4 ay önce de doğum gününü kutladığım yazar. yıllar ne çabuk geçiyor.
devamını gör...

iş yerinden çok sevdiğim bir arkadaşım ile tartışıp, konunun içinden çıkamayınca gündüz vakti ofisten yanıma çanta vs almadan çıkıp çiftehavuzlar-caddebostan migros arası sahilde deli gibi yürümüştüm, yağmur yağıyordu, ben ağlıyordum. ıslandım, ağladım, sakinledim, geri döndüm. iyi gelmişti...
devamını gör...

ben yayınlarımda insanların içine düştükleri çaresizliği, intiharı , psikolojik bunalımları ve neler yapılabileceğini anlatırken bana saçma salak mesajlar atan bok böceklerini göremiyorum bu başlıkta ?
tanım: bize ulaşması gereken yazar arkadaş. çözümsüz problem asla yoktur. her şey bir şekilde hallolur.
devamını gör...

taşın altına el koyma hissi uyandıran açıklamadır.
devamını gör...

ilaçların üzerinde gördüğünüz bazı ifadeler var. kimisi hiç iplemez, kimisi ilacın ismi zanneder, kimi orada o ifadenin olduğunu bile bilmez. bahsettiğim kısaltmalar bid, fort (ya da forte), plus gibi ifadeler. tanıdık gelmiştir mutlaka. hepsinin anlamı var, hadi hep birlikte bakalım.

bid: latince bis in die ifadesinin kısaltması oluyor kendileri. günde iki defa demek. 12 saat arayla alınan ilaçlarda var mesela bu. örnek? augmentin bid :
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

fort [ya da forte]: italyanca güçlü anlamına gelen kelime, tıp dilinde normalden daha fala etken madde ihtiva eden ilaç anlamına geliyor. mesela apranax hem apranax halde, hem fort halde hem de plus halde mevcut. apranax 275mg :
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel böyle iken,
apranax fort :
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel böyledir. aralarındaki fark, etken madde farkı ve kutu rengi.

fort ilaçtan 1 tane, fort olmayandan 2 taneye falan denk geliyor aşağı yukarı diyebiliriz yani. ama tutup da 2 tane ondan içeceğime bi tane bundan içeyim etkisi çabuk olsun demeyin sakin. doktorunuz ne dediyse onu uygulayın.

cr: controlled release. bu ilaçlar, yeni teknoloji ilaçlar sayılabilir aslında. kanda belirli süreler boyunca kalmasını istediğimiz ilaçlardır. daha doğrusu, daha uzun süre salınım yapıldığı için kandaki düzeyi uzun süre aynı seviyede kalır, bu da daha az ilaç yutmanızı sağlar bir nevi.

şöyle düşünün, apranax fort aldınız, 30dk sonra etki etmeye başladı ağrınızı kesti. 4 saat sonra da etkisi geçti. kandaki naproksen sodyum düzeyinize baktığınızda muhtemelen 30dk-1 saat arasında kan düzeyi pik noktasına erişmiş olur, sonrasında yavaş yavaş düşer.

kontrollü salınımda kan ilaç düzeyi daha uzun süreler aynı miktarda kalır, bu da etki süresini uzatır ilacın. bu ilaçları kesinlikle çiğnemeyin, parçalamayın, "yutamıyorum şunu ikiye boleyim de öyle yiyeyim" demeyin. o ilaç özel olarak dizayn edilmiş, içindeki etken maddeyi yavaş yavaş salması için tasarlanmış bişey. kırdığınızda, parçaladığınızda, çiğnediğinizde bu yapıyı bozarsınız, cart diye bütün içeriğini boşaltır, kan ilaç düzeyiniz normalden çok yukarılara çıkabilir. zehirlenebilir, hatta ölebilirsiniz bile.

ec: enteric coated. enteric, barsakla ilgili. coated, kaplı-kaplanmış. bu ilaçlar mıdenin asidik ortamına dayanıklıdır ve midede çözünmezler. barsaklarda içeriğini salmaya başlayan, değişik bi tip işte.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
naprosyn var benim bildiğim. o da naproksen sodyum içeriyor aslında, apranax ile aynı madde yani.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
biraz sisli puslu. sahilevleri/izmir
devamını gör...

galip derviştir.. evet biraz fazla komedi hatta absurt komedi katılmış ama türk sherlock'tur.
devamını gör...

her şeyi dürüm yaparak yiyebilme kapasitesi.
devamını gör...

ışığı önünde ara, geçmişte kalan gölgendir...
devamını gör...

insanın kendini iyi hissetmesini sağlayan bir eylemdir. saçlarımı kestirince, berberden ilk çıktığım an kendimi çok yakışıklı hissederim ama öyle böyle yakışıklı değil adeta bir tom hardy. aynayla ya da görüntüyü yansıtan herhangi bir yüzeyle göz göze gelene kadar da bu yanılsama devam eder. ve ben tam dokuz sene kuran kursuna gittim.

haydi bakalım! saç kestirmek olan başlığa güzel güzel tanım yazmaya başlamışken konu nereden gelmiş olabilir güllü yasin kitabına.

demek ki çocukluk travmalarının yazarı insanolunbiraz’ın bu konuda da bir travması var. çünkü yazar kendinden, başka birisi gibi bahsetmeye bayılıyor ve size daha önce dolmalık biber, balon, saman balyası ve yalak travmalarını anlattı. ve elbette hayır benim güzel yazar kardeşim travmalarımı kullanarak kendimi acındırmıyorum. ya da öyle yapıyorum ama bunun dile getirilmesi de bende yeni travmaya neden olabilir.

o zaman hikayeye başlayalım. benim canım annemin, beni peygamber yapmak için uğraştığını düşündüğüm dönemlerdi. yazları önce bir şehirde kuran kursuna gidip sonra tatil için memlekete gittiğimizde oradaki kuran kursuna baştan başlayarak islamın şartlarını imanın şartlarıyla karıştırmama çabası içinde çift dikiş bir din eğitimi aldım. 9 sen boyunca ikişer seferden 18 dönem kuran kursunda zaman geçirince artık her alev almış çalının benimle konuştuğunu, geçtiğim her köprünün sırat olduğunu, yediğim her tokattan sonra diğer yanağımı çevirmem gerektiğini ve gönlümü put sanıp kıranlara kinlenmem gerektiğini hissediyordum.

yine pırıl pırıl memleketimde ışıl ışıl bir yaz günü kolumun altında güllü yasin kitabı ile kuran kursuna gitmiştim o gün kardeşimle birlikte. saçlarım ise o zamanlar deliler gibi hayran olduğum tsubasa’nın saçları gibiydi. kendimi allah diyen japon gibi hissetsem de kuran kursuna gitmekle ilgili bir sıkıntım yoktu.

çok sıcak bir gün olduğun için camide sürekli terliyorduk. kardeşim sübhaneke’de bile zorlandığı için fazladan bir çaba sarf etmek zorunda kalıyordu. ben de kuran’a geçmek üzere olduğum için ilahi bir sorumluluk duygusu ile üzerimde bir baskı hissediyordum.

öğlene kadar süren kuran kursu bitince caminin yeni gelmiş olan imamı kardeşim ve bana beklememizi söyledi. herkes çıktıktan sonra da bizi ellerimizden tutup caminin karşısında bulunan berbere götürdü. berber amca ölmeyi ağırdan alan bir insandı ve geleneklerine bağlı olduğu için de saça girişmeden önce makasa tükürürdü.

berber kişisi saçlarımızı azim ve ihtirasla kesip kafalarımızı ucuz plastik top görüntüsüne getirecek bir sanatsallık sergiledikten sonra imam efendi yüzünde sevap kazanmış insan gülüşü ile bize baktı uzun uzun. nuri alço’nun hışmına uğramış küçük emrah görüntümüz yüzünden bize iyilik yapıp hayrına saçlarımızı kestirmek istemiş meğer imam kardeşimiz.

benim heel lifting cyclone hareketini daha iyi yapabilmek için uzattığım canım saçlarım bir sevap kazanma çabasına kurban gitmiş oldu böylelikle. sorunun asıl büyük ve can yakan tarafı ise o akşam dayımın düğününün olmasıydı. düğüne saçlarını savura savura giden tsubasa olacakken beden dersinden sonra sınıfa kafasından buhar çıkarak giren üç numara tıraşlı samet’e dönmüştüm.

düğünde bir köşede oturup kardeşimle birlikte izledik eğlenen insanları. herkes eğlenirken biz kendimizi kemalettin tuğcu romanında gibi hissediyorduk. imama sonra ne oldu bilmiyorum, annemden sağlam bir fırça yemiş olması dışında.

demem o ki saç kestirmek insanı mutlu eden bir eylemdir; eğer kendi isteğinizle yapıyorsanız ve akşama dayınızın düğünü yoksa .
devamını gör...

bunu görünce aklıma "rüzgarı dizginleyen çocuk"yani william kamkwamba geldi. kamkwamba'da elektrik olmayan bir köyde, bir kütüphanede gördüğü kitaplara merakı ile başlayan elektrik üretme öyküsünü anlatmıştı kitabında. sanırım filmi de varmış. böyle insanlar iyi ki varlar dostlar. ayrıca kitabı da tavsiye ederim.
devamını gör...

ankara'nın geçmeyecek yaralarından biridir.
devamını gör...


balzac bir yazar olarak kendini acımasızca zorlardı, bunu yaparken büyük edebi hırsının yanı sıra, asla sonu gelemeyen alacaklıları ve durmadan içtiği kahvelerden ilham alırdı. herbert j. hunt'ın yazdığına göre, " rahatlama ve keyif alemleriyle kesilen çalışma alemleriyle " meşguldu. balzac çalışırken acımasız bir program uyguluyordu. saat altıda hafif bir akşam yemeği yiyip uykuya dalıyordu. gece saat birde uyanıp yazı masasının başına oturuyor ve yedi saat sürecek çalışmasına başlıyordu. sekizde, doksan dakika kestirmek için kendine izin veriyor; sonra dokuz buçuktan dörde kadar çalışmaya devam ediyor, bu arada da fincan fincan sade kahve içiyordu. ( bir tahmine göre, günde nerdeyse elli fincan kahve tketiyordu.) balzac dörtte yürüyüşe çıkıyor, banyo yapıyor ve altıya kadar ziyaretçilerini ağırlıyor, sonra aynı döngü yeniden başlıyordu. 1830'da "günler güneşin altında kalmış buz parçaları gibi ellerimin arasında eriyip gitti," diye yazmıştı. "yaşamıyor , berbat bir biçimde kendimi tüketiyorum fakat çalışmaktan ya da başka bir sebepten ölmek arasında hiçbir fark yok."


günlük ritüeller, mason currey
devamını gör...

kıskanmak. kendisi yapamayınca başkasına çamur atmak. dikkat çekmek için başarılı insanları eleştirmek. loser olmanın acısını bu şekilde çıkarmaya çalışmak.
devamını gör...

sanat tümüyle dinler, diller ve ırklar üstüdür.
ne anladığından ziyade, sana, ne hissettirdiği önemlidir.
bütün insanlar güler ve bütün insanlar gözyaşı döker.
devamını gör...

anladım. buraya da fotoğraf atacağız. çok takdir ettim sizleri. elimdeki at,kuş, kedi resimleri burası olmasa patlayacaktı.

hazır mısınız? çok heyecanlısınız biliyorum.*

efkârlı bir kuş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ne o at mı?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
pek sevimli.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kuzguncuktaki kedi. vişnesi var diyorlar da ben kedisine denk geldim hep. menü de ciğer olmaması belliki çok üzmüş onu. miyav miyav demeye bile takati yoktu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bugün de fotoğraf paylaştık. çok şükür.
devamını gör...

sevilesi burçlardan, üzmeyelim onları.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

25 bin olan hasta sayısını, 2 hafta içinde 45 binlere çıkartmak için yurdun dört bir köşesinden insanları otobüslerle ankara'ya getiriyorlar. yazık günah gerçekten. akıl tutulmasından başka bir şey değil.

edit: alın otobüsün halini de koyayım. utanmaları yok videoya alıp yayınlamışlar. link
devamını gör...

moderatörlük görevinin hayırlı olmasını ve görevinde başarılı olmasını dilerim.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim