melih cevdet anday
bir misafirliğe gitsem
bana temiz bir yatak yapsalar
her şeyi, adımı bile unutup, uyusam…
kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
nerede olduğumu hatırlamasam
hatta adımı bile unutsam…
bana temiz bir yatak yapsalar
her şeyi, adımı bile unutup, uyusam…
kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
nerede olduğumu hatırlamasam
hatta adımı bile unutsam…
devamını gör...
ferdi özbeğen
bir başkadır dizisiyle tanıyan insanlar hakkında ne düşünüyor merak ettim . ayrık dişini güzel kalbini severim be adam. ayrıca ferdi özbeğen türk piyanist ve şarkıcıdır 17 ağustos 1941 de dünyaya gelmiştir.
devamını gör...
nickaltı yalakalığı
ben para karşılığı nickaltı yazıyorum arkadaşlar. beş lirasını veren herkesin nickaltını donatırım.
devamını gör...
30 yaşından fazla olup kendini genç gören insan
otuzların yeni yirmiler olduğunu bilen, ruhu genç insandır.
devamını gör...
ulu'dan başlık çalıp normal sözlük'te açmak
vizyonsuzluktur. ulan bari çalıyorsunuz gidin ekşiden çalın diyorum çalan arkadaşlara.
devamını gör...
açık unutulan pencereden eve giren baykuş
tebrikler, hogwarts cadılık ve büyücülük okuluna kabul edildiniz. hes kodunuzu almayı unutmayın.
devamını gör...
geceye arabada dinlemelik bir şarkı bırak
devamını gör...
davranış terapisi
hastaların istenmeyen davranışlarını değerlendirmede fobiler,cinsel sorunlar ve sosyal ilişkileri artırmak gibi konularda yardımcı olmaktır.
devamını gör...
project blue book
1947 roswell olayı ile birlikte özellikle 50'ler ve 60'larda patlayan ufo furyasını araştırmak için pentagon tarafından görevlendirilmiş birim. çoğu dosyayı hoax yani bizim tabirimiz ile beyhude şey diye çökertmiş olan birim, çoğu dosyaya da ''doğal fenomen'' tanımlaması yaparak bilimsel perspektifte değerlendirmiştir. sonrasında noluyor bilmiyorum lakin bu hynek denen profesör pentagondaki şahinlerle papaz oluyor ediyor. zaten mevzunun ortaya saçılması da ondan sonra başlıyor. gene yanlış olmasın çoğu olayı ufo ya da dünyadışı yaşama kanıt olarak tanımlayamamış olmalarına karşın soru işareti olan dosyalar da var diye biliyorum. zaten sonrasında hynek abi spielberg'ün ünlü üçüncü türden yaklaşımlar filminde de konsept danışmanı olarak yer alıyor.
dizisi var bunun bir de açıkçası x files'tan sonra aklınıza gelmeyecek yerlerimdeki tüylerimi bile ürperten bir dizi üstelik ufo aromalı bulmuş olmak benim için bulunmaz nimet. siz de gecenin bi yarısı gri uzaylı görseniz oley be sonunda gördüm biliyordum !!! tepkisi verecekseniz asla kaçırmayın.
muhtelif yerlerden hynek'in yazmış olduğu kitapların pdf'lerine de ulaşmanız mümkün.
dizisi var bunun bir de açıkçası x files'tan sonra aklınıza gelmeyecek yerlerimdeki tüylerimi bile ürperten bir dizi üstelik ufo aromalı bulmuş olmak benim için bulunmaz nimet. siz de gecenin bi yarısı gri uzaylı görseniz oley be sonunda gördüm biliyordum !!! tepkisi verecekseniz asla kaçırmayın.
muhtelif yerlerden hynek'in yazmış olduğu kitapların pdf'lerine de ulaşmanız mümkün.
devamını gör...
alabama
bir a.b.d eyaleti. 1819'da eyalet olmuştur. başkenti montgomery, yüzölçümü 135.765 km²'dir. birmingham en büyük şehridir.
devamını gör...
yonca evcimik
nasıl böyle cinsiyetçi ve ahlaksız bir şarkı yaptın bize biraz bundan bahsetmek ister misin diye sormak istediğim kişi.
kadınları eğitmek çok zor. kadınlar eğitilemiyor. bunu söylediğim için çok üzgünüm ama durum bu.
" ahlaklı ol ki kadın gibi kadın desinler" ne demek ya. nasıl bu kadar şuursuz olabiliyorsunuz. hangi ahlaktan bahsediyorsunuz ayrıca? kundaktaki bebekten tut 80 yaşındaki kadına kadar tecavüz ediliyor bu ülkede ya! bu kadar mı aptallaştınız artık? kafanızın içi leş gibi rezilsiniz.
" açarsan mahremini içeri girerler işte böyle" bu nasıl bir iğrenç düşünce. konuşulmak için mi yaptı bu kadın bunu yoksa gerçekten kafasının içinde beyin yerine lağım çukuru mu var?
atmayın ya artık erkeklere suç. erkeklerin bir suçu yok! onları büyüten işte böyle kadınlar. büyütenler, eş olanlar, sevgili olanlar hepsi bu kafada.
daha kendi hemcinsimiz bize sahip çıkmıyor. erkeklerden ne bekliyoruz ki ya...
kadınları eğitmek çok zor. kadınlar eğitilemiyor. bunu söylediğim için çok üzgünüm ama durum bu.
" ahlaklı ol ki kadın gibi kadın desinler" ne demek ya. nasıl bu kadar şuursuz olabiliyorsunuz. hangi ahlaktan bahsediyorsunuz ayrıca? kundaktaki bebekten tut 80 yaşındaki kadına kadar tecavüz ediliyor bu ülkede ya! bu kadar mı aptallaştınız artık? kafanızın içi leş gibi rezilsiniz.
" açarsan mahremini içeri girerler işte böyle" bu nasıl bir iğrenç düşünce. konuşulmak için mi yaptı bu kadın bunu yoksa gerçekten kafasının içinde beyin yerine lağım çukuru mu var?
atmayın ya artık erkeklere suç. erkeklerin bir suçu yok! onları büyüten işte böyle kadınlar. büyütenler, eş olanlar, sevgili olanlar hepsi bu kafada.
daha kendi hemcinsimiz bize sahip çıkmıyor. erkeklerden ne bekliyoruz ki ya...
devamını gör...
cengiz aytmatov
"her yazar bir milletin çocuğudur ve o milletin hayatını anlatmak,eserlerini kendi milli gelenek ve törelerini kaynak alarak zenginleştirmek zorundadır.benim yaptığım önce bu,yani kendi milletimin geleneklerini ve hayatını anlatıyorum.fakat orada kaldığınız takdirde bir yere varamazsınız.edebiyatın milli hayatı ve gelenekleri anlatmanın ötesinde hedefleri vardır.yazar, ufkunu milli olanın ötesine doğru genişletmek ve 'evrensel' olana ulaşmak için gayret göstermek durumundadır.iyi yazar 'tipik insan' ortaya koyma ustalığına erişen yazardır."
devamını gör...
emine
"inanılır, güvenilir" anlamına gelen sıfattır. aynı zamanda bir kadın ismidir.
erkekler için ise "emin" kullanılır.
erkekler için ise "emin" kullanılır.
devamını gör...
başkaldıran insan
(bkz: başkaldıran insan)
camusun okuması oldukça zor bir denemesidir. bu denemede camus başkaldırı dürtüsünün insanın doğasında var olduğunu, dünyanın anlamsızlığına başkaldırma ile belirli tarihsel koşullarda toplumu değiştirme amacıyla başkaldırıyı ayrı ayrı ele alır. kitap beş bölümden oluşur. birinci bölümde başkaldıran insanı tanımlar. " kimdir başkaldıran insan ? hayır diyen biri. ama yadsırsa da vazgeçmez; evet diyen bir insandır da , hem de daha ilk deviniminde. tüm yaşamı boyunca buyruk almış bir köle, birdenbire, yeni bir buyruğu kabul edilmez bulur. bu "hayır" ın içeriği nedir?
örneğin, "fazla uzadı bu iş" , buraya kadar evet, buradan ilerisine hayır", " çok ileri gidiyorsunuz" ya da " geçemeyeceğiniz bir sınır vardır" anlamlarına gelir. kısacası, bir sınırın varlığını kesinler bu hayır. başkaldırmışın ötekinin " fazlaya kaçtığı", hakkını bir başka hakkın kendisine karşı çıktığı, kendisini sınırladığı bir çizginin ötesine taşırdığı duygusunda da aynı sınır düşüncesini buluruz. böylece, başkaldırı edimi hem katlanılamaz bulunan bir haksızlığın kesinlikle yadsınmasına, hem de bulanık bir hak inancına, daha doğrusu başkaldırmışın"... yapmaya hakkı olduğu" izlenimine dayanır. herhangi bir biçimde , herhangi bir yerde bizim de haklı olduğumuz duygusu uyanmadıkça başkaldırı olmaz. işte bunun için başkaldıran köle aynı zamanda hem evet, hem de hayır der. sınırla birlikte, bu sınırın berisinde var sandığı ve korumak istediği şeyleri de kesinler. kendisinde de ".... çabasına değen", sakınılması gereken bir şey bulunduğunu kanıtlar inatla. bir bakıma, kendisini ezen düzene karşı, kabul edebileceğinden fazla ezilmeme hakkını çıkarır.
her başkaldırıda, haksıza karşı bir tiksintiyle birlikte, insanın kendi benliğinin herhangi bir yanına tam ve birdenbire bir katılış vardır. böylece, kendiliğinden bir değer yargısı sokar araya, ne denli nedensiz olursa olsun, tehlikeler içinde sürdürür onu. bu noktaya kadar umutsuzluk içindeydi, koşulunu haksız da bulsa kabulleniyor hiç değilse susuyordu. susmak, hiçbir şeyi yargılamıyor, hiçbir şey istemiyor sanılmasına yol açmak, kimi durumlarda da gerçekten hiçbir şey istememektir. umutsuzluksa, tıpkı saçmalık gibi, genel olarak her şeyi yargılar ve ister, özel olarak hiçbir şeyi. sessizlik iyi belirtir bunu. ama konuştuğu dakikadan sonra, hayır derken bile ister ve yargılar. başkaldıran insan, sözcüğün kökensel anlamıyla, yüz geri döner. efendinin kamçısı altında yürüyordu. işte karşı koymaktadır. yeğ tutulmayanının karşısına yeğ tutulanı çıkarmaktadır. her değer başkaldırıyı getirmez, ama her başkaldırı yönelimi bir değeri çağırır sessizce." sy 23-24
kitabın ikinci bölümünde doğa üstü başkaldırıya değinilir. " doğaötesi başkaldırı insanın kendi koşulunun ve bütün evrenin karşısına dikilmesidir. insanın ve evrenin ereklerini yadsıdığı için doğaötesidir. köle durumu içinde kendisine verilen koşula karşı çıkar, doğaötesi başkaldıransa, insan olarak kendisine verilen koşula. ayaklanmış köle benliğinde efendisinin kendisine davranışını yadsıyan bir şey bulunduğunu kesinler; doğaötesi başkaldıransa, evrence yoksun bırakıldığını bildirir. her ikisi için de yalnızca basit bir yadsıma söz konusu değildir. her ikisinde de bir değer yargısı buluruz, başkaldıran kişi işte bu değer yargısı adına yadsır durumunu benimsemeyi." insanlar herkeste herkesçe benimsenen, ortak bir değere dayanamıyorlarsa, insan için insan anlaşılmaz kalıyor demektir. ayaklanmış insan bu değerin açıkça benimsenmesini ister, çünkü sezer ya da bilir ki, bu ilke olmazsa, yeryüzünde karışıklık ve cinayet egemen olacaktır. başkaldırı edimi bir açıklık ve birlik savı olarak belirir onda. sy 37
- yaşamımızı bekleyişten bekleyişe tüketiyor ve hepimiz acı içinde ölüyoruz. sy 44
- iyiliğin ödüllendirilmediğini daha şimdiden, yeterince gördüğümüze göre, kötülüğün cezalandırılacağını nasıl söyleyebiliriz? sy 47
- sade'ın tanrı konusundaki en azından insanı ezen ve yok sayan bir tanrı düşüncesidir. sade'a göre dinler tarihinde öldürmenin bir tanrı ayrıcalığı olduğu yeterince görülür. insan ne diye erdemli olacaktır öyleyse? tutsağın ilk davranışı en uç sonuca atlamaktır. tanrı insanı öldürüyor ve yoksuyorsa, insanında benzerlerini yoksamasını, öldürmesini hiçbir şey yasaklayamaz. sy 54
- çağdaş yoksayıcılığın tarihi bu " her şeye izin vardır"la gerçekten başlar. romantik başkaldırı bu denli ileri gitmiyordu. her şeye izin olmadığını ama kendilerinin pervasız olduklarını, yasaklanmışı da yaptıklarını söylemekle yetiniyorlardı. oysa karamazovlarla öfke mantığı başkaldırıyı kendi kendisiyle karşı karşıya getirecek, onu umutsuz bir çelişki içine atacaktır. temel ayrım şuradadır : romantikler iyilik yapmaya da izinli görürler kendilerini, oysa ivan tutarlılığını yitirmemek için kötülük yapmaya çalışacaktır. iyi olma serbestliğini tanımayacaktır kendine. yalnız umutsuzluk ve yadsıma değildir yoksayıcılık, umudu kesme ve yadsıma istemidir her şeyden önce. öyle vahşicesine arılıktan yana çıkan, bir çocuğun acısı karşısında titreyen, geyiğin aslanın yanında uyuduğunu , kurbanın katili kucakladığını" gözleriyle görmek" isteyen adam, tanrının tutarlılığını yadsıyıp da kendi öz kuralını bulmaya çalışmaya başladıktan sonra, öldürmenin yasallığını benimser. öldürücü bir tanrıya başkaldırır ivan; ama başkaldırısını usa vurur vurmaz, bundan öldürme yasasını çıkarır. her şeye izin varsa babasını öldürebilir, hiç değilse öldürülmesine göz yumabilir. ölüm mahkumu koşulumuz üzerinde uzun bir düşünce, cinayetin doğrulanmasıyla sonuçlanır ancak. ivan hem idam cezasından nefret eder ( bir adamı anlatırken kızgınlıkla " başı düştü tanrının iyiliği adına" der) hem de cinayeti ilke olarak benimser. katile bütün hoşgörüler cellada hiçbir şey. içinde sade'ın rahatça yaşadığı bir çelişki ivan karamazovu boğar. gerçekten de ölümsüzlük var olsa bile, onu yadsıdığını söylemiş olmakla birlikte, sanki hiç yokmuş gibi düşünür görünür. kötülüğe ve ölüme karşı çıkmak için, ölümsüzlük gibi erdemin de var olmadığını söylemek ve babasının öldürülmesine ses çıkarmamak yolunu seçer. bile bile benimser bu ikiliği: ya erdemli ve mantık dışı ya da mantıklı ve cani olmak. öteki beni, şeytan, ivanın kulağına :" erdemli bir eylemi gerçekleştirmek istiyorsun; ama erdeme inanmıyorsun, seni sinirlendiren, kafanı karıştıran bu işte." diye fısıldarken haklıdır. sy 77-78
- insanlığa köle olmak tanrıya kulluk etmekten daha iyi bir şey değildir. öte yandan kardeşlikte komünistlerin hafta sonu görüşünden başka bir şey değildir. hafta içinde kardeşler köle olur. sy 84
- hristiyanlık dünyaya bir yön verdiği için yoksayıcılıkla savaştığını sanır, oysa yaşama düşsel bir anlam vererek gerçek anlamının bulunmasını önlediği oran da kendisi de yoksayıcıdır. sy 90
kitabın üçüncü bölümünde tarihsel başkaldırı çeşitli başlıklarda incelenir ayrıca uzunca bir marx ve komünizm eleştirisi de vardır. kral öldürücüler, tanrı öldürücüler, bireysel yıldırıcılık bölümün alt başlıklarından bir kaçıdır.
- insanın katil olunca ölmeye razı olması, bir katilin kurbanı olmamak içindir. sy 144
- goering, duruşmada, führer'e bağlılığını yadsıyor ve bu lanetli dünyada hala onur diye bir şey bulunduğunu söylüyordu. onur bazı bazı cinayetle birleşen bir boyun eğişteydi. askerlik yasası emre uymamayı ölümle cezalandırır, onuru da köleliktir. herkes asker olunca, asıl cinayet, emir öldürmeyi gerektirdiği zaman öldürmemektir. sy 219
- proleterler iktidarı askerlere ya da aydınlara, yani kendilerini köleleştirmekten geri durmayacak olan, geleceğin askerlerine vermek için dövüştüler ve öldüler. yine de bu savaş onurları oldu onların, umutlarını ve umutsuzluklarını paylaşmayı seçmiş herkesçe tanınan onurları oldu. ama bu onur eski ve yeni efendiler soyuna karşı kazanıldı. sy 257
- yalancı devrim aldatmacasının şimdi bir tanımı vardır. imparatorluğu fethetmek için her türlü özgürlük öldürülmelidir, bir gün imparatorluk özgür olacaktır. birliğin yolu tümlükten geçer o zaman. sy 274
kitabın son iki bölümünde ise başkaldırı ve sanat, başkaldırı ve öldürme , ölçü ve ölçüsüzlük üzerinden başkaldırıyı derinlemesine ele alır yazar. kitap insanlığın siyasal ve sanatsal serüveninde "başkaldırma" dürtüsüne derin bir bakış açısı getiriyor.
devamını gör...
kuzenine aşık olan insan
kuzenine aşık olmak da ne, ta kendisi ile evlendim. ve hala aşığım.
devamını gör...
uykusuzkahve
moderatörlüğü hayırlı olsun...
devamını gör...
aman boşver güzel olmasa da olur diyen erkek
seçenek kalmamış belliki,sevecekle yakacağın kötüsü olmaz demiştir..
devamını gör...
zor günlerden geçenlerin en iyi bildiği şey
'bütün geceler mecbur varır sabaha,
umudun kaybedip pes etmek olmaz.'
her şey olacağına varıyor.
umudunu kaybetmemeyi, belli bir süre elindekilerle yetinip pes etmemeyi, belki gelecek mükemmel olmayacak ama geçmişe takılıp güzel günleri mahvetmemeyi öğreniyor insan.
umudun kaybedip pes etmek olmaz.'
her şey olacağına varıyor.
umudunu kaybetmemeyi, belli bir süre elindekilerle yetinip pes etmemeyi, belki gelecek mükemmel olmayacak ama geçmişe takılıp güzel günleri mahvetmemeyi öğreniyor insan.
devamını gör...
günler aylar yıllar
yan lianke kitabıdır.
vaz geçmek de devam etmek de sizin elinizde. kalıp savaşabilirsiniz de terk edip gidebilirsiniz de. yeni bir şeyler üretip yaşamı sürdürmek de her şeyi bırakıp yeni bir başlangıç yanılsaması yaşamak da sizin elinizde. ama seçim ne olursa olsun doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi yapmaya gayret edin. ve doğanın size verdiği işaretleri asla göz ardı etmeyin.
çok yaşlı olmanız hiçbir şeyi değiştirmez. nazım ustanın dediği gibi bir zeytin ağacı dikin, belki siz büyüdüğünü görmezsiniz ama görenler olacaktır. ne zaman öleceğiniz belirsiz. o zaman her an ölecekmiş gibi yaşamaktansa hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak yeğdir.
yanınızda kimse olmayabilir. belki sadece sizin kadar yaşlı bir köpek. hatta bu köpek kör bile olabilir. onun sizin eşitiniz olduğunu aklınızda tuttuğunuz sürece asla yalnız kalmazsınız. onun da en az sizin kadar yaşama hakkı olduğunu unutmazsanız insan olma yolunda emin adımlar atıyor olacaksınız. kör bir köpek eğer sizin arkadaşınızsa o kurak köyde her şeye kafa tutabilecek kadar kalabalık olabilirsiniz.
size umut verecek hiçbir şey kalmamış olabilir. belki bir mısır fidesi. açlıktan ne yapacağınızı şaşırmış, susuzluktan kurumuş olabilirsiniz. ama içinizde bir gün o mısır fidesinin büyüyeceğine dair bir umut yeşermişse gücünüz arttıkça artacaktır. ve sizin o mısır fidesine verdiğiniz emek hiçbir şey olmayacaksa da kahramanlık dolu mezarınıza gölge yapacaktır bir gün.
günler, aylar, yıllar sonra tekrar okumak istiyorum bu kitabı. o günlerde, o aylarda, o yıllarda bana umut verdiğini düşünerek.
vaz geçmek de devam etmek de sizin elinizde. kalıp savaşabilirsiniz de terk edip gidebilirsiniz de. yeni bir şeyler üretip yaşamı sürdürmek de her şeyi bırakıp yeni bir başlangıç yanılsaması yaşamak da sizin elinizde. ama seçim ne olursa olsun doğru olduğunu düşündüğünüz şeyi yapmaya gayret edin. ve doğanın size verdiği işaretleri asla göz ardı etmeyin.
çok yaşlı olmanız hiçbir şeyi değiştirmez. nazım ustanın dediği gibi bir zeytin ağacı dikin, belki siz büyüdüğünü görmezsiniz ama görenler olacaktır. ne zaman öleceğiniz belirsiz. o zaman her an ölecekmiş gibi yaşamaktansa hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak yeğdir.
yanınızda kimse olmayabilir. belki sadece sizin kadar yaşlı bir köpek. hatta bu köpek kör bile olabilir. onun sizin eşitiniz olduğunu aklınızda tuttuğunuz sürece asla yalnız kalmazsınız. onun da en az sizin kadar yaşama hakkı olduğunu unutmazsanız insan olma yolunda emin adımlar atıyor olacaksınız. kör bir köpek eğer sizin arkadaşınızsa o kurak köyde her şeye kafa tutabilecek kadar kalabalık olabilirsiniz.
size umut verecek hiçbir şey kalmamış olabilir. belki bir mısır fidesi. açlıktan ne yapacağınızı şaşırmış, susuzluktan kurumuş olabilirsiniz. ama içinizde bir gün o mısır fidesinin büyüyeceğine dair bir umut yeşermişse gücünüz arttıkça artacaktır. ve sizin o mısır fidesine verdiğiniz emek hiçbir şey olmayacaksa da kahramanlık dolu mezarınıza gölge yapacaktır bir gün.
günler, aylar, yıllar sonra tekrar okumak istiyorum bu kitabı. o günlerde, o aylarda, o yıllarda bana umut verdiğini düşünerek.
devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
fazla uzaklaşmış olamaz, hızlıca kosup yakalayalım zira sabah saatlerinde iyi niyetinden ve bonkör gönlünden bir nebze filizlendirip gitti kendisi. sözlüğün mihenk taşlarındandır ve bu konu tartışmaya kapalıdır. bu da şahsına munhasır ikinci nick altım olsun.
devamını gör...