bazen yanlışlıkla yaptığım eylem. bazen elim çarpıyor, malum telefon ekranı. mesela geçen çok sevdiğim bir yazar olan rimbaud'u engellemişim.* yanlış anlamayınız lütfen.
devamını gör...

seni seviyorum. gördüğünden, gösterebildiğimden çok daha fazla hem de. milyon kere yazıp söyleyebilirim bunu çünkü altı boş değil. lütfen beni hayal kırıklığına uğratma çünkü bi love problemi yaşamadan bitirmem lazım bu tezi. akademi aşktan anlamıyor yarim yarim *
devamını gör...

#20487

yoldaş'ın izindeyiz, bizim bir suçumuz yok.* hep bu tanımı kullanacağım anı beklemiştim.
devamını gör...

sefere çıkan ve orduyu yöneten komutanlar, at sırtında ve günlerce ayaklarında duran çizmeler yüzünden bu hastalıktan mustarip olmuşlar. damla hastalığı veya mareşal hastalığı diye de bilinir.
devamını gör...

geçmişte sebep olunacak, ileriye yönelik sonuçları olan bir olayın gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkan ikilemi anlatan paradoks.

arkadaşlar özetlemiş: geçmişe gittim, dedemi öldürdüm. bu durumda ben nasıl hayatta olacağım ki geçmişe gidip dedemi öldürebileyim?

paradoksun aranan olası çözümü, çoklu evrenler ve zaman dallanması gibi hipotezlerde bulunur. buna göre geriye gidip dedenizi öldürdüğünüzde zaman boyutunda bir dallanma meydana getirirsiniz ve alternatif bir gerçeklik ortaya çıkar. o gerçeklikle dedeniz de siz de var olmak zorunda değilsiniz. yahut gittiğiniz geçmiş, dedenizin paralel bir evrendeki kopya hayatının olduğu bir geçmiştir ve orada yapacağınız herhangi bir işlem sizi etkilemez. ancak dedenizin hayatını etkiler.

bu arada zaman makinesinin var olup olmaması konusu, paradoksu pek de boşa çıkarmaz. zira bu da birçok teorik fizik konusu gibi sadece bir düşünce deneyidir.
devamını gör...

miko ve cenk'in arka bahçesi siz efsanesiniz!
pek mi pek güzel olmuş. her hafta isteriz artık böyle güzel düetler. seslerinize ve emeklerinize sağlık.

uzun isimli yazar ve yayıncımıza yine çokça teşekkürler. her hafta güzel insanlardan güzel niyetler duymamıza sebep oluyor. daim olasınız.

anlık halim:
bu şehiiiiiir insana tuzak kuruyooooor
bu şehiiiiir insanı uzaaak kılıyooooor
bu şehiiiir insanı hayli yoruyooor
.
devamını gör...

bazı şeyleri bilince daha başka anlamlanır ismi, daha derin daha güzeldir. leyl gece hatta kullanımına göre gecenin en karanlık hali, leyli ise geceye ait olan demektir zamanla leylim sevgili anlamında kullanılmaya başlandı. ahmed arif'in dizelerine aşina olanlar geceyi tanır, onun dizelerinde gecenin yeri bir başkadır. bazı satırları ve dizeleri bir de bu şekilde okumak gerek.
devamını gör...

gerçek hayatta da olduğuna emin olduğum fakat kanıtlayamadığım harry potter evrenindeki yaratıklardır.
devamını gör...

babamı bu başlık öldürdü..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

acil ara beni.

hayır ne olduğunu merak ettiğimden strese girmiyorum ara beni dediğinden giriyorum. beni aramayın, ara demeyin. mümkünse yazın sadece. çok değerli sesimi yoramam.
devamını gör...

kedilerde denendiğinde ağzın ortasına partiyi yemekle sonuçlanabilecek yüksek derecede riskli eylem.*
devamını gör...

merhabalar şarkısını ilk dinlediğimde gerek ses gerek söz gerekse müzikle barış manço'yu anımsadığım klibe baktığımda barış manço, cem karaca gibi bir tip görmek memnun etti.

1998 doğumlu olan bu arkadaş gerçekten yetenekli. tebrikler ve başarılar dileriz kendisine.
devamını gör...

adını grubun kurucuları çağatay kadı’nın ça’sı murat ak’ın mur’undan alan türk rock grubu.

müzik kariyerlerine izmit ve çevresinde tanınarak başlayan grup 2000 yılında bir albüm çıkarma girişiminde bulunup başarısız olmuştur.
2003 yılında tekrar toparlanan grup 2004’te yarışma ikinciliği kazanıp ardından festivallerde alt grup olarak sahne almaya başlamıştır. 2007 senesinde çağatay ve murat arasında çıkan anlaşmazlık sebebiyle murat ak gruptan ayrılıp solo albüm çıkarmıştır. (bkz: destur)

2014 senesinde grubun bir diğer elemanı olan ömür kılıçaslan vefat etmiştir. anısına ömrüm adında şarkı bestelemişlerdir.

2016 senesinde ise çağatay ve murat tekrar bir araya gelir ve grup şu an faal olarak devam etmektedir.

2006 albüm: bu aşkın ızdırabını
hara
halim öyle
sergüzeşt
yok
serseri
yara
kadın
bu aşkın ızdırabını
damga
derviş
76m


2007 ayrılamıyoruz meliha’yla (stüdyo kaydı değil, sızıntı)

2017 tekli: ayrılamıyoruz meliha’yla

2018 albüm: bünye meselesi
çamur oyun havası
gelme
seni içtim
kaybet
geçer
son istanbul
bulutun şarkısı
o şarkı
içerimdesin
ufukta batan güneş
ayrılamıyoruz meliha’yla
ömrüm
devamını gör...

yeni rütbesi hayırlı olsun dediğim yazar. takipteyiz efendim *

çeşnigir ne ola ki?
devamını gör...

eğer tektaş alamadım diye sevgilim benden ayrılacaksa, hiç beklemesin hemen şimdiden ayrılsın. dünya hali bu, diyelim bugün durumum iyi, gittim en güzel tektaş yüzüğü aldım taktım parmağına, evlendik falan filan. sonra yarın bir gün işlerim kötü gitti, maddi sıkıntıya girdim. eee ne olacak benden boşanacak mı bu yüzden? en zor zamanımda yanımda olup, benimle mücadele etmeyecek mi yani? ne anladım ben o zaman o hayat arkadaşlığından? bu durum patron- işçi ilişkisi gibi olmaz mı? maaşını ödeyemediğim için ayrılmak zorunda kalmış olacak öyle mi? bir insanı sevecekseniz karakterini sevin. gerisi faso fiso.
--- alıntı ---

-vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir?

+evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat.

-anlamadım.

+şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. sivri kayaları var. işte doğar doğmaz bizi “hadi bu dağı aş” diye eteklerine bırakıveriyorlar.

-hayat yani?

+aferin! ilk başlarda iş kolay. ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor… dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. gücün azalıyor… derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize. artık tek başına değilsin. biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin… dağ yine yalçın. ama artık yürümek zevkli. nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. çünkü yanında kendi nefesin gibi bir nefes daha var… anladın mı?

-her evlilik sizinki kadar mutlu mudur?

+yoldaşına bağlı. biz zeliha'mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik, canımız yanınca ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik. ben “pes” deyince o “hadi” dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım.

-peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi?

+bilmiyorum. biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat. bak bugün deniz kenarında zeliha'mla beraber çekirdek çıtlatıp, çay içerken, mutluluk da bizimle masada oturuyordu sanki.



--- alıntı ---
devamını gör...

bence daire şeklinde toplanıp bu bağımlılık hakkında konuşalım. herkes nasıl başladığını anlatsın. acıyan gözlerle birbirimize bakarken içimizi dökelim.
devamını gör...

uykuda sessiz sakin olması dileğimdir.
devamını gör...

her şeyi kabul ederim, sel olur deprem olur, allah'tan derim çalışılır daha iyisi yapılır; ama bu orman yangınları beni yakıyor, içimi yakıyor, sanki beni ateşin ortasına atmışlar gibi bir his uyanıyor içimde, bir ağacı yetiştirmek, bir inşaat yapmaya benzemiyor, yıllarca uğraşıyorsun, emek veriyorsun bir yeşili bir ağacı büyütmek için, allah kim bir ağacı ,bir yeşili yakıyor ise onu evlâd acısı ile sinasin, evet biraz ağır beddua ama hak ediyorlar kim hangi amaç için yakmış ise ciğeri yansın. amin amin amin
edit: o yanan canlıların hesabını nasıl vereceksiniz? inşallah siz daha beter yanarsiniz.
devamını gör...

dostoyevski - zihin yapısını gerçekten merak ediyorum. onunla söyleşi yapmak isterdim.

aynı zamanda nazım hikmet.
devamını gör...

kazanın ya da ölün! anlamına gelen italyanca cümle.

mussolini'nin bu yaklaşımı italyanların iki dünya kupası kazanmasını sağlamıştır. insana şaka gibi geliyor ama ne yazık ki gerçek. nasıl ki hitler olimpiyatlarda gövde gösterisi yapmak istemişse, bunun bir benzerini, mussolini dünya kupasını kazanarak yapmak istemiş ve başarılı da olmuştur. italya tarihinin en önemli teknik adamlarından birisi olan vittorio pozzo'nun, mussolini'nin istekleri ve talepleri karşısında ciddi anlamda bunaldığı ama elinden gelen bir şey olmadığı için görevine devam ettiğinden bahsedilir. kaldı ki pozzo, mussolini'nin tam tersi bir siyasi görüşe sahiptir ancak yine de milli takımın başında maçlara çıkarak iki dünya kupasının kazanılmasında büyük rol oynamıştır. ayrıca mussolini'nin karşı çıkmasına rağmen güney amerika'da yetişmiş iki italyan asıllı futbolcuyu da kadroya dahil etmiştir. hal böyle olunca, mussolini, pozzo'nun kellesini almak için pusuda beklemeye başlamıştır.

takımın üzerindeki kazanma baskısının yoğunluğunu özellikle ilk kupadaki skorlardan anlıyorsunuz zaten. italya çeyrek finalde ispanya ile eşleşiyor ve maç 1-1 bitiyor. o dönemde beraberlik halinde maçlar ertesi gün tekrar ediliyor. ikinci maçı 1-0 kazanıp tur atlıyorlar. arkasından yarı finalde avusturya ile de 1-1 berabere kalıp, ikinci maçı yine 1-0 kazanıp finale çıkıyorlar. finalde çekoslovakya'yı 2-1 yenip kupaya uzanıyorlar. hani meşhur italyan savunması vesaire diyoruz ya, işte o aslında bildiğiniz yaşam savunması! çünkü futbolcular italya'ya nasıl döneceklerini ve başlarını ne geleceğini düşünerek oynamışlar tüm maçları.

özellikle 1938 dünya kupasında pozzo'nun ve futbolcuların üzerindeki baskılar iyice artmış, güney amerika menşeili futbolcular monti ve orsi'de ince kırmızı hat üzerinde yürümeye başlamıştır. ölüm korkusu adama neler yaptırıyor şaşırırsınız. 1938, brezilya milli takımının favori görüldüğü ve muazzam bir kadroya sahip olduğu bir kupa. hatta brezilyalılar kendilerine o kadar çok güveniyorlar ki, italya ile oynayacakları yarı final maçından önce finalin oynanacağı paris'e gitmek için uçak biletlerini bile alıyorlar. hatta bunu duyan pozzi, brezilya kampına giderek, brezilya teknik direktörü pimenta'ya biletleri iptal etmesini, bu oyunda her şeyin olabileceğini söylemiş. buna karşılık kendini beğenmiş pimenta, pozzi'ye hiç şansınız yok, biletleri iptal etmiyoruz diyerek kapıyı göstermiş. oysa karşısındaki hoca ve takımı sadece galibiyet için oynamayacaktı ki, hayatları için oynayacaklardı. pimenta'nın bunun görememiş olması, enteresan bir kibrin ürünü olsa gerek! ya da dünyadan haberi yoktu. italya, o efsanevi brezilya takımını 2-1 yendi. maçtan önce takımın soyunma odasına mussolini imzalı bir telgraf gönderilmişti. o telgrafta "vincere o morire" yani ''kazanın yada ölün!'' yazmaktaydı.

italya, finalde diğer favori macaristan'ı 4-2 yenerek kupayı kazandı. işte bu maç sonrası macar kaleci antal szabo'nun açıklaması italyanların hangi ruh hali ile maçlara çıktığını ispatlar niteliktedir; '' 4 gol yedim ama hiç olmazsa onların hayatını kurtardım.''

mevzu gayet basittir. italyan savunması dediğiniz şey bizatihi yaşam savunmasıdır. en azından çıkış noktası budur. o sebeple kemik sesi gelmiş, eller bilekler kırılmış pekte mühim değildir. önemli olan kazanmak ve hayatta kalmaktır...

bu olaylar silsilesi ile ilgili simon martin'in football and fascism: the national game under mussolini adlı bir kitabı var. dönem incelemesi çok güzel yapılmış. merak edenler için okunması keyifli olabilir diye düşünüyorum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim