61.
yüzünü görememektir.
sesini duyamamaktır.
elini uzatsan yakındayken kaf dağının arkasında olmaktır.
keşkelerle bezenmiş bir yürek ve parçalanmış bir ciğerdir.
geceleri usul usul ağlamaktır.
dışarıda gördüğün her çift, sağ alt tarafı sızlatıyordur.
sesini duyamamaktır.
elini uzatsan yakındayken kaf dağının arkasında olmaktır.
keşkelerle bezenmiş bir yürek ve parçalanmış bir ciğerdir.
geceleri usul usul ağlamaktır.
dışarıda gördüğün her çift, sağ alt tarafı sızlatıyordur.
devamını gör...
62.
insanlığın kendisi kadar eski olan acıdır. yakar, kavurur, harap eder insanı. en iyi hali bile kalbe batan ve sürekli acıyı duymanıza sebep olan bir kıymık gibidir...
peki ya bu aslında madalyonun görünen tek bir yüzüyse? sevdiğine bir nedenden kavuşamadığından, terkedildiğinden ya da sayabileceğimiz pek çok sebepten dolayı çekilen bu acı... ya bir de durumun görmezden gelinen başka bir tarafı daha varsa ve bu hiç aklımıza gelmiyorsa?
leyla ile mecnun, ferhat ile şirin, aragorn ile arwen, alaaddin ve prenses yasmin ve daha niceleri. ne büyük hikayeler değil mi? birisi aşkı için dağları deler, diğeri çöllere vurur kendisini ve bizler de hep onların hikayelerini dinleriz. ama sonrası?
bu aşk hikayelerinin sonu mutlu biten de çok var bilirsiniz''ve ömür boyu mutlu yaşadılar'' diye biter...
iyi de nereden biliyoruz ömür boyu mutlu yaşadıklarını? nereden biliyoruz hayatlarında her şeyin güzel gittiğini, birbirlerini o hissettikleri büyük aşkla sevmeye devam ettiklerini? o hikayelerin sonraları hiç anlatılmaz. aslında sonradan neler olduğuna dair bir ayrıntı yoktur. ya her şey sonradan sarpa sardıysa? zindan gibi bir hayatları olduysa mesela? beraber yaşamaya başladıktan sonra hiç anlaşamadılarsa? uyum problemleri olduysa? karakterlerinin birbirlerine aslında hiç uymadıklarını fark ettilerse?
işte size madalyonun öbür yüzü!
geriye dönüp bakıyorum. kendi payıma epey aşk acısı yaşadım. kimi zaman istedim olmadı, kimi zaman karşımdaki umutlarımı yıktı, kimi zaman aşkıma cevap alamadım. ve şimdi anlıyorum ki belki de o acı o kadar gözümü kararttı o kadar aklımı kapladı ki haliyle sonrasını gerçekten düşünmek aklıma bile gelmedi. kim bilir belki de çok daha büyük mutsuzlukların, hayal kırıklıklarının ya da acıların kapısından döndüm haberim yok. birisini ne kadar severseniz sevin ne kadar iyi anlaşırsanız anlaşın o kişiyle kavuştuğunuzda ilişkinizin hayal ettiğiniz gibi olacağının bir garantisi var mı? çok sevmek çok bağlanmak ya da çok umut etmek bu garantiyi veriyor mu? bir evin içinde gerçekten uyum içinde yaşayabilecek misiniz? zevkleriniz ve renkleriniz, hayata bakış açınız çakıştığında içinizdeki çoktan solmaya yüz tutmuş o büyük aşk siz daha farkına bile varamadan tamamen sönebilir. hatta işler iyice sarpa sardığında artık sevgi de hissetmemeye başlarsınız.
o yüzden aşk acısı çekerken ya da avucunuzda hayal kırıklıklarınız kendi yalnızlığınızda çile çekerken, zor ama bir de işin bu yanını düşünün. siz öyle farz ettiğiniz ve inandığınız için her şeyin çok güzel olabilecekken bir anda tepetaklak olduğunu düşünürsünüz. kalbinizde yanma hissederken bunları düşünmek zor kabul ediyorum. ama bu anlattıklarımın hepsi hayatın gerçekliği. yaşanmış, ispatlanmış ve tanık olunmuş olaylar.
aşk acısı hissetmek iyidir güzeldir. kişi gerçekten yaşadığının ya da nefes aldığının farkına varır. ama acının sizi tamamen ele geçirmesine ve sizi hayattan, karşılaşabileceğiniz başka mutluluklardan, gerçekten iyi hissettirecek başka insanlardan uzak tutmasına izin vermeyin. kafanızı kuma gömerek ya da evinizin yalnızlığınıza kendinizi hapsederek yaşarsanız eğer, olan yalnızca size olur. belki de bir yerden sonra kumdan başınızı kaldırmalı ve evinizin yalnızlığınızdan uzaklaşmalısınız. acıya bağımlı olmaktan kurtulduğunuzda hayatın aslında o kadar da çekilmez olmadığını ve sokakların öcülerle dolup taşmadığını da fark edersiniz diye düşünüyorum.
peki ya bu aslında madalyonun görünen tek bir yüzüyse? sevdiğine bir nedenden kavuşamadığından, terkedildiğinden ya da sayabileceğimiz pek çok sebepten dolayı çekilen bu acı... ya bir de durumun görmezden gelinen başka bir tarafı daha varsa ve bu hiç aklımıza gelmiyorsa?
leyla ile mecnun, ferhat ile şirin, aragorn ile arwen, alaaddin ve prenses yasmin ve daha niceleri. ne büyük hikayeler değil mi? birisi aşkı için dağları deler, diğeri çöllere vurur kendisini ve bizler de hep onların hikayelerini dinleriz. ama sonrası?
bu aşk hikayelerinin sonu mutlu biten de çok var bilirsiniz''ve ömür boyu mutlu yaşadılar'' diye biter...
iyi de nereden biliyoruz ömür boyu mutlu yaşadıklarını? nereden biliyoruz hayatlarında her şeyin güzel gittiğini, birbirlerini o hissettikleri büyük aşkla sevmeye devam ettiklerini? o hikayelerin sonraları hiç anlatılmaz. aslında sonradan neler olduğuna dair bir ayrıntı yoktur. ya her şey sonradan sarpa sardıysa? zindan gibi bir hayatları olduysa mesela? beraber yaşamaya başladıktan sonra hiç anlaşamadılarsa? uyum problemleri olduysa? karakterlerinin birbirlerine aslında hiç uymadıklarını fark ettilerse?
işte size madalyonun öbür yüzü!
geriye dönüp bakıyorum. kendi payıma epey aşk acısı yaşadım. kimi zaman istedim olmadı, kimi zaman karşımdaki umutlarımı yıktı, kimi zaman aşkıma cevap alamadım. ve şimdi anlıyorum ki belki de o acı o kadar gözümü kararttı o kadar aklımı kapladı ki haliyle sonrasını gerçekten düşünmek aklıma bile gelmedi. kim bilir belki de çok daha büyük mutsuzlukların, hayal kırıklıklarının ya da acıların kapısından döndüm haberim yok. birisini ne kadar severseniz sevin ne kadar iyi anlaşırsanız anlaşın o kişiyle kavuştuğunuzda ilişkinizin hayal ettiğiniz gibi olacağının bir garantisi var mı? çok sevmek çok bağlanmak ya da çok umut etmek bu garantiyi veriyor mu? bir evin içinde gerçekten uyum içinde yaşayabilecek misiniz? zevkleriniz ve renkleriniz, hayata bakış açınız çakıştığında içinizdeki çoktan solmaya yüz tutmuş o büyük aşk siz daha farkına bile varamadan tamamen sönebilir. hatta işler iyice sarpa sardığında artık sevgi de hissetmemeye başlarsınız.
o yüzden aşk acısı çekerken ya da avucunuzda hayal kırıklıklarınız kendi yalnızlığınızda çile çekerken, zor ama bir de işin bu yanını düşünün. siz öyle farz ettiğiniz ve inandığınız için her şeyin çok güzel olabilecekken bir anda tepetaklak olduğunu düşünürsünüz. kalbinizde yanma hissederken bunları düşünmek zor kabul ediyorum. ama bu anlattıklarımın hepsi hayatın gerçekliği. yaşanmış, ispatlanmış ve tanık olunmuş olaylar.
aşk acısı hissetmek iyidir güzeldir. kişi gerçekten yaşadığının ya da nefes aldığının farkına varır. ama acının sizi tamamen ele geçirmesine ve sizi hayattan, karşılaşabileceğiniz başka mutluluklardan, gerçekten iyi hissettirecek başka insanlardan uzak tutmasına izin vermeyin. kafanızı kuma gömerek ya da evinizin yalnızlığınıza kendinizi hapsederek yaşarsanız eğer, olan yalnızca size olur. belki de bir yerden sonra kumdan başınızı kaldırmalı ve evinizin yalnızlığınızdan uzaklaşmalısınız. acıya bağımlı olmaktan kurtulduğunuzda hayatın aslında o kadar da çekilmez olmadığını ve sokakların öcülerle dolup taşmadığını da fark edersiniz diye düşünüyorum.
devamını gör...
63.
kısacası aşk acısı çekme nedeniniz onun varlığına ihtiyaç duymanız, onun varlığına ihtiyaç duymanız ise aslında en derinde kendi 'varlığınıza' ihtiyaç duymanızdır. çünkü o size dönüşmeden (veya tersi siz ona dönüşmeden) veya dönüşmemiş olsa onun (sadece ama sadece) varlığına ihtiyaç duymanız mümkün olamayacaktır. aşkın asırlardır sarhoşluk olarak tanımlanma veya bu şekilde ifade edilme nedeni de budur. çünkü kendini kaybetme hissi yaratır. onun varlığında kendini kaybetme veya 'o'na dönüşme hissi. kısacası acı çekme nedeniniz kaybetme hissiniz. ama bu kaybetmenin en derinine inerseniz aslında kendinizi kaybetme hissine dayandığını bulursunuz. dediğim gibi kaybetmeniz için (kaybetme hissi oluşması için) önce o şeyle bütün olmanız gerek. yani o şey size 'ait' (size ait bir 'parça') bir duruma gelmeden bütün olamaz ve dolayısıyla kaybedemezsiniz. (veya kaybetme hissi oluşamaz). aynı şey ona ihtiyaç duymanız için de geçerli. ona ihtiyaç duymanız için de bu bütünlüğün oluşması gerek. son bir şey daha bu sözlerimi ancak sevenler (yaşayanlar) anlar. yaşamayanlar da sadece 'süslü (şiirsel) sözler' etkisi yapacaktır (ne kadar gerçek olursa olsun).
devamını gör...
64.
derdinden sarhos oldum, o da derdimden 1 cacik yapmadi.
ah ulan hafsa, olmus kac zaman. hala aklimdasin iste. aklimi yedim.
edit: t: gecmeyen aci
ah ulan hafsa, olmus kac zaman. hala aklimdasin iste. aklimi yedim.
edit: t: gecmeyen aci
devamını gör...
65.
aşk acısı ask icin bir gosterge mi?
acın ne kadar buyukse askın da o kadar buyuk mu?
mutlu ask yok mu?
insanların degerlerini hayatımızda yokkenller mi anlarız?
bu dusuncelerin hepsi bana cok toksik geliyor.
mutlu ask vardır zira.
ama elbet insan olmamızdan mutevellit kusurluyuz ve bize de ask acısı ugruyor.
benim dunyamda en zor atlattıgım sey ask acısıdır. parasızlık, bos buzdolabı, odenemeyen banka borcları; olumler, vefatlar; hepsini bi sekilde atlatabiliyorum. ama ask acısında cok acı cekiyorum, cok sancılı geciyor.
ilk uzun iliskimden sonra birkac sene cok acı cektim mesela.
esimden bosandıktan sonra bi 9 sene acı cektim mesela.
bi cocukluk platonik askım icin saglamından 3 sene, aheste aheste 5 sene acı cektim.
bir yarı gercek yarı platonik askım vardı, 1 sene cok saglam acı cektim.
bosandıktan sonra ilk sevgilim beni terk edince, 1 sene cok saglam acı cektim.
baska pek acı cekmedim:) genelde smooth atlattım gerisini.
mesela bu anlattıklarımda kutu kutu anti-depresanlar ictigimi, durmadan agladıgımı ve uyudugumu, eve aylarca yıllarca kapandıgımı filan bilirim. asık olunca ayrılıgı kolay atlatabilen biri degilim:( anca pislik yapıp gitmesi lazım ki gozumden dussun, o zaman rahat geciyor; ya da kör kütük asık degil de daha sakin seviyor olmam lazım.
acın ne kadar buyukse askın da o kadar buyuk mu?
mutlu ask yok mu?
insanların degerlerini hayatımızda yokkenller mi anlarız?
bu dusuncelerin hepsi bana cok toksik geliyor.
mutlu ask vardır zira.
ama elbet insan olmamızdan mutevellit kusurluyuz ve bize de ask acısı ugruyor.
benim dunyamda en zor atlattıgım sey ask acısıdır. parasızlık, bos buzdolabı, odenemeyen banka borcları; olumler, vefatlar; hepsini bi sekilde atlatabiliyorum. ama ask acısında cok acı cekiyorum, cok sancılı geciyor.
ilk uzun iliskimden sonra birkac sene cok acı cektim mesela.
esimden bosandıktan sonra bi 9 sene acı cektim mesela.
bi cocukluk platonik askım icin saglamından 3 sene, aheste aheste 5 sene acı cektim.
bir yarı gercek yarı platonik askım vardı, 1 sene cok saglam acı cektim.
bosandıktan sonra ilk sevgilim beni terk edince, 1 sene cok saglam acı cektim.
baska pek acı cekmedim:) genelde smooth atlattım gerisini.
mesela bu anlattıklarımda kutu kutu anti-depresanlar ictigimi, durmadan agladıgımı ve uyudugumu, eve aylarca yıllarca kapandıgımı filan bilirim. asık olunca ayrılıgı kolay atlatabilen biri degilim:( anca pislik yapıp gitmesi lazım ki gozumden dussun, o zaman rahat geciyor; ya da kör kütük asık degil de daha sakin seviyor olmam lazım.
devamını gör...
66.
ablacım gidip bir yatıp uyusan. geç olmadı mı? çıktığı erkeklerden neredeyse futbol takımı kurulacak hala aşk acısı diyor. şaka gibi. öeh yani. belki rüyanda acısını çektiğin herifi görürsün ama lütfen bizi bir sal.
devamını gör...
67.
kedimin günde birkaç sefer bu şekilde aşk acısı çektiğini görüyor ve çok üzülüyorum. kim bilir pencere önüne gelen hangi hanım kediye kaptırdı gönlünü. arkadaşlarım aşk acısı çekmediğini, esnediğini söylüyor ama onların fikirlerini pek nazarı itibara almıyorum. aşk acısı çekiyor hayvan. öyle değil mi sayın aşk acısı çeken arkadaşım? haksız mıyım? susma, sen de konuş.
devamını gör...
68.
bir kitapta okumuştum galiba.
ilişki öncesi aşk acısı diyor. yani platonik bir aşk acısı gibi demek ki. o merak özlem belirsizlik.
ilişki sırasında aşk acısı . özlemek elde etmek hayaller kurmak bir şeyler yapmayı istemek.
ilişki sonrası aşk acısı . ayrılık . mecburen ayrılmak bir tarafın ayrılması gibi.
ben şahsen en çok ilişki öncesi aşkı seviyorum.
en çok sevdiğim kısım bu. çünkü o merak hayaller üretkenlik çok oluyor. o belirsizlik bile güzel.
onu tanimak kendini tanıtmak rahat edememek.
işte sanki ilkokuldaasin da öyle masum günlerdeki gibi geliyor.
belli bir yaştan sonra zaten ayrılık acısı vs pek olmuyor. ilişki sırasındaysa zaten normal herkes gibi yaşanılan şeyler oluyor. hele yaşın geçmiş, bir hayatın var işin var onun var.
belli bir rutin var hayatında.
evet ilişki öncesi bu şartlarda her türlü daha iyi.
hem ilişki öncesi her şey ilerde bir anı oluyor bir tecrübe bir bilinç altı durumu.
aslında bu dönemde çok savunmasız olmuyoruz ama hormonlar mı işte duygular mi neyse o. o çok baskın oluyor.
ilişki öncesi aşk acısı diyor. yani platonik bir aşk acısı gibi demek ki. o merak özlem belirsizlik.
ilişki sırasında aşk acısı . özlemek elde etmek hayaller kurmak bir şeyler yapmayı istemek.
ilişki sonrası aşk acısı . ayrılık . mecburen ayrılmak bir tarafın ayrılması gibi.
ben şahsen en çok ilişki öncesi aşkı seviyorum.
en çok sevdiğim kısım bu. çünkü o merak hayaller üretkenlik çok oluyor. o belirsizlik bile güzel.
onu tanimak kendini tanıtmak rahat edememek.
işte sanki ilkokuldaasin da öyle masum günlerdeki gibi geliyor.
belli bir yaştan sonra zaten ayrılık acısı vs pek olmuyor. ilişki sırasındaysa zaten normal herkes gibi yaşanılan şeyler oluyor. hele yaşın geçmiş, bir hayatın var işin var onun var.
belli bir rutin var hayatında.
evet ilişki öncesi bu şartlarda her türlü daha iyi.
hem ilişki öncesi her şey ilerde bir anı oluyor bir tecrübe bir bilinç altı durumu.
aslında bu dönemde çok savunmasız olmuyoruz ama hormonlar mı işte duygular mi neyse o. o çok baskın oluyor.
devamını gör...
69.
tedavisi henüz bulunmayan , grip gibi sürekli mutasyona uğrayarak insanlara bulaşan , bazıları çok uzun süren hastalık türü (böyle söyleyince de hafiflemiyor)
devamını gör...