zaman tüneli

trabzon da böylelerine; "kelle - gulak yerinde, yal düşkünü!." derler.

seri katil sloganı da olabilir.

daha önce de belirttiğim üzere, erkek ile eşit haktadır kadınlar bu konuda da.

hatırlatalım; gerçek islam kuran'dadır:

www.kurandakidin.com/

(bkz: tarçınlı dondurma)

" bilir miydim, neydi beni çıldırtan? "

1927/ 2004 yılları arasında yaşayan türk şair ve yazar şükran kurdakul imzalı eser;
şiir türünde yer almakta iken 1985 yılında yayınlanmıştır.

geçen mayıs ayında okuduğumu fark ettiğim bir yürekten bir yaşamdan adlı eserinden sonra kendisinden okuduğum son kitap bu oldu.

yazar, dünya edebiyatının önemli kitap karakterlerini de zikrederek çıkmış bu yola, kitabın adının ölümsüzlerle olmasının nedeni belki de budur, şimdi ise kitabımıza geçelim;

bir mıknatıs gibi olan şiirlerdi benim için,
iki farklı kutbu, iki farklı duygusu olan,
bazı şiirlerde ruhunun zindanda olduğunu hissettirir iken başka bir şiirinde ise ruhunun hiçbir yere sığamayacağını düşündürüyor.

her şeyi birden tersine dönebileceğini hissettiriyor, hayatın belki de bu tezatlıklardan ibâret olduğunu düşündürüyor, bulduğunu sandığın anda yitirmek, yitirdiğin anda başka bir duyguyu kazanmak, gibi.

içindeki yangınları söndürmeye okyanusların yetersiz olacağını dile getiriyor bir şiirinde, ki bu hüzünlü bir ifadeydi.

geleceğin ötesini görmeye muktedir olduğunu vurguluyor bir şiirinde, gelecekten ötesi var mıdır sorusunu akıllara getiriyor, etkileyici bir dizeydi.

acılar, terk edilmeler, mesafeler, gerçeklik, anılar ve imgeler üzerine düşündüren şiirler de yer alıyor, severek okuduğum bir kitap oldu.

seçtiğim bazı dizeleri bırakarak burada bir son veriyorum.

o değil de neresi komik ya, hiç komik değil bence. can sıkıcı hatta. iskoç mizahi mi oluyor bu şimdi. ben gülmedim valla. ben olsam ne derdim mesela? illa komik olacaksa.. bilemedim şu an.

kahve dünyasında yılbaşına özel tarçınlı kurabiye dondurması yapıyorlar, mükemmel birşey, resmen benim için yapmışlar. tarçın severler bayılır. büyük bir top 80 lira ama yetiyor, zaten tarçın çok yenmez.
öyle şekerle falan boğmamışlar, doya doya tarçın tadı geliyor, muhtemelen bir çok insana hitap etmez bu arada, ama ben bayıldım.

reklam değil tavsiye.

emekli olmadan başarmak üzere olduğum olay ama sahil kasabaları, küçük yerleşim yerleri herkese uygun değildir önce bunu kabul edelim.
eğer cebinizdeki son parayla buralardan bir ev alacaksanız geriye sahilde yürümek dışında yapabileceğiniz hiçbir şey kalmayacaktır. toprakla uğraşmak, yaşamı o sakinlikte devam ettirmek insana huzur değil sıkıntı verir.

diğer ihtimalde kendi standartlarınızı yaratacak bir maddi güce sahipseniz kasaba hayatı günün sonunda, canınız istediğinde evinize dönmek olacaktır. şehre çok çok uzak olmayan bir konumda hem hayalinizi hem de eski alışkanlıklarınızdan özlediklerinizi devam ettirme şansınız olacaktır.

ben çocuğumun servis garabeti olmadan en azından ergenliğe girene kadar okula yürüyerek gidebileceği bir yerde büyümesini istiyorum. trafik sorunu olmayan, yürüdüğümde asık suratlar değil tanıdık simalarla karşılaşmayı umuyorum. denize girerken binbir milletin tanımadığım tipleriyle değil de sakin, az bilinen kıyılarında rahatça takılmayı hayal ediyorum.

özetle; ne istediğini, nasıl istediğini biliyorsan güzel be.

dönerinizi ısıtırken tereyağı ve kekik ile terbiye etmek veya tereyağlı kekikli bir sos hazırlayıp dönerinize ilave etmek başlıca örneklerdendir.

eskiden ekşi sözlük'te s harfi yerine bunu kullanan bir topluluk vardı sürekli.

ek$i sözlük müydü eski adı, sourtimes döneminden kalma bi' olay mı bilmiyorum
adam ısrarla s yerine dolar işaretini kullanıyordu la.

bakıyordum yazıya
"i$te bu yüzden çok derin konularda çok $eetmemek lazıms " tarzı bi' şeyler yazarlardı
hele yaprama bak hele, tamam sen farklısın falan diye söylenirdim.

o zaman ne dertlerimiz varmış
tey tey.

ne istediğini en iyi bildiğin ama hep engellendigin dönemdir. tabi kim ne kadar çocuğunu tutuyor falan ayrı mesele.

gain kendisine sponsor olmuş ve gainle çalışmış. şuan kendini açıklıyor ve adam haklı. '' biz bunlarla muhatap olmamalıyız. bazı şeyler tepede halolmalı. bddk'sı var vs.''

benim kendime ve sorunlarıma dair anlatabileceğim şeyler çok kısıtlı, açık ve net olduğu için herhalde bu kişi ben olurdum.. 5 cümle 100 kelime kadarım. psikologa gidip ne konuşabilirim ki..

ketumluk değil, kendime dair çok fazla bir şey yok bende. o koltuğa oturup da uzun uzadıya bir şey konuşmam mümkün değil. haliyle ben uygun bir danışan profili olamazdım. sinekten yağ çıkarırcasına her şeyi dallandırıp budaklandırmanın manası olduğunu da düşünmüyorum. basit bir insanım. kendimi tanımak ve anlamak için yerli yerine oturması gereken taşlar yok. biliyorum zaten.

çoğunuzun söyledikleri semptom arkadaşlar, direnç ya da :)

dakikası danışanından kıymetli olmak

"neden sevindin" diye size sorması da olabilir.
sadece sevindim, nedenini bulmak senin işin diye biliyodum ???

lannn bırakh!!

#3823182

çok üzüldüm kaybınıza, başınız sağolsun.

yaşamamak çocukça
gönlünce bir hayal bile kurmamak
rüzgâr gibi uçar giderken o yıllar
geç kalmak.

fazla düşünme sorunu yoktur, düşünme tarzınız, methodunuz yanlıştır: sorun çözmeye, devam etmeye, değişmeye yönelik değil muhafaza etmeye, tutmaya yöneliktir muhtemelen. makine değilsiniz öyle harekete geç demeyle geçemezsiniz harekete falan; anlama, hikayeye ihtiyaç duyarsınız. şeyinizden ibret alın!