öncelikle bir spor türü olmadığını belirtelim. bu konuda fazlaca tartışma dönmekte. spor dediğiniz şey kitabi bilgi olarak yarışılabilen bir şey demektir. pilates yarışı duydunuz mu ömrünüzde? bir egzersiz türü olduğunu söylemek daha doğru. son zamanlarda spor tanımı genişletilip değiştirilse de ben bu tür normlar olması gerektiği düşüncesindeyim.
skolyoz, boyun düzleşmesi, boyun ve bel fıtığı, boyun ve belinde bir fazla diski olan biri olarak yıllardır çeşitli spor ve egzersizleri yapmaktayım. ömrümün 3 yılında her gün bir saat yüzdüm, hayatımda bu kadar sağlıklı olduğum bir dönem var mı bilmiyorum ama her yerim deli gibi kas olmuştu. bu çirkinleşmeye dayanamayan ben pilates yapmaya karar verdim. tam 5-6 yıldır haftada 3 gün 1 saat olmak üzere pilates yapıyorum. öncelikle pilates yapmadan önce bilmeniz gerekenler:

-pilatese gideceğiniz salon ve eğitimi alacağınız hoca çok önemli. bu konunun şakası yok. yüzerken kolunuza kramp girince geçer ama pilateste yanlış bir hareket yapmanız günlerce boynunuzun tutulmasına ya da dönüşü olmayan kas, kemik dokusu hasarına sebep olabilir.

-gittiğiniz hocanın çeşitli eğitim belgesi olmalı. bu belgeleri göstermelerini isteyin ve iyi bir eğitim alıp almadığını anlamaya çalışın. trip atıyorsa kesinlikle eğitim için başkasına gidin. girdiğiniz an seni zayıflatırım diyorsa hoca bir kere daha düşünün. size yalan söylüyor çünkü. her türlü esnetirim diyorsa bir daha düşünün. size yalan söylüyor. 3-5 ay içinde şöyle olursun gibi sözler veriyorsa size yalan söylüyordur. herkesin esneme süreci farklıdır, aynıymış gibi konuşması cahilliğini gösterir.

-pilatese eğer ben zayıflayayım diye başlıyorsanız başlamayın. pilates sizi sıkılaştıran bir egzersizdir. sıkılaştığınızda zayıfladığınızı sanırsanız ve niteliksiz hocalar da evet zayıfladın der. ancak o süreçte diyet yaparsanız zayıflarsınız.

-hocanız eğer internette gördüğünüz abidik gubidik bir dolu pilates hareketi yaptırıyorsa -tavandan asılmalı bir dolu saçma şekil- sizi sadece reklam amacıyla kullanmak için çalıştırıyordur hatta vücudunuzu haddiden fazla zorluyor bile olabilir. tüm insanların kas ve kemik yapısı farklıdır. 5-6 yıldır pilates yapan biri olarak epey esneğim ama asla tavandan sarkayım, bacağımı duvardan duvara açayım demedim. bedenimin sınırları var ve deli gibi esnemem için çok acı çekmem gerekecek. sporcu da olmadığıma göre neden oyun hamuru gibi esneyeceğim diye çile çekeyim ki?

-pilates diğer egzersizlerden farklı olarak dayak yemişten beter bir şekilde çıkacağınız bir egzersizdir. ilk başlarda kesinlikle çok fazla kas ağrınız olacağı gibi titreye titreye çıkacaksınız derslerden. psikolojik olarak bunu kaldıramam derseniz (çoğu kişi pes edip bırakıyor) başka bir egzersiz ya da spora yönelmenizi tavsiye ederim. yıllar geçti dersten çıkınca hala arabayı sürmek için şüpheye düştüğüm anlar oluyor.

-derslerinize en az 2 saat aç gelmeniz gerekmekte. genelde bu konuda uyarırlar ama toplu dersler gibi çalışmalarda üyeye söylenmediği, unutulduğu olur. kas gevşetme ve germe çalışmaları yapıldığı için bir anda ortalık yerde kusarken bulursunuz kendinizi.

-sabır gerektiren bir egzersiz türüdür. 3 ay yüzüp dipçik gibi olabilirsiniz ama 3 ay pilates yapıp en fazla daha az yoruluyorum da diyebilirsiniz. amacı sıkılaşmanızı, çalışmayan kasları çalıştırmanızı, dinç kalmanızı sağlamak olduğu için değişimleri yavaş yavaş gerçekleşir.

-size vereceğim en iyi tavsiye ise birebir ders almanız. benim tüm bel-boyun filmlerim hocama götürüp gösterdiğim şeyler. iyi olayım derken toplu derste boyundaki fıtığınızı patlatabilirsiniz. rahatsızlığınız varsa her daim toplu dersler bir risktir sizin için.

pilates aynı zamanda bir disiplin gerektirir. şu an çalıştığım hocam geçerli bir mazeretim olmadığı sürece ders iptalime izin vermiyor. kendisini çok haklı buluyorum. keyfe keder gidip geldiğiniz bir çalışma size fayda sağlayamayacağı gibi hocanızın zamanını da boşa harcamış olacaksınız. stüdyosuna gelenlere baştan disiplinli olmayacaklarsa gelmemelerini ve zamanını çalmamalarını söylüyor. bu kurala uymayanı da parasını iade edip bir daha salona almıyor. aynı zamanda belli bir yerde bir çeşit yaşam biçimi de diyebiliriz.
devamını gör...

2016 yılında cocuk oyun parkında calisiyordum. gelen cocuklarin ismini yazip, oynayacaklari sureye gore isimlerini not ediyordum. yine birgün birbirinden seker iki kiz cocugu geldi, kücügüne bakarak;
+isimlerinizi alabilir miyim, dedim.
o da hemen ve tane tane konusarak;
-tabi ki, benim adım nisa, ayşe ablamınki de ayşe, demesin mi...
dedi vala, deyiş o deyiş. o gün dedim ki iyi ki de ögretmen olacagim, cocuklar gercekten cok güzel çünkü. *
devamını gör...

ah güzelim, yaşamın alnına saçlarından salıncak kuranım. çocuk kalmak gerekmiş, büyüdük diye oldu tüm bunlar.
taşımadı bizi kurduğumuz salıncaklar. oysa hatırlamak için gelmiştik oradan. biz unuttuk, gerçek olan neydi, unuttuk. durup kalbimize bakmayı, onu dinlemeyi unuttuk.
oysa o hep içimizdeydi. biz dışında kaldık o’nun!

bildiğimiz hiçbir lisanda adı yok bunun,
bundandır bunca ısınmışlığı kelimelerin ağzımızda, şiir düşsün diye içimize…

inandıklarımız, inanmak istediklerimizden ibaretti, cenneti de cehennemi de biz doğurduk, üstelik cehennemimizi biraz fazla sevdik! yanmayı sevdik işte, istedik biri çıksın bir avuç su serpsin, su ateşten güçlüdür, buna inanmak istedik. istemedik mi?

şimdi kimi suçlasan üzerimize yığılır tüm yaşam!
kimi suçlasan şimdi, zehirdir bu yağmurdan arta kalan!

her gün yeniden aşık olabilirsin başka başka adamlara! ama biliyorum her sabaha yalnız uyanırsın, en çok onu seversin, yalnızlığını yani. içini zayıf, dışını güçlü kılan bu değil mi?

kendimize yenik, yaşama yenik… insanlar karşısında dimdik duruşumuz bundan!

sana şarkılar söylemek isterdim. ama anladım ki herkes önce kendi şarkısını dinlemeli. hatırla, bir bilen bir gören hep var, hep var bir işiten…

yalnızlığımızdan sadece ve sadece göz kapaklarımız sorumlu. bir rivayete göre göz kapakları kalp kapılarına eştir.

ait olamadık hiçbir yere, hiç kimseye. hiçbir şehri sahiplenmedik. yollar hariç, deniz ve de gökyüzü...

ayaklarımızın bilgisi yetmez bizi anlamaya. bildiklerimiz bilmediklerimize yenik.

evet beni gören soğuk sanır! herkes gördüğüyle aldanır.
bahar güneşe aç, gök yüzümüzü ağartır.

kendimizden sıyrılabilseydik, etimizden ve onun da içindekinden… ah güzelim, biz insanlar dünyanın en büyük oyununu kendimize oynarız. aklımıza sığınırız da, bilmeyiz akıl ne korkunç bir yalancıdır kimi zaman!
korkularımız bizden büyüktü, imgelere sarılmak istedik. oysa ırmaklar dupduru akar.

geçebiliriz tüm insanlardan, masallardan, şiirlerden, şehirlerden, acılardan geçebiliriz. evet, insan her şeyden vazgeçebilir.
ama aşk… hayır aşk inanmaktır. bundan geçilmez.
karanlıktır evren aşk’ın olduğu yerde,
renkler kör eder bazen.
bakmak bu yüzden yalan.

bilmediğim bir aşkla yanıyorsam şimdi ben, daha önce bildiklerimin aşk olmayışındandır bu.
varlığından geçer mi insan? inanmak diyorum, inanmak her şeydir.

inançları bittiğinde daha yirmi iki yaşında ipi geçirebiliyor körpecik çocuklar boyunlarına.
gördüm, gözleri iki sönmüş yıldız, iki damla yaş… elleri dinmiş bir fırtına.
ipi hala boynundaydı, gördüm…
soyunmuştu hayattan ve her şeyden. öyle çıplak.

şimdi sen bana insanlardan söz etme. hepsinin içinde ağlayan bir çocuk var. görmüyorlar.
ceplerinde bir sürü kimlik. her kaybettiklerinin yerine hali hazırda bir tane daha… her biri diğerinden çirkin. hayır bana bunları anlatma çünkü ben artık sadece güzel olanı görmek istiyorum.
içine bak, bak ve gör… unuttuğun çocuğu gör içinde. korkunç acılar çeken sen değilsin, ben değilim. içimizdeki çocuk ağlıyor da yangınımız yine sönmüyor. bize salıncaklar kurduran o çocuğu nasıl unuttuk, hatırla! göğsümüzden süt yerine damlayan kanla emzirdiğimiz çocuğu gör…
ben artık hiçbir şey bilmiyorum, tüm bildiklerimi sattım üç beş kelimeye…
anladığım tek bir şey var devirdiğim onca yıldan sonra;
hatırlamak için büyüdük. ölmek için yaşıyoruz. yaşamak için de ölmek gerek bazen, artık bunu biliyoruz.
hem diyorum ki sen bana benjamin’i anlat, ben çayımı içeyim ince belliden.


dipten bir ses: burada adı geçen benjamin'in yoldaş benjamin netanyahu ile hiçbir ilgisi yoktur. bizim benjamin gayet demokrat bir lemingtir. *
devamını gör...

okurken size de oluyor mu bilmiyorum ama bana bazen burada yazan yazarlar gerçek hayatımdaki kişileri hatırlatıyor. geçen mahallenin berberinin burada yazar olduğunu düşündürdü birisi bana. bunlar hep çok okumaktan işte ben yatayım artık.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

fotoğraf çok normalmiş gibi gelebilir ancak ortada duran kadın ölü. 19. yüzyılda fotoğraf çektirmek lüks sayılıyormuş ve bazı aile üyeleri ölen yakınlarıyla birlikte son bir anı kalması için post-mortem(ölümden sonra) fotoğrafı çektiriyormuş. bu esnada ölen kişiyi giydirir, süsler, desteklerle dik tutarlarmış. fotoğraf makineleri kaliteli olmadığından en ufak sarsıntı fotoğrafta göründüğü için halen hayatta olan iki kişi hafif bulanık çıkarken, mevta kişinin net çıktığını görebilirsiniz.
devamını gör...

voca.ro/114K8YHIcAvm

sıcak sıcak şiirim varrr.. *
devamını gör...

*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel;
devamını gör...

henüz gözlemlediklerim arasında en rahatsız edici olanı.

yüzlerce başlığa sadece alıntı girerek tanım* girdiğini sanan yazar sayısı o kadar fazla ki, insan müdehale edilmiyor olmasına hayret ediyor. sözlüğün kopyala yapıştıra dönüşmesinde bir sakınca görülmüyor olsa gerek.

ekleme: alıntıdan kastettiğim bilgi içeren enrtyler değildi aslında. başlıkla alakalı alakasız şiir, şarkı sözü, replik girilmiş entrylerden başka girdisi olmayan, tek bir başlığa yorum bile yazmamış yazarların çok fazla oluşu.*umarım ileride tek endişenin popülasyonu arttırmak olmadığı bir sözlük olarak şekillenir ortam.
devamını gör...

(bkz: hayvan çiftliği) ve özellikle(bkz: 1984) kitabı ile tanınan yazardır.
devamını gör...

özellikle yabancı kitabını çok sevdiğim yazar.
meursault gibi uyumsuz bir kahramanı çok güzel ve etkili anlatmış.
devamını gör...

bu olay neredeyse her haber kanalı tarafından haber yapıldı. bir şeyi haber olarak sunmadan önce araştırmak gerekmiyor mu? nerede güvenilirlik?

ingiltere'de okuyorum diyen kızda da aynı şey oldu.

bir meslek icra ediyorsanız hakkıyla icra edin.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

naziler tarafından 1943 senesi öncesinde, makine mühendisleri şoför, bilim adamları hizmetli ve matematikçiler kantinci olarak kullanıldı.
daha sonra (1943 yılı sonrası) tüm bilim adamları yine naziler tarafından araştırma ve geliştirme amacıyla toplandılar, sınandılar ve kendilerine güvenip güvenemeyeceklerine göre bir liste hazırlandı. toplanmalarının sebebi silah sanayisinde oluşan eksiklerden, liste yapılması sebebi ise tahminimce nazilerin her zamanki katı kurallarından kaynaklıydı. en zeki insanlarını bu kez bir şoför, bir hizmetli, bir kantinci değil de; kendilerine silah, roket; teknoloji verebilen insanlar olarak kullanmak istediler.

2. dünya savaşının bitmesine aylar kala, bilim adamlarının isimlerinin bulunduğu liste, amerika birleşik devletleri'nin eline geçti.
amerikalılar önce listedeki her bilim adamını tek tek sorgulamak istese de, olayı kendilerine yontarak, onları kendi ülkelerine, amerika'ya kaçırma kararı aldılar. işte bu operasyonun kod adına paperclip harekâtı diyoruz.

amerikalılar, bilim adamlarına aileleri ile birlikte yaşayacakları şekilde, güzel çalışma imkanları ve yüksek ücretler teklif ettiler.
yıllar geçtikçe, aralarında alman kimyagerlerin, bilim adamlarının, silah uzmanlarının ve doktorlarının bulunduğu yaklaşık 1600 bilim insanı, 1990 yıllarında amerika'ya kaçmış, buldukları önemli icatların üretimine başlamış bulunuyorlardı.
nasa'nın temellerini attığı söylenen bu bilim adamları amerikanın şu an ki süper güç olmasının bir nedenidir, paperclip harekâtı, amerika'nın aldığı en mantıklı kararlardan biridir diyebilir miyiz? kesinlikle evet.

bu bilim insanları amerika için 10 milyar dolara yakın bir katma değer ve kazanç oluşturdular.


işte, bilgi bu yüzden dünyanın en önemli şeylerinden. işte bilgi bu yüzden bu kadar pahalı..
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

samimiyetsiz mesajlardan kurtulmak için başvurmak istediğim hak türü. sözlükte böyle bir şey yok maalesef. gelir mi? size bağlı.
devamını gör...

böyle yazarların entrylerini okuduğumdan beri kendi aydınlanmamdan utanıyorum * öyle hoş bilgiler paylaşıyor ki sevgili bal porsuğu ; kaleminize, bilgilerinize zeval gelmesin efenim.
devamını gör...

sihirli ejder 2021 yapımı komedi, çocuk, fantastik animasyon filmidir.

chirs appelhans hem yazmış hem yönetmiştir. kendin pişir kendin ye hesabı.

din ve lina çok yakın iki arkadaştır. birbirlerine ömür boyu arkadaş kalacaklarına dair söz verirler ama lina'nın babasının büyüyen işlerinden dolayı o fakir mahalleyi bırakır giderler.

lina artık genç bir kızdır ve din'i yıllar yılı hiç görmemiştir. belki aklında bile yoktur. çünkü çok tempolu bir o kadarda sıkıcı bir hayatı vardır. babası bile onu bu koşturmaca da hep yalnız bırakmıştır.

din için işin rengi başkadır. o yatar kalkar lina'yı düşünür. onunla tekrardan karşılaşma hayalleri kurar ve lina'nın 19. yaşı bu buluşma için biçilmiş kaftandır.

din'in yolu tanrıyla kesişir ya da tanrı olduğunu söyleyen bir adamcağızla artık bu kısım izleyenlerin bilgisi dahilinde.

din'in artık tek bir arkadaşı yoktur. bir şekilde yolunun kesiştiği bir sihirli ejderle yakınlaşır arkadaş olmaya çalışır. ejder bir an önce görevini yapıp ruhlar alemine geçmeye çalışsada din'in onu hemen bırakmaya niyeti yoktur.

sihirli ejder din'i tanıdıkça yaşadığı geçmiş hayatını sorgular. din'in saf, katıksız duyguları karşısında şaşkına düşer. güce, paraya tapmayışı aile, dostluk kavramlarına bağlılığı ve onlar için kendinden bile vazgeçiyor oluşu ejder'i de din'e yakınlaştırır.

çok derinlikli, duygulu, heyecanlı ve eğlenceli bir filmdir. ailecek, çoluk, çocuk hatta animasyon sever yetişkinlerin hep birlikte izleyebileceği bir filmdir.

aile ve dostluğun önemi işaret edilir. bu yönde mesajlar içerir. başarılı bir animasyon dostlar benden tavsiye ediliyor.

iyi seyirler...
devamını gör...

biz bu hayata başkalarının favorisi olan insanları görmeye gelmişiz. (bkz: bugünde kimsenin favorisi olamadık)
devamını gör...

sen beni gönlümce mutlu mu sandın?
ömrümü boş yere çalan dünyada...
neşet ertaş
devamını gör...

yazarın nicki diyeyim ben (bkz: tolstoyevski)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim