sesi radyocu olmak için doğmuş yazara selam olsun o nasıl bir sesti.
devamını gör...

'şuraya da şunları bırakayım' diyeceğim başlıktır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlükler insanların rahatça fikirlerini paylaştığı yerlerdir, şu veya bu düşünceyi savunanların az olması temennisi ise çok saçmadır. rahatsız oluyorsanız ya karşı tarafın fikrini çürütürsünüz ( bilginiz varsa eğer) ya da engeller görmezsiniz!
devamını gör...

antik yunan dili.
antik yunanca.
yunancanın atası olmasına karşın farklı harfler içermesi, gramer ve telaffuzunun faklı olması ile gelişmiş bir vurgu sistemine sahip olmasından dolayı günümüz yunancasından farklı bir dildir.

hint avrupa dil ailesine bağlı olan dil, en eski ve en gelişmiş alfabetik yazı sistemi olarak bilinen, günümüze kadar kullanılmış bütün alfabetik yazıların atası sayılan sami alfabesinden gelişmiş bir yazı sistemine sahiptir.

antik yunanistanda ve doğu akdenizde m.s 6. yüzyıla kadar yaklaşık 1500 yıl kullanılmış ölü dildir.
devamını gör...

zaman ve mekanı aşabilen tek şey sevgidir.

interstellar


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görsel kaynağı
devamını gör...

çok uzun zamandır uğramadığım babanemin o huzur kokulu evine gittim bugün. 7 saate yakın tek başıma, doğa ile iç içe kaldım.. kurabiye yaptım(yemek bile istemezsiniz), ağaçları suladım, kitap okudum, meyve topladım, evi karıştırdım.. sanki yıllardır bu güne ihtiyacım varmış gibi. biraz da olsa unutabildim o günleri.. unutamayacağım günler arasına girdi diyebilirim...
beni bugün en mutlu eden sey ise babanemin papatya kokulu kitapları idi.. uzun zamandır kitap alamıyordum.. işte anlarsınız.. sabırsızlıkla bekliyorum hepsini okumak için.. umarım babanem çaldığım kitaplar için kızmaz... neyse yeter bu kadar.. hadi iyi akşamlar..
devamını gör...

ekonomik sebepler, ev hanımlığı* ve iş yerindeki zorluklar gibi kıytırık sebeplerle savunulmaması gereken durum.* bir de çalışmaya gerekçe olarak ekonomide tek maaş yetmiyor gibi akla ziyan gerekçeler öne sürenler var ama onlar ayrı bir tartışmanın konusu. (akla ziyan derken gerekçenin doğruluğundan bahsetmiyorum elbette. bu ekonomide bir aileye gerçekten bir maaş yetmiyor. hatta çocuklu ailelerde bile evdeki kişi başına bir memur maaşı alsanız yoksulluk sınırının üzerine anca çıkarsınız. buradaki sorun kadınların çalışması için gerekçe gösterme saçmalığı. sağlıklı bir yetişkinin çalışmadan başkasının sırtından geçinerek yaşama düşüncesine sahip olması apayrı bir rezillik iken bir de buna "e n'apalım çalışmazsak para yetmiyor. mecbur kaldığımız için çalışıyoruz." diyerek tüy dikiliyor. "mecbur kaldığımız için çalışıyoruz" nedir alüminyum? babası paşa olanlar hariç tabii swh.
sağlıklı ve yetişkin bir insan utanır şunu söylemeye. allah bilir bu cümleyi kuranların arasında hatırı sayılır miktarda üniversite mezunu vardır bir de. e niye kontenjan işgal ettin o zaman diye sorarlar adama mq.)

çalışmamak için bahane üretenler* için ise diyecek pek fazla bir şey yok. yukarıda bu durumun tam tersi üzerinden gerekli izahat tarafımca yapıldı zaten. (dikkat ettiyseniz durumu doğrudan çalışacak kişi üzerinden açıkladım. zira bağımsız bir bireyin hayatını etkileyecek kararlar bizzat kendisi tarafından alınmalıdır. anne, baba, eş, çocuk vs. gibi üçüncü şahısların bu konuda söz hakkı yoktur. hayatınızdaki seçimleri bunu göz önünde bulundurarak; size ve özel alanınıza saygı gösterecek kendisi de birey olabilmiş kişiler ekseninde yapın; yatırım tavsiyesidir.)

ha unutmadan, bir de iş yerindeki zorluklar konusu var. iş arkadaşlarının olumsuz ve zarar verici tutum ve davranışları vb.
genel itibariyle kadınların bu tür zorlukları yaşamadığı sektör yok desek yeridir zaten. ve böyle sorunları engellemenin yolu kaçınma davranışından değil mücadele etmekten geçer. siz kamusal alandan çekildikçe o beyinsiz orklar daha da çirkefleşecek. erkeklerin de bu gibi "zorluk" temelli sebebimsilerle eşlerini çalışma hayatından uzaklaşmaya itmesi değil tam tersine destek olması gerektiğini düşünüyorum ancak zaten bu insanların çoğunun zihniyeti belli. gerçekten eşini "korumaya(!)" çalıştığı için bu davranışı sergileyen insan sayısı çöllerdeki kutup ayısı popülasyonundan bir tık fazladır anca.

ben böyle kendi kendime meczup gibi yazıp duruyorum ama bahane bulmak isteyene gerekçe mi yok sanki? yoksa galakside zorluğu olmayan iş yok.


bahane göt gibidir; herkeste bulunur.

-anonim-*


son olarak bu konunun bir sosyal hizmet bölümü dersinde yapılan münazarasında, erkek bir arkadaşımız cevabı uygun yere yapıştırmıştır:
"ben bir erkek olarak, eli kolu tutan sapasağlam bir kadına bakmak zorunda mıyım?"**
devamını gör...

genel olarak görmezden gelmeye gayret ettiğim anketörler.

durduk yere tutuyorlar insanı, kırılacak diye bir şey demeyi de istemiyorum.

görmezden gelip duymamış gibi yapmak en iyisi.
devamını gör...

yazması çok keyifli. beğendiğim yazarları nickaltında desteklemeyi seviyorum. teşekkür etmek için de aşırı sevimli mesajlar atıyorlar çok mutlu oluyorum. nickaltı yazalım. nickaltı önemli.
devamını gör...

iki doz mrna aşısı olan* ve salgın döneminin başından beri bütün hijyen kurallarına itinayla uyan biri olarak bsg demek istediğim olası kapanma.*
devamını gör...

muhabbet kuşunun ölmesi.
devamını gör...

ölmek mi daha zor ölmekten kaçmak mı ?
kapanın içindesin, nereye gitsen hayaletler peşinde; gaz odasında ölebilirsin, kafana bir kurşun sıkılabilir, yakılabilirsin, deneylerde canlı canlı kullanılabilir, acıdan ölebilirsin...

bu filmi izlerken ne teknik, ne görüntü yönetimi, ne oyunculuklar, ne müzikler, hiçbiri umrumda olmadı. belgesel izliyormuş gibi izledim. o kadar gerçekçi ve çıplaktı ki her şey. biziz bu dedim kendime, insan güçlendiği zaman namussuz, güçü yitirince acınası bir mahluk oluyor. günümüzde yahudi devleti israil’in gazzede yaptıklarını düşündükçe üzülsem mi bilemedim ama sonra baktım ki, insan lan bu. 9 litre kan 209/210 kemik, bir beyin, bir kalp taşıyor. zorda kalınca kalbini gösterip acı dileniyor, güçlendiği zaman beynini kullanıp gücünü çağlar ötesine taşımak istiyor. nikos kazancakis ne güzel anlatıyor bizi:

“bir zamanlar diyordum ki: bu türk’tür, bu bulgar’dır ve bu yunanlı’dır. ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırzına geçtim, evler yağma ettim… neden? çünkü bunlar bulgar’mış, ya da bilmem neymiş… şimdi kendi kendime sık sık şöyle diyorum: hay kahrolasıca pis herif, hay yok olası aptal! yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: bu iyi adamdır, şu kötü. ister bulgar olsun, ister rum, isterse türk. hepsi bir benim için. şimdi, iyi mi, kötü mü, yalnız ona bakıyorum. ve ekmek çarpsın ki, ihtiyarladıkça da, buna bile bakmamaya başladım. ulan, ister iyi, ister kötü olsun be! hepsine acıyorum işte… boşversem bile, bir insan gördüm mü içim cız ediyor. nah diyorum, bu fakir de yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor, onun da tanrı’sı ve karşı tanrı’sı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek… hey zavallı hey! hepimiz kardeşiz be… hepimiz kurtların yiyeceği etiz…"


kurtlar yiyecek lan bizi. o güzelim bedenlerimiz öyle kokacak ki annemiz o kokuyu alsa evladım demeye utanacak. bedenimiz çürüyecek, kafamızın içinde karıncalar gezecek, ayaklarımıza yılanlar dolanacak, başımızda bir dua edenimiz olduğunu görünce kendimizi hatırlayacağız işte. bilmiyorum, bilemiyorum. bu film bana hiç iyi gelmedi sözlük, itten aç, yılandan çıplak olduğumuzu bir kez daha anladım.
devamını gör...

uzun zamandan sonra burada yazmaya başlamış biri olarak bir kaç değerlendirmem var. küfür kullanılmamasını - her ne kadar arada kullanmak istesem de- takdir ediyorum. içinde seks geçen ve geçmesi muhtemel her şeyin başıboş sekmesine atılmasını doğru bulmuyorum. öncelikle yetişkin insanlarız ve her şeyi medenice konuşup yazabiliriz. kendinizce doğru bulamadığınız bir başlığa yazarların tanımlarıyla tepki vermesini beklemeli ya da altına siz yazmalısınız. başıboşlara atmak ya da habersiz silmek hoş değil. rtük gibi sansür uyguluyorsunuz. ayrıca bu sansür sol çerçeveyi daha kaliteli falan yapmıyor. yavan, sığ ve sıkıcı yapıyor. ben hiç yapmadım ama başlık/yazar engelleme gibi seçenekler varken zaten kimse istemediği başlıkla ve yazarla muhatap olmaz, olmasın. onu cezalandırın, bunu gönderin demek nedir. big brother gibi izlemek, hatasını(!) kollamak, cezalandırmak filan kendimizi açıkça ifade ettiğimiz tek alanı da elimizden almıyor mu. sosyal medya kullanıcıları eleştiriye, kabalığa, küfüre, sekse bu kadar uzak mı. sözlük yazarları dikensiz gül bahçesinde fanus içinde mi yaşıyorlar ya da yetişkin mi değiller. bu tahammülsüzlüğün sebebini anlamıyorum. kimse kimseye saygı duymak zorunda değil. sözlük değil mi burası. ev dekorasyon dergisiyle, hobi facebook sayfasıyla ya da ilkokul whatsapp grububuyla mı karıştırıyoruz acaba.
devamını gör...

birikim dergisinin fi tarihindeki bir sayısı ve aynı sayıdaki makaleler dizisinin ismi. hatta aynı isimde ve aynı konuda kitabı da çıkmıştı diye hatırlıyorum. konusu da mozambik komünist partisi’nin semirttiği muhafazakar budist sermayenin mozambik’i devasa bir şantiyeye çevirmesi ve ülkeyi felakete sürüklemesi ile alakalı idi. bir dönem iibf’lerde siyaset sosyolojisi dersleri bu makale üzerinden yürürdü. vize ve final soruları olarak gelmişliği de vardı.

ey gidi günler ey!
devamını gör...

doğru gibi görünen bir önerme veya fikir, tamamen yanlış olarak karşımıza çıkıyor.

sokrates'in paradoksu,
bilidiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.

kısırdöngü de diyebiliriz. düşünsel yanılsamaya sürükler.
bir berber, bulunduğu köydeki erkeklerden, yalnızca kendi kendini tıraş edemeyen erkekleri tıraş ediyor. berberi kim tıraş edecek?

görsel olarak paradoksun anlatımı galiba böyle bir şey olmalı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
evet. en meşhur paradoksumuz. buyurunuz.*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

umberto eco’nun prag mezarlığı kitabını okurken bu latince ifade dikkatimizi çekmiştir.
“ruhun sadece yapılan şey olduğunu söylüyorlar ama eğer birinden nefret ediyorsam ve bu hıncı içimde besliyorsam, tanrı’ya şükür bu bir içim olduğu anlamına geliyor. nasıl diyordu düşünür? odi ergo sum. (nefret ediyorum, o halde varım).”
kitabın konusu “simonini'nin başta yahudiler olmak üzere herkese duyduğu nefret ve bu nefretin, tarihin akışını değiştirmesidir.”
filozof, matematikçi ve bilim adamı rené descartes “düşünüyorum öyleyse varım” derken ayrımcılık yapanlar ise “nefret ediyorum, o halde varım” demektedir.
son zamanlarda sosyal medyada insanları ırk, cinsiyet, yaş, ulus, din, cinsel yönelim gibi konularda aşağılar tarzda konuşanların giderek arttığını görüyoruz. bu kişiler eleştiri alınca ifade özgürlüğü diye çemkirmektedir. nefret söylemi hakkın kötüye kullanımı olduğundan ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.
devamını gör...

lan başlığa tıklarken aklıma o kadar kötü sahneler geldi ki..bir kez daha nefret edecektim hayattan.

mükemmel fotoğraf. sevgi kadar güzel bir şey var mı? çok çok sevmeniz ve çok çok sevilmenizi temenni ediyorum.
devamını gör...

fırtınada ağaçlar nasıl çatırdar bilir misin kardeş?
devamını gör...

seni seviyorum baba diye hiç söyleyemedim. toplum bize, baba ile çocuğun arasında bir mesafe olması gerektiğini dayatmış. ama gözlerimizden anlıyorlardır sevgimizi, eminim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim