derdini kimseyle paylaşmayan insan
başlık "jack the ripper" tarafından 25.11.2020 21:39 tarihinde açılmıştır.
181.
atarım içime, ara ara da ağlarım...
devamını gör...
182.
insanlara "iyi olacak, merak etme, bir gün her şey güzel olacak" ezber cümlesini söyletmek istemeyen; sakız gibi, her ağıza, herkese aynı şeyi çiğnetmek istemeyen insandır.
3 yıl önce bir gün atatürk göğüs hastalıkları hastanesi bahçesinde bir adam gördüm. gidip geliyoruz, bu adam da gidip geliyor, yüzünü tanıyorum kendisinin. kızı beyin kanseriydi, babamla ilgili bir şey sormak için doktoru beklerken, koridorda, gözümün önünde kızına birkaç ay ömür biçmişti. şok oluşunu, şaşırmasını takip eden sessizliğini unutmak mümkün değil. çakmak isteyip yanaştım. baktım gözaltları şiş, gözleri kan çanağı. bir insan bir bakışta, bir ömrü kurutacak, bir çiçeği solduracak derdi anlatabilir mi? "nasılsınız, hastanız nasıl?" bile diyemedim kendisine. beş on adım gidip çaktırmadan adamı seyrederek içtim sigaramı.
eşti dosttu yazıyor, arıyor. biliyorlar neyin ne olduğunu, hayatın kolay geçmediğinin farkındalar, "ne haber?" diyorlar. şöyle bir iki saniye düşünüyorsun, "söylesen ne olacak, ne yapabilecekler ki?" deyip "iyiyiz, hamd olsun! siz nasılsınız" deyip geçiyorsun. bir tür tükenmişlik hali. yaşamın karşısındaki diz çöküşe birilerini ortak etmek istememe halidir. en önemlisi, öyle değil mi, kendi çaresizliğinizi karşınızdaki insana bulaştırmamak gerekir.
kimseye söyleyemiyoruz, içimizden geliyor, şöyle adamakıllı bir isyan patlatabilsek! kadere, yaşama dümdüz gitsek, ana avrat! birilerini eleştirsek, saçma sapan şeyleri konuşanları, işte gülşen'in götünü ya da sezen aksu'nun sessizliğini uzun uzun eleştirenleri, bu meselelere kafa yoran, bunları dert edebilen boş zihinleri eleştirebilsek. korkmadan "neden, rabbim? kimseye kötülük etmedik, neden her şey ters yüz oldu?" diyebilsek. bunu düşününce bile hemen arkasından "bugünümüze de çok şükür, beterin beteri var" diye düşünüyoruz. çünkü öyle gerçekten. isyan edemiyoruz. daha kötüsünden korkuyoruz çünkü hep daha kötüsü var. işte yaşam! işte sürgün yeri: dünya!
bugün şirketin insan kaynaklarının eşi kanser olmuş, onunla konuştuk biraz. "senin de çok zor bir yaşamın olmuş, iyi ki tanımışız seni, sen de çok mutlu olacaksın bu hayatta, tüm kalbimle inanıyorum ben" dedi. yirmi yedi koca yılı tepeleyip attık. yıllardır duyarım bu lafı. "iyi olacak, merak etme, bir gün her şey güzel olacak" hep aynı laf, sakız gibi, her ağızda, herkes aynı şeyi çiğniyor. ne yapabilirler. siz de aynı ezber cümleleri söylüyorsunuz. "allah sabır versin, moralinizi yüksek tutun." onlar sana, sen onlara, öbürü bir başkasına. karşımızda kocaman bir yaşamın kötülüğü uzanıyor. gücümüzün yetmediği meseleler hep, acziyetimiz ve çaresizliğimizi kelimelere dökebiliyoruz ancak.
insan tam olarak nerede tıkanıyor biliyor musunuz? her şeyin iyi olacağı, düzeleceği, güneşin açacağı ya da her ne si.imse, o günün gelip gelmeyeceğini umursamamaya başladığında tıkanıyor. mutlu olmak gibi bir isteğiniz yoktur; "mutluluk, gelmezse de anasının a.na kadar yolu var" diyorsun. insanlar çözüm olarak hep bir şeyler söyler "şunu yap, bunu yap iyi gelir. şunu izle, bunu çal, onu oyna" işte size söyleyecekleri şeyler bunlar. insanlarla derdini paylaştığında yapabilecekleri hiçbir şey yok. "anlat, en azından rahatlarsın" diyenlerin bilmediği bir şey var, ne kadar dillendirirsen o kadar köpeği oluyorsun. ne kadar dillendirirsen, o kadar sarıp sarmalıyor seni. her dert aynı değil. "kalpsiz bir orospuydu, şunu yaptım, bunu da yaptım ama gördüğüm değer işte, ortada." diye birini hedefe koyup, karşılıklı ecdadına sövebileceğiniz dertlerden yok insanlarda. muhatabı bile yok a.ına koyim. kime, neye kızacaksın, neye söveceksin? olacak olan şudur: sessizce bir kadeh de arkadaşın içecek, bir duman da o çekecektir.
yaşamda başarılı olmalısındır. sosyal ilişkilerinde, karşına çıkan zorluklarla başedebilmekte başarılı olmalısındır. güçlü olmalısındır. şöyle bir bakarsın etrafına, yavaş yavaş, büyüdükçe anlarsın ki para, ekonomik güç, güçlü ilişkilerin yaşama etkisi çepeçevre sarmıştır etrafını. bu yüzden işinde de başarılı olmalısındır. bulaşıktır bu amına koyim. biri olmadan diğeri olmuyordur. sevdiklerine daha güzel bir yaşam, onları karanlıktan kurtarmak için gereken basit bir ev, bir düzen, paradır. para olmadan olmuyordur.
senin hayata karşı kozun gençliğindir. tahta bulsan üstünde uyursun, sorun değildir. ya bu karanlıkta sahipsiz kalmış anneciğin ne olacaktır? ya eşinden sopa yemeye mecbur yaşayan falancan, ya hastalıkla boğuşan, ilacı on bin lira olduğu için bahsini bile açmayan filancan ne olacak? hadi a.ına koyim, parayı geçtik, bir sevdiceğimiz bir de simitimiz var dedik. yediğin simit mi tuttuğun el mi acılar içinde kıvranmak zorunda kalan sevdiğini iyileştirecektir? ha? ilacından bahsederken bile, sen üzülme diye, "çok bir faydası yokmuş zaten, ilaç şirketlerinin tuzağı" diyen bir insanın gözündeki çaresizliği silebilir mi bunlar?
bazı insanlar, dönüşü olmayan bir yola girmiştir. ruhları amansız bir hastalığa yakalanmıştır bu insanların. çevresini kuşatan kötülüğün kurumayacağını biliyordur. bir kere görmüştür ya yaşamın o yüzünü. insanlara nasıl hor yaklaştığını görüyordur. hangi derdin ne kadar büyüyüp, başlara çoraplar örebileceğini öngörüyordur. küçücük dertleri büyütenlerin, bir gün gerçeklerle şiddetli bir şekilde yüzleşeceklerini görebiliyordur. iyi olan, mutluluk adına ne varsa peşinde değildir, geçiciliğinin farkındadır. avunmuyordur, o kavşağı çoktan geçmiştir. el ele gün batımını izlemekti, müthiş bir kariyerle saygı görmekti ya da güçlü olup ilgi görmekti gibi paketlenmiş şeyler ruhunu kıpırdatmaz bile. bazıları, öyle değil mi, benjamin franklin'in dediği gibi 25'inde ölür, yetmişinde gömülürler.
3 yıl önce bir gün atatürk göğüs hastalıkları hastanesi bahçesinde bir adam gördüm. gidip geliyoruz, bu adam da gidip geliyor, yüzünü tanıyorum kendisinin. kızı beyin kanseriydi, babamla ilgili bir şey sormak için doktoru beklerken, koridorda, gözümün önünde kızına birkaç ay ömür biçmişti. şok oluşunu, şaşırmasını takip eden sessizliğini unutmak mümkün değil. çakmak isteyip yanaştım. baktım gözaltları şiş, gözleri kan çanağı. bir insan bir bakışta, bir ömrü kurutacak, bir çiçeği solduracak derdi anlatabilir mi? "nasılsınız, hastanız nasıl?" bile diyemedim kendisine. beş on adım gidip çaktırmadan adamı seyrederek içtim sigaramı.
eşti dosttu yazıyor, arıyor. biliyorlar neyin ne olduğunu, hayatın kolay geçmediğinin farkındalar, "ne haber?" diyorlar. şöyle bir iki saniye düşünüyorsun, "söylesen ne olacak, ne yapabilecekler ki?" deyip "iyiyiz, hamd olsun! siz nasılsınız" deyip geçiyorsun. bir tür tükenmişlik hali. yaşamın karşısındaki diz çöküşe birilerini ortak etmek istememe halidir. en önemlisi, öyle değil mi, kendi çaresizliğinizi karşınızdaki insana bulaştırmamak gerekir.
kimseye söyleyemiyoruz, içimizden geliyor, şöyle adamakıllı bir isyan patlatabilsek! kadere, yaşama dümdüz gitsek, ana avrat! birilerini eleştirsek, saçma sapan şeyleri konuşanları, işte gülşen'in götünü ya da sezen aksu'nun sessizliğini uzun uzun eleştirenleri, bu meselelere kafa yoran, bunları dert edebilen boş zihinleri eleştirebilsek. korkmadan "neden, rabbim? kimseye kötülük etmedik, neden her şey ters yüz oldu?" diyebilsek. bunu düşününce bile hemen arkasından "bugünümüze de çok şükür, beterin beteri var" diye düşünüyoruz. çünkü öyle gerçekten. isyan edemiyoruz. daha kötüsünden korkuyoruz çünkü hep daha kötüsü var. işte yaşam! işte sürgün yeri: dünya!
bugün şirketin insan kaynaklarının eşi kanser olmuş, onunla konuştuk biraz. "senin de çok zor bir yaşamın olmuş, iyi ki tanımışız seni, sen de çok mutlu olacaksın bu hayatta, tüm kalbimle inanıyorum ben" dedi. yirmi yedi koca yılı tepeleyip attık. yıllardır duyarım bu lafı. "iyi olacak, merak etme, bir gün her şey güzel olacak" hep aynı laf, sakız gibi, her ağızda, herkes aynı şeyi çiğniyor. ne yapabilirler. siz de aynı ezber cümleleri söylüyorsunuz. "allah sabır versin, moralinizi yüksek tutun." onlar sana, sen onlara, öbürü bir başkasına. karşımızda kocaman bir yaşamın kötülüğü uzanıyor. gücümüzün yetmediği meseleler hep, acziyetimiz ve çaresizliğimizi kelimelere dökebiliyoruz ancak.
insan tam olarak nerede tıkanıyor biliyor musunuz? her şeyin iyi olacağı, düzeleceği, güneşin açacağı ya da her ne si.imse, o günün gelip gelmeyeceğini umursamamaya başladığında tıkanıyor. mutlu olmak gibi bir isteğiniz yoktur; "mutluluk, gelmezse de anasının a.na kadar yolu var" diyorsun. insanlar çözüm olarak hep bir şeyler söyler "şunu yap, bunu yap iyi gelir. şunu izle, bunu çal, onu oyna" işte size söyleyecekleri şeyler bunlar. insanlarla derdini paylaştığında yapabilecekleri hiçbir şey yok. "anlat, en azından rahatlarsın" diyenlerin bilmediği bir şey var, ne kadar dillendirirsen o kadar köpeği oluyorsun. ne kadar dillendirirsen, o kadar sarıp sarmalıyor seni. her dert aynı değil. "kalpsiz bir orospuydu, şunu yaptım, bunu da yaptım ama gördüğüm değer işte, ortada." diye birini hedefe koyup, karşılıklı ecdadına sövebileceğiniz dertlerden yok insanlarda. muhatabı bile yok a.ına koyim. kime, neye kızacaksın, neye söveceksin? olacak olan şudur: sessizce bir kadeh de arkadaşın içecek, bir duman da o çekecektir.
yaşamda başarılı olmalısındır. sosyal ilişkilerinde, karşına çıkan zorluklarla başedebilmekte başarılı olmalısındır. güçlü olmalısındır. şöyle bir bakarsın etrafına, yavaş yavaş, büyüdükçe anlarsın ki para, ekonomik güç, güçlü ilişkilerin yaşama etkisi çepeçevre sarmıştır etrafını. bu yüzden işinde de başarılı olmalısındır. bulaşıktır bu amına koyim. biri olmadan diğeri olmuyordur. sevdiklerine daha güzel bir yaşam, onları karanlıktan kurtarmak için gereken basit bir ev, bir düzen, paradır. para olmadan olmuyordur.
senin hayata karşı kozun gençliğindir. tahta bulsan üstünde uyursun, sorun değildir. ya bu karanlıkta sahipsiz kalmış anneciğin ne olacaktır? ya eşinden sopa yemeye mecbur yaşayan falancan, ya hastalıkla boğuşan, ilacı on bin lira olduğu için bahsini bile açmayan filancan ne olacak? hadi a.ına koyim, parayı geçtik, bir sevdiceğimiz bir de simitimiz var dedik. yediğin simit mi tuttuğun el mi acılar içinde kıvranmak zorunda kalan sevdiğini iyileştirecektir? ha? ilacından bahsederken bile, sen üzülme diye, "çok bir faydası yokmuş zaten, ilaç şirketlerinin tuzağı" diyen bir insanın gözündeki çaresizliği silebilir mi bunlar?
bazı insanlar, dönüşü olmayan bir yola girmiştir. ruhları amansız bir hastalığa yakalanmıştır bu insanların. çevresini kuşatan kötülüğün kurumayacağını biliyordur. bir kere görmüştür ya yaşamın o yüzünü. insanlara nasıl hor yaklaştığını görüyordur. hangi derdin ne kadar büyüyüp, başlara çoraplar örebileceğini öngörüyordur. küçücük dertleri büyütenlerin, bir gün gerçeklerle şiddetli bir şekilde yüzleşeceklerini görebiliyordur. iyi olan, mutluluk adına ne varsa peşinde değildir, geçiciliğinin farkındadır. avunmuyordur, o kavşağı çoktan geçmiştir. el ele gün batımını izlemekti, müthiş bir kariyerle saygı görmekti ya da güçlü olup ilgi görmekti gibi paketlenmiş şeyler ruhunu kıpırdatmaz bile. bazıları, öyle değil mi, benjamin franklin'in dediği gibi 25'inde ölür, yetmişinde gömülürler.
devamını gör...
183.
ketum insandır, pek sevmem. hele bir de hem derdini paylaşmayıp hem de bir şekilde dertli olduğunu belli ediyorsa hiç sevmem. dertlerinizi, eksikliklerinizi, hatalarınızı anlatmaktan korkmayın bu kadar.
devamını gör...
184.
bu zamana kadar paylaştıkta ne oldu ? saçma sapan teselli çalışmalarından başka ne dinledik? kimse çözüm üretmiyor derde. yalnızca bunun için mi canını sıkıyorsun, boşver geçer ya deyince dertler çözüme ulaşmıyor arkadaşlar. dertli insanı teselli etmeyin,ettirmeyin.
devamını gör...
185.
derdini sevmeyen ve dert üstüne dert dizmeyen insandır.
dert seviciler dert anlatır, dert biriktirir, dert büyütür.
dert mert yok. hayat güzel. yaşamak güzel. ne derdi yahu?
dert seviciler dert anlatır, dert biriktirir, dert büyütür.
dert mert yok. hayat güzel. yaşamak güzel. ne derdi yahu?
devamını gör...
186.
genel hatlar itibari ile ben.
çünkü derdim yok.
çünkü derdim yok.
devamını gör...
187.
garip tepkilere maruz kalırsın. insanlar bunu koz olarak kullanır. eksik yanını paylaşman aleyhine olur. elinde kozu olan adamın daima götü kaşınır. bu bir gerçektir. tabi hiç anlatmamak da çözüm değildir. kimseye anlatmıyorsan duvarlara anlat, derler.
devamını gör...
188.
birçok nedeni olabilir. anlatsa bir faydası olmayacağını düşünüyor olabilir, anlatıp karşı tarafı aşağı çekmek istemiyor olabilir, anlatamayacak kadar ağır şeyler yaşıyor olabilir, size güvenmiyor olabilir gibi gibi.
bu tarz insanlara yapacağınız en büyük iyilik çok ısrarcı olmadan bir kere derdini sormak, sonrasında ise ne zaman anlatmak isterse onu dinleyeceğinizi belirtmek olabilir çünkü birinin orada olduğunu bilmek çok güzel. kimseyi yalnızlığa sürüklemeyin, insan orada debelenirken aklından her şey geçebiliyor. nereden biliyorsun diye sormayın...
bu tarz insanlara yapacağınız en büyük iyilik çok ısrarcı olmadan bir kere derdini sormak, sonrasında ise ne zaman anlatmak isterse onu dinleyeceğinizi belirtmek olabilir çünkü birinin orada olduğunu bilmek çok güzel. kimseyi yalnızlığa sürüklemeyin, insan orada debelenirken aklından her şey geçebiliyor. nereden biliyorsun diye sormayın...
devamını gör...
189.
paylaştığı her insandan zarar görmüş olabilir. ya da belki de sadece kimseyi paylaşacak kadar yakın hissetmiyordur.
her koşulda yalnız insandır.
her koşulda yalnız insandır.
devamını gör...
190.
herkesin kendi derdine düştüğü günümüzde insanların kimsenin derdiyle ilgilenmediğini, umursadığını bilen insandır. bu yüzden anlatmayı gereksiz görmektedir.
devamını gör...
191.
anlaşılamayacağını anlamış olan insandır.
devamını gör...
192.
(bkz: takma kafana) bu cevabı alacağını bildiğindendir.
devamını gör...
193.
derdini içine dolduran insandır. anlattığı zaman bu da dert mi diyecekler, buna mi uzuldun diyecekler, daha lafın bitmeden kendi derdine başlayacaklar tanımıştır. anlatmaya gerek duymuyordur. anlasilamamaktan yorulmustur.
devamını gör...
194.
içine atan insandır.
genelde neyin var sorusuna hiçbir şeyi olmadığını söyleyen ve dertlerini içine ata ata büyüten, aynı dertler patlama noktasına geldiğinde çevresindeki herkesi yakacak büyüklüğe sahip yangına sebep olabilecek insandır. anlayacağınız o dertler önce o insanı sonra çevresindekileri yakar.
genelde neyin var sorusuna hiçbir şeyi olmadığını söyleyen ve dertlerini içine ata ata büyüten, aynı dertler patlama noktasına geldiğinde çevresindeki herkesi yakacak büyüklüğe sahip yangına sebep olabilecek insandır. anlayacağınız o dertler önce o insanı sonra çevresindekileri yakar.
devamını gör...
195.
artık paylaşsada bir işe yaramadığını gören kişidir. paylaşacak olursa eğer çözüm bulabilecek kişilere (psikiyatrist/psikolog) kendini açmayı düşünen kişidir.
devamını gör...
196.
çünkü kim seni anlayacak ki? kim senin o anlamsızca yüksek kaygı duyduğun şeye çare olacak? kim bu dünyada aşk diye bir şeyin olmadığına inanacak, kim seni bir sisifos yerine koyacak? sen şımarık olacaksın, geçer diyecekler, akışına bırakman gerektiğini ve düşünmemen gerektiğini söyleyecekler…
hani şekspir abimiz diyordu ya bi sonesinde:
vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni…
hani şekspir abimiz diyordu ya bi sonesinde:
vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni…
devamını gör...
197.
zamanla bunalım ve depresyona girecek insandır. kişi sadece içine atarsa bir yerden sonra boğulacaktır. bu sebeple anlatması gerekir. en azından birilerine.
devamını gör...
198.
"never tell your problems to anyone. %20 don't care and the other %80 are glad you have them." sözünü temel almış insandır.
yani diyor ki (bkz: dost dediğin henüz sırtından vurmamış düşmanındır)
bu da tabi ki (bkz: tecrübeyle sabit)
yani diyor ki (bkz: dost dediğin henüz sırtından vurmamış düşmanındır)
bu da tabi ki (bkz: tecrübeyle sabit)
devamını gör...
199.
iyi bir dinleyici olduğum ve insanların tecrübelerini dinlemeyi sevdiğim için çok kişinin derdini dinledim ancak benim derdim sorulduğu zaman hep geçiştirmek için cevaplar verdim. düşününce sorunlarımı birine anlatmak için bir ihtiyaç da hissetmiyorum aslında. belki de kendime karşı herhangi bir bilginin kullanılmasından endişe ediyor da olabilirim tam emin değilim.
devamını gör...
200.
zamanında çok derdini paylaşmış insandır. bu insan türü çokta dert dinleyendir.
bir gün insanların ne kadar kötü olduğunu ve anlatttığı dertlerini ona karşı kullanarak kendi açıklarını kapattıklarını görmüştür. hatta bu durum öyle bir boyut alır ki anlatılan dertlere eklemede yaparlar .böylece küçük düşürdüklerini sanırlar . dert kimseyle paylaşılmamalı .
bir gün insanların ne kadar kötü olduğunu ve anlatttığı dertlerini ona karşı kullanarak kendi açıklarını kapattıklarını görmüştür. hatta bu durum öyle bir boyut alır ki anlatılan dertlere eklemede yaparlar .böylece küçük düşürdüklerini sanırlar . dert kimseyle paylaşılmamalı .
devamını gör...