cebine koyduğun anda ya da odaya bıraktığın anda yok olan, insanı delirten şeyler. evin anahtarı bunların başında gelir.
devamını gör...

kimsenin düşünceleri ve yaptıkları sorgulanamaz değildir amma velakin tarihi bugünün şartları ile değerlendirmeye kalkıp o günün şartlarında verilmesi gereken kararları vermiş bir insanı ve kararlarını sözde iyi kötü muhasebesi yaparak 'bugünün' şartları ile yargılayıp, ülkenin kurucusu olan bir insana, kıymetli bir lidere içten içe bilenmesini de bu sözde yargıların arkasına sığınarak haklı çıkarmaya çalışan sığırların olduğu bir yerde ne yazık ki oturup adam akıllı bunu şu sebepten ötürü yapmıştır, o şartlar altında verilmesi en uygun karar buydu diye bir takım şeyleri açıklamaya çalışınca anlamadıkları ve 'putlaştırıyorsunuz' diye sayıkladıkları için ne yazık ki bu konu hakkında söylenecek pek bir şey yok. öyle ya da böyle, mevcut şartlar altında ama doğru ama yanlış verilmesi gereken kritik kararlar vardı ve mustafa kemal atatürk bunların altından kalkmayı başardı. her ideolojinin, her düşüncenin yobazı vardır bu inkar edilemez bir gerçek ama siz daha iyi misiniz ki karşılığında daha iyisini görmeyi bekliyorsunuz? adam akıllı argüman sunan adamı zaten oturur dinlersin ama laf etmeye çalışanların yarısının dini inançlarından gözleri dönmüş olduğunu kalan yarısının da 'atatürk zamanında dizüstü bilgisayar bile yokmuş' gibi non-iq saçmalıklarla kendi kendilerini gaza getirdiğini düşünürsek oturup dinlenecek ve hak verilebilecek insan sayısı beşi zor geçer. salt nefretin de salt sevginin de yargılarımıza gölge düşürmemesi gerekiyor, iyi bir eleştiri ve kabul edilebilir bir argüman sunan insan da oturup yobaz bir insanla muhalefet etmez zaten.
devamını gör...

patateslerin büyüklüğü önemlidir, çok büyük olursa ağıza gelir, çok küçük olursa tadı çıkmaz.. ilk duyduğumda ıyy ivreanç diye düşünebilecek kadar kötü olduğunu düşünmüştüm lakin, ilk lokmada tüm bu yersiz hislerimden kurtuldum.. her ne kadar kendisi tatsız anılar barındırsa da o kadar güzel birşeydir ki, her kahvaltıda olsa yerim..
devamını gör...

fonda neşet ertaş, yolda gökkuşağı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hele sağanaksa, deniz kıyısında olmayı istediğim hatta uzanıp çift açıdan ıslandığım bir halet içerisine girdiğim anlar silsilesi.
devamını gör...

kürk mantolu madonna
içimizdeki şeytan
dostonun tüm kitapları
semerkant
devamını gör...

bir çoğumuz isteyerek ya da istemeyerek günde bir kaç defa kalp kırar, farkına bile varmayız. bazen bir sözle, bazen davranışla yaparız bunu. fakat arkamıza dönüp bakmayız bile, kırdığım var mı? kırılan kalplerden dökülen gözyaşı var mı diye.

oysa hatayla, yanlışlıkla bile olsa, incinen kalbe ilaç olmak, sarıp sarmalamak o kırılan kalpten akan yaşları şefkat mendiliyle silmek insan olmanın gereğidir.
aslında zor bir şey değildir.
tatlı sözle, güler yüzlü gönül almak, kırılan o kalbi onarmak ve yeniden kazanmak.
dahası bunun için çabalamak, gayret etmek ve bunu en içten bir şekilde yapmak.
sonrasında incinen kalbin acısını, yangınını söndürmek. onu ferahlatmak, rahatlatmak; topraktan çıkan filiz gibi yenisini yeşertmek gönüllerden...

belki bu konular size bildik tanıdık gibi gelebilir. ama bilmek bazen yeterli gelmiyor işte.
ne yapmamız gerektiğini bilmemize rağmen zor geliyor bunları hayata geçirmek.

en güzeli geride suçluluk duygusu, pişmanlık ve keşkelerle dolu bir hayat bırakmamak için kalp kırmaktan sakınalım.
sokakta gördüğümüz bir köpeğin veya kedinin bile duygularını incitmemeye özen gösterelim.
nezaket ve kibarlık ile tüm kalplere dokunalım...
devamını gör...

bir şey ayrı yazılır ama ille de ayrı değildir iki sözcük birbirinden. zaten ikisi arasına giren mesafe onların birbirlerinden uzak olduğu anlamına da gelmez. çünkü her şey zaman meselesidir ve mekan, üzerinde uzlaşılmış bir yalandır.

gece gece sevdiğim sözleri ve sözcükleri aklama işine girdiysem ve bunun nedeni yağmursa yapılacak bir şey yoktur aslında. en iyi bildiğim şeyi yapıp yazdıkça yazacağım.

bir şey güzeldir; çünkü kendi başına bir anlama gelmezmiş gibi görünse de anlamını bilmediğimiz her sözcüğün anlamına gelebilir. az şey midir bu?

bir şey ayrı olduğu halde bir arada olmanın da bir metaforu sayılır. sayılmaz belki ama ben sayılsın istiyorum. ayrı ama birlikte, zamana mahkum ve mekana isyankar. taş kesil ulan!

düşünüyorum da, müthiş bir şey. en sevdiğim kitap isimlerinden biridir bu. bu gece serbest çağrışım gecesi. kedilere pizza verip ayarlarını bozabilirim mesela yazdığım tanımda. ama yapmayacağım bunu. çünkü daha önce çok güzel bir şekilde yapıldı bu.

eğer en sevdiğiniz kitap isimlerinden birinde bir şey sözü geçiyorsa ona sahip çıkın. çünkü söylemek istediğim bir şey var.
devamını gör...

tuncel kurtiz, o etkileyici sesiyle ferhan şensoy'un "feran'ağbi" şiirini de çok güzel okumuştur.

buradan



beyoğlu'nda gezerim
gözlerimi süzmeden
şarapları içerim
hiç doktora sormadan

beyoğlu'nda şarabi
hoş geldin feran'ağbi
yüreğim pek harabi
boşver be feran'ağbi

şarap verin hanıma
orda hanım yok ağbi
hass.ktir be sezai

beyoğlu'nda gezerim
burda geçmiş hayatım
şarapları içerim
hiç elimde olmadan

beyoğlu sakinleşti
sıyrıldı maskesinden
tramvay bomboş geçti
istiklal caddesinden
boş masada hayalin
kimseye görünmeden

şarap verin hanıma
orda hanım yok ağbi
hass.ktir be sezai

balo sokağa sızarım
hiç kimseyi üzmeden
bir intihar biçimi
hiç de faça vermeden

beyoğlu'nda gezerim
burda geçmiş hayatım
şişe aç be sezai.!
burda bitsin hayatım.

devamını gör...

türklere çamur atma şenlikleri yine başlamış dw türkçe! isimli sözde haberci olan ama özünde türk düşmanlığı ile fonlanan yayıncı kuruluşa göre:

"dünyada en fazla çerkes nüfusu türkiye'dedir ve maalesef en büyük asimilasyon da"

türkiye'de yaşayan çerkesler ve osmanlı imparatorluğu'na göç hikayeleri...


gibi haber yapıp açıkça türk düşmanlığı yapmışlar. tabi ki yanlı olarak kasıtlı olarak bunları gündeme getiriyorlar. rusların yok etmeye çalıştıkları çerkeslere kucak açanları şimdi asimilasyon ile suçluyorlar.
beşinci kol faaliyeti yürüten yeşil foncu almanların kaşıntısı yine tutmuş yine azmışlar.
bizde soruyoruz o zaman;

dünyada en fazla asimilasyon türkiye'deyse, dünyanın bütün vatansızları niye buraya geliyor?

şahsen kendi adıma konuşmak gerekirse, türk milliyetçisi geçinen onlarca çerkes biliyorum.
milliyetçi geçinen partilerde yönetici bile oluyorlar.
videoda konuşanlar veya bu haberi yapanlar ise bütün suçu türklere ihale etmişler.

rahmetli necip hablemitoğlu alman vakıfları ve bergama dosyası isimli kitabında bu reziller bütün ipliğini pazara dökmüştü işte bu kalanlar onların devamı olan bnd döküntüleri.
gözleri doymuyor utanmıyorlar.

twitter
devamını gör...

en büyük sorun bence eğitim.
devamını gör...

aşık olunca yemeden içmeden kesilen bir insan olduğum için bikaç öğün yemek yemezsem etrafımdaki insanların bana yönelttiği soru.
devamını gör...

dili olsa artık gelmeyin diye bağıracak şehir
devamını gör...

keşke yunanlılar kazansaydı diyecek kadar gözü dönmüş cumhuriyet düşmanı, fesli delidir, dediklerini çok mu önemsiyorduk? tabiki de hayır ama derler ya sinek küçüktür ama mide bulandırır, o hesap yani

neyse, ölümüne hiç üzülmediğim sayılı zatlardandir kendisi.
devamını gör...

bunu çoğu kez karşımdakine seni ciddiye alıyorum, söylediklerine değer veriyorum demek için kullanırım, tam zıttını düşünsem bile. özellikle toplum içinde birşey anlatırken dikkatleri üstüne toplanamayan insanlara yapıp, onları o zor durumdan kurtarırım.

'' evet, seni dikkatle dinleyen tek kisiyim burda ''. ışte bu o insanı kazanmanızın ilk adımıdır.
devamını gör...

surdurulebilirligi olmayan bir programci aktivitesi. cok zevk aldiginiz bir projeyse ilk 1-2 hafta super verimli gecer ama sonrasinda insan tukenmeye baslar, performans ve uretkenlik duser, hata yapma ihtimali artar ve urun kalitesi de kotuye gitmeye baslar. gunde 4 saatten fazlasi zarardir kanimca.
devamını gör...

aman da aman.
adım atmayada başlamış mı?
başlamamış mı?
hepsi aynı olmuyor bir iki aya yürür.*
şaka şaka, mutlu yıllar sözlük
mutlu yıllar sözlük.
devamını gör...

aslında çok çok derin bir kavram olmasına rağmen üzerine çok çok az düşünülen bir kavram. (elbette görece.)

bu can sıkıntısı meselesini ilk kez fyodor mihayloviç dostoyevski'nin yeraltından notlar'ında kafama takmıştım. üzerinden epey vakit geçti okuyalı ama bu kavram hakkında söylemek istediklerim var.

insanın canının sıkılma nedenini varoluş savaşındaki bir avuntu olarak görüyorum. şöyle ki insan canı sıkılınca ne yapar? bir şeyler arar. yapacak bir şey bulmak ister. fakat bu şey, boş bir şey midir? hayır, anlamlı bir şey olmak zorundadır. en azından anlam kırıntısı barındırmalıdır. bana bir koridor boyu gidip gelmemi söyleseniz bunu yapmam. neticede sıkıcıdır. neden? çünkü anlamsızdır.

işte bizim varoluş savaşımızda da can sıkıntısı kavramı bizim bir avuntumuz. kendimizi can sıkıntısı adı altında avutuyoruz. çünkü bir şeylere anlam yüklemekte zorlanıyoruz. tam anlatamadım...

varoluş zaten sonu düşünülünce anlamsızdır. o yüzden de sürece odaklanılmalıdır. zaten bundan dolayı insan tüm tarihi süreç boyunca kendine oyunlar bulmuştur. elbette bu bulduğu oyunlar zaten hali hazırda olan oyunlar üzerine kuruludur. ne gibi? evrim gibi. insan bilinci ve doğa gibi. yani doğa yasaları ile insan doğası...

dolayısıyla insan kendince oyunlar türetme ihtiyacı duyar. basit bir örnekle futbol. aslında bakarsanız futbolun neticesinde hiçbir şey gerçekleşmiyor. yani aslında boş bir oyun bile denebilir. amaç ne? topu kaleye atmak basitçe. yine bir amaç var ama bu amaç sizce tüm hayat göz önüne alınırsa ne kadar büyük? hiç de büyük değil. basit ve hiç denebilecek bir şey. ama işte insanevladı can sıkıntısından, anlam arayışından dolayı bir şeylerle uğraşma derdine düşüyor. ilk başta futbol yoktu belki ama başka türlü şeyler vardı. antropologlar daha iyi anlatır herhalde bunu.

ve tabii futbol sonucu da ödüller bilmem neler veriliyor. bu da kapitalist sitemle doğan doğal bir şey. yapacak bir şey yok. insanın canı sıkılır, çünkü anlam arar. neticede futbol oynar. topa vurur, gol olur. sonra? hiçbir şey olmaz. para kazanır o futbolcu. sonra evine, çocuklarına döner. yaşamaya devam eder. ardından? ardındansa bu döngü devam eder. ta ki futbolcu ölene kadar.

aslında hayat da bundan ibaret. bu sistem bunu gerektiriyor. belki de tüm ekonomik sistemler bu can sıkıntısından doğmuştur. kim bilir?
devamını gör...

isveçte evcil hayvanınız doğum yaptığında 6 ay doğum izni kullanabiliyormuşsunuz.
ayrıca eşi doğum yapan babalar da zorunlu olarak bebekleriyle vakit geçirmek için 90 gün izinli sayılıyorlar. annelerin iznini varın siz hesap edin.
uyarı! ülkeden çıkış yapma gibi bir imkânınız yoksa akıl ve ruh sağlığınız için isveç belgeselini tek solukta izlemeyiniz.
devamını gör...

gökhan kırdar, kayahan,barış manço.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim