861.
bazen kendimden hiç hoşlanmıyorum ya.
sanki birkaç karakter var beynimde ve bazen sürekli münakaşa ediyorlar.
hepsinin ortak karar aldığı zamanlarda stabil hatta insanüstü bir hâlime ulaşsam da, biri bozuk atınca hepsinin ipleri elimden kaçıyor.
hiçbir zaman "ben olsaydım böyle yapardım" diye kesin cümleler kurmam mesela, kursam da genellikle tam tersini yaparım. "bilmiyorum ki o an nasıl olur?" derim hep. çünkü o durumu ben yaşadığımda nasıl tepki vereceğim bana bile sürpriz oluyor.
çok sevdiğim bir hocam bana bu durumu "multi kültür kompozisyonu" ile açıklamıştı bir zamanlar. bu çıkarıma bile verdiğim tepkiyi hangi akla hizmet verdiğimi bilmiyorum. demiştim ki: "hocam multi kültür çok havalı tabii ama benimki bildiğin beyin .cıklaması".
bunu neden bu şekilde söyledim, daha kibar olamaz mıydım? daha asil? daha narin?
elbette yapabilirdim, bu çok mümkündü ama o an ipler benim elimde değildi sanırım.
neyse, hoca diyafram kahkahasını attı ve dedi ki: "doğru aslında, işte gerçekçilik!"
aslında yaşadığımız buhranı şık kelimelerle süslemediğimiz vakitlerde; durumun vehameti, çekilmezliği ve bizim ne kadar berbat bir hâlde olduğumuz çok net görülüyor.
bunu şık kelimelerle süsleyip adına edebiyat ya da sanat diyebiliriz, diyoruz, böyle daha iyi hissediyoruz.
sanki birkaç karakter var beynimde ve bazen sürekli münakaşa ediyorlar.
hepsinin ortak karar aldığı zamanlarda stabil hatta insanüstü bir hâlime ulaşsam da, biri bozuk atınca hepsinin ipleri elimden kaçıyor.
hiçbir zaman "ben olsaydım böyle yapardım" diye kesin cümleler kurmam mesela, kursam da genellikle tam tersini yaparım. "bilmiyorum ki o an nasıl olur?" derim hep. çünkü o durumu ben yaşadığımda nasıl tepki vereceğim bana bile sürpriz oluyor.
çok sevdiğim bir hocam bana bu durumu "multi kültür kompozisyonu" ile açıklamıştı bir zamanlar. bu çıkarıma bile verdiğim tepkiyi hangi akla hizmet verdiğimi bilmiyorum. demiştim ki: "hocam multi kültür çok havalı tabii ama benimki bildiğin beyin .cıklaması".
bunu neden bu şekilde söyledim, daha kibar olamaz mıydım? daha asil? daha narin?
elbette yapabilirdim, bu çok mümkündü ama o an ipler benim elimde değildi sanırım.
neyse, hoca diyafram kahkahasını attı ve dedi ki: "doğru aslında, işte gerçekçilik!"
aslında yaşadığımız buhranı şık kelimelerle süslemediğimiz vakitlerde; durumun vehameti, çekilmezliği ve bizim ne kadar berbat bir hâlde olduğumuz çok net görülüyor.
bunu şık kelimelerle süsleyip adına edebiyat ya da sanat diyebiliriz, diyoruz, böyle daha iyi hissediyoruz.
devamını gör...
862.
uzun zamandır kötüydü neyse ki toparladım. yeni yeni kendimi sevmeyi öğrenmeye başladım sevabıyla günahıyla seviyorum kendimi. kavga gürültü bitti, sakinlik başladı artık.
devamını gör...
863.
bu sıralar bir garip. son bir buçuk ayda o kadar inişli çıkışlı ve kötü olaylar yaşadım ki yaşarken ciddiyetinin kendim bile farkına varamadım. ama tüm sular durulduğunda kendi kendime kaldığımda neler atlattığımı fark ediyorum. bunların üstesinden nasıl geldim ve acaba bunları yaşamakta benim de bir rolüm var mıydı diye kendimi sorguluyorum sık sık. henüz karar vermiş de değilim, sanırım biraz kafa izni gerekli bunları sindirebilmek için.
devamını gör...
864.
en çok kendimi seviyorum ve en çok da kendime kızıyorum. kendime olan şefkatimin de acımasızlığımın da dengi yok. velhasıl, kendimle aram arada bir yerlerde değil. ya her şeyim harika ya da her şeyim berbat gibi hissediyorum.
devamını gör...
865.
eskiden çok kavgalıydık ama artık ilişkimiz dinginleşti.
çünkü artık anladım ki esasında kafamın içinde kavga ettiğim kişi benim özüm değil ki, kontrol altında tutulamayan zihin bu kavganın sebebi.
olmadık şeyleri hatırlatır, gündeme getirir ve seni buna karşı önlem almaya zorlar.
geçmişi düşündürür acı çektirir, geleceği düşündürür kaygı beslettirir. hatalarını hatırlatır, kendinden soğutur.
eğer zihnini terbiye etmesini öğrenemezsen seni geçmiş ve gelecek arasında debelendirir durur.
yani uzun lafın kısası kontrol altında tutabildiğin zihin inanılmaz bir nimetken, seni kontrol eden zihin en büyük düşman olur.
çünkü artık anladım ki esasında kafamın içinde kavga ettiğim kişi benim özüm değil ki, kontrol altında tutulamayan zihin bu kavganın sebebi.
olmadık şeyleri hatırlatır, gündeme getirir ve seni buna karşı önlem almaya zorlar.
geçmişi düşündürür acı çektirir, geleceği düşündürür kaygı beslettirir. hatalarını hatırlatır, kendinden soğutur.
eğer zihnini terbiye etmesini öğrenemezsen seni geçmiş ve gelecek arasında debelendirir durur.
yani uzun lafın kısası kontrol altında tutabildiğin zihin inanılmaz bir nimetken, seni kontrol eden zihin en büyük düşman olur.
devamını gör...
866.
barıştım, kavga bitti, yeterince yıpratıcı süreçten geçtim herkes gibi. dolayısıyla akışa bıraktım genel olarak. sevabıyla günahıyla kendimi seviyorum, olduğu kadar artık. kıytırıktan kişisel gelişimciler gibi "kendimizi sevelim pozitif olalım bak hayat çok güzel ehe" demiyorum ama bu kadar da dövmek istemiyorum kendimi, yetti sanki bu kadar gerilim.
devamını gör...
867.
iyi, guzel geciniyoz.
devamını gör...
868.
şşşt kız, bak hele diyorum. makas alıyorum yanağından.
kafasını çeviriyor namıssız. trip atıyor.
kızım nazın kime senin?
kafasını çeviriyor namıssız. trip atıyor.
kızım nazın kime senin?
devamını gör...
869.
çok iyi olduğu söylenemez.
devamını gör...
870.
boss' a denk geldim. boss benim. benim derken sahiplenmedim,
l a n e t l e n d i m
l a n e t l e n d i m
devamını gör...
871.
pek hoşlanmıyorum kendisinden. çok alıngan, çok tripcan, çok yoruyor, biraz da kafası karışık..
devamını gör...
872.
aslında seviyorum kendimi ama sigara içerek beni öldürmeye çalıştığı için biraz da dargın bir tarafım da yok değil hani.
devamını gör...
873.
şahsiyetli bir küslük var aramızda.
iç sesinin karşına geçip ahkam kesmesi insana çok çaresiz hissettiriyor. salağa yatamıyosun. biliyosun ki haklı. bi illüzyon yok. en azından benimki yapmıyor öyle şeyler. ne bi iltifat ne “amaan olur öyle şeyler” diyip bi omuz vermek, katiyen yok, hep bana oynuyor. sustuğu tek bir an yok, uyku da dahil. insanın iç sesi sahibine hizmet eder. bulduğun her boşluktan “şurda da sen sıçtın ama” diye dalınmaz. sen beni yükseltmezsen elalem napmaz yani. azcık bi kafa karışıklığnda “senden bi bok olmaz” diyip götünü dönemezsin. ben belki kapatılmak üzere bi açık arıyorum, sen ezmesene bi.
insan bazen kendisiyle de muhatap olmamayı bilmeli.
iç sesinin karşına geçip ahkam kesmesi insana çok çaresiz hissettiriyor. salağa yatamıyosun. biliyosun ki haklı. bi illüzyon yok. en azından benimki yapmıyor öyle şeyler. ne bi iltifat ne “amaan olur öyle şeyler” diyip bi omuz vermek, katiyen yok, hep bana oynuyor. sustuğu tek bir an yok, uyku da dahil. insanın iç sesi sahibine hizmet eder. bulduğun her boşluktan “şurda da sen sıçtın ama” diye dalınmaz. sen beni yükseltmezsen elalem napmaz yani. azcık bi kafa karışıklığnda “senden bi bok olmaz” diyip götünü dönemezsin. ben belki kapatılmak üzere bi açık arıyorum, sen ezmesene bi.
insan bazen kendisiyle de muhatap olmamayı bilmeli.
devamını gör...
874.
gayet iyi. laf lafı açıyor.
devamını gör...
875.
limoniyiz bu aralar ama düzelir kendimle aram küs kalmayı çok sevmiyor.
devamını gör...
876.
sonuna mı geldin, yeni mi başladın?
elini başına koy, başını ey yarın
güneşi görmeden uyanırsın artık...
kendime söylediklerim sadece palavra
sana söylediklerim içimden gelenler ama
seninle değil çünkü kendimle kavgam
sen de benim gibi yap: boşluğa yaslan!
(bkz: kendimle kavgalarım)
(bkz: das ist no.1)
devamını gör...
877.
aylardır küsmüştük sonra böyle olmaz dedik barıştık.d
devamını gör...
878.
3. kerede kedinle değil de kendin ile aran nasıl sorunsalı olduğunu anladığım başlık. kedinle aran nasıl dense daha anlamlıydı bence. neyse.
devamını gör...
879.
3-4 yıldır kavgalıyız
devamını gör...
880.
bitmek bilmeyen bir dövüş hali. ben bana vurmaya devam ettikçe ben de yine bana vurmuş oluyor. bu savaşın kazananı olmaz. benlerden birinin vurmayı bırakması lazım.
devamını gör...