81.
bu konuda biraz da tarih okumaya ne dersiniz?
3 mayıs türklük günü"nün öteki tarihi
sabahattin ali-nihal atsız davası ve turancılar davası
ikinci dünya savaşı arifesinde ırkçı türkçülüğün en önemli figürü hüseyin nihal atsız (1905-1975) idi. atsız’ın 15 mayıs 1931 ila 25 eylül 1932 arasında yayınladığı atsız mecmuası’nın ilk sayıdaki sloganı “ben, sen, o yok, biz varız” idi, ancak 2. sayıda “bütün türkler bir ordu, katılmayan kaçaktır” şekline dönüştürülmüştü. dergiye yazı yazanlar arasında fuat köprülü, zeki velidi togan, pertev naili boratav, sabahattin ali, nihat sami banarlı, orhan şaik gökyay, abdülbaki gölpınarlı, ali ihsan sabis ve abdülkadir inan gibi önemli entelektüeller bulunuyordu.
havsala ölçme aleti
günümüzde sıkça kullanılan ‘sözde türk’ kavramının mucidi olan atsız, hitler'in özel armağanı olduğunu söylediği bir aletle isteyenlerin kafatasını ölçer, güya bir dizi hesap yaptıktan sonra kişinin yüzde kaç türk olduğunu söylerdi. yıllar sonra aletin ne olduğu anlaşıldı. dr. rıza nur'dan kalan bu alet, doktorların hamile kadınların rahat doğum yapıp yapamayacaklarını anlamak için leğen kemiklerinin bulunduğu bölgeyi ölçtükleri ‘havsala ölçme aleti’ idi! türkçülere göre atsız bunu arkadaşlarını güldürmek için yapıyordu.
2-11 temmuz 1932 tarihli birinci türk tarih kongresi sırasında zeki velidi togan ile reşit galip arasındaki türklerin orta asyalı kökenleri hakkındaki tartışmada togan’ın yanında almasının bedelini ağır ödeyen atsız darülfünun’daki görevinden (fuat köprülü’nün asistanı idi) uzaklaştırıldığı gibi, 14 temmuz 1934’te, geçmiş sayılardan birinde yayımlanan “komünist, yahudi ve dalkavuk” başlıklı yazısı bahane edilerek dergisi orhun kapatıldı.
reha oğuz türkkan
bu dönemde parlayan bir diğer ırkçı türkçü 1938-1943 yılları arasında ergenekon, bozkurt ve gök-börü adlı üç türkçü derginin editörü olan reha oğuz türkkan idi. türkkan bu dergide ‘reha kurtuluş’, ‘avni motun’, ‘ergenekoncu’ ve ‘a. mete turanlı’ imzaları ile yazılar yazıyordu.
4 şubat 1939 tarihli ergenekon’da türkkan “düşünün bir kere: büyük şef [mustafa kemal] ne diye ‘ırk tarihimiz’ üzerinde bu kadar ısrarla durdu?… niçin durmadan bize: ‘tarihimizin en mühim kısmı orta asya’dadır!’ dedi ve oradaki ırkdaşları bize hatırlattı?... gene o sevimsiz politika denilen nesne yüzündendir ki bize doğrudan doğruya: ‘kandaşlar, asya’da milyonlarca kardeşlerimiz var; esaret altında inliyorlar. bir gün gelip onları kurtaracağız ve büyük türk birliğini kuracağız!’ diyemedi. fakat bir çok yerlerde bu fikrini ve bu inanışını sezdirdi… atatürk en samimi bir panturanistti ve bunu tahakkuk ettirebilecek bir kudretteydi” diyerek ideolojik meşruiyetini nereden aldığını gayet güzel anlatmıştı.
türkkan ve atsız hiçbir zaman anlaşamadılar ve mücadeleyi zaman zaman birbirlerinin etnik kökeni üzerinden yürüttüler. örneğin türkkan, atsız’ı ‘türklerin çoğunun dahil olduğu brakisefal ırktan olmamakla’ suçladığında atsız’ın cevabı “türkkan'ın ataları ermeni’dir. o türkkan değil ermenikan'dır,” olmuştu.
alman ilerleyişinin coşkusu
22 haziran 1941’de hitler ordularının sovyetler birliği’ni birlikte işgal ettiği haberleri ankara’ya ulaştığında tbmm’de nasıl bir atmosfer doğduğunu chp trabzon milletvekili ahmet faik barutçu şöyle anlatmıştı: “alman-sovyet harbi memlekette bir bayram havası vücuda getirmiştir. herkes birbirini tebrik ediyor. beş yüz senelik tarihi bir intikamın sevki ve sevinci ile kalpler derhal alman zaferi için çarpmaya başladı. öğleden sonra meclis koridorunda dışişleri bakanı saraçoğlu’na: -siyasi gazanız bir kere daha mübarek olsun, dedim. saraçoğlu: -hepimizin! cevabını verdi. mebuslar birbirlerine: -bayramınız mübarek olsun diyorlardı.”
almanların güneyden stalingrad’ı çevirmeye başladığı günlerde başbakan refik saydam’ın ani ölümü üzerine başbakan olan şükrü saraçoğlu, 5 ağustos 1942 tarihli güven oylamasından sonra şöyle demişti: “biz türküz, türkçüyüz ve daima türkçü kalacağız. bizim için türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. biz azalan ve azaltan türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan türkçüyüz ve her vakit bu istikamette çalışacağız!”
sabahattin ali-nihal atsız davası
nazi almanya’sıyla flört eden devlet ricali sayesinde rejimin şımarık çocuğu rolünü oynayan ırkçı hareketin lideri nihal atsız, 1940’ta yayımladığı içimizdeki şeytan adlı romanında ırkçı-turancıları eleştiren sabahattin ali’yi gözden düşürmek için ‘içimizdeki şeytanlar’ adlı broşürü bu sırada yazdı. atsız broşürde sabahattin ali’ye “kirye sebahattinaki. yahut fikirlerine ve irfanına göre yoldaş sabahattin aliyef. sen, kanı bozuk oflu rum dönmesi ve marks'ın fikri veledi!” diye sesleniyordu. bu ırkçı hitaplar güya sabahattin ali’nin hayat hikayesini ve ideolojik biçimlenmesini alaya almak içindi.
bu polemik tam üç yıl bu minvalde sürdükten sonra, mart-nisan 1944’te nihal atsız’ın kendi gazetesi orhun’da, başbakan şükrü saraçoğlu’na hitaben yazdığı iki açık mektupla iyice alevlendi. ilk mektubunda ülkeyi "sinsi sinsi istila eden komünizm tehlikesi"ne karşı başbakana 1942’deki sözlerini hatırlatan atsız, kızıl ordu'nun nazi ordularını önüne katarak avrupa'ya doğru ilerlediği o günlerde sscb aleyhine konuşmak yürek istediği için dilini tutmak zorunda kalan saraçoğlu’ndan umduğu yanıtı alamayınca bir ay sonra ikinci bir mektup yazdı.
benzer temaların işlediği bu mektupta o sırada ankara devlet konservatuarı’nda dramaturg olarak çalışan sabahattin ali’yi, dil tarih coğrafya fakültesi folklor hocası pertev naili boratav’ı, istanbul üniversitesi pedagoji enstitüsü öğretim üyesi prof. sadrettin celal antel’i ve eski milletvekili, dilbilimci ahmet cevat emre’yi de "vatan haini komünistler" olarak suçluyordu.
atsız, bununla kalsa hükümetten ses çıkmayabilirdi, ama hızını alamayıp aralık 1938'den milli eğitim bakanı olan hasan âli yücel’i de ağır biçimde eleştirince, o günlerde savaşı kazanması an meselesi olan sovyetler birliği ve batı devletlerine bir jest yapmak için fırsat kollayan hükümet, nihal atsız’ı robert kolej’deki görevinden aldı, orhun’u kapattı.
3 mayıs ‘türklük günü’
diğer hocalardan gık çıkmamıştı ama hasan ali yücel ile ulus gazetesinin editörü falih rıfkı atay’ın cesaretlendirdiği sabahattin ali, nihal atsız’a karşı ‘hakaret’ davası açınca durum yine kontrolden çıktı. 26 nisan 1944’teki ön soruşturmada, olayı ‘vatanseverlerle hainlerin savaşı’ olarak niteleyen atsız’ın mesajını alan ‘vatansever’ gençler galeyana geliverdi. önce, ankara üniversitesi felsefe bölümü öğrencilerinden osman yüksel serdengeçti, sabahattin ali’ye fiziksel saldırıda bulundu. 3 mayıs 1944 tarihli ikinci duruşmada, sabahattin ali ne zaman ağzını açsa, nihal atsız ve yandaşları tarafından alkışlar ve sloganlarla susturuldu. ‘ırkçı-türkçü’ gençler, ulus meydanı’nda “kahrolsun komünistler”, “kahrolsun moskova uşakları” “çok yaşa atatürk!”, “çok yaşa milliyetçi türkiye!” sloganları atarak yürüyorlar, vurup kırıyorlar, etrafa sataşıyorlardı. sonunda sabahattin ali’nin kitaplarını yaktılar.
bu taşkınlıkları sessizce izleyen mahkeme heyeti 9 mayıs’ta kararını açıkladı, nihal atsız’ı sabahattin ali’ye hakaretten dört ay hapis cezasına çarptırdı ama cezası ertelendi. sadece atsız boğaziçi lisesi’ndeki öğretmenlikten görevinden atıldı.
turancılar davası
almanya’nın savaşı kaybedeceği anlaşıldığında, hükümet ırkçılıktan derhal çark etti. 19 mayıs 1944’te gençlik bayramı dolayısıyla halka bir konuşma yapan cumhurbaşkanı inönü, “türk milliyetçisiyiz, fakat memleketimizde ırkçılık prensibinin düşmanıyız,” diyordu. konuşmayı izleyen iki hafta içinde ırkçılar gözaltına alınmaya başladı.
uzun bir soruşturma döneminden sonra 7 eylül 1944’de istanbul istiklal mahkemesi’nde ‘turancılar davası’ başladı. davada zeki velidi togan, reha oğuz türkkan, nihal atsız, hüseyin namık orkun, orhan şaik gökyay, fethi tevetoğlu, alparslan türkeş, hikmet tanyu, başta olmak üzere 23 sanık yargılanıyordu. suçlama “hükümeti devirmek için gizli örgüt kurmaktı”. savcıya göre örgütün adı ‘gürem’di.
ziya özkaynak adlı bir sanık 7.080 üyesi olduğunu söylediği örgütün amacını şöyle tarif etmişti: “ırkçı ve turancı bir hükümet kurmak lazımdır. bugünkü hükümet hiçbir şey başaramıyor. biz hükümeti ele almak için gizli bir teşkilat kurduk. atatürk'e muhalif bir doktorun idaresindeyiz. birçok subaylar cemiyetimize dahildir. muhafız alayı ve sarıkışla subaylarını elde ederek bu kuvvetlerle merkezden ani bir darbe-i hükümet yapacağız. ecnebi bir hükümetle temastayız. bize silahla yardım edecek. doğru büyük millet meclisi'ne giderek evvela mebusları tevkif edip, iktidarı alacağız!”
‘ecnebi devlet’ almanya idi. o tarihlerde turancı diye bilinen bazı kişiler almanya’ya geziler yapıyorlardı, nuri demirağ adlı işadamının almanlarla turancılar arasındaki para trafiğini yürüttüğü söyleniyordu. ancak sanıklar tüm iddiaları reddettiler. gürem’e dair ifadelerinin işkence altında alındığını söylediler. iddialarına göre tabutluklara konmuşlar, günlerce aç susuz bırakılmışlar, dövülmüş, sövülmüşlerdi.
“atatürk’ten böyle öğrendik”
savcının hakkındaki ithamlarını duyan reha oğuz türkkan büyük bir şaşkınlıkla “bunlar, yıllarca, atatürk tarafından bizzat tayin ve tavzif edilen (görevlendirilen) mahmut esat bozkurt tarafından devletin üniversitelerinde, inkılap tarihi kürsüsünden söylenmiştir. on binlerce genç ve içlerinde de ben, bu sözleri duyduk. bu telkinler altında kaldık. atatürkçülüğün, kemalizm’in bu olduğuna inandık. imtihanlarda ancak bu surette cevap vererek sınıf geçebildik. bu dersler, bilahare devlet tarafından yayınlanmıştır (...) anayasamızın manası bize böyle anlatılmıştı. kemalizm’i, rejimi ve anayasayı bu şekilde belleyen ve maarif vasıtası ile bu şekilde öğrenen kimselere bu gün ‘kemalizm’in, rejimin düşmanısın, anayasaya aykırı şeylere inanıyorsun, hainsin’ demek, tarihin hayretle üzerinde duracağı bir acayipliktir,” demişti.
66 oturum süren dava 29 mart 1945’te sonuçlandı. suçlanan 13 kişiden 10’u çeşitli cezalara çarptırıldılar. zeki velidi togan hükümeti devirmekten suçlu bulunan tek kişiydi, 10 yıl ağır hapis ve dört yıl adapazarı’nda sürgün cezasına çarptırıldı. reha oğuz türkkan, gizli örgüt kurmaktan suçlu bulundu ve 5 yıl ağır hapis, 4 yıl diyarbakır’da sürgün cezasına çarptırıldı. nihal atsız, 3 mayıs mitinginden dolayı dört yıl ağır hapis ve 13 ay 15 gün adana’da sürgüne mahkum edildi. ilerde ülkücü hareketin lideri olacak alparslan türkeş 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. diğer sanıklara da çeşitli hapis ve sürgün cezaları verildi.
atsız'ın oğlu yağmur'a vasiyeti
nihal atsız daha sonra 3 mayıs 1944’ü “milliyetçi uyanış günü” ve kendi doğum günü olarak ilan etti. bugün ırkçı türkçülerin kutladığı "bayram" işle böyle bir arka plana sahip.
ırkçı türkçülüğün yakın ve uzak takipçilerine ne vaadettiğini ise nihal atsız'ın 1941'de yazdığı ama etkileri günümüze kadar süren ünlü vasiyeti anlatsın: "yağmur oğlum! bugün tam birbuçuk yaşındasın. vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. sana bir resmimi yadigar olarak bırakıyorum. öğütlerimi iyi tut, iyi bir türk ol. komünizm bize düşman bir meslektir. bunu iyi belle. yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. ruslar, çinliler, acemler, yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. bulgarlar, almanlar, italyanlar, ingilizler, fransızlar, araplar, sırplar, hırvatlar, ispanyollar, portekizliler, rumenler yeni düşmanlarımızdır. japonlar, afganlılar ve amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. ermeniler, kürtler, çerkezler, abazalar, boşnaklar, arnavutlar, pomaklar, lazlar, lezgiler, gürcüler, çeçenler içerideki düşmanlarımızdır. bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı. tanrı yardımcın olsun!"
görüldüğü üzere türkçülük günü, birbirleriyle dahi anlaşamayan üç beş ırkçı kafatasçı faşist tarafından ihdas edilmiş balon bir gündür. ülkemizdeki, ne yazık sayıları son yıllarda artan faşolardan başka hiç kimse tarafından silklenmemektedir.
3 mayıs türklük günü"nün öteki tarihi
sabahattin ali-nihal atsız davası ve turancılar davası
ikinci dünya savaşı arifesinde ırkçı türkçülüğün en önemli figürü hüseyin nihal atsız (1905-1975) idi. atsız’ın 15 mayıs 1931 ila 25 eylül 1932 arasında yayınladığı atsız mecmuası’nın ilk sayıdaki sloganı “ben, sen, o yok, biz varız” idi, ancak 2. sayıda “bütün türkler bir ordu, katılmayan kaçaktır” şekline dönüştürülmüştü. dergiye yazı yazanlar arasında fuat köprülü, zeki velidi togan, pertev naili boratav, sabahattin ali, nihat sami banarlı, orhan şaik gökyay, abdülbaki gölpınarlı, ali ihsan sabis ve abdülkadir inan gibi önemli entelektüeller bulunuyordu.
havsala ölçme aleti
günümüzde sıkça kullanılan ‘sözde türk’ kavramının mucidi olan atsız, hitler'in özel armağanı olduğunu söylediği bir aletle isteyenlerin kafatasını ölçer, güya bir dizi hesap yaptıktan sonra kişinin yüzde kaç türk olduğunu söylerdi. yıllar sonra aletin ne olduğu anlaşıldı. dr. rıza nur'dan kalan bu alet, doktorların hamile kadınların rahat doğum yapıp yapamayacaklarını anlamak için leğen kemiklerinin bulunduğu bölgeyi ölçtükleri ‘havsala ölçme aleti’ idi! türkçülere göre atsız bunu arkadaşlarını güldürmek için yapıyordu.
2-11 temmuz 1932 tarihli birinci türk tarih kongresi sırasında zeki velidi togan ile reşit galip arasındaki türklerin orta asyalı kökenleri hakkındaki tartışmada togan’ın yanında almasının bedelini ağır ödeyen atsız darülfünun’daki görevinden (fuat köprülü’nün asistanı idi) uzaklaştırıldığı gibi, 14 temmuz 1934’te, geçmiş sayılardan birinde yayımlanan “komünist, yahudi ve dalkavuk” başlıklı yazısı bahane edilerek dergisi orhun kapatıldı.
reha oğuz türkkan
bu dönemde parlayan bir diğer ırkçı türkçü 1938-1943 yılları arasında ergenekon, bozkurt ve gök-börü adlı üç türkçü derginin editörü olan reha oğuz türkkan idi. türkkan bu dergide ‘reha kurtuluş’, ‘avni motun’, ‘ergenekoncu’ ve ‘a. mete turanlı’ imzaları ile yazılar yazıyordu.
4 şubat 1939 tarihli ergenekon’da türkkan “düşünün bir kere: büyük şef [mustafa kemal] ne diye ‘ırk tarihimiz’ üzerinde bu kadar ısrarla durdu?… niçin durmadan bize: ‘tarihimizin en mühim kısmı orta asya’dadır!’ dedi ve oradaki ırkdaşları bize hatırlattı?... gene o sevimsiz politika denilen nesne yüzündendir ki bize doğrudan doğruya: ‘kandaşlar, asya’da milyonlarca kardeşlerimiz var; esaret altında inliyorlar. bir gün gelip onları kurtaracağız ve büyük türk birliğini kuracağız!’ diyemedi. fakat bir çok yerlerde bu fikrini ve bu inanışını sezdirdi… atatürk en samimi bir panturanistti ve bunu tahakkuk ettirebilecek bir kudretteydi” diyerek ideolojik meşruiyetini nereden aldığını gayet güzel anlatmıştı.
türkkan ve atsız hiçbir zaman anlaşamadılar ve mücadeleyi zaman zaman birbirlerinin etnik kökeni üzerinden yürüttüler. örneğin türkkan, atsız’ı ‘türklerin çoğunun dahil olduğu brakisefal ırktan olmamakla’ suçladığında atsız’ın cevabı “türkkan'ın ataları ermeni’dir. o türkkan değil ermenikan'dır,” olmuştu.
alman ilerleyişinin coşkusu
22 haziran 1941’de hitler ordularının sovyetler birliği’ni birlikte işgal ettiği haberleri ankara’ya ulaştığında tbmm’de nasıl bir atmosfer doğduğunu chp trabzon milletvekili ahmet faik barutçu şöyle anlatmıştı: “alman-sovyet harbi memlekette bir bayram havası vücuda getirmiştir. herkes birbirini tebrik ediyor. beş yüz senelik tarihi bir intikamın sevki ve sevinci ile kalpler derhal alman zaferi için çarpmaya başladı. öğleden sonra meclis koridorunda dışişleri bakanı saraçoğlu’na: -siyasi gazanız bir kere daha mübarek olsun, dedim. saraçoğlu: -hepimizin! cevabını verdi. mebuslar birbirlerine: -bayramınız mübarek olsun diyorlardı.”
almanların güneyden stalingrad’ı çevirmeye başladığı günlerde başbakan refik saydam’ın ani ölümü üzerine başbakan olan şükrü saraçoğlu, 5 ağustos 1942 tarihli güven oylamasından sonra şöyle demişti: “biz türküz, türkçüyüz ve daima türkçü kalacağız. bizim için türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. biz azalan ve azaltan türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan türkçüyüz ve her vakit bu istikamette çalışacağız!”
sabahattin ali-nihal atsız davası
nazi almanya’sıyla flört eden devlet ricali sayesinde rejimin şımarık çocuğu rolünü oynayan ırkçı hareketin lideri nihal atsız, 1940’ta yayımladığı içimizdeki şeytan adlı romanında ırkçı-turancıları eleştiren sabahattin ali’yi gözden düşürmek için ‘içimizdeki şeytanlar’ adlı broşürü bu sırada yazdı. atsız broşürde sabahattin ali’ye “kirye sebahattinaki. yahut fikirlerine ve irfanına göre yoldaş sabahattin aliyef. sen, kanı bozuk oflu rum dönmesi ve marks'ın fikri veledi!” diye sesleniyordu. bu ırkçı hitaplar güya sabahattin ali’nin hayat hikayesini ve ideolojik biçimlenmesini alaya almak içindi.
bu polemik tam üç yıl bu minvalde sürdükten sonra, mart-nisan 1944’te nihal atsız’ın kendi gazetesi orhun’da, başbakan şükrü saraçoğlu’na hitaben yazdığı iki açık mektupla iyice alevlendi. ilk mektubunda ülkeyi "sinsi sinsi istila eden komünizm tehlikesi"ne karşı başbakana 1942’deki sözlerini hatırlatan atsız, kızıl ordu'nun nazi ordularını önüne katarak avrupa'ya doğru ilerlediği o günlerde sscb aleyhine konuşmak yürek istediği için dilini tutmak zorunda kalan saraçoğlu’ndan umduğu yanıtı alamayınca bir ay sonra ikinci bir mektup yazdı.
benzer temaların işlediği bu mektupta o sırada ankara devlet konservatuarı’nda dramaturg olarak çalışan sabahattin ali’yi, dil tarih coğrafya fakültesi folklor hocası pertev naili boratav’ı, istanbul üniversitesi pedagoji enstitüsü öğretim üyesi prof. sadrettin celal antel’i ve eski milletvekili, dilbilimci ahmet cevat emre’yi de "vatan haini komünistler" olarak suçluyordu.
atsız, bununla kalsa hükümetten ses çıkmayabilirdi, ama hızını alamayıp aralık 1938'den milli eğitim bakanı olan hasan âli yücel’i de ağır biçimde eleştirince, o günlerde savaşı kazanması an meselesi olan sovyetler birliği ve batı devletlerine bir jest yapmak için fırsat kollayan hükümet, nihal atsız’ı robert kolej’deki görevinden aldı, orhun’u kapattı.
3 mayıs ‘türklük günü’
diğer hocalardan gık çıkmamıştı ama hasan ali yücel ile ulus gazetesinin editörü falih rıfkı atay’ın cesaretlendirdiği sabahattin ali, nihal atsız’a karşı ‘hakaret’ davası açınca durum yine kontrolden çıktı. 26 nisan 1944’teki ön soruşturmada, olayı ‘vatanseverlerle hainlerin savaşı’ olarak niteleyen atsız’ın mesajını alan ‘vatansever’ gençler galeyana geliverdi. önce, ankara üniversitesi felsefe bölümü öğrencilerinden osman yüksel serdengeçti, sabahattin ali’ye fiziksel saldırıda bulundu. 3 mayıs 1944 tarihli ikinci duruşmada, sabahattin ali ne zaman ağzını açsa, nihal atsız ve yandaşları tarafından alkışlar ve sloganlarla susturuldu. ‘ırkçı-türkçü’ gençler, ulus meydanı’nda “kahrolsun komünistler”, “kahrolsun moskova uşakları” “çok yaşa atatürk!”, “çok yaşa milliyetçi türkiye!” sloganları atarak yürüyorlar, vurup kırıyorlar, etrafa sataşıyorlardı. sonunda sabahattin ali’nin kitaplarını yaktılar.
bu taşkınlıkları sessizce izleyen mahkeme heyeti 9 mayıs’ta kararını açıkladı, nihal atsız’ı sabahattin ali’ye hakaretten dört ay hapis cezasına çarptırdı ama cezası ertelendi. sadece atsız boğaziçi lisesi’ndeki öğretmenlikten görevinden atıldı.
turancılar davası
almanya’nın savaşı kaybedeceği anlaşıldığında, hükümet ırkçılıktan derhal çark etti. 19 mayıs 1944’te gençlik bayramı dolayısıyla halka bir konuşma yapan cumhurbaşkanı inönü, “türk milliyetçisiyiz, fakat memleketimizde ırkçılık prensibinin düşmanıyız,” diyordu. konuşmayı izleyen iki hafta içinde ırkçılar gözaltına alınmaya başladı.
uzun bir soruşturma döneminden sonra 7 eylül 1944’de istanbul istiklal mahkemesi’nde ‘turancılar davası’ başladı. davada zeki velidi togan, reha oğuz türkkan, nihal atsız, hüseyin namık orkun, orhan şaik gökyay, fethi tevetoğlu, alparslan türkeş, hikmet tanyu, başta olmak üzere 23 sanık yargılanıyordu. suçlama “hükümeti devirmek için gizli örgüt kurmaktı”. savcıya göre örgütün adı ‘gürem’di.
ziya özkaynak adlı bir sanık 7.080 üyesi olduğunu söylediği örgütün amacını şöyle tarif etmişti: “ırkçı ve turancı bir hükümet kurmak lazımdır. bugünkü hükümet hiçbir şey başaramıyor. biz hükümeti ele almak için gizli bir teşkilat kurduk. atatürk'e muhalif bir doktorun idaresindeyiz. birçok subaylar cemiyetimize dahildir. muhafız alayı ve sarıkışla subaylarını elde ederek bu kuvvetlerle merkezden ani bir darbe-i hükümet yapacağız. ecnebi bir hükümetle temastayız. bize silahla yardım edecek. doğru büyük millet meclisi'ne giderek evvela mebusları tevkif edip, iktidarı alacağız!”
‘ecnebi devlet’ almanya idi. o tarihlerde turancı diye bilinen bazı kişiler almanya’ya geziler yapıyorlardı, nuri demirağ adlı işadamının almanlarla turancılar arasındaki para trafiğini yürüttüğü söyleniyordu. ancak sanıklar tüm iddiaları reddettiler. gürem’e dair ifadelerinin işkence altında alındığını söylediler. iddialarına göre tabutluklara konmuşlar, günlerce aç susuz bırakılmışlar, dövülmüş, sövülmüşlerdi.
“atatürk’ten böyle öğrendik”
savcının hakkındaki ithamlarını duyan reha oğuz türkkan büyük bir şaşkınlıkla “bunlar, yıllarca, atatürk tarafından bizzat tayin ve tavzif edilen (görevlendirilen) mahmut esat bozkurt tarafından devletin üniversitelerinde, inkılap tarihi kürsüsünden söylenmiştir. on binlerce genç ve içlerinde de ben, bu sözleri duyduk. bu telkinler altında kaldık. atatürkçülüğün, kemalizm’in bu olduğuna inandık. imtihanlarda ancak bu surette cevap vererek sınıf geçebildik. bu dersler, bilahare devlet tarafından yayınlanmıştır (...) anayasamızın manası bize böyle anlatılmıştı. kemalizm’i, rejimi ve anayasayı bu şekilde belleyen ve maarif vasıtası ile bu şekilde öğrenen kimselere bu gün ‘kemalizm’in, rejimin düşmanısın, anayasaya aykırı şeylere inanıyorsun, hainsin’ demek, tarihin hayretle üzerinde duracağı bir acayipliktir,” demişti.
66 oturum süren dava 29 mart 1945’te sonuçlandı. suçlanan 13 kişiden 10’u çeşitli cezalara çarptırıldılar. zeki velidi togan hükümeti devirmekten suçlu bulunan tek kişiydi, 10 yıl ağır hapis ve dört yıl adapazarı’nda sürgün cezasına çarptırıldı. reha oğuz türkkan, gizli örgüt kurmaktan suçlu bulundu ve 5 yıl ağır hapis, 4 yıl diyarbakır’da sürgün cezasına çarptırıldı. nihal atsız, 3 mayıs mitinginden dolayı dört yıl ağır hapis ve 13 ay 15 gün adana’da sürgüne mahkum edildi. ilerde ülkücü hareketin lideri olacak alparslan türkeş 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. diğer sanıklara da çeşitli hapis ve sürgün cezaları verildi.
atsız'ın oğlu yağmur'a vasiyeti
nihal atsız daha sonra 3 mayıs 1944’ü “milliyetçi uyanış günü” ve kendi doğum günü olarak ilan etti. bugün ırkçı türkçülerin kutladığı "bayram" işle böyle bir arka plana sahip.
ırkçı türkçülüğün yakın ve uzak takipçilerine ne vaadettiğini ise nihal atsız'ın 1941'de yazdığı ama etkileri günümüze kadar süren ünlü vasiyeti anlatsın: "yağmur oğlum! bugün tam birbuçuk yaşındasın. vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. sana bir resmimi yadigar olarak bırakıyorum. öğütlerimi iyi tut, iyi bir türk ol. komünizm bize düşman bir meslektir. bunu iyi belle. yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. ruslar, çinliler, acemler, yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. bulgarlar, almanlar, italyanlar, ingilizler, fransızlar, araplar, sırplar, hırvatlar, ispanyollar, portekizliler, rumenler yeni düşmanlarımızdır. japonlar, afganlılar ve amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. ermeniler, kürtler, çerkezler, abazalar, boşnaklar, arnavutlar, pomaklar, lazlar, lezgiler, gürcüler, çeçenler içerideki düşmanlarımızdır. bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı. tanrı yardımcın olsun!"
görüldüğü üzere türkçülük günü, birbirleriyle dahi anlaşamayan üç beş ırkçı kafatasçı faşist tarafından ihdas edilmiş balon bir gündür. ülkemizdeki, ne yazık sayıları son yıllarda artan faşolardan başka hiç kimse tarafından silklenmemektedir.
devamını gör...
82.
3 mayıs türkçülük günümüz kutlu olsun. .
devamını gör...
83.
84.
devamını gör...
85.
aklı selim sahibi türk milliyetçilerinin günü kutlu olsun.
devamını gör...
86.
ne mutlu türküm diyene!
devamını gör...
87.
88.
89.
90.
milliyetçi arap partisi genel başkanının bu sene de adını milliyetçiler günü olarak telaffuz edip etmeyeceğini merak ettiğim ''gün''.
devamını gör...
91.
türküm ve türklüğümü seviyorum. ortaya bir iddia koyabilmiş, adından bahsettirmiş, tarihte büyük yer kaplamış, büyük bir millet. bu bayramın içeriğini bilmiyorum hangi türkçülük esas alınıyor neyin davası güdülüyor bilmiyorum ben şuradayım;
"kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik.
kelleler damlardı kılıcımızdan. bir biz vardık cihanda, bir de küffar…
zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları…
ihtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu.
sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, “ben avrupalıyım” demeye başladı, “asya bir cüzzamlılar diyarıdır.”
avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına: “hayır delikanlı” diye fısıldadılar, “sen bir az gelişmişsin.”
ve hıristiyan batı’nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir “nişân-ı zîşân” gibi gururla benimsedi aydınlarımız."
bayramınız kutlu olsun.
"kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik.
kelleler damlardı kılıcımızdan. bir biz vardık cihanda, bir de küffar…
zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları…
ihtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu.
sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, “ben avrupalıyım” demeye başladı, “asya bir cüzzamlılar diyarıdır.”
avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara, ve kulağına: “hayır delikanlı” diye fısıldadılar, “sen bir az gelişmişsin.”
ve hıristiyan batı’nın göğsümüze iliştirdiği bu idam yaftasını, bir “nişân-ı zîşân” gibi gururla benimsedi aydınlarımız."
bayramınız kutlu olsun.
devamını gör...
92.
yüreği kürşad olanın yari asena olurmuş. bir sonraki sene çin zulmü altındaki kardeşlerimizle kutlamak nasip olur umarım.
devamını gör...
93.
böl, parçala, yut tuzağına düşerek ülkesini siyonizme kaptırmak üzere olan saflara hayırlı olsun!
devamını gör...
94.
kutlu olsun.
devamını gör...
95.
başta sözlüktekiler olmak üzere tüm türkçü dostlarımın türkçüler gününü kutluyorum. türk düşmanlarının canı cehenneme !
devamını gör...
96.
çoğunuz hitit, rus, balkan, laz, arap karışımısınız. türkiye’de homojen türk bulmak zor. yüzlerce senedir aladağ gibi uç köylerde yaşayan türkler var ve bunların sayısı fazla değil.
devamını gör...
97.
başıma bir iş gelmeyecekse ilk kez duyduğum gündür.
tarihselliği de biraz şey gibi duruyor. sabahattin ali ve nazım karşıtlığı falan. komünist değilim de, kitaplarının yakılması hadidesi talihsiz olmuş. daha güzel bir tarihe alınabilirmiş malazgirt zaferi olsun, ne bileyim bi şeyler. bence o zaman daha büyük kesimler tarafından daha coşkulu kutlanırdı.
neyse efendim ölmek için çok gencim: kutlu olsun.
tarihselliği de biraz şey gibi duruyor. sabahattin ali ve nazım karşıtlığı falan. komünist değilim de, kitaplarının yakılması hadidesi talihsiz olmuş. daha güzel bir tarihe alınabilirmiş malazgirt zaferi olsun, ne bileyim bi şeyler. bence o zaman daha büyük kesimler tarafından daha coşkulu kutlanırdı.
neyse efendim ölmek için çok gencim: kutlu olsun.
devamını gör...
98.
türkçülük günü olmaz türk günü olur.
devamını gör...
99.
asla şüphem yoktur ki, türklüğün unutulmuş medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır!
ne mutlu türküm diyene! demiş başbuğ atatürk.
kutlu olsun, unutmayın kuvva bire kadar kırılmadıkça bu memleketten ümit kesilmez.
biz hâlâ ölmedik ve buradayız! hodrimeydan.
ne mutlu türküm diyene! demiş başbuğ atatürk.
kutlu olsun, unutmayın kuvva bire kadar kırılmadıkça bu memleketten ümit kesilmez.
biz hâlâ ölmedik ve buradayız! hodrimeydan.
devamını gör...
100.
isteyen lagaluga yapabilir. ben türk olmaktan gurur duyuyorum. el evdeki iti överken siz pek çoğunuz evdeki aslanda kusur arıyorsunuz.
tarih bilgisi olanlar görüyor ne kadar köklü bir milletiz. kapitalist düzen elbette yıprattı kimlik sorunları da yarattı ama türk hep vardır. var olacaktır.
ne mutlu türk'üm diyebilene!
tarih bilgisi olanlar görüyor ne kadar köklü bir milletiz. kapitalist düzen elbette yıprattı kimlik sorunları da yarattı ama türk hep vardır. var olacaktır.
ne mutlu türk'üm diyebilene!
devamını gör...