kadın filozof olmaması
krotonlu theano, miletli aspasia, hypatia, bingenli hildegard, sienalı katharina, christine de pisan, isotta nogarola, tullia d’aragona, avilalı teresa, marie le jars de gournay, mary astell, mary wollstonecraft, olympe de gouges, johanna charlotte unzer, karoline von günderrode, rahel varnhagen, hedwig dohm, clara zetkin, rosa luxemburg, leonore kühn, mary whiton calkins, fatma aliye topuz, simone de beauvoir, judith butler, ioanna kuçuradi.
devamını gör...
allah diyen tirbuşon
görenleri şaşkına çeviren, kendilerini dahi açıklamakta güçlük çeken 'ateiz'lerin açıklamakta güçlük çektiği mucizevi olayın baş kahramanı.
devamını gör...
ederlezi
emir kusturica'nın en iyi filminin (bkz: çingeneler zamanı) soundtrack'inde yer alan goran bregoviç'in bir parçasıdır. aslında balkan çingenelerinin halk şarkısıdır. sezen aksu, "düğün ve cenaze" albümünde de "hıdrellez" adıyla yorumlamıştır.
şöyle bir şeydir.
şöyle bir şeydir.
devamını gör...
pollyanna
çocukluğumun kitabıdır.
bu yazıya başlamadan önce içimde bir tedirginlikle oturdum bilgisayarın başına. insanların ömrüleri boyunca duyduğu ama çoğunun okumadığı, hatta varlığından bile haberdar olmadığı bir kitaptan bahsetmek enikonu zor işti. ama kimse okumak istemese de yazdığım yazıyı en azından pollyanna adını bir kez daha görmelerine vesile olabilecektim. pollyanacılığın ne lüzumu var diyebilirsin elbette ama ben yine de bu “mutluluk oyunu”nu bir kez de burada deneyeyim.
eleanor h. porter’ın pollyana’sı 29 yıl önce bir yılbaşı arefesinde ve bir paket içinde annem tarafından bana verildiğinde, ben kemalletin tuğcu’yla akşamları , ışıklar sönmeden önce uzun, kasvetli ama bir o kadar da keyifli okuma saatleri geçiriyordum. pollyannayla tanışmam yeni yılın başlamasıyla aynı zamanlara denk geldi. tuğcu’nun verdiği karamsarlıktan sonra pollyanna’nın bazen sinir bozucu olabilen iyimserliği bende garip bir etki bıraktı. henüz sekiz yaşında bir çocuktum ve pollyanna’nın 250 sayfaya varan öyküsünü üç günde yalayıp yuttum. o zamanlar onca mantıklı gelen iyimserliği, tevekkülü şimdi bana biraz gereksiz ve romantik görünse de pollyanna’ya duyduğum sevgi asla azalmadı.
kendine hediye edilen koltuk değneklerine bile sevinebilen, bir araba kazası sonucu felç olduğu zaman bile iyi bir yan arayan ve ne gariptir ki bulabilen bu sarı saçlı sevimli 11 yaşındaki kız bu haliyle takdire şayandır.
porter’ın 1913 yılında yazdığı roman 58 yıl sonra temel gürsu tarafından filme alındı ve herkes bu filmi çok iyi hatırlar, izlediğim zaman beni hayalkırıklığına uğratan, zihnimdeki pollyanna görüntüsüne saldıran bir film olmsına rağmen garip bir tezatla birkaç kez zevkle izlediğim bir filmdir “hayat sevince güzel”. eleanor h. porter’a en ufak bir gönderme yoktur filmde, bir ahde vefa örneği bekler insan izlerken, en azından evdeki kütüphanede bir pollyana olsun ister ama yoktur. pollyanna’nın hikayesini anlatmanın gereği yok, siz zaten zeynep değirmencioğlu’nu izlediniz.
eleanor h. porter’a yapılan bu haksızlık sadece bu filmle sınırlı değildir kanımca. kendi gibi bazı yazarların da başına gelmiştir bu musibet. örneğin pinokyo, frankenstein, oblomov, don quiotte, moby dick; pollyanna gibi yazarlarını gölgede bırakan kahramanlardır ama iyi yanından bakarsak, bizim gibi onları yad edecek okurları her dönem olmuştur.
bu yazıya başlamadan önce içimde bir tedirginlikle oturdum bilgisayarın başına. insanların ömrüleri boyunca duyduğu ama çoğunun okumadığı, hatta varlığından bile haberdar olmadığı bir kitaptan bahsetmek enikonu zor işti. ama kimse okumak istemese de yazdığım yazıyı en azından pollyanna adını bir kez daha görmelerine vesile olabilecektim. pollyanacılığın ne lüzumu var diyebilirsin elbette ama ben yine de bu “mutluluk oyunu”nu bir kez de burada deneyeyim.
eleanor h. porter’ın pollyana’sı 29 yıl önce bir yılbaşı arefesinde ve bir paket içinde annem tarafından bana verildiğinde, ben kemalletin tuğcu’yla akşamları , ışıklar sönmeden önce uzun, kasvetli ama bir o kadar da keyifli okuma saatleri geçiriyordum. pollyannayla tanışmam yeni yılın başlamasıyla aynı zamanlara denk geldi. tuğcu’nun verdiği karamsarlıktan sonra pollyanna’nın bazen sinir bozucu olabilen iyimserliği bende garip bir etki bıraktı. henüz sekiz yaşında bir çocuktum ve pollyanna’nın 250 sayfaya varan öyküsünü üç günde yalayıp yuttum. o zamanlar onca mantıklı gelen iyimserliği, tevekkülü şimdi bana biraz gereksiz ve romantik görünse de pollyanna’ya duyduğum sevgi asla azalmadı.
kendine hediye edilen koltuk değneklerine bile sevinebilen, bir araba kazası sonucu felç olduğu zaman bile iyi bir yan arayan ve ne gariptir ki bulabilen bu sarı saçlı sevimli 11 yaşındaki kız bu haliyle takdire şayandır.
porter’ın 1913 yılında yazdığı roman 58 yıl sonra temel gürsu tarafından filme alındı ve herkes bu filmi çok iyi hatırlar, izlediğim zaman beni hayalkırıklığına uğratan, zihnimdeki pollyanna görüntüsüne saldıran bir film olmsına rağmen garip bir tezatla birkaç kez zevkle izlediğim bir filmdir “hayat sevince güzel”. eleanor h. porter’a en ufak bir gönderme yoktur filmde, bir ahde vefa örneği bekler insan izlerken, en azından evdeki kütüphanede bir pollyana olsun ister ama yoktur. pollyanna’nın hikayesini anlatmanın gereği yok, siz zaten zeynep değirmencioğlu’nu izlediniz.
eleanor h. porter’a yapılan bu haksızlık sadece bu filmle sınırlı değildir kanımca. kendi gibi bazı yazarların da başına gelmiştir bu musibet. örneğin pinokyo, frankenstein, oblomov, don quiotte, moby dick; pollyanna gibi yazarlarını gölgede bırakan kahramanlardır ama iyi yanından bakarsak, bizim gibi onları yad edecek okurları her dönem olmuştur.
devamını gör...
kadınların akşam tek başına yürüyüşe çıkamaması
bugün iliklerime kadar hissettiğim duygudur. saat çok geç değil, yürüdüğüm yolun kalabalığa yakın olmasına dikkat ediyorum. bir şey olursa sesim hızlı duyulsun diye. yanıma biber gazı almadım diye üzülüyorum. neden peki? neden ben kafam esince yürüyüşe, nerden yürüdüğüme nasıl yürüdüğüme dikkat etmeden çıkamıyorum. neden ben çıkmadan önce evdekilere haber verip ne giydiğime dikkat etmelerini istiyorum. ne giydiğim önemli çünkü olurda eve dönemezsem yol kenarında ki cesetin ben olduğumu anlasınlar diye. psikopatça düşünüyorum bunları çünkü bunları tek düşünen ben olmadığım için. ben yürüyüşe ölme taciz, tecavüz edilme ihtimalini düşünerek çıkıyorum, ben yanımda araba yavaşladığında korkudan titreyerek telefonumu sıkıyorum, ben yürürken sürekli arkama dönüyorum olurda takip ediliyorsam farkına varıp hızlanayım diye. ben niye bunu yaşıyorum, çok mu korkağım, çok mu stres yapıyorum, çok mu etkileniyorum gündemden. ben niye böyleyim biliyor musunuz, çünkü bana değebilecek ellerin korktuğu bir adalet yok. çünkü bu ülkede hayalleri alınıp yerine adalet bile konulamamış onlarca kadın, çocuk var. bana bir saatlik bir yürüyüşte bile bunu hissettiren bir sistem var.
devamını gör...
tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı
dün bir diş hekimini öldürüp sonrasında 11 yıl hapse mahkum edilen biri için verilen karardır. 2 yıl içeride yattığı için tahliye edilmiş. canımızın ne kadar değeri olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
devamını gör...
instagram tipi tanım beğenme özelliği
an itibariyle sözlüğe kazandırdığım özellik. farkettim ki bir çoğumuz mobilde beğenme butonuna tıklarken ıskalayabiliyor ya da üşenebiliyor. bu sebepten yeni eklediğim özellik ile mobil cihazlarda tanım metnine çift tıkladığınız anda tanımı beğenebilmek mümkün.
bol bol oylayınız.
edit: iş bu tanım 3dk içerisinde 16 beğeni aldı :) özellik işe yaramış görünüyor. ilginize teşekkür ederim.
edit2: 15dk da 36 beğeni akıyor bu akşam maşaallah :)
bol bol oylayınız.
edit: iş bu tanım 3dk içerisinde 16 beğeni aldı :) özellik işe yaramış görünüyor. ilginize teşekkür ederim.
edit2: 15dk da 36 beğeni akıyor bu akşam maşaallah :)
devamını gör...
kuan
sözleri neyzen tevfik’e ait, 2014 yılında kuan tarafından bestelenmiş güzel bir parça bırakmak istiyorum.
var
deli gönül neyi özler durursun
acınacak dostun cananın mı var
dünya yansa yorganın yok içinde
harab olmuş evin dükkanın mı var
çal nayını ferahnakte ver karar
götün nazır kulağın müsteşar
kumda oyna çöp batmasın aşikar
düşünecek senin zamanın mı var
kendi cihanda bak sen keyfine
kulak asma halkın hayfa hayfine
tamburuna kemanına define
sen de katıl neyde noksanın mı var
şu kırk yıldır senin daran alındı
suratına yüz bin kara çalındı
nasıl olsa bu bokluğa dalındı
neyzenden de büyük isyanın mı var
var
deli gönül neyi özler durursun
acınacak dostun cananın mı var
dünya yansa yorganın yok içinde
harab olmuş evin dükkanın mı var
çal nayını ferahnakte ver karar
götün nazır kulağın müsteşar
kumda oyna çöp batmasın aşikar
düşünecek senin zamanın mı var
kendi cihanda bak sen keyfine
kulak asma halkın hayfa hayfine
tamburuna kemanına define
sen de katıl neyde noksanın mı var
şu kırk yıldır senin daran alındı
suratına yüz bin kara çalındı
nasıl olsa bu bokluğa dalındı
neyzenden de büyük isyanın mı var
devamını gör...
sisifos
yaşamı sembolleyen, her gün tepeye tekrar tekrar aynı taşı taşıyan mitolojik karakter.
devamını gör...
tiger tankı
ikinci dünya savaşı'nın ortalarında almanlar'ın ürettiği tank modeli. düşman ordularının adeta korkulu rüyası olmuştur. vurulan bir tankın hurdasını ülkelerine götüren amerikalılar, üzerinde inceleme yapmışlar ve çok geçmeden m4 sherman model tanklarını üretmeye başlamışlar.
bir hafta içinde kopyaladıkları bu tankın planlarını müttefikleri olan ruslar'a da vermişler. onlar da bir traktör fabrikasını yeniden yapılandırarak t-34 model tanklarını yapmışlar. bunun sonucunda bir ay içinde savaşın seyri değişiyor ve o tanklar, alman tanklarını kovalıyorlar.
bir hafta içinde kopyaladıkları bu tankın planlarını müttefikleri olan ruslar'a da vermişler. onlar da bir traktör fabrikasını yeniden yapılandırarak t-34 model tanklarını yapmışlar. bunun sonucunda bir ay içinde savaşın seyri değişiyor ve o tanklar, alman tanklarını kovalıyorlar.
devamını gör...
yeşil göz vs mavi göz
ben renkten ziyade bakışları önemli buluyorum. nitekim gözler kalbin aynasıdır.
not: renkli gözlüyüm.
not: renkli gözlüyüm.
devamını gör...
yazdıklarını düzenlemeden duramayanlar derneği
kırmızı kurdeleyi keserek, an itibarıyla açılışını yaptığım dernektir. eğer siz de sürekli bir iki harfi yanlış yazıp sonrasında tekrar düzenliyorsanız bu derneğe kaydınızı yaptırabilirsiniz. sadece bu manidar başlığa özgü olarak, yazımda herhangi bir yanlış yapmamak için kendimi yırtıyorum. ama yine de olur mu olur benden söylemesi.
edit: yine yaptım ya allah beni ne yapmasın...
edit: yine yaptım ya allah beni ne yapmasın...
devamını gör...
köpek korkusu olan yazarlara tavsiyeler
sana doğru havlayarak geliyorsa çok yüksek bir sesle hayvana doğru var gücünle bağır, ne olduğunu anlamayıp apışıp kalacaktır hayvan.
tam o arada hayvan kendine gelene kadar topukla git.
tam o arada hayvan kendine gelene kadar topukla git.
devamını gör...
bastırılan istekler
gece gece gelen yemek yeme isteği.
devamını gör...
hayatı stressiz ve huzurlu yaşamak için gerekenler
değil elalem isterse elli alem konuşsun takmamak, önemsememek. siz istediğiniz kadar mükemmel olun insanlar hakkınızda konuşacak birşeyler bulurlar, yoksa bile kendileri uydururlar. o yüzden kim ne der kaygısını kenara atıp kendi isteklerine göre yaşamak gerek...
devamını gör...
ülkenin refah seviyesini artırmak için yapılacaklar
harddiski değiştirip yeniden başlatmak.
devamını gör...
divan edebiyatından şahane beyitler
biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkız,
âteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden.
-selimî
“biz, ayrılık bahçesinin öyle yanık öten bülbülüyüz ki, sabah rüzgârı gül bahçemizden geçse, ateş kesilir.”
âteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden.
-selimî
“biz, ayrılık bahçesinin öyle yanık öten bülbülüyüz ki, sabah rüzgârı gül bahçemizden geçse, ateş kesilir.”
devamını gör...
ferdinand de saussure
modern dilbilimin en büyük babalarındandır saussure. dil incelemelerinde dizgesel yapıyı temel alan adamdır. öncelike, kendisinin hayattayken pek az eser yayımlamıştır. daha sonra türkçeye de çevrilen 'cours de linguistique generale' verdiği derslerden tutulan muhtelif notlardan olup, ölümünden yıllar sonra yayımlanmış*.
dil, göstergeler dizgisidir sösyo'ya göre.. göstergenin mahiyetine dair söyledikleriyle mevzusuyu temellendirir. dilsel gönderge nedensizdir der. ne demek bu, gösteren(significant) ile gösterilen(signifie) arasında hiçbir zaruri bağ yoktur. yani ben belli bir çiçek için manolya diyorum, ancak buna manolya demem, tacettin dememden daha uygun, daha geçerli anlamına gelmez, böyle bir zaruri bağ yoktur der. kısaca dil, toplumsal uzlaşıdır diyo amca. bazılarına yarı nedenli olur da demiş. mesela çok oturgaçlı götürgeç*. yaptığı işin özüne dair bi isim taşıyan nesneler için bu tanımı yapmış. yapmasa daha iyiymiş.
ek olarak, dilsel ögelerin ancak bir bütün içinde anlamı olacağını söyler. hiçbir kelime münferit olarak anlam içermez. onun bi 'riviere' örneği vardı bununla ilgili. yani ben 'nehir'den bahsedeceksem, derenin, çayın ve türevlerinin ne olduklarını ve aralarındaki farkları bilmem gerekir, demek istiyo.
dizgeler üzerinde daha bir sürü ayrımı var.* modern bilim ve felsefeyi en çok etkileyen analitik düşüncenin temellerini bu ayrımlarla atmış kendisi. meşhur neo-kantçı ernst cassirer şöyle demiş bu konu hakkında: bütün bilim tarihinde, dilbilimin doğuşundan daha büyüleyici bir dönem olmadı.
dil, göstergeler dizgisidir sösyo'ya göre.. göstergenin mahiyetine dair söyledikleriyle mevzusuyu temellendirir. dilsel gönderge nedensizdir der. ne demek bu, gösteren(significant) ile gösterilen(signifie) arasında hiçbir zaruri bağ yoktur. yani ben belli bir çiçek için manolya diyorum, ancak buna manolya demem, tacettin dememden daha uygun, daha geçerli anlamına gelmez, böyle bir zaruri bağ yoktur der. kısaca dil, toplumsal uzlaşıdır diyo amca. bazılarına yarı nedenli olur da demiş. mesela çok oturgaçlı götürgeç*. yaptığı işin özüne dair bi isim taşıyan nesneler için bu tanımı yapmış. yapmasa daha iyiymiş.
ek olarak, dilsel ögelerin ancak bir bütün içinde anlamı olacağını söyler. hiçbir kelime münferit olarak anlam içermez. onun bi 'riviere' örneği vardı bununla ilgili. yani ben 'nehir'den bahsedeceksem, derenin, çayın ve türevlerinin ne olduklarını ve aralarındaki farkları bilmem gerekir, demek istiyo.
dizgeler üzerinde daha bir sürü ayrımı var.* modern bilim ve felsefeyi en çok etkileyen analitik düşüncenin temellerini bu ayrımlarla atmış kendisi. meşhur neo-kantçı ernst cassirer şöyle demiş bu konu hakkında: bütün bilim tarihinde, dilbilimin doğuşundan daha büyüleyici bir dönem olmadı.
devamını gör...
girift radyo yayını
nasıl bir algoritma çalıştırdılar ne yaptılar bilmiyorum ama spotify ve youtube music'in aykut - kırk yama ikilisinden öğrenecek çok şeyi var. hatta diyorum ki, keşke girift ekibi algoritmayı bize anlatsa da spotify'i falan sollayıp zengin olsak ya?**
kimse bana bir şey sormadı, nerelerimi stalkladılar onu da bilmiyorum artık zihnime falan girdiler muhtemelen ki, seçtikleri şarkıyı burada görene kadar hiç dinlememiş olmama rağmen, inanılmaz beğendim. aldım loop'a şarkıyı, aldım loop'a kendimi uzun zamandır yapamadığım gibi. çalıyor şarkı. çalıyor beynim. çalıyor ben, çalıyorum.
çok teşekkür ederim, iyi bayramlar güzel insanlar.
kimse bana bir şey sormadı, nerelerimi stalkladılar onu da bilmiyorum artık zihnime falan girdiler muhtemelen ki, seçtikleri şarkıyı burada görene kadar hiç dinlememiş olmama rağmen, inanılmaz beğendim. aldım loop'a şarkıyı, aldım loop'a kendimi uzun zamandır yapamadığım gibi. çalıyor şarkı. çalıyor beynim. çalıyor ben, çalıyorum.
çok teşekkür ederim, iyi bayramlar güzel insanlar.
devamını gör...