anarşik rehavet

beni engellediğini unutup bilerek cevap vermediğimi sanan değerli yazar.

bitıls mı dedi biıtlıs mı dedi?

normal sözlük ile tanışmama vesile olmuş olan yazardır.

lokum, lokum gibi kadın ya hu; lokum...

bir pizza'ya 450 tl verdiği için hastalandığını duyduğum radyocu.

herşey puura'nın kafa iznine ayrılmasıyla başladı. ardından zugra hastalandı. sırada ne var? clark kent'in süperman olduğu mu ortaya çıkacak? belki de ben nazar değdiriyorumdur insanlara.

herneyse zugra kişisi ilginç bir figürdür. radyo'yu açar bir bakmışsın kelimelerden hikaye uyduruyor bir bakmışsın ingilizce konuş fil konuş diye bıcır bıcır tekerlemeler söylüyor. ilginç bir şekilde kendini dinletir. sözlükte yaşanan olmayan dekolte skandalından sonraki muhabbet de ayrıca efsane programlar arasına alınabilir.

bazen dünyayı ele geçirmek gibi emelleri olduğunu düşünüyorum. kütüm kütüm kültürlü olduğu halde radyoda bunlardan sıkılıp ölmüne boş yapmayı seviyor. kültürünün zekatını verse kültürlenirsin. bende öyle bir his uyandırıyor.

ayrica zugra diye gerçek bir kişi yoktur. zugra insanların şalter egosudur. şalterle atınca gider iki doz zugra alırsın bişiyciğin kalmaz. hatırlat 3ds max'de senin adına kutu kutu ilaçlar üreteyim. son olarak bu gereksiz uzunluktaki entrymi -eee şey geliyorum doktor bey bir dakika- bir atasözü ile bitiriyorum. damlaya damlaya zugra olur

bmw show room'a audi çizen, dünyalar tatlısı, çılgın, yüksek mimar, sözlükçü, radyocu.. genius arkadaşım.)

cok kendi. hani boyle kaliplara tikayip siniflandirabileceginiz bir kişilik degil. oyle şahsına münhasır, fazla kendine has, ozerk bir durusu olan, gulusu de cokk guzel, bir acayip aurali kadin iste. zugra ne demek bilmiyorum ama hakikaten zugra kisaca… bu kadar kendi olan birini uzaktan da olsa tanimak en az zugra kadar da guzel hani.
tanim; cağnım kadın yazarı.

kendisine saygım 1000 kat artmıştır bu gece itibarıyla. artık o anlatacak ben hayranlıkla dinleyeceğim. isterse 1 cümle etsin ama ''o''ndan bahsetsin.

1826 bitlis.

ringo daha küçük bir çocuk. müziğe meraklı. gitara merak salıyor küçük yaşlarda. çevresinde hep bağlama, cura, kabak kemane, yaylı tambur ve cümbüş çalınırken küçük ringo gitara başlar. gerçi ileri de baterist olur ama bunun şu anlık konuyla ilgisi bulunmamaktadır. mamafih bulunsa da zararı olmazdı.
kısa zamanda gitar üzerindeki hakimiyetini geliştirir.

gençlik yılları.
ringonun gitar konçertosunu daha 16 yaşında besteler. maalesef bilinmeyen nedenlerle rodrigo olarak geçse de aslında ringonun bestesidir. ve bu kendisinin adının ilk karıştırılması olmayacaktır.


yurt dışına çıkışı
kan davası yüzünden memleketinden ayrılmak zorunda kalır. elinde gitarı ve çantasıyla istanbul yolunu tutmak istese de yolda yine kendisiyle beraber gelen üç hemşerisi ile londra'ya kadar gider. burada bir yabancı olduğu için kendisine ringo yerine gringo denir. burada beraber geldiği diğer arkadaşları ile müzik grubu kurarlar. ilk başlarda genelde düğünlerde sahneye çıksalarda ünleri daha sonraları tüm dünyaya yayılır.

grubun adını önce bitlis koyarlar memleket hasretinden dolayı. türküleri kendi tarzlarında yorumlarlar. ki bu daha sonraları altın gün, ersen ve dadaşlar ve yurtseven kardeşler gibi gruplara da ilham kaynağı olur. zamanla bitlis adı beatles'a dönüşür. imagine all the people, cemilenin gezdiği dağlar meşeli, twist and shout ve lingo lingo şişeler ile dünyayı kasıp kavururlar.

fakat ya ringonun adına lingo derler yada şarkıya ringo ringo şişeler. bu isim konusundan çok muzdarip olmuştur.

en son dönemin başbakanı köydeki kan davasına son verince ringo köyüne dönmeye karar verir. ama baba yadigarı sadece bir tek ahır kalmıştır. ve ringo ahıra yerleşir.

işte ringonun ahırının gerçek hikayesi.

bir rivayete göre de ingiltereden gelip ve ahırda yaşamaya başladığı için kendisine dingil manasında dingo denilmiştir.

kaynakça:
hey girl - sayı 103
rivayet kaynak kişi: sezen cumhur önal

dinlemeye katlanamadığında istek şarkıyı çat diye yarıda kesip beni gülme krizine sokan sözlüğün küçük kızı.

mor havucu bilmiyordur, olsundur. ben de 30 yaşında falan öğrenmistim. şalgamın bulgurla mayalanması konusunda "yani bulgur içiyoruz" diyerek beni derin düşüncelere sevk etmiştir. hadi burdan ek bir bilgi vereyim. mor havuç görmedin çünkü onlar siyah renkli dışı. bakkalda satılanlardan değilde gerçekten kıvamı tutturulmuş bir şalgam içsen bence hoşuna gider.

roma'daki bütün yapıları yıkmak istemesiyle beni dumura uğratmıştır. neden yani? (bkz: swh)

arada halka inip biz fanilere radyo yayını yapması ile sagol allah razı olsun dedirtir. benim bildiğim zugra halkı sever. evinde halktan bir iki kişi beslediğini bile düşünürüm zaman zaman.

sağolsundur varolsundur hep yazsındır hep radyoculuk yapsındır.

mor havucu bilmediği için kendini bir hayli cahil hisseden ama yine de bulgurla mayalanmış bir şeyi içmeyeceği konusunda emin olan yazar.

bzae öyle bir trollük yapıyor ki anlamıyorum, kendine özgü bir tarzı var valla anlamıyorum. ayrıca yaşına göre oldukça güzel olan bir hanımefendidir. arada radyo yayını yaptığını biliyorum birde.

#2940066 izmir bana uzak be tatlım. o kadar yol gelemem. ama belki rastlaşırsak, olur, içeriz. tanım: tatlı, sevecen, eğlenceli, konuşkan bir hatun. işi gücü rast gelsin. kadından önce insan. sevgilerle...

şuan çok fazla ve garip ruh hallerini kendinde barındıran yazar. yaklaşmayın, tehlikeli olabilir. hepsi de sıkıntıdan

delirdi galiba.

sesinden anladığım kadarıyla çok enerjik neşeli bir hanımefendi.(radyo yayınında mangala davet etti kendileri hemdeeeee bahçede davetliyiz ahaliii)

gönlü pardon bahçesi geniş insan. *

hayvan gibi tavuk budunu hunharca dişleyen erol taş gibi lömbür lömbür et yeme hayalleri kurduğumuz bu gece hayalimizin orta yerine, alüminyum zımbırtısını kaybetmiş xena gibi* ''hellim de hellim!'', ''hellim de hellim!'' , ''orama da hellim!'' ''burama da hellim!'' diyerekten zomburdoooonk! diye giren yazar kişisidir.*

gülüşüne kurban olduğum.

mütiş kadın mütiş.

millete zararlı alışkanlıkları öğreten, yaramaz yazar. çok ayıp cıkcıkcık.*