normal sözlük yazarlarının ilk aşkları için yaptıkları
ilk aşkım değildi ama ilk ciddi flörtümdü. yaz tatilinde tanışmıştık ve birbirimizi bir aydır görmüyorduk. istanbul'dan cuma gecesi trene atlayıp, ankara'ya gitmiştim, üniversitesi öğrencisiydim, cebimde üç kuruş aylık harçlığımın yarısını o git gelde bilet, sakarya caddesi derken hiç ettim tabi. sevgilimin kaldığı ögrenci yurdunun önüne gidip, ziyaretçi anonsu yaptırmıştım. o zamanlar nerede cep telefonu falan. kapıdan çıkışıyla birlikte kalbimin nasıl çarpmaya başladığı bugün bile hatırımda. sonuç; hemen her uzaktan ilişki gibi koridorun sonundaki kapı ayrılığa açıldı bir süre sonra.
hey gidi günler hey. işte bu da böyle bir anı kafacılar.
hey gidi günler hey. işte bu da böyle bir anı kafacılar.
devamını gör...
insanın özü
insanın özü var mıdır ? yok mudur ?
ideallerimiz mıdır ? mutluluk mudur ? merhamet midir ? sevgi midir ? antartika da yaşayan insanda da afrika da asya avrupa'da amerika bulunan veya hiç modern hayatla tanışmamış insanın ortak paydası nedir ?
her insanda bulunan insanı insan yapan öz nedir ?
ideallerimiz mıdır ? mutluluk mudur ? merhamet midir ? sevgi midir ? antartika da yaşayan insanda da afrika da asya avrupa'da amerika bulunan veya hiç modern hayatla tanışmamış insanın ortak paydası nedir ?
her insanda bulunan insanı insan yapan öz nedir ?
devamını gör...
edgar allan poe
"çocukluğumdan beri başkaları gibi olmadım. dünyayı diğerlerinin gördüğü gibi görmedim. tutkularımı ve kederimi, onlarla ortak bir kaynaktan almadım. yüreğim uyanmadı başkalarının sevinç duyduğu seslerde. ve sevdiğim her şeyi, yalnız sevdim."
amerikalı şair, yazar, editör ve edebiyat eleştirmenidir kendisi. romantizm akımının önde gelenlerinden olduğu için benim de çok sevdiklerimdendir.
amerikalı şair, yazar, editör ve edebiyat eleştirmenidir kendisi. romantizm akımının önde gelenlerinden olduğu için benim de çok sevdiklerimdendir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının birbirlerini övmesi
yadsınamaz bir gerçektir.
yıllardır profesyonel bir sözlük okuyucusu olduktan sonra* kafa, benim ilk sözlük yazarı deneyimini tattığım bir mecra oldu. başlarda bu nickaltı övgü muhabbeti hemen dikkatimi çekti. "aa, ne kadar kibar insanlar, güzel ifadelerle beğendikleri yazarları motive ediyorlar." demiştim. ilk kez sözlük yazarı olan kişilerin de bu klişeye dahil olmasıyla birlikte bu "övgü yarışı" bambaşka bir noktaya ulaştı.
bir süre sonra, kendimce yaptığım gözlemlerden çıkardığım sonuca göre, aslında gerçekten kıymetli yazarlar için başladığını düşünüdüğüm bu övgü işinde, ipin ucunun çoktan kaçırılmış olduğunu fark ettim. öyle ki, bazı yazarların bir diğerini överken kullandıkları cümleleri görünce, cıvık olarak nitelendirebileceğim bu yazarları, sanki smokin giymiş, önünü iliklemiş de öyle yazıyor gibi tahayyül etmeye başladım.
hatta yazarların pek çoğu, birbirlerini överken basmakalıp sözler kullanmaktan bile kaçınmamaya başladı. birbirini tekrar eden övgüler peş peşe yığılmaya başlayınca, bu işin samimiyetini sorgulamak durumunda kaldım. çünkü bazı yazarlar, bir başkasını överek kendini ön plana çıkarmaya çabalıyor gibiydi. her sosyal mecrada olduğu gibi burada da "tık"* alma hevesinin, nitelik ve kaliteyi talan ettiğine tanıklık ettikten sonra bu hususu fazla önemsememeye başlayıp, akışına bıraktım.
hatta başlarda irrite olduğum bu övgü yarışında benim kafamı rahatlatan olay, seri artı oy veren melekler oldu. parmağıyla ekranda bulunan bazı piksellere seri bir şekilde dokunmayı becerebilen kişilerin övgülere mazhar olduğunu gördükten sonra, bu işin samimi bir beğeniyi ifade etmekten çok, sözlük içi lobicilik olduğunu fark ettim. yeni yazarlar, bir süre takıldıktan sonra bu beğeni-övgü-takip lobiciliğini tecrübe edebilirler. belki de bu zaten sosyal medyanın doğasında olan bir şeydir, kullanmadığım için ben yeni fark etmiş olabilirim.
kimseye nereye, ne yazacaklarını tembihleyecek değilim. istediklerini yazıp çizebilirler. istedikleri yazarların tanımlarını okumadan beğenebilirler. karşılığında o yazarların içi boş övgülerinden tatmin olabilyorlarsa, ne mutlu onlara. ancak dışarıdan bakılınca bence* komik duruma düştüklerinin farkında değiller.
epeydir bu konuda söyleyeceklerimi biriktirip bir anda patlattıktan sonra, son sözüm de bu konudan rahatsızlık duyan yazarlara gelsin. burası kamuya açık bir platform, çeşit çeşit yazar var ve hepsi kuralları ihlal etmeden istediklerini yapmakta özgürler.* o yüzden şu övmüş şu beğenmiş gibi detaylara çok takılmayın. beğendiğiniz yazarlar için tabii ki övgü dolu tanımlar girin ama bunu yaparken... neyse siz daha iyisini bilirsiniz.
yıllardır profesyonel bir sözlük okuyucusu olduktan sonra* kafa, benim ilk sözlük yazarı deneyimini tattığım bir mecra oldu. başlarda bu nickaltı övgü muhabbeti hemen dikkatimi çekti. "aa, ne kadar kibar insanlar, güzel ifadelerle beğendikleri yazarları motive ediyorlar." demiştim. ilk kez sözlük yazarı olan kişilerin de bu klişeye dahil olmasıyla birlikte bu "övgü yarışı" bambaşka bir noktaya ulaştı.
bir süre sonra, kendimce yaptığım gözlemlerden çıkardığım sonuca göre, aslında gerçekten kıymetli yazarlar için başladığını düşünüdüğüm bu övgü işinde, ipin ucunun çoktan kaçırılmış olduğunu fark ettim. öyle ki, bazı yazarların bir diğerini överken kullandıkları cümleleri görünce, cıvık olarak nitelendirebileceğim bu yazarları, sanki smokin giymiş, önünü iliklemiş de öyle yazıyor gibi tahayyül etmeye başladım.
hatta yazarların pek çoğu, birbirlerini överken basmakalıp sözler kullanmaktan bile kaçınmamaya başladı. birbirini tekrar eden övgüler peş peşe yığılmaya başlayınca, bu işin samimiyetini sorgulamak durumunda kaldım. çünkü bazı yazarlar, bir başkasını överek kendini ön plana çıkarmaya çabalıyor gibiydi. her sosyal mecrada olduğu gibi burada da "tık"* alma hevesinin, nitelik ve kaliteyi talan ettiğine tanıklık ettikten sonra bu hususu fazla önemsememeye başlayıp, akışına bıraktım.
hatta başlarda irrite olduğum bu övgü yarışında benim kafamı rahatlatan olay, seri artı oy veren melekler oldu. parmağıyla ekranda bulunan bazı piksellere seri bir şekilde dokunmayı becerebilen kişilerin övgülere mazhar olduğunu gördükten sonra, bu işin samimi bir beğeniyi ifade etmekten çok, sözlük içi lobicilik olduğunu fark ettim. yeni yazarlar, bir süre takıldıktan sonra bu beğeni-övgü-takip lobiciliğini tecrübe edebilirler. belki de bu zaten sosyal medyanın doğasında olan bir şeydir, kullanmadığım için ben yeni fark etmiş olabilirim.
kimseye nereye, ne yazacaklarını tembihleyecek değilim. istediklerini yazıp çizebilirler. istedikleri yazarların tanımlarını okumadan beğenebilirler. karşılığında o yazarların içi boş övgülerinden tatmin olabilyorlarsa, ne mutlu onlara. ancak dışarıdan bakılınca bence* komik duruma düştüklerinin farkında değiller.
epeydir bu konuda söyleyeceklerimi biriktirip bir anda patlattıktan sonra, son sözüm de bu konudan rahatsızlık duyan yazarlara gelsin. burası kamuya açık bir platform, çeşit çeşit yazar var ve hepsi kuralları ihlal etmeden istediklerini yapmakta özgürler.* o yüzden şu övmüş şu beğenmiş gibi detaylara çok takılmayın. beğendiğiniz yazarlar için tabii ki övgü dolu tanımlar girin ama bunu yaparken... neyse siz daha iyisini bilirsiniz.
devamını gör...
sadakatsiz
şu dizide gönül ve bahar dışında herkes gerizekalı. bu iki kadın gerçekten aklı başında ve zekiler. asya da ilk başta mantıklıydı ama zaman geçtikçe o da salaklaştı çok mantıksız davranıyor şu an. gönül ve bahar keşke iyi anlaşsa. he bir de selçuk var bak o da uyanık.
devamını gör...
son feci bisiklet
harikalar yaratan, genelde "bu kız" ve "bikinisinde astronomi" ile tanınan müzik grubu.
modern zamanlar
zaman yok
gece
rahatsız vals
pazar ve ertesi
modern zamanlar
zaman yok
gece
rahatsız vals
pazar ve ertesi
devamını gör...
kalbinizi en çok kıran cümle
arkadaşıma "1 haftadır beni okul çıkışı beklemeden gidiyorsun. neden?" diye sorduğumda şey demişti: "1 haftadır morelin baya bozuk gibiydi seninle uğraşmak istemedim."
devamını gör...
film uyarlamaları kendinden iyi olan kitaplar
1. forrest gump
2. ingiliz hasta
3. the constant gardener
4. jackie brown
5. yabana doğru
6. blade runner
7. sapık
8. v for vendetta
9. tiffanyde kahvaltı
10. motosiklet günlükleri
2. ingiliz hasta
3. the constant gardener
4. jackie brown
5. yabana doğru
6. blade runner
7. sapık
8. v for vendetta
9. tiffanyde kahvaltı
10. motosiklet günlükleri
devamını gör...
metrobüste taciz
ülkemiz kadınlarının sıklıkla başına gelen durumdur.
bundan birkaç yıl evvel metrobüste orta bölümde cam kenarında ayakta seyehat ederken üç erkek etrafımı sardı. sürekli iğrenç şeyler söylemeye başladılar. etraftakiler duydukları halde bu karaktersiz sapıklara tepki göstermedi. bir zaman sonra sinirlerim bozuldu ağlamaya başladım. o zamana kadar bunları duyup müdahale etmeyenlerden biri "gel bacım otur" diyerek bana yerini verdi. oturdum koltuga çok geçmedi, yer veren kişi fiziksel tacize başladı. ellerim dizlerim titremeye başladı, ağlayarak ilk durakta indim.
o olaydan sonra devasa bir postacı çantası aldım,sırtımı eskisi cama yaslamaya devam ettim. önüme çantamı getirip, elime de bir toplu iğne aldım. gereginden fazla yaklaşana, burnumun dibine girip laf atıp haddini aşana saplıyorum. siz de yapın başka türlü bize seyehat hakkı yok.
edit: imla.
bundan birkaç yıl evvel metrobüste orta bölümde cam kenarında ayakta seyehat ederken üç erkek etrafımı sardı. sürekli iğrenç şeyler söylemeye başladılar. etraftakiler duydukları halde bu karaktersiz sapıklara tepki göstermedi. bir zaman sonra sinirlerim bozuldu ağlamaya başladım. o zamana kadar bunları duyup müdahale etmeyenlerden biri "gel bacım otur" diyerek bana yerini verdi. oturdum koltuga çok geçmedi, yer veren kişi fiziksel tacize başladı. ellerim dizlerim titremeye başladı, ağlayarak ilk durakta indim.
o olaydan sonra devasa bir postacı çantası aldım,sırtımı eskisi cama yaslamaya devam ettim. önüme çantamı getirip, elime de bir toplu iğne aldım. gereginden fazla yaklaşana, burnumun dibine girip laf atıp haddini aşana saplıyorum. siz de yapın başka türlü bize seyehat hakkı yok.
edit: imla.
devamını gör...
bakan varank'ın whatsapp açıklaması
sayın bakan burada aslında whatsap'a, "ya kardeşim ne halt ederseniz edin, ama elde ettiğiniz ne kadar şey varsa o açtığınız temsilcilik vasıtası ile bizimle paylaşın" demek istemiş. ben bunu anladım, gerisi hikaye.
devamını gör...
satranç
stefan zweig'ın intihar etmeden önce yazdığı son kitabı. her zweig kitabında olduğu gibi detaylı psikolojik çözümlemeler görüyoruz fakat bu sefer ele aldığı karakter psikolojisi oldukça yıpranmış, oldukça travmaya maruz kalmış birisi. dolayısıyla anlatması oldukça zor bir karakter. fakat zweig bu işin altından başarıyla kalkıyor. kitapta yer verilen bir diğer karakter ise bir satranç şampiyonu, kitapta da belirtildiği gibi entellektüel cahil kavramının vücut bulmuş hali. yazar cahilliğin içindeki deha olarak tanımlıyor karakteri ve bu karakter gibi normalde tek bir cümle dahi kuramayan insanların sırf tek bir alanda uzmanlaşmış oldukları için bir dünya paraya ve şöhrete sahip olmalarının eleştrisi yapılıyor. bu iki karakter haricinde detaylı işlenen bir karakter yok kitapta, öyle ki kitabın baş anlatıcı hakkında bile doğru düzgün bilgi verilmiyor. kısacık kitap zaten
doktor b nin yaşadıkları hariç, yapılan birkaç satranç maçından sonra hemen bitiveriyor kitap
kitap 2. dünya savaşı zamanlarında, nazi almanyası döneminde geçiyor. zweig o dönemde yaşananlara birebir şahit olmuş biri olarak dönemi başarıyla aktarıyor.
doktor b nin mahkumiyeti sırasında geçirdiği nöbetler ve onu o noktaya getiren durumlar oldukça başarılı bir şekilde anlatılıyor. bu anlatma süreci sırasında freud'un etkisi oldukça hissediliyor, zaten zweig de karakterlerini bir psikolog edasıyla ele aldığı için ben şahsen çok şaşırmadım.
benim şahsen beğendiğim bir kitap oldu, okumak isyenlere de rahatlıkla öneririm. *
doktor b nin yaşadıkları hariç, yapılan birkaç satranç maçından sonra hemen bitiveriyor kitap
kitap 2. dünya savaşı zamanlarında, nazi almanyası döneminde geçiyor. zweig o dönemde yaşananlara birebir şahit olmuş biri olarak dönemi başarıyla aktarıyor.
doktor b nin mahkumiyeti sırasında geçirdiği nöbetler ve onu o noktaya getiren durumlar oldukça başarılı bir şekilde anlatılıyor. bu anlatma süreci sırasında freud'un etkisi oldukça hissediliyor, zaten zweig de karakterlerini bir psikolog edasıyla ele aldığı için ben şahsen çok şaşırmadım.
benim şahsen beğendiğim bir kitap oldu, okumak isyenlere de rahatlıkla öneririm. *
devamını gör...
tanımları gezerken yanlışlıkla artı oy vermek
aranızdan bazıları yanlışlıkla beğeni verip geri çekiyorlar. ama o bildirime düşüyor.
hepinizi yazdım oğlum.
hepinizi yazdım oğlum.
devamını gör...
pekin ördeği
dünyaya çin'den yayılan, 1984 yılında türkiye'ye getirilen ve gübresi, yumurtası, karaciğeri için yetiştirilen bir ördek türüdür.
devamını gör...
baş ucu eserleri
neden aldığımı sorguladığım özelliktir. çünkü neredeyse her tanımımı başucu eseri yapıyorum. neyse bunu da yapayım bari, güzel ironi olur.
devamını gör...





