ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
ilk kim toprağın etrafını çevirip burası bana aittir dedi acaba? insanlık binlerce yıldır onun yüzünden savaşıyor..
devamını gör...
zahid bizi tan eyleme
seneler önce muhteşem yüzyıl adlı dizide şehzade mustafa beyazlarını giyerken, ölüme hazırlanırken çalan eser.. derinden etkiler, defalarca dinlenir..
devamını gör...
erdal kalın poe ile başa çıkacak yazar
bazı yazdıkları ile olabilir belki ama çoğunu anlamıyorum.
bir yardımcı bulursam olur.
asgari ücretin yarısında anlaşırız, çünkü az iş yapacak.*
bir yardımcı bulursam olur.
asgari ücretin yarısında anlaşırız, çünkü az iş yapacak.*
devamını gör...
hayvanlar bir ülke olsaydı
kediler kesinlikle havaii adaları falan olurdu. oh bol güneş gel keyfim gel 24 saatin 18'i yatış.
devamını gör...
hallowed be thy name
idam edilmek üzere olan bir adamın kendi bakış açısından durumunu anlattığı şarkıdır. bu şarkının a real dead one adında live versiyonu, 1993 yılında bruce dickinson'ın gruptan ayrıldığını duyurmasının ardından single olarak yayınlanmıştır, aşağıda da görüleceği üzere kapağında eddie şeytan kılığındayken, bruce'u mızraklayarak öldürür.

bu şakacı demir bakireci abiler aynısını 1981 de o zaman ki solistleri paul di'anno ayrıldığında maiden japan'ın kapağında da yapmışlardı .eddie, paul di'anno'nun kopmuş kafasını tutuyor.
:format(jpeg):mode_rgb():quality(90)/discogs-images/R-15792462-1617811040-1886.jpeg.jpg)
bana göre şarkının temposu ve sihiri bruce bey; running lowwwwwwwwwwwwww dedikten sonra düşüyor, genelde oraya kadar dinleyip başka şarkıya geçerim. dediğim yere kadar olan kısmı bende müstesna bir yere sahiptir.

bu şakacı demir bakireci abiler aynısını 1981 de o zaman ki solistleri paul di'anno ayrıldığında maiden japan'ın kapağında da yapmışlardı .eddie, paul di'anno'nun kopmuş kafasını tutuyor.
:format(jpeg):mode_rgb():quality(90)/discogs-images/R-15792462-1617811040-1886.jpeg.jpg)
bana göre şarkının temposu ve sihiri bruce bey; running lowwwwwwwwwwwwww dedikten sonra düşüyor, genelde oraya kadar dinleyip başka şarkıya geçerim. dediğim yere kadar olan kısmı bende müstesna bir yere sahiptir.
devamını gör...
m.ö. 26 ocak 1213 firavun 2. ramses'i mumyalayan işçilerin yevmiyelerinin verilmemesi rezaleti
söz hakkımın olduğunu düşünerek herkesi sükunete davet ettiğim olaydır.
(bkz: ey çaylak sen kimsin ya)
(bkz: ey çaylak sen kimsin ya)
devamını gör...
şubat ayı okuma listesi
şubat ayında okunabilecek kitap listesidir. aslında nacizane şahsım tarafından önerilen kitaplardır.
önem sırasına değil, akla geldiği sırayla yazılmıştır.
ahraz- deniz gezgin
ben kirke- madeline miller
kirpinin zerafeti- muriel barbery
zamir -hakan günday
martin eden-jack london
mülksüzler-ursula k. le guin
bir hanımefendinin ölümü-peride celal
kayıp aranıyor- sait faik abasıyanık
tüfek mikrop çelik- jared diamond
kolera günlerinde aşk - gabriel garcia marquez
hepsi bir ayda bitmez tabi. ben de yoruldum yazmaktan zaten.
sonradan eklenen : ben şu an gülün adı'nı okuyorum. sonrasında da kerem akaş' ın 7 isimli kitabı okuyacağım.
ve tabi normal sözlük kitap edebiyat kulübü ile okuyacağımız ademden önce var. bu kitabı daha önce okumuş ve çok sevmiştim ama balık hafızam hiç hatırlamadığı için yeniden okumam gerek.
önem sırasına değil, akla geldiği sırayla yazılmıştır.
ahraz- deniz gezgin
ben kirke- madeline miller
kirpinin zerafeti- muriel barbery
zamir -hakan günday
martin eden-jack london
mülksüzler-ursula k. le guin
bir hanımefendinin ölümü-peride celal
kayıp aranıyor- sait faik abasıyanık
tüfek mikrop çelik- jared diamond
kolera günlerinde aşk - gabriel garcia marquez
hepsi bir ayda bitmez tabi. ben de yoruldum yazmaktan zaten.
sonradan eklenen : ben şu an gülün adı'nı okuyorum. sonrasında da kerem akaş' ın 7 isimli kitabı okuyacağım.
ve tabi normal sözlük kitap edebiyat kulübü ile okuyacağımız ademden önce var. bu kitabı daha önce okumuş ve çok sevmiştim ama balık hafızam hiç hatırlamadığı için yeniden okumam gerek.
devamını gör...
suç ve ceza
dostoyevski'nin başyapıtlarından bir diğeridir. ben karamazov kardeşleri daha çok sevdim. ama cinler ve budalanın yeri de ayrıdır.
roman hakkında yazacak olursam: r.r. raskolnikov ailesinin sosyoekonomik olarak düşük gelirli olmasıyla hayata 1-0 geride başlamış, evden uzakta hukuk okumaya gitmiş, orada da yeniklik peşini bırakmamış olacak ki hukuk öğrenimine ara vermiş.
burada sormak istediğim soru şu: bu nitelemeler tesadüfen mi raskolnikov'da var yoksa belli bir amaç için mi? ben ikinci sorudan yanayım. romanın adıyla raskolnikov'un nitelemeleri örtüşüyor.
çünkü bütün roman hukuksal bir zeminde insanların kişilik tahlilleriyle geçiyor. cinayet olayı geri planda kalıyor. dosto'yu dosto yapan da bu: kişiler!
her neyse, romanın başından itibaren öyle bir iklim ve gidişat hazırlanıyor ki biz raskolnikovun cinayete nasıl yürüdüğünü görüyoruz. tefeci alyona ivanovna'yı öldürmeyi kafasında kurgulamıştır. ama onun öncesinde rüya görür, pazar yerinden geçerken satıcıların konuşmaları da bilinç altında yer eder. bunlar tesadüf olamaz. dostoyevski cinayetten biraz önce bir paragrafta bilinçaltıyla ilgili harika bir pasajla bunu açıklar tıpkı bir psikolog gibi, ve freud'dan çok çok önce. bunu karamazov kardeşler'de de yapar. psikologlara selam çakmak yani.
cinayet geri planda kalmıştı dedik. daha çok raskolnikov'daki değişiklikleri gözlemliyoruz. marmeladov ve ailesi devreye giriyor. sonra roman karakterleri içinde en sevdiğim kadın karakterlerinden biri "sonya marmeladova". gerçekten harika bir kadındır.
ilerleyen bölümlerde raskolnikov'un bir makalesiyle daha karşılaşacağız. üstinsan tanımı yapar gibi bir makale. belli insanların belli bir aşamada bir şeyleri yapmakta özgür olmaları gibi. buna da napoleon gibi kişileri örnek gösteriyor. kendisinde de bu serbestiyeti görüyor zannımca. zaten sorgu yargıcı da bunu kullanıyor.
tefeciyi bir yerde kodoman olarak da görebiliriz, ben sivrisinek diyorum. tam bir kan emici. raskolnikov'da nasıl bir istek duyduysa öldürdü. makalesinden yola çıkarak öyle bir gücü kullanabileceğini düşündü. ama ıskaladığı şey devletlerin hukuku olduğu. hukuk'un işlediği.
romanı çeşitli yanlardan da inceleyebilirim ama değineceğim nokta yine raskolnikov'un değişimi üzerine olacak. galiba raskolnikov'un evrensel ve sevilen bir karakter olmasının sebebi genel olarak bizi yansıtması. insanın iç çatışmalarını yansıtıyor ve bu nedenle seviliyor. her insan kendinden bir şeyler bulabiliyor.
romanın sonlarına doğru ise sonya marmeladova ona incil'den pasajlar okuyor, incil veriyor vb. etkileyici sahnelerdi.
raskolnikov'un nitelikleri, tefeciyi ve melek gibi olan kız kardeşini öldürmesi, razumihin'in(dostoyevski de çevirmenlik yapıyordu gerçek hayatta ve romanda kardeşiyle evlendiriyor) tercüman olması, marmeladovlar, sahneler bla bla... tesadüf değil. görmeyi becerirseniz tadından yenmez bir dünya. bizi tüm gerçekçiliğimizle yansıtıyor.
son not: freud dostoyevski için "insanlığın kurtarıcısı olabilirdi. gardiyanı olmayı seçti" derken sonuna kadar haklıydı.
roman hakkında yazacak olursam: r.r. raskolnikov ailesinin sosyoekonomik olarak düşük gelirli olmasıyla hayata 1-0 geride başlamış, evden uzakta hukuk okumaya gitmiş, orada da yeniklik peşini bırakmamış olacak ki hukuk öğrenimine ara vermiş.
burada sormak istediğim soru şu: bu nitelemeler tesadüfen mi raskolnikov'da var yoksa belli bir amaç için mi? ben ikinci sorudan yanayım. romanın adıyla raskolnikov'un nitelemeleri örtüşüyor.
çünkü bütün roman hukuksal bir zeminde insanların kişilik tahlilleriyle geçiyor. cinayet olayı geri planda kalıyor. dosto'yu dosto yapan da bu: kişiler!
her neyse, romanın başından itibaren öyle bir iklim ve gidişat hazırlanıyor ki biz raskolnikovun cinayete nasıl yürüdüğünü görüyoruz. tefeci alyona ivanovna'yı öldürmeyi kafasında kurgulamıştır. ama onun öncesinde rüya görür, pazar yerinden geçerken satıcıların konuşmaları da bilinç altında yer eder. bunlar tesadüf olamaz. dostoyevski cinayetten biraz önce bir paragrafta bilinçaltıyla ilgili harika bir pasajla bunu açıklar tıpkı bir psikolog gibi, ve freud'dan çok çok önce. bunu karamazov kardeşler'de de yapar. psikologlara selam çakmak yani.
cinayet geri planda kalmıştı dedik. daha çok raskolnikov'daki değişiklikleri gözlemliyoruz. marmeladov ve ailesi devreye giriyor. sonra roman karakterleri içinde en sevdiğim kadın karakterlerinden biri "sonya marmeladova". gerçekten harika bir kadındır.
ilerleyen bölümlerde raskolnikov'un bir makalesiyle daha karşılaşacağız. üstinsan tanımı yapar gibi bir makale. belli insanların belli bir aşamada bir şeyleri yapmakta özgür olmaları gibi. buna da napoleon gibi kişileri örnek gösteriyor. kendisinde de bu serbestiyeti görüyor zannımca. zaten sorgu yargıcı da bunu kullanıyor.
tefeciyi bir yerde kodoman olarak da görebiliriz, ben sivrisinek diyorum. tam bir kan emici. raskolnikov'da nasıl bir istek duyduysa öldürdü. makalesinden yola çıkarak öyle bir gücü kullanabileceğini düşündü. ama ıskaladığı şey devletlerin hukuku olduğu. hukuk'un işlediği.
romanı çeşitli yanlardan da inceleyebilirim ama değineceğim nokta yine raskolnikov'un değişimi üzerine olacak. galiba raskolnikov'un evrensel ve sevilen bir karakter olmasının sebebi genel olarak bizi yansıtması. insanın iç çatışmalarını yansıtıyor ve bu nedenle seviliyor. her insan kendinden bir şeyler bulabiliyor.
romanın sonlarına doğru ise sonya marmeladova ona incil'den pasajlar okuyor, incil veriyor vb. etkileyici sahnelerdi.
raskolnikov'un nitelikleri, tefeciyi ve melek gibi olan kız kardeşini öldürmesi, razumihin'in(dostoyevski de çevirmenlik yapıyordu gerçek hayatta ve romanda kardeşiyle evlendiriyor) tercüman olması, marmeladovlar, sahneler bla bla... tesadüf değil. görmeyi becerirseniz tadından yenmez bir dünya. bizi tüm gerçekçiliğimizle yansıtıyor.
son not: freud dostoyevski için "insanlığın kurtarıcısı olabilirdi. gardiyanı olmayı seçti" derken sonuna kadar haklıydı.
devamını gör...
yurt dışına çıkmak isteyen gençlik
önce yüklü miktarda bir pasaport harcı ödemesi gereken gençlerdir.
devamını gör...
kuşlar
kuşlar her bahar da gelirler ama
sonbahar da göçerler aşkım
sakın sen kuşlara uyma
kuşlar, sen kuşları boşver
evler yerlerinde değiller aşkım
sakın sen kuşlara uyma.*
sonbahar da göçerler aşkım
sakın sen kuşlara uyma
kuşlar, sen kuşları boşver
evler yerlerinde değiller aşkım
sakın sen kuşlara uyma.*
devamını gör...
uyuyan çocuğunu rakı kokan ağzıyla öpen yenik babalar saati
yenik babalar saati...
ütüzmüş babalar saati...
ütüzmüş, az önce kumarhaneden, çok sarhoş, eve gelirken çikolata almış, tepsiyle tatlı getirmiş, antep seyahatinden antep lahmacunu getirmiş, kahramanmaraş'tan şoklu dondurma...
çocukluğum...
babam bana çokonatlarla gelirdi, dondurmalarla, tepsi tepsi kadayıfla gelirdi...
öperdi beni. öpmesine çok uyandım. babamın bıyıkları vardı...
öperdi uyanırdım. sana tatlı aldım derdi. sana dondurma aldım. kafası güzel. yahu saat kaç?... bırak uyuyayım.
cânım babam.
şöyle bir düşüncem oldu benim. her baba, geceleyin gelince çocuğuna bir şeyler götürüyor, götürmeli...
ben büyüdüm. taksiyle, şakacıktan, sıkıştım diye, petrole çektiririm taksiciyi... öncesinde sorarım ona, kaç çocuğun var? kız mı erkek mi?
bazan işeme bahanesiyle, bazan sigara alma bahanesiyle sokarım onları petrole, içerden hediyeler alırım...
bunu çocuğuna, bunları çocuklarına ver derim. çikolatalar alırım, oyuncaklar...
ne gerek vardı abiler... olur mu öyle şeyler...
rakılı ağzım var, rakılı ağzımla öpecek çocuğum, çocuklarım yok. o halde, başka çocuklar mutlu olsun...
bana kızarlar. ben kral faht'ın oğlu değilim ama benim gönlüm faht'tan da, oğlundan da zengindir.
ütüzmüş babalar saati...
ütüzmüş, az önce kumarhaneden, çok sarhoş, eve gelirken çikolata almış, tepsiyle tatlı getirmiş, antep seyahatinden antep lahmacunu getirmiş, kahramanmaraş'tan şoklu dondurma...
çocukluğum...
babam bana çokonatlarla gelirdi, dondurmalarla, tepsi tepsi kadayıfla gelirdi...
öperdi beni. öpmesine çok uyandım. babamın bıyıkları vardı...
öperdi uyanırdım. sana tatlı aldım derdi. sana dondurma aldım. kafası güzel. yahu saat kaç?... bırak uyuyayım.
cânım babam.
şöyle bir düşüncem oldu benim. her baba, geceleyin gelince çocuğuna bir şeyler götürüyor, götürmeli...
ben büyüdüm. taksiyle, şakacıktan, sıkıştım diye, petrole çektiririm taksiciyi... öncesinde sorarım ona, kaç çocuğun var? kız mı erkek mi?
bazan işeme bahanesiyle, bazan sigara alma bahanesiyle sokarım onları petrole, içerden hediyeler alırım...
bunu çocuğuna, bunları çocuklarına ver derim. çikolatalar alırım, oyuncaklar...
ne gerek vardı abiler... olur mu öyle şeyler...
rakılı ağzım var, rakılı ağzımla öpecek çocuğum, çocuklarım yok. o halde, başka çocuklar mutlu olsun...
bana kızarlar. ben kral faht'ın oğlu değilim ama benim gönlüm faht'tan da, oğlundan da zengindir.
devamını gör...
acımasız dünya sendromu
gerbner'ın isim verdiği,
fazla tv izlenen bir evde yaşıyan bireyin az tv izleyen komşusuna göre dünyayı daha daha kötü görmesi anlamına gelen kavramdır.
şiddetle yoğrulmuş tv dünyasına aşırı biçimde maruz kalanlar,
dünyayı güvenli olmayan acımasız bir yer olarak algılamaktadır.
1980lerde ortaya atılan bu kavramın,
bu gün hayatımızın her alanını işgal eden internet sonrası hali,
bu günün insanın umutsuzluğunu da açıklayabilir.
fazla tv izlenen bir evde yaşıyan bireyin az tv izleyen komşusuna göre dünyayı daha daha kötü görmesi anlamına gelen kavramdır.
şiddetle yoğrulmuş tv dünyasına aşırı biçimde maruz kalanlar,
dünyayı güvenli olmayan acımasız bir yer olarak algılamaktadır.
1980lerde ortaya atılan bu kavramın,
bu gün hayatımızın her alanını işgal eden internet sonrası hali,
bu günün insanın umutsuzluğunu da açıklayabilir.
devamını gör...
deniz benim değil kürdistan’ın kızıdır
şşş sakin. faşist kusmukların yeri burası değil. sakince oku. sakince yaz düşündüklerini. dene, hoşuna gidecek...
deniz poyraz türkiye cumhuriyeti devleti tarafından tanınan, mecliste temsil edilen -burası çokomelli- yasal olan bir siyasi partide; halkların demokratik partisinde görev alan, halkının; bu coğrafyadaki halkların sorunlarının siyasal enstrümanlar aracılığı ile çözüleceğine inanan gencecik bir kadın. parti binasını basıp bedenine 6 kurşun sıkan cani bir psikopat tarafından öldürüldü. buraya kadar tamam mıyız?
baba abdülilah poyraz'ın açıklamasına gelecek olursak, türkiye cumhuriyeti yasalarına göre suç teşkil eden bir açıklama.* hakkında işlem yapılacağı aşikar. bir parti binasında yasal yollardan mücadele eden kızının katlinin şoku, acısı, öfkesi ile ağzından çıkan cümleler... ama konu bu değil. şimdi 100 puanlık vicdan, muhakeme sorusu geliyor hazır mısınız? suç bireyseldir. tekildir. şahsidir. babanın açıklaması -görmezden gelmeye çalıştığınız ya da basitçe umursamadığınız- sebepleri de olsa kendisini bağlar. siz gencecik bir kadının, üstelik barışçıl yol tutmuş, siyasi mücadele içinde var olan bir kadının canice öldürülmesini makul bulup bunu neredeyse güzelleyecek kadar ne ara kötü oldunuz? yoksa hep mi kötüydünüz? buna cevap verin hele bi' önce.
deniz poyraz türkiye cumhuriyeti devleti tarafından tanınan, mecliste temsil edilen -burası çokomelli- yasal olan bir siyasi partide; halkların demokratik partisinde görev alan, halkının; bu coğrafyadaki halkların sorunlarının siyasal enstrümanlar aracılığı ile çözüleceğine inanan gencecik bir kadın. parti binasını basıp bedenine 6 kurşun sıkan cani bir psikopat tarafından öldürüldü. buraya kadar tamam mıyız?
baba abdülilah poyraz'ın açıklamasına gelecek olursak, türkiye cumhuriyeti yasalarına göre suç teşkil eden bir açıklama.* hakkında işlem yapılacağı aşikar. bir parti binasında yasal yollardan mücadele eden kızının katlinin şoku, acısı, öfkesi ile ağzından çıkan cümleler... ama konu bu değil. şimdi 100 puanlık vicdan, muhakeme sorusu geliyor hazır mısınız? suç bireyseldir. tekildir. şahsidir. babanın açıklaması -görmezden gelmeye çalıştığınız ya da basitçe umursamadığınız- sebepleri de olsa kendisini bağlar. siz gencecik bir kadının, üstelik barışçıl yol tutmuş, siyasi mücadele içinde var olan bir kadının canice öldürülmesini makul bulup bunu neredeyse güzelleyecek kadar ne ara kötü oldunuz? yoksa hep mi kötüydünüz? buna cevap verin hele bi' önce.
devamını gör...
yazarların okuduğu bölümler
tarih
büyüyünce ilber ortaylı olucam.
büyüyünce ilber ortaylı olucam.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük,
uzun zaman sonra ilk defa rahat uyudum bu gece... hayat, kabullenme ile güzelleşiyormuş...
gerçekleri inkar ederek ya da isyan ederek hiçbir şey değişmiyormuş meğer...
inkar etmek, güneş doğduğunda "güneşi sevmiyorum, güneş diye bir şey yok hani her yer karanlık" demek gibi bir şey..
sen sevmesen de o güneş doğacak, sen sevmesen de o insanlar, böyle davranmaya devam edecek..
tülay kök: "insanlar, mevsimler gibidir, yani değişmezler, yazın offf niye bu kadar sıcak diye şikayet etmek, anlamsızdır zira yaz, sıcak bir mevsimdir ve sen bunu bilirsin ve ona göre önlemini alırsın, klimanı açarsın vb." demişti.
önce taşları yerli yerine koymak, sonra ilerlemek mümkün olabiliyormuş..
öncelikle, düşüncelerimi organize etmeyi öğrendim ki sürekli aklıma gelip beni rahatsız etmesinler..
düşüncelerimi ikiye ayırdım: kontrol edebildiğim şeyler ve kontrol edemediklerim şeyler ile ilgili düşünceler..
kontrol edemediklerimin başında, insanların davranışları geliyor, o zaman niye onlara bağlı bir hayat yaşayayım ki..
ben kendi kontrolümde olanlara odaklanayım dedim, kontrol edebileceğim şeylerden biri de onların davranışları karşısında benim hamlemdir..
onlar değişmiyorsa, benim hamlemi değiştirmem gerekiyor diye düşündüm..
en ufak bir hamle değişikliği, denklemlerin bozulmasına yol açıyor..
bu da bir şeyleri değiştirme gücünün insanın kendi içinde olduğunu fark etmesini sağlıyor...
sabah sabah çenem ne düşmüş ya... neyse, uzun zaman sonra iyi bir uyku çekince enerjim tavan...
işin özü dostlar, kontrol edebildiklerimizi ve edemediklerimizi belirleyip içimizdeki cesaretle hayata atıldığımız güzel bir gün olmasını diliyorum...
uzun zaman sonra ilk defa rahat uyudum bu gece... hayat, kabullenme ile güzelleşiyormuş...
gerçekleri inkar ederek ya da isyan ederek hiçbir şey değişmiyormuş meğer...
inkar etmek, güneş doğduğunda "güneşi sevmiyorum, güneş diye bir şey yok hani her yer karanlık" demek gibi bir şey..
sen sevmesen de o güneş doğacak, sen sevmesen de o insanlar, böyle davranmaya devam edecek..
tülay kök: "insanlar, mevsimler gibidir, yani değişmezler, yazın offf niye bu kadar sıcak diye şikayet etmek, anlamsızdır zira yaz, sıcak bir mevsimdir ve sen bunu bilirsin ve ona göre önlemini alırsın, klimanı açarsın vb." demişti.
önce taşları yerli yerine koymak, sonra ilerlemek mümkün olabiliyormuş..
öncelikle, düşüncelerimi organize etmeyi öğrendim ki sürekli aklıma gelip beni rahatsız etmesinler..
düşüncelerimi ikiye ayırdım: kontrol edebildiğim şeyler ve kontrol edemediklerim şeyler ile ilgili düşünceler..
kontrol edemediklerimin başında, insanların davranışları geliyor, o zaman niye onlara bağlı bir hayat yaşayayım ki..
ben kendi kontrolümde olanlara odaklanayım dedim, kontrol edebileceğim şeylerden biri de onların davranışları karşısında benim hamlemdir..
onlar değişmiyorsa, benim hamlemi değiştirmem gerekiyor diye düşündüm..
en ufak bir hamle değişikliği, denklemlerin bozulmasına yol açıyor..
bu da bir şeyleri değiştirme gücünün insanın kendi içinde olduğunu fark etmesini sağlıyor...
sabah sabah çenem ne düşmüş ya... neyse, uzun zaman sonra iyi bir uyku çekince enerjim tavan...
işin özü dostlar, kontrol edebildiklerimizi ve edemediklerimizi belirleyip içimizdeki cesaretle hayata atıldığımız güzel bir gün olmasını diliyorum...
devamını gör...
isminde ulama olan ünlüler
gökhan özen,
serdar ortaç,
ekrem imamoğlu,
ırmak arıcı...
serdar ortaç,
ekrem imamoğlu,
ırmak arıcı...
devamını gör...
doğan cüceloğlu
az önce öldüğü, evinde ölü bulunduğu haberini okuyup şok olduğum yazar, psikolog. halbuki daha yeni bir kitabı çıkmıştı ilber ortaylı'nın bir ömür nasıl geçer kitabına benzetilen ve yakın zamanda güncel bir podcastini dinlemiştim, üzücü haber.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
zafer, iyi olmak demekmiş, şimdi bildim. geri gelen sağlığa da, geçen her tehlikeye de zafer denirmiş. zafer dediğimiz şey, özgürlük imiş, anladım.
ağzına sağlık yeşilevham. sevda'nın hayatı zaferlerle dolu olsun.
bengaripsengüzeldünyaumutlu'ya çok teşekkür ederim, bizi yine güzel bir konuyla bir araya getirdiği için.*
bir sonraki şarkı editi: bu kadar denk gelir, bergenin yan çarı aklımı okudu sanıyorum. *
ağzına sağlık yeşilevham. sevda'nın hayatı zaferlerle dolu olsun.
bengaripsengüzeldünyaumutlu'ya çok teşekkür ederim, bizi yine güzel bir konuyla bir araya getirdiği için.*
bir sonraki şarkı editi: bu kadar denk gelir, bergenin yan çarı aklımı okudu sanıyorum. *
devamını gör...
ağzındakikanısilipişteşimdikızandövüşçü
mahlasınıokumayaartıkmecaliminyetmediğiyazar.*
bir gecede soluksuz kaldık.
bir gecede soluksuz kaldık.
devamını gör...
hiç tanımadığın birine hayatını anlatma isteği
en güzelidir belki de çünkü bir daha belki hiç konuşmayacağın, görmeyeceğin birine anlatmanın verdiği rahatlık vardır. tabii hayatımı anlatacam diye karşıdaki bireyi de kaynar katran kazanına çevirmeyelim dimi? her şey kararında güzel.(bkz: swh)
devamını gör...