insanı yoran şeyler
benim varlığım. kimin çevresinde olursam olayım kahkaha ve ürpertiyle beraber ruh yorgunluğu getiriyorum.
devamını gör...
hayata dair mide bulandıran ayrıntılar
derdini anlattığın insanın kibirlenmesi, acıyarak bakması ve senin bu halinden memnun olması gibi ayrıntılardır.
devamını gör...
en güzel gülen insan
(bkz: adile naşit)
“ memur- siz hanımefendi beyefendiyi eşliğe kabul ediyor musunuz ?
adile naşit -nasıl kabul etmem memur bey? sevişiyoruz.”
“ memur- siz hanımefendi beyefendiyi eşliğe kabul ediyor musunuz ?
adile naşit -nasıl kabul etmem memur bey? sevişiyoruz.”
devamını gör...
roma citta aperta
italyan yeni gerçekçiliği (neo realismo)'nin en önemli yönetmenlerinden roberto rossellini'nin yönettiği ve neo realismo'nun en iyi filmlerinden diye tasvir edilen 1946 yapımı bir şaheser. roma citta aperta kurgu-senaryo konusunda akımın ana hatlarını belirleyen ayrıca roberto rossellini’nin de savaş üçlemesi filmlerinin ilk filmini oluşturan sinema tarihi açısından oldukça önemli bir film. çekimlerin tamamen savaşın yıkımlarının olduğu bölgelerde yapılması, aldo fabrizi ve anna magnani dışında olan bütün oyuncuların halktan olması bakımından filmin gerçekçiliği yakalamasını çok kolay sağlıyor. filmin amacı açılıştaki yazıda da yazdığı üzere dokuz ay boyunca nazilerin boyunduruğu altında kalan roma halkının durumunu yansıtmaktır ama bir direniş üzerinden değil de sosyal hayat üzerinden.
aslında 1944 yılında roma’nın kurtuluşundan kısa bir süre önce başlamıştır bu filmin çekimlerine ama bazı kısımlarının yanması ve dahi yönetmen roberto rossellini'nin makaralardan artan parçaları kullanmak istemesi üzerine evindeki bazı eşyaları da satmak zorunda kaldığını bilinir. artan parçalar ile filmin yanan kısımları tekrar çekilmiştir.
filmi konusuna şöyledir : 1944 yılında işgal altındaki roma’da nazilere karşı direnen ve halkı örgütlemeye çalışan 3 kişi üzerinden savaşın yıkımlarını gösterir. direnişin önemli liderleri komünist mühendis manfredi, rahip ve bilge don pietro ve fakir ama asabi matbaa işçisi francesco. naziler her yerde manfredi’yi arar . manfredi ise arkadaşı francesco'nun sevgilisi pina'nın evinde saklanır ve görevi don pietro'ya devreder ama sürtük hapçı şerefsiz bir dansöz olan manfredi’nin sevgilisi nazilerle birlik olur manfredi’nin yerini ihbar eder. naziler bölgeyi kuşatır sonra ve francesco'yu tutuklar ve diğer isyancılar ile birlikte kamyon'a bindirilir. pina ise kamyonun peşinden koşar iken vurulur francesco ve oğlunun gözü önünde ölür. daha sonra manfredi yakalanır ağır işkenceler yapılır ve bilgi vermez ama dayanamaz ölür. daha sonra don pietro yakalanır o da bilgi vermeyi reddettiği için kurşunlanarak ölür.

bu sahnede boğazınz düğüm düğüm olacak.
aslında 1944 yılında roma’nın kurtuluşundan kısa bir süre önce başlamıştır bu filmin çekimlerine ama bazı kısımlarının yanması ve dahi yönetmen roberto rossellini'nin makaralardan artan parçaları kullanmak istemesi üzerine evindeki bazı eşyaları da satmak zorunda kaldığını bilinir. artan parçalar ile filmin yanan kısımları tekrar çekilmiştir.
filmi konusuna şöyledir : 1944 yılında işgal altındaki roma’da nazilere karşı direnen ve halkı örgütlemeye çalışan 3 kişi üzerinden savaşın yıkımlarını gösterir. direnişin önemli liderleri komünist mühendis manfredi, rahip ve bilge don pietro ve fakir ama asabi matbaa işçisi francesco. naziler her yerde manfredi’yi arar . manfredi ise arkadaşı francesco'nun sevgilisi pina'nın evinde saklanır ve görevi don pietro'ya devreder ama sürtük hapçı şerefsiz bir dansöz olan manfredi’nin sevgilisi nazilerle birlik olur manfredi’nin yerini ihbar eder. naziler bölgeyi kuşatır sonra ve francesco'yu tutuklar ve diğer isyancılar ile birlikte kamyon'a bindirilir. pina ise kamyonun peşinden koşar iken vurulur francesco ve oğlunun gözü önünde ölür. daha sonra manfredi yakalanır ağır işkenceler yapılır ve bilgi vermez ama dayanamaz ölür. daha sonra don pietro yakalanır o da bilgi vermeyi reddettiği için kurşunlanarak ölür.

bu sahnede boğazınz düğüm düğüm olacak.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
sözlükte komik bir şey gördüğümde hahahahah butonu arıyorum. olsa da kullansak..
devamını gör...
ara ara açıp kendi yazdıklarını okuyan yazar
ara ara mı? kendi profilimden çıkmıyorum ki.
devamını gör...
yalan söylemek
feci paradoks yaratan bir durumdur zira, iyi yalan söyleyen kişiyi yakalayamadığımız için yalancı diyemiyorken; kötü yalan söyleyen kendini ele verdiği için beceremediği halde yalancı addedilir..
devamını gör...
herkes doğduğu ilde yaşasaydı ne olurdu sorunsalı
parallel evrende hala doğduğum yerde yaşıyorum zaten.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
ey, benim iyimser hâllerim,
çabuk aldanışlarım,
hep inanışlarım,
alttan alışlarım,
hatayı hep kendimde buluşlarım,
değmeyecekleri kafama takışlarım,
yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
herkesi, insan yerine koyuşlarım,
hepinize elveda…
| uğur gökbulut
çabuk aldanışlarım,
hep inanışlarım,
alttan alışlarım,
hatayı hep kendimde buluşlarım,
değmeyecekleri kafama takışlarım,
yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
herkesi, insan yerine koyuşlarım,
hepinize elveda…
| uğur gökbulut
devamını gör...
solcular
azgın zap suyuna devletin inşa etmediği köprüyü onlar inşa etti, sadece öğrenciydiler...
gericiler mustafa kemal heykellerini paramparça ederken, onlar mustafa kemal heykellerinin önünde sabaha kadar nöbet tuttu... gardrop atatürkçüleri ortada yoktu...
filistine israil ile savaşmaya gittiler... genceciktiler, kimisi öldü, kimisi ağır işkenceler gördü... bugünün anti siyonistleri altıncı filoyu kıble eylemişti...
köylere gittiler, köy okulları yaptılar... kütüphaneler açtılar, köylünün hasadına yardım ettiler... herhangi bir çıkarları yoktu...
kitaplar çevirdiler yığınla... okunacak yüzlerce kaliteli eseri onların sayesinde okuyorsunuz...
türkiyede ilk dağcılık kulüpleri onlar tarafından kuruldu... zirvelere türk bayrakları diktiler...
basketbolu türkiye'ye sevdirdiler... itü efsanesi onların döneminde yaratıldı...
bu liste uzar gider. benim parmaklarımda hepsini yazacak derman yok.
siz soldan solcudan ne anlıyorsunuz onu bilemem ama 12 eylülün üzerinden silindir gibi geçtiği bu güzel insanlar artık olmadığı için bu haldesiniz...
kıçınızı koltuğa yapıştırıp ona buna verip veriştiriyor, yargı dağıtıyorsunuz. onların yaptıklarının yakınından geçemeyecek insanların bu cesareti gösterebilmesi de taktire şayan (!)
ha unutmadan bunları yaparken henüz öğrenciydiler! söylemiş miydim? söylemişim, yine altını çizmiş olayım.
gericiler mustafa kemal heykellerini paramparça ederken, onlar mustafa kemal heykellerinin önünde sabaha kadar nöbet tuttu... gardrop atatürkçüleri ortada yoktu...
filistine israil ile savaşmaya gittiler... genceciktiler, kimisi öldü, kimisi ağır işkenceler gördü... bugünün anti siyonistleri altıncı filoyu kıble eylemişti...
köylere gittiler, köy okulları yaptılar... kütüphaneler açtılar, köylünün hasadına yardım ettiler... herhangi bir çıkarları yoktu...
kitaplar çevirdiler yığınla... okunacak yüzlerce kaliteli eseri onların sayesinde okuyorsunuz...
türkiyede ilk dağcılık kulüpleri onlar tarafından kuruldu... zirvelere türk bayrakları diktiler...
basketbolu türkiye'ye sevdirdiler... itü efsanesi onların döneminde yaratıldı...
bu liste uzar gider. benim parmaklarımda hepsini yazacak derman yok.
siz soldan solcudan ne anlıyorsunuz onu bilemem ama 12 eylülün üzerinden silindir gibi geçtiği bu güzel insanlar artık olmadığı için bu haldesiniz...
kıçınızı koltuğa yapıştırıp ona buna verip veriştiriyor, yargı dağıtıyorsunuz. onların yaptıklarının yakınından geçemeyecek insanların bu cesareti gösterebilmesi de taktire şayan (!)
ha unutmadan bunları yaparken henüz öğrenciydiler! söylemiş miydim? söylemişim, yine altını çizmiş olayım.
devamını gör...
leda
ankara'da birçok kişinin bildiği bir pastanenin adı olmasının yanında aslında yunan mitolojisinde, sparta kralı tyndareus’un, zeus'un, kendisiyle birlikte olabilmek uğruna kuğu kılığına girerek kandırdığı karısının adı. bu birlikteliğin sonunda leda, içlerinden castor ve pollux ile helen ve clytemnestra'nın çıktığı 2 adet yumurta getirir dünyaya. çocuklardan ikisi zeus'tan, diğer ikisi kocasındandır.
bahsi geçen helen, truvalı helen'dir ve mitolojiye göre onun anısına kuğu takımyıldızı yerleştirilmiştir gece göğüne. pollux ve castor'u ise ikizler takımyıldızı temsil eder.
bahsi geçen helen, truvalı helen'dir ve mitolojiye göre onun anısına kuğu takımyıldızı yerleştirilmiştir gece göğüne. pollux ve castor'u ise ikizler takımyıldızı temsil eder.
devamını gör...
intihar girişiminde bulunan sözlük yazarı
geçmiş olsun , inşallah tekrarını görmeyiz, lütfen daha sakın olun, intihar çözüm değildir ve çözülemeyecek bir sorun yoktur, son zamanlarda sözlükte intihardan söz eden, bir an önce ölmek isteyen , cesaretim olsa şimdi intihar ederim diye yazan,çok yazara denk geldim, sevgili arkadaşlar , hiç birimizin hayatı dört dörtlük değil, hepimizin kendimize göre sorunları var, biraz daha sabırlı olalım, biraz daha işleri ,hayatı akışına bırakalım.
biir isteğim değerli psikolog ve psikoloji den anlayan yazar arkadaşlar, sizde bilgi ve birikimleriniz den paylaşım yaparsanız,belki bir derte derman olursunuz.
tekrar yazar arkadaşa çok geçmiş olsun .
biir isteğim değerli psikolog ve psikoloji den anlayan yazar arkadaşlar, sizde bilgi ve birikimleriniz den paylaşım yaparsanız,belki bir derte derman olursunuz.
tekrar yazar arkadaşa çok geçmiş olsun .
devamını gör...
mığrıbı
kemalistlere fena halde düşman olan yazar. her musibeti kemalistlere yıkan anlayışın sözlükteki temsilcisi. "kemalizm nerede görülürse başı ezilmelidir" zihniyetinin klavye başı delikanlısı.
devamını gör...
adem'in yaratılışı

orijinali adı (bkz: creazione di adamo) olup (bkz: michelangelo) tarafından 1511-1512(?) yılında/yıllarında (bkz: sistine şapeli)'nin tavanına çizilmiştir. rönesans dönemi eserleri arasında en çok bilinenlerdendir. boyutları 2.80m × 5.7m'dir.
tanrının, adem'e ruh üflediği, eski ahit'deki öykünün boya ve alçılarla tavana yapılmış bir resimdir. tabloyu çapraz biçimde ayırdığımız zaman soldaki parça cennet bahçesini (bkz: garden of eden) temsil eder. yeşil boyalı kısımlar çimleri, mavi boyalı kısımlar ise dağları betimler.
tanrının yaşlı ve sakallı, beyaz bir elbise giydiği görülürken, adem'in çıplak oluşu dikkat çekmektedir. tanrının sağ kolu ile adem'in sol kolunun uzanış benzerliği, tanrının insan suretinde kendini yansıttığını akla getiriyor. incil'de tanrının insanı kendi suretiyle yarattığı belirtilmiştir. dolayasıyla tanrının insan görünümünde (aslında insan tanrı görünümünde) olması pek de şaşırtıcı değildir. tanrının parmağı ile adem'in parmağı arasındaki boşluk ise (bkz: altın oran)dır.
tanrının dirseğinde görülen kadın (ki diğerlerine göre daha detaylı ve özenli çizilmiştir), gnostikler tarafından genellikle sophia, hristiyanlar tarafından da tanrının yaratmayı düşündüğü bir sonraki varlığı yani havva'yı resmettiği söylenir. aşağıya uzanan yeşil kurdele ise beşeri hayatı temsil ediyor.
parmakların birbirine temas etmemesini ise tanrının adem'e doğru uzandığı ve adem'in yaşamı aldığını işaret ediyor. henüz yaratılmakta olan adem parmağını kaldıramayacak kadar güçsüz, tanrı ise yasam veren, enerji ve güç dolu olarak görünüyor. yine tanrının bulunduğu bölüm bir beyin, bir akıl şeklinde tasvir ediliyor.
devamını gör...
ali kuşçu
semerkand'da doğan, 15. yüzyılda yaşamış olan astronom, matematikçi ve dil bilimci.
babası, uluğ bey'in doğancıbaşı idi. kuşçu lakabı da buradan gelmekteydi. ali kuşçu, dönemin önemli isimlerinden aldığı dersler sonrasında uluğ bey'in rasathanesinde müdürlüğe başladı. uluğ bey'in ölümünden sonra akkoyunlu hükümdarı uzun hasan'ın yanına gitti.
osmanlılar ile akkoyunlular arasında barışı sağlamak amacıyla fatih'e elçi olarak gönderildiğinde istanbul'a geldi ve ayasofya medresesinde müderris oldu. matematik ve astronomi dersleri vermeye başladı. zaten medreselerde matematik eğitimi verilmesinde onun katkıları vardır.
kuşçu, istanbul'un enlem ve boylamını ölçmüş, çeşitli güneş saatleri yapmıştır. fethiye adlı bir astronomi kitabı yazarak, içerisindeki 3 ayrı bölümde gezegenlerin hareketleri, yer'in şekli, gezegenlerin uzaklıkları ve yer'e ilişkin ölçüler hakkındaki çalışmalarını ele almıştır. bundan başka bir de fatih'in adına atfen muhammediye adlı bir matematik kitabı yazmıştır.
babası, uluğ bey'in doğancıbaşı idi. kuşçu lakabı da buradan gelmekteydi. ali kuşçu, dönemin önemli isimlerinden aldığı dersler sonrasında uluğ bey'in rasathanesinde müdürlüğe başladı. uluğ bey'in ölümünden sonra akkoyunlu hükümdarı uzun hasan'ın yanına gitti.
osmanlılar ile akkoyunlular arasında barışı sağlamak amacıyla fatih'e elçi olarak gönderildiğinde istanbul'a geldi ve ayasofya medresesinde müderris oldu. matematik ve astronomi dersleri vermeye başladı. zaten medreselerde matematik eğitimi verilmesinde onun katkıları vardır.
kuşçu, istanbul'un enlem ve boylamını ölçmüş, çeşitli güneş saatleri yapmıştır. fethiye adlı bir astronomi kitabı yazarak, içerisindeki 3 ayrı bölümde gezegenlerin hareketleri, yer'in şekli, gezegenlerin uzaklıkları ve yer'e ilişkin ölçüler hakkındaki çalışmalarını ele almıştır. bundan başka bir de fatih'in adına atfen muhammediye adlı bir matematik kitabı yazmıştır.
devamını gör...
bir tweet görseli bırak
ilgili tweet ispanya'dan turkiye'ye orman yanginlarini sondurmek icin gonderilmis personel tarafindan atildi. tercumesi de şu sekildeymis; "madem ki kardeş olarak geldik dünyaya, önde veya arkada değil; gidelim el ele, yan yana" william shakespeare...
kotu giden her seye ragmen guzel insanlarin varligi insanin umudunu yesertiyor be sozluk. iyi ki varlar, hep var olsunlar...
kotu giden her seye ragmen guzel insanlarin varligi insanin umudunu yesertiyor be sozluk. iyi ki varlar, hep var olsunlar...
devamını gör...
nikotin bağımlılığı
eroin ve kokain gibi madde bağımlılıkları ile eşdeğer bir bağımlılıktır. tüm tütün mamulleri, elektronik sigara ve diğer ısıtılmış tütün ürünleri de dahil, güçlü bir bağımlılığa yol açan nikotin içerir.
devamını gör...
beğenenin nicki görünmesin kampanyası
olsa da olur olmasa da olur dediğim kampanya. birçok kişi gibi ben de sadece beğendiğim tanımları oyluyorum. o yüzden bana kimin neden oy verdiğiyle ilgilenmiyorum. bana, senin deyiminle "meriçlik için oy veren" varsa, az ötede oynasın *
yalnız sevgili ermo; itibari ile değil itibarı ile... eccük dikkat edelim böyle şeylere, değil mi ama?
yalnız sevgili ermo; itibari ile değil itibarı ile... eccük dikkat edelim böyle şeylere, değil mi ama?
devamını gör...
kırılmış kalbin ilacı
zamana bırakmak ve hobi edinmek. hiçbir şeyle uğraşmayıp sadece zamana bırakırsanız, unutmaya çalıştığınız şeyin aklınıza gelmesi kaçınılmaz olur. meşgul olmanız gerekiyor ki kalp ve beyin bu durumu aşabilsin.
devamını gör...
go back couple
2017 güney kore yapımı, 12 bölümlük bir dizi.
küçükken tozpembe gözlüklerimiz biraz büyüyüp de gençlik yıllarımıza ulaştığımızda giderek grileşiyor. gri fazlasıyla belirsiz bir renk. fakat belirsiz olması zaten bize birçok karar aldırıyor. yanlış veya yolunda kararlar.
hayatın beklenmedikleriyle olgunlaşan fakat o beklenmeyen şeylerden ötürü birbirlerini sevseler de ayrılmanın doğru karar olduğunu düşünen bir çift ve sahneleriyle diziyi izlemeye başlıyoruz.
çiftimizden eş ve anneyi canlandıran jang na ra, ''ma jin joo'' karakteriyle can buluyor. ma jin joo ilgili bir anne fakat eşinin fazla çalışmasından ötürü kendini çoğu zaman yalnız hisseden, kırgın bir eş aynı zamanda. annesini de kaybedince iyice yalnız hissetmeye başlıyor. içinde enerjiye dair hiçbir şey yokken tanışıyoruz onunla.

son ho jun ise ailenin babası choi ban do'yu canlandırıyor. neşeli bir karakterin nasıl patronu tarafından ezildiğini, sırf ailesi için nelere katlandığını görüyoruz. elbette çabaları çoğu zaman görülmüyor. hayat insanları tahmin edemeyeceği kişilere dönüştürüyor.

bu çiftimiz, boşanma günü yüzüklerini çıkardığında doğa-üstü bir güçle depreme benzer bir sarsıntı yaşıyor ve uyandıklarında kendilerini 20'li yaşlarının başında, üniversite yıllarında buluyor. büyüleyici ve belki de birçok kişinin hayal ettiği bir durum değil mi? geçmiş güzel yıllara geri dönmek..
gözler... insanların gözlerindeki parıltıyı kaybetmiş olmaları üzüyor beni. genç simalarda pırıl pırıl olan gözler neden sonrasında sönüyor? hayatın birçok kötülüğüne ve zorluğuna şahit oldukları için mi?
işte üniversite yıllarına dönen çiftimizin gözlerindeki parıltıya tekrar şahit oluyoruz.

basit bir konu olarak görülebilir lakin çiftin arasındaki atışmalar, arkadaşlık ve kendi aileleriyle olan ilişkileri o kadar samimi, o kadar içtendi ki. saf sevgiyi işliyordu, hem de birçok türden.
anne sevgisi, arkadaş sevgisi, evlat sevgisi, karşılıksız sevgi..
örneğin geçmişe dönen ma jin joo'nun annesinden hiç ayrılmaması ve tüm işleri kendisinin yapıp annesini yormamak için uğraşması, o pişmanlığı öyle değerliydi ki. halbuki geçmişte annesi yanındayken hep yanında olacakmış gibi düşünüyordu. oysa şimdi bir şansı daha vardı, hayattan öğrendiklerini gençliğinde kullanma şansı.

dizideki tüm karakterler ayrı ayrı incelenmeyi hak ediyor aslında. fakat onu izleyip siz keşfedin derim. iyi seyirler!
küçükken tozpembe gözlüklerimiz biraz büyüyüp de gençlik yıllarımıza ulaştığımızda giderek grileşiyor. gri fazlasıyla belirsiz bir renk. fakat belirsiz olması zaten bize birçok karar aldırıyor. yanlış veya yolunda kararlar.
hayatın beklenmedikleriyle olgunlaşan fakat o beklenmeyen şeylerden ötürü birbirlerini sevseler de ayrılmanın doğru karar olduğunu düşünen bir çift ve sahneleriyle diziyi izlemeye başlıyoruz.
çiftimizden eş ve anneyi canlandıran jang na ra, ''ma jin joo'' karakteriyle can buluyor. ma jin joo ilgili bir anne fakat eşinin fazla çalışmasından ötürü kendini çoğu zaman yalnız hisseden, kırgın bir eş aynı zamanda. annesini de kaybedince iyice yalnız hissetmeye başlıyor. içinde enerjiye dair hiçbir şey yokken tanışıyoruz onunla.

son ho jun ise ailenin babası choi ban do'yu canlandırıyor. neşeli bir karakterin nasıl patronu tarafından ezildiğini, sırf ailesi için nelere katlandığını görüyoruz. elbette çabaları çoğu zaman görülmüyor. hayat insanları tahmin edemeyeceği kişilere dönüştürüyor.

bu çiftimiz, boşanma günü yüzüklerini çıkardığında doğa-üstü bir güçle depreme benzer bir sarsıntı yaşıyor ve uyandıklarında kendilerini 20'li yaşlarının başında, üniversite yıllarında buluyor. büyüleyici ve belki de birçok kişinin hayal ettiği bir durum değil mi? geçmiş güzel yıllara geri dönmek..
gözler... insanların gözlerindeki parıltıyı kaybetmiş olmaları üzüyor beni. genç simalarda pırıl pırıl olan gözler neden sonrasında sönüyor? hayatın birçok kötülüğüne ve zorluğuna şahit oldukları için mi?
işte üniversite yıllarına dönen çiftimizin gözlerindeki parıltıya tekrar şahit oluyoruz.

basit bir konu olarak görülebilir lakin çiftin arasındaki atışmalar, arkadaşlık ve kendi aileleriyle olan ilişkileri o kadar samimi, o kadar içtendi ki. saf sevgiyi işliyordu, hem de birçok türden.
anne sevgisi, arkadaş sevgisi, evlat sevgisi, karşılıksız sevgi..
örneğin geçmişe dönen ma jin joo'nun annesinden hiç ayrılmaması ve tüm işleri kendisinin yapıp annesini yormamak için uğraşması, o pişmanlığı öyle değerliydi ki. halbuki geçmişte annesi yanındayken hep yanında olacakmış gibi düşünüyordu. oysa şimdi bir şansı daha vardı, hayattan öğrendiklerini gençliğinde kullanma şansı.

dizideki tüm karakterler ayrı ayrı incelenmeyi hak ediyor aslında. fakat onu izleyip siz keşfedin derim. iyi seyirler!
devamını gör...