kasım
hayatımdaki birçok önemli olayın tüm yıla yayılmak yerine tek bir aya sıkışıp kalması nedeniyle ilk gününden itibaren koşuşturmanın başlayacağı aydır.
getirdiği yeniliklerin beraberinde şans da getirmesi dileğiyle!
ayrıca 1 kasım'ın pazartesiye denk gelmesi de garip bir şekilde mutlu olmama sebep olmuştur. böyle saçma şeyleri önemsiyorum.
getirdiği yeniliklerin beraberinde şans da getirmesi dileğiyle!
ayrıca 1 kasım'ın pazartesiye denk gelmesi de garip bir şekilde mutlu olmama sebep olmuştur. böyle saçma şeyleri önemsiyorum.
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
evimde şarabımı yudumluyorum.
devamını gör...
okunmayı bekleyen yazarlar veri tabanı
bu entryi beğenen veyahut özelden yazan yazarların yüz kadar entrysini okuyabilirim. yalnız değilsiniz.*
t: sözlükteki yazılarının, diğer yazarlar tarafından okunmasını isteyenlerin bulunduğu başlık.
t: sözlükteki yazılarının, diğer yazarlar tarafından okunmasını isteyenlerin bulunduğu başlık.
devamını gör...
sözlük radyosu dünya müzik günü yayını
birbirinden keyifli şarkılar ve marikaki'nin eşşiz sunumu ile gecemizi güzelleştiren bir yayın. *
devamını gör...
yazılımcımızdan ne istiyoruz
mor mahlas rengi.
iki kez girişimde bulundum fakat iko geri püskürtmekte ne yazık ki başarılı oldu. son girişimimi doğum günümde** yapacağım lakin hiç ümitli değilim. hayır yani bari bir günlük de olsa istediğimiz renkleri karma puanla satın alabileceğimiz bir sistem gelsiiin. tabii 1 ay kullanabilelim bu renkleri.
çok mu şey istiyorum dostlarım siz söyleyin? ben istiyorum ki açık yeşil'den farkı renkler de olsun, mor çiçeklerin mor'u, kırmızı kirazların kırmızı'sı, bir çocuğun elindeki şekerin pembe'si, bereket simgesi toprağın kahverengi'si sözlükte olsun, sözlüğe renk versin istiyorum. ben artık en sevdiğim renk mor'u sadece iko'da görmek değil, o rengin farklı bir tonu mahlasıma nüfuz etsin istiyorum.
bir kerelik de olsa şu renkli mahlasları gönlümüzce satın alalım, hı? bir kere yauv.
iki kez girişimde bulundum fakat iko geri püskürtmekte ne yazık ki başarılı oldu. son girişimimi doğum günümde** yapacağım lakin hiç ümitli değilim. hayır yani bari bir günlük de olsa istediğimiz renkleri karma puanla satın alabileceğimiz bir sistem gelsiiin. tabii 1 ay kullanabilelim bu renkleri.
çok mu şey istiyorum dostlarım siz söyleyin? ben istiyorum ki açık yeşil'den farkı renkler de olsun, mor çiçeklerin mor'u, kırmızı kirazların kırmızı'sı, bir çocuğun elindeki şekerin pembe'si, bereket simgesi toprağın kahverengi'si sözlükte olsun, sözlüğe renk versin istiyorum. ben artık en sevdiğim renk mor'u sadece iko'da görmek değil, o rengin farklı bir tonu mahlasıma nüfuz etsin istiyorum.
bir kerelik de olsa şu renkli mahlasları gönlümüzce satın alalım, hı? bir kere yauv.
devamını gör...
yahudi zekası
rivayet odur ki: yahudi göle 3 kuruş düşürür, çıkarmak içinse beş kuruş harcarmış. nedenini soranlara da: oradan her geçişimde hatırlayıp, hayıflanacaktım. en iyisi çıkarır her geçmişimde ohh çekerim. dermiş.
bu olay yaşanmış mı bilinmez, lakin yaşanmış olmalı ki yahudi insanı nasıldır? sorusunu soran herkese bir bilge tarafından anlatılırak bugünlere gelmiştir...
bu olay yaşanmış mı bilinmez, lakin yaşanmış olmalı ki yahudi insanı nasıldır? sorusunu soran herkese bir bilge tarafından anlatılırak bugünlere gelmiştir...

devamını gör...
the painted bird
2019 yapımı petr kotlár isimli çok yetenekli bir çekya'lı çocuk oyuncunun başrol olduğu siyah-beyaz bir ikinci dünya savaşı filmi.
bir kült roman uyarlaması. filmle aynı adı taşıyan romanın yazarı jerzy kosiński. hikaye müthiş etkileyici. ancak film maalesef yönetmene kurban gitmiş, potansiyelini gerçekleştirememiş, muazzam olabilecekken kafa karışıklığına kurban giderek 2 yıl sonra adını kimsenin hatırlamayacağı bir iş olabilmiş.
ya bak çok sinirleniyorum ben böyle şeylere.
arkadaşım deli mi bu insanlar, manyak mı, yazık günah değil mi ya...
elinde muhteşem bir hikaye var. senaryon özene bezene yazılmış. anlatım dilin oturmuş. bölüm bölüm gidiyosun, yakışmış. harikulade oyuncuların var. muh-te-şem-ler. ama sen saçma sapan -yetmez- abuk sabuk, zorlama sahneler yaratmazsan ölecekmişsin hastalığına yakalanmış gibi izleyiciyi filmin içinden itmeye yemin etmişsin sanki... deli misin arkadaşım. salak mısın? ne gerek var!
ne oldu 3 küçük açı değişimi ile, joska'nın elini mükemmel şekle getirip o release sahnesini çektin de! "parmaklarını uzat, avcunu çökert, dur, tamam!" bir de zoom alayım, dur 3 derece sağdan. hah oldu.
olmadı ya olmadı. oooeeh dedirttin saçma insan. neden ya neden? sinek sahnesi... ahırdaki keçi sahnesi... ya hiç gösterme ya da detay aramayacağımız kısalıkta çek, bir görelim kaybolsun da, "hıhm oldu, tamam" demeyelim gözlerimizi devirerek. deli bu adamlar!
güzelim hikaye çöp olmuş. yazık günah ya. potansiyelin gerçekleşememesi kadar sinir olduğum az şey var. gıcık. sinir oldum.
bir kült roman uyarlaması. filmle aynı adı taşıyan romanın yazarı jerzy kosiński. hikaye müthiş etkileyici. ancak film maalesef yönetmene kurban gitmiş, potansiyelini gerçekleştirememiş, muazzam olabilecekken kafa karışıklığına kurban giderek 2 yıl sonra adını kimsenin hatırlamayacağı bir iş olabilmiş.
ya bak çok sinirleniyorum ben böyle şeylere.
arkadaşım deli mi bu insanlar, manyak mı, yazık günah değil mi ya...
elinde muhteşem bir hikaye var. senaryon özene bezene yazılmış. anlatım dilin oturmuş. bölüm bölüm gidiyosun, yakışmış. harikulade oyuncuların var. muh-te-şem-ler. ama sen saçma sapan -yetmez- abuk sabuk, zorlama sahneler yaratmazsan ölecekmişsin hastalığına yakalanmış gibi izleyiciyi filmin içinden itmeye yemin etmişsin sanki... deli misin arkadaşım. salak mısın? ne gerek var!
ne oldu 3 küçük açı değişimi ile, joska'nın elini mükemmel şekle getirip o release sahnesini çektin de! "parmaklarını uzat, avcunu çökert, dur, tamam!" bir de zoom alayım, dur 3 derece sağdan. hah oldu.
olmadı ya olmadı. oooeeh dedirttin saçma insan. neden ya neden? sinek sahnesi... ahırdaki keçi sahnesi... ya hiç gösterme ya da detay aramayacağımız kısalıkta çek, bir görelim kaybolsun da, "hıhm oldu, tamam" demeyelim gözlerimizi devirerek. deli bu adamlar!
güzelim hikaye çöp olmuş. yazık günah ya. potansiyelin gerçekleşememesi kadar sinir olduğum az şey var. gıcık. sinir oldum.
devamını gör...
murathan mungan
"eşgal üzerine bir şiir" adlı eserinde
"dilsizim ve adsızım şimdi
aşk diyorlar değil mi buna?"
demiş ve bu soruyu bilmem kaç senedir kendime sormama vesile olmuş şair.
"dilsizim ve adsızım şimdi
aşk diyorlar değil mi buna?"
demiş ve bu soruyu bilmem kaç senedir kendime sormama vesile olmuş şair.
devamını gör...
mihriban
bir gün mihriban'ı göreceğinize inanıyor musunuz sorusuna abdurrahim karakoç:
''bilmiyorum, görmek de istemiyorum. değişmiştir şimdi. ben onun nazarında değiştim, o benim nazarımda değişti. niye görelim? öyle kalsın... insanların gönülde kalması, gözde kalmasından daha iyidir.'' demiştir.
''bilmiyorum, görmek de istemiyorum. değişmiştir şimdi. ben onun nazarında değiştim, o benim nazarımda değişti. niye görelim? öyle kalsın... insanların gönülde kalması, gözde kalmasından daha iyidir.'' demiştir.
devamını gör...
sınavda kesin soru çıkar denilen yerden hiç soru çıkmaması
böyle bir şey hiç başıma gelmedi.
çalışmayıp da banko soru arayan boş öğrencilerin başına gelir sadece.
adam akıllı çalışın, bu durumları yaşamayın.
çalışmayıp da banko soru arayan boş öğrencilerin başına gelir sadece.
adam akıllı çalışın, bu durumları yaşamayın.
devamını gör...
tanrı'ya sorulacak tek soru
sonunu bildiğin bir filmi izlemek keyifsiz değil mi?
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
bana ailenden en çok kimi seviyorsun diye sorsalar kardeşim derdim. hem de annem ve babam için hiç tereddüt etmeden onu seçerdim. beni hayatta en cok sevenin de o olduğuna tüm varligimla inanıyorum. ailemden beni tek yalnız hissettirmeyen bana sevgisini her koşulda gösteren tek kişi. iyi ki var.
devamını gör...
türkiye'de sürücülerin en çok yaptığı hata
araba sürmek.
devamını gör...
orhun abideleri
sevgili eraa'ya katılıyor ve arttırıyorum.
türklerin bilinen ilk edebi eseridir.
çünkü dilindeki harikulade üslup türk yazı dilinin başlangıcını miladın ilk asırlarına çıkarabilecek bir delildir. yalın ve keskin bir dil kullanılmıştır.
içerik olarak da milli istikameti göstermesi, göktürk devletinin tarihini, yönetim şeklini, uluslar arası ilişkilerini anlatması açısından oldukça önemlidir ve de türk ordusunun kuruluşunun günümüzden 1250 yıl kadar öncesine götüren bir kaynak niteliğindedir.
tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, türk milleti, öldün; türk milleti öleceksin!
türklerin bilinen ilk edebi eseridir.
çünkü dilindeki harikulade üslup türk yazı dilinin başlangıcını miladın ilk asırlarına çıkarabilecek bir delildir. yalın ve keskin bir dil kullanılmıştır.
içerik olarak da milli istikameti göstermesi, göktürk devletinin tarihini, yönetim şeklini, uluslar arası ilişkilerini anlatması açısından oldukça önemlidir ve de türk ordusunun kuruluşunun günümüzden 1250 yıl kadar öncesine götüren bir kaynak niteliğindedir.
tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, türk milleti, öldün; türk milleti öleceksin!
devamını gör...
doğum lekesi gibi bir gülümseme
bir barış bıçakçı kitabıdır.
kitapla ilgili konuşmadan önce bu kitapla nasıl karşılaştığımı örtülü bir şekilde anlatayım. zamanı gelince açık açık da anlatırım elbette. bu kitap bir hediye idi, hatta iki hediye idi sanırım ama ikisinin adresi de ben değildim. ben de sanki iki hediyeyi veren kişinin bana da hediyesi imiş gibi aldım kitabı ve size bunu postmodern bir saçmala şeklinde anlatmış oldum.
barış bıçakçıyı oldum olası severim zaten. anlattığı öyküler ve o öyküleri anlatış tarzı tam bana hitap eder ama sanki en çok kitaplarının isimleri hoşuma gidiyor.
herkes herkesle dostmuş gibi
aramızdaki en kısa mesafe
baharda yine geliriz
bizim büyük çaresizliğimiz
bir süre yere paralel gittikten sonra
sinek ısırıklarının müellifi
kurbağalara inanıyorum
ve doğum lekesi gibi bir gülümseme. on dört öyküden oluşan bu kitap bir solukta bitti ve ardında güzel bir tat bıraktı. yalnız kaldığım zaman kendi kendime yaptığım içten konuşma gibiydi bazı sayfalar. sanki eski bir tanıdıktan, yakın bir akrabadan annemin hikayesini dinler gibiydi.
elimde yüz yirmilik keçeli kalem takımı ile hunharca resim çizme isteği uyandırdı bende kitap ama bütün renkleri kullanmak kaydıyla. ya da hiç tanımadığım feride ablanın feride’siz gülümsemesini izleme isteği.
zihnimin içindeki boşluk yetmezmiş gibi üzerindeki boşlukta çırpınan bir eşelek gibi beynimin küf tutan yerlerini bir bir temizlemek geldi içimden.
sonsuz ikindi zamanlarımı banka sıralarında geçirirken bizden sonra çakırdikenleri gelecek mi diye tedirgin oldum bir ara.
düşündükçe daha çok okudum, okudukça daha çok düşündüm. işte bu benim kusursuz kısırdöngüm. gülünç geçmişime muzip gülümsemeler sarkıtıp okumaya ve düşünmeye devam ettim.
yine tanımadığım alaattin’in yazgısı ile kıyasladım kendi gülünç geçmişimi. belki bu saçmalamalar arasında boynumda fotoğraf makinesi, yüzümde bön bir sırıtışla turistik geziye çıksam yeridir ama zamanı mıdır bilemem.
bunlar hep anlaşılmaz şeyler. iyisi mi siz kendiniz okuyun kitabı.
kitapla ilgili konuşmadan önce bu kitapla nasıl karşılaştığımı örtülü bir şekilde anlatayım. zamanı gelince açık açık da anlatırım elbette. bu kitap bir hediye idi, hatta iki hediye idi sanırım ama ikisinin adresi de ben değildim. ben de sanki iki hediyeyi veren kişinin bana da hediyesi imiş gibi aldım kitabı ve size bunu postmodern bir saçmala şeklinde anlatmış oldum.
barış bıçakçıyı oldum olası severim zaten. anlattığı öyküler ve o öyküleri anlatış tarzı tam bana hitap eder ama sanki en çok kitaplarının isimleri hoşuma gidiyor.
herkes herkesle dostmuş gibi
aramızdaki en kısa mesafe
baharda yine geliriz
bizim büyük çaresizliğimiz
bir süre yere paralel gittikten sonra
sinek ısırıklarının müellifi
kurbağalara inanıyorum
ve doğum lekesi gibi bir gülümseme. on dört öyküden oluşan bu kitap bir solukta bitti ve ardında güzel bir tat bıraktı. yalnız kaldığım zaman kendi kendime yaptığım içten konuşma gibiydi bazı sayfalar. sanki eski bir tanıdıktan, yakın bir akrabadan annemin hikayesini dinler gibiydi.
elimde yüz yirmilik keçeli kalem takımı ile hunharca resim çizme isteği uyandırdı bende kitap ama bütün renkleri kullanmak kaydıyla. ya da hiç tanımadığım feride ablanın feride’siz gülümsemesini izleme isteği.
zihnimin içindeki boşluk yetmezmiş gibi üzerindeki boşlukta çırpınan bir eşelek gibi beynimin küf tutan yerlerini bir bir temizlemek geldi içimden.
sonsuz ikindi zamanlarımı banka sıralarında geçirirken bizden sonra çakırdikenleri gelecek mi diye tedirgin oldum bir ara.
düşündükçe daha çok okudum, okudukça daha çok düşündüm. işte bu benim kusursuz kısırdöngüm. gülünç geçmişime muzip gülümsemeler sarkıtıp okumaya ve düşünmeye devam ettim.
yine tanımadığım alaattin’in yazgısı ile kıyasladım kendi gülünç geçmişimi. belki bu saçmalamalar arasında boynumda fotoğraf makinesi, yüzümde bön bir sırıtışla turistik geziye çıksam yeridir ama zamanı mıdır bilemem.
bunlar hep anlaşılmaz şeyler. iyisi mi siz kendiniz okuyun kitabı.
devamını gör...
eskortluk yapan kızın tecavüze uğrayıp ağlamasının bir anlamı yok
rıza olmadan gerçekleşen ilişkinin tecavüz olduğuna insanları nasıl ikna edebiliriz?
devamını gör...
normal sözlük diş hekimleri topluluğu
bir stj.dt olarak bana moral veren topluluktur
devamını gör...
belleğin azmi
ressam salvador dali'nin eriyen saatleri tasvir ettiği ünlü tablosu. ressam, bu tabloyu çizerken peynirden ilham almış.
devamını gör...
recep tayyip erdoğan
benim de büyük icraatler beklediğim türkiye cumhuriyeti başkanı.
devamını gör...