gazapizm'in ülke halini özetleyen rapi.

sözlerine bakalım;
anlatırken seni birden bozulur diksiyonum
gittiğin o günden beri kabuslarım bitmiyordur
ahlaksız bir kargaşa ortasında kayboluruz
sonra biter tüm filmler sen gidersen ay tutulur

belki bir derde bir deva bulunur
ardından serinler damarlar
ezilir yalanlar
utanmayacak aynalar ve kalanlar bir daha asla acı çekmeyecek
hatta gülümseyecek dudaklar

gel gelelim bana hasret çöker birden
birde rezaletin tırmandığı yokuşlardan umutlar yuvarla
vücudumda büyük izler taşıyorken gözlerimde erozyon var
betimleyen hiç bir cümlem güzel olmaz

ölümden hüzün olmak bir yudumda sarhoş olmak kadar imkansızdır artık
şimdi aşık olmak
acına bağışıklık kazanmak, giderek azalmak
tükenmek, yok olmak, boğulmak ancak bu son olacak

bana bilmediğim bir şey anlat
yorgun düştüm en başından anlat
yeter bu kaçıncı imtihan bak
yangının tam ortasında yakılmadan yanmaktan bıkmak
tüm şarkılar ahmak
gözlerinin ertesinde doğru yoldan sapmak
inancımı bir kenara bırakmak ve sonrasında her cümlene tapmak
cennetinde yanmak

bu ne cüret der şimdi sadakatin şeytanı
bu kadar da olmaz diyor anne kardeş arkadaşım
kontrolünü kaybettiğim duygular başkalaşır
bir insanın bir insana duyduğu şu aşka bakın

sanki bir halkın tüm özgürlük umutları
başka bir baharda filizlenir ve arda kalır
patlar cam dünya göğe şarkılar saplanır
şiirler kanar dört yanımda kurtulacağız yardım alıp

olmadığının farkındayım, her dakika aklımdasın
tabutlar kaldırılır ve çocuklar kandırılır
yaralar sardılır bir yenisi eklenir sabahında
acısı tattırılır herkes mi onu andırır

güzel bir masal anlat bir bayram günü mesela
birbirine girmiş saç sakal üstüm başım paramparça
gözlerim boş bakar bir şarkı başlar en sondan
saplanan tüm ihanetler arkamızdan el sallar
bana bilmediğim bir şey anlat
yorgun düştüm en başından anlat
yeter bu kaçıncı imtihan bak
yangının tam ortasında yakılmadan yanmaktan bıkmak
tüm şarkılar ahmak
gözlerinin ertesinde doğru yoldan sapmak
inancımı bir kenara bırakmak ve sonrasında her cümlene tapmak
cennetinde yanmak.

••

adam rap yapayım derken yanlışlıkla tokatlıyor. ciddi diyorum; tabutlar kaldırılır ve çocuklar kandırılır,
yaralar sardılır bir yenisi eklenir
sabahında acısı tattırılır, herkes mi onu andırır?


bu nasıl sözdür arkadaş?
devamını gör...

bir haber.

@ice nickli yazar arkadaşa katılıyorum. ben sünnete karşı bir kinaye, bir laf dokundurma olarak algıladım ama tabii bu ülkede yemez, göze batar. kimse "evet ya, sünneti de böyle davulla zurnayla duyurmak saçma aslında" demez de "auuww kız çocuğunu rezil etmiş" derler.
devamını gör...

maalesef ki cevabı aynı olan sorudur. insanlar felan değişiyor sadece.
devamını gör...

yılan kendine zarar verilmedikçe karşıdakine zarar vermez ama
hiçbir şey yapmadan da akrabanın gözüne batabilirsin.
devamını gör...

evet her gece buradayız. onlardan biride ben oluyorum.
devamını gör...

a song of ice and fire serisi. 2. kitabı bitirmek üzereyim, bu kitaplar inanılmaz sürükleyici öyle böyle değil
devamını gör...

bir (bkz: aşık veysel) eseri. sözleri dramatik ve anlam yüklü.
sadık olanın kara toprak oluşunun hikayesi. yaşamış olduğu hayal kırıklıklarının, siteme dönüşmüş dizeleri.

fazıl say’ın bu eserden etkilenerek bestelediği ,black earth bestesi de muazzamdır.
devamını gör...

(bkz: nuri iyem)
(bkz: komet)
(bkz: taner ceylan)
(bkz: malik aksel)
(bkz: mehmet güleryüz)
(bkz: aliye berger)
(bkz: abidin dino)
(bkz: ibrahim çallı)
(bkz: nurullah berk)
devamını gör...

normalde ağırbaşlı ve sevgisini diğer insanlara çok belli etmeyen , güzel söz söylemeyen biriyken sevdiğim kişiye sürekli güzel sözler söylerim. heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatırken o , aptal sırıtma ile onu izlerim.
devamını gör...

(bkz: momo) sadece konuşmak değil, kucağıma yatırıp saçlarını okşamak isterdim.
devamını gör...

lanet olası ruh. dinletmediği müzik, hatırlamadığı eski aşk kalmaz. çekilen sıkıntılar bir bir masaya dökülür, üstüne artık ortamda ne çeşit alkol varsa boca edilir. o noktadan sonra yatıp uyumaktan başka çare kalmaz.
devamını gör...

şu elimde görmüş olduğunuz eter, bence hepimize yeter.
devamını gör...

alışıla gelmiş hadise.
yanlış hatırlamıyorsam 5 yıllık periyotta sırf cumhurbaşkanına hakaretten sadece 63 bini geçkin dava açılmıştı.
ha açan sayın erdoğan değildi ama sırf ona şirin gözükmek adına bazı yetkililerin kantarın topuzunu kaçırdıklarını çekinmeden ifade edebiliriz.
oh ne güzel ek kazanç oh.
devamını gör...

2017 yılında gösterime giren bir simon curtis filmidir.

bir önceki tanımında bahsetmiştim aslında çocukların oyuncakları ile ilgili konuların hep hüzünlü olduğunda ama bu film 2018 yapımı christopher robin (film)’den çok daha hüzünlü bir hikaye.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bir sanatçının çocuğu olmak ne demek bilir misiniz bilmiyorum. ama ben bunun ne demek olduğunu biliyorum. hem de çok iyi. bir sanatçının çocuğu olmak hüzünlü büyümek demek. babamın kardeşimle benim siyah beyaz fotoğraflarımızı çektiğini hatırlarım. sanırım iyi birer modeldik, çok iyi açılar veriyorduk ama içimizden çok acı verdiğimiz geçerdi hep ona.

uzun uzun çocukluk travmalarımı anlatacak değilim ama siz böyle travmalar izlemek istiyorsanız bu filmi mutlaka izleyin.

çünkü bu filmde neşeli ve sevimli çocuk christopher robin’in gerçek halini göreceksiniz. yani onun oyuncaklarından fikir alarak winnie the pooh gibi muhteşem bir çizgi film yaratan aa milne’nin oğlu christopher robin milne’nin hikayesi ve babası ile olan ilişkisi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
savaş sonrasında eve dönen savaş yorgunu bir baba, adının bir çizgi filmde kullanılmasından rahatsız olmuş mutsuz bir çocuk.

sanatçı çocukları mutsuz büyür, oyuncakları o yüzden özeldir belki de.
devamını gör...

(bkz: herbokolog)
devamını gör...

inio asano'nun yedi yıl süren mangası. punpun adlı ana karakterin ilkokul yıllarından yirmili yaşlarına kadar büyümesini anlatan bir "coming of age" hikayesi. punpun ve ailesi, mangadaki diğer karakterlerin aksine, bir ördek şeklinde, basitçe çizilmiş; tabii bunu sadece okuyucu biliyor. diğer karakterler onları normal insan olarak görüyor. ilk bakışta en çarpıcı özelliği bu. ama elbette ki bundan çok daha fazlası.

13 volume ve 147 sayıdan oluşan bu manganın ana hikayesi, punpun ve ilk sayıda punpun'ın okuduğu okula transfer olan aiko arasındaki aşk. bunun dışında pek çok arc var elbette. dayısının, okul arkadaşlarının, annesinin, yaşı ilerledikçe tanıştığı insanların da hikayeleri zaman zaman merkeze oturuyor. ana hikaye akıcı, sürükleyici ancak bu yan hikayelerin de çoğu iyi kotarılmış. aralarında biraz daha üstünkörü ve havada kalmış olanları da var elbette.

punpun ve aiko oldukça iyi yazılmış, çok boyutlu, kompleks, gelişen ve değişen karakterler. hikayeleri ve yolculukları boyunca ne yapacaklarını kestirmek pek mümkün olmuyor. özellikle punpun geçirdiği değişimler, hayata dair fikirleri, tepkileri çok iyi yansıtılmış, kolayca özdeşleşme sağlanıyor, pek çok açıdan oldukça uç bir karakter olsa da.

ülkemizde henüz çok popüler değil ve türkçe baskısı an itibariyle yok, daha hiçbir yayınevi haklarını alıp da çevirmedi ama yakın gelecekte çıkacaktır diye tahmin ediyorum. ingilizce baskısını edinmek mümkün fakat kur nedeniyle pahalı. internette ise hem ingilizce hem de türkçe çevirisini var. japonca aslını okumadığım için çeviriyi değerlendirmek mümkün değil ama yine de ingilizce çevirisinin akıcı ve fena olmadığını söyleyebilirim.

mangaya ya da genel olarak çizgi roman dünyasına uzak insanların da çok keyif alabileceği bir seri bu; kafada, manga deyince otomatik oluşan klişelerin çok azı mevcut. hele ki shounen klişeleri hiç yok. depresif, pesimist, gerçekçi, şok edici, hüzünlü ve oldukça kara bir tona sahip; ördek çizimler yanıltmasın. hatta fazla depresif ve dark bulup yarıda kesen okuyucu yorumları da gördüm internette.
devamını gör...

normalde fuzuli'nin bir kitabı olup, sonradan dizi haline gelen ' aşk mesnevisidir.'

aşklarıyla dillere destan olan leyla ve mecnun'u anlatır...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sevgi, oksijensiz de nefes alabilmektir..
devamını gör...

edebiyatın melankolik prensesi, nam-ı diğer zelda.
13 şubat 1958'de istanbul'da doğdu kendisi.
boğaziçi üniversitesi'nde ingiliz dili ve edebiyatı okudu.
1982'de ise endüstri mühendisi olan, kağan önal ile hayatını birleştirdi.
kağan beyin işleri dolayısıyla bir süre libya'da yaşadılar.
şiir yazdığından kimsenin haberi yoktu henüz.
ama o yazmaya devam ediyordu.
zaten kötü olan ruh haline libya'da gördüğü baskı da eklenince, hepten boğulmaya başladı.
türkiye'ye dönünce psikiyatrların kendisine koyduğu teşhis:
"manik depresyon"du.
psikiyatrlar ona, okumaktan ve yazmaktan vazgeçmesi gerektiğini söylediler aynı şekilde ilaç kullanmasını da.
ama dinlemedi, ne okumayı ve yazmayı bıraktı ne de ilaçlarını kullandı...
bu dönemde alkole sığındı.
yalnızlığını sadece alkolle paylaşıyordu.
o paylaştıkça, daha da yalnızlaştırıyordu.
derken, 13 ekim 1987'de ruhuna çökmüş bu kederden ve yalnızlıktan kurtulmak için intiharı seçti.
ilaçlar içti ve kendini yalnızlığıyla beraber aşağı bıraktı.
onu ilk eşi bulmuştu o halde.
kendisinin ölümünden sonra eşi şöyle demiştir:
" şiir yazdığını bile bilmezdim. bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler karalardı"
sanırım bu cümle anlatıyor ne kadar yalnız olduğunu.
bir şiirinde kocası için şöyle diyor nilgün marmara:
"yabancıların en yakınıydın sen" ...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim