bir yazarın seçtiği bir konuyla ilgili kendine has görüş ve düşüncelerini fazla derine inmeden okurla konuşuyormuş gibi anlattığı yazı türüdür.

kalemi elime almadığım uzunca bir zaman diliminin ardından bir parça dökülme hissinden yola çıkarak birkaç kelam edeyim istedim.
okumaya durumumuz yoktu kitlesini şurada kaybettiğimizi varsayarak kalanlar için hazırsanız başlıyorum.
bugünkü konu, birçok insanı derinden etkileyen ancak bazıları için hala sıradan görülen bir olay, "kadına şiddet".
şimdi biraz tanımsal bir şekilde başlayacak olursak
nedir kadına şiddet? fiziksel ya da psikolojik tahrip. nedenleri nelerdir? işte bu kısım uzun uzadıya bir makalede konu olarak işlenebilir. keza işlenmiştir de. olayın derinine inmeden zikredecek olursak fiziksel ya da ekonomik açıdan güçlü bireylerin zayıf olan üzerinde gücünü kabul ettirme durumu.
nasıl gerçekleşir? darp, hakaret, küçük görme...
peki kimler şiddet görür? işte bu kısım çok önemli herkes yani her kadın şiddet görebilir, en azından bir kez. eğer tanıdığımız biri ise baba, anne, eş, abi, sevgili bu bir kereden sonra yolumuza bakarız. tabii maddi açıdan kendine yetebilen, hayatta tek başına ayakta kalabilecek şekilde yetiştiysek. bu şartları sağlayamayan bireyler zaten bu zulmün altında ne yazık ki hayatlarına devam etmek zorunda kalıyorlar.
ve bu konu bir kesim tarafından hala sıradanlaştırılabiliyor. basit argümanlar; bir de kadının ne yaptığına bakmak lazım, insanı da çileden çıkarabiliyorlar vesaire... hayır, efendim. çileden çıkabilirsiniz. kadın yanlış yapmış olabilir. ama bu size şiddet hakkını doğurmaz. pozitif ayrımcılık yapmıyorum eğer kadın da psikolojik şiddet uyguluyorsa o zaman aynı kınama, onun için de geçerli olacaktır. ancak fiziksel şiddet tek taraflıdır. kendisini savunamayacak bir bireye saldırmak, zarar vermek için insaniyetin yitirilmiş olması gerekir.
peki şiddeti sadece tanıdıklarımızdan mı görürüz? hayır!
burada anlatmak istediğim iki anım var, konuyu pekiştirmek için ve de şiddetin bazen gerçekten hiç beklemediğiniz bir anda karşımıza çıkıveriyor oluşunu göstermek için. biri henüz yirmi yaşında bir öğrenciyken bir diğeri de öğretmen olduğum, otuz yaşındayken gerçekleşen iki olay.
evet şimdi ilk olay şu şekilde vuku buldu. "o sıralar eskişehir'de, üniversitede okuyorum; bir tatilde yakın bir arkadaşımla birlikte birkaç günlüğüne istanbul'a gidiyoruz. annesi, arkadaşım ve ben alışveriş için dışarıya çıkıyoruz ve akşam on gibi kağıthane'de anacadde üzerinden eve dönüyoruz. o esnada koyu renkli bir araba yanımızdan yavaşlayarak geçiyor. laf atıyorlar. sonra karşı şeritten aynı şekilde laf atarak geçiyorlar. tekrar yanımazdan geçerken arkadaşımın annesi elindeki şemsiyesi sallayarak bağırıyor. 'defolun gidin rahatsız etmeyin' diye. araç birden köklenerek durduluyor. içindeki dört kişiden ikisi iniyor. birden arkadaşımın annesine saldırmaya başlıyor bir tanesi. diğeri izliyor. biz de arkadaşımla araya girmeye çalışıyoruz. ama adam durmuyor. bir müddet bu böyle devam ediyor. yoldan insanlar gelip geçiyor. bağırıp yardım istiyoruz. bir arabadan geçen birinin şu sözlerini duyuyorum o kargaşa esnasında 'kimbilir o....lar, ne yaptılar!' bakın o gece tokat yedim, itildim, fırlatıldım ama bu cümle daha çok acıttı canımı. bu arada adam bizi bir kenara atıyor sürekli kadına yumruk, tekme falan atıyor. bir şey yapamayacağımı anlayınca plakayı aldım, polisi aradım. ama adres bilmiyordum! sonra bir güvenlik ya da bekçi emin değilim ama silahlı üniformalı biri geldi. havaya ateş etti ve adamı kadının üzerinden zor bela aldılar. hastaneye gittik. darp raporu aldık. arkadaşımın annesinin burnu kırıldı, arkadaşımın kaşı patladı ve hepimizde birçok morarmış bölge vardı. doktor beyin tavrına da değinmek istiyorum 'gece vakti sokakta ne işimiz varmış?'*
sonra adam 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı. ha bunda başka suçların da etkisi vardı gerçi ama olsun. "
ikinci olaya gelirsek o da bir zamanlar gelibolu'da görev yaptığım sırada gerçekleşti." bir gün bir kadın öğretmen arkadaşımla okul bahçesinde nöbet tutuyoruz. o esnada kapıya yakın bir yerde bir hengame oluyor. koşup gidiyoruz. erkek öğrencilerimizden biri gözyaşı içinde yerde, öğrencimiz olmayan bir erkek ile bir kız da okula doğru yürüyor. ilk önce çocuğu kontrol edip diğerlerinin peşinden koşuyoruz. memurun odasına geçiriyorum. orada beklemelerini, polisi arayacağımı söylüyorum. o ara müdüre falan haber yollayınca erkek olan 'aman işi amma büyüttünüz, kız arkadaşıma top attı,ben de bir tokat attım altı üstü, gidiyoruz biz.' deyip kapıya yöneliyor. hayır gidemezsiniz deyince arkadaşımı da beni tartaklayarak kapıdan çıkmaya çalışıyor. ve başarıyor. okuldan çıkmadan polis geliyor. karakola gidiyoruz. karokolda öğreniyoruz ki başka bir liseden olan bu öğrenci birçok kez başka öğrencilere şiddet uygulamış ancak hatırı sayılan bir dayısı olduğu için hep şikayetler geri alınmış ve de 10 kereden fazla karakolluk olmasına rağmen davranışlarının sonucuna hiç katlanmamış. biz ifade verirken dışarıda bir gürültü kopuyor. bakıyoruz aynı kişi bu sefer bir polis memuru ile kavga ediyor. ama tabii ki polis etkisiz hale getiriyor. ona da şahit olunca hem davacı hem de başka bir olayın tanığı oluyoruz. tam hatırlamıyorum ama 18 ay gibi bir ceza alıyor sonuç olarak. "
konuya geri dönecek olursam görüyorsunuz ki bazen nedenleri kişiden kaynaklanmasa da sebep-sonuçlarıyla ilginiz olmasa da şiddetin ortasında kalıveriyorsunuz. ailemden ya da çevremden hiç şiddet görmemiş bir bireyken fiziksel olarak bir kadından daha güçlü olmalarını hak gören birileri sebebiyle bu durumu yaşadım. suçlu; paşa oğlum her şeyi yapabilir diyen anneler mi, babasından gördüğü şiddeti yansıtan adamlar mı bilmiyorum. bildiğim tek şey var. yakmayın kadınların canlarını!
devamını gör...

her sey bunun için miydi??
devamını gör...

acaba ne zaman rahat uyuyacağım, bunu düşünürüm hep. küçük kardeşlerim alarm saati gibi hep sekiz buçukta uyanıp gürültü çıkartıkları için.
devamını gör...

huzur.
devamını gör...

mutlandıran, gülümseten, karında tırtıllara koza yaptırıp baharda kelebeklendiren iltifattır.

bana "ayranı sen yap, sen güzel yapıyorsun" demişti biri mesela. nasıl sevindim, nasıl sevindim.
devamını gör...

saçma sapan bir şarkı dinliyorum ve bu saatte modumu aşırı yükseltti. şu an keyifli hissediyorum. tüm sözlük ahalisine keyifli geceler dilerim.*
devamını gör...

genelde 20 yaş altında rastlanan bir durum.yada ben birtek onlara denk geldim.tanrım yoksa?
devamını gör...

hayırlı, uğurlu olsun. sesi güzel o kadar yazarımız var ki umarım hak eden birinci olur.
devamını gör...

amerikalı müzisyen neil diamond tarafından yazılmış ve aynı tarihte* amerikan müzik listelerinde ilk 10'a girmiş, sonrasında da pulp fiction (film) filminde mia'nın evinde dans ettiği meşhur sahnede çalan şarkıdır. burada da urge overkill tarafından yorumlanmıştır. şarkı adı itibarıyla insanlara değişik anlamlar çağrıştırsa da aslında sözleri ve sahip olduğu eşsiz melodisiyle oldukça farklıdır. dinledikçe sıkılmaz insan.

devamını gör...

aslı japonlara dayanan bir oyuncaktır. japonya'da ki yedi şans tanrısından biri olan bilge fukurumu'ya dayanır. şans ve mutluluk tanrısı olan fukurumu 8 kişiden oluşan ailesi ile birlikte iç içe geçmiş kel göbekli bıyıklı görünmektedir. aile birliği vurgusu yapılan bu oyuncak japonya'dan hediye olarak savva mamontov'a hediye olarak gelir. tüccar sanayici olan mamantov bunu ruslara uyarlamaya karar verir. elinde horoz tutan 8 kadın böylece zihinlere düşer....rus ressam sergey vasilyeviç malyutin üzerini boyama işini, tornacı vasiliy zvyozdoçkin’e bu figürleri yapma işini üstlenir.
sonuç olarak;
1900 yılında paris’te dünya çapında düzenlenen bir fuarda “milli sanat” olarak rus matruşkası altın madalya kazanır.
o gün bugün matruşka rus oyuncağı olarak zihinlere kazınır.
devamını gör...

lisede babama haber vermeden arkadaşlarımla başka bir şehre 3 günlüğüne gezmeye gitmiştik. 3 günün sonunda eve döndüğümde babam hala yokluğumu farketmemişti. ahahha söyleyeceklerim bu kadar.
devamını gör...

-denir ki,
insan hep ruhunu, bedenini, sağlığını ve aklını yoran şeylerin peşinden koşuyor...

böyle işte. yormayan ne var ki?
devamını gör...

bakırın elektriği ilettiğine inanmıyorum derseniz çarpılırsınız. bilimsel bilgi inançtan bağımsızdır.

kesin olarak bilinmeyen şeylere inanç olur. o da zaten doğrulanmamış bilgidir.
devamını gör...

"ona kötü bir şey olsun istedim,
bana aşık olsun istedim"
devamını gör...

yine bir kalıp, yine gerici kafalar, yine araştırmadan konuşan insanlar...

belki de fazla önyargılıyım bu tip düşüncelere sahip olan insanlara ancak erkek egemen toplumlarda kadınların bastırılması ve kısıtlanması sebebiyle uzak geçmişten pek kadın yazar örneği veremeyiz, * ki o sisteme rağmen kendince bir şeyler yazmaya çalışan kadınlar da var.

bu konuyu anlamıyorsanız virginia woolf’un “kendine ait bir oda” kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. kitabı okuduğum zaman geçmişte kadınların konumu yüzüme çok sert bir şekilde çarptı, ben günümüz sisteminin hukuksal, haksal ve sosyal açıdan eşit olmadığını eleştirir dururum. o dönemlerde kadınların mutfak robotu ve cinsel bir objeden başka bir şey olarak görülmemesinin yanı sıra * en basit ve insancıl haklardan da mahrum bırakılmışlar. bırakın oturup bir şey okuyabilmeyi, kendi başlarına bile kalamamışlar, kendilerine ait bir odaları bile yokmuş.

günümüzde halen kadınların merdivenleri tırmanarak çıktığı yolları erkekler asansörlerle çıkıyor, buna rağmen çok başarılı kadın yazarlar var. ki 1800/1900’lü yıllarda yazan kadınların çoğu kitaplarını erkek adlarıyla bastırırmış. yani erkek sandığınız yazarların kadın olması da muhtemel.

bu tanıma virginia hanımın bu durumu nasıl örneklediğini kısaca özetleyerek devam edeceğim , kitabı okumayacaklar bu kısmı okumasın zira kitabın belli bir kısmını öğrenmiş olurlar.


edebi alanda yetenekli iki modelleme üzerinden kadınların ataerkil düzende nasıl bastırıldığını anlatmayı hedefleyen virginia woolf, örnek olarak hepimizin bildiği shakespeare‘i seçmiş, bir de kadın olarak doğmuş bir shakespeare modellemesi kullanmış. kitabı okumam üzerinden belli bir zaman geçtiğinden dolayı okuduğum şeyi eksik ya da hatalı anlatabilirim, direkt kitabı okumanızın daha doğru olacağına inanıyorum.

erkek olan shakespeare, onu desteklemeyen babasına karşı çıkıp hayalindeki meslek olan yazarlığı yapabilmek için evini terk eder, tiyatro metni yazar ve elinde metniyle bir tiyatroya gider. edebi açıdan bir deha olması sebebiyle yazdığı tiyatro beğenilir ve oynanmaya başlar, o da yazmaya devam eder. her şey normal ilerler.

ancak shakespeare kadın olsaydı, yine onu desteklemeyen babasına karşı çıkıp yazarlık yapabilmek için evini terk ederdi, yazdığı metni bir tiyatroya götürüp incelemekte görevli insana uzatsa karşısındaki insan bırakın onu muhattap almayı, ağzına geleni söyleyip onu kapı dışarı ederdi. evsiz kalan kadın da sokak köşelerinde sürünür giderdi.


günümüzde hala okutulmayan, kısıtlanan, çalışmasına izin verilmeyen, hayatları kontrol edilen yüz binlerce kadın var. kitap alabilmesi için beş kuruş para verilmeyen, yol gösterilmeyen kadınlar var. çalışabilen kadın sayısı erkeklerden azken kadın yazarların erkek yazarlardan daha fazla olması ya da eşite yakın sayıda olmaları nasıl mümkün olabilir? ki yukarıda başarılı kadın yazarların adları anılmış, bu nedenle aynı isimleri tekrar tekrar söylemekle uğraşmayacağım.

başarılı başarısız bir sürü kadın yazar da var. kabul etmek isteseniz de istemeseniz de kadınlar artık her alanda kendilerini gösterebilmek için daha çok çabalıyor ve çabaları sonuç da veriyor. önyargılarımızı bir kenara bırakmalıyız bence artık. kadınlar şöyleydi, erkekler böyleydi, şu jenerasyon böyle konuşuyor, o jenerasyon böyle gerici diye konuşmayı bırakıp belki de kendimize bakmamız gerekiyor artık.

başarılı kadın yazarların adlarından ve kim olduklarından uzun uzun bahsetmeyeceğim demiştim ama kimse halide edip adıvar’ın adını yakın geçmişte anmamış, hadi bir örnek de benden olsun.
devamını gör...

ifşası düşse fena gülerdik herhalde..iplikçi nedim gibi adam,çukulatam falanda diyomuş sjsjsjsj
devamını gör...

türk dil kurumu'na göre "ön söz" şeklinde ayrı yazılması gereken kelime.
devamını gör...

yeni nesil v.2 müslüman. üstü minare,altı karhane olarak da adlandırılabilir. (bkz: modern tesettür kışkırtıcı giyim)
devamını gör...

“eğer yumurtalar kırıldıysa çoktan, onlardan çok güzel bir omlet yapmalı.”
nerede duyduğumu hatırlamıyorum ama beni çok etkilemişti.
-yumurtaları hep kırdığım için sanırım*-
devamını gör...

hangi hava durumunda ne yapılması gerektiğini tavsiye eden atasözü.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim