yalan söylemek
francis bacon yalan hakkında şöyle demiştir.
"yalan söylemek, tanrıya karşı gözüpeklik, insanlara karşı ise korkaklıktır."
"yalan söylemek, tanrıya karşı gözüpeklik, insanlara karşı ise korkaklıktır."
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
devamını gör...
ömer hayyam
iyi bir şair olmasının yanı sıra oldukça iyi bir matematikçidir.* üçüncü dereceden bilinmeyen denklemler ile ilgili yazdığı eserinde bilinmeyen rakamın yerine arapça "şey" kelimesini kullanmıştır. eser ispanyolcaya çevrilirken "şey" kelimesi "xay"* olarak çevrilmiş, daha sonra ise kısaltılarak bugün matematikte bilinmeyen yerine kullandığımız "x" harfine dönüşmüştür.*
devamını gör...
poker face
yüzünden hangi duygu durumuna sahip olduğu anlaşılmayan insanlara denir.
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
(bkz: sevda kuşun kanadında)
devamını gör...
kuyucaklı yusuf
okuduğumda ağladığım ilk kitap olmuştu. sabahattin ali'ye ait, kesinlikle okunması gereken eser.
"hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi!
ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..."
"hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi!
ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..."
devamını gör...
duyulunca mutlu eden sözler
"ne güzel kokuyorsun"
devamını gör...
kitap okumak
alışkanlıktır. açıkcasi eskiden çocukken edinildiğine inanıyordum ama babam 60 yaşında okumaya başladı ve şu an haftada en az iki kitap bitiriyor. okudukça benim tabirimle kitaplara yönelik damak zevki de gelişti ve bu resmen zaten hoşgörülü ancak disiplinli bir yapıya sahip olan babamın kendi kurallarını esneterek daha duyarli ve anlayışlı olmasına sebep oldu. şu an kendisi de zamanında olaylara verdiği tepkilere inanamıyor. ki bu adam o zaman 4 yıllık fakülte okumuş. neyse geç olsun da güç olmasın.
kendi adıma benim hayattaki ibadetimdir diyebilirim. okudum, hep okudum çok okudum. eskiden liste tutardım, çünkü okuduğum kitaplarla övünmek isterdim. bir edebiyat hocamız ben ömrüm boyunca iki binden fazla roman okudum derdi eh ben onu geçeli çok oldu. hatta yapı itibarıyla kendini ön plana koyabilen bir insan olmadığım için okuyup öğrendiklerimi de argo tabirle millete satamadığım için hep böyle bir burukluk duyardım. benim çok detaylı bildiğim konularda başkalarının karşımda saatlerce konuştuğu ve beni kendi gözünde bilgisiz ya da cahil gördüğü çok zaman oldu. baktım böyle olmuyor ben de insanlara karşı bildiklerimi savunmaya anlatmaya başladım. bu sefer hiç arkadaşım dostum kalmadı. kimse kendini yetersiz hissetmek istemiyor ya da eleştirilmekten nefret ediyor. hatta çoğu insanın emek verip sağda solda anlatmak için öğrendiği şeyin sizin tarafınızdan çok daha derinlemesine bilinmesi ve bunun bir ortamda dile getirilmesi baya baya düşmanlık sebebi oluyor. işte hayatta zamanla bunları öğrendim.
şimdi ne mi yapıyorum. susuyorum, birisi sorarsa kısa cevaplar veriyorum ya da aa evet ben de okudum ama senin bakış açın çok daha değişik tebrikler diyorum. insanlar mutlu olsun mutsuz olacak çok sebep varken bir de ben kendi egom için insanları üzmeyeyim değil mi? ha sonuç, düşünsel anlamda yalnızlık. okuduk da ne oldu. cidden okudum, okuyorum ama ne için ya da kim için? bunun bu toplum içerisinde yeri ve cevabı yok. sadece kendi merakım için. ama bu noktada her okuma eyleminin de hem kişi bazlı hem de kümülatif toplamda toplumsal açıdan etkili olması gerektiği kanaatindeyim. ama zor iş.
kendi adıma benim hayattaki ibadetimdir diyebilirim. okudum, hep okudum çok okudum. eskiden liste tutardım, çünkü okuduğum kitaplarla övünmek isterdim. bir edebiyat hocamız ben ömrüm boyunca iki binden fazla roman okudum derdi eh ben onu geçeli çok oldu. hatta yapı itibarıyla kendini ön plana koyabilen bir insan olmadığım için okuyup öğrendiklerimi de argo tabirle millete satamadığım için hep böyle bir burukluk duyardım. benim çok detaylı bildiğim konularda başkalarının karşımda saatlerce konuştuğu ve beni kendi gözünde bilgisiz ya da cahil gördüğü çok zaman oldu. baktım böyle olmuyor ben de insanlara karşı bildiklerimi savunmaya anlatmaya başladım. bu sefer hiç arkadaşım dostum kalmadı. kimse kendini yetersiz hissetmek istemiyor ya da eleştirilmekten nefret ediyor. hatta çoğu insanın emek verip sağda solda anlatmak için öğrendiği şeyin sizin tarafınızdan çok daha derinlemesine bilinmesi ve bunun bir ortamda dile getirilmesi baya baya düşmanlık sebebi oluyor. işte hayatta zamanla bunları öğrendim.
şimdi ne mi yapıyorum. susuyorum, birisi sorarsa kısa cevaplar veriyorum ya da aa evet ben de okudum ama senin bakış açın çok daha değişik tebrikler diyorum. insanlar mutlu olsun mutsuz olacak çok sebep varken bir de ben kendi egom için insanları üzmeyeyim değil mi? ha sonuç, düşünsel anlamda yalnızlık. okuduk da ne oldu. cidden okudum, okuyorum ama ne için ya da kim için? bunun bu toplum içerisinde yeri ve cevabı yok. sadece kendi merakım için. ama bu noktada her okuma eyleminin de hem kişi bazlı hem de kümülatif toplamda toplumsal açıdan etkili olması gerektiği kanaatindeyim. ama zor iş.
devamını gör...
göbeği açık kıyafet modası
kaslı erkeklere çok yakışıyor. devam beyler.
devamını gör...
damızlık kızın öyküsü
distopik bir kurgudur damızlık kızın öyküsü. ama hamurunda ortadoğu’dan izler olan kimseler bilir o kitapta yazanların bir yerlerde gerçek olduğunu. kadının din adı altında baskılanıp kontrol altında tutulmasının ne demek olduğunu, savaşla gözleri korkutulan insanların bastırılmasının ne demek olduğunu, “kadını yüceltiyoruz” diyip yerin dibine sokmanın ne demek olduğunu, yaşam hakkının kadın ve muhalifsen sana doğuştan verilmiş bir hak değil de itaat edenlerce sana bahşedilmiş bir şey olduğunun ne demek olduğunu bilir.
distopya diye değil acı gerçek diye okudum bu kitabı. hele serinin ikinci kitabı ahitler’i elime alınca kabusum yüzüme vurdu, uykularım kaçtı.
damızlık kızın öyküsü ve ahitler’i üstüne bir de persepolis’i okumalı bu ülkedeki herkes.
kadının aşağılandığı bir toplum çökmekten başka çıkar yol bulamaz. kadınların yandığı ateş bugün sizi ısıtsa yarın alevlerine teslim olmak zorunda kalırsınız.
distopya diye değil acı gerçek diye okudum bu kitabı. hele serinin ikinci kitabı ahitler’i elime alınca kabusum yüzüme vurdu, uykularım kaçtı.
damızlık kızın öyküsü ve ahitler’i üstüne bir de persepolis’i okumalı bu ülkedeki herkes.
kadının aşağılandığı bir toplum çökmekten başka çıkar yol bulamaz. kadınların yandığı ateş bugün sizi ısıtsa yarın alevlerine teslim olmak zorunda kalırsınız.
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
deme öyle deme işte ya ben yapmasam daha iyi sjsjjsjsjsjsj.
devamını gör...
zazaca şarkılar
bugünlerde sürekli beynimin içinde çalan şarkı.*
devamını gör...
solvent
tam karşılığı çözücüdür. her hangi bir maddeyi bileşenlerine ayırır. tiner ve aseton da bir nevi çözücüdür. üzerimize dökülen her hangi bir kimyasalı ya da araçlardaki armayı-logoyu söktüğümüzde, geride kalan lekeleri kolaylıkla çıkaran kimyasaldır. yanıcıdır ve solunduğunda kötü yolculuklara sizi uğurlar.
devamını gör...
kafa store’da rozet bakarken gelip ne lazımdı diyen mod
iki dakikalık alışverişin tüm tadını tuzunu kaçıran moderatördür.
belki ben sadece bakmak için bakıyorum olamaz mı yani?
hem dükkanın sahibi kasada otururken nedir bu sıkboğaz etme isteği?
olmaz böyle...
belki ben sadece bakmak için bakıyorum olamaz mı yani?
hem dükkanın sahibi kasada otururken nedir bu sıkboğaz etme isteği?
olmaz böyle...
devamını gör...
normal sözlük
ay bu ne biçim bir ortam ya!? beni buraya çağıran arkadaşımın evine ateşler salınsınnn *
şaka bir yana burası sözlük falan değil saçma sapan bi yer, forum bile değil ne bileyim, 4-a dan ali'nin karalama defteri daha mantıklı, seviyelidir yani.. sol frameye bak ! ergen ergen didişmeler falan. adamın biri yönetime isyan ediyo, ordan birileri çıkıp yok öyleydi böyleydi... inanılmazzzzzzz..
tanım desen yok, yaşanmışlık desen yok, yok yani hiçbir şey yok içerik falan sıfır.
edit: baktım da birisi sözlüğe atıp tutuyor, ki adam entrylerinden birinde kendinden bahsederken ( evet bu hatayı yaptım ahahsa) ben trolüm diyor. yönetimde çıkmış, o benim saçımı çekti tadında zırvalıyor.
tanımsal olarak; ilgi budalası kızlar ve abazalığını trollükle perdelemeye çalışan zavallı erkeklerin barındığı birrrr mecra diyeyim bari, ne diyeyim başka..
şaka bir yana burası sözlük falan değil saçma sapan bi yer, forum bile değil ne bileyim, 4-a dan ali'nin karalama defteri daha mantıklı, seviyelidir yani.. sol frameye bak ! ergen ergen didişmeler falan. adamın biri yönetime isyan ediyo, ordan birileri çıkıp yok öyleydi böyleydi... inanılmazzzzzzz..
tanım desen yok, yaşanmışlık desen yok, yok yani hiçbir şey yok içerik falan sıfır.
edit: baktım da birisi sözlüğe atıp tutuyor, ki adam entrylerinden birinde kendinden bahsederken ( evet bu hatayı yaptım ahahsa) ben trolüm diyor. yönetimde çıkmış, o benim saçımı çekti tadında zırvalıyor.
tanımsal olarak; ilgi budalası kızlar ve abazalığını trollükle perdelemeye çalışan zavallı erkeklerin barındığı birrrr mecra diyeyim bari, ne diyeyim başka..
devamını gör...
ekşi sözlük'ün normal sözlük'ü bitirme operasyonu
benjaminin gece ortalarında göklerden gelen bir karar vardır deyip piyasaya çıkacağı operasyondur. tüm yazarları tanım girmeye sol frame e davet ediyoruz.
devamını gör...
tanzanya
eskiden başkenti darüsselam'dı. şimdiki başkenti dodoma'dır.
devamını gör...
bazı kadınların yemek yapmayı hizmetçilik olarak görmesi
bana ilginç gelen durumdur. aslında yuva kurmak ve etrafındakileri doyurmak dişi canlıların iç güdüsüdür. mesela bir kız çocuğu evcilik oynarken çay koymaktan hoşlanır, çünkü feminizmden haberi yoktur. yemek yapmak günümüzde feminizmin etkisiyle kadınlara dert olmaya başladı. tabii ki erkekler ev işlerinde yardım etmelidir ve zaman zaman beraber yemek yapılabilir, ancak bu kadınların arkasına sığındığı bir kalkan haline gelmemeli. yemek yapmak sizden hiçbir şey eksiltmez, günümüz feminizminin size dayattığı kuralları sorgulamadan uygulamaya çalışmak ne kadınlar için ne kadın hakları için fayda sağlar.
umarım ileride "neden biz anne oluyoruz, erkekler anne olsun biz hizmetçi miyiz?" demezsiniz.
edit: bunda erkeklerin de payı olduğunu es geçmeyeyim. yemeği yedikten sonra "eline sağlık, çok güzel olmuş." deseniz kadında ne yorgunluk kalacak, ne de yemek yapmaktan şikayet edecek. ama bazı odunlar iki güzel laf söylemekten dahi aciz olunca kadınlar da içerliyorlar tabii.
umarım ileride "neden biz anne oluyoruz, erkekler anne olsun biz hizmetçi miyiz?" demezsiniz.
edit: bunda erkeklerin de payı olduğunu es geçmeyeyim. yemeği yedikten sonra "eline sağlık, çok güzel olmuş." deseniz kadında ne yorgunluk kalacak, ne de yemek yapmaktan şikayet edecek. ama bazı odunlar iki güzel laf söylemekten dahi aciz olunca kadınlar da içerliyorlar tabii.
devamını gör...