nohutun yakıştığı yemekler
nohutun itibarını zedelemek için açılmış gereksiz bir başlık .nohut başlı başına star bir yemektir. nohut başka yemeğe yakışmaz ancak başka yemekler nohutun yanına yakışabilir.*
devamını gör...
ilgi delisi olmak
herkes ilgiyi sever, birileri az, birileri cok. ama bunu nasil ortaya cikardigimiz onemlidir. birileri kendisine zarar verir, kimileri baskalarina. ama teknolojinin gelisimiyle ve sanal ortamlarla boyle insanlari artik daha cok gormeye basladik. sebebi de anonimlik, erisebilirlik ve yuz yuze olmayisinin cesaretidir.
devamını gör...
gülmek
en güzel eylem. gülün ayol. bir rahatlasın yüz kasları. hormonlar salgılansın. ve nefes alıp vermenin hazzı yayılsın bünyeye.
devamını gör...
ankara
vega’nın anavatanı, okuduğum şehir
(bkz: hacettepe üniversitesi)
ah yağmur dönerken kara
yine yol var falımda
hepsi sana
bu gece, ankara
(bkz: hacettepe üniversitesi)
ah yağmur dönerken kara
yine yol var falımda
hepsi sana
bu gece, ankara
devamını gör...
sahibinden.com
kör'ün tuttuğunu, topal'ın yakaladığını öptüğü, hurda denilebilecek araçların astronomik fiyatlarda satılabildiği, bazende uygun fiyatlarla sağlam araçların ilanlarda yerini aldığı alışveriş sitesidir. buradan bir araç satın almaya kalkarsanız genelde satıcılar araçlarını el değmemiş nadide bir çiçek benzetmesiyle cevahir ederler. bir aracı satmaya kalkarsanız bu kez aracınız kelepir olur. tabi yalnızca araç değil bir çok ürün burada alınıp satılabilir.
devamını gör...
meja'nın rozet almama sorunsalı
sözlüğün medarı iftiharı sevgili yazar meja'nın an itibarıyla 31302 (otuz bir bin üç yüz iki) karması olduğu halde halen bir rozet almaması sorunsalıdır. her gün profiline sızıp kontrol ediyorum. almadığını görünce sinirleniyorum. hele hele bak bak kişisel ileti de almamış. ne yapacaksın meja o karmalarla?
edit: dirdini siviyim bitini
edit: dirdini siviyim bitini
devamını gör...
nazım hikmet ran
1902 yılında doğan türk yazar. türk edebiyatındaki yeri tartışılamaz. kıymetli yerini her daim korur.
hiroşima felaketine sessiz kalmayıp kız çocuğu ve abd'nin bikini atolü'nde yaptığı nükleer denemelerden etkilenen japon balıkçıları unutmayıp japon balıkçısı şiirlerini yazıp güncel olaylara sessiz kalmayan, japonların gönlünde taht kuran yazardır. kız çocuğu şiirinden sonra japon çocukları bu düşünceli hareketi cevaplamak ister ve kendi elleriyle efsanedeki gibi bin turna kuşu yapmaya çalışırlar. ancak 15 günde tamamlarlar fakat nazım hikmet'in ölüm haberini alırlar. bin turna kuşunu ve nazım hikmet'e yazılan mektupları vera hikmet alır.
yazılan mektup ''nâzım hikmet; artık sürekli bir rüyaya girdiniz ve artık bir daha kalemi elinize alamayacaksınız ve insanlara başka çağrılar gönderemeyeceksiniz. daldığınız bu sonsuz rüya içindeyken de biz hiroşimalı genç kızların sizin şiirlerinizden ne büyük bir coşku duyduğumuzu öğrenmek isteyeceğinizi sanıyoruz.'' cümleleriyle başlar.
bu kadar çok yönlü bir şairken ne yazık ki ''yazılarım otuz kırk dilde basılır, türkiye’mde türkçemle yasak!'' sözünün de sahibidir.
kendisi ne yazık ki sabahattin ali'nin de zamanında düşünmüş olduğu gibi öldürüleceğini düşünüp sovyetler birliği'ne kaçmıştır. zaten sonrasında türk vatandaşlığından çıkarılmış (1951).
birini tanımadan sevmek ya da nefret etmek biraz saçma geliyor bana. nazım hikmet'in nasıl bir çevrede yetiştiğini ya da tam olarak nasıl biri olduğunu ayrıntılı bilmiyorum fakat ülkesi için yazdıklarını görüyorum ve asla okumadan onu vatan haini olarak etiketlememek gerektiğini düşünüyorum. vatan haini dediğiniz kişi ''memleketim''den başka bir şey demiyor çünkü. okuyun, okuyalım.
hiroşima felaketine sessiz kalmayıp kız çocuğu ve abd'nin bikini atolü'nde yaptığı nükleer denemelerden etkilenen japon balıkçıları unutmayıp japon balıkçısı şiirlerini yazıp güncel olaylara sessiz kalmayan, japonların gönlünde taht kuran yazardır. kız çocuğu şiirinden sonra japon çocukları bu düşünceli hareketi cevaplamak ister ve kendi elleriyle efsanedeki gibi bin turna kuşu yapmaya çalışırlar. ancak 15 günde tamamlarlar fakat nazım hikmet'in ölüm haberini alırlar. bin turna kuşunu ve nazım hikmet'e yazılan mektupları vera hikmet alır.
yazılan mektup ''nâzım hikmet; artık sürekli bir rüyaya girdiniz ve artık bir daha kalemi elinize alamayacaksınız ve insanlara başka çağrılar gönderemeyeceksiniz. daldığınız bu sonsuz rüya içindeyken de biz hiroşimalı genç kızların sizin şiirlerinizden ne büyük bir coşku duyduğumuzu öğrenmek isteyeceğinizi sanıyoruz.'' cümleleriyle başlar.
bu kadar çok yönlü bir şairken ne yazık ki ''yazılarım otuz kırk dilde basılır, türkiye’mde türkçemle yasak!'' sözünün de sahibidir.
kendisi ne yazık ki sabahattin ali'nin de zamanında düşünmüş olduğu gibi öldürüleceğini düşünüp sovyetler birliği'ne kaçmıştır. zaten sonrasında türk vatandaşlığından çıkarılmış (1951).
birini tanımadan sevmek ya da nefret etmek biraz saçma geliyor bana. nazım hikmet'in nasıl bir çevrede yetiştiğini ya da tam olarak nasıl biri olduğunu ayrıntılı bilmiyorum fakat ülkesi için yazdıklarını görüyorum ve asla okumadan onu vatan haini olarak etiketlememek gerektiğini düşünüyorum. vatan haini dediğiniz kişi ''memleketim''den başka bir şey demiyor çünkü. okuyun, okuyalım.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en çok özendiği fotoğraf
fotoğrafa neden özeneyim anlamadığım başlık, doldurmayın altını vıcık vıcık sosyal medya sahtelikleriyle dediğim başlık aynı zamanda.
devamını gör...
normal sözlük'ün ekşi sözlük’ten farkı
* sıcacık moderatörler tarafından karşılanmak
* en ufak sorunda muhattap olacağın, moderatör ve yöneticilere ulaşabilmek,
* küfürsüz ve sıcacık bir ortamda yer almak,
* yazar olabilmek için yıllarca beklememek,
bunlar kafa sözlüğü sevmem ve burada yer almam için yeterli özellikler.
* en ufak sorunda muhattap olacağın, moderatör ve yöneticilere ulaşabilmek,
* küfürsüz ve sıcacık bir ortamda yer almak,
* yazar olabilmek için yıllarca beklememek,
bunlar kafa sözlüğü sevmem ve burada yer almam için yeterli özellikler.
devamını gör...
kafa sözlük’te geri kafalı insan olması
hayatımızın her yerinde varken burada nasıl olmasın dedirten durum
devamını gör...
sela okununca gelen hüzün
tek gerçek olan ölümün ilânı olan selaların okunuşu insanı biraz duraksatır. ister inançlı ol ister inanma ölüm gerçeğini en çok hatırlatan ve bir hayatın ardından veda namesi şeklinde okunan sela insanı birazcık da olsun hüzünlendirir.
not: bahsettiğim selalar sadece ölüm selalarıdır.
not: bahsettiğim selalar sadece ölüm selalarıdır.
devamını gör...
sylvia plath
üç kere intihar girişiminde bulunmuş, sonuncusunda başarılı olmuş yazar ve şair.
hayatımda öylesine yer edinmiş bir kadın ki, bazen otuz yaşımı görmeden gideceğimi düşünüyorum. plath sendromu'na yakalanan bir diğer isim de ben olacağım. biliyorum sylvia ölmek istemiyordu, sylvia ölümden güç alıyordu; sylvia ölümle besleniyor ve ilham alıyordu, bu yüzden çok kızıyorum, böylesine büyük bir kadının ölümünü aldatılmaya bağlamalarına. henüz on dört yaşındaydım sylvia ile tanıştığımda ve o zamandan beri anlamaya çalışıyorum onu, anlamaya başlıyorum da. anlamaya başladıkça daha çok benziyorum ona.
"bir gün yok ki senden haber gelmesin,
belki afrika'da geziyorsun ama beni düşünüyorsundur."
hayatımda öylesine yer edinmiş bir kadın ki, bazen otuz yaşımı görmeden gideceğimi düşünüyorum. plath sendromu'na yakalanan bir diğer isim de ben olacağım. biliyorum sylvia ölmek istemiyordu, sylvia ölümden güç alıyordu; sylvia ölümle besleniyor ve ilham alıyordu, bu yüzden çok kızıyorum, böylesine büyük bir kadının ölümünü aldatılmaya bağlamalarına. henüz on dört yaşındaydım sylvia ile tanıştığımda ve o zamandan beri anlamaya çalışıyorum onu, anlamaya başlıyorum da. anlamaya başladıkça daha çok benziyorum ona.
"bir gün yok ki senden haber gelmesin,
belki afrika'da geziyorsun ama beni düşünüyorsundur."
devamını gör...
dünya düz olsaydı olabilecekler
kediler her şeyi dünyanın kenarından aşağı iterdi.
devamını gör...
kore'de savaşan türkler anıtı
vatan evladının, hiç bir ilgisi, alakası, haberi bile olmadığı savaşa kurban verilen savaştır, bahanesi nato ya , amerika'ya yaranmak ve bunların bizi rusya'nın yayılmasından korumak olduğu denir.
zaten kore'de rusların destek verdiği çin ve kuzey koreli lere karşı savaş vermiştir.
neyse olmuş geçmiş artık, allah orda vefat edenleri rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.
zaten kore'de rusların destek verdiği çin ve kuzey koreli lere karşı savaş vermiştir.
neyse olmuş geçmiş artık, allah orda vefat edenleri rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.
devamını gör...
sizi neden işe alalım sorusu
para lazım.
devamını gör...
antidepresan etkisi gösteren yazılar
'hayat ve zaman senin üstüne doğru kararıp köpürerek akar, seni taş bir duvara sıkıştırır.
biz gençken, bir sorun karşısında yeterli direnci gösteremediğimizde, mücadele edemediğimizde, kırılganlaştığımızda babam öfkeyle sedeflenmiş bir enerjiyle "boğayı" derdi, "boynuzlarından tutup devireceksin."
"boğa" hayattı.
seni bir hücreye kapattıklarında o daracık odanın içinde o geniş omuzlu, iri kaslı "boğanın" da karşısında durduğunu, keskin ve sivri boynuzlarını karnına dayadığını hissedersin.
hareket edecek, kımıldayacak bir yer yoktur.
boğayı nasıl boynuzlarından tutup devireceksin?
yenilecek misin?
tam da seni oraya kapatanların istediği gibi boğanın seni paramparça etmesine izin mi vereceksin?
bu sorular karşına çıktığında bir gerçeği keşfedersin:
hareket etmen gerekir.
ama nasıl?
insanların güçsüz, çaresiz, yetenekleri sınırlı, açgözlü ve arsız bir bedeni vardır.
o bedeni alıp bir hücreye kapattıklarında karşısındaki engelleri aşamaz, kilitli kapıları açamaz, parmaklıkların arasından geçemez, duvarların üstünden uçamaz.
benim zamanımı "nerede" geçireceğime karar verecek birileri hep vardır, peki benim zamanımı "nasıl" geçireceğime karar verebilecek herhangi bir insan, bir irade, bir güç var mıdır?
bunun cevabı beni hapishanede bile gülümsetir.
öyle bir güç yoktur.
"gerçeklik" sadece bedenimizle ilgili olsaydı bir roman okurken, bir film seyrederken hiçbir duygu hissetmememiz gerekirdi.
ama hissediyoruz.
hayalgücümüz başka bir hayalin içine sızıyor, o hayalin parçası haline geliyor, üstelik sadece hayalgücümüz hayalin parçası olmuyor, bedenini de peşinden sürüklüyor. beden kendisiyle hiç ilgisi olmayan bir olaya "gerçek" tepkiler veriyor.
ben iki yıldır, bir hücrede sivri ve keskin boynuzları olan, gözleri kanlı iri bir boğayla yaşıyorum.
iki yıldır her gün o boğayı boynuzlarından tutup devirmek zorundayım.
bunun için size o boğadan daha hızlı hareket edebilen bir şey lazım: tek bir an içinde bütün dünyayı gezebilen bir hayalgücü.
hayalgücü her kapıdan geçer.
her yere gider.
ve, zamanınızı "nasıl" geçireceğinizi belirleyecek yeryüzünde hiçbir gücün olmadığını, dokunulmaz bir iktidara sahip olduğunuzu bilmenin muazzam hazzını tadarsınız.
hapishane, bedeninizi köleleştirirken zihninizi tanrısal bir güce ulaştırır.
ahmet altan
devamını gör...
peynirli doritos kokusunun ayak kokusuna benzemesi
askerliğimi yaparken farkettiğim bir gerçek. normalde çok severdim, ama bu çağrışım aklıma yerleştiğinden beri peynirli doritos yiyemiyorum.
devamını gör...
nefret ve kinden kurtulma yolları
nefret ve kinin büyümesi, vücudu ve benliği sarması artık bir süreden sonra insanı boğmaya başlar. kötü anıları ve duyguları geride bırakamazsanız, tekrarlar. içinde nefret duyan insan kendini sevmekte zorlanır, ve zaten her şey kendini sevmekte başlar.
nefretle başa çıkmak için her ne kadar zor olsa da onu kabul etmek gerekir, belki de bize verdiği acıyı kabul etmeliyizdir. bir şeyden nefret ediyorsanız, ''evet, nefret ediyorum'' deyin. nefret ettiğiniz durum veya kişi zaten nefretinizden pek etkilenmez, en büyük zararı nefreti içinde bulunduran görür hep. ağlayın, bağırın, çağırın... öfkeyle birlikte nefretinizi atmaya çalışın.
dozunda olan kinin nedeni genelde bağışlayamamaktan oluşur. bağışlayamadığınız şeyler sizi bir türlü bırakmaz ve peşinizden gelir. bana yapılan iyilikler dışındaki birçok şeyi unutmamın en iyi yönü de bu sanırım, kin tutamamam. unutuyorum çünkü*.
o kişiyi bağışlamasanız bile geçmişteki anınızı bağışlamaya çalışın. bu demek değil ki aynı şeyleri yapan kişiyi hep bağışlayın, bunu yaparsanız istismar edilmiş olursunuz. demek istediğim, zaten yaşanmış bir olayı değiştiremezsiniz, bu yüzden o anının peşinizden gelmesine izin vermeyin ya da siz onun peşinden gitmeyin. bırakın, gitsin. o olayı bir daha yaşamamak için temkinli olun yeter, nefret ve kin sadece bunu duyan kişileri yıpratır çünkü.
nefretle başa çıkmak için her ne kadar zor olsa da onu kabul etmek gerekir, belki de bize verdiği acıyı kabul etmeliyizdir. bir şeyden nefret ediyorsanız, ''evet, nefret ediyorum'' deyin. nefret ettiğiniz durum veya kişi zaten nefretinizden pek etkilenmez, en büyük zararı nefreti içinde bulunduran görür hep. ağlayın, bağırın, çağırın... öfkeyle birlikte nefretinizi atmaya çalışın.
dozunda olan kinin nedeni genelde bağışlayamamaktan oluşur. bağışlayamadığınız şeyler sizi bir türlü bırakmaz ve peşinizden gelir. bana yapılan iyilikler dışındaki birçok şeyi unutmamın en iyi yönü de bu sanırım, kin tutamamam. unutuyorum çünkü*.
o kişiyi bağışlamasanız bile geçmişteki anınızı bağışlamaya çalışın. bu demek değil ki aynı şeyleri yapan kişiyi hep bağışlayın, bunu yaparsanız istismar edilmiş olursunuz. demek istediğim, zaten yaşanmış bir olayı değiştiremezsiniz, bu yüzden o anının peşinizden gelmesine izin vermeyin ya da siz onun peşinden gitmeyin. bırakın, gitsin. o olayı bir daha yaşamamak için temkinli olun yeter, nefret ve kin sadece bunu duyan kişileri yıpratır çünkü.
devamını gör...