pandemide kopan pandomimleri izlemeye devam edeceğimiz bir gün daha.. günaydın sayın seyirciler..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

din öğretilir ateizm öğrenilir. tüm dünyada bilim anlamında önemli çalışmalar yapan kişilerin çoğunluğu ateisttir. düm dünyada yobaz davranışlarda bulunanların tamamı bir dine inanmaktadır.

din ve ahlakın aynı şey olduğunu zannedenler tüm ateistleri ahlaksız olarak düşünmektedir. oysa kişi budist olsa aynı yaftalamayı yememektedir.

--- alıntı ---

bazı dinler semavi, yani kutsal, tek tanrılı ve bi kutsal kitaba sahip olan dinlerdir. bildiğimiz gibi bu şekilde üç din vardır. ama farklı inanışlar ve diğer mezheplerle birlikte dünyada tam olarak 4.300 adet din olduğu kabul ediliyor.

--- alıntı ---

neticede bu 4300 dinden birisine inanıp 4299 adedini inkar edersem fazla sıkıntı yok ancak o bir tanesini de inkar ettiğimde ahlak elden gidiyor. (bu sadece islam coğrafyası için geçerli bir genelleme değildir). din konusunu tartıştığınız birisi size ineğe taptığını söylese gülersiniz, "olur mu öyle şey" dersiniz ama ahlakını sorgulamazsınız. neden? çünkü o kişi en azından bir şeye inanmaktadır. hiçbirşeye inanmamak kavramı ise kişiyi korkutur. insanlığın dürtülerine esir olmasını engelleyen şey ahlak olmalıdır ancak bu işe yaramadığından (ceza yok ucunda) bu görevi din üstlenmiştir. kişiyi ahlaklı davranmaya zorlamıştır. kendisindeki bu baraj kalktığında yapabileceklerini karşısındakinde de potansiyel olarak görmektedir. bu yüzden neye inanırsa inansın yeter ki bir şeye inansın diye bağırmaktadır iç ses. oysa ahlak dine bağlı (müfredatımızın aksine) değildir. ateist bir terör örgütü yoktur. ateist bir demagog yoktur kitleleri peşinden sürükleyen. ateistler, bir dine inananları aşağılamaz. onlar için endişe duymaz. onlar adına (kendi kararlarının doğru olduğundan hareketle) karar vermeye çalışmaz. manipüle etmez.

"inanmıyorsan da saygı duy" doğru bir söylemdir fakat eksiktir. ancak ve ancak peşinden " inanmamana saygı duyduğum gibi" ifadesi gelirse bir anlam teşkil eder.

dinlerin tamamında "hoşgörü" kavramı vardır ancak içi boştur. bunu görmek için ise dine mensup kişilerin davranışlarını gözlemlemek yeterlidir. ateizmde böyle bir kavram yoktur ancak bir dine mensup olanların o dinin gerekliliklerini yerine getirmeye çalışmalarına hoşgörü göstermeyecek tek bir ateist yoktur.

(bkz: kişi kendinden bilir işi)
devamını gör...

yedi numara dizisindeki haydar karakteridir. matematik dehası mı, konuşma tarzı mı yoksa armağan'a olan aşkı mı bilmiyorum. ya da üçünün birleşimidir.
devamını gör...

avusturyalı ressam. girilen entrylerde hayatı ve sanatı hakkında detaylı bilgi verilmiş. resimlerinde kadını, romantizmi ve erotizmi müthiş resmeylemiştir. yaşadığı dönemde özellikle kiliseler resimlerini müstehcen bulmuştur.

benim beğendiğim ressamların başında yer alır. bir bilgi olarak şunu belirtelim; avusturya kültür bakanlığı klimt eserlerini toplamak için ciddi uğraş vermiştir. ancak tablolara sahip kolleksiyoncular eserleri satmamışlardır.
dönem dönem yapıtları, viyana sanat tarihi müzesinde sergilenmektedir. (kunsthistorische museum wien)

aşağıya bir eserinin replikasını koyalım. siz orjinalini düşünün artık.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ben geç bulduğumdan mıdır, köşede bırakılmış bulduğum için midir bilmem ama bana ikinci sınıf bir film izleyeceğim havası vermişti film. oyunculara bakıyorum anthony hopkins, jeffrey dean morgan,abbie cornish, colin farrell gibi oyuncular var içinde ama nedense ön plana çıkmamış bir film gibi gelir bana.

vahşi cinayetler işleyen ve ardında iz bırakmayan bir seri katili yakalamaya çalışan bir dedektifin hikayesini konu alan polisiye filmidir solace. kızını kaybettikten sonra emekliye ayrılarak hayat ile ilişkisini kesmiş bir tıp uzmanını da kendisi ile çalışmaya ikna etmeye çalışıyor dedektifimiz. entelektüel ve gizemli bir roldeki hopkins, uçarı kaçarı bir karakteri benimsemiş farrell... gerçekten iyi aktörlerin oynadığı ve sırf bu yüzden bile izlenebilecek bir film.

daha yüksek gerilimde ilerlemesi istenen sahneler, yükselmesi beklenen bir tempo ile bırakabilir bu film fakat dediğim gibi gizemli, mistik, insan üstü bir gerilim filmi havasında giden film oyuncuları için bile kesinlikle izlenebilir. bunu söyleme sebebim de olur da konusu ya da ilk yarısı sizi izlemeye itmezse diye idi.

evlat, doğruyu yapmak zorunda olmak hissi, öngörü vb. gibi izleyiciyi de ekran karşısında ikileme sokabilecek konuları güzel işlemiş olmasından ve filmin sonunda kadar insan içindeki merakı söndürmemesinden dolayı bu filme puanımı düşük vermezdim. bir yerde se7en filminin devam projesi olduğu fakat iptal edilerek başka bir film olarak planlandığını okumuştum. gayet güzel bir film olmuş, keyifli bir izleme zevki sunar diye düşünüyorum.
devamını gör...

hareket halindeki arabada bir bacağımı bıraktım ya. yarısı içeride yarısı dışarıda "hooops aloo binmedim daha lan bi dur, anam bacağım" derken durdu. -çığlıklar, yardım çığlıkları, allah'ın belaları- daha ne olsun. bir de kardeş yani, mahalle de senin anladın mı sövemiyorsun. yoksa saçının her teline ayrı ayrı. velhasıl bacağım acıyor canlar, sebeb-i mutsuzluğum onunçün.
devamını gör...

lohusa sendromuna girmiş olabilir. bazı kadınlar doğum yaptıktan sonra büyük bir psikolojik yıkıntıda oluyor hatta bu yüzden yeni doğum yapan kadınlar tek başına bırakılmaz derler. yine de sebebi ne olursa olsun vahşilik ve ceza alması gerekiyor. ayrıca adamın karısının hamile olduğunu nasıl bilmiyordu onu anlamadım.
devamını gör...

işin ciddiyetini hala anlamayan insanoğlu, doğa tarafından zorla terbiye edilecektir diye düşündüğüm ısınma süreci.

konuyla ilgili kızılderili meşhur sözü şuraya bırakayım:

--- alıntı ---

beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak...

--- alıntı ---
devamını gör...

hasan mezarcı, sen misin? derim.
devamını gör...

kim bilir gün içinde kaç insan yanımızdan geçip gidiyor kafa dengi diyebileceğimiz. günümüzde yeni insanlarla tanışmanın çoğunlukla arkadaş ortamı ve sosyal medyadan olduğunu var sayarsak bu iş biraz zor.
devamını gör...

vladimir mayakovski tarafından sergey yesenin'in intiharı üzerine kaleme alınmış şiir. sergey yesenin için ve/veya sergey yesenin'e olarak anılan şiir, mayakovski tarafından öyle keskin kaleme alınmış ki ne zaman okusam sanki mayakovski kalemi kağıda değil etime batırıyor gibi hissediyorum. intihar, ölen kişi için artık anlamsızdır zaten acı çekilmiş ve son bulmuştur oysa kalanların sırtına fazladan bir acı ve umutsuzluk yükler. dizelerin altında yatan o derin özlem, anlayış ve sitem insanın kemiklerini bile uyuşturacak cinsten. yesenin'e bu şiiri yazdıktan tam beş yıl sonra mayakovski'nin de intihar etmesi üzerine ise söyleyecek pek az şeyim var.

elveda dostum şiirinde şöyle diyor yesenin;
"ölmek yeni bir şey değildir bu dünyada
ama yaşamak da yeni bir şey olmasa gerek." ve daha bir anlam kazanıyor mayakovskinin bu şiirindeki son satırları:
"şu yaşamda
en kolay iştir ölmek
asıl güç olan
yepyeni bir yaşama
başlamak."

--- alıntı ---

sergey yesenin'e

"sen gittin, diyorlar yukarılarda bir dünyaya.
sonsuzlaşma-
uçuyorsun,
parıldayan yıldızlara çarparak.
ne borç var artık bize,
içki ne de
ayılma.

hayır, yesenin,
oh çekmek değil benim istediğim.
görüyorum ben
kesik bileklerinle sendeleyişini
ve alayla değil
acıyla
düğümleniyor yüreğim.

görüyorum
bir kemik çuvalı gibi
yere atışını gövdeni.
-dur! diyorum.
bırak !
delirdin mi sen?
sürer mi ölümü hiç insan
tebeşir tozu gibi
yanaklarına?


sen ki çok daha
iyi verirdin ölüme
ağzının payını herkesten.
yeryüzünde başka
kimsede olmayan
o efece konuşmanla.
niçin?
nedeni ne?

donup kalıyorum şaşkınlıktan.
homurdanıyor eleştirmenler:
-bizce,bunun asıl nedeni
şu...
ya da bu...
ama daha çok,
kopmak toplumdan,
çok fazla bira
ya da şarapla kafayı çekmesi.

başka deyişle
satsaydın
bohemleri
işçi sınıfına, diyorlar.
sınıf bilincin olsaydı,
bak, bu gelmezdi başına.
oysa işçiler de
kvastan sert içkilerle
kafayı çekiyorlar.
o sınıf da içerek
güzelce sıçıyor kendi ağzına.

başka deyişle
parti'den biri
denetleseydi seni
sağlansaydı böylece
asıl önemi
içeriğe vermen.
yazardın o zaman
her gün
o dizelerin
yüzlercesini

uzun uzun
ve sıkıcı
doronin de gördüğümüz türden
ama bence
böylesi bir deliliğin içine düşseydin
sen çok daha önce
son verirdin
yaşamına.

votkadan gitmek daha iyidir
inan bana
böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa.
hiçbir zaman söyleyemeyecekler
nedenini bize
seni yitirişimizin.

şuracıkta duran
çakı mı, yoksa ip mi?
ama bulunsaydı
mürekkebi, elbette
angelleterre otelinin
damarlarını kesmen
ve ölüp gitmen
gerekmezdi.

sana öykünenler çıldırdılar sevinçten:
bir daha, bir daha !
neredeyse bir yığın insan
zıvanadan çıkıp
öldürdü kendini.
neden çoğaltmalı
intiharları
böyle sayıca?

daha kolay değil mi
mürekkeple doldurmak
oteldeki şişeleri!
sonsuza dek
kilitlendi artık dilin
arkasında dişlerinin.

benim bu bilmecemsi sözlerim
yersiz
bir bilgiçlik sayılmamalı
halkımız,
yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin,
yitirdi ölümünle
yansılı sesler üreten
en güçlü çırağını.
ve o herifler tayışıp duruyorlar
ölü şiir döküntülerini

geçmiş,
gömülmüş ölülerden
hemen hiçbir yeniliği olmayan.
üstüste yığıyorlar
tatsız uyaklarını
mezara toprak atar gibi: daha beterlerini.
onurlandırmak için oğlunu
esin peri'sinin bile
işine yaramayacak olan.

sana yaraşacak
bir anıt henüz dökülmedi
hani nerde o anıt,
döğülmüş tunçtan
ya da yontulmuş mermerden?
oysa çoktan doldurdular
yığın yığın
parmaklarının dibini
çöplerle,
adama sözcüklerinden, anılardan, o bok püsür şeylerden.

adın
hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri.
sözcüklerini
geveleyip duruyor sobinov ağzında
kıvrılıp oturmuş da
altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının-
"hiçbir şey söyleme,
ah dostum,
içini de çek-me ne olursun."

ah,
sen onu ne kimbilir nasıl da alaya alırdın,
şu leonid lohengrinski'yi,
baş belası, tanrının!
ortalığı kimbilir
nasıl da ayağa kaldırırdın:
"izin veremem
şiirsel gargaralarına
anıran eşşeklerin!"-
sağır ederdin kulaklarını
üç ayaklı ıslıklarınla, sonra,
yazdıklarının hepsini
kıçlarına sokmalarını söylerdin.

harcardın bozuk para gibi
o yeteneksiz heriflerin hepsini,
doldururdun
smokin ceketlerinin
kara yelkenlerini,
öyle ki savrulurdu
sağa sola
kogan gibileri,
süngüleyerek
sivri bıyıklarıyla
gelip geçenleri.

oysa bu arada
sayısı hiç de azalmadı
bu serserilerin.
çok zorlu bir iş
onları sayıca geride bırakmak.
yaşam
yepyeni bir biçimde
yeniden kurulacak.
işte o zaman
yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak.

böyle bir çağda
ağırlaşıyor sorunları
kalemin,
iyi ama, gösterin bana
sizi ey zavallı
hortlaklar sürüsü, hadi
nerede görülmüştür
ve ne zaman
yüce bir kişinin,
dikenli yolları bırakıp da
gül bahçelerini seçtiği?

sözcükler
yönlendirir
insanoğlunun güçlerini.
yürüyün!
arkamızda
zaman patlasın
bir mayın gibi.

bizim geçmişe sunacağımız
yanlızca
bukleleri
rüzgarda
geriye savrulan saçlarımızın.
eğlenceye ayrılacak yeri yok
gezegenimizin.

yarınlardan
koparıp
almalıdır mutluluğu
insan.
şu yaşamda
en kolay iştir ölmek
asıl güç olan
yepyeni bir yaşama
başlamak."

--- alıntı ---
devamını gör...

selamlar, sevgiler. bugün kayıp efsaneler serisi diye bir konsept belirledim ve perşembeleri kayıp efsaneler serisi ile düş kurma zamanında olacağım, kayıp efsaneler serisinin ilk konuğu da elbette kutsal kase konusu olacak; kutsal kase'den bahsedip şarkılar çalacağım.

saat 23:00'te zamanınız olursa sizi bekliyorum!
devamını gör...

allahım bu kadın nasıl tatlı bir kadın, nasıl güzel bir yazar? girdiği tanimları, samimiyeti ve güzelligi ile sözlüğün vazgeçilmez, biricik yazarı. daha sözlüğe girdiğim ilk andan beri bana kız kardeşi gözüyle bakan, tatlı mı tatlı, güzel mi güzel yazar. sen hep yaz, hep var ol.
devamını gör...

60 yaşında olan anneden duyulunca garip hissettiren söylem.

anneme durduk yere hediye almam sonucunda "paranı neden böyle şeylere harciyorsun" vs diye saydirirken birden ağzımdan "boş yapma" çıktı. annemde anlamını ısrarla sordu bende "boş konuşmak, boş anlamsız hareketlerde bulunmak" olarak açıkladım. aradan yarım saat geçtikten sonra tlc izleyen anneme hala bu kanalı mi izliyorsun sorusuna "boş yapma" cevabını almamla dumura uğradım. bunu söylerken tonlamasini tam olarak doğru yaptı ve asla gözünü televizyondan ayırmadı. kusursuz bir andı. bir süre sessizce oturmak zorunda kaldım.

hala kendime gelebilmiş değilim.
devamını gör...

*gerçekten çok tatlı insanlarla tanıştım*
*gerekli gereksiz bi sürü şey öğrendim
*ilk sözlük deneyimimi yaşadım,daha düzgün ve özenli yazmayı öğrendim.
*veee arılar/arı desenli şeyler benim için ayrı bi anlam kazandı*.
devamını gör...

chernobyl nükleer felaketi hakkında farklı bakış açıları kazandıracak bir mini dizi. oyuncu seçimleri o dönemde yaşamış gerçek kişilere çok benzediği için gerçekçiliği artıyor. dizi bitiminden sonra şu ikilinin hayatlarını iyice araştırma ihtiyacı hissediyorsunuz.

--! spoiler !--

valery legasov
boris shcherbina

--! spoiler !--
devamını gör...

ulan ayıp ulan size kac haftadir yaziyorum sirf erkegim diye biriniz güzel söz yazmadiniz nickaltima bu kizin nickaltini doldurmussunuz cakallar sizi.
devamını gör...

sevgili cenk'in arka bahçesi'nin sorusuna cevaben bir yazarın, sözlüğün gaz ve toz bulutu dönemlerinde yapmış olduğu isabetli bir tanımı hatırlatmak istediğim yayın. bkz: #40749
devamını gör...

christopher nolan isimli ünlü ve sinsi yönetmen tarafından çekilen, oyuncu kadrosu ve senaryosuyla aşırı etkileyici film.

hugh jackman ve christian bale’in oyunculukları mükemmeldir. her sahnesi etkileyici ve özeldir. filmin sonunda da bir kafa karışıklığıyla ortada bırakır nolan yine. ne olduğunu çözemeden biter film. ne olduğunu anlamadan birkaç dakika boş boş bakmanıza neden olur etrafınıza.

david bowie’li tesla ayrıntısı da filmi mükemmel yapan detaylardan biridir.
devamını gör...

felsefenin önemli filozoflarından birisidir. hocası takiyettin mengüşoğlu'nu örnek almaktadır. günümüz insanlık durumu ve etik değerlerini felsefi açıdan değerlendiriyor videoda.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim