insanların birbirinden kopması veya uzaklaşması esasında kullanılan tabirdir.
devamını gör...

biraz uzun oldu ama hadi bakalım...
cenaze

mustafa erdem sekiz numaralı ölü evi’nin kapısında nefes almak için durduğunda öğle vakti olmuştu. izmir'de hava son altı senedir olduğu gibi sabit 42 dereceydi ve güneş insanoğlunu yakmaya ant içmişçesine, ışınlarını en yoğun haliyle gönderiyordu. gri saçlarından akan terler buruşmuş yanaklarından aşağı doğru süzüldü. elleri, düşük bel şortunun cebinde, cam kapının önünde dururken, neden binaya "ölü evi" dediklerine anlam vermeye çalıştı. evden başka her şeye benziyordu. iki parçadan oluşan binanın alt kısmı, simsiyah taş kaplıydı. binanın bütünü üç kat yüksekliğindeydi ve tam bir küptü. hiç penceresi olmayan bu kütlenin üzerinde ise bembeyaz göğü yırtmaya çalışan dört adet kule yükseliyordu. bulunduğu geniş, boş, tamamıyla çimen kaplı arazide, garip bir oyuncak parçası gibi duruyordu aslında. ablasının üç dört yaşlarında lego oynarken çekilmiş bir fotoğrafı zihninde canlandı. kendi kendine gülerek binanın kapısını açtı ve içeri girdi. ölüm soğukluğunda ve hiçliğinde gri giriş holün tam ortasında camdan yapılma bir banko duruyordu. arkasında yirmili yaşlarında üçü de sarışın ve bronz tenli görevli, önlerindeki saydam ekranlara bakarak oturuyorlardı. bankoya yanaştı ve "merhaba" dedi. adam gülümseyerek başını kaldırdı " iyi günler, hoş geldiniz. isminiz?
mustafa tek düze bir ses tonuyla ismini söyledi ve "ablam selda erdem'in ölüm törenin üçüncü faslı için gelmiştim," dedi.
görevli suratında kurumsal bir ifadeyle " evet mustafa bey töreniniz için oda hazır. tek başınıza mı geldiniz? kayıtlarımızda annenizin sağ olduğu ve ilk törene katıldığı yazıyor."
"bugün gelmeyecek" dedi mustafa dişlerini sıkarak. "bu yöntemi herkesin kabul etmesini beklemiyorsunuz herhalde" sesi boş duvarlarda emilip gidiyordu. törenin en zor aşamalarından biri. vücudu bu şekilde görmeye dayanamaz. kalp hastası zaten." dedi. bir an önce görevliden uzaklaşmak istiyordu çünkü adamın suratındaki gülümseme bir türlü kaybolmuyordu konuşurken. görevli daha yüksek bir ses tonuyla "anlıyorum. gelmeleri kendileri için iyi olabilirdi aslında. biliyorsunuz, kemiklerin ortaya çıkmasını gözlemlemek, ölümle barışmanın bir aşaması" dedi.
biraz daha dişlerini sıktı ve "bilgilendirme için teşekkür ederim. bu tören uygulamaları geleli henüz iki yıl oldu. eski toprakların bu işe alışamamasını normal karşılarsınız herhalde" dedi sesi sert. cümlesini bitirince ellerini beline koydu. sadece öfkelendiğinde kendinden emin oluyordu mustafa, normalde mülayim bir adamdı. otuz senelik öğretmenlik hayatında sakinliğinden bir gram kaybetmeden altmış yaşına gelmişti. görevlinin sesi biraz olsun silikleşti, "peki daha fazla sizi burada tutmayayım. kısa bir bilgilendirme yapmak zorundayım. odaya girdikten ve kapı kapandıktan sonra yarım saatiniz var içeride. kendinizi iyi hissetmediğinizde ya da çıkmak istediğinizde, kapının sağında yer alan mavi düğmeye basmanız yeterli. girdiğiniz andan itibaren, çıkışınıza kadar tüm süreç sesli ve görüntülü olarak kayıt altında olup tarafınıza gönderilecektir." sonra birileri iğne batırmış gibi ani hareketle ayağa kalktı. mekânın sağ tarafında kara delik misali duran koridoru göstererek “buyurun size kapıya kadar eşlik edeyim. dört numaralı oda ayarlandı," dedi.
mustafa adamın yanında bir dakika daha kalamayacağını anladı ve elini kaldırarak, "hayır, teşekkür ederim. eşlik etmenize gerek yok. bulabilirim odayı," dedi ve koridora geçti spor ayakkabıları yumuşak olmasına rağmen sert adımları sert zeminin üzerinde deliyordu havayı. otomatik ışıklar tek tek yanmaya başladı. giriş holü ne kadar griyse burası da o kadar başkaydı. zemin, tavan, duvarlar gökyüzünün en parlak mavisine boyanmış. havada boşlukta yürüyormuşsun hissi uyandırıyordu. sağlı sollu ayna kaplı kapıların yanından geçerken mustafa göz uncuyla kendi yansımasına baktı. aynaların üzerinde kumlamadan yapılmış oda numaraları parıldıyordu. dört numaralı odanın kapısına geldiğinde durdu. kendi görüntüsü karşısında her zaman yaptığı gibi, burnunun üzerindeki küçük siyah noktaları kontrol etti. alnındaki derin kırışıklıkları yokladı. son olarak parıldayan gri saçlarında ellerini gezdirdi. yoğun sigara içmekten acıyan ciğerlerine bir derin nefes daha çekti ve kapının yanında yer alan retina okuyucusuna gözünü yanaştırdı. tiz bir onaylanma sesinden sonra, ayna kapı sessizce odanın içerisine doğru açıldı. ağır bir lavanta kokusu gözlerini yaktı birden. ablasının en sevdiği kokuydu. ölü evleri, ilk kayıtta vefat eden kişi hakkında verilen bilgiler doğrultusunda düzenliyordu törenleri. üç hafta önce ablasının bedenini buraya getirdiklerinde bir form doldurmuşlardı. en sevdiği renk, en sevdiği yemek, en sevdiği koku ve daha birçok kişisel bilgiyi bir tablete girip görevlilere teslim etmişlerdi. “bugün demek ki kokuyu ön planda tutacaklar,” dedi mustafa kendi kendine ve odaya girdi. penceresiz odanın zemini ahşap kaplıydı. hafif gıcırdıyordu spor ayakkabılarıyla bastıkça. ikinci fasıl töreni altı numaralı odada yapmışlardı ve orada tek bir pencere yer alıyordu, dışarıya çimenliğe bakan. keşke bu oda da olsa diye geçirdi içinden. ihtiyaç olmamasına rağmen duvarlarda perdeler asılıydı rengarenk kumaşlardan yapılmış. ablası kumaşları ve modayı seviyor diye yazmışlardı. herhalde ondan bu kadar çaputu doldurmuşlardı odaya. odanın tam ortasında, camdan tabutun ineceği yerde mermer kaide duruyordu. kaidenin önünde ise rahat, kırmızı bir kanepe. bu sefer tam bir renk cümbüşüne çevirmişlerdi mekânı. beden ne kadar çürüyorsa renkleri o kadar artıyorlardı aslında. ölü evlerinin genel yaklaşımıydı bu, bir dergide okuduğuna göre. mustafa spor ayakkabılarını çıkardı. çıplak ayaklarıyla bağdaş kurarak koltuğa oturdu ve başını ışıklandırılmış tavana kaldırdı. mermer kaidenin üzerinde tavanda yer alan kapaklar parlak paslanmaz metaldendi. bir piyano, ne acıklı, ne neşeli dansına başladı. sonra tavandaki kapaklardan tok bir ses geldi. selda'nın bedeni cam tabutunun içerisinde yavaş yavaş inmeye başladı. kapakların aralığından mustafa yukarı yükselen beyaz kuleyi ve içerisinde ablasınınki gibi daha onlarca cam tabutu görebiliyordu. tıpkı çok katlı otomatik otoparklarda olduğu gibi beyaz kulelerin içerisinde istifleniyordu tabutlar. cam kabuk kaidenin üzerine hafif bir tıslama sesi yaparak oturdu. mustafa'nın soluk alışı sıklaşmıştı. iki gündür internette bedenin ölümden sonraki geçirdiği fazları araştırıyordu. babasının ölümünde bunların hiçbirine gerek kalmamıştı. klasik biçimde toprağa gömülmüş, kırkı geldiğinde ise annesi dua okutmuştu. ablasının vasiyeti ise oldukça netti. yeni sisteme göre törenlerin yapılmasını istiyordu. ateistler hükümet kurduğundan beri birçok alana el atmışlardı. ölüm ve gömülme de bunlardan biriydi. bu sebeple tüm bu garip yapılar ortaya çıkmıştı. annesi ne kadar karşı çıkarsa çıksın, mustafa vasiyeti yerine getirme konusunda ısrarlıydı. bu sebeple iki gündür araştırıyordu. beden ölümden itibaren yirmi altı aşamadan geçiyordu. kemiklerin gözükmesi yirmi beşinci aşamaydı ve üçüncü haftanın sonunda gözlemlenebiliyordu. ablasının tabutu tam olarak kaidenin üzerine geldiğinde ne ile karşılaşacağının fotoğraflarını görmüştü ama gerçek çok daha çarpıcıydı. cam tabutun tabanında 15 santimlik bir toprak bulunuyordu. onun üzerinde ise, bedenden kalanlar bölük börçük duruyordu. bağırsaklardan yayılan toksinlerin gücü çok kuvvetliydi. ince bir tabaka halinde kemiklerin üzerinde böğürtlen renginde, parçalar halinde etler duruyordu hala. kafatası ise oldukça net biçimde ortaya çıkmıştı. burnu tamamen yok olmuş gözleri erimiş gitmişti. müzik hareketlendi. ince bir saksafon konuştu. ayakları karıncalanmaya başlayan mustafa kalktı ablasından arta kalanların yanına yaklaştı. o sırada duvarların üzerindeki perdeler aralandı ve avuç içi büyüklüğünde projeksiyon cihazları belirdi. müzik iyice hareketlenmişti. kontrbas devreye girmiş, çılgınca söyleniyordu. projeksiyonlar çalışmaya başladı ve ablasının daha önce ölü evine teslim ettikleri fotoğrafları duvarlardaki perdelerde belirmeye başladı. ablası üzgün, mutlu, birilerinin yanında, yalnız, bir dağın tepesinde, denizin dibinde. görüntüler akıp gidiyordu. mustafa önündeki kemik ve et yığınına baktı. tabutun üzerine eğildi ve camı öptü. gözlerinden yaş gelmedi bu sefer. gittiğini biliyordu. burada yatanın maddesel bir dönüşüm olduğunu biliyordu. bir ruhun olmadığını biliyordu. yine de kendini tutamadı ve " umarım dönüştüğün şeyde mutlusundur " dedi yüksek sesle. sonra kırmızı kanepeye tekrar oturdu o sırada telefonu çaldı. annesinin sesi yorgun geliyordu. " ne yaptın yavrum" diye sordu. " iyiyim içerideyim" diye cevap verdi. tek düze ses tonuna geri dönmüştü mustafa. "nasıl durumu?" diye sordu annesi sesindeki korkuyu gizleyemeden. cevabı almak istemiyordu aslında ama merakına yenik düştü her zamanki gibi. " kemikleri gözüktü. " karşı tarafta derin bir sessizliğin ardından telefon kapandı. müzik hala devam ediyordu. bu sefer bir kadın sesi anlamadığı dilde sanki ağlamanın gücünü anlatıyordu. perdelerde görüntülerin geçiş hızları yavaşladı. mustafa artık daha fazla kalmasına gerek olmadığını düşünerek ayna kapıya yanaştı ve düğmeye bastı. bekledi ve kapı bu sefer biraz daha hızlı açıldı. karşısında görevli duruyordu.
" erken çıktınız mustafa bey" dedi parlak beyaz dişlerini gururla göstererek.
" bu kadarı yeterli " diye cevap verdi mustafa. o sırada fark etti spor ayakkabılarından birinin bağcığı bağlanmamıştı.
devamını gör...

kadın olmak gurur kırıcı olmak zorunda mı sorusu aklımda epeydir. neden mi?
alkol alan kadınla evlenmek
bakire olmayan kadınla evlenmek
büyük memeli kadın sorunu gibi başlıklar hatta "sorunlar" olduğu sürece bu ülkede bence kadın olmak gurur kırıcıdır. hiç kimse evlenirken erkek kişisine bakir misin diye sormazken kadın kişisinin eline erkek sinek değmemesini istemektedir. kimse kusura bakmasına ama aşkı sevgiyi namusu ruhu dişinin bacak arasında arayan erkek kişisine verilecek bir şey olmaması gerekir bence. başlığa bak bakire olmayan kadınla evlemek evlenme lan insanları bakir bakire diye ayıracağına bi bak bakalım ruhu nasıl kendi nasıl ona bak sanane karşında ki orasından burasından.
devamını gör...

2004'te kurulmuş, alternatif rock türünde müzik icra eden türk grup.
grup üyeleri :
-sinan kaynakçı,
-akın eldes,
-zeynep eylül üçer,
-selim aydın,
-hami ünlü
.
kedi köy / köprü ortasında. *
devamını gör...

örümcek, tırtıl, karınca, uğur böceği oluyorsa benim de içinde olduğum yazarlar.
devamını gör...

orta okuldan sonraki dönemdir .aynı zamanda şuan eğitimimi devam ettirdiğim yerdir.
herkesin bilinçli olmadığı daha tam olgunlaşmamış insanların da bulunduğu. boş beleş kişilerin çok ancak yanlarında haklarını yemeyeyim iyi insanların , düzgün kişiliklerin ve hedefi olan ama bir gün hayal kırıklığına uğrayacak insanların da bulunduğu topluluktan oluşan bir yerrr...
devamını gör...

çin’in gansu bölgesindeki rainbow mountains gökkuşağı rengindeki kaya oluşumları ile çok ilgi çeken bir yer.

kırmızı, turuncu, yeşil, sarı renklerdeki kumtaşı ve minerallerden oluşan kayalar dağ şeklini almasını bundan 55 milyon yıl önce hindistan tabakasının avrasya tabakasıyla çarpışması sonucu sıkışmasına borçlu. bu süreçle birlikte normalde yüzeyde kalacak olan zemin yükselerek dağları oluşturmuş. unesco tarafından dünya mirası ilan edilen bu dağlar milyonlarca yıllık sürede rüzgar ve yağmur ile gökkuşağı renkleri görünümünü almış. çocukken gökkuşağının altından geçmek isteyenlerin sıkça ziyaret ettiği bir yer.
devamını gör...

4940 yazar arasında sadece 300 küsür kadarının çevrimiçi olması büyük eksiklik. bu kadar sayıdaki yazar niye kayıp?

edit : yoldaş benjamin franklin bey'in verdiği bilgiye göre sözlüğe günlük giriş yapan yazar sayısı 1.200 - 1.500 civarında. yani çevrim içi listede hepsi görünmüyor, bu kadar giriş ve çıkış sirkülasyonu olunca liste hepsini birden almıyormuş. aydınlattığı için teşekkürler.
devamını gör...

"hayat müşterek bir imkansızlıktır."

devamını gör...

ayak bileği dekoltesi veren kısa paçalı dar pantolon.
devamını gör...

2006'da richard lee mcnair isimli bir mahkum hapiste posta çuvallarını tamir ettiği bir işe girmiş. daha sonra bu çuvallardan birinin içine girerek kendini hapisten dışarı postalamış. jdjdkfndkjf
devamını gör...

kahkaha atarak güldüğüm komik olay.

en kötü kongreniz böyle olsun.
devamını gör...


“ -elini tuttum, sıcacıktı; sanki yüreği elimdeymiş gibi.”


al yazmalım
devamını gör...

kanguru musun kızım sen diyip, ağzının payını vermeniz gerekir.*

ama yapmayın, zira içinden bir pelin su çıkıverir ve hayatınızın zılgıtını yersiniz.*
devamını gör...

oraları bize bi anlatsa dediğim yazar.
göremiyoruz bari dinleyelim.

hoş gelmiştir, ben de hoş gelmişimdir.
devamını gör...

hep yaşadığım durum.
anlamıyorum, ne halimi hatrımı soran var, ne benimle ilgilenen. sanki herkes benden kaçıyor gibi. belki de ben kendimi her şeyden soyutladım, bilmiyorum.
devamını gör...

konuşanlar adlı güldürü programının sunucusu.
hiç kimse:
hasan can kaya öksürür
seyirciler: ahshshshhshahahshshahahawhhqaha.
devamını gör...

arkadaşlarla çoklu bir şekilde oynanan çok tatlı ve çekişmeli bir oyun.
önceki ve sonraki sürümleri mevcut olsa da en efsanesi armageddon'dır.
küçük kurtçukların sevimli sesleri ile takımlar halinde bir ada üzerinde birbirinizi suya batırmaya çalışıyorsunuz. son yaşayan kazanıyor.
devamını gör...

moral bozucu haber. üstelik 103 ise yine iyi diye düşünüyorum. internet hızı değil hızsızlığı söz konusu bence.

özellikle malum operatör burayı iyi okusun:

gelecekte eğer ay'a yolunuz düşecekse, internet bağlantısı konusunda endişelenmenize gerek yok. çünkü nasa ve mit üniversitesi'nden araştırmacılar ay'a yüksek hızlı internet götürmeyi başardı. gelişme ay'dan 19,44 mbps download hızıyla internete bağlanmaya izin veriyor.


hizmet diye övündükleri ve kesinlikle tam verimli kullanamadığımız bağlantı ay'da bile var.

para ödemeye gelince söke söke alıyorlar, 2 gün geciksen kesintiler başlıyor hemen. hizmete gelince kimse yok ortalıkta. şikayetvar sitesine bakın, bunların ver(me)diği hizmet hakkındaki şikayetlerle dolu olduğunu göreceksiniz.

neyse, fazla doluyum bu konuda. susuyorum yoksa fena giydireceğim.
devamını gör...

telafi için üstünlük kompleksini de beraberinde getirir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim