ikili ilişkilerin anahtarı olabilecek kadar güzel ve doğru bir cümle. ikili ilişkilerde kırılmamak söz konusu değil elbet birbirimizi kırarız önemli olan gönül almak. yoksa birlikte bir ömür nasıl geçer?
devamını gör...

sevgi gibi güzel bir duyguyu zayıflık olarak görmek ona yapılan bir ayıptır bence. sevgi insan ruhu için belki de en önemli duygudur. hayatınızdan sevginin çıktığını düşünün ne kalır ki geriye? sadece bir hiç.
devamını gör...

bu dünyada sevgi büyük ihtiyaç
devamını gör...

kuran'ı kerim'in indiriliş sırasıyla ilk suresi olduğu söylenendir.

sure iki bölümden oluşmakta. ilk beş ayet meşhur "ikra" emrini içeren kısımdır. peki okunacak, öğrenilecek ve söylenecek olan nedir? oraya geleceğiz.

sureye insanın yaratılış maddesi adını vermiş. allah bunu "alak" olarak tanımlıyor. günümüzde bu kelimenin geldiğin anlam hakkında çeşitli yorumlar var. embriyo en fazla kabul göreni. daha geri kafalılar erkeğin rolünü arttırmak için meni diyorlar. daha düz insanlar ilişip yapışan bir su falan diyor.

aslında alak kelimesinin ne anlama geldiği çok da önemli değil. bu kelime bizim için ne kadar doğrudan anlam taşımıyor, yedinci yüzyıldaki bir bedevi içinde embriyo kelimesi bir anlam taşımıyordu. zaten bu gibi kelimeler insanların anlamak istediği gibi anlaması için var galiba.

kelimeler iletişim için en doğru yöntem değiller. hemen hemen hepsi birden fazla anlam taşıyor. hatta bence her kelime duyan kişi de farklı bir anlam kazanıyor.

biz sureyi incelemeye dönelim.

ilk beş ayette ekrem olduğu söyleniyor. kalemle yazmayı öğreten olduğu, insana bilmediğini öğreten olduğu...

benim ,için en dikkat çekici kısım kalemle yazmayı tanrı'nın öğretmesi iddiası... biz yazının icadının sümer medeniyeti tarafından yapıldığını düşünüyoruz. hatta biliyoruz bunu. çivi yazısı adı verilen bu yazının gelişimini arkeolojik bulgulardan takip edebiliyoruz. bilginin kaydedilmesi ihtiyacına karşılık geliştirilmiş bir şey. en geçerli tahmine göre yazının icadında başı çekenler sümer rahipleriydi. ekonomik verileri kaydetmek için ortaya çıkmıştı. uzun yıllar içerisinde duygusal bilgileri de kaydedebilir hale geldi. tekrar ediyorum, tüm bu süreç boyunca yazı rahiplerin enstrümanı oldu. ve o rahiplerden bize kalan yazıtlarda, yazıyı insanlara tanrı enki'nin öğrettiği yazıyordu. (enki olmasından çok emin olamadım ama bir sümer tanrısıydı.)

hem sümer din adamları, hem tanrı (belki mehmet) yazının kaynağını yaratıcıya dayandırıyor. binlerce yıl arayla...

başta sorduğumuz soruya dönelim. oku ama neyi? nasıl?

emir okuma bilmeyen mehmet'e geliyor. ardından insana öğretenin tanrı olduğu söyleniyor. herhalde tanrı cisimleşip bir öğretmen olmuyor. farklı bir metotla öğretiyor. doğayla. okuyacağımız şey evrenin kendisi. 96/3 oku! rabbin ekrem'dir. ekrem özgürlüğün gerçek kaynağı anlamına gelebiliyor. özgürce evreni oku. bilmediklerini öğren.

işi baya daha derinleştirebilirim aslında. mesela bilimin önündeki en büyük engel her zaman özgürlüğün engellenmesi olmuştur. bugün bile bilim özgür değildir. kafadan daha fonlanmaya bağımlıdır. fonlar da karlılıkla ilgilenir. hepimizin bildiği şeyler. oku - ekrem - bilmediğini bilmek - beş ayette bunların yan yana gelmesi kafa uçurucu geliyor bana.

bilip öğrenmende bir engel, sınır yoktur çünkü o bilginin kaynağı ekrem olan tanrındır.

"çoşma oğlum bunlar tanrı'nın ya da mehmet'in kastettiği şeyler değil. aslı şöyle bak..." diyebilirisiniz. ben de size yazarın ölümü derim. ne için yazıldığı değil benim ne gördüğüm önemlidir. evrensellik iddiası da bunu zorunlu kılıyor.

sure burada bitmiyor. devamı insanla ve onun azgınlığıyla ilgili. (6-9 arası)

96/1 sanıldığı gibi değil! insan gerçekten azar.

evet itirazı olan yoktur. insan çiğ süt emmiş falan deyip işi annemizin sütüne götürmeyelim mi yoksa? insan azar hem de hemen hepsi . baştaki sanıldığı gibi değil ifadesi aslında bize sadece malum kötünün değil hepimizin azmış olduğunu söylüyor. sanıldığı gibi değil çünkü kimse kendisini kötü görmüyor. klişe bir örnek ama naziler dünyaya ve insanlığa büyük iyilik yaptıklarına inanıyorlardı. savaşı kazansalardı ve hayatta gelmiş olsaydınız siz de öyle inanacaktınız.

-a aa hayır aykırı bir iki ses olurdu, bugün olduğu gibi ve ben de onlardan olurdum.
+evet, belki olurdun ama kendi kötü yönünü sen de göremezdin. gösterseler de kabul etmezdin.
-hayır ben pek çok kötü yönümü kabul ediyorum.
+belki de ediyorsun ama asla hepsini değil.

the good place diye bir dizi vardı. günümüz insanının ne kadar çabalarsa çabalasın iyi olmayacağına değinmişti. bir pet şişe su alarak bile dünyaya o kadar zarar veriyoruz ki. hepimiz azgınlığın bir parçasıyız ve kime sorsan o ben kötü değilim diyor.

bu azgınlığın kaynağında ne var? insanın kendisini her şeyden azade görmesi. yani bencillik!

dönüş ancak tanrıyadır.

9-19 arası bir olay üzerine yazılmış/indirilmiş gibi görünüyor. özetle, biri dua ederken bir başkası bu duayı engellemiş, yasaklamış. tanrı her şeyi görür ve sadece tanrı her şeyi görür. o yasaklayan ne biliyor gerçeği? hayır o yanlış yolda eğer vazgeçmezse ceza, tehdit ve istiklal marşı ve kapanış.

evet, şimdi bu özetimi sonundaki şakayla birlikte okuyup sinirlenmiş ve beni bundan men etmek istemiş arkadaşım. sen gerçeği ne biliyorsun? ne kadar eminsin de benim duamı engellemek, yasaklamak istiyorsun?

bir müslümanın kendisi için tanrı'nın isteklerini bildiğinden emin olması kadar tehlikeli bir durum yok. bunu ben değil alak suresi söylüyor. çünkü kendinden emin kişi, diğerlerini de kendi yoluna çekmek istiyor. bunun için yasak koymaktan da çekinmiyor. çünkü doğru yol üzerinde olduğundan o kadar emin ki! özgürlüğün gerçek kaynağına özgürce ibadet edilmesinin önüne geçiyor. o kadar azgın ki, alnında yazan günahkar yazısını da görmüyor.

sure 9-19 arasında sadece kimseye yasak koyma demiyor. ayrıca yasak koyana da boyun eğme diyor.

96/1 sakın, sakın ona boyun eğme; secde et ve yaklaş
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sevgili yazar, (bkz: ozgur1ey) ukdesi....
paradoks meselesi sanırım sekter edilmemeli.*
seni seviyorum dememek için direnç göstermiyorsanız eğer sıkıntı yok.
ama fakat lakin geceye bırakılan acı ama gerçek bir bilgiden yola çıkarak sevdiğiniz birinin olmadığını anlıyoruz.
sevmek istiyorsunuz sanırım, malum kontrollü açılma başladı, baharı geçirdik, yaza evriliyoruz, duygular şelale, istemez miyiz sevdiğimiz insanla püsküresso içmeyi?
siz, bu dış etkenlere çok aldırış etmeyin, içinizden geleceği zaman farkında bile olmadığınız bir anda diyebileceksiniz, eminim.
mesela, tam yüzünüze doğru püsküren kahve köpükleri arasında, dudaklarınızdan dökülecek olan seni seviyorum cümlesi çok yerinde ve dolu dolu olmaz mı ve elbette hesapsız...
astral seyahatlerde buluşmaktan yorulmadınız mı?
paradoksagider buradan
devamını gör...

sanırım bu konuda seni en çok ben anlıyorum yoldaş. ki daha önce sözlüğün kalitesinin düştüğünü söyleyen yazarlara da aynı senin dediklerini söylemiştim. sözlüğü var eden, içerik üreten ve üst noktaya taşıyan bizleriz. mod'lar sadece troll içeriklere teknik olarak müdahale ediyor. bunu herkesin bilmesi lazım artık. ben inanıyorum ki sözlük malum sözlüğe ciddi bir rakip oldu. belki birgün malum sözlüğü dahi geçecek. sözlükte ciddi başlıklar olacağı gibi elbette eğlenceli başlıklar da olmalı ki millet her şeyin b.ka sardığı bir yüzyılda azıcık nefes alsın. aksi halde wiki'den ne farkımız kalır? ben modlarımızın gayet kaliteli insanlar olduğunu hissediyorum. malum sözlükte de yazmış biri olarak o sözlüğün modlarından kat be kat insancıl ve kaliteli olduklarını söyleyebilirim. yahu bir kere sizinle direkt mubatap oluyorlar, yardımcı olmaya çalışıyorlar. malum sözlükte çat diye kapıyı suratınıza kapatırlar. ne olduğunu anlamadan aylarca ceza yersiniz. bu sözlükte sizi insan yerine koyuyorlar ki normal olan da olması gereken de bu zaten. ben seninle mutluyum sözlük. olur da birgün yanlış yaparsak söyleyin düzeltirim. yeterki çat diye kapılar yüzümüze kapanmasın. yolumuz ve yolunuz açık olsun yoldaşlar. imza: sizleri seven bir yazarınız.
devamını gör...

magnum yemek
devamını gör...

4 yilda 8 kere dersine girdim.
degisik bir adam. matematik bilgisi zaten muazzam. onun disinda fazla liberal. kotu anlamda soylemedim, tespit.
muhtemelen yas grubu yuksek oldugu icin core matematik degil daha hayata baglayacak dersler veriyor. bizim gruptan onceki-sonraki cocuklari goruyordum. defter kitap giriyorlar derse.

bunun disinda kurdugu duzen guzel. sirketlere parali , ordan aldigi para ile cocuklara ucretsiz ders.
devamını gör...

bir ben var benden içeri. anlatsam kimse inanmaz. hey gidi günler be...
devamını gör...

muhtemelen devletler arası menfaatler hatırlanıp birden bire bitecek olan protestolardır. her sene öyle oluyor çünkü.
devamını gör...

ekmek, geri kalan her şey ateş pahası.
devamını gör...

deniz tekin - yalnızlık ömür boyu (cover)
devamını gör...

vücutta kalıcı bir iz bırakmak.
yıllarca belki pişman olurum endişesi ile çok istediğim halde ötelediğim bir eylemdir dövme yaptırmak.
sonra bir gün, zaten zor geçen bir süreçte, aldığım bir haber şoku ile hayatımın altı üstüne gelmiş bir şekilde adrenalin dolu günler geçirirken karar verdim. hep yapamadıklarımdı pişmanlıklarım. ve de içimdeki hissizlik canımı çok yakıyordu. yaşadıklarımı ve yaşayacaklarımı temsil etmesi için bir dövme kondurdum bileğime. hala içimden kırıntılar dökülürken elim oraya gidiyor. ayağa kalkmam gerektiğini anladığım zamanı anımsatıyor ve ne olursa olsun yeniden başlayabileceğime olan inancımı korumamı sağlıyor.
devamını gör...

litosfer adlı yer kabuğunun, manto adlı yarı akışkan tabaka üzerinde hareket eden, plaka adlı büyük parçaların bileşimi olduğunu savunan, alfred wegener'in kıtaların kayması kuramı üzerine temellendirilmiş olan teori.

ölçümlere göre plakalar, yılda 2 - 5 santimetre arasında ve farklı yönlerde yer değiştirir. depremler, volkanik bazı faaliyetler, bu hareketlerden kaynaklı olarak ortaya çıkar.

parçaların hareketli olması, manto tabakasının yarı akışkan olması, konveksiyon hareketleri yapması ve gezegenimizin çekirdeğindeki ısı etkisiyle ortaya çıkan bir sonuçtur.

***

bir meteorolog ve yer bilimci olan alfred wegener 1915 yılında bir kitap yayımladı. kitapta, dünya ilk oluştuğunda yeryüzündeki kıtaların pangea adı verilen tek bir kıta olarak birleşik halde bulunduklarını savundu. zamanla pangea önce 2'ye ayrıldı ve kuzeydeki laurasia, güneydeki gondwanaland de yine zamanla daha ufak parçalara ayrılarak günümüzde bildiğimiz kıtaları oluşturdu.

buradan çıkan sonuç şu: kıtalar sabit değil, hareketlidir. birbirleriyle çarpışabilirler, birbirlerini itebilirler, birbirlerinden ayrılabilirler. bunun sonucunda da yeryüzünde gördüğümüz dağ, göl, volkan gibi yüzey şekilleri çıkar ortaya.

***

biraz detaya gireyim meraklıları için.

kıtaların genel olarak 3 hareketi var:

1. birbirinden uzaklaşma

bu hareket zamanla iki kıta parçası arasındaki mesafeyi artırır. ara açıldıkça, manto tabakasındaki magma yüzeye çıkar ve arayı doldurur. bu nedenle aradaki yüzey sürekli olarak yenilenen genç bir yüzeydir.

2. birbirine yaklaşma

burada ya 2 okyanus tabanı plakası, ya da 1 karasal plaka ve 1 okyanus tabanı plakası söz konusu olabilir. bunlar birbirlerine yaklaştıkça, biri diğerinin altına doğru girmeye başlar. dalma batma zonu ya da yitim zonu adı verilen bu bölgelerde büyük deprem hareketliliği, volkanik aktivite gibi çeşitli sonuçlar çıkar ortaya.

eğer çarpışan plakaların ikisi de karasal olursa, çok yüksek dağ oluşumları, plato oluşumları gibi durumlar gözlenir.

3. sürtünme ve kayma

çok büyük depremlerin tetiklenmesine neden olan kıta hareketidir.

***

eğer bir kıta parçası bir diğerine doğru yaklaşıyorsa, yaklaştığı bölgede çarpışma yaşarken, diğer kısmının bulunduğu bölgede 1. durumdaki uzaklaşma hareketini yapmış olur. yani bu 3 durum, bir yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlar.

ülkemizin bir deprem kuşağı ülkesi olmasının nedeni, şu haritadan göreceğiniz üzere, arap plakası ve afrika plakası tarafından sürekli yukarıya doğru itilen anadolu plakası üzerinde olmasıdır. bu sırada avrasya plakası tarafından da aşağıya doğru itiliyoruz ve bu zıt yönlü hareketler, fay hatlarındaki enerji birikimlerini tetikliyor.

bu da dünya genelindeki plaka hareketlerini gösteren çizim:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gözlüklü ve kibar bir adamdı. ilkler unutulmazmış cidden adını bile hatırlıyorum. diğer örtmenlerimi hep unuttum.
devamını gör...

uy aha (şarkı).
2004 yılında çıkan bir kazım koyuncu klasiği.
devamını gör...

hem başlık açıyorum, hem de fırça yiyorum. hem başlık açıyorum hem de fırça yiyorum, hedef ben miyim benjamin?
devamını gör...

george orwell 1984 demek istediğim başlıktır. güzel kitap tamam ama çok abartıyorlar be. bu kitabı okuyup psikoz geçiren elemanlar var.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

günaydın bebeklerim. kendimize kahve yapıp, yıldız abla olmaktan çıkmalıyız. hemen... bir an önce..
güzel bir gün olsun. herkese hayırlı işler. bol güneşler.
gülümsüyoruz, bulaştırıyoruz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim