duyulan en iyi hazırcevaplar
deniz gezmiş idamla yargılandığı mahkemede birden gülmeye başlar. hakim "neye gülüyorsun?" diye sorduğunda "duvarda adalet yazıyor ona gülüyorum." der.
hayatım boyunca bundan daha iyi bir cevap duyacağımı zannetmiyorum. hatta bundan dolayı bir mahkemeye çıksam kesin aklıma gelir gülmeye başlarım.
şunu da şuraya bırakayım.
hayatım boyunca bundan daha iyi bir cevap duyacağımı zannetmiyorum. hatta bundan dolayı bir mahkemeye çıksam kesin aklıma gelir gülmeye başlarım.
şunu da şuraya bırakayım.
devamını gör...
elizabeth bathory
kanlı kontes lakabıyla bilinen macar seri katildir. kocasının ölümünden sonra psikolojisi bozulmuş ve büyücülükle uğraşmaya başlamıştır. at gibi hayvanların katledildiği ayinlere de gidermiş hatta.
işte her şey bunlardan sonra başlıyor.
40 yaşına gelince güzelliğinin kaybolduğunu düşünen elizabeth, bir gün hizmetçisinin saçını tararken canını acıtması üzerine bir tokat atmış, tokadı öyle sert atmış ki kızın yüzünden süzülen kan elizabeth’in eline bulaşmış. sonra elini bulaştığı kanın kendisini güzelleştirdiğini zannetmiş, kızın güzelliğinin de gittiğini sözde fark etmiş. ardından psikopat kadın uşağına emir vererek kızın bütün kanını küvete doldurtmuş ve o kanla banyo yapmıştır.
psikopat manyak kadın iyice yoldan çıkarak 612 bakire kızı toplamış ve kafeste işkence çektirmiş. işkence esnasında kafesten süzülen kanlarla da duş almış. e tabi yaptıkları yanına kar mı kalacaktı? suçunun olduğu anlaşılınca da kendisini hücreye kaparmışlar ve o hücrede de can vermiş. kendisine daha önceden de şizofreni tanısı konulmuştur.
yalnız bu tür katillerin mutlaka çocuklukta yaşadığı belli sıkıntılar vardır. kanlı kontes annesiz babasız olunca amcasının yanında büyümek zorunda kalmıştır. amcası ve yengesi de son derece işkenceyi seven psikopat insanlarmış. kontes’te de küçük yaşlarda çoklu kişilik bozukluğu oluşmuş yaşadıklarından etkilenerek. ama bu onun masum olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
başlığı niye açılmadı bu zamana kadar hayret ettim doğrusu.
hayatı tam olarak şöyledir. okumak isteyenlere viki amcadan alıntı yapalım.
macaristan krallığı’nın en ünlü soylu ailelerinden biri olan báthory ailesinden gelen kontes elizabeth báthory ve kızı celile, tarihin en kötü şöhretli kadınları listesinde kuşkusuz ilk sıralarda yer alıyorlar. báthory, 54 yıllık yaşamı boyunca işlediği korkunç cinayetler nedeniyle de dünyanın en ünlü kadın seri katili unvanını taşıyor. 15 yaşındayken evlendirildiği kocası ferenc nádasdy’nin ölümünden sonra suç ortağı hizmetçileriyle birlikte yüzlerce (söylentiye göre 650) genç kızın işkence edilerek öldürülmesinden sorumlu tutulan báthory, ömrünün kalan 4 yılını kendi şatosu olan csejte’de küçük bir odaya hapsolmuş bir şekilde geçirdi. cinayetleri bizzat işlettiği yardımcıları korkunç cezalar alırken báthory bir soylu olduğu için ne yargı önüne çıkartılmış ne de söz konusu suçlardan hüküm giymiştir. öte yandan csejte şatosu'nda kapısı tuğlalara örülen bir odada unutulmaya terk edilen kontesin adını anmak bile yasaklanmıştır. báthory’nin gençliğini koruyabilmek amacıyla bakire kızların kanlarıyla banyo yaptığı söylentileri onun uzak bir akrabası sayılabilecek eflak prensi vlad tepeş gibi bir vampir olduğuna inanılmasına yol açmıştır. macarca ismiyle erzsébeth báthory, 1560 yılında doğdu ve çocukluğunu ecsed şatosu'nda geçirdi. macaristan’ın osmanlılar ve avusturyalılarla gerçekleştirdiği savaşların yaşandığı bu dönemde báthory latince, almanca ve yunanca dillerini iyi derecede bilen bir protestan genç kız olarak yetiştirilmişti. acımasızlığıyla şöhret kazanan kuzeni transilvanya prensi stephen gibi elizabeth de çocukluğundan itibaren ani öfke nöbetleri geçirmekteydi. araştırmacılar bunun aileden gelen genetik bir bozukluk olduğuna ve báthory’nin epilepsi hastası olma ihtimaline inanıyor. günümüzdeki tarih uzmanları ve psikiyatrlar báthory’nin aynı zamanda cinsel kimlik bozukluğuna da sahip olduğunu belirtiyorlar. henüz 14 yaşındayken hamile kalan elizabeth, söylenene göre kadın ya da erkek istediği herkesle birlikte olabilmekteydi. öte yandan báthory’nin kimi akrabalarının da sicili pek parlak değildi. halasının lezbiyen bir cadı, amcasının şeytana tapan bir simyacı ve erkek kardeşinin ise birlikte yalnız kalınmaktan korkulan bir cinsi sapık olarak tanınması báthory’nin çevresinde öyküneceği yeterince kötü örnek olduğunu göstermektedir. öte yandan çocukluğundan beri elizabeth’le ilgilenen bakıcısının da kara büyüyle uğraştığı bilindiğine ve ayinlerinde küçük çocukları kurban etmekten çekinmemesi bilindiğini eklersek, báthory’nin bu durumda bir seri katile dönüşmesi öngörülebilir. elizabeth, evlendikten sonra kocasının evlilik hediyesi olan csejte şatosu'na yerleşti. şato etrafındaki birbirine bitişik 17 köy ve tarım arazileriyle çevriliydi ve küçük karpat dağları'nın kayalıkları üzerinde yükseliyordu. kocasının sürekli savaşta ve evden uzakta oluşu báthory’i ticari ve politik konularla ilgilenmek zorunda bırakmıştı. tarihçilere göre báthory bu konuda da oldukça başarılıydı. öte yandan báthory güzelliğiyle övünmek, aynalar karşısında zaman geçirmek ve günde neredeyse beş defa kıyafet değiştirmekten de geri kalmıyordu. báthory’nin babasından ve kocasından öğrendiği acımasızlığı, sarayındaki hizmetçilere göstermesi ise en sıradan uğraşıydı. yaşlanmaya başladığını düşündüğü andan itibaren cildini yenileyebilmek için kendini farklı büyülerle uğraşmaya verdiği de biliniyor. öte yandan báthory’nin bölgedeki savaşta çaresiz kadınların koruyuculuğunu üstelendiği söylentileri de var. örneğin báthory, kocası osmanlıların eline esir düşen bir kadın ya da kızı tecavüze uğrayıp hamile bırakılan bir kadın için politik hünerlerini sergilemekten çekinmemişti. diğer yandan şatosunun bir bölümünde istemeden hamile kadınların çocuklarının düşürüldüğü de biliniyor. báthory bunları kuşkusuz daha fazla genç kızı öldürebilmek için yaptığı düşünülüyor. önceleri sadece köylü kızlarını katlederken kocasının ölümünden sonra artan kan arzusu bu seri katilin soyluların kızlarına da göz dikmesini sağlıyor. böylece görgü ve terbiye öğrenmeleri için sarayına kabul ettiği kızların tamamı sırra kadem basıyor. öte yandan bölgedeki kız kaçırma olayları da artıyor. saray çevresindeki dedikodular ayyuka çıktığında kralın emriyle görevlendirilen györgy thurzó şatoya incelemeye geliyor ve yaklaşık 300 kişilik bir tanık ordusu dinlendikten sonra korkunç gerçekle yüzleşiyor. kralın bathroy’nin kocasına olan borcu nedeniyle eyleme geçtiği ve böylece báthory’den kurtulmak istediği de bir başka korkunç gerçekti. bugüne dek elizabeth’in suçsuzluğunu savunanlar krallık tarafından gerçekleştirilen bir komploya kurban gittiği ve bir protestan olmanın cezasını çektiğini öne sürüyor. elizabeth báthory, özellikle kocasının ölümünün ardından işkence yöntemlerini giderek artırmıştı. psikologlar báthory’nin yaşlandıkça artan akıl hastalığının bu dönemde iyice kötüleştiğini iddia ediyorlar. iyi ödeme vaatleriyle kandırılan ya da kaçırılan genç kızlar mahzene kapatılıyor ve bedenleri tanınmaz hale gelene dek dövülüyor, sonra da yakılıyor ya da parçalanıyordu. kurbanların ölesiye dövüldüğü, açlığa terk edildiği, canlı olarak yakıldığı, iğnelerle işkenceye uğradığı, kışın dışarıda üzerlerine su dökülerek donmaya bırakıldığı, yüzlerinin, kollarının ve cinsel organlarının ısırıldığı ve cinsel anlamda tacize uğradıkları da biliniyor. báthory’nin bu korkunç işkencelerini 1585 yılından 1610’a kadar sahip olduğu tüm şatolarda gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır. 650 kişilik kurban sayısına báthory’nin hâlâ hükümet arşivlerinde saklı olduğuna inanılan günlük ve mektuplarından ulaşılmıştır. báthory, bir seri katil olarak çok da becerikli sayılmazdı, bir asil olmasının avantajlarını sonuna kadar kullanmış fakat işlediği cinayetlerin üzerini örtmek konusunda da yeterince titiz davranmamıştır. tüm bu imtiyaz ona sadece mahkeme aşamasında yaramıştır, yargılanmadan doğruca kendi şatosunda müebbet hapse konulmuştur. öte yandan kralın báthory'e borcunu ödemesine gerek kalmadığı hükmüne de varılmıştır. báthory, csejte şatosu'nda ölü bulunduğunda odasında el sürülmemiş pek çok kap yemek bulunuyordu, bu nedenle tam ölüm tarihi bilinemiyor. önce csejte kilisesinin bahçesine gömülen cesedi csejteli köylülerin ayaklanması sonucu ecsed’deki bathory aile kabristanına defnedilmek üzere buradan taşınmıştır. kontes elizabeth báthory denince aklımıza gelen kan banyosunun bu efsaneye sonradan eklendiğini de belirtelim. báthory aleyhine ifade veren tanıklardan hiçbiri bir kan banyosundan söz etmediği ve bunun sadece transilvanya vampir inanışıyla alakalı olarak uydurulmuş olduğu bilinmektedir. báthory’nin hikâyesi farklı perspektifler ya da kurgusal olaylar içeren pek çok filme de konu olmasının yanı sıra sulandırılarak “kontes dracula” ve benzeri filmlerin yapılmasına da esin kaynağı olmuştur.
işte her şey bunlardan sonra başlıyor.
40 yaşına gelince güzelliğinin kaybolduğunu düşünen elizabeth, bir gün hizmetçisinin saçını tararken canını acıtması üzerine bir tokat atmış, tokadı öyle sert atmış ki kızın yüzünden süzülen kan elizabeth’in eline bulaşmış. sonra elini bulaştığı kanın kendisini güzelleştirdiğini zannetmiş, kızın güzelliğinin de gittiğini sözde fark etmiş. ardından psikopat kadın uşağına emir vererek kızın bütün kanını küvete doldurtmuş ve o kanla banyo yapmıştır.
psikopat manyak kadın iyice yoldan çıkarak 612 bakire kızı toplamış ve kafeste işkence çektirmiş. işkence esnasında kafesten süzülen kanlarla da duş almış. e tabi yaptıkları yanına kar mı kalacaktı? suçunun olduğu anlaşılınca da kendisini hücreye kaparmışlar ve o hücrede de can vermiş. kendisine daha önceden de şizofreni tanısı konulmuştur.
yalnız bu tür katillerin mutlaka çocuklukta yaşadığı belli sıkıntılar vardır. kanlı kontes annesiz babasız olunca amcasının yanında büyümek zorunda kalmıştır. amcası ve yengesi de son derece işkenceyi seven psikopat insanlarmış. kontes’te de küçük yaşlarda çoklu kişilik bozukluğu oluşmuş yaşadıklarından etkilenerek. ama bu onun masum olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
başlığı niye açılmadı bu zamana kadar hayret ettim doğrusu.
hayatı tam olarak şöyledir. okumak isteyenlere viki amcadan alıntı yapalım.
macaristan krallığı’nın en ünlü soylu ailelerinden biri olan báthory ailesinden gelen kontes elizabeth báthory ve kızı celile, tarihin en kötü şöhretli kadınları listesinde kuşkusuz ilk sıralarda yer alıyorlar. báthory, 54 yıllık yaşamı boyunca işlediği korkunç cinayetler nedeniyle de dünyanın en ünlü kadın seri katili unvanını taşıyor. 15 yaşındayken evlendirildiği kocası ferenc nádasdy’nin ölümünden sonra suç ortağı hizmetçileriyle birlikte yüzlerce (söylentiye göre 650) genç kızın işkence edilerek öldürülmesinden sorumlu tutulan báthory, ömrünün kalan 4 yılını kendi şatosu olan csejte’de küçük bir odaya hapsolmuş bir şekilde geçirdi. cinayetleri bizzat işlettiği yardımcıları korkunç cezalar alırken báthory bir soylu olduğu için ne yargı önüne çıkartılmış ne de söz konusu suçlardan hüküm giymiştir. öte yandan csejte şatosu'nda kapısı tuğlalara örülen bir odada unutulmaya terk edilen kontesin adını anmak bile yasaklanmıştır. báthory’nin gençliğini koruyabilmek amacıyla bakire kızların kanlarıyla banyo yaptığı söylentileri onun uzak bir akrabası sayılabilecek eflak prensi vlad tepeş gibi bir vampir olduğuna inanılmasına yol açmıştır. macarca ismiyle erzsébeth báthory, 1560 yılında doğdu ve çocukluğunu ecsed şatosu'nda geçirdi. macaristan’ın osmanlılar ve avusturyalılarla gerçekleştirdiği savaşların yaşandığı bu dönemde báthory latince, almanca ve yunanca dillerini iyi derecede bilen bir protestan genç kız olarak yetiştirilmişti. acımasızlığıyla şöhret kazanan kuzeni transilvanya prensi stephen gibi elizabeth de çocukluğundan itibaren ani öfke nöbetleri geçirmekteydi. araştırmacılar bunun aileden gelen genetik bir bozukluk olduğuna ve báthory’nin epilepsi hastası olma ihtimaline inanıyor. günümüzdeki tarih uzmanları ve psikiyatrlar báthory’nin aynı zamanda cinsel kimlik bozukluğuna da sahip olduğunu belirtiyorlar. henüz 14 yaşındayken hamile kalan elizabeth, söylenene göre kadın ya da erkek istediği herkesle birlikte olabilmekteydi. öte yandan báthory’nin kimi akrabalarının da sicili pek parlak değildi. halasının lezbiyen bir cadı, amcasının şeytana tapan bir simyacı ve erkek kardeşinin ise birlikte yalnız kalınmaktan korkulan bir cinsi sapık olarak tanınması báthory’nin çevresinde öyküneceği yeterince kötü örnek olduğunu göstermektedir. öte yandan çocukluğundan beri elizabeth’le ilgilenen bakıcısının da kara büyüyle uğraştığı bilindiğine ve ayinlerinde küçük çocukları kurban etmekten çekinmemesi bilindiğini eklersek, báthory’nin bu durumda bir seri katile dönüşmesi öngörülebilir. elizabeth, evlendikten sonra kocasının evlilik hediyesi olan csejte şatosu'na yerleşti. şato etrafındaki birbirine bitişik 17 köy ve tarım arazileriyle çevriliydi ve küçük karpat dağları'nın kayalıkları üzerinde yükseliyordu. kocasının sürekli savaşta ve evden uzakta oluşu báthory’i ticari ve politik konularla ilgilenmek zorunda bırakmıştı. tarihçilere göre báthory bu konuda da oldukça başarılıydı. öte yandan báthory güzelliğiyle övünmek, aynalar karşısında zaman geçirmek ve günde neredeyse beş defa kıyafet değiştirmekten de geri kalmıyordu. báthory’nin babasından ve kocasından öğrendiği acımasızlığı, sarayındaki hizmetçilere göstermesi ise en sıradan uğraşıydı. yaşlanmaya başladığını düşündüğü andan itibaren cildini yenileyebilmek için kendini farklı büyülerle uğraşmaya verdiği de biliniyor. öte yandan báthory’nin bölgedeki savaşta çaresiz kadınların koruyuculuğunu üstelendiği söylentileri de var. örneğin báthory, kocası osmanlıların eline esir düşen bir kadın ya da kızı tecavüze uğrayıp hamile bırakılan bir kadın için politik hünerlerini sergilemekten çekinmemişti. diğer yandan şatosunun bir bölümünde istemeden hamile kadınların çocuklarının düşürüldüğü de biliniyor. báthory bunları kuşkusuz daha fazla genç kızı öldürebilmek için yaptığı düşünülüyor. önceleri sadece köylü kızlarını katlederken kocasının ölümünden sonra artan kan arzusu bu seri katilin soyluların kızlarına da göz dikmesini sağlıyor. böylece görgü ve terbiye öğrenmeleri için sarayına kabul ettiği kızların tamamı sırra kadem basıyor. öte yandan bölgedeki kız kaçırma olayları da artıyor. saray çevresindeki dedikodular ayyuka çıktığında kralın emriyle görevlendirilen györgy thurzó şatoya incelemeye geliyor ve yaklaşık 300 kişilik bir tanık ordusu dinlendikten sonra korkunç gerçekle yüzleşiyor. kralın bathroy’nin kocasına olan borcu nedeniyle eyleme geçtiği ve böylece báthory’den kurtulmak istediği de bir başka korkunç gerçekti. bugüne dek elizabeth’in suçsuzluğunu savunanlar krallık tarafından gerçekleştirilen bir komploya kurban gittiği ve bir protestan olmanın cezasını çektiğini öne sürüyor. elizabeth báthory, özellikle kocasının ölümünün ardından işkence yöntemlerini giderek artırmıştı. psikologlar báthory’nin yaşlandıkça artan akıl hastalığının bu dönemde iyice kötüleştiğini iddia ediyorlar. iyi ödeme vaatleriyle kandırılan ya da kaçırılan genç kızlar mahzene kapatılıyor ve bedenleri tanınmaz hale gelene dek dövülüyor, sonra da yakılıyor ya da parçalanıyordu. kurbanların ölesiye dövüldüğü, açlığa terk edildiği, canlı olarak yakıldığı, iğnelerle işkenceye uğradığı, kışın dışarıda üzerlerine su dökülerek donmaya bırakıldığı, yüzlerinin, kollarının ve cinsel organlarının ısırıldığı ve cinsel anlamda tacize uğradıkları da biliniyor. báthory’nin bu korkunç işkencelerini 1585 yılından 1610’a kadar sahip olduğu tüm şatolarda gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır. 650 kişilik kurban sayısına báthory’nin hâlâ hükümet arşivlerinde saklı olduğuna inanılan günlük ve mektuplarından ulaşılmıştır. báthory, bir seri katil olarak çok da becerikli sayılmazdı, bir asil olmasının avantajlarını sonuna kadar kullanmış fakat işlediği cinayetlerin üzerini örtmek konusunda da yeterince titiz davranmamıştır. tüm bu imtiyaz ona sadece mahkeme aşamasında yaramıştır, yargılanmadan doğruca kendi şatosunda müebbet hapse konulmuştur. öte yandan kralın báthory'e borcunu ödemesine gerek kalmadığı hükmüne de varılmıştır. báthory, csejte şatosu'nda ölü bulunduğunda odasında el sürülmemiş pek çok kap yemek bulunuyordu, bu nedenle tam ölüm tarihi bilinemiyor. önce csejte kilisesinin bahçesine gömülen cesedi csejteli köylülerin ayaklanması sonucu ecsed’deki bathory aile kabristanına defnedilmek üzere buradan taşınmıştır. kontes elizabeth báthory denince aklımıza gelen kan banyosunun bu efsaneye sonradan eklendiğini de belirtelim. báthory aleyhine ifade veren tanıklardan hiçbiri bir kan banyosundan söz etmediği ve bunun sadece transilvanya vampir inanışıyla alakalı olarak uydurulmuş olduğu bilinmektedir. báthory’nin hikâyesi farklı perspektifler ya da kurgusal olaylar içeren pek çok filme de konu olmasının yanı sıra sulandırılarak “kontes dracula” ve benzeri filmlerin yapılmasına da esin kaynağı olmuştur.
devamını gör...
lay lay lom
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
...tanrı türk çocuğuna çok bayramlar göstersin!...
kutlu olsun bayramımız.
şu minnoşları hatırlayalım.
kutlu olsun bayramımız.
şu minnoşları hatırlayalım.
devamını gör...
kısa sürede kilo vermek için yapılması gerekenler
3 beyazdan uzak durun. beyaz halı,beyaz eşya düğün paketi,beyaz masa.
devamını gör...
beyaz tenli kızıl saçlı yeşil gözlü minyon kadın
uç bir hayal mi düşlüyor birileri yine.
devamını gör...
piç
faruk nafiz çamlıbel şiiridir.
sıcak bir el değmeden henüz ilk gözyaşına kundağını serdiler bir musalla taşına
gözlerin bir caminin eşiğinde açıldı
atıldın doğduğun gün hayata tek başına
yanında anan olsa gene ömrün bahardı
sana dar günlerinde açık bir kucak vardı bağrına "oğlum" diye bastı isa’yı meryem
bir babasız yavrudan bir peygamber çıkardı.
sana, soylu olanlar der ki "soysuz kişi bu" onların belli çünkü gelmişi geçmişi bu
biz neden soyluyuz da, sana soysuz
diyorlar?
aslını hiç arama, tesadüfün işi bu.
haydi adsız doğmanın derdini duya duya
yat ölüme benzeyen bir uğursuz uykuya
yazık ki boğazına bir ip geçirmediler
yazık ki atmadılar seni bir kör kuyuya.
tanır gibi yüzüne bakınca her geçici
yarın öksüz kalbinin burkulacaktır içi
iki kattır azabın günahı işleyenden
anana "kahpe" derler, sana "kahpenin piçi"..
sıcak bir el değmeden henüz ilk gözyaşına kundağını serdiler bir musalla taşına
gözlerin bir caminin eşiğinde açıldı
atıldın doğduğun gün hayata tek başına
yanında anan olsa gene ömrün bahardı
sana dar günlerinde açık bir kucak vardı bağrına "oğlum" diye bastı isa’yı meryem
bir babasız yavrudan bir peygamber çıkardı.
sana, soylu olanlar der ki "soysuz kişi bu" onların belli çünkü gelmişi geçmişi bu
biz neden soyluyuz da, sana soysuz
diyorlar?
aslını hiç arama, tesadüfün işi bu.
haydi adsız doğmanın derdini duya duya
yat ölüme benzeyen bir uğursuz uykuya
yazık ki boğazına bir ip geçirmediler
yazık ki atmadılar seni bir kör kuyuya.
tanır gibi yüzüne bakınca her geçici
yarın öksüz kalbinin burkulacaktır içi
iki kattır azabın günahı işleyenden
anana "kahpe" derler, sana "kahpenin piçi"..
devamını gör...
fikrimiz sorulmadan yorum yapmamamız gereken şeyler
karşınızdaki insanı ilgilendiren, onun özeli olan herhangi bir şey adına o fikrinizi sormadıkça yorum yapmamak en doğrusu.
evliyse çocuk doğuracağı yaş, işsizse ne zaman iş bulacağı, mezuna kalmış ise sınavı ne zaman kazanacağı, üniversiteyi biteremediyse ne zaman ve nasıl bitireceği o kişiye ait sorunlardır. fikriniz sorulmadıysa yorum belirtmeye gerek yoktur.
evliyse çocuk doğuracağı yaş, işsizse ne zaman iş bulacağı, mezuna kalmış ise sınavı ne zaman kazanacağı, üniversiteyi biteremediyse ne zaman ve nasıl bitireceği o kişiye ait sorunlardır. fikriniz sorulmadıysa yorum belirtmeye gerek yoktur.
devamını gör...
yola ikna edilmişlerle değil inananlarla çıkılır
çok beğendiğim bir söz.
ister bir iş yolu olsun bu, ister ömürlük yürünecek bir yol olsun hatta manevi bir yol bile olabilir. yol nasıl olursa olsun inananlarla çıkılır yola..
ister bir iş yolu olsun bu, ister ömürlük yürünecek bir yol olsun hatta manevi bir yol bile olabilir. yol nasıl olursa olsun inananlarla çıkılır yola..
devamını gör...
iyi geceler sözlük
yine her şeyin üst üste geldiği pardon geleceği bir güne uyanmak üzere iyi geceler dilemek isterim çünkü benimki kuvvetle muhtemel berbat geçecek.gece 3'te hastanede olmam lazım.sabah erkenden dersim var,ayrıca sınavım var.tam diyordum artık bugün iyi olur,yine yok.niye?gece düzgün uyku yok çünkü,ben bu stres ile nasıl uyuyayım*.
huzurlu geceler*
huzurlu geceler*
devamını gör...
i am melting lannn melting
sözlüğe yeni gelmiş yepisyeni yazar.
kendisine hoşgeldin diyor sözlükte güzel vakit geçirmesini umuyorum.
kendisine hoşgeldin diyor sözlükte güzel vakit geçirmesini umuyorum.
devamını gör...
evlendikten bir ay sonra eşinin yanında osurmaya başlamak
kanımca saçma olaydır, çünkü hastalıkta sağlıkta diye kabul ettikten sonra şu "pırt yapma" mevzusunun büyütülmesi oldukça saçmadır.
tabii ki herkes eşinin yanında yapacak diye bir zorunluluk yok ama bu insan yeri geldiğinde sizin düşkün halinizde yanınızda olacak, hastalık dediğiniz şey her zaman ekose battaniye altında nil karaibrahimgil'in dediği gibi "gel de bi çorba yap bana" tadında romantik bir şey olmayadabiliyor. hadi onu geçtim, evde tek tuvalet varsa napacaksınız? her kullanım sonrası eşinizle göz göze gelip "sana gül bahçesi vaadetmedim" mi diyeceksiniz?
özet olarak, evlenmenin ve 1 ay beklemenin oldukça geç olduğu davranıştır. en iyisi bu işi evlenmeden önce karşınızdaki insanla konuşup tepkisine bağlı olarak olaysızca -ve tabii ki de sessizce- halletmektir, yoksa keyfiniz osuruktan nedenlerden dolayı kaçabilir.
tabii ki herkes eşinin yanında yapacak diye bir zorunluluk yok ama bu insan yeri geldiğinde sizin düşkün halinizde yanınızda olacak, hastalık dediğiniz şey her zaman ekose battaniye altında nil karaibrahimgil'in dediği gibi "gel de bi çorba yap bana" tadında romantik bir şey olmayadabiliyor. hadi onu geçtim, evde tek tuvalet varsa napacaksınız? her kullanım sonrası eşinizle göz göze gelip "sana gül bahçesi vaadetmedim" mi diyeceksiniz?
özet olarak, evlenmenin ve 1 ay beklemenin oldukça geç olduğu davranıştır. en iyisi bu işi evlenmeden önce karşınızdaki insanla konuşup tepkisine bağlı olarak olaysızca -ve tabii ki de sessizce- halletmektir, yoksa keyfiniz osuruktan nedenlerden dolayı kaçabilir.
devamını gör...
pitaya
diğer ismi ejder meyvesidir. c vitamini açısından oldukça zengin olup antioksidan özelliği göstermektedir. kalsiyum oranı da oldukça fazla olduğu için kemiklerin gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.
devamını gör...
aşık olunan kişi reddederse alınacak pozisyon
devamını gör...
okumak
başlaması zor olan başlayınca duramadığımız, kendimizi özgür hissettiğimiz bazen karşı çıktığımız eylemlerden bir tanesidir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bugun benim dogum gunum.
ılk kez heyecanlanmadim, coskuyla beklemedim, belki surpriz bir cicek gelir, bir dost cikar gelir,kucaklasiriz ya da pasta uflerim diye hayal etmedim. omrumun ilk yarisi, tum 18 agustoslari heyecanla bekleyerek geçmişti oysa.
bugun uzulerek fark ettim ki, kendim icin hicbir isteğim kalmamis, umutlarım rafa kalkmis, kafam ses cekmez olmus ,dost meclislerinde hastaliktan, cocuklardan konusur olmusum seyahatler, asklar yerine... heyecanla beklediğim yaz tatillerine bile yuz çevirmişim. okul arkadaşlarım yaşlanmış, dolabımda renkli kiyafetlerim azalmis, sacimdaki toplam beyaz sayisi 11e yükselmiş.
uzuldum kendime, daha gecen sene pazarlik yapiyordum ben ilk 3-4 seneyi hatırlamıyorum, sonraki 10-15 sene de ailemin uydusu gibiyim, fikrim var ama hükmü yok diye. 17 sene eklensin uzatma olarak diyordum. ama sanki gerek kalmamis, bitirmisim kendim icin yasamayi.
simdi donebilseydim geriye, ne bedenimi, ne ruhumu ne de aklimi hor kullanmazdim diyorum kendime. sakin yasardim bir cok seyi... arkamdan kovalayan varmış gibi degil de tadini çıkara çıkara yasardim. kendi kendimin merhemi olmaya calismazdim. dinlenecek, siginacak bir liman bulurdum. hatalarimi madalya gibi boynuma dizmez, basarilarimi derin bir yara gibi saklamazdim....
ama donemedigime gore, aglayacak halim de yok heralde. iyi ki doğmuşum canim kendim. umarim ikinci yari daha kolay olur...
ılk kez heyecanlanmadim, coskuyla beklemedim, belki surpriz bir cicek gelir, bir dost cikar gelir,kucaklasiriz ya da pasta uflerim diye hayal etmedim. omrumun ilk yarisi, tum 18 agustoslari heyecanla bekleyerek geçmişti oysa.
bugun uzulerek fark ettim ki, kendim icin hicbir isteğim kalmamis, umutlarım rafa kalkmis, kafam ses cekmez olmus ,dost meclislerinde hastaliktan, cocuklardan konusur olmusum seyahatler, asklar yerine... heyecanla beklediğim yaz tatillerine bile yuz çevirmişim. okul arkadaşlarım yaşlanmış, dolabımda renkli kiyafetlerim azalmis, sacimdaki toplam beyaz sayisi 11e yükselmiş.
uzuldum kendime, daha gecen sene pazarlik yapiyordum ben ilk 3-4 seneyi hatırlamıyorum, sonraki 10-15 sene de ailemin uydusu gibiyim, fikrim var ama hükmü yok diye. 17 sene eklensin uzatma olarak diyordum. ama sanki gerek kalmamis, bitirmisim kendim icin yasamayi.
simdi donebilseydim geriye, ne bedenimi, ne ruhumu ne de aklimi hor kullanmazdim diyorum kendime. sakin yasardim bir cok seyi... arkamdan kovalayan varmış gibi degil de tadini çıkara çıkara yasardim. kendi kendimin merhemi olmaya calismazdim. dinlenecek, siginacak bir liman bulurdum. hatalarimi madalya gibi boynuma dizmez, basarilarimi derin bir yara gibi saklamazdim....
ama donemedigime gore, aglayacak halim de yok heralde. iyi ki doğmuşum canim kendim. umarim ikinci yari daha kolay olur...
devamını gör...