normal sözlük yazarlarının gördüğü en saçma rüya

(bkz: rüyada insan yakmak)
bir benzerini burada anlatmıştım.

geçen rüyamda rahşan-bülent ecevit çifti bize gelmiş. kahve yapıyorum bir türlü kahvenin köpüğünü tutturamıyorum. güzel bir kahve içiremedim gitti.

genelde rüyalar saçmadır. bir keresinde saçma ve güzel bir rüya görmüştüm ama tam hatırlamıyorum. rüyaların hatırlanamamak gibi sıkıntıları da var. neyse güzel bir rüyaydı.

güzel rüyalar

arkadaşlarımla beraber dağlık bir araziden geçip bir şehre varıyoruz. şehrin içerisinde bulunan bir evin nemin maksimum olduğu bodrum katına iniyoruz. bodrumda tavana dayalı pencereler var ve bu pencerelerden havada yüzen balıklar gelip içerideki sisi içlerine çekip dışarı çıkıyorlar ve dışarıda da sisi üflüyorlar. sonrasında bodrum kat su dolmaya başlıyor ve bir arkadaşım yere uzanıp bacaklarını kaldırarak makatından bu suyu içine çekiyor ve kurtuluyoruz.

daha dün gece gördüm. mars'ın içi komple okyanusmuş aslında. köpek balıkları yarasaları falan yiyormuş. insanlık olarak mars'a da yerleşmişiz, anneannemler falan hep orada. ben de onları ziyarete gitmişim. her neyse, dünya'ya dönüyorum, lisenin son senesinin ilk günü. yeni edebiyat öğretmenimiz matt smith. üniversite için kıbrıs'a giden eski bir arkadaşım da rüyamda venüslü idi, klasik bir eğitim almak için dünya'ya gelmişti.

ayın üstümüze düştüğünü görmüştüm. yaklaşıyordu ama benim olduğum yeri pas geçerek devam ediyordu. çekim kuvveti yüzünden yeryüzü kürekle karıştırılmış gibi paramparça olmuştu. bilim kurgu filmlerini fazla kaçırıp öyle uyumuşum sanırım.

mısır piramitlerinin içinde kaybolmuştum. firavunlar ve piramitlerin gizem dolu dünyasında güzel ama bir okadar da saçma ir rüyaydı. beni niye firavun kovalasın. kralsın o kadar söylesene bir dünya askerin var niye kendini yoruyorsun. işin bir diğer garip yünü çölün ortasında kayıp balık nemo ile karşılaşıp yol tarifi istememdi. nasıl bir gece geçirdiysem artık...

çikolatalar beni kovalıyordu. ben önde onlar arkada koş babam koş. zor kaçtım ellerinden.

ne kadar saçmadır bilmemekle beraber evimin balkonunda otururken camide okunan kendi selamı dinlemiştim.

rüyamda messiyle bedelli askerlik yaptım.

rüyamda bir gökdelenin üst katından düştüm. vücudum 4 parçaya ayrıldı. hiçbir kanama olmadı. sonra ise dirildim.

uzun ve büyükçe bir kevgirle ölü balık topluyordum sudan.

tek hatırladığım bu o rüyayla ilgili ve aradan epey zaman geçmesine rağmen aklımda kalan tek rüyam bu. diğerleri çıkıyor aklımdan bi şekilde.

bir arkadaşımınkini yazacağım çünkü şahane. gözümde canlandırınca baya güldürüyor beni. x arkadaşım da 190 cm boyunda ve 125 kilo ağırlığında. (bu şekilde canlandırın siz de)

x, 13 katlı bir apartmanın en üst katındadır. merdivenlerden inmeye başlar. iner, iner, iner. 3. kata geldiğinde binada asansör olduğunu görüp asansöre biner.

gemiyle marsa gitmeye çalışıyorduk işyerimdeki insanlarla mars ta 20 kilometre uzaktaymış ama deniz de balçıktan git babam git bitmiyor..müdürümüz benim inip gemiyi itmemi salık verdi ben de ittim sonra marsa ulaştık bi şekilde sonra beni müdür yaptılar marsa hepsi gemiye binip geri döndü ben orda kime müdür olacağımı düşünürken alarm çaldı uyandım ..

van gölü canavarıyla savaşıp partiye gitmiştim.partide ise bez bebek gorfo vardı.

7-8 yaşlarındayken gördüğüm rüyadır.
serdar ortaç ile ormanda koşuyorduk.
son.

daha dün gördüğüm rüyadır.
kemal kılıçdaroğlu kürsüde konuşma yapıyor. ne konuşuyor hiç bir fikrim yok.sonra tayyip içeri giriyor.üstünde uzun krem rengi bir palto var.şu müfettiş gadget'in giydiğinden.yanından adamları da giriyor.onlara işaret ediyor'kemal'i kürsüden alın' diyor.adamlar fırlıyor almaya gidiyorlar.bayaa ciddi elemanlar.takım elbise,gözlük,kulaklık.1-2 laf sallıyor önce kemal.sonra gözlüğünü alıyor eline sırıta sırıta gömleğiyle temizliyor.ben de bunları hayretler içinde kenardan izliyorum.
la olum bi salın ya.zaten az uyuyorum birde sizle mi uğraşayım orda.salın gari.

etkisinde kaldığımı itiraf etmekten utandığım rüyalardır. bir tanesi şu şekilde gelişmişti: roller coaster gibi adrenalin dolu ve yükseklerde olan bir güzergahta ilerleyen bir trendeyim. trenin içi masmavi ve boş. ama boş olmasına rağmen ayakta gidiyorum, öylesine manzarayı seyrediyorum. bulutların arasından büyük bir hızla ilerliyor tren ve aşağıdaki şehirleri görüyorum.

sonra, trende yalnız olmadığımı fark ediyorum. koltuklardan birinde oturan yakışıklı bir adam var. e bu benim tanıdığım? haydaa... rüyamda ne işin var hacı. neyse. öyle usul usul giderken, bu tanıdık yerinden kalkıp bana doğru yürüyor. nolacak diye bekleyip gerilemiyorum. çenemden usulca kaldırıp yumuşak dudaklarıyla beni öpmesin mi? hoaydaa!

kızarmış yanaklarla nefes nefese uyanıyorum tabi... sonrası vicdan azabı ve utanç :( bilinçaltımda nolduysa artık?

besim tibuk cumhurbaşkanı, doğu perinçek başbakan olmuş. bir görüşme yapıyorlar ama odada tribün gibi bir yer var herkes oradan görüşmeyi izliyor. ben de oradayım.

d.p.: sayın başkan hala ofsaytı kaldırmak niyetiniz varsa kabinem ile birlikte bir çalışma yapabiliriz.
b.t.: yok sayın perinçek vazgeçtim o işten. bırakalım aynı düzen devam etsin. biz önce size şu dönek diyenlerle ilgilenelim kıhkıhkıh.
d.p.: nasıl isterseniz sayın başkan. sonra birlikte çin'e de gider miyiz?
...

evimin bahçesinde mansur yavaş'la karşılıklı adidas marka sigara içiyorduk.
inş bir gün yav hocam ben bu sahneyi rüyamda gördüm derim