orijinal adı: чем люди живы
yazar: lev nikolayeviç tolstoy
yayım yılı: 1885
eser; ''insan neyle yaşar?'', ''kıvılcımı söndürmeyen ateşi zapt edemez'', ''mum'', ''kızlar büyüklerden akıllıymış'', ''insana çok toprak gerekir mi? '' ve ''ilyas'' isimli 6 öyküden oluşmaktadır.
kitaba ismini veren öykü, fakir ayakkabı tamircisi ile cezalandırılan bir meleğin arasında geçenleri konu almaktadır.
yazar: lev nikolayeviç tolstoy
yayım yılı: 1885
eser; ''insan neyle yaşar?'', ''kıvılcımı söndürmeyen ateşi zapt edemez'', ''mum'', ''kızlar büyüklerden akıllıymış'', ''insana çok toprak gerekir mi? '' ve ''ilyas'' isimli 6 öyküden oluşmaktadır.
kitaba ismini veren öykü, fakir ayakkabı tamircisi ile cezalandırılan bir meleğin arasında geçenleri konu almaktadır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "lucifer" tarafından 06.12.2020 13:40 tarihinde açılmıştır.
21.
kitabın kesinlikle hikaye olması dışında hiç bir sorun olmayıp son derece güzel öğütler veren ve sadece ders verdiğini amaçladığını söylemezsem olmaz. edebiyatı bu kadar seven biri olarak tavsiye etmem uygun olmazdı. size okurken iyi keyifler.
devamını gör...
22.
klasiklerden en sevdiğim, en anlamlı kitaplardan birisi. gerek hikayesi, gerek ele aldığı konusu. hayatı anlatan ve sürükelyici olan ve asla sıkmayan şekilde anlatılması beni çok mutlu etti. bir günde bitirmiştim kitabı. unutsam ve tekrar aynı keyifi sürsem diye geçiriyorum bazen içimden. okumadıysanız kesinlikle okuyun. ders almak için okumalı, okunmalıdır.
devamını gör...
23.
kitabın özeti tevazu arkadaşlar. tolstoy emminin az sözle insana çok şey katan bir kitabıdır.
aslında kitap neyle yasamazin çok geniş bir tanımını verirken ne ile yaşar sorusunu cevapsız bırakıyor.
hatırladığım kadarıyla içerisinde 3 öykü var. kıssadan hisse işte.
aslında kitap neyle yasamazin çok geniş bir tanımını verirken ne ile yaşar sorusunu cevapsız bırakıyor.
hatırladığım kadarıyla içerisinde 3 öykü var. kıssadan hisse işte.
devamını gör...
24.
sorunun cevabı sevgi çıktı. kendi içimizde ama başkası için bulundurduğumuz duygu. bencilliğin veya kendimizi sevmemizin dışında.
hikayede ikna oldum mu evet ama yaşatan duygunun yokluğu ölüme mi götürecek şimdi?
"anladım ki tanrı insanların ayrı yaşamasını istemiyor bu yüzden tek tek neye ihtiyaçları olduğunu açık etmiyor. beraber yaşamalarını istediğinden hepsine kendilerinin ve diğerlerinin neye ihtiyacı olduğunu gösteriyor."
allah'ım sen beni sadece kendine muhtaç et lütfen. normal insan kalmadı ve ihtiyaç hâlinde onlar el uzatsa bile tutamam. kirli ellerle kalkacağıma temiz bir şekilde yerde yatarım...
"temizlik imandan gelir."
bakıldığında kirli ruhlar, kirli zihniyetler, masumun kanı bulaşmış kirli eller, kirli gözler, kirli diller vs. var. bu tarz kirliliğe sahip olanların bana çarpması veya hafiften değmesini geçtim bana söz söyleseler sanki sözleri somut bir şeymiş değiyor hissi veriyor. başak burcuyum ve sizi ne çamaşır suyuyla temizleyebilirim ne de başka bir şeyle. masumun gözyaşı bile temizlemez birçok kimseyi.
o yüzden siz kendinizi temizlemeye çalışın. anca siz isterseniz temizlenebilirsiniz çünkü...
hikayede ikna oldum mu evet ama yaşatan duygunun yokluğu ölüme mi götürecek şimdi?
"anladım ki tanrı insanların ayrı yaşamasını istemiyor bu yüzden tek tek neye ihtiyaçları olduğunu açık etmiyor. beraber yaşamalarını istediğinden hepsine kendilerinin ve diğerlerinin neye ihtiyacı olduğunu gösteriyor."
allah'ım sen beni sadece kendine muhtaç et lütfen. normal insan kalmadı ve ihtiyaç hâlinde onlar el uzatsa bile tutamam. kirli ellerle kalkacağıma temiz bir şekilde yerde yatarım...
"temizlik imandan gelir."
bakıldığında kirli ruhlar, kirli zihniyetler, masumun kanı bulaşmış kirli eller, kirli gözler, kirli diller vs. var. bu tarz kirliliğe sahip olanların bana çarpması veya hafiften değmesini geçtim bana söz söyleseler sanki sözleri somut bir şeymiş değiyor hissi veriyor. başak burcuyum ve sizi ne çamaşır suyuyla temizleyebilirim ne de başka bir şeyle. masumun gözyaşı bile temizlemez birçok kimseyi.
o yüzden siz kendinizi temizlemeye çalışın. anca siz isterseniz temizlenebilirsiniz çünkü...
devamını gör...
25.
bana göre tolstoy'a ait en kötü kitap. okurken dikkatimi çeken tek şeyin hristiyanlık güzellemesi dışında anlattığı bir şey olmaması. rahatsızlığımın sebebi hristiyanlığı anlatıyor oluşu değil. bir yazar herhangi bir dine inanıp, sempati duyup, buna istinaden bir kitap yazabilir. anlattığı şeyler zaten tüm semavi dinlerde bahsedilen şeyler ve binlerce kere başkaları tarafından da yazılmış. amerikayı neden yeniden keşfediyoruz?
türkiyede okuyucuya sunuluşunun yanlış olması, ünlü yazar çok satar diye düşünülmesi, dünya klasiği olması gibi sebepler yüzünden bu hristiyanlık güzellemesinden elime aldığım hiç bir basımında bahsedilmemekte. ben gibi dini öğüt almayı, din güzellemelerini sevmiyorsanız okumanızı tavsiye etmem. ince olmasına rağmen ruhumu sıkan nadir eserlerden. orijinal dilinden çeviriyi okumanızı tavsiye ederim. çoğu türkçe çevirisi yanlış ya da manipüle edilmiş olduğu için tolstoy'un esas vermek istediği mesajı alamayabilirsiniz. aklınızda hümanist bir eser olarak kalmasına sebep olabilir.
türkiyede okuyucuya sunuluşunun yanlış olması, ünlü yazar çok satar diye düşünülmesi, dünya klasiği olması gibi sebepler yüzünden bu hristiyanlık güzellemesinden elime aldığım hiç bir basımında bahsedilmemekte. ben gibi dini öğüt almayı, din güzellemelerini sevmiyorsanız okumanızı tavsiye etmem. ince olmasına rağmen ruhumu sıkan nadir eserlerden. orijinal dilinden çeviriyi okumanızı tavsiye ederim. çoğu türkçe çevirisi yanlış ya da manipüle edilmiş olduğu için tolstoy'un esas vermek istediği mesajı alamayabilirsiniz. aklınızda hümanist bir eser olarak kalmasına sebep olabilir.
devamını gör...
26.
tolstoy'un dine yöneldiği zamanlarında yazdığı rivayet edilen incecik kitaptır.
fakir bir aile olan ve eski bir paltoyu karısıyla dönüşümlü olarak kullanan ayakkabı tamircisinin yol kenarında gördüğü meleği evine alması ile yaşadıklarını konu edinir.
meleğin eve gelen şişman zengin adamın yarın öleceğini bilip kundura değil cenaze ayakkabısı/ takunya dikmesi ve yarın gerçekten ölmesi galiba kitaptaki keskin bölümdür. (bence)
insanlar arasında fikir ayrılıklarına ve hatalara neden olan şey kibirdir
insanın ne ile yaşadığını anlatmak ister.
fakir bir aile olan ve eski bir paltoyu karısıyla dönüşümlü olarak kullanan ayakkabı tamircisinin yol kenarında gördüğü meleği evine alması ile yaşadıklarını konu edinir.
meleğin eve gelen şişman zengin adamın yarın öleceğini bilip kundura değil cenaze ayakkabısı/ takunya dikmesi ve yarın gerçekten ölmesi galiba kitaptaki keskin bölümdür. (bence)
insanlar arasında fikir ayrılıklarına ve hatalara neden olan şey kibirdir
insanın ne ile yaşadığını anlatmak ister.
devamını gör...
27.
sonuçta tolstoy gibi bir anıttan söz ediyoruz. bir yazın peygamberinden. sahiciliği, kuşkulandırıcı ölçüde ütopik, inançlı bir yazın bilgesinden.. yazdıklarındaki kadar da farklı yaşamış, öyle de ölmüş birinden. din ütopyasının yeryüzündeki vücut bulmuş bir örneğinden. hakkında yazan tüm yazarlar, aslında doğru ve içten düşüncelerini aktarmışlar. katılıyorum. ( ama keşke pir zola yoldaş, onda bulduğu 'üst düzey kaliteye erişim hissi'ni, din tüccarı samanyolu tv cambazlarının iki yüzlü kurmacalarına benzetmemiş olsaydı.)
devamını gör...
28.
"insanlar, kendilerine baktıkları için yaşadıklarını sansalar da aslında sadece sevgiyle yaşadıklarını anladım. seven kişi, tanrı'ya yaklaşır ve tanrı da ona yaklaşır. çünkü sevgi tanrı'nın ta kendisidir."
lev nikolayeviç tolstoy'un yazmış olduğu eser olup öykü türünde yer aldığı söylenebilir; kitabımız 1885 yılında yayınlanmıştır.
bu kitabı hemen hemen herkes galiba okumuştur, ben de kaç kez okuduğumu bilmiyorum, bugün yeniden okuyayım dedim.
kitabımıza geçelim;
her öyküyü tek tek anlatmaktan ziyade ilk öyküyü yazmak istiyorum çünkü en sevdiğim öykü her zaman oydu.
oldukça yoksul ve kunduracı bir adam olan simon karısı matryona ile giysilerini ortaklaşa giyen yoksul bir ailedir.
ekmek bitmesin diye az yedikleri söylenebilir.
bir gün simon alacaklısından parasını almaya giderken duvar dibinde bir şey görür, onun insan olduğunu anlar, bırakıp gitmek ister ama yolda onu durduran şey allah korkusu ve vicdan azabından başka bir şey değildir.
soğuktan kemikleri sızladığı halde kendi paltosunu şapkasını ona verecek kadar merhametlidir.
karısı başta çıldırsa da zamanla yumuşar,
çünkü allah korkusu ve merhamet, sevgi gibi faktörler onun insanın neyle yaşadığını görmesini sağlamıştır.
bu adam aslında tanrı tarafından cezalandırılmış mikael adlı melektir,
bebekleri yeni doğmuş bir kadının canını alamadığı için tanrı onu cezalandırmıştır.
mikael ise simon'un yanında çalışmaya başlar, 6 yıl geçer, kendisinden kundura isteyen adama cenaze terliği dikmiştir.
çünkü adamın arkasında gördüğü arkadaşı melektir, kunduraya gerek kalmamıştır.
o adamın öleceğini anlaması kitabı öyküyü daha irkiltici kılıyor.
insana verilen can her an insandan alınabilir,
adam senelerce giyeceği ayakkabı yaptırmak isterken o gün yok olur.
bu ise kader kavramını ve insanın geleceğe dair büyük konuşmaması gerektiğini hatırlatır niteliktedir.
mikael üç kez gülümser
1- simon'un karısı ona iyi davrandığında
2- zengin adama kundura dikeceği gün arkasında melek arkadaşını gördüğünde.
3- canını alamadığı kadının kızlarını 6 yıl sonra gördüğünde.
mikael insanın neyle yaşadığını öğrenmiştir.
tanrı onu affetmiştir...
insanı yaşatan şey merhamet, sevgi ve allah korkusu olarak karşımıza çıkar.
öykümüz insana verilen ve verilmeyen nedir? başta olmak üzere üç soruyu sorar.
oldukça sevdiğim, öğretici yanları bulunan, ürpertici bir kitap olduğu kesin.
fedâkârlığın insanlık için önemini bir kez daha anladığımız bir başyapıttır.
mutlaka okunulası.
"insan ne ile yaşar?"
sevgi ile.
lev nikolayeviç tolstoy'un yazmış olduğu eser olup öykü türünde yer aldığı söylenebilir; kitabımız 1885 yılında yayınlanmıştır.
bu kitabı hemen hemen herkes galiba okumuştur, ben de kaç kez okuduğumu bilmiyorum, bugün yeniden okuyayım dedim.
kitabımıza geçelim;
her öyküyü tek tek anlatmaktan ziyade ilk öyküyü yazmak istiyorum çünkü en sevdiğim öykü her zaman oydu.
oldukça yoksul ve kunduracı bir adam olan simon karısı matryona ile giysilerini ortaklaşa giyen yoksul bir ailedir.
ekmek bitmesin diye az yedikleri söylenebilir.
bir gün simon alacaklısından parasını almaya giderken duvar dibinde bir şey görür, onun insan olduğunu anlar, bırakıp gitmek ister ama yolda onu durduran şey allah korkusu ve vicdan azabından başka bir şey değildir.
soğuktan kemikleri sızladığı halde kendi paltosunu şapkasını ona verecek kadar merhametlidir.
karısı başta çıldırsa da zamanla yumuşar,
çünkü allah korkusu ve merhamet, sevgi gibi faktörler onun insanın neyle yaşadığını görmesini sağlamıştır.
bu adam aslında tanrı tarafından cezalandırılmış mikael adlı melektir,
bebekleri yeni doğmuş bir kadının canını alamadığı için tanrı onu cezalandırmıştır.
mikael ise simon'un yanında çalışmaya başlar, 6 yıl geçer, kendisinden kundura isteyen adama cenaze terliği dikmiştir.
çünkü adamın arkasında gördüğü arkadaşı melektir, kunduraya gerek kalmamıştır.
o adamın öleceğini anlaması kitabı öyküyü daha irkiltici kılıyor.
insana verilen can her an insandan alınabilir,
adam senelerce giyeceği ayakkabı yaptırmak isterken o gün yok olur.
bu ise kader kavramını ve insanın geleceğe dair büyük konuşmaması gerektiğini hatırlatır niteliktedir.
mikael üç kez gülümser
1- simon'un karısı ona iyi davrandığında
2- zengin adama kundura dikeceği gün arkasında melek arkadaşını gördüğünde.
3- canını alamadığı kadının kızlarını 6 yıl sonra gördüğünde.
mikael insanın neyle yaşadığını öğrenmiştir.
tanrı onu affetmiştir...
insanı yaşatan şey merhamet, sevgi ve allah korkusu olarak karşımıza çıkar.
öykümüz insana verilen ve verilmeyen nedir? başta olmak üzere üç soruyu sorar.
oldukça sevdiğim, öğretici yanları bulunan, ürpertici bir kitap olduğu kesin.
fedâkârlığın insanlık için önemini bir kez daha anladığımız bir başyapıttır.
mutlaka okunulası.
"insan ne ile yaşar?"
sevgi ile.
devamını gör...