ton mu yesek reklam müziği
ton balığı yemem, zira bir üst tanımdaki arkadaşın belirttiği gibi fazlasıyla civa ihtiva ediyor.
yalnız reklamda şov dünyasına yaptıkları göndermeler akıllıca, onu belirtmem lazım.
yalnız reklamda şov dünyasına yaptıkları göndermeler akıllıca, onu belirtmem lazım.
devamını gör...
4 nisan 2021 meral akşener'in emekli generaller açıklaması
adresinden izlenebilecek yayındır.
şu ana kadar tamamen hemfikir olduğum durumları tespit ediyor.
* böyle zevzekliğe gerek olmadığı, iktidara gündemi kaynatmak için (kendi tabiri üzerinde tepinmek) fırsat verildiği, bu ülkede konuşmak zorunda olduklarımızın ekonomik sorunlar olduğunu, ortaya atılan yapay gündemler olmadığını teşhis etti.
* bildiriyi yayınlayanların bütün gerçek gündemi örtecek bir hakları da hadleri de yoktur; herkes fikrini zaman ve çerçevesinde söylebilir, iktidarın hedef saptırma amacına çanak tutmamalıdır.
* bildirinin teması olan montrö ile ilgili meclis başkanı'nın söylediği sözler ve verilen tepkiler üzerine şentop geri adım attı, olayın üzerinden bir hafta geçtikten sonra böyle bir şeyin ortaya konulması ayrıca manidardır.
* akşener demokrasiye bağlılık konusunun da altını çok defa çizdi.
hamiş: yayın, yukarıdaki bağlantıdan yeniden izlenebilir.
şu ana kadar tamamen hemfikir olduğum durumları tespit ediyor.
* böyle zevzekliğe gerek olmadığı, iktidara gündemi kaynatmak için (kendi tabiri üzerinde tepinmek) fırsat verildiği, bu ülkede konuşmak zorunda olduklarımızın ekonomik sorunlar olduğunu, ortaya atılan yapay gündemler olmadığını teşhis etti.
* bildiriyi yayınlayanların bütün gerçek gündemi örtecek bir hakları da hadleri de yoktur; herkes fikrini zaman ve çerçevesinde söylebilir, iktidarın hedef saptırma amacına çanak tutmamalıdır.
* bildirinin teması olan montrö ile ilgili meclis başkanı'nın söylediği sözler ve verilen tepkiler üzerine şentop geri adım attı, olayın üzerinden bir hafta geçtikten sonra böyle bir şeyin ortaya konulması ayrıca manidardır.
* akşener demokrasiye bağlılık konusunun da altını çok defa çizdi.
hamiş: yayın, yukarıdaki bağlantıdan yeniden izlenebilir.
devamını gör...
küçük hevalleri kemalist yapcam
yıl bin dokuz yuz bilmem kac...
ilk okula baslamisim ve aglayarak sinifa girmisim karsimda kivircik sacli, ya mavi gozlu ya da mavi far kullanan bir ogretmen meziyet ilginc.
yavas yavas derslere basliyoruz sekiller şukullar falan derken meziyet hoca zehra ve meryem'e sert davraniyor ama caglar'ı cok seviyor. cocuksun anlayamiyorsun bide ogretmen soyle boyle diye övmuşler ogretmenlik denen meslegi.
gun geliyor meziyet hoca bir laf ediyor aradan gecen onca senedir hala aklinda kalan " carsaflilar pistir ne bok yedikleri belli degil" minvalinden ve ayni meziyet ogretmen insanlarin dogduklari sehirlere gore insanlara muamele ediyor ve mutlu son meziyet hoca agir bir hastaliga yakalanip meslegi birakiyor..
selim hocam geliyor okulun en sert ogretmeni, gerekirse ogrenciyi ogretmen masasina yatirip dovuyor diye adamin nami yurumus.
1-d sinifi o ogretmenle nasil mutlu ama; cunku selim ogretmene gore nerede dogdugun ne giydigin, nerede oturdugun, babanin mesleginin onemi yok, sen ufacikta olsan bir bireysin bu yuzden herkese tahtadakini deftere yazin dediginde yanina csgirip nasilsin diye soruyor.
simdi diger ataturkcu kevaşeyi hala ariyorum bulsam senin ölünü silkeyim demek icin selim ogretmenimle hala gorusuruz ve hep senin buyuk adam olmani beklerdim der. ben yine hep elini operim kendisinin.
bu hikayeyi neden anlattim; bu geri zekali ogretmen henuz kendi gelisimini tamamlayamis ama gelmis ogretmen olmus.
umarim gun gelir meziyet ogretmen gibi ayagi tasa takilir ve hayati boyunca yuzu gulmez.
kendisi 12 gun sonra cikip ohretmenler gunu kutlayin, ogretmenler gunu kutsaldir diyecek vr "hewallerden" hediye bekleyecek, istedigi hediye gelmedikce ogrencilerine hircinlasacak.
ilk okula baslamisim ve aglayarak sinifa girmisim karsimda kivircik sacli, ya mavi gozlu ya da mavi far kullanan bir ogretmen meziyet ilginc.
yavas yavas derslere basliyoruz sekiller şukullar falan derken meziyet hoca zehra ve meryem'e sert davraniyor ama caglar'ı cok seviyor. cocuksun anlayamiyorsun bide ogretmen soyle boyle diye övmuşler ogretmenlik denen meslegi.
gun geliyor meziyet hoca bir laf ediyor aradan gecen onca senedir hala aklinda kalan " carsaflilar pistir ne bok yedikleri belli degil" minvalinden ve ayni meziyet ogretmen insanlarin dogduklari sehirlere gore insanlara muamele ediyor ve mutlu son meziyet hoca agir bir hastaliga yakalanip meslegi birakiyor..
selim hocam geliyor okulun en sert ogretmeni, gerekirse ogrenciyi ogretmen masasina yatirip dovuyor diye adamin nami yurumus.
1-d sinifi o ogretmenle nasil mutlu ama; cunku selim ogretmene gore nerede dogdugun ne giydigin, nerede oturdugun, babanin mesleginin onemi yok, sen ufacikta olsan bir bireysin bu yuzden herkese tahtadakini deftere yazin dediginde yanina csgirip nasilsin diye soruyor.
simdi diger ataturkcu kevaşeyi hala ariyorum bulsam senin ölünü silkeyim demek icin selim ogretmenimle hala gorusuruz ve hep senin buyuk adam olmani beklerdim der. ben yine hep elini operim kendisinin.
bu hikayeyi neden anlattim; bu geri zekali ogretmen henuz kendi gelisimini tamamlayamis ama gelmis ogretmen olmus.
umarim gun gelir meziyet ogretmen gibi ayagi tasa takilir ve hayati boyunca yuzu gulmez.
kendisi 12 gun sonra cikip ohretmenler gunu kutlayin, ogretmenler gunu kutsaldir diyecek vr "hewallerden" hediye bekleyecek, istedigi hediye gelmedikce ogrencilerine hircinlasacak.
devamını gör...
kendime not
ben kitaptan anlamam. o kadar çok şey yazılmış ki, okumaya nereden başlayacağımı bilemem. kafam karışır.
güneşin doğuşunu izleyip, yağmurda ıslanmaktan da anlamam. yağmur yağdığında sokağa salmazdı annem, hasta olursun derdi.
o nedenle böyle şeyler romantik gelmez bana. arabalar geçiyor, su sıçratıyor zaten. leş gibi oluyorsun. nasıl romantikliktir ki bu.
ama, sen istersen değil güneşin doğuşunu izlemek, senin için gider şu doğan güneşi balçıkla sıvamaya çalışırım. haa yapabilir miyim ? hayır..
yine de en azından sen istedin diye denedim derim...
güneşin doğuşunu izleyip, yağmurda ıslanmaktan da anlamam. yağmur yağdığında sokağa salmazdı annem, hasta olursun derdi.
o nedenle böyle şeyler romantik gelmez bana. arabalar geçiyor, su sıçratıyor zaten. leş gibi oluyorsun. nasıl romantikliktir ki bu.
ama, sen istersen değil güneşin doğuşunu izlemek, senin için gider şu doğan güneşi balçıkla sıvamaya çalışırım. haa yapabilir miyim ? hayır..
yine de en azından sen istedin diye denedim derim...
devamını gör...
iğrenç başlıklar açıp komik olduğunu zannetmek
legal torbacı bey yerden göğe kadar haklı gerçekten. böyle ilgi sünepeleri var, milletin nick altında ahkam keserler lakin en iğrenç başlıkları açıp milleti de delirtirler. hayır trollük de değil bu, bu bambaşka bir şey. e tabi anonim olmanın rahatlığı da var.
ama bi bilseler ne küfür yiyorlar, ne söyleniyor arkalarından… hayata küserler valla o derece.
ama bi bilseler ne küfür yiyorlar, ne söyleniyor arkalarından… hayata küserler valla o derece.
devamını gör...
sabaha bir ayet bırak
"işaret anlamına gelen "ayet" kelimesinin hem allah'ın yaratılış âlemine bıraktığı işaretler hem de kur'an ayetleri anlamına gelmesi elbette bir tesadüf değildir."
(bkz: perde ve mânâ)
(bkz: ibrahim kalın)
güneşi parlak bir ışık kaynağı, ayı ise bir nûr yapan, yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilmeniz için aya menziller takdir eden o'dur. allah, bütün bunları boş yere değil gerçek bir gaye, sebep ve hikmete dayalı olarak yaratmıştır. o, bilip anlayacak kimseler için âyetlerini bu şekilde detaylarıyla açıklamaktadır.
(yunus - 5.ayet)
hayvana, bitkiye, insana, gökyüzüne, güneşe, aya, yağmura, kara, denize, doğaya...
varlığı anlamak için sadece bakmak değil aynı zamanda baktığımızda görmekte gerekir.
bütün canlı, cansız varlıklar ve bunların her birinin görevlerinin olması, insana, doğaya katkı sağlamaları, yokluklarında insanlık ve dünya için büyük sorunlara yol açmaları... hepsi ibret almamız için birer ayettir.
dinlerken duymak, bakarken görmek, bilirken anlamak ve her şeyden önemlisi hepimizin bu ayetlerden öğüt alması duasıyla. *
(bkz: perde ve mânâ)
(bkz: ibrahim kalın)
güneşi parlak bir ışık kaynağı, ayı ise bir nûr yapan, yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilmeniz için aya menziller takdir eden o'dur. allah, bütün bunları boş yere değil gerçek bir gaye, sebep ve hikmete dayalı olarak yaratmıştır. o, bilip anlayacak kimseler için âyetlerini bu şekilde detaylarıyla açıklamaktadır.
(yunus - 5.ayet)
hayvana, bitkiye, insana, gökyüzüne, güneşe, aya, yağmura, kara, denize, doğaya...
varlığı anlamak için sadece bakmak değil aynı zamanda baktığımızda görmekte gerekir.
bütün canlı, cansız varlıklar ve bunların her birinin görevlerinin olması, insana, doğaya katkı sağlamaları, yokluklarında insanlık ve dünya için büyük sorunlara yol açmaları... hepsi ibret almamız için birer ayettir.
dinlerken duymak, bakarken görmek, bilirken anlamak ve her şeyden önemlisi hepimizin bu ayetlerden öğüt alması duasıyla. *
devamını gör...
sözlükte alınan en güzel mesaj
bir entryme ithafen "eğer mutlu olacaksanız böyle başlıklar gördüğümde sizin adınızı yazarım" demişti.. gülümsemenin kutsallığına inanan bir beyefendiydi... bak yine kötü oldum.
devamını gör...
sanıldığı kadar başarı gerektirmeyen şeyler
sözlükte yazar olmak .
devamını gör...
1917
çekimlerinde plan sekans tekniğinin kullanılması ile öne çıkan birinci dünya savaşı konulu film. kör baykuş başlığında da yazdığım üzere, bir kurgu (roman ya da film olabilir) sadece üslup ve anlatım özellikleriyle anılıyor, içeriğine dair elle tutulur sözler edilemiyorsa en hafif tabirle "abartılmış" demektir. 1917 yılında avrupa cephelerinde çarpışan yüz binlerce askerin, bir o kadar sayıda öyküsü vardı muhakkak. ancak bu filmi çekenler muazzam teknolojik imkanlara sahip olmalarına rağmen aynı özeni içeriğe yansıtamamışlar maalesef. sanat eserleri arasında mukayese yapmak pek uygun düşmez ancak meramımı daha iyi anlatmak için 1928 yılında kaleme alınan garp cephesinde yeni bir şey yok'u örnek vermek zorundayım. sam mendes gibi dedesinden işittiklerini değil, bizzat cephede gördüklerini yazan erich maria remarque, henüz 10 yıl önce içinde bulunduğu cehenemmî muharebe sahasını hakkını vererek tasvir etmeyi başarmıştır. gerek diyaloglar gerekse olay örgüsü bizi tam manasıyla cephe ortamına (aynı zamanda cephe gerisine) götürmeyi başarır. üstelik gırtlak gırtlağa girdiği düşman askerlerini "kalleş, pislik, şerefsiz" olarak anlatmaz. aynı çukurun içinde çıplak elle mücadele etmesi icap ettiğinde görevini yapar ancak bunu soğukkanlı biçimde ifade etmez. duyduğu derin pişmanlığı ve vicdan azabını okurlara da hissettirir. savaşın her anına lanet ettirebilmek (sürekli kötülediklerine bakmayın, çoğu insanın özünde savaşa karşı bir merak vardır) ve böyle cazip bir bataklıktan gençleri uzak tutmaya çabalamak herkesin harcı değildir. romandan hareketle 1930 yapımı sinema uyarlamasına gelirsek, başkarakter paul baumer'in dramı mükemmel bir biçimde izleyicilere aktarılmış ve birinci dünya savaşı filmleri denince mihenk taşı olma özelliğini 90 senedir muhafaza edebilmiştir. 1917 filmine dönelim: yönetmen ve senarist düşmanı öcü göstererek alışılagelmiş bir basitlik sergileyip sınıfta kalmıştır. sinema seyircisi dokümanter bir yapım izlemek, savaşın acımasızlığını ve insandaki kötücül hisleri bütün çıplaklığıyla görmek isterse açar ışid veya meksika karteli videoları izler. sinema seyircisi dram izlemek istiyorsa ve yapımcılar bu iddia ile bir film çekip piyasaya sürüyorsa, gerçek ile kurgu yoğrulurken içine mümkün mertebe tarafsızlık ve insaniyet katılması beklenir. aksi takdirde saving private ryan tarzı görsel bir şölen ortaya çıkar ve maalesef şiddet pornosu olmaktan öteye geçemez.* karşılaştırma yapmayalım dedim ama aynı yıl çevrilen the thin red line'a bakınca aradaki farkı göreceksiniz. neyse, konu fazla dağıldı. zihnimdeki duygu ve düşünceleri ancak bu kadar toparlayıp aktarabildim. okuduysanız teşekkür ederim. 1917 filmi için verilen emeğe saygı duyuyorum ama "kahrol hain düşman" klişesi de aşılsın artık diyorum.
bu konuda tavsiye edebileceğim bazı filmler:
birinci dünya savaşı konulu:
(bkz: all quiet on the western front)
(bkz: paths of glory)
(bkz: johnny got his gun)
(bkz: uomini contro)
ikinci dünya savaşı konulu:
(bkz: stalingrad) (1993)
(bkz: the eagle has landed)
(bkz: der hauptmann)
(bkz: the thin red line)
vietnam savaşı konulu:
(bkz: apocalypse now)
(bkz: born on the fourth of july)
(bkz: platoon)
iç savaş konulu:
(bkz: wals im bashir)
(bkz: sepa sela lepo gore)
(bkz: lebanon)
(bkz: mandariinid)
(bkz: go-ji-jeon)
(bkz: incendies)
bu konuda tavsiye edebileceğim bazı filmler:
birinci dünya savaşı konulu:
(bkz: all quiet on the western front)
(bkz: paths of glory)
(bkz: johnny got his gun)
(bkz: uomini contro)
ikinci dünya savaşı konulu:
(bkz: stalingrad) (1993)
(bkz: the eagle has landed)
(bkz: der hauptmann)
(bkz: the thin red line)
vietnam savaşı konulu:
(bkz: apocalypse now)
(bkz: born on the fourth of july)
(bkz: platoon)
iç savaş konulu:
(bkz: wals im bashir)
(bkz: sepa sela lepo gore)
(bkz: lebanon)
(bkz: mandariinid)
(bkz: go-ji-jeon)
(bkz: incendies)
devamını gör...
ayrılık sevdaya dahil
her güzel şeyin içinde zıttını da barındırdığını gösteren bir dize aslında.
sevmek sevilmek iyi hissettiren güzel şeyler. karşımızdaki insanı severken, her şey yolunda giderken gözümüze her şey toz pembe görünür. aşkı yerlere göklere koyamayız, karşımızdaki insandan daha iyi gelen bir şey yoktur bize.
ancak kaçınılmaz olan ayrılık kapıyı çalınca günlerce yaşadığımız, bulutların üzerinde hissettiğimiz sevda bize işkence gibi görünür, aşk acısı çekerken hiç yaşamamış olmayı dileriz. oysa ayrılığı da sevda gibi kabullenebilsek belki de o zaman yaşadığımız şeyin kıymetini bilir her duyguyu tatmamız gerektiğini anlarız. aşk da ayrılık da tecrübe, önemli olan bize ne bıraktığı.
sevmek sevilmek iyi hissettiren güzel şeyler. karşımızdaki insanı severken, her şey yolunda giderken gözümüze her şey toz pembe görünür. aşkı yerlere göklere koyamayız, karşımızdaki insandan daha iyi gelen bir şey yoktur bize.
ancak kaçınılmaz olan ayrılık kapıyı çalınca günlerce yaşadığımız, bulutların üzerinde hissettiğimiz sevda bize işkence gibi görünür, aşk acısı çekerken hiç yaşamamış olmayı dileriz. oysa ayrılığı da sevda gibi kabullenebilsek belki de o zaman yaşadığımız şeyin kıymetini bilir her duyguyu tatmamız gerektiğini anlarız. aşk da ayrılık da tecrübe, önemli olan bize ne bıraktığı.
devamını gör...
ne salak salak başlıklar bunlar ya
başlığı açan ozan güven mi?
devamını gör...
hristiyanları kıskanmak
haklı olan bir serzeniş. biz bayramlarımızı hafta içine gelsin de dokuz gün egeye kaçalım, köye gidelim diye bekliyoruz artık. eskide kaldı böyle detaylar. benim bayramlardaki en güzel anılarım çocukluğumda kaldı.
devamını gör...
yeterince hissetmemek
kaygı, stres ve heyecanın yoğun yaşanmasından da kaynaklanabilen durum. henüz gerçekleşmemiş ancak gerçekleşmesi muhtemel bir şey için öncesinde o kadar çok kaygılanırız ve stres altında oluruz ki; o şey gerçekleştiğinde beklediğimiz kadar kötü hissetmeyiz. çünkü öncesinde zaten o anın tüm stresini devamlı düşünerek/kaygılanarak tüketmiş oluruz. belki bu noktada kendimizi en kötüsüne hazırlayıp onunla karşılaşmamanın verdiği bir rahatlık da yaşıyor olabiliriz. örneğin; önemli bir sınava gireceğiz. sınav anına kadar çok yoğun stres yaşadığımızda aslında bir yandan da bununla baş etmeyi öğreniyoruz. ben bunu bir yıl boyunca yaşadım. sınav anında bir baktım gayet sakin ve kontrollüyüm.
şimdi böyle söyleyince kaygı bozukluğunu övüyormuşum gibi oldu ama insanı gerçekten çok yıpratan bir süreç. belki yalnızca son noktada işe yaradığını söyleyebilirim.
bir de işin pozitif duyguları yeterince hissedememe yanı var. aynı mantıkla; bir şey gerçekleşmeden önce ona yüklenen büyük anlamlar ve düşüne düşüne tüketilen heyecan/mutluluk da insanı aynı hissizliğe götürebilir.
şimdi böyle söyleyince kaygı bozukluğunu övüyormuşum gibi oldu ama insanı gerçekten çok yıpratan bir süreç. belki yalnızca son noktada işe yaradığını söyleyebilirim.
bir de işin pozitif duyguları yeterince hissedememe yanı var. aynı mantıkla; bir şey gerçekleşmeden önce ona yüklenen büyük anlamlar ve düşüne düşüne tüketilen heyecan/mutluluk da insanı aynı hissizliğe götürebilir.
devamını gör...
hem sağlıklı hem de tadı güzel olan yemekler
benim için ispanak ve patlicandir. patlıcanın girdiği yemeğin kötü olma ihtimali cok düşüktür.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
dağlarda bir çin lokantasıydık senle ben
müşterisiz
mütemadiyen ağlamaklı
için için eğlenceli
temiz...
çevresinde çizgifilm hayvanlarının oynaştığı
bir çin lokantasıydık dağlarda senle ben
bir tahta masa, iki iskemleyle sınırlıydı ülkemiz!
küçük iskender...
müşterisiz
mütemadiyen ağlamaklı
için için eğlenceli
temiz...
çevresinde çizgifilm hayvanlarının oynaştığı
bir çin lokantasıydık dağlarda senle ben
bir tahta masa, iki iskemleyle sınırlıydı ülkemiz!
küçük iskender...
devamını gör...
ikinci el
kullanılmış demektir.
herhangi bir şeyi sıfır hali ile alıp kullanan kişinin o şeyi elden çıkarmasıdır.
herhangi bir şeyi sıfır hali ile alıp kullanan kişinin o şeyi elden çıkarmasıdır.
devamını gör...