bu oyunu devam ettirmeli miyim.?
gel bir de bunu boz :) demek isterim..
ben bu oyunu devam ettirmeli miyim.?
devamını gör...
bu imtidâd-ı cevre-ki bahtın şitâbı var
güftesi nedîm'e , bestesi ise hâlid lem'i atlı'ya ait olan uşşak şarkıdır.
hikayesi ise çok tuhaftır. rivayet odur ki atatürk, 1926 yılında istiklâl mahkemelerinde idam cezasına çarptırılan doktor nâzım bey'in son sözlerini sormuş ve son sözlerinin bu dizeler olduğunu öğrenmiştir. doktor nâzım bey, sözlerinin sonunda da "gidin paşaya da söyleyin bunu" diyerek arzusunu iletmiştir. atatürk'ün bunu duyduktan sonra etkilendiği ve elindeki kalemi düşürdüğü söylenir. atatürk'ün şarkıyı yasaklattığı ve belli bir süre okunmadığı bilinmektedir. alâeddin yavaşça'nın anlattığına göre ise atatürk, bu kişilerin idam edilmelerini onaylayan belgeyi imzalar iken böyle bir soru sormuştur ve aldığı bu cevap karşısında elindeki kalemi düşürmüş ve duraklamıştır. ismet inönü ise "paşam zaaf göstermeyiniz" diye telkin etmiş ve imzalamasını sağlamıştır. şarkı, demokrat parti döneminde yeniden serbest edilmiştir. internette gördüğüm kadarıyla da adnan menderes'i bu konuda öven yazılar dahi mevcuttur. adnan menderes, bu şarkının okunmasını alâeddin yavaşça'dan rica etmiştir. yavaşça'nın atatürk ile ilgili anlattığı hikaye de kendisine anne tarafından akrabası olan refik koraltan tarafından anlatılmıştır.
dinlemek için
sözleri;
"bu imtidâd-ı cevre-ki bahtın şitâbı var
mihnet medâr olan feleğe intisâbı var
eyler nesim-i subhu bize gird-bâd-ı gam
bu rüzgâr-ı bî mededin inkılâbı var "
hikayesi ise çok tuhaftır. rivayet odur ki atatürk, 1926 yılında istiklâl mahkemelerinde idam cezasına çarptırılan doktor nâzım bey'in son sözlerini sormuş ve son sözlerinin bu dizeler olduğunu öğrenmiştir. doktor nâzım bey, sözlerinin sonunda da "gidin paşaya da söyleyin bunu" diyerek arzusunu iletmiştir. atatürk'ün bunu duyduktan sonra etkilendiği ve elindeki kalemi düşürdüğü söylenir. atatürk'ün şarkıyı yasaklattığı ve belli bir süre okunmadığı bilinmektedir. alâeddin yavaşça'nın anlattığına göre ise atatürk, bu kişilerin idam edilmelerini onaylayan belgeyi imzalar iken böyle bir soru sormuştur ve aldığı bu cevap karşısında elindeki kalemi düşürmüş ve duraklamıştır. ismet inönü ise "paşam zaaf göstermeyiniz" diye telkin etmiş ve imzalamasını sağlamıştır. şarkı, demokrat parti döneminde yeniden serbest edilmiştir. internette gördüğüm kadarıyla da adnan menderes'i bu konuda öven yazılar dahi mevcuttur. adnan menderes, bu şarkının okunmasını alâeddin yavaşça'dan rica etmiştir. yavaşça'nın atatürk ile ilgili anlattığı hikaye de kendisine anne tarafından akrabası olan refik koraltan tarafından anlatılmıştır.
dinlemek için
sözleri;
"bu imtidâd-ı cevre-ki bahtın şitâbı var
mihnet medâr olan feleğe intisâbı var
eyler nesim-i subhu bize gird-bâd-ı gam
bu rüzgâr-ı bî mededin inkılâbı var "
devamını gör...
emeklilikte yaşa takılanlar
emeklilikte yaşa takılma meselesi tam olarak halka anlatılamadı buna üzülüyorum çünkü eğer birazcık araştırırsanız devletin bu insanlara yönelik hukuksuzluk yaptığını kanunları geçmişe yönelik uyguladığını görebilirsiniz. bildiğim kadarıyla emeklilikte yaşa takılanlar bir dernek de kurmuşlardı. hiç bıkıp usanmadan bütün sosyal, yazılı ve görsel medyayı kullanarak bu sorunu tekrar tekrar gündeme getirmek gerekiyor. bizim halkımız birazcık balık hafızalı olduğu için (gerçi nasıl balık hafızalı olmayacaksa şu memlekette 3 ayda yaşanan şeylerle isviçre'de tarih kitabı yazabilirsiniz) hiç gündemden düşmemek gerekiyor. çok aşırı derecede üzüldüğüm bir konu çünkü bu insanlar işte çalışmak istediklerinde işe alınmıyorlar çünkü yaşlısınız diyorlar devlete gidip yahu ben bunca sene prim yatırdım bana paramı ver dediklerinde dur bakalım aslanım sen daha gençsin diyor. soruyorum bu adamlar gençse neden iş gücüne alınmıyor ? yok eğer yaşlıysa neden emekli olamıyorlar?
devamını gör...
ilk maaşla alınan şeyler
ben anneme, babama kıyafet almıştım. sanki öyle yapmam lazım gibi hissetmiştim.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
emeği geçen yazarlara teşekkürler. neşe kattınız. var olun.
devamını gör...
nihad sami banarlı
1907 yılında istanbul fatih'te dünyaya gelen banarlı, trabzon milletvekili, şair ömer hilmi'nin torunu, vali ve şair ilyas sami ile nadire hanım'ın oğludur. soyadını babasının ve annesinin mezarlarının bulunduğu tekirdağ'ın banarlı köyünden almıştır.
cumhuriyet devri yazarlarındandır. yazı hayatına orta okulda iken başlamıștır. sanat eserleri arasında hece ve aruz vezinleri ile şiirler, oyunlar, hikâyeler ve denemeleri bulunur.
cumhuriyet devri yazarlarındandır. yazı hayatına orta okulda iken başlamıștır. sanat eserleri arasında hece ve aruz vezinleri ile şiirler, oyunlar, hikâyeler ve denemeleri bulunur.
devamını gör...
adam olacak çocuk (program)
ansızın aklıma uğur geldi. bu çocuk kesin bir şey olmuştur.
devamını gör...
mona roza
lisede okuldan bi çocuk bu şiiri okumuştu bir yarışmada, o kadar güzel okumuş ki günlerce konuşulmuştu, dinleyemedim diye çok üzülmüştüm.
çocuğun adını bilmiyorduk, monaroza çocuk diye kaldı ismi :)
çocuğun adını bilmiyorduk, monaroza çocuk diye kaldı ismi :)
devamını gör...
aniden gelen domatesli makarna yeme isteği
mis kokulu tarla domatesinden yapılırsa daha bir ani gelen istek.
turfan çıksa da yesek.
turfan çıksa da yesek.
devamını gör...
eskileri çok ayrıntıyla hatırlamanın görgüsüzlük olması
dorian gray'in tablosu kitabında lord henry wotton karakterinin iddiasıdır. eski dostlarla muhabbet açıldığında yıllar önceki olayları şöyle demiştin böyle olmuştu şeklinde ayrıntıyla anlatmanın görgüsüzlük olduğunu savunur. bana da bu bos olayları ayrıntılarıyla anlatanlar sürekli o anıları düşünmüş te unutamamış, ânı pek yaşamıyor geçmişte takılmış izlenimi verirler.
devamını gör...
yazarlardan 10 kişinin psikoloji öğrencisi olması
başlıktan ne çıkaracağımı anlamadığım başlıktır. eee oyun mu var derin güçler psikolojimizi bozmak için sözlüğe psikoloji öğrencisi mi yerleştirdi. algı yönetimi yapıyorlar. hepimize 5g mi takacaklar ne olacak.
devamını gör...
z kuşağının sözlüklerin kalitesini düşürmesi
her kötü hareketi z kuşağına kakalayan yazar başlığı.
devamını gör...
işleve takılma
işleve takılma, nesneleri üretildikleri amaç ile sınırlayarak, bir nesneyi sadece bir görev için belirleme ve kullanma olarak tanımlanan psikolojik yanılsamadır. örneğin, bir vidayı sökmek için bıçak kullanmayı reddedip illa ki tornavida aramak işleve takılmadır. ya da ders çalışırken, saçı toplamak için kalem kullanmak gibi bir çözüm düşünmek, toka aramak yerine kalemi kullanmak işleve takılmamadır. benzer şekilde çay tabağını kül tablası olarak kullanmak da işleve takılmamadır.
işleve takılma yaratıcılığı olumsuz etkileyen bir durumdur. örneğin bir sobayı, çamaşır kurutmak, kestane pişirmek, ekmek kızartmak gibi bir sürü nostaljik ve etkili durum için kullanmak, sobayı sadece bir ısıtıcı olarak görmeyip işleve takılmama sonucudur.
işleve takılmanın bir sebebi mükemmeliyetçiliktir. çünkü, esas ihtiyaç duyulan alet yerine durumu kurtaran bir alet kullanmak esas alet kadar etkili bir sonuç vermeyecektir, bu da kişileri işleve takılmaya itmektedir. örneğin, hiç bir kalem bir toka kadar iyi saç toplayamayacak veya bir bıçak tornavida kadar etkili bir şekilde vida sökemeyecektir.
naçizane görüşüm, türk milletinin (özellikle öğrenci evlerinde) işleve takılmama konusunda çok başarılı olduğu yönündedir. yoksa kettlelar makarna tenceresi, ütüler saç düzleştirici olur muydu hiç?
işleve takılma yaratıcılığı olumsuz etkileyen bir durumdur. örneğin bir sobayı, çamaşır kurutmak, kestane pişirmek, ekmek kızartmak gibi bir sürü nostaljik ve etkili durum için kullanmak, sobayı sadece bir ısıtıcı olarak görmeyip işleve takılmama sonucudur.
işleve takılmanın bir sebebi mükemmeliyetçiliktir. çünkü, esas ihtiyaç duyulan alet yerine durumu kurtaran bir alet kullanmak esas alet kadar etkili bir sonuç vermeyecektir, bu da kişileri işleve takılmaya itmektedir. örneğin, hiç bir kalem bir toka kadar iyi saç toplayamayacak veya bir bıçak tornavida kadar etkili bir şekilde vida sökemeyecektir.
naçizane görüşüm, türk milletinin (özellikle öğrenci evlerinde) işleve takılmama konusunda çok başarılı olduğu yönündedir. yoksa kettlelar makarna tenceresi, ütüler saç düzleştirici olur muydu hiç?
devamını gör...
kendini geliştirmemiş kişi
mantıksız.
devamını gör...
2250 yılında normal sözlük başlıkları
devamını gör...