köy enstitüleri

halkımızın yüzde 60ı aptal diyen aziz nesinin haklı olduğunu yukarıdaki gerzek sürüsünden görebilirsiniz.

doğru düzgün bir eğitim verilmeyen dandik kurumlardı. (anneannem köy enstitusü mezunu, toplamayı bile beceremezdi)

chp tarikatının arastirmayan sorgulamayan müşterisi bilmiyor, araştırmıyor, okumuyor, düşunemiyor. uydurup duruyor.

mezunları keman çalıp mozart biliyomuş yazan var.
lan ziya senmisin? yok öyle bişey.
sanırım amc sengör'ün okullar açık olsaydı türk köylüsüde mandolin çalmayı bilirdi lafını yorumlamış olmalı. bu temelsizdir. hristiyan kiliselerinde ayinin yanında, kilise korosu şarkılar marşlar söyler. köylülere mandolin çaldirmak için kuran kurslarında mandolinle ilahi söyletmen lazım.

avrupada da aynı dönem benzer okullar açılmış tıpkı türkiyede olduğu gibi bu derme çatma köylülerin eğitim düzeyini artırma maksatlı okullar kapatılmıştır.
hollanda gibi olurmuşuz diye safsatalar yayanlara soru soruyorum. hollanda da köy enstitüsümü var?
senin komsun suriye ve ırak, ülkendeki sol parti hdp iken ancak bu kadar. ülkemiz sağcıların çabaları sayesinde ilerledi. türkiye chp yada hdpnin eline kalsa sudan halk cumhuriyetiydik.

türkiyedeki dini cemaatler kendi parasıyla ingilizce öğreten lise yapıyor. ülkenin solcusu devlet kürtçe eğitimi versin, fen dersini kaldırsın hayvancilık dersi koysun diye okul basıp yakıyor.

üstte ki gibilerin türemesi için kapatılmıştır.
edit: cümle çok düşük ama kendisine insan veya yazar diyemiyorum, çünkü alakası yok.

#2993123

kızmışsın tamam da benim dedemin en büyük ablası da enstitü mezunu olup maarif kültürü ile beraber henüz bilebildiğim "17" profesör olacak olan çocuk eğitti.

saçını malama tara.

kapatılması başlı başına bir cinayetti.sonuçlarını 80 'lerden bu yana yaşadığımız acı faturanın başlangıç noktasıdır.

mevzu iki kutup arasında tarımın ilerlemesi, köylünün bilinçlenmesi değil kuru kavgaya dönmüş.

abee, tarımda hollanda olabilmen için, hollanda'nın içinde bulunduğu ortak pazara ihtiyaç var. senin ortak pazarın yok ki.

dünyanın en kral kayısısını üretiyorum. sonuç?

dünyanın en kral balını üretiyorum.
sonuç?

bizim milletimiz gibi çalışkan ve üretken bir millet de değil a.b. bizi üretimden düşüren , sizin dövüşerek üzerini örttüğünüz düzen.

ne düzeni diyorlardı ona?

#2453677
1946'da milli eğitim bakanı olan reşat şemsettin sirer döneminde:
köy enstitülerine öğretmen yetiştiren, yüksek köy enstitüsü bölümü 27 kasım 1947'de,
eğitmen kursları ise 28 haziran 1948'de chp döneminde kapatılmıştır.
ezberinizi değiştirin.
1930-1940'lara dönmenin hayaliyle yaşayan ilerici, devrimci, ultra laik gençliğimiz bu güne gelin.

şimdiki eğitim sistemine ve ülkedeki eğitimli insan oranına baktığım zaman değerini daha iyi anladığım kurumlardır. ''ağaç yaşken eğilir'' düsturuyla çocuklara küçük yaşta sıkı bir eğitim verip topluma kazandırmışlar. burada önemli kısım sadece üniversite çağında değil, öncesinde de nitelikli eğitimin verilebilecek durumda olmasıdır. özellikle küçük il ve ilçelerle birlikte köyler şu an eğitim olanağı düşük kişilerle dolu ve bu kişilerin çoğu daha gelişmiş şehirlere giderek o şehirlerde nüfus artışına neden oluyor. meselâ şu an (bkz: bingöl), (bkz: muş), (bkz: bayburt), (bkz: gümüşhane), (bkz: çankırı), (bkz: bilecik) gibi illerdeki ilkokul, ortaokul ve liselerin yüzde kaçı gerçekten iyi bir eğitim verebiliyor da bu illerde bir de üniversite var? bu illerin üniversiteleri ne denli kaliteli eğitim vaadinde bulunursa bulunsun, illerdeki öğrencilerin kaçının temeli yeterli de o üniversite eğitimini anlayacaklar?

meselâ (bkz: muş alparslan üniversitesi) neden var? gerçekten bölge çocuklarının eğitimine yeni bir açılım getirmek için mi? yoksa yalnızca var olmak için mi? eğer var olmak içinse bu üniversite öncesi yeterli eğitim alamamış gençler için iş bulmayı erteleyen bir zaman kaybı değil mi? aynı zamanda ülkede eğitim için çok çaba harcanıyormuş gibi görünsün diye artırılmış istatistiklerden başka neye yarar bu tarz eğitim kurumları? her ne kadar böyle küçük ve az gelişmiş yerlerde üniversite olsa da erken yaşta çok da iyi eğitim alınamaması ve ekonomi, yaşam koşulları, iklim koşulları gibi diğer nedenlerle bu şehirlerin nüfusu hızla azalmakta ve büyük şehirler daha da kalabalıklaşıp daha çok insan ve betonarme yapı içermeye başlamaktadır. hâl böyle olunca şehirlerde nefes almak da imkânsızlaşıyor.

kısacası; küçük yerleşim yerlerinin yatırım açısından atıl kalıp hep büyükşehirlere yatırım yapılması yalnızca o bölgeleri değil, aynı zamanda büyük şehirleri de kötüleştiriyor ve ülkenin farklı alanlarında işsizlik, kötü ekonomi, eğitimsizlik ve nüfus yoğunluğu gibi birçok sorun baş gösteriyor. işte küçük şehirlere yatırımda bulunmak ve bunun özelinde köy enstitülerini yaşatmak çok önemliymiş, bir kez daha anladık. inşallah ülke günün birinde düzelince köy enstitüleri de geri açılır. halka eşit eğitim hakları sunmak ancak bu şekilde mümkün.

argonomi'nin şu videosunda anlattığı tamamen yerli ve milli olan kaybolan değerlerimizdendir:

tarihimizdeki en önemli eğitim, aydınlanma, ve kültür adımıdır. gerici işbirlikçi egemen güçlarce, sürdürülmesi engellenmiştir.