hayatının her evresinde silik biri olmak
başlık "dünyanıneniyibeşbininciyazarı" tarafından 10.12.2020 23:19 tarihinde açılmıştır.
1.
küçük kiyamettir. yine de alisilir. görünmez adam olmak gibidir. kırk yılda bir konuşsaniz da kimse dikkatle dinlemez. organizasyonlarda akla gelme ihtimaliniz düşüktür. o gelmez, o istemez, onu boş verin cümlelerindeki o zamiri olmaktır. bolca uyur bunlar evde. garip ve yitik ruhlardir. arada telefon açın bari allahsizlar.
devamını gör...
2.
olduğumdur ve olmak istediğimdir bu dünyada benden bir iz kalmasa da olur.
devamını gör...
3.
bitmeyen evre kendi adıma
devamını gör...
4.
lise yıllığında onu tanımlamak için "o sınıfta mıydı" yazılan kişidir... kabuğunu bir kırsa süper işler yapacağı düşünülen kişidir.. bir gün bir yolunu bulup kabuğunu kırarsa silikliği üzerinden atacaktır.
devamını gör...
5.
kendin gibi olduktan sonra silik ya da popüler olmanın çok da önemi yok. herkes kendi varlığına öyle çok anlam yüklüyor ki hep özel biri olmanın derdindeyiz. basit insanlarız arkadaşlar var oluşumuzun elbet bir sebebi var ama her şeye çok da anlam yüklemeye çok da gerek yok.
devamını gör...
6.
bazılarımızın mecbur olduğu hatta çok daha acısı bazılarımızın buna mecbur bırakıldığı gerçeğidir. var olma hakkını kelebek etkisi ile bile olsa elinden aldığımız her bir insan bir sayıdan çok daha fazlası. yok ediyoruz kimseye güçlü olma borcu olmayan insanları bu borca ittiğimiz için, bazen geri çekilip onların adına aynaya hesap soralım. hem kim bilir belki kendi silikliğimizin farkına varırız.
devamını gör...
7.
liseye kadar çocukken böyleydim ben.
kızlar değer vermezdi, mahallede diğer çocuklar döverdi filan.
sonra baktım ki bu iş böyle çalışmıyor, ben dövmeye başladım ama çok dayak da yedim o arada.
ama kuyruğu hep dik tuttum.
iş hayatı başladı önce biraz silkelendim sonra " * deyince herkes ayağını denk aldı.
hayatınızın hiçbir döneminde pasif ve silik olmayın.
karşınızda her dönem sizden daha güçlü ve acımasız insanlar olacak zira.
efendiliği ve saygıyı kaybetmeyin ama acıma duygusuna da fazla lüzum yok.
kızlar değer vermezdi, mahallede diğer çocuklar döverdi filan.
sonra baktım ki bu iş böyle çalışmıyor, ben dövmeye başladım ama çok dayak da yedim o arada.
ama kuyruğu hep dik tuttum.
iş hayatı başladı önce biraz silkelendim sonra " * deyince herkes ayağını denk aldı.
hayatınızın hiçbir döneminde pasif ve silik olmayın.
karşınızda her dönem sizden daha güçlü ve acımasız insanlar olacak zira.
efendiliği ve saygıyı kaybetmeyin ama acıma duygusuna da fazla lüzum yok.
devamını gör...
8.
kendine değer verdiğin kadar parlarsın...azıcık kendinizi sevip, sizi değersiz hissettiren insanlara si..tiri çalıp umursamazsanız hayatınızın her evresinde parladığınızı göreceksiniz.ha etrafınız da çok fazla sinek olması muhtemel, malum sinekler ışığa gelir.
devamını gör...
9.
o biri benimdir. her yerde siliğimdir. işlerine yaramıyorsam görmezler.
devamını gör...
10.
çok da parlak olmaya lüzum yok. dikkat çeken düşman çeker. kendi kendinize yetiyorsanız, birkaç tane de iyi arkadaşınız varsa o ışıldak parıltılı tiplerden çok daha huzurlu bir hayat yaşadığınıza emin olabilirsiniz.
devamını gör...
11.
çok dert değildir.
çok aktif biri olsanız bile bir gün unutulacaksınız.
önemli olan eğleniyor olmanız.
hayatın tadını çıkaracağınız o şeyleri bulduğunuz vakit pek önemli değil.
çok aktif biri olsanız bile bir gün unutulacaksınız.
önemli olan eğleniyor olmanız.
hayatın tadını çıkaracağınız o şeyleri bulduğunuz vakit pek önemli değil.
devamını gör...
12.
merhabalar başlıkta parmakla gösterilen kişi olmak için geldim.
devamını gör...
13.
parlak olanla aynı toprağın altına girecek olandır.
70-80 yıllık bir ömrün nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. hiçbir şeyin zannettiğiniz kadar büyük bir öneme sahip olmadığını anlayacaksınız.
ve hiçbir kazancın sizin için bir mucize yaratmayacağını da.
ne kadar büyük adam olursanız olun, yaptıklarınız sayesinde dünyada kalıcı, silinmez bir iziniz olsa bile bunun sizin için bir 'faydasının' olmayacağı saatleriniz olacak.
bugün uyuyup yarın uyanmamak var.
bunu anlayamıyorsunuz işte.
dünyaya bugün sultan olsan ne yazar?
çok geçmez zaman alır boyun ölçüsünü.
neyse senin cevherin verdiği gibi alır senden,
verimlilikte övünç haktır, dünün hatırası olduğunda gücün kuvvetin, geri gelmemek üzere gittiğinde güzelliğin anlayacaksın..
ölmek kolay değil be dostlarım. bunu herkesin anlamasını gönülden isterim...
70-80 yıllık bir ömrün nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. hiçbir şeyin zannettiğiniz kadar büyük bir öneme sahip olmadığını anlayacaksınız.
ve hiçbir kazancın sizin için bir mucize yaratmayacağını da.
ne kadar büyük adam olursanız olun, yaptıklarınız sayesinde dünyada kalıcı, silinmez bir iziniz olsa bile bunun sizin için bir 'faydasının' olmayacağı saatleriniz olacak.
bugün uyuyup yarın uyanmamak var.
bunu anlayamıyorsunuz işte.
dünyaya bugün sultan olsan ne yazar?
çok geçmez zaman alır boyun ölçüsünü.
neyse senin cevherin verdiği gibi alır senden,
verimlilikte övünç haktır, dünün hatırası olduğunda gücün kuvvetin, geri gelmemek üzere gittiğinde güzelliğin anlayacaksın..
ölmek kolay değil be dostlarım. bunu herkesin anlamasını gönülden isterim...
devamını gör...
14.
valla ne yalan söyleyeyim benim adım hiç tahtaya yazılmadı ama bu beni silik bir tip yapar mı çok emin değilim.
ben genelde kendi halinde takılan, kitap okuyup etliye sütlüye karışmayan bir çocuktum.
sınıf arkadaşlarımdan çok hocalarla sohbet etmeyi severdim. üniversiteye gidince de aynı durum devam etti.
akademik kariyer yapmayı hiç düşünmedim zira çalışkan değilim ama akademisyen sohbetini seviyorum.
ikinci üniversitemde de tüm hocalarla sohbet etmişlişim vardır zira çoğu benden yaşça küçük olduğu için sohbet akıyor.
en son mezuniyet yemeğinde bir araya geldiğimizde bir hocamıza dedim ki hocam knight rider (kara şimşek) vardı siz hatırlarsınız, michael kolunda saat k.i.t.t.ile konuşurdu şimdi biz de akıllı saatle konuşuyoruz. yapay zeka aldı gidiyor acaba gün gelecek skynet gibi bizi yok edecek mi dedim.
yapay zeka sohbeti yaptık ama daha çok eğitim üstüne. özellikle her filmi ve omni falan derken artık hep bunu konuşuyoruz. daha yeni kongre * yapıldı hala da devam ediyor.
ben genelde kendi halinde takılan, kitap okuyup etliye sütlüye karışmayan bir çocuktum.
sınıf arkadaşlarımdan çok hocalarla sohbet etmeyi severdim. üniversiteye gidince de aynı durum devam etti.
akademik kariyer yapmayı hiç düşünmedim zira çalışkan değilim ama akademisyen sohbetini seviyorum.
ikinci üniversitemde de tüm hocalarla sohbet etmişlişim vardır zira çoğu benden yaşça küçük olduğu için sohbet akıyor.
en son mezuniyet yemeğinde bir araya geldiğimizde bir hocamıza dedim ki hocam knight rider (kara şimşek) vardı siz hatırlarsınız, michael kolunda saat k.i.t.t.ile konuşurdu şimdi biz de akıllı saatle konuşuyoruz. yapay zeka aldı gidiyor acaba gün gelecek skynet gibi bizi yok edecek mi dedim.
yapay zeka sohbeti yaptık ama daha çok eğitim üstüne. özellikle her filmi ve omni falan derken artık hep bunu konuşuyoruz. daha yeni kongre * yapıldı hala da devam ediyor.
devamını gör...
15.
ben böyle değildim, yazılıydım bir yerlerde, sonradan silindim.
devamını gör...
16.
tutunamayanlar romanında selim ışık şöyle tarif etmiştir; "olmadı kimseye lazım. aranmadı aramayınca.
okul boyunca ne futbol takımına alındı, ne sınıf mümessili olabildi.
nedense bir yönüyle -belki de her yönüyle- saf kalabildi." daha güzel tarifini de başka yerde görmedim.
okul boyunca ne futbol takımına alındı, ne sınıf mümessili olabildi.
nedense bir yönüyle -belki de her yönüyle- saf kalabildi." daha güzel tarifini de başka yerde görmedim.
devamını gör...
17.
bu tamamen ailenizin size nasıl davrandığı, sizin ihtiyaçlarınıza nasıl kulak verdiği ve ne kadar özgür yetiştirildiğiniz ile alakalı bir durumdur.
baskıcı ve dominant ebeveynlere sahip çocuklar her zaman " içe kapanık" olur ve bu onları hayatın her anında başkalarının suistimaline açık hale getirir. aslında " loser- silik- sinik" olarak adlandırılan her çocugun temelinde ki problem; evde ki ebeveynlerin cok baskın ve baskıcı olmasıdır. çocuk kendi ebeveynlerinden korkarken, hep saklamayı ve hep zarar görmemek için sessiz kalmayı öğrenir ve bu karakter biçimi olarak onda oturur. bu yüzden cocukların bağırmayan- siddet uygulamayan ebeveynlere sahip olmaları önemlidir ve yaşları kaç olursa olsun, kendi söz haklarının olduğu ailelerde büyümeleri ölümcül önem taşımaktadır.
baskıcı ve dominant ebeveynlere sahip çocuklar her zaman " içe kapanık" olur ve bu onları hayatın her anında başkalarının suistimaline açık hale getirir. aslında " loser- silik- sinik" olarak adlandırılan her çocugun temelinde ki problem; evde ki ebeveynlerin cok baskın ve baskıcı olmasıdır. çocuk kendi ebeveynlerinden korkarken, hep saklamayı ve hep zarar görmemek için sessiz kalmayı öğrenir ve bu karakter biçimi olarak onda oturur. bu yüzden cocukların bağırmayan- siddet uygulamayan ebeveynlere sahip olmaları önemlidir ve yaşları kaç olursa olsun, kendi söz haklarının olduğu ailelerde büyümeleri ölümcül önem taşımaktadır.
devamını gör...
18.
silik olun l harfi yerine k gelmesin yeter.
bide en olmadi çalışkan ahmet atarı yapın.
bide en olmadi çalışkan ahmet atarı yapın.
devamını gör...
19.
mümkün değildir arkadaşlar. eğer mümkün oluyorsa da acil yardım alın. hiç öyle hepimiz insanız, hiç fark etmez, keyfine bak edebiyatı yapamayacağım, üzgünüm...
hemen izah edeyim, mümkün değildir diyorum çünkü mümkün olmamalı. hayatım boyunca baskın bir insan oldum genel olarak. ama öyle mecralar ve zamanlar oldu ki (genel olarak'ın parantezi olan zamanlar bunlar) inanılmaz silik bir tip olarak var oldum o ortamda veya o zaman diliminde. valla itiraf etmek gerekirse bazen bu seçimdi benim için, bilerek susuyordum ve salağa yatıyordum yani ve gayet iyiydi. seçim olduğu için bi' sorun yoktu. ama ergenliğimin bi kısmında, tümünde değil bi kısmında bi şekilde basbayağı kendimi ifade edemediğim ve bunun sıkıntısını çektiğim bi zaman dilimi oldu. gerçekten orada o zaman diliminde artık ezik mi dersiniz, luzır mı,silik mi, her ne ise tam olarak oydum. bunun da sıkıntısını çekiyordum ve kimseye de derdimi diyemiyordum.
dershaneye gittiğim yılları kastediyorum. 16-17-18 yaşlarından birilerindeydim herhalde. okulda her şey normaldi, arkadaşlarımla aram iyiydi, hocalarla didişmek konusunda iyi bi performans sergiliyordum*, kendimde alıştığım var oluşu gösterebiliyordum. özgüvenim acayip yüksek falan. ama dershanede sanki yok oluyordum saçma bir şekilde. uzunca bir süre bir tane bile arkadaşım olmadı. sonra inanılmaz çabalarla birkaç tatlı kız benimle arkadaş olmayı başardı. çabalarla diyorum çünkü çabalamış olmalılar yani, hala hayret ediyorum bu nasıl oldu diye. çok nadir konuşuyordum özellikle sınıf içerisinde. kızlarla biz bizeyken her şey daha normaldi. bi tane oğlan vardı mesela, aslında arkadaş olmak istiyordum ama asla iletişime geçemiyordum. hayır oğlan da benim özel olarak farkımda değildi bu arada ama, aynı sınıftayız, tabii ki bi şey sormak söylemek istediği oluyordu. bazen çocuğun söylediği şeye yanıt vermeye tenezzül etmiyodum. öyle görünüyodum yani daha doğrusu. hadi bu oğlandan hoşlandım da utandım falan diyelim ergenliğin manyaklığı ile, buna böyle bi kılıf uydurduk diyelim.
bi kız vardı. lezbiyen değilim bu arada sakin, hikaye başka bi yöne kaymıyor.* o kadar karakteristik bi suratı vardı ki. inanılmaz zayıf bi kızdı ama ayakları kocamandı. karikatür gibi bişeydi ve çok sevimliydi. ama daha önemlisi biraz problemliydi. derste sürekli bi sorun çıkarırdı. hiç susmazdı ve kendisine zarar veriyordu fiziksel olarak. orası burası yara bere içindeydi. ben de herhalde bu ablayı idealize etmiş olmalıyım ki, inanılmaz merak ediyorum yani kendiyle ne derdi olabilir diye. size yemin ediyorum senelerce bu kızı merak ettim ben. yıllar sonra bu bahsettiğim oğlanı buldum instagramdan. sınıf arkadaşıydılar okuldan bu kızla. kızı bulamadım. * oğlana yazdım arkadaşlar "x napıyo ya haberin var mı?" diye sormak için. halbuki çok da canayakın bi kızdı, arkadaş olabilirdik. işte hayatımdaki bu ciddi ciddi silikliği deneyimlediğim dönem bok gibiydi.
bazı insanlar daha gürültücü, bazıları daha sessizdir. kimi daha utangaçtır. ne bileyim kimisi daha bireysel işlerden hoşlanır. öteki oğlanlar top koştururken sınıfta kitap okuyan çocuk bundan keyif alıyorsa asla silik, ezik vs gibi algılamıyorum bunu. bu kelimeler bende daha çok, varlık göstermek isteyip de gösterememeyi çağrıştırıyor ve buna da asla "olsun yea, o da öyle biri, önemli olan mutlu olması" gibi yaklaşamıyorum. benim algıladığım manada silik olarak mutlu olma ihtimaliniz yok çünkü. yapmak / olmak / söylemek istediğiniz her şeye ket vurulması söz konusu, nasıl mutlu olabilirsiniz? ket vuran da bizzat sizsiniz.
kişisel gelişim kitabına dönüşüyorum bir anda ve diyorum ki, kendiniz olmanın ve kendinizi ifade etmenin bir yolunu bulun. kendine güvenmek ve kendini sevmek, eksikliğini tolere edebileceğimiz bir şey değil.
hemen izah edeyim, mümkün değildir diyorum çünkü mümkün olmamalı. hayatım boyunca baskın bir insan oldum genel olarak. ama öyle mecralar ve zamanlar oldu ki (genel olarak'ın parantezi olan zamanlar bunlar) inanılmaz silik bir tip olarak var oldum o ortamda veya o zaman diliminde. valla itiraf etmek gerekirse bazen bu seçimdi benim için, bilerek susuyordum ve salağa yatıyordum yani ve gayet iyiydi. seçim olduğu için bi' sorun yoktu. ama ergenliğimin bi kısmında, tümünde değil bi kısmında bi şekilde basbayağı kendimi ifade edemediğim ve bunun sıkıntısını çektiğim bi zaman dilimi oldu. gerçekten orada o zaman diliminde artık ezik mi dersiniz, luzır mı,silik mi, her ne ise tam olarak oydum. bunun da sıkıntısını çekiyordum ve kimseye de derdimi diyemiyordum.
dershaneye gittiğim yılları kastediyorum. 16-17-18 yaşlarından birilerindeydim herhalde. okulda her şey normaldi, arkadaşlarımla aram iyiydi, hocalarla didişmek konusunda iyi bi performans sergiliyordum*, kendimde alıştığım var oluşu gösterebiliyordum. özgüvenim acayip yüksek falan. ama dershanede sanki yok oluyordum saçma bir şekilde. uzunca bir süre bir tane bile arkadaşım olmadı. sonra inanılmaz çabalarla birkaç tatlı kız benimle arkadaş olmayı başardı. çabalarla diyorum çünkü çabalamış olmalılar yani, hala hayret ediyorum bu nasıl oldu diye. çok nadir konuşuyordum özellikle sınıf içerisinde. kızlarla biz bizeyken her şey daha normaldi. bi tane oğlan vardı mesela, aslında arkadaş olmak istiyordum ama asla iletişime geçemiyordum. hayır oğlan da benim özel olarak farkımda değildi bu arada ama, aynı sınıftayız, tabii ki bi şey sormak söylemek istediği oluyordu. bazen çocuğun söylediği şeye yanıt vermeye tenezzül etmiyodum. öyle görünüyodum yani daha doğrusu. hadi bu oğlandan hoşlandım da utandım falan diyelim ergenliğin manyaklığı ile, buna böyle bi kılıf uydurduk diyelim.
bi kız vardı. lezbiyen değilim bu arada sakin, hikaye başka bi yöne kaymıyor.* o kadar karakteristik bi suratı vardı ki. inanılmaz zayıf bi kızdı ama ayakları kocamandı. karikatür gibi bişeydi ve çok sevimliydi. ama daha önemlisi biraz problemliydi. derste sürekli bi sorun çıkarırdı. hiç susmazdı ve kendisine zarar veriyordu fiziksel olarak. orası burası yara bere içindeydi. ben de herhalde bu ablayı idealize etmiş olmalıyım ki, inanılmaz merak ediyorum yani kendiyle ne derdi olabilir diye. size yemin ediyorum senelerce bu kızı merak ettim ben. yıllar sonra bu bahsettiğim oğlanı buldum instagramdan. sınıf arkadaşıydılar okuldan bu kızla. kızı bulamadım. * oğlana yazdım arkadaşlar "x napıyo ya haberin var mı?" diye sormak için. halbuki çok da canayakın bi kızdı, arkadaş olabilirdik. işte hayatımdaki bu ciddi ciddi silikliği deneyimlediğim dönem bok gibiydi.
bazı insanlar daha gürültücü, bazıları daha sessizdir. kimi daha utangaçtır. ne bileyim kimisi daha bireysel işlerden hoşlanır. öteki oğlanlar top koştururken sınıfta kitap okuyan çocuk bundan keyif alıyorsa asla silik, ezik vs gibi algılamıyorum bunu. bu kelimeler bende daha çok, varlık göstermek isteyip de gösterememeyi çağrıştırıyor ve buna da asla "olsun yea, o da öyle biri, önemli olan mutlu olması" gibi yaklaşamıyorum. benim algıladığım manada silik olarak mutlu olma ihtimaliniz yok çünkü. yapmak / olmak / söylemek istediğiniz her şeye ket vurulması söz konusu, nasıl mutlu olabilirsiniz? ket vuran da bizzat sizsiniz.
kişisel gelişim kitabına dönüşüyorum bir anda ve diyorum ki, kendiniz olmanın ve kendinizi ifade etmenin bir yolunu bulun. kendine güvenmek ve kendini sevmek, eksikliğini tolere edebileceğimiz bir şey değil.
devamını gör...