zaman tüneli

biraz da buradan yakalım başlığı.

neredeyse her rengin yanında küçük boy patates gibi iyi giden renk. büyük boy patates de olabilir. açlığınıza bağlı.

ben hala yokum listede.
neyse seneye daha sıkı çalışırım artık.

(bkz: kaos sözlük) olarak upgrade edilmesi gereken forum . zirâ şamatası eksik olmaz ve bu keşmekeşten haz alan kitlede az değildir ha .

monaco'nun dünyaları kaçırdığı maç olmaktadır. maç sonu xg editi gelecektir.
edit:
tüm maç: 3.37 vs 1.34
ikinci yarı: 2.65 vs 0.16

bence abartmamak lazım. beceriksiz bir monaco'yu yenememek bir hayal kırıklığı yaratmıştır ama bunlar kendi evinde bir süredir iyi oynuyor* diye biliyorum. ayrıca maç içi ve son günlerdeki sakatlıklar büyük şanssızlık. bence tek büyük problem gs'nin dk 60-65'i görememesi. takımlar buna göre oynuyor artık, belki de bu yüzden gs'nin ilk yarı oynamasına izin veriyorlar.

edit 2: kendi evinde 29 kasım'da psg'yi yenmiş, cl'de de totenham ve city'ye berabere kalmış.

bütün et tüketimi derken biz normal insanların et tüketiminden bahsediyor muhtemelen. kendisi gibi zenginler ve politikacılar löpür löpür dana eti yemeye devam edecekler. bize de böcekleri yada bill gates'in laboratuvarda ürettirdiği yapay etleri dayayacaklar. umarım biri çıkıp şu bilgisayar programcısını öldürür de kurtuluruz. gerçi ms-dos'u gary kildall ve gui'ını xerox parc'tan çaldı deniyor, programcı bile değil yani. ama dünyayı yönlendiriyor beach herif. reddit

köleleri proteinsiz bırak, güçsüzleşsinler, böylece başarılı olabilecek isyan çıkaramasınlar. tarihte krallar köleleri böyle yönetmiş. yine aynısını yapmayı ve bundan para kazanmayı planlıyorlar. tıpkı pandemi çıkarıp büyük şirketlerin ve ilaç firmalarının rekor karlar elde ettiği gibi. küçük üreticinin et üretip para kazanmasını yasaklayıp süper zenginlere mecbur kalmamızı istiyorlar. servet aktarımı ve köleleştirme yani. tayyip seçildiği dönemden beri niye tarım ve hayvancılığı bitirmeye çalışıyor sanıyorsunuz. o da bu süper zenginlerin ve siyonistlerin maşası işte. onların destekleriyle türk devletini ele geçirip kendine bir çöplük kurdu. o yüzden yakında türkiye'de de haberlerde, dizilerde, sosyal medyada yapay etin güzellendiği propagandaları görürsek şaşırmam.

dünyanın zenginleri sentetik biyolojiye yatırım yapıyor. sonra inekler çevreye çok zararlı diye propagadanlar hazırlıyorlar. endüstriyel tarım yerine küçük çiftçi desteklense ve sürdürülebilir yöntemler hakkında eğitilse her şey rayına oturur. ama bazı orevler millete sahte eti dayatıp kurdukları şirketlerle kar etmeyi planlıyorlar. italya sahte et üretimini, ithalatını ve satışını yasaklamış. ama danimarka et üretimini ciddi oranda kısıtlamış. ingiltere'de zaten yıllardır plant based etiketiyle et görünümlü ürünler satılıyormuş. kafası gidik veganlar bu tür ürünleri destekleyerek bill gates gibi şeytanların kurdukları düzene alet oluyorlar.

umarım ucu bize de dokunmaz. zaten doğru düzgün et yiyemiyoruz, tüm sebze meyvelerimiz zehirli, paketli yiyecekler kimyasal bombası. bari kırk yılda bir aldığımız et gerçek olsun. ne biçim bir döneme denk geldik yaa. valla sırf bu haberler yüzünden evi arabayı satıp kendime çiftlik kurmak istiyorum. et üretiyorum diye ceza kesecek olurlarsa da dağa çıkar teröristlik yaparım. nasılsa siyonistlerin maşası olan hükümet ve hatta muhalefet teröristleri çok seviyor. küreselcilerden de kapitalizmden de islamofaşist görünümlü parazitlerden de temelli kurtulmanın yolunu bulmamız lazım. yoksa filmlerde izlediğimiz distopik hayatları gerçekleştiriyor ibineler.

bmw m5 f10

windows'u düzeltmek ve geliştirmek yerine, devasa zenginliği ile dünya düzeninin sektörlerini yapılandırmak maksatlı işlere yatırım yapıyor adam.
bir zamanlar (sovyetler etkisindeki halkçı dönem) bu gibi sebepler ile şirketlerin büyümeleri ve kşisel zenginlikler sınırlandırılmıştı. sovyetlerin dağılmasının ardından dünyada sosyal demokrasi de çökünce, sağcı siyasetçiler emperyalistlerin önünü açmaktan başka bir şey yapamadılar. durduramayacakları bir savaşın başladığına ise yakında tanık olacaklar.

et tüketimine gelince. bence herkesin et tüketmeyi bırakması gerekmiyor. öncelikle herkesin et yemeden de yaşayabileceğimizi kabul etmesi gerekiyor. et yemeden sağlıklı bir şekilde yaşayabilecek herkesin eti bırakması hedeflenmeli. gerisi ıslahat meselesi. et yerine ıslah edilecek şeyler üzerinde durulmalı ve insanların da buna istinaden beslenme yolu ile ıslah olmaları gerekir.
mümkün olduğunca çok türde canlıyı yemeyi bırakmalıyız. canlılar ile dost olup olamayacağımızı zaman gösterecektir ancak şurası gerçektir ki : canlıları yemek yamyamlıktır. *

kayıt olduğum şu kısa zamanda bana hissettirdiği şeyi aşağıda anlatmaya çalışacağım sözlük oluşumu.

sanırım sözlük yazarlarının fotoğrafları başlığı altına yazılmış bir entry idi; ilgi beklentisi.

sözlük tamamen yazarların kendilerinden bahsetme, kendileriyle ilgili ipucu.. ipucu verme diyemeyeceğim artık resmen ipin tamamını verdikleri bir alan olmuş.

bütün başlıklar sözlük yazarları namına.
bir kaç örnek vermek isterdim ama o kadar da önemli değil. çok merak edenin birazcık sol frameye dikkat etmesi yetecektir.

sözlük yazarlarının en güzeli diye başlık var, bir de oraya adı yazılmayanlara başlık var. bu sadece bir örnektir.

hayir diğer sözlüklerde de bu tarz başlıklar mevcut tabii ki ama bunlardan çok daha fazla da normal tanımlar var. bu yazarlara özgü tanımlar o kadar fazla ki normalin önüne geçmiş durumda.
haa bundan bana ne mi bana ne valla.
dikkatimi çekti söyledim.
s.o.
oh iyi dedim.

burada yapılan her anlaşma ülkeler ve gruplar tarafından ihlal edilmek için yapılır.

bulaşmayın, bulaştırmayın, kültürünü tanımayın, uzak durmalarını sağlayın.

kaynak



kaynak

doğan görünümlü kartal bakışlı şahin hesabı, ülkücü görünümlü liberal maskeli şeriat heveslisi. tayyibe veriştiripte yanında kariyer yapamamanın bahtsız bedevi örneklerinden. safi çene..

evet hâlâ bekliyorum*.

" seni ilk görüşüm son görüşümdü
ölünce bildim.. "

1968 doğumlu türk şair ve yazar asuman susam imzalı eser; şiir türünde yer almakta iken 2012 yılında yayınlanmıştır.

bir unutuş olsun, ihtimal ki aşk ve kemik inadı adlı eserlerinden sonra kendisinden okuduğum son kitap bu oldu.

asuman susam okumayı sevdim, cezbedici bir üslubu, çarpıcı bir bakış açısı, güçlü bir şiir tarzı var benim için, kelimelerle sihir yapıyor sanki bazı şiirlerinde.

insanı düşündüren, etkisi altına alan bir şiir hüküm sürüyor, dil imgesini farklı bir mercek altında ele alıyor, her şeyin bir dilinin olabileceğini, her şeyin bir anlam vaat ettiğini, sessizliğin bile bir ses taşıdığını düşündürüyor bu kitabındaki şiirlerinde asuman susam.

insanın ruhunda taşıdığı ve her yere de kendisiyle gelen yaraların aslında bir dil yarasından kaynaklı olabileceğini de düşündürüyor bazı şiirlerde, dil denen mağaradan yansıyanların kişide bıraktığı kalıcı hasar, kalp kırıklığı, hüzün, bazı şiirlerde derinden hissediliyor.

hayatın keskinliğini derinden hissettiğimiz zamanların, şairin kendine özgü aktarımıyla yansıtıldığı etkileyici şiirlerdi.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum ve şiirlerin hatırlattığı bir şarkıda da dendiği gibi; "dil yarası en acı yara imiş... "

akşamları mutfakta oturmak, yemeği genellikle tek başıma yediğim için yemekten sonra orada biraz vakit geçirir oldum. çay-kahve içip bir şeyler izliyorum.

ilk yarı fena değildi gese. ilkay başta olmak üzere kaçan pozisyonlar vardı. ikinci yarı nolduysa, kurtarılan penaltı bile hareketlendiremedi geseyi. balongo mu ne azcık ayak sahibi olsa 3-0dı şu an. çok garip.

#3817394

abicim google'da resim üzerinden arama var.

ulan buraya da mı ismimiz yazılmadı, yazıklar olsun lan size be.

ben oynarım sorun yok