konami
metal gear solid, silent hill ve pro evolution soccer gibi oyun serilerinin yapımcısı japon şirketi.
devamını gör...
pascal prensibi
blaise pascal tarafından 17. yüzyılda tanımlanan, sıvılarla ilgili bir ilke.
bu ilkeye göre sıvılar, üstlerine etkiyen basıncı, bu basıncın büyüklüğünü değiştirmeksizin sıvı içindeki her yön ve doğrultuda iletirler.
bu ilkeye göre sıvılar, üstlerine etkiyen basıncı, bu basıncın büyüklüğünü değiştirmeksizin sıvı içindeki her yön ve doğrultuda iletirler.
devamını gör...
sürekli dert anlatan tipler
bir de bunların şöyle tipleri var. yüzünüzde hafif bir somurtma görsün 'noldu neye üzüldün ay tabulis sen benim yaşadıklarımı yaşasaydın ohooo. bakma böyle durduğuma neler neler atlattım ben, nasıl atlattım ben...' hay ulan senin yaşadıklarına.
devamını gör...
türklerin uzaya gittiğinde yapacakları ilk iş
yere tükürmektir. kesin birisi bunu yapar.
devamını gör...
kitap alıntıları
hayır, insan sade ölürken ayrılmıyor, arkada bırakmıyordu. belki bütün ömrünce her an birçok şeyler onu arkada bırakıyordu. sonra olduğu yerde birdenbire kabuklaşıyor, çok ince, görünmez bir şeyle o anda etrafında olanlardan ayrılıyordu, "biz mi gidiyoruz, onlar mı?" sual buydu...
huzur - ahmet hamdi tanpınar
huzur - ahmet hamdi tanpınar
devamını gör...
sözlükten tanışıp evlendikten sonra ortak hesap kullanmak
kişisel iletide önce tanışma tarihi, sonra söz, nişan, düğün tarihi yer alır. altına tabii bir de "kocişinin yazariçesi" gibi bir ifade yazılır. sonra bekarların nickaltına gidip "kuzum ben de hiç beklemiyordum, bir anda oldu" falan yazılır.
ahahah 10 numara aktivite gibi görünüyor.
ahahah 10 numara aktivite gibi görünüyor.
devamını gör...
sözlüğün müslüman kaynaması
son zamanlarda iyice hissettiğim olay. elbette bu bir sorun değil ama beni şaşırtmıştır. çünkü buraya üye olan çoğu kişi ekşi sözlükten gelmiştir* ve ekşi neredeyse tamamen inançsızlardan oluşur.acaba inançlı olanlar buraya geldi de inançsızlar orda mı kaldı?
devamını gör...
üniversitelerde terörist istemiyoruz
ben de sözlükte faşist istemiyorum, hadi bakalım.
devamını gör...
1 kelimelik hikayeler
müşkülpesent.
devamını gör...
sözlük kızlarına şarkı bırakan tip
özgüvensiz olduğu için direkt kızlara mesaj atamayan, (bkz: sözlük kızlarına bir şarkı bırak) başlığına yanarlı dönerli şarkılar atıp belki dikkat çekerim, belki biri attığım şarkıyı beğenir de yazar diye umut eden özgüvensiz ezik erkektir.
devamını gör...
dövme bakımı
eskiden çok zahmetli olan şimdilerde ise pek kolay gerçekleştirilen bakım işi.
ilk dövmemi 2006 senesinde yaptırmıştım. aman allahım bu nasıl bir acı. acı eşiği yüksek olan bir insan olmama, yaşımın 17 olmasından mütevellit asla yapılmaması gereken bir şeyi yaparak uygulama öncesi içki içmiş olmama rağmen aklım çıktı acıdan dövme bitene kadar. ki dövmeyi tasarlayan da uygulayan da yakın arkadaşlarımdı. nazımı niyazımı çektiler. normalde 2 saatte bitmesi gereken dövme allah affetsin bütün gece sürdü, falan. sonrasıysa tam bir çile. yaz ayı. dövme belimde.** sevgilim yok o dönem. süremiyorum abi vazelini. hadi sürdüm streç filmle kapatamıyorum. bel yani. ne yapayım kendimi mi mumyalayayım?! rezillik. bir şekilde iyileşti o dövme. ama annemin cıkcıklamalarına uzun süre maruz kaldım. "zaten onaylamıyorum, ben niye bakıyorum acaba bu dövmeyeeee???" canım anam. tşk superwoman.
sonra epey uzun süre yaptırmadım başka dövme. çok sevmeme rağmen. denk gelmedi bir türlü. biraz da korktum galiba. neyse oralara girmeyelim.* efendim yıllar geçti, pandemi geldi çattı. deliriyorum! ne istediğim çok net. uygulama yapacak süper de bir dövme sanatçısı buldum.* markete bile gitmeyecek kadar kendimi korumaya çalışıyorum falan, ama gittim dövme yaptırdım arkadaşlar! nasıl bir yanmaksa... kolumda dövme. zaten evdeyiz. sorun olmadı. yine yaz. giyiyorum askılıyı, her gün 10 kez antibakteriyel sabunla yıkıyorum, bepanthollüyorum. hayat çok süper.
sonraaa, sonra şimdi burada tanımlayamayacağım bir rün tasarladı bir adam bana. sadece bana? bize! neyse. ama şart koştu. madem bunu ben tasarlıyorum, benim istediğim kişi uygulayacak. pekih. tabi ki peki! gittim verdiği adrese, görenin yarım saatlik iş diyeceği bir tasarım; sahilde kuma çizebileceğim bir rün!* çizimi, uygulaması 3 saatten fazla sürdü... acımıştı galiba, çok hatırlamıyorum. başka şeyleri çok hatırladığımdan sanırım, ifade edemiyorum. neyse, bakım. konumuz bakım; efendim dövme sanatçısı, uygulamayı bitirdikten sonra bir bant yapıştırdı bileğime. "nasıl yani, streç değil bu. nasıl çıkaracağım, acır." dedim. bant yani bildiğin. "e yoo çıkarmayacaksın ki, 1 hafta duracak." dedi. "vazelin, bepanthol?" diye sordum. güldü. "gerek yok mikocum." nasıl ya, e biz çok çile çektik diye düşündüm ama zorlamadım. çünkü niye yapayım? üzümü ye bağını sorma, sorgulama arkadaşım diye rehabilite ettim kendimi. iyileştirici dövme bantları çıkmış arkadaşlar kısacası. allahım devrim! yapıştırıyor bantı, çıkarmıyorsun da, ne kaşınma, ne kabuk, ne acı, ne krem derdi... hiç tasa yok. sağlık teknolojisi çok süper bir şey!
bundan da çok kısa bir zaman sonra son dövmemi yaptırdım.* bu defa sırtıma. sordum bantı yokmuş elisa'nın. eski usûl baktım. elden ne gelir? zaten kendi stüdyosu başka şehirde kadının. niye edinmedin diye de carlanmaz şimdi. üzdü.
dövme bakımının hala bir gündem olduğunu söyleyenler ne yapmak nereye varmak istemektedir kısacası. geçelim. darısı diğer dertlerimizin başına.
günlük anı anlatma seansımızın sonuna geldik.
ilk dövmemi 2006 senesinde yaptırmıştım. aman allahım bu nasıl bir acı. acı eşiği yüksek olan bir insan olmama, yaşımın 17 olmasından mütevellit asla yapılmaması gereken bir şeyi yaparak uygulama öncesi içki içmiş olmama rağmen aklım çıktı acıdan dövme bitene kadar. ki dövmeyi tasarlayan da uygulayan da yakın arkadaşlarımdı. nazımı niyazımı çektiler. normalde 2 saatte bitmesi gereken dövme allah affetsin bütün gece sürdü, falan. sonrasıysa tam bir çile. yaz ayı. dövme belimde.** sevgilim yok o dönem. süremiyorum abi vazelini. hadi sürdüm streç filmle kapatamıyorum. bel yani. ne yapayım kendimi mi mumyalayayım?! rezillik. bir şekilde iyileşti o dövme. ama annemin cıkcıklamalarına uzun süre maruz kaldım. "zaten onaylamıyorum, ben niye bakıyorum acaba bu dövmeyeeee???" canım anam. tşk superwoman.
sonra epey uzun süre yaptırmadım başka dövme. çok sevmeme rağmen. denk gelmedi bir türlü. biraz da korktum galiba. neyse oralara girmeyelim.* efendim yıllar geçti, pandemi geldi çattı. deliriyorum! ne istediğim çok net. uygulama yapacak süper de bir dövme sanatçısı buldum.* markete bile gitmeyecek kadar kendimi korumaya çalışıyorum falan, ama gittim dövme yaptırdım arkadaşlar! nasıl bir yanmaksa... kolumda dövme. zaten evdeyiz. sorun olmadı. yine yaz. giyiyorum askılıyı, her gün 10 kez antibakteriyel sabunla yıkıyorum, bepanthollüyorum. hayat çok süper.
sonraaa, sonra şimdi burada tanımlayamayacağım bir rün tasarladı bir adam bana. sadece bana? bize! neyse. ama şart koştu. madem bunu ben tasarlıyorum, benim istediğim kişi uygulayacak. pekih. tabi ki peki! gittim verdiği adrese, görenin yarım saatlik iş diyeceği bir tasarım; sahilde kuma çizebileceğim bir rün!* çizimi, uygulaması 3 saatten fazla sürdü... acımıştı galiba, çok hatırlamıyorum. başka şeyleri çok hatırladığımdan sanırım, ifade edemiyorum. neyse, bakım. konumuz bakım; efendim dövme sanatçısı, uygulamayı bitirdikten sonra bir bant yapıştırdı bileğime. "nasıl yani, streç değil bu. nasıl çıkaracağım, acır." dedim. bant yani bildiğin. "e yoo çıkarmayacaksın ki, 1 hafta duracak." dedi. "vazelin, bepanthol?" diye sordum. güldü. "gerek yok mikocum." nasıl ya, e biz çok çile çektik diye düşündüm ama zorlamadım. çünkü niye yapayım? üzümü ye bağını sorma, sorgulama arkadaşım diye rehabilite ettim kendimi. iyileştirici dövme bantları çıkmış arkadaşlar kısacası. allahım devrim! yapıştırıyor bantı, çıkarmıyorsun da, ne kaşınma, ne kabuk, ne acı, ne krem derdi... hiç tasa yok. sağlık teknolojisi çok süper bir şey!
bundan da çok kısa bir zaman sonra son dövmemi yaptırdım.* bu defa sırtıma. sordum bantı yokmuş elisa'nın. eski usûl baktım. elden ne gelir? zaten kendi stüdyosu başka şehirde kadının. niye edinmedin diye de carlanmaz şimdi. üzdü.
dövme bakımının hala bir gündem olduğunu söyleyenler ne yapmak nereye varmak istemektedir kısacası. geçelim. darısı diğer dertlerimizin başına.
günlük anı anlatma seansımızın sonuna geldik.
devamını gör...
olgun insanın özellikleri
olgun: bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş, ağırbaşlı kimse. olgunun sözlük manası budur.
cemil meriçe göre “ olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek.”
cemil meriç çok kapsamlı bir tanım yapmış.
bana göre de olgunlaşan insan kin gütmeyip affeden, farklılıklara saygı duyan, farklı fikirlere ve yaşantılara açık olan, ön yargılarından büyük oranda kurtulmuş, mutluluğu içinde bulabilen, ailenin kıymetini anlayıp gereken önemi gösterebilendir.
cemil meriçe göre “ olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek.”
cemil meriç çok kapsamlı bir tanım yapmış.
bana göre de olgunlaşan insan kin gütmeyip affeden, farklılıklara saygı duyan, farklı fikirlere ve yaşantılara açık olan, ön yargılarından büyük oranda kurtulmuş, mutluluğu içinde bulabilen, ailenin kıymetini anlayıp gereken önemi gösterebilendir.
devamını gör...
asla yapamam dediğiniz meslekler
öğretmenlik. bir kere vicdani bir sorumluluğu var. nesil yetiştiriyorsun.
devamını gör...
normal sözlük - yedikule hayvan barınağı yardım kampanyası
kafa sözlük bir diğer harika yardım kampanyasıdır. bende ayağımıza kadar getirilmiş, servis edilmiş bu iyiliğe seve seve destek oldum. (bkz: neden kafa sözlük)? işte bu yüzden.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük.
mis gibi bir gün olsun mu?
sözlüğü büyükşehir yapayım mı?
tansu çiller bacınız gibi yazdım mı?
o vakit gerilin ve uyanın bakim,
çok eğlenceceğuk çok.
mis gibi bir gün olsun mu?
sözlüğü büyükşehir yapayım mı?
tansu çiller bacınız gibi yazdım mı?

o vakit gerilin ve uyanın bakim,
çok eğlenceceğuk çok.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
devamını gör...
gençlerin vedalaşırken allah'a emanet ol demesi
allah'a inanıyordur belki, kim bilir?
devamını gör...
feminist
feminizm denen alçak bir fraksiyonun müridi kişidir. yazıktır ona. ama yine de kendi bilirdir.
devamını gör...
edebiyat dedikoduları
gabriel garcia marquez, yüzyıllık yalnızlık'ı yazdığında o kadar fakirmiş ki kitap dosyasının tamamını yayıncıya postayla gönderecek kadar bile parası olmadığını fark edip dosyanın yarısını göndermeye karar vermiş. eşiyle birlikte kitap dosyasının yarısını postaya verdikten birkaç saat sonra ise kitabın ilk değil ikinci yarısını postaladıklarını fark etmişler. büyük paniğe kapılmış olsalar da, yayıncı çok hızlı bir geri dönüşle beraber sağlam bir ödeme yaparak durumu toparlamış.
devamını gör...

