ne kadar naif bir durumdur..
keşke hep boyle utangaç kalsalar..
sonradan bir hal alıyorlar.. düşman başına..
devamını gör...

diş macunu gibin ferahlık veren yazar tanesi. hoş gelmiş.

--- kamu spotu ---

günde 2 defa dişlerinizi fırçalayınız.

--- kamu spotu ---

ayrıca;
(bkz: kafa sözlük formatı ve kuralları)
devamını gör...

özellikle yeni başlayan için motive edici desteği aşikar. işini ciddiye alan, entelektüel, yazar.
not: şairmiş
bkz elma kokan salon
devamını gör...

koca koca harflerle yazmak isterim arkadaşlar ama maalesef sözlükte olmuyor. şimdi hep birlikte tekrarlayalım:

cinsiyet farketmeksizin her şikayette önce mağdurun beyanı esas alınır. beyanı veren kişi çocuk/yetişkin fark etmeksizin mağdurun beyanı her zaman önceliklidir. bunu aklımıza kazıyalım.

öncelikle geri zekalıyla anlatır gibi anlatırsak eğer feminizm sosyal hak bağlamında kadın ve erkek eşitliğidir ve sizi yemeyecektir. feminist değilim diyen kadın arkadaşları teessüf ederim, türkiyede yaşayıp da hayatında bir kere istismar edilmemiş bir kadın yoktur. kendi yaşam hakkınızı ve kişisel alanınızı siz savunmazsanız sizi anlamayanlar hiç savunmaz.

kadınların iftirasına gelirsek eğer, her yerde belli durumları istismar eden insanlar vardır ve olacaktır. bu ülkede hiçbir şey yapmadığı hâlde kırk yıl hapis yatan insan var. onların geri zekalılığı, yaptıkları tek şey temel insan haklarını savunmak olan bir topluluğa mâl edilemez.

aklı havada iki insan bu mağduriyeti sömürdü diye o mağduriyet yok olmuyor. öldürülen kadınlar dirilmiyor. sistematik kadın cinayetlerini engellemek adına hazırlanan istanbul sözleşmesini bir çırpıda silip atanların da açıp okumasını tavsiye ederim erkekliğinize zeval gelmez. feminizm hakkında açıp vikipedi bile bakmamış insanların feminizmi bir kanser gibi görüp "feminist değilim ama... feminizmi desteklemiyorum ama..." demeleri de beni deli ediyor. temel insan hakkı olan yaşamı savunmak ayıp bir şey değil. bunu da tekrar tekrar kendimize ayna karşısında söyleyelim lütfen.

cinayeti küçük bir çocuğun dahi saptayabileceği davalarda katilin serbest bırakıldığı mahkeme kapılarında adalet dilenmek zorunda kalmak pek güzel bir şey değil. o yüzden rica ederim hiçbir şey yapmıyorsanız bile bu olay üzerinden feminizm boklamadan önce "ben niye yaşam hakkını savunan insanlara iki kadının salaklığını mâl ediyorum ya" diye düşünün.
devamını gör...

yeşil mercimek, nohut, börülce, fasulye gibi çeşitli bakliyatları önceden haşlayıp porsiyonlara bölün, buzdolabı poşetleri ya da saklama kaplarıyla buzluğa kaldırın. sabahtan yiyeceğiniz kadarını çıkarın, öğleye kadar çözülür. öğleyin bir salata kasesi içine dilediğiniz yeşilliği, baharatı, küçük doğranmış turşuyu bakliyatınızla birlikte kaseye ekleyin. limon ve zeytinyağı da eklediniz mi gayet doyurucu ve besleyici bir salatanız olur. aynı mantıkla haşlanmış tavuk, makarna + yoğurt, haşlanmış patates + garnitür + yoğurt + az miktarda mayonez gibi çeşitlemeler de deneyebilirsiniz. önceden hazırlarım derseniz de çeşitli sebze mücverleri ve zeytinyağlı sebzeler soğuk yenebildikleri için gün içinde zaman kazandıracaktır. sıcak yemek istiyorum derseniz de omlet ve krep türlerini deneyebilirsiniz.

ayrıca:
(bkz: hem sağlıklı hem de tadı güzel olan yemekler)
(bkz: ucuz ve pratik yemek tarifleri)
(bkz: yalnız yaşayanlara pratik yemek tarifleri)
devamını gör...

bir ahmet ümit kitabıdır.

ve bence çok başarılı bir kitaptır sadece verdiği tarihi bilgiler bile çok keyifli ve kıymetlidir.

eğer polisiye kitaplar okuyan bir kişiyseniz polisiye tarafı sizi doyurmayabilir ama arada sırada okuyorsanız çok memnun kalarak okursunuz.

kitap tamamen istanbulu seven hatta istanbula aşık bir yazarın elinden çıkmış. istanbul ve istanbul değerlerinin etrafında güzel bir kurgu dolaşıyor ve sizde severek okuyorsunuz.
zaten kitabın arka kısmında kaynak bölümünde ahmet ümit abinin okuduğu yararlandığı eserler verilmiş çok detaylı bir yazım süreci olduğu çok belli.


tek üzücü kısmı ise olayları erken çözmüş olmamdı. ben öyle sürekli polisiye okuyan birisi olmama rağmen olayı çözdüm. ulan balığa giden herifler neden masaya tuttukları balıkları getirmezler. orada direkt çözdüm mevzuyu.
ayrıca çok fazla tutarsız eksiklik vardı ama rahatsız olmadım.
profesyonel şekilde kitap mı okunur lan. herif adli tıpta çalışıyor almış okumuş kitabı bu niye böyle şu niye böyle diyor.


polisiye sevenlerin okuması gereken bir kitap keyifle okuyacaklarına eminim. ayrıca istanbul sevenler zaten kaçırmadan okumalıdır.
devamını gör...

başrolünde daniel radcliffe ve paul dano'nun olduğu çok eğlenceli ve hafif duygusal bir film.
hikayesinde ölen bir vücutla birlikte ıssız bir adada olan kişinin ölen kişinin ölmeden önceki hayatını ve yaşamı hatırlatmaya çalışma ve eve dönme çabasını işliyor.
çok tatlı bir dostluğun konu olduğu bu film sonunda içinizi ısıtabilecek yapıda.
basrollerin rollerini çok güzel yaptığı bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. keyifli seyirler.
devamını gör...

evet arkadaş aldınız mesajı, madalyalı tanımlarınıza sahip çıkıyorsunuz!
devamını gör...

daha ne kadar ileri gidebilirlerki.. dedikçe, daha da ileri gidiyorlar bir şekilde, yok reform, yok yeniden kuruluş filan..
sürekli anlatacak bir şeyleri de var yani...
hem kaç yıldır zaten her yerde biz vardık her şeyi biz yaptık diyip, hem de şu sorunlar var bu sorunlar var, bunları çözmek lazım demek nasıl bir kafadır...
sorun varsa sizin yüzünüzden, adalet yoksa sizin yüzünüzden, gelir dağılımında uçurum varsa sizin yüzünüzden, çözümlerin hepsini siz yaptınız da, sorunları kim yaptı acaba...
koyunlara anlatsalar anlardı..
bunların seçmeni tın tınn.. bomboş kafalar bomboş ya gerçekten, korona da kaybedilen yaşlı nüfustan bile medet umuyorum gerçekten..
üzgünüm ama o bile kar yani...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

katıldığım başlıktır. bazı arkadaşlar takılabilirler bu duruma. her insan farklı sonuçta. ben takılmıyorum. umurumda olmuyor rezil tanımlar giriyorum arada sırada.

benim bu rezil tanımlar kimliğim ulan !
benim bu çirkin tanımlar üslubum ulan !
devamını gör...

“hak ettiğimizi düşündüğümüz aşkı kabul ederiz.”

– stephen chbosky (the perks of being a wallflower kitabı ve filminden önerilir)
devamını gör...

şahsımca dünyanın en hüzünlü cümlesini sarf etmiş kişidir, dilin prensi, mantığın şovalyesi, kötü yaratılışlı ejderhaların katilidir, yakın tarihin peygamberlerinden biridir, acı dolu bir hayatın içinde ruhunun karanlık baskısına göğüs gerebilmiş dünya üzerine gelebilmiş en zeki insanlardan birisidir, zekasını yönlendirebileceği tek şey olarak felsefeyi tanımlamıştır, "kültür ve değer" kitabında yazdığına göre kelimelerini ne zaman felsefe dışı bir şeye çevirecek olsa bocaladığını itiraf etmiş ve felsefenin zihnindeki tortuları süpürmesi için en uygun ortam olduğunu, kendi habitatı olduğunu söylemiştir. her cümlesinde ayrı bir derinlik, yaşayışında ayrı dimağları ilhama çağıracak bir gizem yatmaktadır. bertrand russel'ı akıl fuhuşu yapmakla suçlamıştır, akıl sağlığını öven filozoflar gibi değildir, okuması alışana kadar zordur fakat bu zorluk baudrillard, foucault vb. gibi filozoflarda yaşandığı gibi değildir, sadece soğuk mantığın diline hüküm verdiği için sürekli yaptığı tekrarlar kişiyi zorlayabilir, "tamam anladık ulan, kısa kes" gibi kelimelerin zihinde oluşmasına neden olabilir diye zordur. öte yandan zihinde kelimelerinin dansına izin verdiğiniz andan itibaren şeyler daha belirgin, dünya olabildiğinden daha berrak ve acıyla dolu gözükür, çünkü dünya sınırlıdır. dil ile sınırlandırılmıştır. dilin sınırı belirleyen şey ise mantıktır. ama hemen depresyona yönelmeyin, çözüm daha sonra manly p. hall tarafından sunulur, dünyanın sınırını ancak dünyanın sınırlarını genişleterek aşabileceğimizi söyler. tabi bu bir kademe atlama değil, elindeki olanakları sınırsız bir şekilde kullanabilme gücünden ileri gelir. sanıyorum konudan sapıyorum ve hala unutmayanların akıllarında merakla çalınan en hüzünlü cümleyi şuraya bırakıyorum;

“öyle bir duygumuz vardır ki, bütün olanaklı bilimsel sorular yanıtlandığında bile, yaşam sorunlarımıza daha hiç dokunulmamıştır. tabii o zaman da hiçbir soru kalmamıştır; yanıt da tam budur.”

tractatus'ta söylediği şey budur, bunu latinlerin bir deyimiyle daha şenlendirmek, karanlıkla dolu zihninize biraz daha karanlık eklemek isterim; "vanitas vanitatum sed omnia vanitas.—nafilenin nafilesi, herşey nafile."

wittgenstein kısa bir metinde anlatılabileceğin ötesinde bir insandır yine de buna rağmen yanlış anlaşılma korkusu yoktur fakat yanlış anlaşıldığında üzüldüğünü belirtmektedir. öyle ki, "yerkürenin dört bir bucağına dağılmış dostlar için yazıyorum" der. ayrıca tractatus'un önsözünde, "yazdıklarımı sadece bunları daha önce bir kez düşünmüş olanlar anlayabilecektir" diye yazar.

peki bütün bunlarla varmak istediğim nokta nedir, sadece kendi hayranlığımı dışa vurmak için mi bunları yazıyorum?(ki asla kendi benliğimin üzerinde bir şeye hayran olmam) ne demek istiyorum, neden bunları anlatıyorum? elbette ki yönelebilmeniz için. eğer bir kez olsun aklınızdan geçtiyse ve sonraya bıraktıysanız bundan vazgeçip tekrardan yönelmenizi rica etmek için. böylelikle bu entry bir an olsun size yönelmek için cesaret verebildiyse, evet cesaret, ardından gelip bana yazabilir ve böylelikle arkadaş olabiliriz. evet arkadaşlar, ben de yerkürenin dört bir yanına dağılmış dostlar için yazıyorum.(burada capslock açtım)

bütün yanıtları aldığınızı, bütün ideallere ulaştığınızı, dünyadaki bütün dağlara tırmanıp, bütün nehirlerin temiz sularından içtiğinizi varsayalım şimdi de, ulaşıcak hiçbir şeyin kalmaması nasıl hissettiriyor? ilerlemenin durması nasıl hissettiriyor? şimdi birer tanrıya dönüştünüz, her şeyi biliyorsunuz, bilinecek hiçbir şey kalmadı. oysa sizin tanrıdan farkınız kendi rotanızı tekrardan çizmenin zorluğu olarak beliriyor, dünya ortada değilken, ufkun köşeleri sisle kaplıyken her şey daha kolaydı, şimdi o sis kalkıp size köşelerin keskinliğini gösterdiğine göre boşluğa doğru bakışınız ve orada hiçbir şey görmeyişiniz size nasıl hissettiriyor? ben söyleyim, nasıl duygulanım yaşayacağınızı haddim olmadan tahmin etme küstahlığında bulunayım; hiçbir şey hissetmeyeceksiniz. baudrillard'ın bundan çok zaman geçmeden önce söylediği üzere, "üzerine örtülen hakikat değil, hakikatin yokluğudur." çizgi romanlarla aranız nasıl? bir kaç tane okumuşsunuzdur, hadi hiç olmadı filmi çekilenlerden birini izlemişsiniz, o halde dr. manhattan'ı akıllara getirelim, dünyada yapılacak bir şey kalmadığını gördüğünde, artık istenmediği diyarını terk ettiğinde ne demiştir? "belki kendiminkini yaratırım." fakat ne yazık ki anlaşılacak her şeyi anlamış olmanız size süper güçler kazandırmaz, uçamazsınız bunu öğrenince, görünmez olup süre hayalini kurduğunuz tuhaf fantezilerin peşini kovalayamazsınız. tıpkı eskiden olduğunuz insan gibi, hislerden arınmış bir şekilde hayatta kalma içgüdüsünün kontrolünde ölüm anınızı beklersiniz, yaşlı vampirler gibi hareket edersiniz. öyleyse olan biten budur, nafilenin nafilesi, herşey nafiledir. soru, yanıtıyla beraber gelmiştir. wittgenstein felsefenin amacını felsefeyi yok etmek olarak görür, haklıdır.(bak bak, buna karar veren komite olmuşum.)

wittgenstein kendini hatırlatıcı olarak görür ya da yeni benzetmeler yaparak daha önce düşünülmüş olanları tekrardan gün yüzüne çıkarmak ister, bu yüzden yaratıcı değildir, yeniden-yapıcıdır. bunu yine aynı şekilde kendisi de itiraf edecektir. ama veda'larda şöyle yazar; "gerçek birdir fakat bilgeler ona pek çok isim vermiştir." hakikatin birliği. süleyman der ki, "bu göğün altında söylenmemiş gerçek yoktur." baudrillard ile çelişmiyor mu peki bu söylediğim? hayır, klişelerle bezenmiş bir kelime söylemeye çalışayım; hakikatin yokluğu da öyle ya da böyle bir hakikattir. tabi bu wittgenstein'ın ayrımsadığı gibi, bazı şeyler vardır ve bazı şeyler yoktur durumuna benzer. bu da yok olanın varlığıdır. tabi, "hiçlikten hiçlik çıkar."

aslında wittgenstein için yazılacaklar bu kadarla sınırlı değil. her kelimesi özenle incelendiğinde elbette ki kendinize göre bir şey bulabilirsiniz, elbette sizi derinden sarsan bir cümleye rastgelebilirsiniz. o yüzden kazmaya devam edin, dil oyunlarının sizi zorladığı ya da sıktığı yerlerde "ulan bu ne ya" diyip kenara atmayın, okumaya devam edin. bu spiral merdivenden inmeye benzer, aşağı baktığınızda noktayı bütün netliğiyle görebilirsiniz ama indikçe fark edersiniz ki derinlik gördüğünüzün çok daha ötesindedir tabi ki baş döndürücülüğünden hiçbir şey kaybetmez.
devamını gör...

kabak çekirdeği yerken parçalandığı için kabuguyla birlikte ağzına atan insandır aynı zamanda.
bir şeyler için cabalayacak gücü kalmamıştır.
devamını gör...

burayada etmeyecegimdir. kendime bile dile getirmediğim manyakliklarim var.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"deli dolu biriydim, şu an yalnızca doluyum."
(bkz: sagopa kajmer)
devamını gör...

dört mevsim üşüyebilen, bu yüzden hırka seven, renk renk hırkası olan biridir.
like me.
devamını gör...

bu hikayede yanan marlon brando oldu.

bir hashtag.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim