abis: deniz veya okyanuslarda güneş ışığının ulaşamadığı en derin nokta. (türkçe)

komorebi: ağaçların ve yaprakların arasından süzülen parlak güneş ışığı (japonca)

sillage: kokunun izi, herhangi biri ortamdan ayrıldıktan sonra ardında bıraktığı koku. (fransızca)
devamını gör...

sen kadın ruhundan anlayan dört dörtlük bir erkeksin.
devamını gör...

dünyanın en pahalı defterinin kimde olduğunu biliyor musunuz?
bilmiyorsunuz, hemen söyleyeyim:
dünyanın en pahalı defteri, leonardo da vinci'ye ait codex leicester'dır ve 72 sayfalık bu defter, 1994 yılında, bill gates tarafından, 30,8 milyon dolara satın alınmıştır.
devamını gör...

bu şarkının aynı zamanda doğrudan medyayı hedef alan satirik bir parça olduğunu ve “ne habersin ne türksün” derken direkt olarak habertürk’ü kastettiğini biliyor muydunuz?

(bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler)
devamını gör...

"yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: ‘dünyada neler gördünüz? ‘ dese herhalde verecek cevap bulamayız. koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki…"

edebiyatımıza, içimizdeki şeytan, kürk mantolu madonna, kuyucaklı yusuf gibi harika eserleri kazandırmış edebiyatımızın en değerli kalemlerinden birisidir. yazarlığı yanı sıra şairliği ile de ön plana çıkar. "leylim ley, göklerde kartal gibiydim, çocuklar gibi, ben sana vurgunum, dağlar, aldırma gönül, geçmiyor günler" gibi keyifle dinlediğimiz eserler onun şiirlerinden bestelenmiştir. eserlerinin yanı sıra düşünceleri ve ölümü ile de akıllarda iz bırakmış bir kişiliktir. yaşadığı dönemde kitapları yasaklanmış, düşünceleri yüzünden hapis yatmış, öğretmenlikten ihraç edilmiştir. geçimini sağlayabilmek için bir dönem nakliyecilik bile yapmıştır. kendisini yurtdışına kaçıracak olan ali ertekin isimli şahıs tarafından sopayla başına defalarca vurularak öldürülmüştür. ölümü hala aydınlatılamamıştır. cesedi teşhis edilemeyecek kadar tanınmaz bir halde bulunmuştur. katil idam cezasına çarptırılmıştır ancak 4 yıllık cezasından sonra serbest kalmıştır.

hayatı gibi çocukluğu da oldukça zor geçmiştir yazarın. babasının görevi nedeniyle sık sık şehir değiştirmek zorunda kalmış, annesinin ruhsal sorunları nedeniyle de oldukça zor günler geçirmiştir. annesi defalarca intihar girişiminde bulunmuş, daha sonraları ise histeri hastalığına yakalanmıştır. belki de bu dönemde yaşamış olduğu sorunlar, balıkesir öğretmen okulu'nda okurken, intihar girişiminde bulunması ile karşımıza çıkacaktır. okul müdürünün, sabahattin ali'yi ailesinin yanına gönderme uyarısı ile intihar girişimine kalkışmış olması aslında onun yaşamış olduğu ailesel travmaları açıkça ortaya koymaktadır. bu olayın sonunda okul müdürü tavrından vazgeçmiş, sabahattin ali de istanbul muallim mektebi'ne nakil olmuştur. 1927 yılında burdan mezun olup, diplomasını almıştır.

sabahattin ali'nin öğretmenlik mesleğinde ilk görev yeri yozgat olmuştur. yazar burada çok fazla sıkıldığını ve kendini yalnızca okuma ile meşgul ettiğini yazmıştır. nihayetinde burada sadece bir yıl bulunup daha sonra istanbul'a dönmüştür.

daha sonra gazi mustafa kemal atatürk'ün emri ile yurtdışına gönderilen öğretmenlerden birisi olmuştur. 1928 yılında almanya'ya gönderilmiştir. geri döndükten sonra bursa'da öğretmenliğe devam etmiştir. daha sonra almanca sınavına girmiş ve almanca öğretmeni olarak görevine devam etmiştir. tam da bu yıllarda komünizm propagandası yapmakla suçlanıp tutuklanmıştır. serbest kaldıktan sonra öğretmenliğe devam etmiştir ama okuduğu bir şiir yüzünden tekrar tutuklanmıştır. bu dönemde memurluktan atılmıştır. sinop cezaevi'nde yatarken, hepimizin bildiği "aldırma gönül, göklerde kartal gibiydim" şiirlerini yazmıştır.

sabahattin ali her ne kadar komünizm propagandası yapmaktan suçlansa da kendisi bunu hiçbir zaman kabul etmemiştir. yazdığı yazılarda aslında hem sağ görüşü hem de sol görüşü eleştirmiştir. bir dönem aziz nesin ile beraber çıkardıkları markopaşa dergisinde yayınladıkları siyasi ve mizahi yazılar yüzünden geniş kitleler tarafından tepki görmüştür. buradaki bazı yazıları yüzünden hapis cezası almıştır. hapisten sonra çıkarmış olduğu ali baba adlı dergide yayınlanan sırça köşk isimli öykü nedeniyle de hapis cezası almıştır. sabahattin ali'nin yazmış olduğu her şey tepki görmüş, bu yazıların çoğundan ceza almış ama asla pes etmemiş de diyebiliriz. ilk romanı kuyucaklı yusuf'u 1937 yılında yayımlamıştır. bu eser şu an, milli eğitim bakanlığı'nın 100 temel eser listesinde yer almaktadır. 1940 yılında içimizdeki şeytan adlı eserini yazmış olan sabahattin ali, 1942 yılında da günümüzde oldukça popüler olan kürk mantolu madonna adlı kitabını yazmıştır. romanlarının yanında şiir ve öykü de yazmıştır sabahattin ali. "sırça köşk" isimli öykü kitabı bir dönem toplatılıp, yasaklanmıştır.

sabahattin ali kalemi yüzünden çok büyük acılar çekmiş ama asla bu yoldan geri dönmemiş bir yazardır. yaşamı kadar ölümü de acı olmuştur. defalarca hüküm giymesine, yazdıklarının yasaklanmasına rağmen yazmaktan asla vazgeçmemiştir. ne hapis ne de parasızlık onu kaleminden koparamamıştır.
devamını gör...

erzurum şivesi. erzumlu ailede misafirlikteyiz.kız söylir misin edir misin diye konusuyo başlarda beynim bu seyleri algilamiyordu sonra yor ların yerine ir koyduğunu anladım arada öyle konuşuyorum istedikçe işin garibi hoşuma da gidiyir. ayrıyeten 3 4 yıl kaldigimz diyarbakırda oradakilerin konuştuğu gibi konusmakta hoşuma gidir... bilirsin?
devamını gör...

halden pazara gelene kadar enflasyonu dibine kadar yaşıyor demek ki. şaşırtmayan bir olay.
devamını gör...

şu renkli mahlas, tanım altında da renkli olsun. olacak iş değil karma puanımızla rezil oluyoruz.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: kalbim ege'de kaldı ama kütük hartum)

izmir'de bolca bulunan türklerdir. bildiğimiz bir türk'ün siyahi olanını görmek ilk başta biraz heyecan verici olabilir ama sonra gördükçe alışıyor insan. hatta sarışın türk oluyor da, esmer oluyor da, kızıl oluyor da siyahi türk neden olmasın noktasına kadar geliyor. bir de beyazlarla evliliklerinden doğan melezleri var, onlar da çok güzel oluyorlar. eski kız arkadaşlarımdan biri de bu türklerdendi. danai gurira'ya benziyordu hatta insanlar yabancı sevgilim var sanıyorlardı ama kız 500 senelik izmirliydi, hepimizden eski.
devamını gör...

aslen james o' barr'ın gotik temalı bir çizgi romanı olan film, 1994 yılında vizyona girmiştir. filmin başrolünü brandon lee üstlenmiş, film tamamlanmadan maalesef hayatını kaybetmiştir. ölümünün cinayet olduğunu düşünen insan sayısı bir hayli fazladır. ondan geriye kalan ise, izleyicilerin kulaklarının pasını silen gitar solosudur.
devamını gör...

bir çok işi devlet dairelerinde sıra beklemek yerine internet üzerinden halledebileceğiniz sistem.
devamını gör...

nasıl başlayacağımı bilemiyorum aslında çünkü söylemek istediğim çok şey var ama sözlük sayesinde tanıdığım ve her sohbetimizde iyiki tanımışım dediğim birisi. kendisi o kadar tatlı, sevgi dolu, eğlenceli ve düşünceli birisi ki. bi süre konuşmasak mutlaka birimiz merak edip mesaj atar. her gün profiline girip bugün ne yazmış diye baktığım benim için çok değerli yazarlardan birisi kendisi. tanımları zaten mükemmel, elimden geldiğince yeni eski demeden okuyorum hepsini sürekli. oyları ve favorilerini hiç eksik etmez, birkaç gün giremese bile tekrardan geldiğinde hepsini okur ve oylarıyla da belli eder bunu. umarım hayatında her şey istediği gibi olur, kendisi gibi eğlenceli, düşünceli ve iyi kalpli insanlarla karşılaşır hep.*
devamını gör...

başta kalite zannedersin ve profiline girersin. bomboş 10 tanım yapmıştır, toplam 40 kelime bile kullanmamıştır ama 400 fav almıştır. bir de bunların nickaltları vardır, sayfalarca "ay çok ponçik, çok tatlı, çok şeker" falan yazılmıştır. gülünçtür, zavallıcadır. enes batur'un bilmem kaç milyon takipçisinin olduğu yerde çok takılmayın böyle şeylere. bu toprakların kaderi bu. burada doğru ya da kalite değil hamaset, popülizm ve çiğlik iş yapar.
devamını gör...

genellikle akdeniz ülkelerinde yetişen bir taxacae familyasından bir ağaç türü. bilimsel tür adı taxus baccata. iğne yapraklı bir ağaç olduğu için tüm yıl yaprakları üzerindedir. boyu 13 mete ve üzerine çıkabilen ve 1000 yılı aşkın yaşama ömrü olan çok uzun ömürlü bir ağaçtır. yaprakları zehirlidir. kırmızı bir meyvesi var ve bu meyvesi yenebiliyormuş ama çekirdeği zehirli olduğu için çıkartılıp tüketiliyormuş. siz yemeyin ne olur ne olmaz tavsiye değildir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

atanamayanım...
devamını gör...

6 aydır bu hastalıkla uğraşıyorum, kortizon kullanımına bağlı olarak ortaya çıktı psikolojimi mahvetti, bir kaç doktorla görüştüm kamburluk ve kemik erimesini tamamen düzeltemeyeceklerini söylediler, lütfen bunun şaka olduğunu beni tedavi etmenin bir yolunun olduğunu söyleyin mahvoldum dostlarım kurtarın beni... ayrıca boyum da kısaldı henüz çok gencim bunları yaşamak için.
devamını gör...

evli adamla birlikte olan bir kimsenin o evliliğe dair bir yükümlülüğü yoktur ancak evli adamın sadakat yükümlülüğü vardır. (bkz: türk medeni kanunu madde 185)
devamını gör...

temelde bir tür kurutulmuş domates çorbası. ege usulü, kuru biberli ve kuru börülceli hazırlananı damaklara şenlik olur, bulursanız da şanslısınızdır.

soğuk havalarda ilaç gibi geldiği kesindir, sürekli el altında oluşu harika olur. gurbet ellerde imdadıma yetişmişliği vardır ki ömür boyu minnet duyarım yapana ve pişirene. şöyle ki evden çok uzak bulunduğum bir kış döneminde yanımda bir yarım kilo götürmüştüm tarhanadan. havalar dengesizleşip boğazım tırmalandıkça ben burdayım demişti adeta. kaldığım yerde öyle evdeki gibi tencere tava da yoktu, bir mikrodalga fırınla idare ediyorduk. hal böyleyken o çorba illa ki yapılacak deyip pratik bir yöntem bulmuştum. derin bir kasenin içine iki dolu yemek kaşığı ekleyip küçük bir bardak suyla iyice karıştırır, bir dakikalığına mikrodalganın en yüksek derecesinde ısıtırdım. çıkarıp yarım bardak daha su ekleyip tekrar karıştırır, bir dakika daha aynı derecede ısıttıktan sonra aynı işlemi üçüncü kez tekrarlayınca * içilebilir kıvamda bir kase çorba hazır olurdu. elbette evde tereyağlı, kuru börülceli ve biberli hazırlananın yerini tutmazdı ama hiç olmamasından da iyi olurdu. kase içine kıyılmış beyaz ya da süzme peynir koyup üzerine sıcak çorbayı ekleyince de değişik bir domates çorbası lezzeti almak olası, peynir bir tür krema tadı çıkarıyor ortaya.

bunun bir de yalancı versiyonu var, onda da normal domates çorbası yapar gibi iki yemek kaşığı tereyağında üç silme yemek kaşığı unu kavuruyoruz, bir buçuk yemek kaşığı salça ile biraz pul biberi de ekleyip iyice çeviriyoruz tencerede. üzerine kıvamına göre 5-6 bardak su ekleyip topaklanmasın diye çırparak karıştırıyoruz. su kaynamadan bir kase yoğurdu da tenceredeki sudan kaseye alıp azaz azar ılıştırarak ayran kıvamına getirdikten sonra tencereye ekliyoruz. kaynadıktan sonra da nane ve tuz ekleyince çorba hazır oluyor. ihtiyaçtan ya da keyiften türlü çeşit çorba çıkaran anadolu kültüründe azıcık kurcalayınca ne tarifler çıkıyor, şaşırmamak mümkün değil.

millet instagramda buzlu soğuk kahve, granita, sangria paylaşırken bana burda çorba tarifi verdiren, haziranda bile hala soğuk giden havalar daha ne yapmaz merak içindeyim diyerek bu girdinin sonuna geliyoruz. o yaz buraya gelecek, evet.*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim