boğaziçi üniversitesi

boğaziçi üniversitesi, istanbul'da bir devlet üniversitesidir.

bin sekiz yüz altmış üç senesinde robert koleji adıyla eğitim hayatına başlayan kurum bin dokuz yüz yetmiş bir senesinde devlete devredilerek robert kolej'inden bağımsız bir üniversiteye dönüştü.

şuan bir buçuk milyon metrekarelik alanı ve altı yerleşkesi var.

fiziksel imkanları iyi olan, türkiye şartlarına göre iyi bir eğitim veren, ösym sınavında bal kaymak sıralamalardan öğrenci alan üniversitedir.

16 eylül 1863'te cyrus hamlin ve christopher robert tarafından kurulan robert koleji'nin devamı olan bir üniversitedir. 10 eylül 1971'de boğaziçi üniversitesi ya da kısaca boun, türkiye cumhuriyeti'ne devredilmiş ve boğaziçi üniversitesi adını alarak ingilizce eğitimiyle dikkat çekmektedir.

türkiye'nin en kaliteli, en güzel, bölüm başına en çok puan isteyen üniversitesi. evet.

dünyaya bir daha gelsem kazanmak için elimden geleni ardıma komayacağım okul. şimdiki aklım olsa ana sınıfından itibaren çalışmaya başlardım.

dün* cumhurbaşkanı tarafından eski akp aday adayı birisi kayyum rektör olarak atanan üniversite.

#kayyumrektöristemiyoruz

iktidarın ele geçirmek için yandaşlarını atamaya çalıştığı tarihi okul, yazık.

15 temmuz şehitleri üniversitesi.

iki gündür olay olan, direniş olan, bir üniversite neden kafada gündeme gelmedi?
(bkz: bir bilene danışalım)

elitçiler üniversitesidir(!)

2000`de veya 1999 sonundan bir ânım var. zamanını o yılbaşında pencereyi açıp `milenyum, milenyuuuum` diye bağıranlardan hatırlıyorum.

tasindigim apartmanda üniversiteye giden biri var. küçüğüm, merak da ediyorum hangi üniversite. soruyorum abiye hangi üniversite. boğaziçi diyor. ooo bayağı zekisin falan derken gülüp geçiyor. ara ara konuşuyor benimle.

bir keresinde hiç unutmam şöyle bir konuşma geçti
o: biran önce mezun olmak lazım. boğaziçinin hala prestiji varken iyi bir iş bulunabilir
ben: boğaziçi niye prestij kaybetsin ki?
o: özel üniversiteler hocaları transfer ediyor. kadrosu zayıflayacak. iyi öğrencilerden de özele gidenler olur. zamanla kalite düşecek
ben: abi boğaziçi bu ya.
tam kelimesi kelimesine hatirlayamasam da boğaziçinin hala prestiji varken kalite düşecek` aklımda kalanlardan.

yıllardır azalan kalitesi son olaylarla bitirilmeye çalışılıyor. öğrencilere, akademisyenlere, ülkeye yazık oluyor.

eylemleri hâlâ (22 sularında) devam eden üniversitedir.
kanıt.

benim gibi gerçekçi ve azılı bir miskin için hiçbir zaman hedef olmadı ancak tıpkı subaylık gibi aklımın bir köşesinde hep hayallerimi süsledi.

şimdiyse üniversitenin iç dinamikleri ve öğrenci/akademisyen iradesi yok sayılarak yapılan atama ve devamında gelişen protestolara yapılan müdaheleleri, birkaç sivrinin marifetini tüm protestoculara maleden yandaş medyayı üzüntüyle takip ediyorum. bu çocuklar, akranlarım, ülkenin geleceği ya. tabiri caizse it gibi çalışkan, zihnini sürekli aktif tuttuğu için akıllı, entelektüel ve mezun olduktan sonra en iyi firmaların üst düzey yöneticiliklerinde bulunacak çocuklar. tek istedikleri kendi rektörlerini kendilerinin seçmesiydi. küstürmeye, yaftalamaya, eziyet etmeye gerek var mı gerçekten?

bu başlığa yazdım yazdım sildim, sildim sildim yazdım. öfkeliyim, uzun süre sonra ilk kez böylesi öfkeliyim. önceleri aklıma şehit öğretmenler listesi geldi sonrasında 24 kasımda bana gelen hediyenin üzerindeki şöyle bir not; ''bize düşünmek, sorgulamak, yeniden başlamak ve cesur olmak konusunda ilham olan sevgili supportgirl öğretmenimize'' düşünmeden edemiyorum zarar mı verdik? tehlikeli şeyler mi öğrettik diye....

ne için çalıştık yıllarca biz? ne için öldürüldü meslektaşlarımız? ne için yapıyoruz bu mesleği? bu çocuklara sorgulamayı biz öğrettik,* haksızlık karşısında boyun eğmemeyi, inanmazsınız sınıf başkalarını seçerken oy kullandılar..... eee ne demiş atalarımız; ''alışmış, kudurmuştan beterdir'

şimdi, kaderine boyun eğmesin diye yetiştirdiğimiz o onurlu çocuklar; okullarından uzaklaştırıldı, göz altına alındı, darp edildi. merak ediyorum içiniz rahat mı? eylem bilirkişiliğine soyunan sizler, sizlere soruyorum... lgbt+ olmaz efendim, metal müzikli olmaz, halaylı olmaz efendim diyenler böylesi oldu mu? yakışık aldı mı hiç?

bir ogrenci direnisi nasil oldu da bu kadar carpitilarak buralara kadar geldi hayret icindeyim. umarim ogrenciler hakki olani alir ve bu direnis de burada biter yoksa bu direnisi farkli yerlere cekmeye calisanlar yuzunden daha da kotu olacak ogrencilerin genelinin de bir sucu yokken.

bir kac vakit evvel mezun olduğum üniversitedir. öğrencileri çok zekidir, sosyaldir, özgürdür, saygılıdır... bu liste uzar gider. övmek için demediğimi umarım anlayabilirsiniz. bu okulun kendine has bir kültürü vardır. aynı fikirde olmayan insanların aynı masada yemek yediğini görürsünüz mesela. özgürlük kavramını yaşatır size. orada kimse sen muhafazakar olduğun, eşcinsel olduğun, kürt olduğun, fakir olduğun, kadın olduğun vs için farklı muamele yapmaz. zihinlerde yer eden ve aslında çoğu insanın düşündüğü gibi şımarık değildir. okulda okuyanlar okulun kültürünü şekillendirmez, kendi onun kalıbına girer. medeniyet var demek istiyorum. o sebeple yıllardır çizgisini bozmadan büyüdü ve umarım böyle ilerlemeye devam eder.

bir insan istenmediği yerde nasıl durur, nasıl orda iş yapabilir, nasıl diğer çalışanlar ile iletişim kurabilir?
istifa denen erdemli bir yol var, bak gençler istemiyor niye hem bu gençlere hem kendine eziyet ediyorsun kardeşim, zorla güzellik olmaz, seni atayan tükürüğünu yalamiyor geri adım atmıyor, barı sen vicdanlı ol,gençleri bu soğukta, eziyet ettirme polis ile karşı karşıya getirme.
istifa erdemdir.

başın öne eğilmesin

meteorolojinin gece 22 için göz yaşartıcı gaz yağmuru beklediği üniversite.
türkiye'de en iyi olarak bildiğimiz üniversitelerden biri. ne hikmetse eğitimdeki başarıları dışında her şeyle gündeme geliyor.

eylemlerini sürdürecekler gibi gözüken güzide üniversite. bu eylemlerin en büyük özelliği malesef tüm direngenliğine rağmen hala yarı-politik olması. çünkü öğrenci hareketleri? biraz böyledir, hem örgütlüdür hem örgütsüzdür. bu hareketler her zaman toplumu ivmelendirir ama malesef geçici bir süre için . o yüzden bu eylemlerin toplumu harekete geçirebilmesi için daha güçlü kanallardan beslenmesi lazım. peki bunlar nedir? tabiki devrimciliktir.

kendi içinde çok farklı bir kültür yapısına sahip ayrıcalıklı bir kurumdur. öğrencileri, akademisyenleri, yöneticileri, kampüste solunan hava türkiye'deki klasik mantıktan çok başkadır. seçilen rektör de bu yapıya yakışır çoğunlukla. atanmış rektörde ısrar etmek, tüm üniversiteler için demokrasiyi hiçe saymaktır. göz göre göre 'müdahaledir'.