çocukken hayal edilen tanrı şekli

gökyüzünde gezegen görünümlü ama hep gülümseyen bir tanrı.

nasreddin hoca ve zeus karışımı bi dede

mevlana celaleddin rumi'yi tanrı sanırdım.nedeni ise tasavvuf şiirleri kitabında resimleri vardı.okuma yazmam da yok.birisi okurdu bana.dini motifler de olunca iyice inandırmıştım kendime.o şiirleri de resimdeki tanrı sandığım mevlana celaleddin rumi'ye yazıldığını sanırdım.babama ben tanrıyı gördüm diyerek mevlana'yı gösterince oldukça gülmüştü.ama favorim yunus emre'dir.

o zaman da sevgi dolu değildi benim için.. ak sakallı dede görünümün de hiç olmadı..

(bkz: mevlana celaleddin-i rumi)

bulut gibi bembeyaz bir sekli olmayan kocaman ve parlayan ve binlerce gözü olan

bence herkes için tanrı gökyüzü olabilir çocukken.dua ederken çünkü hep yukarıya bakarız ve cennet hep bulutların ötesi olarak sembol edilir tüm filmlerde de.hepimizde bir çok olguya dair farkındalık izlediklerimizle oluşur. bu sebeple bir çok cocugun kafasında fiziksel bir portredense büyük bir sembol olduğunu düşünüyorum tanrı’nın. gökyüzünün ötesinde bir güç ya da kocaman bir ışık topluluğu.

kısacası ; bence güzel olan bütün olaganüstü durumlarla özleştirilebilinir.

buluttan tahtında oturan buluttan kadın canlanırdı gözümde niyeyse, annem tanrının cinsiyeti yok dese de inadına upuzun saçları olan bir kadın olduğunu söylerdim.

cami imamı gibi giyinmiş bir şekilde hayal ederdim, üstelik bıyıklı.

bulutların üzerinde oturan dev bir imam.

o zamanlar tanrı benim kafamda, dağ kadar büyük bir gövdesi ve sisli bir görünüşü olan bir kadın olarak şekillenmişti. atatürk sevgisiyle büyüyen bir çocuktum ve atatürk gibi yüce bir insan erkekse eğer bildiğim diğer bir yücelik olan tanrı'nın da kadın olduğunu düşünüyordum. yeni doğmuş bir bebeğiniz varsa ve ona ariana grande dinletiyorsanız, belki de çocuğunuz da ilerde benim çocukluğumdaki gibi düşünebilir efenim.
(bkz: god is a woman)

tam şekil olarak bembeyaz biri olarak tanımlar duş aldığı için yağmur yağdığını düşünürdüm.

süt kardeşler filmindeki gulyabani gibimsi bi sey.

çok küçükken kamyonet gördüğümde allah bundan bile büyük diye düşünmüştüm. şeklini tasvir etmemiştim ama

hayal edelim, küçük bir çocuk. deneme-yanılma yöntemi ile doğru ve yanlışı öğreniyor. doğru yapınca aferin; yanlış yapınca günah, deniyor. günah işleyenlere ne olur, diye sorunca da cehennemde yanar, yanıtını alıyor. bu yüzden bence; tanrı, bizi cezalandıran biriydi ve kaşlarını çatıp yukarıdan bizi izliyordu.
bir de çocuk halimle nereden bulup okuduysam bir dini ansiklopedide (sanırım o ara gazetelerin kupon karşılığı dağıttıklarından biri idi.) günahların karşılığı olarak tasvirler vardı. mesela yalan söyleyenlerin dili yerlerde sürünecek kadar kocaman ve irinli olacaktı. hayal etmesi şimdi zor, kendim kadar bir dil ağzımdan çıkmaz gibi ama o zaman zihnim tahayyül ediyordu. sonra hangi günahtı pek emin değilim ama etlerimiz parça parça dökülüyordu.
böyle işte... konudan komşudan, yaşlı akrabalardan duyduğum hep günah işlediğimdi. ee tanrı da beni cezalandıracak kişi. bir de çok merhametli olduğu için cezalarımızı çekince yine de bizi cennetine alacaktı.
oysa isterdim ki tanrı sadece sığınacağım, güveneceğim, dualar edeceğim biri olarak aktarılsaydı. yine büyüyünce hayal kırıklığım olurdu belki ama en azından çocukluk anılarımdaki tanrı, insanları seviyor olurdu.

galiba minare idi.koşup koşup allahııım diye minareye sarılmaya çalışırdım.vay be.çocukluğu verin lan bana.

minareye benzetirdim. psikoloji dersinde tanrı tasavvurunda hocamız bir hikaye anlatmıştı. bir çocuk kilisenin çatısını boyayan bir çalışanın tanrı olduğunu düşünüp annesine giderek anne ben kilisenin çatısında tanrıyı gördüm, tanrı oradaydı demiştir. sonuç olarak çocukların tanrıyı somut dini ögelerle bağdaştırdığını gördüm. bunun nedeni de soyut kavramları çocukların tam kavrayamamasıdır.

çoğu kişi tanrıyı erkek olarak düşünürken ben bir kadın olarak düşünüyordum. rahat koltuk ardındaki bir çizgi filmde yaşlı bir teyze vardı ve bilgiliydi. hep allah denince aklıma o gelirdi. hatta yağmur filan yağdığında önündeki kontrol panelinde tuşlara basarak yaptığını düşünüyordum.

'cami allah'ın evi' dedikleri için camide yaşadığını düşünüyordum.